19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 7 OCAK 2000 PAZARTESt CUMHURİYET SAYFA HABERLER MHP, kendi teknolojisinden atom bombası yapılabileceğini vaat eden Kanadalı AECL'yi istiyor NütdeerilıaledediiğümEBRUTOKIAR ANKARA - Hükümet, Akkuyu'da ya- pılması planlanan nükleer santral konu- sunda karar veremezken; MHP'nin, ku- racağı teknolojiden atom bombası yapı- labileceğini vaat eden Kanadalı AECL konsorsiyumunu desteklediği belırtıldi. MHP'nin ölen genel başkanı AJparslan Türkeş'ın eskı bır TEAŞ Genel Müdü- rü'ne "Ihaleyi Kanadalı konsorsiyuma verefim" dedığı öğrenildi. Türkeş'in söz- lü vasiyetini dikkate alan MHP'nin de "miInyetçiHk duygulanyla" Kanadalı konsorsiyumun ıhaleyi kazanması yö- nünde çaba harcadığı kaydedildı. Nükleer santral ihalesinde düğüm çö- zülemiyor. "Nûldeer santraldaki siyasi unsıniara dikkat çeken" ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'ın da ifade ettiği siyasi çıkarlar, her partinin farkh kon- sorsiyuma destek vermesine yol açıyor. TEAŞ thale Değerlendirme Komisyo- nu'nun hstesinde Alman-Fransız kon- sorsiyumu NPI'nin birinci sırada yer al- dığı, hükümetin ANAP kanaduıın ABD'li Westinghouse'a sıcak baktığı, MHP'nin ıse Kanadalı AECL'yi destek- lediği belirtildı. TEAŞ thale Değerlen- dirme Komisyonu'nun, NPI'nin teklifi- ni teknik ve fiyat açısından uygun bul- duğu, ancak ıhaledeki siyasi unsurlar ne- deniyle *WestinghouseveAECL''ninöne çıktığı öne sürüldü. Baölı ülkelerin nük- leer arenasına dönüşen TEAŞ Yönetim Kurulu'nun nükleer teknolojinin knovv- how'lannı vaat ettiği için Kanadalı AE- CUden yana olduğu; MHP'nin de Tür- keş'in sözlü vasiyeti gereği AECL üze- rindeki lobisini yoğunlaştırdığı kayde- dildi. Galatasaray ve Işık üniversiteleri öğ- retim üyesi, eski Başbakanlık Atom Enerjisi Komisyonu Danışma Kurulu ve Nükleer Güvenlık Komitesi üyesi Prof. Dr. Tofea Yannan ıse "Yurtta sulb dhan- da sulh" ilkesini benimseyen Türki- ye'nin nükleer silahlanma yanşınagözü- nü kapatması gerektığini vurguladı. Nükleer santral konusunun nükleer sila- ha indirgenmesini şaşkınlıkla izlediğini kaydeden Yarman, "Türk atom bomba- sı ya da Türk-İslam atom bombası tü- ründen hevesierie siyasi karar çevrekri- ni etküemeye çahşıp, Türkrve'de nükleer enerji üretiminj ivmelendirmeye kalkan- lann gerçekte çok bfiyük gaflet içinde ol- duklannı söylemek zorundayım" dedi. Yarman, Türkıye'nin 1981 'de Nükle- er Silahlann Yayılmasını Önleme Anlaş- ması'm (NPT) imzaladığını, 1997'de Birleşmiş Milletler bünyesindeki Nük- leer Denemeleri Yasaklayan Anlaşma'ya imza koyduğunu anımsatırken, nükleer silahlardan cıkacak plutonyumun Ulus- lararası Atom Enerjisi Ajansı'nca (UA- EA) adım adım denetleneceğini vurgu- ladı. Bu nedenle nükleer santraldan atom c A I R A Halk tiyatrosu AdapazanKızılayEmirdağÇadırkenti'ndeyaşayan 23 amatöroyuncunun oluşturduğu Cumhuriyetçi Halk Tiyatrosu Topluluğu, "Kurtuluş Savaşt'nda Karayılan ve Aydmlanma" adh dyatro oyununu BahçeüevierBelediyesi Nedp Faal Kısakûrek KûltûrMerkezi'nde oynadı. Bahçeüevler BeJediyesi'niıı katkılanyla gerçekleşen ve depremzedeler yararma oynanan oyunun ardından, çadırkentte yaşayan çocuklann el becerilerinden ohışan kennes düzenlendi. hakarya da yargı agır yaraü• 17 Ağustos depreminden sonra dosyalannın yüzde 40'ı kaybolan adliyede bugün kayıp dosya sayısı yalnızca yüzde 3. Depremin ardından hırsızlık davalannın sayısının artması ise dikkat çekiyor. KEREMILGAZ SAKARYA - Sakarya'da depremden sonra yargı da yenıden yapılanıyor. 17 Ağustos dep- reminden sonra dosyalannın yüzde 40'ı kay- bolan adliyede bugün kayıp dosya sayısı yal- nızca yüzde 3. Depremin ardından hırsızlık davalannın sayısının artması ıse dikkat çeki- yor. Marmara depreminde en çok zarar gören bölgelerden biri olan Sakarya'da yıkılan adJi- ye binası eski Türkiye Zırai Donatım Kuru- mu'nun bulunduğu binaya taşındı. Dışı yeni- den onanlan ve boyanan yenı adlıyenın içi de tamamen yenilendı. 17 Ağustos depreminde yüzde 4O'ı kaybolan dava dosyalan "dosya if- şası" ile yeniden düzenlendi. Bugün 11 bin dosyadan sadece 67'sınin kayıp olduğu Sakar- ya Adliyesi'nde kayıp dosyalar jandarma, po- İis ve cezaevi savcılıîdanndan temin edilerek yeniden düzenleniyor. Deprem, Sakarya Adliyesi'nde görülen da- valann konusunu da etlaledi. Hırsızhk konu- sunda gelen şıkâyetler depremden sonra azım- sanmayacak oranda artü. Yargıçlar, deprem- den sonra açılan hırsızlık ile ilgili davalann ar- dı arkasmm kesılmediğini belirtiyor. Hırsızla- nn Sakarya'ya şehir dışından geldiklen ve or- ganize bir şekilde çalıştıklan vurgulanıyor. Adım açıklamak istemeyen bır yargıç, bu ki- şilerin hasarlı bınalara giderek evin kendilen- ne ait olduğunu söylediklermı ve eşyalan kam- yona yükleyıp götürdüklennı anlatıyor. Yeni binasına geçen adliyenin sorunlan bitmiyor. Depremde zarar gören yurttaşlann çadırda ya- şaması nedeniyle tebligat yapilamıyor. Bir yar- gıç konuyu şöyle açtklıyor: "Bir davanın tamgmı duruşmava çağtrmak içinönceevineyazıyaavoruz. Hasargören evin- debulunmayan tanığm tebtigat yazısıtekrarbi- ze geri döoüyor. Bunun üzerine kakkğı çadır- kente çağn >azjyoruz. Aranan Idşi bazen bura- dan da aynlarak Türldye'nin herhangj bir ye- rine gttmiş oiırvor. Bir de bunun yanmda yaa gönderilen kişilerin birçoğu da depremdeyaşa- mım yitinniş oiuyor. Bu vazdann sürckli geri geimesi davalann çokuzamasına neden oiuyor. Daba öoceki ydlarda ortatoma JOdSOO dosya yeni yıta devrederken bu yıl sayı 4 bin oldu." Depremden sonra hâkim ve savcılar için ya- pılan prefabrike evlerin henüz tamamlanma- mış ohnası da ayn bir sorun. Sakarya'da bulu- nan hâkim ve savcılar hâlâ TEDAŞ ve Şeker fabrikası mısafırhanelennde bannırlarken hiç- bir adlıye personelı henüz prefabrike binalara geçemedi. Son günlerde adliye araçlannın kul- lamlmasına izin verihnesinı iyi bir gelişme olarak gören hâkünleT, daha önce adliyeye git- mek için her gün 3-4 kilometre yolu çamur içinde yürümek zorunda olduklannı söylüyor- lar. Ancak tüm bu olumsuzluklara karşın gö- revlerini yerine getiren hâkimler şimdi Sakar- ya'da yeni bir şehirin yeniden doğuşunu izlı- yorlar. bombası yapılacağı yönündeki iddialann gerçekçi olmadığına dikkat çeken Yar- man, dünyada ilk iki atom bombasının 1945'te Hıroşima ve Nagazaki'de patla- tüdığını, o zamandan bu yana saldın amaclı atom bombasının kullanılmadığı- m vurguladı. Yannan, "Hiroşinuı veNa- gazaki'yeiki farkh bomba aûldL Buolar- dan birincisi, plutomıım-239 bombası, ikincisi ise uranvum-235 bombasıydı. Phıtonyum-239 derken, toplam 239 nöt- ron veprotoodan ohışan phitonyum atom çeldrdeğini; uranyum-235 derken de top- lam 235 nötron ve protondan oluşao uranyum atomçeldrdeğini kastediyoruz. Her iki madde de doğada bulunmuyor, yapay olarak elde edüryor" dedi. Uranyum-235 'in uranyu- mun zenginleştiribnesi ile elde edildiğine dikkat çeken Yarman, "Doğal uranyum, uranyum-235'ten yana çok fakirdir" dedi. Yannan,plu- tonyum-239'un ise doğal uranyumun belli bir süre özel bir reaktörde nötron ışmlaması altmda tutulması ile elde edildiğini anlattı. Plutonyumun, çok zor bir teknolojı ile kimyasal aynş- ürma tekmkleriyle elde edil- diğini, ışmetkin malzemey- le çahşmayı gerektirdiğim kaydeden Yarman, "Hemen her nûkJeer reaktörde, nük- leerenerji üretimininyam sı- ra plutomnm ûrer.Ohışacak plutonyumun miktan, reak- törün gücüne, türûne ve iş- letme koşuüanna bağhdır. Tûrkiye'de kunıhnaya çahşı- lan nükleer santralda, yam Keban Barajumz güç düze- yinde yapılacak bir nükleer santralda, her yıl, birkaç atom bombasma rahat rahat yetecek miktarda ploton- yum ürer. Ama plutonyu- mun bomba malzemesi ola- rak kullanılmak istennıesi bir yana,yakıt içinde> ı anma- mış olarak duran plutonyu- mun, buradan sıynlarak ya- kıtlaşünlıp, tekrar nükleer enerji üretimine seferber edflmesi çok zordur" sapta- malanna yer verdi. ABD'nin bile böyle masraf- h ve zor bir ışiemden kaçm- mayı "nükleer sivaset" ola- rak benimsedığine işaret e- den Yarman, nükleer atıkla- n gömme yolunu seçtiğine dikkat çekti. Prof. Dr. Yar- man, dünyada 1950'lerde başlayan nükleer silahlanma yanşının yarattığı tehlikele- rin 1970 lerin başında fark edildiğini anunsattı. Nükle- er silahlann sayısmnı suur- landınhnasuun 1983 yılın- da ABD'nın Yüdız Savaşla- n Projesi ile bozulduğunu anlatan Yarman, politik çı- karlara dikkat çekti. Hindistan'la Çin'in top- rak uyuşmazlığı sorunlan- na, Hındıstan ile din savaş- lan sürecmde aynlan Pakis- tan'ın ülkesel çıkarlarla Çin ile yakmlaşnğına işaret eden Yarman, "Çin'k ihtilaf ha- hndeld bir Rusya'nm da böyle bir durumda Hindis- buıuı yanında mıknatısbuı- ması,eşyanın tabiatıııdan sa- ydacakor. Hindtstan'm atom silahı yapımının arkasmda Sovyefler Krtiği,Pakistan'm arkasmda Çin vardT dedi. Bohı'da yeni öğretim yıima bugün başiayacak üniversitede hazırhk cahşmalarma askerier de kaübyor. Izzet Baysal Üniversitesi açıhyorYuıtHaberleriServTSİ- BoluAbantIz- zetBaysal Üniversitesi'nde yeni eğitim öğ- retim dönemine bugün başianacak ohnası, yurt sonınunuda gündeme getırdi. Üniver- site öğrencilerinin bir bölümünün, 8 kath az hasarlı yurt binasında kalmalan istendı. Devlet Bakanı Hasan Gemid, Kocaeü Va- lisi Kemal Önal'dan, çok sayıda prefabrike konutun boş olduğu bilgisi aldığını belir- terek bu konutlann, ümVersite öğrencileri- ne tahsisi için çahşma başlatümasım iste- dığıni söyledi. Yanndan ıtibaren tüm yur- dun yeni biryağışlı sistemin etkisi altınagi- receği bildirilirfcen Bolu'da hava sıcakhk- lan eksi 9 dereceye kadar düştü. Bolu Abant Izzet Baysal Universite- si'nin çeşıtli bölümlerinde okuyan ya da yeni kayıt yaptıran kız öğrencilerden bir bölümü çadırkentlere yerleştirilırken bir bölümüne de depremde hasar gören Kre- di ve Yurtlar Kurumu'nun 8 katlı az hasar- lı binasında kalmalan gerektıği bildirildı. Kredi ve Yurtlar Kurumu Bölge Müdürtü- ğü yetkilıleri, söz konusu yurt binasında kaydı bulunan ögrcncilerin çadırkentlerde bannmasma izin vermezken az hasarlı 8 katlı binaya almak istedikleri öğrenciler- den de "Müdünuğünüz kavrii öğreocisi- yim.KaıdiisteğB^bfaıayagiriyorDin''ya- züı dilekçe alıyor. 8 kath binada kalmak is- temeyen bazı öğrenciler, daha önce yurtta kahnayan,evlerde bannan öğrencilerin ça- dırkentlere yerleştirildiğini, yurtta kalan eski ve yeni öğrencilerin ise az hasarlı söz konusu binada kalmak için zorlandığını dile getirdiler. Öğrenciler hiç kimsenin tek kath evine dahi ginneye cesaret edemedi- ği bölgede,kendilerini 8 kath azhasarlı bir binaya sokmaya çahşan yurt yönetimine isyan ettiklerini behrterek sorunun çözül- mesmi istediler. Binadakaimak ısteyen öğ- rencilerin elinden "kendi isteğjmle binaya gpiyoram" yazısı alındığını. bu yazıyı ım- zalavıp vermeyenlerin yurda sokulmadığı- nı anlatan öğrenciler. bunun "binaya gir- me>ı eçekhıenöğremâerin sokakta kakhğj" manasına geldiğıni beuTttiler. Devlet Bakan Hasan Gemici boş pre- • fabrike konutlann öğrencilerin banndınl- masında kullanılabileceğini ifade ederek "Boş prefabrike komıtJardan bm tanesi ûnivwsteöğrencaernıetahsisedflecek.3'er Idşi kaba, 3 bin öğrencinin barmma soru- nu çözühlr" 1 dedi DenizKuvvetleri 'nden sismikaraştırma gemisi ANKARA (AA) - Deniz Kuv- vetleri Komutanlığı, yeni sismik araştırma gemisi alması gündem- de olan Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü'ne (MTA) kendi elin- dekı gemiyi teklif etti. MTA Ge- nel Müdürlüğü, ınceleme sonrası uygun buknası durumunda, öne- rilen gemiyi satın alacak. 17 Ağustos Marmara depremi sonrasında alımı gündeme gelen ve kısa bır süre önce Yüksek Planlama Kurulu'ndan (YPK) alım onayı çıkan sismik araştırma gemisi proje çahşmalan hızla yü- rütüKiyor. MTA Genel Müdürlü- ğü'nün tam donanımh olarak önümüzdeki yıl içinde hizmete ahnayı planladığı gemi için ilk tekhfDenizKuvvetleri Komutan- lığı'ndan geldi. ABD'nin bir süre önce Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na hibe ettiği gemi ile ilgili Kuvvet Ko- mutanhğı'tun önensini ınceleme- ye alan MTA, bu konudakı kara- rını yakm bir tarihte verecek. M- TA Genel Müdürü Cengiz Atak, Deniz Kuvvetleri Komutanlı- ğı'nın MTA'ya satma önerisinde bulunduğu gemi ile ilgili dosya- nın yakında kendilerine gelece- ğuıi ve detayh inceleme sonrasın- da uygun görülmesı hahnde gemi temininin bu yolla sağlanacağını bildirdi. Istenilen vasıf ve özel- liklerin ohnaması hahnde ise MTA Genel Müdürlüğü, yeni ge- mi ahmı için uluslararası düzey- de ihale açarak temıni yönüne gi- decek. Başbakan Büfent Ecevit'ııı alınması yönündeki taumanndan sonra, önce Devlet Planlama Teş- kilatı'ndan (DPT) yatınm izni ah- nan, daha sonra ise Yüksek Plan- lama Kurulu'ndan ahm onayı çı- kanlan gemi, üç boyutlu araşnr- ma özelliğine sahip olacak. Yet- kiüler, Deniz Kuvvetleri Komu- tanlığı'ndan geminin temin edil- mesihahndebazı dizayn çahşma- lannın yapJarak geminin isteni- len teknolojilerie hizmete ahnabi- leceğini, aksi takdırde yeni ahm için çahşmalara başlanacağım be- hrttiler. AYDENLANMA EMRE KONGAB AvnıpaBiPliği Önünde Üç Büyük Eksiğimiz Avrupa Biriiğj için aday otduk ya, şimdi herkes so- aıyor. "BuadaylıktemamdabiznasılgerçektenAv- rupalı olacağe?" Bizim Avrupa karşısında üç büyük eksiğimiz var 1) Zamana saygılı değiliz. 2) Hukuka saygılı değiliz. 3) Başkalanna saygılı değiliz. Aslında uygarlık karşısındaki bu üç eksiğimiz de yeterince endüstrileşememiş olmamızdan kaynak- lanıyor. Daha net bir ifade ile söylemek gerekirse, bu ek- siklerimiz "feodal tanm kültürûnden", yani açıkças» "köylülükten" kurtulamamış olmamızdan kaynakla- nıyor. önce zamana olan saygıstzbğtmıza bakalım: Biliyorsunuz, köyde günliik yaşam ve üretim, doğa ile uyumludur ve son derece geniş zaman dilimle- riyteölçülür. Saniyelerin, dakjkalann, saatierin, hatta günlerin bile pek önemi yoktur. Üretim, yani ekin ekilmesi ve hasat, aylarla bile de- ğil, mevsimler ile ölçülür. Zamanın değerini endüstrileşme öğretir. Işçi fabrikada çalıştığı saat ve dakika kadar ücret alır. Giriş ve çıkışta saate bastığı çaJışma kartı, yani bu kartın üzerindeki zaman hesabı, onun için 'ekmek parasının ölçüsüdür". "Vakitnakittir" sözü, emeği ile saat başı ücret kar- şılığı çalışan ışçiler için icat edilmiştir. Türkiye, endüstrileşme sürecini kaçırmış olan Os- manlı'nın mirasçısı olduğundan, insanlann ne kendi zamanlanna ne de başkalannın zamanlanna saygı- lan vardır. Oysa şimdi "uzay çağına" ya da "bilişim toplumu aşamasına" geçmiş olan insanoğlu için artık saniye- lerin ve hatta saliselerin bile büyük önemi vardır. Türkiye bunu, yani zamanın değerini endüstrileşe- rek ve uzay çağına terfi ederek öğrenemedi. Kalıyordu geriye, bunu okulda eğitimle öğretmek. Bu olanak da, önce normal eğitimin yozlaşması, sonra da çözüm olarak ortaya atılan "Islami eğitim* seçeneği ile harcandı gitti. Ikinci olarak, üstünlüğünü sağlamak için kosko- ca bir devlet mekanizması yaratmış olduğumuz hu- kuka bakalım. Mılletvekıllerimiz yasa yapmak, yani kural koymak için mılyarlarca lira para alırlar. Onlan seçmek ve beslemek için trilyonlar harca- nır. Hukuku egemen kılmak için toplumda tek kaba kuvvet kullanma gücüne meşru anlamda sahip olan • koskocaman bir polis örgütü besienir. idari ve adli mahkemeler, yargıçlan, savalan, avu- katlan ve yardımcı personeli ile "devtetin" aynlmaz bir parçasıdırlar. Bütün bu muazzam mekanizma, insanlann, eşit haklara sahip vatandaşlar olarak güven ve. adaiet içinde yaşamalan amacını gerçekleştirmek için ku- rulmuştur, tek ve biricik dayanağı da "hukuk"fur. Hukuk, kaba kuvvete ve dine dayalı tanm kültü- rûnden, akla, bilime ve eşitlığe dayalı endüstri kül- türüne geçişin bir ürünüdür. Biz henüz "köylülükten" kurtulamamış olduğu- muz için bizim toplumda "hukuka saygıstzhk" esastır. Trafik kuralını ihlal eden şoförden ve onu gördüğü halde işlem yapmayan polisten, Danıştay'ın durdur- ma karanna karşın inşaatına devam eden işadam|- na ve Danıştay'ı korumak ve kollamakla görevli bir makamda oturmasına karşın, mahkeme kararlannı hiçe sayarak kurdele kesen devlet başkanına dek, hiç kimse, ama hiç kimse hukuka saygı duyma- maktadır. Yasalara uygun yaşamak "enayilik 1 * sayılmakta, yasa dışı iş yapmak ve para kazanmak "akilıhk" di- ye nitelenmektedir. Üçüncü olarak, başkalanna hiç saygımız yoktur. Çünkü ancak endüstrileşme süreci "birllkte ya- şama" ve "ortak iş yapma" kavramlannı birerzo- runluluk olarak günlük yaşama sokmuştur. Birlikte yaşama ve ortak iş yapmanın zorunlu ku- ralı ise "kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma"dır. Biz ise bu kuralı tersine çevirmiş bir toplumuz: "Başkalanna, kendine ne yapılmasını istemiyorsan, öyte muamele et. Çünkü çevr&nde senden başka değerfi insan yoktur" diye düşünürüz. Bütün bu nedenlerle de ne demokrasimiz demok- rasiye, ne laikliğimiz laikliğe, ne de insan haklanmız insan haklanna benzer. Benım kanıma dokunan, sadece bu üç kavrama saygıyı kendi kendimize öğrenememiş olmamız de- ğil, şimdi bir de bir dış gücün dayatmasından, Av- rupa'nın zorlamasından medet umar duruma dûşmüş görünmemizdir. Uhıslcmırcısı Nâzıtn Hikmet OancoErtol Jüld* Kural I Hulya Aksulaı- (Koreognfi) ] Hulya Aksular , I Otoy Kerestecı Sıbel Kjsapoglu (Koreognfi) I Canan Şadalak I Çıgdem Ericaya j Kaan Yazgan Sehm Borak | AJİkj Kayalıoj)lu (Yunvıistan) I Nevzal Ş«nol Şiir Ödüli 0cak2000 I Pazartesi I Saat: 20.30 I Davetiyeler; I Atatürk I Kûltür Merkezi, ICumhuriyetKitap I Kulübü (Taksim) I T.C. Kültür ] Bakanlığı'nın katkılanyla töreni NAZIM HIKMEI Tel: (212) 252 63 14 - 15
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle