19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 OCAK 2000 CUMARTESİ HABERLER DUNYADA BUGtJN ALİSİRMEN Söz Verdiler Çiinkii Övgü ile yergi arasında kolan vurup durmak değildir, soaınlar karşısında kim çözer diyecek yerde nasıl çözeriz sorusunu soran gelişmiş toplumlarda, eleştiri. Eleştiri, olayları, yaprtlan, önlemleri, kararian enine boyuna inceJeyip, olumlu ojumsuz yanları, olası gelişmeleri çıka- np, bir sonuca varmaktır. Sonucun da illa siyah veya beyaz olması gerekmez. Bizim medya ise son zamanlarda bir övgü . döneminegirdi.57. Hükümet'inliderlerihergün övgüden nasiplerini alıyorlar. övgü furyası özellikle iki noktada odaklanıyor. IMF'ye verilen niyet mektubunda dile getirilen ekonomik politika ile bunu yaşama geçirmek için alınan önlemler ve Öcalan'ın idam karan- nın infazı konusunun Meclis'e sevkinin ertelen- mesi. • • • Şimdi olaylan biraz daha soğukkanlı olarak ir- delemeye çalışalım. Söyler misiniz bana, IMF'ye verilen niyet mek- tubu bir aczin itirafından başka nedir? Yanlış anlaşılmasın! Niyet mektubunun bir teslimiyet belgesi olup olmadığı hususu değil tartışmak istediğim olgu. Ama hepimiz biliyoruz ki, niyet mektubu için- de yer alan kimi politikalar, yıllar yılı, yüksek fa- izli borç kısırdöngüsüne girmiş devletin çoktan uygulamaya koyması gereken önlemlerdi. Ama popülist, günübirlikçi politikalann yerini üretime dayalı önlemler bir türlü alamıyordu. Şimdi bir an için niyet mektubunun son de- recede yararlı önlemleri içerdiğini tartışmasız kabul edelim. Ama bu durum dahi, "Daha önce alınması gereken önlemler neden şimdi alındı" sorusu- nu ortadan kaldırmıyor. Sorunun yanıtı ise basrttir: "Bu önlemleri al- dılar; çünkü söz vermişlerdi." Tanzimat döneminde de, bir sürü doğru po- litik karar da verildi; ama bunlar, yöneticilerin serbest iradesinin değil, dışarıya verdikleri söz- lerin ürünleriydiler. Niyet mektubuna bu açıdan baktığınız da 57. Hükümet şunu söylemiş oluyor: "Ey IMF! Biz, uzun süredir, almamız gereken önlemleri aczimizden alamadık, ama şimdi sa- na söz veriyoruz, şunlan şunlan yapacağız." • • • öcalan karanna gelelim: Türkiye uzun süredir, ölüm cezasını kaldırma- lıydı. Komisyonlarda duran yeni TCK taslağın- da da var bu hüküm; geçen dönem CHP'nin Meclis'e seyk edip geçiremediği bir teklif de var. Aynca Öcalan'ın, Roma'da ortaya çıkması sırasında günün Adalet Bakanı Hasan Deniz- kurdu'nun girişimleri de oldu bu yönde. Ama siyasilerimiz, bunlan hep ellerinin tersi ile ittiler. Peki, şimdi sorabiliriz: "Kendiinsanıiçin, ken- di demokrasisinin selametinamına idam ceza- sını kaldırmayanlar, şimdi, 30 bin kişinin ölü- münden sorumlu Apo'nun idamının onaylan- masını neden erteliyoriar?" Soru doğru konduğunda, yanıtı çocuklar bi- le yerebilir: "Söz vermişlerdi çünkü." Üstelik büyük devlet adamlığı olarak göste- rilen ve Apo'yu rehin tutma anlamını taşıdığı söylenen, "Amaşunlarşunlarolursa, hemenin- faz ederiz" tavnndaki siyasal yanlışlığı ve Tür- kiye'nin kendine kurduğu tuzağı görmemek mümkün mü? Bu tavırla, yalnız Apo değil, Türkiye'nin poli- tikası da rehin alınmıştır. Öyle ya! öcaian'ı göz- den çıkaranlar veya şu ya da bu şekilde Türki- ye'yi köşeye sıkıştırmak isteyen iç veya dış odaklar, kaba ama spektaküler bir provokasyo- na başvururlarsa ne olacak? Yanıt basit: "Öcalan hemen idam edilecek?" Neden, başkalarına endekslenmiş böyle bir politika uygulanacak? Onun da yanıtı basit: "Söz vermişlerdi çün- kü." Bunlann neresi büyük devlet adamlığı ve han- gi yönleri böylesine bir övgü selinin nedeni o- labilir? Anlayan beri gelsin! CHPUObin üyesini eğitiyor MUTLUSERELİ ANKARA - Yeniden yapılanma çalışmalannı sürdüren CHP'de parti içi eğitim biriminin kunılma- sı ve eğitim seminerinin verilmesiyle başlayan eği- tim çalışmalan örgüte ya- yılıyor. Proje kapsamında 140 bine yakın iiyenin eği- tilmesi öngörülürken, Ha- zine'nin partiye yaptığı 1.4 trilyon lirarun yüzde 15'i olan 210 milyar lira, parti içi eğitim çalışmala- nna harcanacak. Parti içi eğitimden sorumlu Mer- kez Yönetim Kurulu (MYK) üyesi Mustafa Gazalcu eğitim progra- mında CHP'li üyede ara- nacak niteliklerin ve CHP'nin diğerpartilerden farkının anlatılacağıru söyledi. Parti içi eğitim çalışma- lannı hızlandıran CHP, "Üye Eğhim Progranu- 2000" projesini yaşama geçiriyor. 6-11 Aralık 1999 tarihleri arasında Ankara'da gerçekleştirilen "Eğitici Eğitim Semine- ri"ne katılan 133 eğitmen. bölgelerinde çahşmalar yaparak eğitim programı- nı yaşama geçirme aşama- sına geldiler. 16 ilde eği- tim programı bazıriıklan tamamlanırken, Balıkesır ve Gaziantep'te ise ilk dersler başladı. Istanbul, I2mir ve Adana'da da eği- tim programlan tamam- lanma aşamasına geldi. Gazalcı, eğitim progra- mında CHP'li üyelerde aranacak niteliklerin; öz- gür, eşitlikçi, laik bireyin ve CHP'nin diğerpartiler- den farkınm; altı ok ve de- mokrasi anlayışmm anla- nlacağını bildirdi. Eğitim sürecinde aday üye ve üyelerden, partiyle ilgüi en az iki kitap okumalan ve en az iki etkmliğe kaül- malan istenecek. Gazalcı, eğitim programı kapsa- mında üniversitelerin bu- lunduğu kentlerde uzman- lardan da yardım alınaca- ğmı belirtti. Ankara Barosu tarafından düzenlenen Hukuk Kurultayı'nın son gününde laiklik tartışıldı tehül arbyor 9 ANKARA (Cumlıuriyet Bûrosa) - Ord. Prof. SulhiDönmezer, yüksek mah- kemenın ve Avrupa Insan Haklan Mah- kemesi'nin türbanın takılamayacağı yö- nünde karar verdığını anımsatarak, "Ka- rariar tenkit edflebflir, ancak bu uyma- iMmp »nhınım gplm^fnoli" dedİ. Prof. Dr. Zeki HafizoğuDan, anayasada yer alan "bikfik" sözünün hukuk düzeninde zaten bulunduğunu, anayasada gereksiz bir fazlalıktan başka bir şey olmadığı gö- rüşünü savundu. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Viıral Savaş, TCK'nin 163. maddesinin yeniden getirilip getirilme- mesinin tartışıldığı dönemde irtica tehli- kesinin giderek arttığına işaret etti. Ankara Barosu'nca düzenlenen "Hu- kuk Kurultayı 2000" çerçevesinde dü- zenlenen "Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku" konulu konferans dün gerçek- leştirildi. Prof. Dr. Uğıır Alacakaptan, toplumakazandınlan en büyük devnnun hukuk devrimi olduğunu vurguladı. Ala- cakaptan, Türidye'nin demokraside ol- ması gerekenden oldukça uzak noktada olduğuna dikkat çektı. Avukat Erşen Şansal, yürürlükten kaldınlan TCK'nin 141 ve 142. maddelerindeyer alan suçta- nımlanyla, Terörle Mücadele Yasası'nın 7 ve 8. maddelerindekiniıı farklı olduğu- nu söyledi. Şansal, TCK'nin 141 ve 142. maddelermin yürürlükte kaldığı 55 yıl boyunca bu maddelerdeki cezalarm ya- pılan değişikliklerle sürekli artnnldığını, hatta ölüm cezasının bile eklendiğini kaydetti. Şansal, TMY'deki söz konusu maddelerde ise cezalann zamanla düşü- rüldüğünü hatta 7. maddenin erteleme kapsamına alındığını vurguladı. Etkinli- ğe izleyici olarak katılan Yargıtay Cum- huriyet Başsavcısı Vural Savaş, TCK'nin 163. maddesinin yeniden getirilip getiril- memesinin tartışıldığı bir dönemde irti- ca tehlikesinin giderek artüğına dikkat çekti. Dönmezer, din ve vicdan özgürlüğü- nün devlet ile fert bakımından ayn ayn ele alınması gerektiğini belirtti. Dönme- zer, "Türbanı başına dotayan kız 'Ben türbanımı takmak ısüyorum' diyor. Fakat AtHM,DanqtayYtAaayasaMahkeme- 9 kararianftetürbanm taküamayacağı bdirtilmijtir" görüşünü dile getırdı. Mahkemelerin verdiği kararlara uygun hareket etmenın yurttaşlık görevi oldu- ğunu kaydeden Dönmezer, "Kararian vapamazsın" dedi. Diyanet Işleri Baş- kanhğı'nın "yeni bir şeyhüBslamhk" ol- madığuu belirten Dönmezer, kurumun laikliğe aykın nitelik taşımadığını söyle- di. Prof. Dr. Zeki Hafizoğullan, 1924 Anayasası'nm birinci maddesine T ü r - kiye devieti laiktir" ibaresinin konuldu- ğunu belirterek, hukuk düzeninde zaten tanımı bulunan laikliğin aynca "kahp- sal" olarak konulmuş olmasmın yalnız- ca cumhuriyetin niteliğinin neden ibaret bulunduğunu belirtmek amacını taşıdığı- nı öne sürdü. Haftzoğullan, "Biz anaya- salannuzda yer aian laiklik sözünün ge- reksiz bir fazlabktan başka bir şey olma- dığı kanaatindeyiz. Gerçekten açıkhk ge- tirmek için anayasaya konmuş olan bu fazJauk kafalan kansünnış, hukuki bir kavram olan laikliğin tanımı, kapsamı ve sınırlan tarnşması belki bu vüzden hep hukuk düzenmindışındakahnarakyapıl- mışür" diye konuştu. Avukat Şenal Sanhan, insan haklan kavramının laikliğin içinden çıktığma işaret ederek, "Korunnıası gereken ulu- sal değerterdir. Din özgürlüğü tophun ku- rallannın üzerine çıkarsa bireyin hakla- nnı koruyamayTz" dedi. " Yasa Lygulavıcılan İçin İnsan HakJa- nnm Febefi-Etik £110™!" konulu bildi- risinde Prof. Dr. İlhan Özay, 1982 Ana- yasası ile Türkiye'de idarenin birçok iş- İeminin kısıtlandığuu söyledi. Böylelik- le hukukun kapısının daraltıldığuıı kay- deden Özay, özelükle idari yargınuı ver- diği yürütmenin durdurulması kararlan- mn fıilen ortadan kaldınldığını belirtti. Komisyon pazartesi toplanıyor TCKyeniden düzenleniyor AISKARA (Cumhuriyet Bûrosu)-Türk Ceza Kanu- nu (TCK) tasanstnı hazu"- layacak ve 20 uzmandan oluşan komisyon, ilk top- lantısım Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün de katıhmıyla pazartesi günü gerçekleştirecek. Toplantı- da, komisyon başkaru, ve- killeri ve çalışma ilkelerı belirlenecek. TBMM gündeminde iken 18 Nisan seçimleri ne- deniyle kadük olan TCK tasansım, eleştiri ve öneri- ler kapsamında yeniden düzenlemek için Adalet Bakanlığı'nca çalışmalara başlanacak. Pazartesi günü Adalet Bakanı Türk'ün de katılımıyla gerçekleştirile- cek komisyon toplanösın- da, başkan ve vekilleri ile ilkeler belirlenecek. Ko- misyonun, daha önceki ta- sanda mevcut hükümetin ilkeleri, üyelerin öneri ve eleştınlen doğrultusunda yeni düzenlemelere gidile- ceği kaydediliyor. Yetkililer, yaklaşık 590 maddenin yeniden ele alı- nacağını bildirdiler. Tasanda, TCK'de idam cezasıyla ilgili maddelerin "ağır müebbet hapise" çev- rilmesi öngöriilüyor. Ko- misyon, çalışmalan smısm- da bunu da hükümetin ilke- leri doğrultusunda değer- lendirecek. Yetkililer, ka- dük olan TCK tasansımn belki de aynen kabul edile- bileceğini kaydettiler. TCK Komisyonu üyeleri şöyle: Emekli öğretım üyesi Ord. Prof. Dr. Sulhi Dönme- zer, Yargıtay Emekli Binnci Başkanı Mehmet Uygun, Askeri Yargıtay Emekli Baş- kam Hâkim Tuğgeneral Is- met Onur, Yargıtay Birinci Ceza Dairesi Uyesi Osman Şirin, Yargıtay Altıncı Ceza Dairesi Üyesi Keskin Ka>'- tan, Askeri Yargıtay 3. Daire Başkanı Hâkim Kjdemli Al- bay Ersin EseroL Müsteşar Yardımcısı Uygur Aktalay, KanunlarGenel MüdürüAK Em, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Eralp Öz- gen, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Feridun Yeni- se>, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Nevzat To- roslu. 9 Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Bahri Öz- rürk, Prof. Dr. Durmuf Tez- can, Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Doğan Soyas- lan, KanunlarGenel Müdür- iüğü Daire Başkanı Gfiiçin Durak, Kanunlar Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Dr. Haluk Çolak, Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. Aİi RızaÇınar, Kanunlar Genel Müdürlüğü Tetkik Hâkimi Kenan Özdenür, Tetkik Hâ- kimi Dr. Ali Kargülmez ve Tetkik Hâkim Vusuf Soimaz BaJo. tĞIVELİ FBRÇA ZAFER TEMOÇtN îstanbul'da bulunan adliyeler ve DGM'nin yükü yeni yılda da ağır 2000'de IstanbuTım da\ alaıı KEREMILGAZ Aralannda "16 Mart katliamı" ve "Kemal Türkler'in ötdürülme- si" gibi uzun yıllardır süren dava- lan, kamuoyu yeni binyılda da iz- leyecek. Işte Îstanbul'da bu yıla ka- lan önemli davalar: Mafya-siyaset-polis ilişkisini gözler önüne seren trafik kazasuun ardündan açılan Susurluk davası, Istanbul 6 No'lu DGM'de 6 Mart'ta sonuçlanacak. Mafya elebaşısı Alaattiıı Çakı- a'nın, gazeteci Hıncal Uluç'u ya- ralamaya azmettirmesiyle ilgili da- va 'zamanaşunı'na uğraması nede- niyle düştü. Çakıcı ile ilgili tek da- va olan 'çete' davası ise 16 Şubat 'ta görülecek. Kamuoyunda "Kumarhaneler Krah" olarak tamnan Ömer Lütfu Topal'ın 3 yıl önce Sanyer'de uğ- radığı silahlı saldmda öldürülme- siyle ilgili olarak 4'ü özel tim gö- revlisi 8 sanığın yargılandığı dava Beyoğlu 1. Ağır Ceza Mahkeme- si'nde sürüyor. Beyazıt'ta, 22 yıl önce 7 öğren- cinin ölümü, 41'inin de yaralan- masıyla sonuçlanan bombalama ve silahla tarama olayına üişkin ola- rak 3 sanık haklonda açılan da\'a Is- tanbul 6. Ağır Ceza Mahkeme- si'nde görülüyor. DlSK genel başkanlarmdan Ke- mal Türkler'i 19 yıl önce evinin önünde öldürenlerden biri olduğu iddia edilen Ünal Osmanağaoğ- hı'nun yargüanmasına Bakırköy 2. Ağn- Ceza Mahkemesi'nde devam ediliyor. Küçükçekmece 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nde süren duruş- mada tutuklu sanık müteahhit Mustafa Gülgönül ile tutuksuz sa- nık Fehmi Karaağaç yargılanıyor. Limter-lş Sendikast üyesi Sûley- man Yeter'in gözaltmda tutulduğu Istanbul Emniyet Müdürlüğü'nde ölümüyle ilgili olarak, sorgusuna katılan 3 polis memurunun yargı- lanması Istanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde sürüyor. Sanyer Cumhuriyet Savcılığı görevini yürüttüğü sırada "Banker Bako" olarak tamnan Baki Cengiz Aygün'ü, hakkındakı kesinleşmiş hapis cezasına rağmen sakladığı ıleri sürülen Ertaç Giray ile ilgili dava Istanbul 6. Ağır Ceza Mahke- mesi'nde görülüyor. Bebek'teki ülkücü mafya lideri Tevfik Nurullah Ağansoy'un da aralannda bulunduğu 4 kişinin öl- dürühnesi olayuıa ilişkin 2'si gıya- bi tutuklu 12 sanığın yargılandığı dava Istanbul 2. Ağır Ceza Mahke- mesi'nde. Dışişleri'nden Papandreu'ya tepki 'Kıbrıs, AB'nin sorunu değilANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Dışişleri Bakanlı- ğı, Kıbns konusunun bir AB sorunu olmadığını belirte- rek, "AB'nin çözûm çabala- rma katabcağı \eyn Hetsinki karariaruıa aafla AB'nin Türkiye ile Üişkileri çerçe\e- sindeçözülecegi gibi bir >^k- laşun temdsiz ve .vamltıcı- dn-" dedi. Dışişleri Bakanlığı, Yuna- nıstan Dışişleri Bakanı Yor- go Papandreu'nun Güney Kıbns Rum Yönetimi'ne yaptığı ziyaret sırasında Kıbns sorununa ilişkin söz- leriyle ilgili bir açıklama yaptı. Kıbns'ta müzakere edilmiş, anlaşmaya dayalı, karşıhkh olarak kabul edile- bilir bir uzlaşmaya ihtiyaç olduğu kaydedilen açıkla- mada, bunu gerçekleştirebi- lecek olanlann adadaki iki eşit halk ve onlan tenısıl e- den iki eşit egemen devlet olduğu vurgulandı. Açıkla- mada şöyle denildi: "Kıbns sorununa bir çö- zûm aranması AB'nin değil, B.M Genei Sekreteri'nin uh- desindedir. Çözfim çabalan- nın mekanizmalan da BM Genel Sekrrteri'nin i>i ni>«t görevi çerçevesinde ve taraf- laruı eşidik temelinde kaül- dıklan görüşmelerdir. Kıb- ns konusu Nr AB sorunu ol- muş değildir. Ancak bizim uyaruanmıza karşuı geçmiş- te aöian bazı adımlar, Kıbns konusunu AB için sorun ha- ttne dönüştürmüstür. Kıbns konusunu AB için bir sorun obnaktan çıkartmanm yoiu, önce adadaki iki eşit devletin bir uzlaşma\ a rarmalan ve AB ü}^mi bu gerçekışığut- da ele ahnalandır. İşgal' ve 'sahte devlet' gibi iddialar ise hem tarihi ve hukuki hem güncel gerçeklerie türaü\1e tersdüşengeçersiz >akbsım- lardır. Kıbns'ta çözüm yolu- nun açıhnasıdabu iddialann terk edilmesrvle doğrudan baglanaİKÜr." KKTC Başbakanı Derviş Eroğlu 'Kavgayok, seçim süreci var AHMETŞEFtK TRABZON - Kuzey Kıb- ns Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) bugünkü demokra- sisinin takdiredilecek bir dü- zeyde olduğunu söyleyen Başbakan ve Cumhurbaşka- nı adayı Deniş Eroğhı, ülke- sinde artık bir değişimin za- manının geldiğini, Kıbns da- vasının kimsenin kişisel tu- tumu ile açıklanamayacağı- m söyledi. Eroğlu, Kıbns Rum kesiminin bu koşullar- da AB'ye üye olacağım san- madığım öne sürdü. Trabzon'da Karadeniz Teknik Üniversitesi'nde "Hebinki Sflreci Öncesi ve Sonrasında Kıbns" konuJu bir konferans veren KKTC Başbakanı Eroğlu, Kıbns'ta iki devlet polıtıkasının temel politikalan olduğunu, bu ba- kış açısıyla hareket etmeyen hiçbir çözümün başanlı ola- mayacağmı vurguladı. Rum kesimi ile KKTC arasında dünyanuı tutumu dolayısıyla büyük farklılık ortaya çıktığını, AB süreci- nin de hem ekonomik olarak Rum kesimini güçlendirdi- ğini hem de çözümü zorlaş- tırdığını belirten Eroğlu, Ba- tı'mn Kıbns'uı tek temsilci- si olarak Rumlan tanıması ve AB perspektifi vennesi- nin büyük hata olduğunu, bu hatanın ortadan kaldınlması için eşit egemenlik ilkesinin benimsenmesinin şart oldu- ğunu savundu. Derviş Eroğ- lu, Yunanistan Dışişleri Ba- kanı Yorgo Papandreu'nun basuı toplantısma Bayrak Radyo Televizyonu'nun alınmamasını anımsatarak, "Bir logoya bile tahamnıül gösteremev enlerbir anlaşma yapmavB hazır olnıadıklan- nı gösterij'orlar'' dedi. Eroğlu "Arük Kıbns'ta birdeğisimgerekryor. Seçim var dive biriik ve beraberliği- mizbozuhnaz, Kıbns'ta kav- ga yok, demokratik süreç var" diye konuştu. Eroğlu, Denktaş'm yaptı- ğı, "Hükümette, Merkez Bankası'nın munzam karşı- hklan bittiği için kriz çıkö" açıklamasının gerçekleri yansıtmadığmı, ülkesinde 7 bin sterline kadar mevduat- lann devlet garantisi altında bulunduğunu söyledi. SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Gesa Vergau ve Hans Joachim Vergau, Alman Büyükelçisi ve eşi, 5 yıllık bir dönemi geride bırakarak önümüzdeki günlerde ülkelerine dö- nüyorlar. Vergau ailesi, emeklilik yıl- lannı Berlin'de geçirecek. Büyükel- çi vergau, Berlin'de, özellikle uzun yıllar bulunduğu ABD'nin politikala- n üzerine ders verecek. Yaşamını akademisyen olarak sürdürecek. Vergau ailesinin onuruna geçen gece ıstanbul'daki Alman Konsolos- luğu'nda bir veda kokteyli düzenlen- di. Veda gecesinde bir konuşma ya- pan Bay Vergau şunlan söyledi: "Pek çok kişi bize Türkiye 'deki hayatımı- zın sona ermesine üzülüp üzülme- diğimizi soruyor. Sevgili dostlanm, bu bir sona eriş değil. Biz Türkiye'yi beraberimizde götürüyoruz. Şahsi dostluklanmız bize kalıyor. Türkiye, şimdiden bir ayağt ile Avrupa Birli- ği'nde bizimle. Beriin ise gün geç- tikçe Türkleşiyor. Biz, bu toplum ve onun kültürel mirastyla ilgili olarak edindiğimiz anlayışı, paha biçilmez 'Auf Wiedersehen' bir kazanım olarak beraberimizde götürüyoruz." "Herşeyden önce Tann'ya şükür- lerolsun ki, sevgilieşim Gesa'yı be- raberimde götürüyorum. Onun için teşekkür kelimesi hafif kalır. Onun etkileyici yaşama sevinci ve akıllıca yardımlan olmasaydı, dayanmam mümkün olmazdı." Büyükelçi Hans Joachim Vergau, Türkiye-Avrupa, Türkiye-Almanya ilişkilerinin inişli-çıkışlı, gerilimli dö- nemlerinde görev yaptı. Zaman za- man bu gerilimin birinci dereceden muhatabı haline geldi. Eşi Gesa, o günleri zaman zaman gülerek, za- man zaman sıkıntıyla anlatırdı. Akın Birdal vurulduğunda onu yakından tanıyan Vergau çok etkilenmişti. Bü- yükelçiliğin resmi bayraklı otosuyla olayın hemen ardından Birdal'ı biraz da bu duygularını dile getirmek için ziyaret ettiğini bilenfer biliyordu. Hans Joachim Vergau ile, gazete- ci-diplomat ilişkisiyle, dostluk ilişki- mizi hep dikkatle ayırt etmeye çalış- tık. önemli siyasi konularda zaman zaman benzertepkilergösterdiğimi- zi bilirdik; yine de o, ülkesinin görüş- lerini aktarmaya ve kendi duygu ve tepkilerini mümkün olduğu kadar göstermemeye dikkat ederdi. Ben de onunla resmi konuşmalanmızda kişisel görüşlerini sormaktan çok Al- manya'nın tavrını öğrenmeye çalışır ve aktarmak isterdim. Türk-Alman ilişkilerinin gerginleş- tiği dönemlerde ne büyük sıkıntılar çektiğine zaman zaman tanık ol- dum. Bazen Türkiye'nin, bazen Al- manya'nın tutumlarını gerçekçi bul- maz, ama görevi gereği bunu yal- nızcayakınlarına açıklayabilir, onlar- la dertleşirdi. Diplomatın herzaman- ki dramını o da yaşar ve ülkesinin resmi tutumunu her koşul attında sa- vunmayı bir görev bilirdi. Vergau böyle zamanlarda yaşa- dıklannı ve siyasetteki açık tutumu- nu anlatırken şunlan söyledi: "Be- nim diplomasi anlayışım bazılannı şaşırttı. Ben dostiar arasında tarih- selönemiolan biramaca, bilmece- ter/e ve kaçamak zarif sözlehe ken- dimi ifade etmek yerine, gerçekleri söyleyerek hizmet edebileceğime inanıyorum. Bugün arükherşey'açık olmalı;zira gizli diplomasinin günle- riartık gerilerde kaldı. Ancak, gerçe- ği söyleyen, sürekli olarak herkesin sevgilisiolamaz. 'Korktuğumherşe- yin üzerine gidiyorum' sözü Yaşar Kemal'e ait." "Kısmen yaralanmadan hayatta kalabilmemi, özellikle burada so- rumluluk bilincine sahip ve yetkin gazetecilerarasında bulduğum ger- çek dostlanmın sayısının çokluğuna borçluyum. Aramızda sert tartışma- lar oldu, ama çok da güldük." ••• Gesa Vergau, duyarfı, içten bir ka- dındı. Diplomat eşi olmanın ne an- lama geldiğini ondan öğrendik. Bir ülkeden diğer ülkeye, eşinin ardın- dan koşturmak ve onun yükseliş ve inişlerine bağlı olarak yaşamak ko- lay değildi. Onlar, hep diplomatın eşini oynamakla sınıriı, bilmedikleri bir dilde, bilmedikleri bir ülkede ya- şamaya zorlanırlardı. Gesa, işte bu zorluklann üstesinden gelmesini bi- len diplomat eşlerindendi. Eşiyle iliş- kisini de bu anlamda farklı bir anla- yışla düzenlemişti. Gesa'nın Türki- ye'de yakın dostları oldu. Bay Ver- gau'nun da. Bu ülkede olumlu ve iyi izler bırakarak ülkelerine dönüyor- lar. Ipek ve ben, aynı zamanda ya- kın iki dostumuzu uğurlamanın bu- rukluğunu yaşıyoruz. Sevgili Gesa ve Hajo, size sağlıklı nice uzun ömürler diliyoruz. Uğurlar olsun. Onların diliyle "Auf VViederse- hen "(Yeniden görüşmek üzere).
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle