Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15 OCAK 2000 CUMARTESİ
O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
Kıbns ve 'Ver Kurtul'cular...
Tevfik ÜNAYDIN Emekli Büyükelçi
A
vrupa Birliği Konse-
yi'nin Helsinki Zirvesi
ve BM'nin gözetiminde
yürütûlen Kıbns görüş-
meleri nedenleriyle Kıb-
ns konusu basmda ve
görüntûlü yayında bir hayli gündeme gel-
di ve çeşitli görüşler belirtildi. Bu arada
Emekli Büyükelçı, değerli meslektaşım
Gündüz Aktan'ın, Radikal'de konuyu
işleyen özlü bir yazısı çıktı.
Büyükelçi Aktan yazısında, bazı kö-
şe yazarlannın söylemlerini "Kıbnsiçm
çok fedakârkk ettik, biraz da Türldye'yi
düşönefim'' şeklinde özetleyerek bunun
neden yanlış olduğunu göstermeye çalı-
şıyor. Büyükelçi Aktan'ın görüşüne ka-
tılmamak olası değil. Bazı çevrelerde
bence yadırganması gereken bir eğilim
var. Bu çevreler Kıbns konusunda, soru-
nun çözümü için neredeyse "ver kurtul"
düşüncesini taşıyor ve çözümsüzlüğün so-
rumlusu olarak açık veya kapalı bir şe-
kilde Denktaş'ı gösteriyorlar.
Biz nedense geçmişi çok çabuk unu-
tuyor ya da daha doğnisu, unutmasak da
geçmise boş verip ders almıyoruz. Yaşam
savaşı venniş olan bir toplumun ve onu
temsil eden liderin başka ne gıbi bir tu-
tum ve davranış içınde olması beklene-
bilir? Geçmişi kısacaanımsayalım: 1960
yılında iki etnik toplum ortaklığı üzeri-
ne kurulan Kıbns Cumhuriyeti'nin Rum
tarafı ellerindeki tüm olanaklardan yarar-
lanarak cumhuriyetin Türk ortağını yok
edip Ada'yı tümüyle ele geçinneye ça-
lıstı. 1963'ünve 1967'ninkanlıolaylan
Rumamacınayönelikgelişmelerdi. 1974
yılında ortamın elverişli olduğu düşün-
cesiyle Ada'nın Yunanıstan 'a katılması-
na kalkışıldı ve bu girişimin ardından
kaçınılmaz Türk müdahalesi geldi.
Bugün Ada'nın kuzeyinde Türic top-
lumu, belki dört başı mamur olmayan,
ama huzurlu ve gelecek endişesinden
uzak bir yaşam sürüyorsa bu durum kuş-
kusuz 1974 müdahalesi ve Türkiye'nin
konıyucu güvencesinden ileri gelmekte-
dir.
Yakılan köylerin, toplu mezarlann,
hunharca öldürülen kadın ve bebeklerin
banyo küvetindeki fotoğraflanna baka-
rak biz burada uzaktan az mı gözyaşı
döktük; ama ya bu olaylan oradakı in-
sanlar nasıl yaşadılar? Ne gibi duygular
içinde oldular? Bunlan anımsayıp bu-
günüve yannı öyle değeriendirelim. Kıb-
nsh soydaşlanmızın ve Denktaş'ın kay-
gılanru ve tutumunu o zaman daha iyı an-
lanz.
Kaldı ki şunu düşünelim, biz Türidye
olarak Kıbns davasında nereden nereye
geldik. daha doğrusu nerelere geriledik?
"Yeşfl Ada bizimdir''den başiadık, "Ya
taksim, ya öiüm" dedik, daha sonra "çö-
znm federasyondur" da kararkıldık. Ama
bütün bu iyi niyetimiz, belki de safça di-
leklerimiz Rumlann "Megafi Idea" işta-
hı karşısında sadece slogan olarak kaldı,
ta ki Rumlann 1974'te Enosis'i fîilen
gerçekleştırmeye kaJkışmalanna kadar.
Bundan öte fedakârlığm bizi oereyegö-
türebileceğini tahmin etmek hiç de güç
olmasa gerek. Bizim unutkanlığımıza
karşın, Rumlann gelip geçen tüm siya-
sal ve dinsel liderleri, hatta Yunanistan
Cumhurbaşkanı, hâlâ Kıbns'ın Rumla-
ra ait olduğunu ileri sürmekten geri kal-
mıyorlar ve bu yönde bıkmadan, usan-
madan çaba gösteriyorlar.
Söylenen şu: "Denktaş kati oimasm,
esnektik göstersn,Türkiye'ııin çıkarlan-
nı da göz öaünde buhındursım.1
' Bu is-
tem. Rum tarannın ve soruna Rum çıka-
rma uygun çözüm arayan dış odaklann
da ısteklenne uygun düşmüyormu? Denk-
taş daha nasıl esneklik göstersin? Yıllar
boyu karşı tarafin ve onu kollayanlann
haksız, ınsafsız ve tehdit taşıyan zorla-
malanna karşı, Türkiye ile uyum halin-
de ve Türkiye'nin çıkarlannı en iyi şe-
kılde koruyarak, "ortak davamjzT ola-
bilecek esneklik içerisinde onurla ve yıl-
madan savunan o değil mi? Ya Rumlar!
Onlann tutumunda ne gibi esneklik gö-
rüldü? Ada'nın tümünü ele geçirmek-
ten, "Enosis''ten vazgeçtiler mi? Son ola-
rakRum Dışişleri Bakanı, konfederasyon
çözümünü kabul etmeyeceklerini bildir-
di. Ama neden? Çünkü ezeli emellerin-
den vazgeçmiş değiller. Bilelim ki çözüm-
süzlük Türk taraftndan değil karşı taraf-
tan kaynaklamyor. Insaflı düşünelim:
Denktaş'ın haklı isteği sadece Kıbns
Türkünün güvenliği. Bunun da yolu Türk
tarafin Rum tarafi ile egemen eşitliğinin
tanınması ve söylemeye gerek yok ki,
Türkiye'nin güvencesinin sünnesidir.
Bütün bunlar zaten 1959 anlaşmalann-
da ve 1960 Anayasası'nda var olup son-
radan gaspedilen haklardır.
Öte yandan, Denktaş bu haklı istekle-
rini ileri sürerken Türkiye'nin de çıkar-
lannı gözetmiş oluyor. Derece derece de
olsa "ver kurtuT zihniyetini taşıyanla-
ra sormak gerekir: Madem ki verip kur-
tulunacaksa o zaman Türkiye'nin 1974
müdahalesine ne gerek vardı? Herhal-
de, geçmişte bir siyasetçimizin dediği
gibi "erkekliğinıizi göstermek" için de-
ğildi bu müdahale.
Konfederasyon tezi, büyükelçi Ak-
tan'ın da vurguladığı gibi, KKTC'nin
yok sayümasını önlemek ve toplumlara-
rası görüşmelerin daha sağlıkh birzemin-
de yürütülebilmesi için benimsenmiştir.
AB'ye üyelik pahasına konfederasyon-
lu çözümden ve herhalde konfederasyon
kavramının içeriğini zedelemeyen bir çö-
züm şeklinden vazgeçilemez. Devleti-
miz sorumlulan bunu ısrarla, güçlü bir
şekilde vurguluyor ve bundan geri dönüş
ohnayacağı güvencesini veriyorlar. Bu gü-
venceden vazgeçilmesinin sorumlulu-
ğunu sanınm hiçbirsiyasal yetke (otori-
te) üstlenemez.
Helsinki Bildirisi'ndeki Kıbns'ın (bu-
nu şimdiki durumda Güney Kıbns ola-
rak okumak gerekir) adaylığı konusun-
daki söylemin esnek yoruma elverişli ol-
masına karşın, sorunun adil bir çözüme
kavuşturulup konfederasyon temeline
dayalı Kıbns'ın ancak Türkiye ile biriik-
te AB'ye üye olabileceğini beklemek
herhalde aşın iyimserlik sayılmamalıdır.
Bu beklenti gerçekleşmezse ne olur?
Yetkililerin de üstüne basa basa tekrar-
ladığı gibi, Türkiye ile KKTC arasında
bütünleşmeye gidilir. Ama KKTC her-
halde "ver kurtuT zihniyetiyle Rumla-
nn kucağma atılamaz. Bırakın Türki-
ye'nin yaşamsal çıkarlannı, Türkiye'nin
bir de hiç bir şekilde ödün konusu yapa-
mayacağ) bir "devletonunı" vardır. Dev-
letlerin sayguüığını, büyüklüğünü ise bu
manevi değer belirler.
Özlemin Tadı
AbdullahTEKİN
_ • • nlü Fransız sanatçı SimoneSig-
| Tnoret,*ÖziemiııEsla Tadı Yok"
I I (= La Nostalgie n'est plus ce
V ^ / ou'elle etait) adlı am kitabın-
da büyük Türk şairi Nâzun Hikmet'e de
yerverir:"Bir^eceNâzHnHikıiJet'leye-
mekyedik. Belki de zonınlu olarak kön-
sertere ara verilen gündü bu. Montand,
bu aksam yemeğini unuftu. L nurtuğu
içinde Chris Marker'in filminde 'Akrep
Gibisin Kardeşim' şariasıu söylediği
NâzımHikmet'lehiçkarşriaşrnadığınıbe-
Urtti. Yemeği Alkron'da yedik. Nâam
Hikmet çok vakısıkh ve heybettiydi Ül-
kesinin ve kuşağuun en büyük devrim-
ci ozanı olduğu için Türkiye'de yıllarca
cezaevinde yatmıştı. Yemek süonunda
yüksek sesJe konuşuyordu. Özgûrfûk-
ten ve özgürtüklerin kısıtknmasuıdan
sözedivordu.'' Simone Sıgnoret için es-
ki tadı kalmayan özlem sözcüğü Nâzun
Hikmet için oldukça önemli ve anlam-
lıdır. Çünkü o, 61 yıllık ömrünun 30 yı-
lmı hapishanelerde ve sürgünde geçir-
miştir. Güç koşullann, büyük asamala-
nn yetiştirdiği bir şairdir Nâzım. Bütün
bu olumsuz ortam ve koşullara rağmen
sevgi dolu bir insandır. tnsanma, topra-
ğına, yurduna sevdalıdır.
Kemal Tahir'e yazdığı bir mektupta
bunu çok iyi anlatır: "thtiyarfaunak,ken-
disinden başka hiç künKvisevmemek de-
mektir. BizseKemaltiğim,kendimizden
başka hiç kjmseyi sevmemek şöyie dur-
sun, tepeden ürnağa sevdahyız."
özlem sözcüğünün en güzel tammı-
na Nâzım'uı dizelerinde rastlanır. Do-
ğup büyüdüğü yerleri, bnükte olduğu ın-
sanlan büyük bir içtenlikle, hasretle öz-
lemiştir. Eskilerin "daüssda" dedikleri
bir "ynrtsama", bir yurt özlemidir bu.
Yemeklere, çınar ağaçlanna, tütüne ve
hamsiye uzatılacak çizgide
"Memleketimi sevrvorum '"•
Çuıarlannda koian vurdum
hapishaneierinde yarom.
Hiçbir şey gideremez iç sıkmtnm
Memieketimin şarküan ve tûtünfi gi-
bi."
"Bir vapur geçer Varna önünden
Uy Karadeniz'in gümüs telleri
Bir \apur geçer Boğaz'a doğru
Nâzım usulcacık okşar vapuru
vanareHerL."
Ülkesini ve insanını böylesine özden
ve içtenlikle seven bırine karşı niçin bu
sevgisizlik, bu değer bilmezlik. Üstelik
uyaran insanlann varlığına karşın...
Zekeriya Sertelanılannda Viyana Ba-
nş Kongresı'nde Nâzım'ın kendisini ta-
nıştırdığı Pabio Neruda ile tokalaşırken,
ünlü Güney Amerikalı şaırin şu sözle-
rine dikkat çeker:
u
Bu adamın kadrini
bfliniz. Biz onun yanmda şair bile sayd-
mayız."
Hey koca şair, kadrini bilmek bir ya-
na, biz onu mahpus damlannda çüriit-
müş, u
zor zanaat" dediği gurbet elde ey-
lemişiz. Yaşamayı böylesine doludiz-
gin seven birine en büyük kötülüğü re-
va görmüşüz.
Topluma biraz daha fazla ışık ulaşma-
sı için karanlıklan delmeye çalışan, ül-
kemizin ve dünyanın en büyük şairlerin-
den biri olan Nâzım Hikmet'ı her zaman
sevgiyle anıyoruz. Nâzun Hikmet Türk-
çeyi sıcak bir dile dönüştüren, toplum-
sal içerikli şiirlerine duygu yükleyebi-
len olağanüstü bir şairdi. Değeri her ge-
çen gün biraz daha iyi anlaşılıyor ve
toplumun her kesımi taraftndan okunup
seviliyor. Geç de olsa bu değişim ve bu
yaklaşımın insana umut verdiğini bir te-
selli olarak görmeliyiz.
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Çankaya Yolcusu Kim?
Mayısa ne kaldı? Şunun şurasında, dört ay...
önemli bir olay yaşayacağız mayısta: Çankaya'nın
konuğu değişecek... Yoksa değışmeyecek mi?
Süleyman Demirel beş ya da yedi yıl daha göre-
vini sürdurecek mi?
Cumhurbaşkanlığı seçimleri 1960'tan bu yana
hep çekişmeli geçmiştir. Cemal Gürsel, Sunay,
Korutürk'ün seçilmeleri kolay olmamıştır. Hele,
1980'deki o bitip tükenmeyen turlar anımsanırsa!..
1980'de iki büyük partinin liderleri, yani Demi-
rel ile Ecevit bir cumhurbaşkanı seçemediler. Haf-
talar, aylar geçti, sonuç yok! Muhsin Batur az
farkla Çankaya'y kaçınnca ışin rengi büsbütün
değişti. Tetikte bekleyen Evren ve arkadaşlan yö-
netime el koydular, olanlar da oldu...
2000 seçimi kimine göre gürültüsüz patırtısız
olup bitecek, Süleyman Bey yerinde hiç değilse
beş yıl daha kalacak. "Yaş yetmiş iş bitmiş" der-
lerdi eskiden, şimdi yaşamın keyfi bazılanmız için
yetmişinden sonra başlıyor. AJtmış beşine gelen bir
kişi ne denli değerli olsa da ister istemez emekli-
ye aynlır. Oysa Demirel yetmiş altısından sonra bir
beş ya da yedi yıl daha iş başında kalacağa ben-
zer...
Benzer ama, o kadar da kolay değil bu işi ko-
tarmak. MHR Fazilet, Demirel'in Çankaya'da kal-
masını istemiyor. ANAP kendi liderini o yüce gö-
reve uygun buluyor. Fazilet, Meclis dışından Er-
bakan'ı, Tansu Hanım takşak paşayı, DSP de bil-
mem Ismail Cem'i mi?
Ülkenin bunca sorunu varken, bir de Çanka-
ya'ya kim gidecek ya da orda kim kalacak diye ile
mi uğraşacağız? Şimdiden bir karara varsak iyi ola-
cak? llk kez bir tehlikeli dönemeçten rahatlıkla
geçmiş olacağız. DSP liderinin en uygun, daha
doğrusu tek adayı Süleyman Demirel'diıi Beş yıl
daha görevini sürdürsün, Ecevit de beş yıl başba-
kan kalabilsin! Nasıl olsa bu koalisyonun dağıla-
cağı yok! MHP iktidann nimetlerinden alabildiği-
ne yararlandığı için bu olanağı yitirmek istemez.
Tuhaf şeyler akla geliyor: 80 öncesinde Demi-
rel-Ecevit çekişmesi... "Üç keçiyi güdemez" der-
di Demirel, Ecevit için... Allande Büllende" der-
di küçümseyerek... Ecevit'in de Demirel konusun-
da hiç de iyi şeyler düşünmediğini bilirdik. Şöyle
böyle on yıl iki politikacı birtürlü anlaşamadı. Yok,
bir kez anlaştılar. General Faruk Gürler'in yolunu
kestiler, emekli amiral Fahri Korutürk'ü Çanka-
ya'ya çıkardılar. Doğrusu ya yaptıklan en olumlu
iş de buydu. Ama sonra yeniden MC'ler, Ecevit'in
yamalı iktidarlan, yine anlaşmazlıklar, çekişmeler,
sonuç 12 Eylül!..
12 Eylül'ün yaratıcılan AP ile CHP liderleridir de-
sek hiç de yanlış olmaz. Ellili, altmışlı yaşlann sar-
hoşluğu muydu, neydi? Bir de baktık yetmişlere
doğru durulmuşlar, birbirlerine hoşgörü içindeleri
Bunu yinmi-otuz yıl önce gerçekleştirselerdi, ülke-
miz çıkmazlara saplanmaktan kurtulurdu. Ne der-
ler "Türfr'ün aklı sonradan gelir".
Şimdi el ele kol kola, biri Çankaya'da, biri Baş-
bakanlıktal.. Kimse umut etmesin bakarsın sıra ba-
na gelir diye, ne Mesut Bey, ne Tansu Hanım, ne
şaktak paşa, ne Erbakan, ne de başkalan... Ikti-
dar iki ezeli rakip arasında kardeşçe bölüşülecek,
sorun da kalmayacak!..
Bir Düzettme: Perşembe günkü "O Radyo Gün-
leri" başlıklı yazımda radyolarda ilk kez fırtbol
maçlannı anlatan spikerin adını anımsayamadığı-
mı yazmıştım. Başta, llhan Selçuk, Metin Toker
olmak üzere bırçok dost telefonla arayarak o kişi-
nin Sart Çelebi olduğunu bildirdiler. Tatlı söyleşi-
lerini unutamadığım Sait Çelebi'yi sevgiyle anıyor,
Hgilennden ötürü değerli dostlarateşekkürediyoaım.
-Şirketlere*&el müthiş fırsat!
NOKIA
911O
Communicator
Neden Nokia 9110 Communicator?
Şimdi çalışanlar, iş hayatının yoğun temposuna daha kolay ayak uydurabilmek için Nokia 9110 Communicator'ı tercih
ediyorlar. r4okia 9110 Communicator ile istediğiniz kişilere telefon ve faksla anında ulaşabilir ve Internet'e kolayca bağlanıp
e-mail gönderebilirsiniz. Çünkü Nokia 9110 Communicator hem e-mail sistemi hem de Windows işletim sistemiyle uyumlu.
Nokia 9110 Communicator'ın sadece tek bir tuşuna basarak PCnizdeki bütün dosyaları anında güncelleştirebilirsiniz.
Nokia 9110 Communicator işlerinizi yorulmadan, stres yaşamadan ve kolayca halletmenizi sağlayarak, iş hayatında veriminizi
artırıyor.
Şimdi şirketlere özel avantajlarla!
Nokia 9110 Communicator'a şimdi çok uygun fiyata sahip olabilirsiniz. Üstelik hat ve karta para ödemeden! Ayrica hafiza
kartınız (MMC), 3 aylık Superonline Internet aboneliğiniz ve faks-data hattınız da bedava!
Sadece şirketlere özel bu müthiş fırsatı kaçırmayın. Size sunulan bu ayrıcalıktan mutlaka yararlanın!
İTURKCELL
Turkcell Kampanya Danıfma Hattı:
(0212) 313 21 43 - (0212) 313 21 44
(0532) 331 11 40
Kampanya 31 Ocak'a kadar geçerli olup stoklarla sımrlıdır.
K.V.K. IMOKIA
CONNECTFNG PEOPLE
PENCERE
Küresel Salata!..
Ismet Paşa'nın çeşitli adlan var:
"Inönü kahramanı.."
"Lozan kahramanı.."
Ancak zaman geçtikçe daha iyi anlıyorum ki Is-
met Paşa'nın bu ülkeye yaptığı en büyük hizmet,
Anadolu'yu Ikinci Dünya Savaşı dışında tutmak-
tır. Çünkü Türkiye savaşa girseydi, "galip devlet-
ler"\n sofrasına sunulacaktı.
Lozan'ın sonu demekti bu.
Inönü'nün akıllı, dengeli, deneyimli yönetimin-
de savaş dışı kalabilen Ankara. savaş ertesinde
kurulan yeni dünyada saygınlaştı; 1949'da 'Avru-
pa Konseyi'ne girmekte güçlük çekmedik; elleri
kanlı Avrupa, 'banşçı Türk'ün karşısında ne söy-
leyebilirdi?..
Peki, biz kendi kendimizi nasıl biliyorduk?..
Sorun bu noktada odaklanıyor.
•
Küçük yaştan beri gazete okurum; bu bizim
evin vazgeçilmez âdetiydi; bir gün 'Tasviri Efkâr'
gazetesi birinci sayfasının sağ alt köşesinde Pe-
yami Safa'nın bir 'ft/cras/'yayımlandı; yazarsoru-
yordu:
"Dünya iki kutba aynlıyor, biz geleceğimizi ne-
rede görüyoruz?.. Yoksa ne ona ne buna katılma-
dan yalnızyaşamayı mı düşûnüyoruz?.."
Yazı düşündürmüştü beni; Peyami Safa ne de-
mek istiyordu?.. Aradan çok geçmeden kimi laf-
lar ortalığı sardı; söylentiler yangın yalazı gibi ya-
yılıyordu: Moskof bizi yutmak istemişti, umudu-
muz Amerika'daydı; herkes Amerika'yı beyazper-
deden tanıyordu; sinema yıldızlan her evin ailesin-
den gibiydi; Moskof'a geleneksel düşmanlık yay-
gındı; Amerika'yı daha çok sevdik; neredeyse ken-
dimizden geçtik; 'Rus salatası'nm adını değiştirip
'Amerikan sa/afas/'yaptık; bu görülmemiş mizah,
bizim toplumdaki 'vurdeyince öldüren'güdülen-
menin dışavurumuydu.
Içimizden aklı başında birinin ortaya çıkıp biz-
leri uyarması olanaksızdı:
- Eyahali!.. Batı blokundayız, Amerika'nın müt-
tefikiyiz, ama, ipin ucunu kaçırmıyormuyuz?.. Ne
olur kendi kendimizi yitirmeyelim, aklımızı devre-
den çıkarmayalım!..
Adamcağızı o saat parçalayıp lime lime etme-
ye hazır bir güruh ortaya çıkardı:
"- Komünist!.."
•
Dünyada artık 'blok'yok; 'Doğu-Batı' çatışma-
sı sizlere ömür...
Şimdi ne var?..
Küreselleşme!..
Çılgınlaştık küreselleşme modasında, küresel-
leşeceğiz, globalleşeceğiz, Avrupalılaşacağız, dı-
şanyla bütünleşeceğız, dünya sermayesiyle kucak-
laşacağız, 2000'lerin yeni dünyalannda yaşayaca-
ğız, ulus devlet öldü, globalizasyon her derdimizi
çözecek, eloğlu gelip bizi adam edecek...
Coşku dorukta!..
İki laf etmek isteyen artık 'komünist' değil...
"Dinozor!.."
•
"Rus salatası'r» bu yollarda "Amerikan salata-
sı" yapan bizler, işimizi iyi biliriz; bu kez de "Ame-
rikan salatası"nın adını değiştirelim...
Neyapalım?..
Küresel salata!..
TEŞEKKÜR
Beyın ameliyatımı büyük bir başan ıte gerçekteştiren
Hacettepe Ünrversrtesi Rektörü ve Beyin Cerrahisi
Ana Bilim Dalı Başkanı
Prof.
TUNCALP ÖZCEN'e
Yardımcılan Doçent SERVET İNCl'ye.
Başasıstan ÖMER FARUK TÜRKOĞLU'na
Asistan FATtH ERSAY DENİZ'e...
Anestezi Ana Bilim Dalı Başkanı
Prof. ÜLKÜ AYPAR ve
Yardımcı Doçent ALTAN ŞAHİN e .
Beyin Cerrahisi Bölümü'nün
tüm hemşire ve personeline...
Hastanede kaldığım süre içinde yakın ilgilerini
esirgemeyen Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı
Prof. SIRRI KES'e, Genel Cerrahi Ana Bilim
Dalı Başkanı Prof. İSKENDER SAYEK'e
Yardımcı Doçent ATAÇ BAYKAL'a..
Teşekkür ediyorum...
SADULLAH USUMİ
İLAN
T.C.
ELBÎST4N 2. ASIİYE HUKUK
MAHKEMESİ
EsasNo: 1998/94
Karar No: 1999/211
Davacı Vakıflar Genel Müdürlüğü vekili taraftndan
davahlar Mehmet Özpolat ve arkadaşlan aleyhine
04.05.1998 tarihli dava dilekçesiyle, Elbistan Uçesi,
Güneşli Mahallesi, 27 ada 8 parsel No'lu taşınmazın
kamulaştırma nedeniyle, Vakıflar Genel Müdürlüğü
adına tapuya tesciline dair açılan davanın yapılan açık
yargılaması sonucu 23.06.1999 tarihinde davanın ka-
bulüne karar verilerek, Elbistan ilçesi, Güneşli Mahal-
lesi 27 ada 8 parselin Vakıflar Genel Müdürlüğü adına
tapuya tesciline karar verilmiştir. Bu karar taşınmaz
maliklerinden adresi tespit edilemeyen Makbule Ozpo-
lat, Lütfiye Özpolat, Ehırmuş Utku, Saadet Üspolat,
Yaşar Özpolat, Mehmet Ali Üspolat, Suzan Utku'ya
tebliğ edilememiş olmakla; Elbistan ilçesi, Kızılcaoba
Mahallesi nüfusuna kayıth olan bu şahıslara
23.06.1999 tarihli yukanda özeti yazıb karar ilanen
tebliğ olunur. Basın: 65993
İLAN
ŞİŞLİ3.SULHHUKUK
HÂKİMLtĞt'NDEN
1999/1457
Davacı Ali Osman Kement taraftndan mahkememiz-
de açılan vasi tayini davasında;
Gürsel Mahallesi, Akman Sokak, No: 34 - Kâğıtha-
ne / Istanbul adresinde ikamet etmekte olan küçük Ka-
sım İCement'e amcası Ali Osman Kement'in mahke-
memizin 23.12.1999 tarih ve 1999/1457 esas -
1999/1547 karar sayılı ilamı ile vasi tayin edilmiş oldu-
ğu hususu ilanen tebliğ olunur. 12.1.2000.
Basın: 1294