Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 EYLÜL 1999 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Yekta Güngör Ozden, Cumhuriyet'in yargı, irtica ve uluslararası tahkime ilişkin sorularını yanıtladı
'Hiildımet îşverenîn güdümünde'
ALPER BALLI
ANKARA-Emeklı Ana-
yasa Mahkemesi Başkanı,
Atatürkçü Düşünce Derne-
ğı (ADD) Genel Başkanı
Yekta Güngör Özden, ulus-
lararası tahkimın kabul edil-
mesi çerçevesinde yaşanan
gelışmelenn "Lozan'da ka-
pitüiasvonlardan kurtulmak
için \erilen uğraşlar ve gös-
terilen çabalann hoşa gilme-
sine neden olduğunu" söy-
ledi. Özden, Anayasa Mah-
kemesı'nin anayasa değişik-
liği konusunda görüş bıldir-
memesinı yanlış bulduğu-
nu belırterek "Batılı iilkeie-
rin anayasa mahkemesi üyeleri kitaplar, makale-
ler yazarak, > urtdışında bîle konferanslar vererek
bilgi ve deneyimlerinden toplumu yararlandın-
yoriar. Suskunluk, her /aman ağırbaşlılık değil,
sorumsuzluktur" dedi. Özden, Genelkurmay Baş-
kanı Orgeneral Hüseyin Krvnkoğlu'nun konuş-
malannı "'olağan" olarak degerlendinrken, 28 Şu-
bat sürecıni ıçine sindırip sonra sulandıranlann üzül-
mesi gerektiğını söyledı.
Özden. Cumhuriyet"in yıne sorunlarla başlayan
yargı yılı ve güncel son gelişmelere ilişkin soru-
lannı şöyle yanıtladı:
- Yargı yılı 6 Eylül'de >ine sorunlarla başlıyor. Siz
Anayasa Mahkemesi Başkanlığı göre\ini yürütür-
ken de bağınısız vargının önemini vurgulayarak,
Türk yargısının hedef okluğu baskılara dikkat çe-
kerdiniz. Gelinen noktada vargının sorunlannı ve
bu sorunlardan çıkış vollannı anlaür mısınız?
- Özellikle belirtmek ısterim, 4 Şubat 1983 gün-
lü Yargıtay Yasası'nda yinelenen "adH ara ver-
me" 5 Eylül akşamı sona erdi. Yıllardırbaro. Ba-
rolar Birliği, Danıştay. Yar-
gıtay ve Anayasa Mahke-
mesi başkanlanyla kımi sı-
yasal parti başkanlannın de-
ğindiği sorunlann çoğu ol-
duğu gibi durmaktadır. Ada-
lete gereksinim duymayın-
ca ilgi duyulmamakta; hu-
kuk, ayakbağı sanılarak itıl-
mekte; anayasastnda "hu-
kuk devleti" \ e "hukukun
üstünliiğü" ilkelennden söz
edilen bir ülkede hukuksuz-
luğun boyutlan kuşku vere-
cek düzeye çıkmaktadır. Yar-
gının bağımsızlığı, yargı ol-
ma gereğinin olmazsa ol-
maz koşuludur. Büyük Ata-
türkdaha 1920'de "Yargı
hakkı bir devletin bağımsız-
bğuım birinci koşuludur. Yar-
gı gücii bağımsız olmayan
bir ulusun devlet olarak var-
lığı kabul edilemez" demiş-
tır. tsmetİnönü'nün Lozan'a
ilişkin 1967 anlatımı ve
I973'te yayımlanan bir ya-
zısı, yargı bağımsızlığı ko-
nusunda unutulmaz uğraşla-
n anlatır. Günümüzde baş-
kanlığını Adalet Bakanf nın
yaptığı müsteşann da üye
olarak içinde yer aldığı Hâ-
kjmler ve Savcılar Yüksek
Kurulu'nun yetkilen, baka-
nın yetkilen, personel genel
müdürlüğünün etkinliği ve
teftiş kurulunun da bakanlı-
ğa bağlı olması gözetılirse
"insan sivaset adamı gerçe-
ği'*miz kan>ısında yargımızın gerçekte ne ölçüde
bağımsız olabildiği daha iyi anlaşılır, Aynca Da-
nıştay üyelerinin dörtte birini, Hâkimler Savcılar
Yüksek Kurulu üyelerinden Danıştay ve Yargı-
tay'dan gelenlerin tümüyle Anayasa Mahkemesi
üyelerinin tümünü (4"ünü doğrudan) ve Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısı'nı Cumhurbaşkanı seç-
mektedir. Kurul üyeleriyle başsav cının 4 yıl son-
ra yeniden seçilmeleri gündeme gelmektedir. Az
önce de değindiğim ülke gerçekleri karşısında
yargı konusundaki bu aşın yetkılerdüşündürücü-
dür.
Seçim öncesi tüm siyasi partiler, kimi adalet
bakanlan durumdan yakı- ^ _ _ ^ _ _ _ ^ _ _ _
nıp düzeltme sözünü veri-
yor. kımse sözünde durmu-
yor. Yargısı bağımlı görü-
nen. bağımsızlığı tartışılan
ülkede adalet doyurucu ola-
maz, hukuk güven veremez.
Hukukun olmadığı yerde de
karanlık v e kargasa olur. Ba-
rolanmız bile bağımsız de-
ğildir. Adalet Bakanlığı'nın
ağır vesayetı sürmektedir.
Öncelikle kurulun yapısı de-
ğişmeli, değişinceye değin
görevli 5 yüksek yargıç öz-
lenen durum ve tutum ıçin-
de olmalıdır.
-Yargı mensuplannın eko-
nonıik durumunu nasıl de- _ ^ _ ^ ^ _ _ _ _ _
ğeriendiriyorsunuz?
- Yargıç aylıklan konusunda yıllardır. dayanış-
ma içmde onursal düzenleme önerilerini geri çe-
virenlerin bakan kapılannda dolaşmalannı uygun
bulmuyorum. Ülkemizdeyargıçlargibihekimler,
öğretmenler, diplomatlar ve teknik adamlar da
haklan olan aylığı alamıyorlar. Yargıçlann duru-
mu, özel ve ayncalıklı aylık alanlar dışında, ço-
ğundan iyi. Evinı kıraya verip lojmanda oturanlar
da var. ABD"de Cumhurbaşkanı, Senato ve Tem-
silciler Meclisi'nden oluşan Kongre Başkanı ile
Federal Yüksek Mahkeme Başkanı aynı aylığı
alırlar. Kıbrıs'ta. Bulgaristan'da ve başka ülkeler-
de uygulama bizdekinden iyi. Italya'da bırakınız
Anayasa Mahkemesi ni. Yargıtay üyeleri kendi
aylıklannı belirlerler, Meclis'ten öylece geçer. Ge-
nel bir düzenlemede iyileştirme olmalı, cüzdan-
vicdan edebiyatı bırakılmalıdır. Başkan üye ay-
lığı farkı da kalkmalıdır. Ben 6.5 yıl farkı alma-
yıp mahkeme gıderlennde kullandım.
- Başta yargı olmak üzere Türkiye'de kamu ku-
rumlannda kadrolaşına yoğun biçimde sürüyor.Si-
yasetin kamuyu "işgal hareketi" gibi gerçeklestir-
X!Iukuk, ayakbağı
sanılarak itilmekte;
anayasasmda "hukuk
devleti" ve "hukukun
üstünliiğü" ilkelerinden söz
edilen bir ülkede
hukuksuzluğun boyutlan
kuşku verecek düzeye
çıkmaktadır. Yargının
bağımsızlığı, yargı olma
gereğinin olmazsa olmaz
koşuludur.
diği kadrolaşmanın bazı
olumsuz sonuçlan da dep-
remde alanınm uzmanı ol-
mayan kişilerin tasamıflan
biçiınindevansıdı. Başta yar-
gı olmak üzere kadroiaşma
konusunu degeriendirir mi-
siniz?
- Kadrolaşmanın, planlı
programh örgütlenme biçi-
minde yargıya değin uzan-
dığına ilişkin yakınmalar
yıllardır sürüyor. Kimi ada-
let bakanlannın döneminde
bakanlıktan başlayarak cum-
huriyet savcılıklan ve ağır
ceza mahkemesi başkanlık-
lanna. belli il ve ılçelere ata-
• malar konusunda duyduğu-
muz, yazılı ve sözlü biçimde iletilen yakınmalar
oldu. Gıderek azalacak yerde yoğunlaştı. Yansız
ve açıkyürekle söylemek gerekirse kimi il ve il-
celerde, kimi yüksek mahkemelerde soy ve ınanç.
mezhep ve tarikat da diyebilirsiniz, aynmı güdül-
düğü eleştirisi yaygındır. Ideolojilerini insanlık-
lannm üstüne çıkaran, yan tutan, tarikatçılarla sı-
kıfikj olan, belli konularda yanlı karar verenler ya-
zıldı, söylendi. Bir cumhurbaşkanının atamalar-
da nasıl amaclı davrandığı, Anayasa Mahkemesi
örneklenyle gündeme geldı. Devletin 3 erkinden
bin olan. özgünlüğü tartışmasız yargının, yasama-
nın ve yürütmenin bağımlısı durumunda olması
bile acıdır. Adalet Bakanlığı'nda kimi genel mü-
dürlükJerin karargâh gibi çalıştığı. ama dokunu-
lamadıgı yakınmâlannı duyuyoruz.
-57. hükümet, özellikle Sayın Ecevifin MHP'ye
iu'şkin kaygılan nedeniyle zor koşullar altında ku-
ruldu. Bugün geriye dönülüp bakıldığı zaman Sa-
yın Ecevit ~kaygılannda haklı çıkü
77
diyebilir mi-
yiz? Aynca Saym Ecevit, kaygılannın gerektirdiği
teler hazırlandığı söylenrisi
yaygındır. lşin içyüzünü, ger-
çeği bilemem. Cumhurbaş-
kanı'nın bilgi alması, görev-
lilere araştırma ve inceleme
yaptırması, ilgilileri dinleme-
si doğaldır.
Uluslararası Çok Yanlı Ya-
tırım Anlaşmalan'nın ve bu-
nun içinde tahkimin gündem-
de olduğu sırada anayasa de-
ğişikliği, bu yöntemi ısrarla is-
teyenlerin varlığı elbet kuş-
ku duyurmaktadır. Öncüleri-
nin, kimlerinin adamlan ol-
duklan zamanla ortaya çıka-
caktır. Kimlerin nasıl yararlan-
mak ıstedikleri açıklık kaza-
nacak, kimlerin kimler için -^^——
çalıştığı anlaşıiacaktır.
Lozan Banş Antlaşması 'nda kapitülasyonlardan
kurtulmak için verilen uğraşlar, gösterilen çaba-
lar, kanımca boşa gitmiş gibidir. Aldıklanmızı ge-
ri verdiğimiz görüşündeyim. llgili bakan "Danış-
taysözleşmelerdeki tahkûn koşulunu çıkarmasay-
du anavasa değişikliği yapmazdık" demıştır. Da-
nıştay kamu mallan ve kamusal hizmetleralanın-
dakı imtiyaz sözleşmelerini denetleme görevi kap-
samında gerekeni yapmıştır. Şimdi yazılı görüş ver-
me düzeyine yetkisi indirilmiştir.
Kesin karan dinlemeyen yürütme, yani iktidar-
lar bağlayıcı olmayan görüşü mü dinleyecekler?
Hiç sanmıyorum. Ben zaman ve yeralmamak için
basit anlatmaya çalışıyorum. Yüzeysel yaklaşı-
yorum. Bu kadan okuyucular için yeterlidir. Ki-
mileri de "Yabancı Hakem Kurulu'nun karan
Türk yargısuıın denetiminden geçecek" diyebili-
yorlar. Sözleşmelerle öyle kurallar konulur ki bu
da önlenir. Aynca, bu konuda uzman hukukçular
yetiştirilmedi, olanı da yok denecek kadaraz. Da-
Uünyada en çok parti
değiştirme de Türkiye'de
oluyor. Siyaseti yönetim
sanatı değil de iktidar
gücünü kullanıp çıkar
sağlama aracı olarak kabul
edenler, iktidara gelmek ve
iktidarda kalmak için her
yolu ve yöntemi geçerli
sayanlar, halkımızm din
duygusunu okşayıp oy
almayı beceri biliyorlar.
aylıklan
konusunda yıllardır,
dayanışma içinde onursal
düzenleme önerilerini geri
çevirenlerin bakan
kapılannda dolaşmalannı
uygun bulmuyorum.
Ülkemizde yargıçlar gibi
hekimler, öğretmenler,
diplomatlar ve teknik
adamlar da haklan olan
aylığı alamıyorlar.
sorumluluk içinde davrandı nu?
- İktidara gelmek ve iktidarda kalmak için ki-
milerinin veremeyeceği, kimilerinin de yapama-
yacağı şey yok. "Koalisyon bozulursa gücümüzü
yitiririz"düşüncesiyleödünJerverilmekte, "zora-
Id nikâh"ı andıran bir yapaylıkla siyasal ilişkiler
sürdürülmekte, böyle görünmekte yarar umul-
maktadır. Ikide bir "Koalisyon güçlüdûr, dayanış-
ma içindeyiz" sözlerinin anlamı da budur. "Tekel
ürünlerine zam yok" denince zam yapılır; "Vergi
ahnacak" denilir, alınmaz. Işte bunun gibi... Kal-
dı ki değiştiği söylenen ya da sanılanlar, değjşme-
diklerini kendileri söylemektedirler. Degiştigini söy-
. ^ _ ^ _ ^ leyenin de hangi yönde ve
nasıl değiştiği ortada.
- Hükümetin akıkJa kalan
en önemükaraıian arasmda
uluslararası tahkimyer alıyor.
ADD'nin de aralannda bu-
hınduğu çok sayıda demok-
ratik kitie örgütü ve sizin de
aralannda bulunduğunuz,
Türkh e'nin önde gelen ana-
yasa hukukçulan uluslara-
rası tahkime karşı çıkarak
tehKkelerine işaret ettiler. Ay-
nca Saym Cumhurbaşkanı
da bütün uyanlan yok saya-
rak tahkim yasasını 2^ saat
içinde onayladL Türkiye'de
yÖnetimi elinde bulunduran
güçterneden uluslararası tah-
kimi böyle savunuyorlar?
Bundan sonraki süreç için uyanlannızı sıralar nu-
sınız?
- Iktidardaki koalisyonla Cumhurbaşkanı'nın
ilişkilerinin düzenli gitmesi, beğeniyle karşılana-
cak bir durumdur. Devlet işlerinin zamanında ve
özlenen düzeyde doyurucu ölçüde görülmesi yö-
nünden yararhdır. Ama gözetim ve denetim yet-
kisinin iyi kullanılması koşuluna bağlıdır. Kimi bek-
lentiler nedeniyle karşılıklı ödün niteliğini alma-
sı ise zararlıdır. Önümüzdeki yıl cumhurbaşkan-
lığı seçimi var. Koalisyon hükümetinin başkanı,
şimdiki Cumhurbaşkanı'nın görev süresini uzat-
mak ya da bu anlama gelecek konuşmalar yaptı.
Bunlann etkisi olabilir. Cumhurbaşkam uyanlan
geçerli görmeyebilir. Daha iyi düşündüğünü, ko-
nuyu daha iyi bildiğini sanarak, anayasa defişik-
liğini ivedilikle imzalamış, böylece zaman kazan-
mış olabilir. Çok öznel durum için bir şey kestir-
mek ve söylemek güçtür. Ama uluslararası tahkim
konusunda sorunuzun yanıtını özetle vermek is-
riyorum. Bundan önce vali ve rektör atamalann-
da Cumhurbaşkanı'nın isteği doğrultusunda lis-
nıştay kısa süre önce Afşin-Elbistan, Konya-Ilgın
santrallanna ilişkin imtiyaz sözleşmelerini tah-
kim koşulunu çıkararak onayladı, yabancılar ve or-
taldan kabul ettiler. Birinde konsorsiyum, birin-
de yalnızca Amerikalılar tahkimsiz yapımı sürdü-
rüyorlar. Burdar olumlu örnekler. Bizimkiler di-
renemiyor, yabancılann direnmesine, dayatması-
na boyun eğiyoruz. Yarınlarda, getirdikleri anama-
h, yani sermayeyi üzerine kârlannı da koyarak dı-
şan çıkardıklannda buna ilişkin yöntem ve sürey-
le satım bedellerini belirttiklerinde öyle büyük
zararlarla karşılaşınz ki bin kez pişmanlık duya-
nz.
Ben görevdeyken tanık ol - _ _ _ ^ _ ^ _ _ ^ ^
dum. Özelleştirme konusun-
da kimi iptal kararlan çıkın-
ca çalışmaya başladılar. Bu
metinler o zamanlar elden ele
dolaşıyordu. Hatta bir üye-
miz, karardan sonra "Özel-
leştirmepropagandası için 500
bin dolar ayırmışlar dh eduy-
dum" demışti. Kaçaklan ön-
lemek; tutumlu davTanmak;
iki emekli aylığı. iki görev
aylığı almayı sınırlamak yo-
luyla ve doğrulan açıklayarak
enerji santrallannı biz yaban-
cılara yaptırabilirdik. Kaldı
ki enerji konusunda gözdağı
verilerek anayasal değişiklik-
lere gidilmesi de kuşkuyu
arttınyor.
Kendi yargımızı yabancılann kuşkusu ve kunın-
tusu üzerine, onlara katılarak dışlamak benim mes-
lek ve yurttaşlık onuruma dokunuyor. Yoksa tek-
nolojik gereklerle. ekonomik zorunluluklarla or-
taklıklara. karşıhkJı ödünlere. birlikteliğe sırt çe-
virmiyorum. Ama hiçbirisi bu değişiklikleri ge-
rektirmiyor. Uluslararası sermayenin dayatması,
ulus-devleti engel sayması. bizim sözde ilericile-
rin "küreselkşme ve globalleşme nedeni" sanma-
lanndan başka bir şey değıl. Bu da bağımlılıktır.
Bağımsızhk ve ulusal egemenlik ilkeleri yara al-
mıştır. Sonra iyi niyetle uyanda bulunanlar usdı-
şı ve gerçekdışı, kimi de terbiye dışı sözlerle suç-
lanıyor. Anayasa ve yasa değişikliğinin kapsamı-
nı bilmediğini söyleyenler, "Sanmıyorum'' ya da
"Tahmin etmiyorum'* sözleriyle geçişrirenler de
bu yararsız değişikliklerin sözcülüğüne soyunup
destekçiliğini yapıyorlar. Milliyetçilik. salt soy
bağlamındaki özen değildir, ülkenin her değerine
sahip çıkma yüceliğidır.
- Hükümet sosyal güvenlik konusunda, çalışan-
lan karşısına alarak bir düzenleme yaptı. Ancak
C/luslararası sermayenin
dayatması, ulus-devleti
engel sayması, bizim sözde
ilericüerin "küreselleşme
ve globalleşme nedeni"
sanmalanndan başka bir
şey değil. Bağımsızhk ve
ulusal egemenlik ilkeleri
yara almıştır. tyi niyetle
uyanda bulunanlar usdışı
ve kimi de terbiye dışı
sözlerle suçlanıyor.
' yine aynı hükümet işverene
ciddi ödünler verdi. Bu çe-
lişkiyideğeriendirir misiniz?
- tktidar, ışverenlenn et-
kisinde değil, güdümünde
sayılabilir. Tahkim için oluş-
turulan lobileri yetkililerin
hemen kabul edip görüşme-
lerine bakınız. Geçen yıl
"reform" denilen vergi ya-
sası düzenlemesini bu yıl
tersine çevirmeye de "re-
form" dendi. Bir konuda iki
doğru olamaz; ya bu yılki re-
formdur, ya önceki reform-
du. Öyle anlaşılıyor ki iki-
si de reform değil. Vergi al-
mayan de\'Iet, devlet oldu-
ğunu savunamaz. Emekli-
lik yaşı için düzenlemeler gerekiyordu. Ülkemi-
zin koşullan. yürürlükteki gibi erken emekliliği kal-
dırma gücümüz olmadığını gösteriyordu. Ama ik-
tidann getirdiği kurallar da gerçekçi değildi. Bu
konuda da yansız, uzman kişi ya da kuruluşlar de-
ğil, çıkan olan işveren kesiminin dediği yapıldı.
- trtica odaklannın mali güçlerinin yam sıra cid-
di biregitim örgütlenmesi var.8yıllık kesintisiz eği-
tim reformu yine politik ka>gılar ncdeniv le son çt-
kanlan >az Kuran kurslan > asasıv la delindi. Dev-
letin bütün bilgi ve belgelerine sahip olan, bovlece
de irticanın bütün boyutlan hakkında bilgi sahibi
olduklan düşünülen siyasetçiler rejimin karşı kar-
şıva olduğu irtica tehdidi karşısuıda niye bu kadar
ödün veriyorlar?
- Her şeyin başı eğitim. Siyasal partilerimizin
başında. seçım yitirmesine, oy yitirmesine, hiçbir
şey kazanamamasma karşın oturan insanlar var.
Anayasanın, demokratik siyasal yaşamın vazge-
çilmez öğesi saydığı siyasal parrilerimizin içinde
demokratik toplum geleneklerine ve gerekierine
uygun olanlar kaç tane? Li-
der ağırlığı bir sulta, bir dik-
ta bıçiminde somutlaşıyor.
Ben, 1982 Anayasası hazır-
lıklan sırasındaönermiştim:
Milletvekıli en çok 2 dö-
nem üst üste seçilmeli, bir
dönem zorunlu ara verme-
li. Siyasal parti lıderleri 65
yaşında parti görevini bı-
rakmalı, 75 yaşında da mil-
letvekilliğini. Yenilenme ve
devingenlik başka biçimde
sağlanamaz. Siz kimlerin
nasıl ve ne için mılletveki-
li olduğunu benden iyi bilir-
sinız. Dünyada en çok par-
ti değiştirme de Türkiye'de
oluyor. Siyaseti yönetim sa-
natı değil de iktidar gücünü
kullanıp çıkar sağlama ara-
cı olarak kabul edenJer, de-
min söylediğim gibi iktida-
ra gelmek ve iktidarda kal-
mak için her yolu ve yönte-
mi geçerli sayanlar. halkımı-
zın dın duygusunu okşayıp
oy almayı beceri biliyorlar.
Tümüyle yanlış ve sakınca-
lı bir anlayış. 28 Şubat sü-
recinde irticanın boyutlan
biraz ortaya çıktı. Sonra su-
landınldı, önlemler durdu-
ruldu. Ne yapıldı? Hiç. Se-
kiz yıllık zorunlu kesintisiz
eğitim de delindi. Küçük
yaştan beyinleri dondurmak,
akla tavan koymak. koşul-
landırmak sakıncalı. Ruh-
ban sınıfi olmayan lslami-
yette kızlan rahıbe gibi yetiştirip geleceklerinı ka-
rartmak, kocalanmn uydusu ve kölesi durumuna
sokmak, yeteneklerinin gerekJerinden uzakta tut-
mak, onlara ve ailelerine en büyük kötülüktür.
Ama kimilerinin iktidan için her şey geçerlıdir. tnan-
cı bu ölçüde gündeme getirenler siyaset yolunu de-
ğil, sağlıklı ve temiz inanç yolunu seçer, siyaset-
ten çekilir, Tann'ya yakarmakla, iyi örnek olmak-
la yaşammı sürdürür. Vatan kurtaran, devlet ku-
ran, bağımsızlık, özgürlük veegemenliğimizi sağ-
layan. çağdaş uygarlık düzeyineyükselten, ümmet-
ten ulus durumuna. kul-köle ohnaktan kişilıkli bi-
rey düzeyine çıkaran, aydınlanmanm tüm gerek-
mm^^^^,^__ leriyledonataninsanlarasal-
dıranların inancı sağlıklı ve
saygın olur mu? Karşılıklı
ödünle, halkı aldatmayla,
halk dalkavukJuğu ile geri-
cilik tırmandınlmaktadır. tr-
ticanın yurtiçi ve yurtdışı
gücünü, akçalı olanaklan-
nı, okullannı bile bile gere-
kenleri yapmıyorlar. Bakı-
nız. bir tankatçı hakkında
birkaç gün yayın yapıldı, bı-
çakla kesilir gibi son veril-
di. Bunlann en etkili, en yet-
kili. en sorumlu yerlerde
yandaşlan, adamlan olduğu
kanısındayım. Seçimlerde-
ki etkinlikleri de bunun ka-
nıti. Devletin en yüksek yar-
gı yerleri bile bunlann gör-
düğü yakınhğın onda birini görmüyor. Ne acı.
Atatürk'ü anma günlerindeki sözler, Anıtkabir
Özel Defteri'ndeki yazılar, kimi tören konuşma-
Ian... Ne kadar yapay.
- Hükümetin çıkardığı Af Yasası'nı, siyasi so-
nuçlan ve hukuksal açıdan irdeler misiniz? Cum-
hurbaşkanı da yasayı iade ettL.
- Cumhurbaşkanrnın iade etmesiyle, af konu-
sunda Cumhuriyet'te yer alan ilk demecimin doğ-
ruluğu ortaya çıktı. Anayasaya ve hukuka aykın
ödüncü düzenleme, kendilerini iktidara taşıyanlar-
la ilende tek başına iktidar yapacaklara sergilenen
yaklaşım, verilen karşılıklı destekleri açıklamak-
tadır. Cumhurbaşkanı 'nın bir kez daha görüşülmek
üzere geri çevirmesi olağandır, ama siyasi neza-
ket içinde "Gereken incelemeyi yapıp toplumsal
tepkileri de gözeterek en uygun düzenlemeyi Mec-
lis'ten geçireceğiz'' demek yerine, şimdiden bir tür
kabadayılıkla hem Cumhurbaşkanı'na hem de top-
luma karşı direnme demeçleri vermektedirler.
SÜRECEK
DUZYAZI
ORHAN BİRGİT
Onemli Olan Düğmeye
Basmaktı..
Yargıtay Birinci Başkanı'nın, önceki gün yaptığı
konuşma, dün tüm gazetelerin birinci sayfasında ve
manşetteydi.öylesine uzun bir konuşmanın içeriği-
ne, herkesin tümü ile katılmasını beklemek yanlış
olur. Çogulculuk düşüncesine beslenilen saygı ile
deçelişir. Önemli olan, Devrimci Işçi Sendikalan Kon-
federasyonu Başkanı'nın da söylediği gibi, "..toplu-
mun sesine kulak tıkayanlann hukukun çığlığını duy-
malandır."
Elli beş sayfalık bir kitabın içeriğinde. elbette be-
nimsemeyeceğiniz düşünceler de olacaktır. Nitekim,
daha birinci günden başlayarak Sami Selçuk'un
düşünce ve önerilerini kendi bakış açıları ile tartışan
meslektaşlanmız -ki bunlann önemli bir bölümü o ko-
nuşmayı TV haberlennden değil, bir bütün olarak ye-
rinde dinleme olanağını bulanlardır- başkanın laiklik
konusundaki görüşlerini ülkeye yabancı bir bilim
adamının gözlemleri olarak değerlendirmişlerdir.
Prof. Dr. Feyyaz Gölcüklü nün de dün aynı konuş-
mayı değerlendiren bir söyleşisinde söylediği gibi
"her düşünce sahibi kendi doğrularını savunmak is-
ter".f Elbette bir de topJumun içinde bulunduğu sos-
yolojik yapı ve o yapının neden olduğu kültürel ko-
şullar vardır. O koşullar, mesela şu son deprem ola-
yında da görüldüğü gibi, belirli bir çevrenin din duy-
gularını kendi siyasal amaçlannaalet edebilmek için,
toplumun kutsal saydığı kımi kurumlannı bileyıprat-
maktan çekinmediklerıdir.
Dün Oktay Ekşi'nın de yazısında belirttiği gibi,
"Diyanet Işlen Başkanlığı'nı lağvedip, camileriken-
di bildiğiniyapacak şekilde serbest bırakırsanız, beş
yıla vanvaz Türitiye'nın Iran olduğunu görürsünûz."
Bizim toplum yapımız içerisinde, üstelik çağdaş tek-
nolojinin bütün nimetlerinden yararlanarak, ınsanı
tek boyutlu hale getırmeye çalışan akımların başın-
da Türkiye'nın Iran olmasını isteyenlerin özlemini gö-
rürsünüz.
Birarkadaşım, ulusal televızyonlarımızdan birısın-
de Fatih Üniversrtesi'nde öğretim görevlisı olduğu açık-
lanan bir sözde bilim adamının, son deprem enkazı
altından çıkartılan bir çocuğumuzla ilgili gözlemleri-
ni dinlemiş. Meğer enkaz altından çıkartılan ve du-
daktan toprağın tahribinden çatlamış çocuğumuz, ken-
disine o anda en gerekli şey olarak önerilen su iç-
meyi geri çevirirken, "Istemem çünkü orda sakallı bir
dede geldi ve bana kana kana su içirdi.f Susuz de-
ğilim" diyormuş!
Bilmiyorum, saym Yargıtay Başkanımız, laiklik ile
ilgili görüşlerini kayrıak akjığını söylediği denizaşın Ang-
lo-/ sakson ülkeleri'nın ulusal kanallarında, bilim
adamı kimlikteri ile bu tür safsatalara değer veren üs-
telik Dr.r- kimlikli konusmacılara :astlamış mıdır?
Ama belirttiğım gibi, önceki konuşma, sahibinin ta-
şıdığı kimlikler, yapıldığı kürsüyü de bir yana atma-
dan belirtelim, bütünü itibanyta önemli bir hukuk der-
si nitelığindedır. Öyle olduğu için de özellikle bir dar-
be sonrasının koşulları içinde ülkenin üzerine giydi-
rilen 1982 Anayasası'nın değiştirilmesine yönelik
çağnsı, daha ılk günden itibaren olumlu yanıtlara ne-
den olmuştur.
Denilebilir ki bu anayasada çoğu hükümler zaman/
zaman değiştirme yoluna gidıldi. Benim de aralann-"
dabulunduğum 1980 öncesi politikacılan için konul-
muş "siyaset yapma yasağı" ile ilgili hükümlerden
başlayarak yapılan bu tekli değişiklikler, elbette bir
anayasayı yeniden ve sivil güçlerle yapma mantığı
dışında, bir tür yüzeysel onarımlardır. öyle olduğu
için de o değişiklikler ile günü kurtarma yoluna gi-
dilmiştir.
Ama artık zamanı gelmiştir.
Var olan anayasa, bir bütün halinde ele alınarak Tür-
kiye'nin 2000 li yıllara "demokrasinin çıtasını yüksel-
tecek bir anayasa" ile girmesine olanak sağlanma-
lıdır.
Öyle bir anayasanın hazırianması elbette öncelik-
le kanun koyucunun, yani Türkıye Büyük Millet Mec-
lisi'nin görevıdir. Ama bilim adamlan, sivil toplum ku-
ruluşları, özellikle sendikalar ve kooperatifler, çağdaş
insanımızın neye ihtiyaç duyduğunu saptamak Için
hızlı bir çalışma içerisine girmelidirter.
1982 Anayasası, her şeyden önce bir ihtilal son-
rasının ürünüydü. O ihtilali yapanlann "Danışma Mec-
lisi" adını koyarak atadıkları bir kurumda oluşturul-
du. Oluşturma sırasında tartışma yasaktı. Aynı ya-
sak göreceli olarak anayasanın biçimsel bir "halko-
yuna sunulma" aşamasında da kendisini gösterdi.
Mavi renkli red oyları, Yüksek Seçim Kurulu'na özen-
le hazırtatılan ince zarflara konularak adeta bu tür oy-
lan kullanmakta ısrarlı seçmenlerin cesaretleri sınan-
dı. Ve yüzde 92.5'luk bir destekle onaylanan anaya-
sa, dar bir ceket olarak topulumun üzerine giydiril-
di.
Unutmamak gerekir kı bu tür oylamalarda "evet"
pusulalan için ulaşılan yüzdelerin çokluğu ile hiç kim-
se övünmemelidir. Oylamalar özgür koşullar altında
olduğu için bir. Bu oylamalarda seçmenin sağduyu-
su, "aman istedikleri gibikabul oyu vereyim de, ana-
yasayürüriüğe girsin, darbeyiyapanlargitsin'' man-
tığı içinde hareket ettiği için iki.
Tabii olayın bir de trajikomik yani var. Neredeyse
yüzde yüze ulaşan oy sonuçlan ile övünen ülkelerin
liderieri, totaliterrejimlerdesahnealmaktadırtar. Oda
üç.
Geçmişin irdelenmesini bir kenara bırakarak tek-
rar tekrar söyleyelim. Türkiye ve çağdaş yurttaşlan-
mız bu anayasayı bir yana bırakıp, düşünce ve ör-
gütlenmeyi suç olmaktan çıkartan, gerçekten ço-
ğulcu bir anayasaya layıktır.
Not: Dünkü yazıda Sayın Dr. Sami Selçuk'un bu
gazetenin ikinci sayfalannda yer alan yazılanndan söz
etmiştim. Sevgili Sami Karaören. o sayfamızın so-
rumlusu olarak dün sabah beni aradı ve başkanın ya-
zılarının dört yıldan ben Cumhuriyet'te yer almadığı-
na dikkatimi çekti.
Faks: 0212 677 07 62
E-Mail.orhan.birgitr; do.net.tr.
Amerikalı, lisanslı öğretmenden
İNCİLİZCE ders
Şahıs ya da gruplara
Ann LovaJvo 0 542 215 43 13
SATILIK DAİRE
Beytikdüzü Bizimkent'te
1 oda + 1 salon apartman dairesi
sahibinden satılık.
0532 232 54 54 ve (0212) 244 54 39 a
müracaat.