Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7EYLÜL1999SALI
8 HABERLER
4
De\ietin örgütleıımesiteokratik'ANKARA (Cumhuriyet Büro-
su)- Yargıtay Başkanı Sami Selçuk,
Törkiye Cumhuriyeti'ni "teokra-
tikbir devlet'' olarak nitelerken ya-
şanan çekişmelerin laikliğin tam
olarak uygulanmamasından kay-
naklandığını söyledi. Selçuk, "Yoz-
taşmış, büyük ağabeylerin vesaye-
tindeki icazetli demokrasi> i redde-
diyorum. Demokrasinin yönettiği
düşünceler ve inançlar cumhuriye-
tini, özürsüz ve ödünsüz laikliği ge-
ri istiyorum" dedi.
Adli yıl, dün Cumhurbaşkaru Sü-
leyman Demirel, TBMM Başkanı
Yıkhnm Akbulut, Başbakan Bü-
lent Ecevit, Başbakan Yardımcısı
Devlet Bahçeli. FP Genel Başkanı
Recai Kutan. DYP Genel Başkanı
Tansu ÇilJer ve bazı bakanlann ka-
tıldığı törenle dün açıldt. Hukuk
sistemi, demokratik ve laiklik üze-
rine değerlendirmelerde bulunan
Yargıtay Başkanı Selçuk, mevcut
sisteme serteleştirileryöneltti. Sel-
çuk'un değerlendirmeleri şöyle:
Su-tmı birbirine dönmüş iki Tiir-
kiye: 20. yüzyıldan 21. yüzyıla ge-
çiş, yalnızca kronolojik birolay ol-
makla kalmayacak, bir çağ değişi-
mini de beraberinde getirecektir.
Zira "av mevsimi" değil, ama "av-
lanma çağı" bitmiş. "haklar ve öz-
gürlüklerçağı''başlamıştır. Insan-
lık ve Türkiye, kendilerine buna
göre çekidûzen venmek zorundadır.
Dünyaya bakıyorum, tüylerim di-
ken diken. Teknolojiyle doğal den-
gelerin altüst edildiği, kültürlerin ve
uygarhklann amansızca çatıştığı,
dûnya nimetlerin adil üleşilmediği
acımasız ve acınası bir dünyadır
bu. Ülkeme bakıyorum, sırtını bir-
birine dönmüş iki Türkiye. Ileri
toplumlann tarihleriyle karşılaştır-
dıgımızda efsanevi bir kurtuluş sa-
vaşını başaran. cumhuriyeti kuran,
onca travmalara karşın demokratik
sabır ve erginlik sınavından yüz
akıyla çıkan. ekonomik ve kültürel
dinamikleriyle dışa doğru patla-
yan, yayılan, genişleyen bir halk.
Dipdiri, capcanlı, hep ayakta. Bu bi-
rinci Türkiye'dir, doğru ve gerçek,
Atatürk'ün kafasındaki bu Türki-
ye'dır.
Hastalık irisi hantal deviet: Bu-
na karşılık, her şeyi geriden ızleyen,
kendisinin üretip devletleştirdiği
yazılı hukuka göre halkıyla mahke-
melerinde sürtüşen, halkına güven-
meyen. hep içe doğru patlayan, ya-
yılan, genişleyen, birinci Türki;
ye'ye yetişemeyen, hastalık irisi
hantal bir devlet. Bu ikinci Türki-
ye'dir, yanlış ve öykünmeci Türki-
ye'dir. Eğer bunalım, dünyanın ya-
şamakta olduğu hızlı gelişme ve
değişme karşısında bir ülkenin
uyum yaparken karşılaştıgı sorun-
lan, yeterli bir toplumsal değişme
perspektifine sahip olmadığı için,
doğru olarak algılayamaması ve
değerlendirememesi ise, Türkiye'de
bir bunahm vardır.
Atatürke saldırı
gizll haçlı seferi'
Kimileri tasarlayarak Atatürk'e
sövüyorlar. Bu bir haçlı seferidir.
Ben burada konuşuyor, sizler ora-
da başınız dik dinliyorsaruz, inanan-
lar camiye, kiliseye, havraya gidi-
yor, esnaf alışverini yapıyorsa bun-
lan ona ve arkadaşlanna borçlu-
yuz. Bu yüzden Atarürk kavramı,
artık bir ölümlünün adı olmaktan
çıkmış bayrak. yurt gibi ulusal bir
değer olmuştur. Atatürk karşıtlan-
nın en tehlikelileri. donanım yetmez-
liğinin yüzeyselliğinde yaşayan giz-
li antikemalistlerdir. Bunlann bir
kesimi. sondaj, arşiv cımbızıyla
Atatürk'ün konjonktürel bir sözü-
nü alarak kendi ideolojileri yaran-
na kötüye kullanmayı huy edinrrüş-
lerdir. Bir bölümü de, onu boyut-
suz biçımciliğe. giysi, imaj çağdaş-
Iığına, yapay, sahte ve kozmetik
Batılılaşma. farklılaşmaya geçit
vermeyen tekçi, monolitik, totali-
ter resmi bir Türk kimliğine kilit-
lerler. Bir bölümü de Atatürkçülü-
ğü, katı bir ideolojiye dönüştürerek
süre ve içerik açılanndan onu gü-
dükleştirip dondurmuşlardır. Giz-
li antikemalistlerin ortak yöntem
yanılgısı, Atatürkçülükten Atatürk-
severliğe ulaşacak yerde tersini yap-
mış olmalandır. Atatürk'ü adeta
severken boğmuşlardır. Kuşkusuz
Atarürkçülük bunlardan hiçbirisi
değildir.
'Kurtuluş Savası'yla her
gün övünülemez'
1930'lara dönülemez. Dönülür-
se şimdiki zaman da avucumuzdan
kayar gider, yannın rüzgârlan hiç
esmez olur. Şu an zihinsel patinaj-
dan kurtulmanm, 1930'lanyinele-
yip ifşa etmenın değil, yannlan gö-
zeterek ve günümüzü iyı okuyarak
Atatürkçülüğü sürgit inşa etmenin
zamanıdır. 1930'lardanders alarak
ama 1930'lann bekçiliğine özenme-
den geleceğe bilimin ışığında ge-
lecekler üretilirse. işte o zaman Ata-
türk'ün mirasçısı, Atatürkçü olunur.
Bir toplum, şanh bir tanhle, Kur-
tuluş Savaşı'yla. devrimlerle. bun-
larda en büyük payı bulunan eşsiz
bir önderle. sarsıntısız geçilen bir
demokrasi denemesiyle her gün
övünüp durumaz. Övünmekle ye-
tinmek, bir donmanın tehdidi al-
tında yaşamak demektir. Buna hak-
kımız yoktur, geleceğe bakalım.
'Siyasete bulanmış yargı
klrll adalet salgılar'
Demokraside hukuk adalet süz-
gecinden. devlet de adil hukuk süz-
gecinden geçirilir. elde edilen hu-
kukun üstünlüğünü benimsemiş
devlettir. Hukukun amacı. adalet-
sızliği önlemektir. Yasalann genel-
liği, yasayı yapanlardahil herkese
ayınmsız uygulanabilirliği, gizli
hukuk yerine açık hukuk ve saydam
devletin geçmesi gereklidir. Huku-
kun olmadığı yerde halk sürü, in-
san köledir. Hukukun üstünlüğüne
yaslanan birdevlette. hiç kimse hu-
kukun ne üstündedir ne de altında-
dır, yalnızca içindedir. Hukukun
üstünlüğü dışlanırsa. en adil hukuk
bile, keyfiliklerin oyun oynandığı
bir manıpülasyon alanına dönüşür.
Orada artık hukukun yerini güç.
özgürlüğün yerini uşakiık almıştır.
Güçler aynlıfı ilkesi. demokra-
sinin temelidir. Yargının bagımsız
olması zorunludur. Eğeryasa yapan-
larla uygulayanlar kendi kendileri-
nin yargıcı olurlarsa orada özgür-
lük ve adalet değil. düpedüz çıplak
güç. zorbalık egemen olur. Bağım-
sız yargı, yasama ve yürütme ayn-
hğının da en önemli güvencesidir.
Siyasete bulanmış ya da bulunma
olasthğı bulunan yargı. ne denli du-
yarlı olursa olsun kirli adelet sal-
gılar. Yargının özlükten denetimi-
ne değin bütün işleriyle ilgili ola-
rak bagımsız bir yüksek yargı ku-
rulu oluşturulmalı, adli ve idari yar-
gı alt kurullan bulunmalı, seçimler-
de yasama ve yürütmeye pay veril-
memeli, kuruîun kararlanna karşı
yargı yolu açık olmalıdır.
Cumhuriyet elestlrlsl
1950'lerin demokrasisi aşılmış,
dünyaya yetmiyor. Bu yüzden Av-
rupa Insan Haklan Mahkemesi,
1950'lerin ölçütlerine göre hazırla-
nan Insan Haklan Sözleşmesi'ni
geniş ve geliştirici yorumlarla ye-
ni anlayışa uyarlamaya çahşıyor.
Türkiye, sözleşmenin mimarlann-
dan ve onu iç hukukuna ahnış. Ama
demokrasisini 1950'lerin sözleş-
mesine bile uyarlayamamış. Hü-
küm üstüne hüküm giyiyor. Türki-
ye, Batı'ya en yakın ülke. Ama fe-
odal yapıdan sıynlma, rönesans,
reform, aydınlanma, sanayi devri-
mi ortak kültürünün dışmda kal-
mış. Bireyleri, özgürlükçülük, ço-
ğulculuk. eşitlik, demokrasi, spekü-
lerleşme, laiklik gibi kavramlara
yabancı kalmış.
Ödünç aldığı evrensel kavramla-
nn içlerini boşaltıp kendince dol-
durmuş. Cumhuriyet yönetimine
en yakın rejim olan demokrasi, onu
kazanarak onun üzerine kurulma-
sı gerekirken demokrasiyle cum-
huriyet sanki karşı karşıya. Demok-
rasi cumhuriyeti yönlendirecek yer-
de cumhuriyet demokrasiyi yöne-
tiyor.
ukukun amacı,
adaletsizliği önlemektir.
Yasalann genelliği, yasayı
yapanlar dahil herkese
ayınmsız uygulanabilirliği,
gizli hukuk yerine açık
hukuk ve saydam devletin
geçmesi gereklidir.
Hukukun olmadığı yerde
halk sürü, insan köledir.
Hukukun üstünlüğüne
yaslanan bir devlette, hiç
kimse hukukun ne
üstündedir ne de
altındadır, yalnızca
içindedir. Hukukun
üstünlüğü dışlanırsa, en
adil hukuk bile,
. keyfiüklerin oyun
oynandığı bir
manipülasyon alanına
dönüşür. Orada artık
hukukun yerini güç,
özgürlüğün yerini uşakiık
almıştır. Demirel ve siyasi parti yönetkileri adli yılın başlaması ru-deniy le dü/enlenen törene kaüldı. (Fotograf: SERDAR ÖZSOY)
hukuk göçüğü
•Türfciye'nin hukukun üstünlüğü ilkesinin
uygulandıgı Anglo-Sakson ülkelerini değil
huİcuk devleti ilkesini benimseyen Kara
Avrupası ülkelerini örnek alması büyük bir
talihsizliktir. Kara Avrupası ülkelerinde toplum
devletçi kurallara bağlı, içine kapahdır. Iktidar
tektir. Yargı da bundan payını almıştır. Erkler,
güçler aynlığmdan ne kadar söz edilirse edilsin
yargı birliği sağlanamamış, yargıyı bagımsız
kılma kavgası bir türlü bitmemiştir. Buna
karşılık hukukun üstünlüğü ilkesinin boy verdiği
Anglo-Sakson ülkelerinde toplum, sözleşmeci
ve uzlaşmacıdır. Kendi kendini düzenler,
saydam ve dışı açıktır. Girişim gücü devlette
değil, bireyde ve sivil toplum örgütlerindedir.
Devlet merkezci değildir. Bunun sonuçlan ise
hukuk devletten bagımsız. Yargı da bagımsız ve
çok güçlü. Yargı birliği örselenmemiş, Anayasa
Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay aynmına
gidilmemiş. Tek bir yüksek mahkeme var.
Çünkü hukuk birliği sağlanmış. İşte Türkiye'nin
talihsizligi, hukukun üstünlüğünün yeşerdiği
ülkeleri değil, hukuk devletinin uç verdiği
ülkeleri örnek almasıyla başlıyor. Bunlardan
Fransa, düşünceyı açıklama özgürlüğünü
çiğnemiş. cumhuriyetten evrilememenin, bir
türlü laik olamamanın, yargı bağımsızlığını
gerçekleştirememenin sancılannı çekiyor.
Türkiye, tıpkı Fransa gibi aradaki ayınmı
anlamadığından bir türlü cumhuriyetten
demokrasiye evrilemiyor.
Türkiye Cumhuriyeti'nde halifelik kaldınlmıştır.
Şeriye ve evkaf vekaleti ise görünüşte
kaldınlmış, aslında Diyanet Işleri Başkanlığı
adıyla bir bakana bağlanarak devlet örgütü içine
alınmıştır. Devletin dini Islam, mezhebi
Sünnidir. Devlet, bu din ve mezhebin okullannı
açmıştır. Örgüt ve okullann finansmanı devlete
aittir. Resmi okullarda din dersi okutulması
zorunludur. Ontolojik olarak yaklaştığımızda bir
din ve mezhebin örgütünü devlet birimi içine
alarak anayasal düzeyde güvenceye bağlayan ve
laikliğin gerçekleşririlmesini güçleşriren, din ve
mezhebin okullannı açan. finansmanını
sağlayan bir devletin dini ve mezhebi vardır.
Böyle bir devlet teokratiktir. Konuya amaçsal
olarak baktıgırnızda ise durum çok farklıdır.
Yargıtay Başkanı Sami Selçuk yaptiğı konuşmay-
la gündemi oluşturdu.
Devlet böylelikle dihlerini bildirmeyenlere ya
da uluslararası hukukta benimsenen dinlerden
birine inanan her insana nüfus cüzdanı
v ermemekte, devlet birimleri içine aldığı
Diyanet tşleri Başkanlığı ve açtığı din okullan
aracılığıyla dini denetlemekte ve
yönlendirmektedir. Bunun adı ise laikçiliktir.
Tanı açıktır, Türkiye Cumhuriyeti, egemenliğin
kaynağı açısından laik, devlet örgütlenmesı
açısından teokratik. dini yönlendirme açısından
laikçi bir devlettir. Ülkemizde çarpıcı
kınlmalara uğramış, popülist ve devletçi
kaygılarla laiklik. teokrasi ve laikçilik arasında
salınıp durmuştur. Türkiye"deki çekişme.
laikliğin olmasından değil bir türlü tam
olmamasından kaynaklanmaktadır.
'Anayasa meşru değil'
Türkiye, meşruluk debisi neredeyse sıfıra
yaklaşmış bir anayasayla yeni yüzyıla gıremez,
girmemelidir. 82 Anayasası biçimsel ve baddi
açılardan meşru mudur? Anayasa, halk ya da
halkın özgür iradesiyle seçilen bir kurucu
iktidar, parlamento tarafindan değil, kapatılan
parlamentonun sıralanna oturtulan atanmış
kişilerce yapılmıştır. ikinci olarak, anayasa
tartışmaya kapalı tutulmuştur. Oçüncüsü,
tartışma yasağına koşut olarak tek yanlı bir
beyin yıkama bombardımanından sonra oylama
yapılmış, halk iğfal edilmiştir. Dördüncüsü,
anayasa benimsenmediği takdirde pretoryen
diktasının süreceği mesajı verilmiş, ölümü
gören eli böğründeki halk çaresiz sıtmaya razı
olmuştur. Beşincisi. içini gösteren, "seni
mimlerim'* zarflanyla gizli oy ilkesi
çiğnenmiştir. Altıncısı, tek işlemle hem deviet
başkanı, hem de anayasa oylanmıştır. Her ikisini
destekleyenlerin ya da onlara karşı olanlann
sayısı, oranı belirsizdir. Devlet başkanını
destekleyenler anayasaya katlanmışlarsa
anayasa, anayasayı destekleyenler devlet
başkanına katlanmışlarsa, devlet başkanı
desteksiz kalmış demektir. Görülüyor ki,
toplumla yapılan bu sözleşme tehditle. fesada
uğratılmış bir iradeyle benimsetilmiştir.
Göstermelik uygulama hukuken sakattır. Bu
yüzden anayasa biçimsel meşruluktan
yoksundur, geçersizdir. Anayasa laiklikten söz
etmiştir, ama zorunlu din derslerini getirerek
laikliğin canına okumuştur. antilaiktir. Bu
yüzden de Türkiye bugün bir anayasalı devlettir,
ama bir anayasal devlet değildir.
tçleri boşaltılmamış, sulandınlmamış e\TenseI
kavTamlarla düşünen ve üreten, çağın ruhuna
denk düşen bir Türkiye'yi: uygar yüzlü. ışıyan
Atatürk'ü ve sonluluk değil, sonsuzluk olan,
1930'lara mıhlanan değil. bilimin ışığında
geleceğe gelecekler üreten Atatürkçülüğü;
demokrasinin yönettigi düşünceler ve inançlar
cumhuriyetini: din ve devletin karşılıklı
bağımsızlığı ilkesine yaslanan, banşçı.
kınlmalara uğramamış, özürsüz ve ödünsüz
laikliği; her aileyi yargısallaştıran ve devleti
bıreylerle sürtüştüren çarpık hukukun ürettiği
davalar yığınının fay hattmdakı hukuk
göçüğünden insanımın kurtanlmasını istiyorum.
Yozlaşmış. büyük ağabeylerin vesayetindeki
icazetli demokrasiyi reddediyorum.
TBB Başkanı Özgen, ülkenin laik temeline yönelik tehdidin azalmadığını söyledi
4
FethuDah Giflen tarikatı devlet desteldf
TBB Başkanı Eralp Ozgen.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başka-
nı Eralp Ozgen. ülkenin laik temeline
yönelik tehdidin azalmadığını, tarikat-
lann serbestbiçimde faaliyetlerini sür-
dürdüklerini belirterek Fethullah Gü-
len tarikatı hakkında işlem yapılma-
masının "devlet desteği" kuşkusunu
gündeme getırdiğini bildirdi.
TBB Başkanı Ozgen, adli yılın açı-
lışı nedeniyle Yargıtay'da düzenlenen
törende yaptiğı konuşmada. sert eleş-
tiriler yönelttiği Af Yasası'nın sakın-
calannın yarannın çok ötesinde oldu-
ğunu söyledi.
Suçlulann geçimlerini ve sosyal ya-
şama uyumlannı sağlayıcı gerekli ön-
lemleri almadan affedilmesinin kısa
bir süre sonra yeni suçlann failleri ola-
rak cezaevlerine dönmelerine neden
olduğunu anlatan Özgen, anayasanın ge-
rekçe gösterilerek siyasi suçlulann af
kapsamı dışında bırakılmasmın savn-
nulamayacağını belirtti.
Uluslararası tahkimle Danıştay'ın
inceleme yetkisinin kaldınhnasına kar-
şı olduklannı kaydeden Özgen, Türk
yargısına güven duymayan bir siyasi ik-
tidardan yargı reformunu gerçekleştir-
mesini beklemenin bir anlamı ohnadı-
ğını belirtti.
Cumhurbaşkanı'nın Anayasa Mah-
kemesi ile Hâkimler ve Savcılar Yük-
sek Kurulu'na (HSYK) üye seçimin-
de tanınan yetkilerin kaldınlması, Ada-
let Bakanı ve bakanlık müsteşarının
HSYK'de üye olarak yeralmaması ge-
rektiğini vurgulayan Özgen. bu düzen-
lemeler yapılmadan mahkemelerin ba-
gımsız olduğunu kabule olanak olma-
dığına işaret etti.
Ülkenin laik temeline yönelik tehdit-
lerin azalmadığını, daha uzun dönem-
li çalışmalara dönüştüğünü kaydeden
Özgen. tarikatlann tamamen serbest
bir biçimde etkinliklerini sürdürdüğü-
nü söyledi. Özgen, "Özeüikle Fethul-
lahçılar diye tanınan tarikaûn esas ga-
yesinin şeriat düzenine dayalı bir dev-
let kurmak olduğu. bu gayelerinin açı-
ğa çıkmasını önlcmek için yandaşlan-
na takıjye vapmayı öğütledikleri orta-
ya çıkmışbr. Bu tarikat ve şeyfai hakkın-
da hiçbir işlem yapümamakta, yetkiü-
ler konunun abartılmaması gerektiğj-
ni belirterek bu tarikata büyük bir mü-
samahagöstermektedirler. Bu rutum söz
konusu tarikarın devlet destekli oldu-
ğu kuşkulannı uyandırmaktadır" de-
di. Özgen, laikliğin demokrasinin ve hu-
kuk devleti olmanın önkoşulu olduğu-
nu vurgulayarak "Cumhuriyetin laik-
lik niteliğini yitinrsek bütün bu çağdaş
ilkeleri de >Ttiririz" diye konuştu.
Yargıtay Başkanı Selçuk
'Özürsüz ve
odunsuz
laiklik
istiyorum'ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)-Yargıtay Baş-
kanı SamiSeiçuk, "Demokrasininyönettigidüşün-
celer ve inançlar cumhuriyetini, özürsüz ve ödün-
süz laikliği geri istiyorum" dedi.
Laikliği devletin yumuşak karnı olarak nite-
lendiren Sami Selçuk yaptiğı konuşmada. "Fran-
sa'yı örnek alan Türkiye. din-devlet ilişkisi açısm-
dan Fransa'nın yaşadığı hastahklardan bir türlü
kurtuiamamanın sıkınösını çekmekte, laiklik Tür-
kive Cumhuriyeti devletinin yumuşak karnı ol-
mayı sürdürmektedir. Devletin dinJer karşısında
alacağı tutumlar beHidir. Birincisinde dinsd ve si-
yasal otoriteler. sınırlan belirsiz bir biçimde içiçe-
dirter. İkincisinde, bütün özel ve kamusal yaşanu
din beiirler. Devlet, din merkezlidir. Üçüncüsün-
de, de\ let >e din aynmı Ukesûıden yoia çıkılır. An-
cak aynmuı kapsam ve derecesini devlet bdiriedi-
ğinden, devlet dini çoğu kez toplumdan dışlar ya
da onu güdümler. Dini devletleştiren bu sLstemin
adı laiklik degU, laikçiliktir. Dördüncü rutum ia-
ikfiktir"dedi.
Laik devletin dinlere eşft uzakltkta olması gerek-
tiğini anlatan Yargıtay Başkanı Selçuk şunian söy-
ledi:
"Laikikte din ve devlet karşıhklı olarak bagun-
sızdırhır. Devlet dinlere eşit uzaklıkta olduğundan
hiçbir dinL inancı dışiayamayuz ya da kayıramaz,
akçalı biçimlerdedestekleyemez. Din okullan aça-
maz, ancak topluluklann din okullan açmasuu
da önkyemez. Din derslerine engel olamaz, buo-
iann önünü açar. Ne v^r ki, budersler, beyin yıka-
VKI olmayacak, çoguku, agnostik, kuşkucu esas-
lara göre olacak, birey dinler arasında seçimini
özgürce >apacakür. Din dersleri zorunJu olmaya-
cak, ancak her an ilgilinin buynığuna hazır buiu-
nacakür. Devlet bu okullan kamu düzeni, güven-
liği, ahlakı ve sağhğı açısından denetteyecek, uyiıs-
mazhk çıkarsa sorunu bagımsız yargı cözecektir."
"Laiklik fle laikçilik arasmdaki temd ayniık, ne-
denlerie sonuçiaruı >er değistirnıesinden ve bu
yüzden de ayrı ilkelerden yola çıkmalanndan kay-
naklanmakiadır" diye konuşan Sami Selçuk şöy-
le de\am etti: "Gerçekten laikliğin temel nedeni
çoğukuluktur. Çoğuku kültürün önemli bir öğe-
si olan dinler, inançlar başkaüklannın uygulama-
ya yansunasıdır. Sonucu ise eleştirel aiukuıkâr.
Çünkü birey, çoğulcu. kuşkucu, koşullanmamış
aJktayia seçimini yapacaktır. Oysa laikçilik, laikli-
ğin sonucu olan akıkılık ksygısıyla yola çtkmafc-
ta.akıkı bireyi yetiştirmeyi amaçtamakta,bu ama-
cın gerçekleştinhTicsinde dini başjhca engei olarak
görmekte,onu,dolayısryia çoğufculuğu demokra-
siyi reddetmektedir. Deviet ister istemez pozitiviz-
me kaymakta, kendi ideolojisine uygun bireyier ye-
tiştijrmekte, kaş yapayım derken göz çıkarmakta-
dır. Çünkü bunun sonucunda yetişen birey eleşti-
rel akılcılıktan uzaklaşacak, tekiki alaffla düşüne-
cek. salt devletin ideolojisinin savunucusu olacak,
gerive de koşullannuş ve hasta bir beyin ve sözde
akıl kalacak, ancak eleştirel bo>nt yok olacakttrf
Düsünce sucları
Düşünceyi açıklama özgüriüğünün yasaklana-
mayacağını vurgulayan Yargıtay Başkanı Sami
Selçuk, "Her yasak yasaidaııana güç kazandırnuş,
ay kinlığı mayalandırmıştır" dedi.
Sami Selçuk konuşmasında. "Örnekakbğmuz
Fransa'nın düşünce hükümlüsü var, ama yine de
bizimki kadarövünecekleri düşüncesuçlıılanvok'"
dedL "Bir iddiaya göre, 1997'de 22 üikenin ceza-
e\1ndekitopiaınl8ügazetecmm78iTürkiyc'debu-
lunmaktadır. Bu iddialar degerlendirilmeli" di-
yen Selçuk sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye yasalarla beyinleri ezUmeye,sesleri lo-
sümaya çauşıianlann ülke»olarak 21.yüzyıla gir-
memelidir. Yapıiacak iş, salt düşünce suçlan olan
hükumleri kaklırmak, suçlara eykm çagnsnapan.
suça kışkırtan hükümlerdeki sözcük ve deyişjeri,
suçlann yasalhğı ilkesi gereğmce beiirgin ve say-
dam kılmakür."
Düşünceyi açıklamanın yasaklanamayacağmı
söyleyenSami Selçuk. "DemokrasBitaodağında
hak veözgürlüklerle d(matılmışbaskdardan ann-
mış, Özgür birey vardm Bireyin özgürlü, Ukin bey^
nüı özgürlüğünü sağlamaklabaşlar. Bununiçinde
devletin görüşler inançlar karşısuida yansız oima-
sı gereidr. Dâşünceieri. inançlan yasaklama giri-
simkri dün olanaksızdı. bugün daha da olanak-
suĞır. Düşünce yasaklan herzaman toplum zara-
rmadır. Özgihiükleri kötüyekuDanacakian ya da
demokratik sistemiyıkacaklan bahanesiyle dedü-
şünce açıklama özgürlüğü snurianamaz, yasak-
lanamaz. Heryasak yasaklanana güç kazandmmş,
aykınlığı mayalandirmiştır" dedi.