23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 EYLÜL 1999 SALI HABERLER DUIVYADA BUGUN ALİSİRMEN Muhsin Batur Eski HavaKuvvetleri Komutanı, 12 Mart Muh- tırası'nda imzası bulunan Muhsin Batur öldü. Batur, Türkiye'de iz bırakmış bir kişi. Hem bir polıtikacı hem de asker olduğuna göre, yaşamı noktalandığı zaman, geçmişe dönüp bakıp, o- nun toplumsal yaşamdaki işlevi, tarihi rolünü ir- delemek gerekir. Batur ile ilgili geçmiş, bugün ülkemiz nüfusu- nun yandan çoğunun doğrudan anımsamadı- ğı, uzak bir yakın geçmiş. 12 Mart tarih olmuş, 12 Eylül de... Tarihe övgü ya da sövgüyle bakmanın bir an- lamı yok, kişilere de öyle. Önemli olan ne olup bittiğini dogru anlamak. Tarihe bakarken, hangi zaman diliminde, han- gi koşullar içinde ve gelecekte hangi amaçlara dönük olarak baktığınız önemli. Geçmişi anlatan yapıtlar içinde en iyisinin hangisı olduğunu soran öğrencilerime, zaman zaman aynı konuyu, örneğin 1838 Ingiliz-Türk Ticaret Anlaşması'nı, üç ayn görüş açısından anlatan kitaplardan pasajlarokuyorum ve "Gö- rüyorsunuz" diyorum, "bu üç değerli yazar da aynı olguyu üç değişikaçıdanyorumluyor ve üç değişık sonuca vanyorlar. En iyi kitap yoktur. Hepsini okuyup, siz kendi sentezinizi oluştura- caksınız." • • • Tarihe bakıp, onu yonımlamak o denli kolay mı? Ernest Renan, ulusun tarihinin varsayılan bir geçmiş olduğunu söyler. O varsayılan ortak se- vinç ve acılann bugünün harcını oluşturduğunu, yarına giden yolun taşlannın döşenmesi azmi- ni pekiştirdiğini ileri sürer. Yine Fransız olan çağımızın önemli siyaset bi- limcilerinden Duverger de, tarihin, bir ulusun yönelmek istediği amaca yönelik olarak oluştur- duğu geçmişinin öyküsü olduğunu söyler. Bu durumda, bir zamanlar 9 Martçılar ile bir- likte rejimin bozukluklanna başka çare arayan Muhsin Batur'un, birden onlara karşı 11 Mart- çıların yanında yer almasını, hiç de kendi yapı- sına uygun olmayan bir tutucu rejimin sorum- lulan arasında bulunmasını nasıl açıklayacağız? Üstelik de, o tutucu rejim, aynı zamanda ken- disi ile biriikte Faruk Gürier'in de kuyusunu kazmak için, Erenköy Köşkü'nde insanlara iş- kence altında onlann aleyhinde de ifade imza- latmaya çalışıyordu. Aydemir'e karşı tavır almış, sonra sistemin bozukluklannı vurgulamış, ama eski arkadaşla- nna karşı 11 Martı yapmış, 12 Eylül'ün önde gelen kişılerinden biri olmuş, ardından sosyal demokratların safına katılmış olan Muhsin Ba- tur'u övmek de, yermek de abestir. O dönemin jrdelenmesi yapılmadan, üzerin- de uzun uzun tartışılmadan varılacak sonuç, eksikler ve yanlışlarla ve belki de haksızlıklarla dolu olacaktır. O dönemi büyük acılaria yaşamış bir bilge ya- zar dostum, "O koşulları etraflıca tartışmadan Muhsin Batur hakkında yazmanın bır anlamı yok" dedi. Haklıydı. ••• 12 Mart'ta kendisi gibi asker kökenli bircum- hurbaşkanının Çankaya'da bulunduğu dönem- de muhtıra veren Muhsin Batur, 12 Eylül'ün eli kulağında iken aday olduğu cumhurbaşkanlığı seçiminde 13 oy daha alsaydı Çankaya'ya yer- leşebilecekti. Acaba o zaman 12 Mart Muhtırası ona mı gönderilecekti? Yoksa bu adım muhtırayı önle- yebilecek miydi? Bu nokta da çok tartışılacaktır. Ama tartışma götürmez bir nokta var. Gür- ler'in biraz da yukarıdan baskıyla seçilmesini önleyen ve aldığı tavırla sistemin kendi çerçe- vesi içinde yürüyerek, sorunlann üstesinden gelmesi yolunda tavır koyan Batur'un bu tutu- mu, yine de rejimin 12 Eylül çıkmazına saplan- masını önleyememiştir. Hiç de sıradan biri olmayan emekü Orgeneral Batur'a Tann'dan rahmet diliyorum. Sınır ötesi operasyon TSKbirükkn KuzeyImk'ta ENVERSEVİŞ DtYARBAKIR - Türk Silahlı Kuvvetleri nce (T- SK) Kuzey Irak'taki PKK katnplanna yönelik yeni bir sınırötesi operasyon başlatıldı. Operasyona. 5 bın güvenlik görevlısınin yanı sıra bine yakın Irak Kürdıstan Demokrası Par- tisi'ne (IKDP) bağlı peş- merge de katılıyor. Şır- nak'm üç a>n bölgesınde başlatılan operasyonlar da sürüyor. Kuzey Irak'ta bulunan PKK kamplanna yönelik operasyon içın bir haftadan bu yana yapılan hazırlıklar dün tamamlandı. Üç gün önce Kuzey Irak'tan getıri- len bıne yakın KDP peş- mergesı, dün sabah saat 06.00'da TSK ve geçıci köy koruculanndan oluşan 5 bin kadar güvenlik gö- revlisı ile bırlıkte Şımak'ın Uludere ve Çukurca ilçele- rinden Kuzey Irak'a geçış yaptı Taşdelen. Işıkveren ve Çayarlı bölgelerinden giren bırlildere Kobra tipi helikopterler de destek verdi. Kara birlikJerinin Kuzey Irak'ın içlerine iler- ledikleri bildirildi. Abdullah Öcalan'ın P- KK'lilenn geri çekilmele- ri için yaptığı çagrının ar- dmdan. Güneydoğu'dan az da olsa milıtanlannı çeken PKK'hler Kuzey Irak'ta bulunan kamplara yerleşi- yorlardı. Türkrye-Irak sını- nnda sayılan fazlalaşan P- KK'liler için öncekı gün bir açıklama yapan Kür- distan Yurtseverler Birliğı hden (IKYB) Cebl Tala- bani, Kuzey Irak'takı P- KK'hlerin tamamıyla Tür- kiye-Irak sının alanında yoğunlaştıklannı söyle- mışti. TSK tarafından son Kuzey Irak harekâtı, Ab- dullah Öcalan'ın yakala- narak Türkiye'ye getirıl- mesinden sonra yapılmış- O.Öte yandan sınırötesi ha- rekâtla birlikte PKK mili- tanlanna karşı Şırnak'ta da büyük biroperasyon başla- tıldı. Osmanlı 'nın kullandığı Sana-Hudeydeyolunu aşmak bugün de zor SUNUŞ Türkiye'deYemen deyince akla ilk türküler gelir. 19. yüzyılın sonundan 1918'e dek Osmanlı 'nın Yemen 'de kaybettiği asker sayısı kesin olarak bilinmiyor. Tahminler 300 bin dolayında. Türkü yahlmayacak gibi değil. Bu coğrafyayı tanımak, o günlerden bugüne ne kaldı, araştınp yerinde görmek hayallerim arasındaydı. Yemen dağlarında, çöllerinde can veren yüz binlerce Mehmed'in yanı sıra çeşitli nedenlerle "Yemen ellerinde" kalmış binlerce Anadolu insanı vardı. Onlann torunlarını dinlerken pürdikkat, kaçınlmaması gereken birjilmi izler gibiydim. Yemenliler tarihlerinin Osmanhlarla ilgili bölümünü Batı kaynaklarından öğrenmişler. İlk kez 90 'lı yıllarda îstanbul 'a gelip doğrudan öğrenme karart almışlar. Gezide özellikle Yemen yetkililerine ulaşmamda en büyük katkıyı Büyükelçimiz Sanh Topçuoğlu sağladı. Topçuoğlu, iki ülke arasındaki tarihi geçmişten ayak bagı değil, iyi ilişkiler bağı üretmeyi başaran bir kişi. Bu yazı dizisi bilimsel bir araştırma değil, yeniyerler görmeyi öncelikle "eğitim" olarak kabul eden bir gazetecinin tuttuğu günlük notların özetini içeriyor. M U S T A F A B A L B A Y 1 yolu duvardır!ilk ışıklan başkent Sana evlerinin aynntılannda ulaşacak yer ararkenHudeyde yolunu tut- tuk. Sana'nın en geniş caddesı inşa ediliıken ölçmüşler, 60 metre. "O zaman ach 60 Metre Caddesi otsun" de- mışler. 60 Metre Caddesı'nın sonundan sola kıvnlıp kenti terk edeceğız... Taş pa- zannı selamlayıp yola devam ettık. Sana evlerinin inşa edildıği siyah, gri, açık ye- şil, kımuzı taşlar damperli kamyonlann ûzerinde alıcı bekliyor. Taş pazan her büyük kentin olagan alışvenş yerterin- den... Sola kıvnlıp Sana'yı arkamızda bırakuk, az sonra Mısır anıtı bızı karşı- ladı. 1%2'de imam yönetimıne karşı sa- vaşan cumhuriyetçilen destekJeyen Mı- sır'ın gönderdiği askerlerden yaşamını yitirenler anısına dikilmiş. Mısır arutını geçtik, iki viraj sonra Çin anıtıyla burun buruna geldik. Sana-Hu- deyde yolunun yapunında yaşamını yı- tiıen Çinli mühendis ve yol elemanlan- nnı anısına dikilmiş. Tipik Çin mimari- si, her mezar farklı biçimde... Her iki aıuttan Sana'ya bakınca kentin tam kar- şısında Nuhut Dagı yükselıyor. Dağın te- pesınde onyıllann yalnızlığuıda Osman- lı kalesi... Sana çevresindekı tüm tepeler gibi orası da askeri bölge, girilmesi ya- sak. Tırmanma şendinin ardından, kar- şımızdakı dağlardan çok sürmeyeceğini anladığımız kısa bir düzlük başladı. He- men sonrasında tabela: "Hudeyde217km.'' Yol asfalt, ama en erken dört saatte alacağız. Bir Yemenli üşenmemiş say- mış, viraj sayısı 700'ü geçince pes et- miş... Burası Osmanlf nın Birinci Dün- ya Savaşı sonunda bölgeden çekilme ka- ran alıncaya dek kullandığı başlıca yol. Kafamda Yemen türkülerinden İsmet jnönü'nün anılanna dek tanımı zor gel- gitler var- "Yol gerçekten yokuş mu?" "Osmanlı askerierinin buluşma-ulaş- mayeri Manaha ne menem bir yer?" İlk kontrol noktasını geçtik. Arnk yo- la çıktık sayılır. Sagımızda askeri bir te- sis gibi konınan Yemen radyo istasyonu, solda iki boz eşekle tariasını süren bir köylü... Tam karşıda sıra sıra dağlar. Uç- lan kale burcu gibi yûkseliyor, ama etek- lerinde tül perde... Ince duman kümele- ri... Gökyüzüne baktım, pınl pınl... A- man Tannm, bu Yemen türküsü: "Havadabuiııtyok/buııedumandKJ' Sana; La Paz, Addis Ababa. Mexico City, Katmandu gibi 2000 metrenin üze- rinde kurulu dünyanın 5-6 başkentınden biri... Başkentten biraz daha yükselerek yola başladık... Karşımızdan tanm ürün- leri yüklü kamyonetler, arazi araçlan ge- lıyor. Biri, kasasını tepeleme yüklemiş. Dikkatlice baktun, uzun kamışlar... Ola- maz, bir Yemen türküsü daha: "Tarbbr- da brter kamışAızar gider vennez ye- miş/şu Yemen'de can verenler/biri Meb- metrjiriMemtş-" Sabahın erken saatlerinden beri içün- de kanat çırpıp duran Yemen türküleri ilk firsatta doğa] alanını bulup önümde- ki sonsuzluğa süzülürken rehber şofor Reşat uyardı: - Sağdakı dağın adı Şuayp, Arap yan- madasının en yüksek dağı... 3660 metre yükseküğinde, yan yana üç zirveden oluşuyor. Tepe hafıf taraça- lı, etekler çınl çıplak... Kayalardan arta kalan her küçük aralık tanm alanı... Ar- pa tarlalannı geçiyonız. 30 santimi bul- madan sararmışlar. "Bir arpa boyu yol" deyişinin arpası bu olsa gerek. Tariasını deveyle süren çiftçiye, "yok deve" de- menin âlemi yoktu. buralarda çiftçilık deve sabn istese gerek... Tırmanışa geç- tik. Bu kez dağlar taraçalanarak tanm alanı yaratılmış. Yemenliler buna, "dağ menöveni" diyorlar. Karşı tepede taş, ke- Kahve ormanı Heyma Vadia'nin dibine ulaşüğunızda biri Yemen kahvesi beklhordu. İnsan bovTinu aşan kahve ağaçlan onca kayalıktan sonra bize Amazonlar gibi geidL Yeşil çeidrdekli kahve meyveleri bir ay sonra kızaracak, kavrulup öğütülecek, kokulu "Vemen kahvesi" olup sofraja gelecek- f HlH İ7İndp ^'"hammed Hüse>in Müfit'k Hacara kövünü dolaşırken arkamızdaki Osmanlı kalesi bizi run ı&rutc göw di)T)rdu.DağbaîiiHİakilaMamanbirk^aıımüzerineoturtul^ Osnmnh'nın geçiş yoiu oiarak kuOandığı patikalarla örülü. Muhammed Hüseyin, "Dedderiınîz Türk askerierine at bulmuş" divor. sintisız duvarlan göriince, "kale mi" di- ye baktım, değil. Bir dağ köyü... Köyler, dağ tepelerinde kayalann yoğun olduğu yerlere, yan yana büyük bir daire oluştu- racak biçimde inşa edılmiş. lnsana ilk, kale izleniıni veriyor. Içinden geçtiğimiz ilk yerleşim yeri Matnah. Sağlı sollu pa- zar. Yeni kesilmiş bir koyunu yüzüyorlar, tavuklann yanmda sebze tezgâhlan, üzüm, nar.. Bir bakışta 3-4 çeşit üzüm saydım, narlarbizim Kırkağaç kavumın- dan hallice. Dağ aralanndaki vadilerin bereketi... Tmnanmayı sürdürûp tepeyi aştıktan sonra önümüzde derin bir vadı, karşımıza kaya kısımlan kale gibi duran tablo gibi bir coğrafya çıktı. Ağzımdan ister istemez şu sözler döküldü: "Arizooa Vadisi halt etmiş—" Tepelerden b\rindekı yükselti farklı; Osmanlı kalesi. Dağlar okyanusun orta- sında iki elini başının arasına, dirsekle- rini de dizlerinin arasına almış gibi du- ruyor. Bu yollardan yılan geçse, kıvnlmak- tan halsiz kalır. Yolun biraz genişlediğı bir yerde küçük taş kulübelerde kurulu gat pazannı geçtik. Yolda, benzin istas- yonundan çok, gat istasyonu var. Gat, ağızda çiğnenen, öteki ülkelerde narko- tik olarak kabul edilen ağaç yaprağı... Hani bir çocuğun eline kalemi verir- sin, var gücüyle kâğıdın ûzerinde zik- zakJar çizer ya, dağ uçlan öyle görünü- yor... Virajlar, S, U, Z değil, neredeyse O çiziyor. Dik inişte, kocaman birkaya-te- penin etrafindan dolaşıp, O çizmeye ya- kın yeni bir virajı almaya çalışıyoruz... Arada silahlı kişiler geçiyor. Bunlar olağan görüntüler. Viraj aralannda karşı dağlan izliyonız, Manaha görünüp kay- boluyor. Vadiyi dibine kadar ineceğiz. daha sonra 2000 metre tirmanıp Mana- ha'ya ulaşacağız. Zaman zaman kenar- da park etmış kamyon gruplanyla karşı- laşıyoruz. 217 kjlometrelik yolda en az 4-5 kez motorlannı sogutmalan gereki- yormuş. Kamyonlara. karşı dağlara, ka- le gibi yükselen Manaha'ya bakıp sor- madan edemiyonım: - Osmanlı onca topla-tüfekle bu dağ- lan nasıl aştı? tnişte arpa tarlacıklannın yerini mısır tarlalan aldı. Vadının dibuıde ise bizi bir sürpriz bekliyordu: Yemen kahvesi... tki insan boyu yüksekliğindeki kahve ağaç- lannın zeytin çekirdeği büyüklüğündeki meyveleri henüz yeşil. Bir ay sonra kır- mızıya bürünecekler, kokulu Yemen kah- vesi olup sofraya gelecekler. Fotograf çe- kerken çevreden çocuklar geldi. Poz ver- melerini istedığimde çoğu asker selamı- na durdu. Heyma Vadisı'nden yukan tır- manırken, "Kahve Yemenden gefir" tür- küsünü tutturunca Reşat bastı kahkaha- yı... Reşat da Yemen'in, Anadolu türkü- lerinin yabancısı değil. Diyarbakırlı, Arapçayı Türkiye'de biraz biliyormuş, burada geliştirmiş. Dedesi Yemen 'de sa- vaşmış, sonra onu alıp Kafkas cephesi- ne göndermişler. O da yıllar sonra "ek- mek parası" için dedesinin at sürdüğü topraklara gelmiş... Çelimsiz keçiler, meyvesız ağaçlar, kara çarşafin üzerine kovboy şapkası geçirmiş kadınlar arasın- dan süzülüp vadiyi bitirdik, tırmanışa geçtik. Manaha kuş uçuşu birkaç yüz metre, ama dağı tirmanıp dakikalar son- ra oraya ulaşacağız. Yan yolda küçük bır cep var. Aracımızı oraya park edip bir sü- re çevreyı ızledik. Hemen ardımızdan kamış yüklü bir kamyonet, motorundan soluyarak geldi. iki kişi araçtan indi. He- men kapağı açtılar. Biraz sinirliydiler. Arkada dağ manzarasıyla birlikte güzel bir görüntü oluştu. Takıldım: - Fotoğrafinızı çekeyim, arabarun bir şeyi kalmaz... Güldüler. fotoğrafi çektim. Yola de- vam ettık. Yemen türküsünün nakarat ye- ri, "Buraa huştur/yohı yokuştur" top- raklanndayız. Ama bu yola yokuş de- mek yetersiz birtanun. Yohıduvardır mı demeli, merdivendir mi demeli... Altı- mızdaki vadininkarşısında dağlar var, a- ma onlar da altımızda kalıyor. Bir çırpı- da yan yana, art arda 13 dağ sırası say- dun, ucunu kaybettim. Derken tırmandı- ğımız dağın ucunda, Manaha ile Hacara saklambaç oynamaya başladı. 'Dedem Osmanlılara at buldu' Yemen anısını yazan her Osmarüı as- keri, üst düzey yöneticisi mutlaka bu iki yerleşim yerinden söz eder. Her ikisi de dağın iki yanını görüyor. Bütün bölgeye hâkim durumdalar. Osmanlı her ikisinin tepesine de birer kale dikmiş. Öteki tüm Osmanlı kaleleri gibi Manaha ve Haca- ra'daki kaleler de askeri bölge. İçinde hâ- lâ nöbet tutan askerler var. Sivillere ka- palı. Manaha'da cumhurbaşkanlığı seçim- leri nedenıyle bızım mıtinglere benzer toplantı vardı. Herkes sonradan güçlük- le oluşturulmuş bir düzlüğe toplanmış. Yemen oyunlanyla partılilen bekliyor- du. Hacara'ya geçtik. Yüzü, bağn toprak rengi, sııtında Kalaşnikof 70'lik biryol- cuyu selamladıktan az sonra, kayalara oyulmuş bır havuzcukta, ûzerinde sivri- sınekler uçuşan, yeşılimsileşmiş bir su binkıntisiyle karşılaştık. Birden, Yemen anılanndaki, "Günlerdir suyumuzu yu- dum yudum içjyoruz, bugünkü payımız yanm matara_ At sıründa devrikli dev- riiecek güçKikleyokuhık eden hastalarsu dryeinMvor_" dıye sürüp gıden anılar ak- lıma geldi. İnsan onca yoldan sonra bu suyu göriince ne yeşıhne bakar ne ûze- rinde uçuşan sivnsineğine... Hacara'ya girdik... Girişte. "Hacara Turistik OteP var. Son günlerde turist kaçırmalararttığı için gelen yabancılann sayısı çok azalmış. Misafir odasmda çay içip Muhammed Hüseyin Mûfit'le bir- likte köyü dolaşmaya çıktık. Yeni yapı- lan birkaç bina dışmda yaşam tümüyle köyün eski bölümünde sürüyor. Köy ta- mamen kayalann üzerine kurulu. Kartal yuvasını andıran kayanın uçlanndaki ev- leryanaşık düzen inşa edilmiş. Bır tek gi- nşi var. Orası da art arda iki duvarla ko- runaklı hale getinlmiş. Eskiden akşamü- zeri bu kapı kapatıhr ve köyün dışanyla tüm bağlantısı kesilirmiş. Muhammed'e nereden geldiğimizi söyledik "Dedem Osmanhlan çok anlaardT deyip devam etti: "Hep buradan geçerlermiş. Dedem- \a onlara su, taym, odiın, at buhırmus/ Sana-Hudeyde yolu arka tarafimızda :< kaldı. Muhammed karşımızdakj eğımli " araziyi gösterdi. "Osmanhbr bu tarafi kuDanmış. Çinlfler yolu inşa ederken öte- ki tarafi tertih ettâer. Ama Osmanhlann kuDandığı palika yoOar bugün bfle daha az krvnmlT dedi. Köyün içinde birtur attık. Bir-ikı met- re genişliğinde merdivenli sokaklardan geçerken Muhammed, "bnrava teker iş- temez" dedi. Bütün evler taştan. En yük- seği yedı katlı. Bu ev tabii ki köyün şey- hinın. Köyden aynlırken, "Azsoorazur- na partisi var, kahn" dediler Zamanımız yoktu, "Bir dahaki sefere" deyip, veda- laştık. Otel sahibı, sıgara kartonlannı dikdörtgen biçimde keserek oluşturdu- ğu, üzerine Arapça kokan Latin harfle- riyle ve el yazısıyla adını, telefonunu yazdığı kartvizitini elimize tutuşturma- yı ihmal etmedi. 20 dereceden 00 dereceye Yolun bundan sonrası iniş. Kayalıklar bitmek üzereyken birkaç bel kalınlığın- daki Babül El Harez şelalesinde mola verdik. Buraya gelip mola veren her Ye- menli ûzerindekileri çıkanp kendisini su- ya atıyor Deniz seviyesine yaklaştıkça mısırlann boyu büyüdü, muz bahçeleri arttı... 2500 metreden sıfıra inerken ne- redeyse her yüz metrelik düşüşte doğa değişikliğe uğruyorda Yemen toprakla- n Saba uygarhğma da beşikliketmiş. Sa- baMelikesi Belkıs'ı Kızıldeniz'in iki ya- kasındaki Yemen'le Etiyopyapaylaşamı- yor. O dönemdeki Yemen meyve bahçe- lerinin verimliliği şu efsaneyle anlatılı- yor: Bir kadın başına geniş sepeti yerieş- tirir, bahçeye gırerdi. Meyve ağaçlannın dallan arasından bahçenin öteki ucuna u- laştığında. sepet meyveyle dolardı! Muz bahçelerinden yatay bir geçişte çöle ulaşük. Sıcakhkda tepede 20-22 de- receyken burada 40 dereceyi buldu. Bir süre şiddetli rüzgârlarda haritası değişen çölde yolculuk ettikten sonra beton bina- larla kaplı Hudeyde'ye ulaştık. Kızılde- niz'i selamlayrp, Osmanh kalesinin bu- lunduğu eski limana geldik. Kalenin ya- n yıkık burçlannda toplar duruyor. Ka- pıdaki nöbetçi askerler... ÇevTesi hâlâ ya- sak bölge... Osmanlı askerlerinin çoğu buradan Yemen'e ayak basmışlar. Kale çevresinde soluklanıp, Sana'nnı yolunu tutmuşlar. Bizde soluldandık, pazarcılar- la ayaküstü sohbet ettik. Ters bir yakla- şım görmedik. Hudeyde'deki Türk ma- hallesinin adı değişmemiş, ama görünü- mü değişmiş. Beton evlerle dolmuş. Dönüşümûzgeceydi... Hacara veMa- naha'nın dibinden tırmanmaya başladı- ğımızda iki yerleşim yennin ışıklan da yıldızlann hemen yanmdaydı. Ertesi gün yolculuğun kokusu bur- numda Sana'da ortaokul öğrencisi Şerife sordum: - Derslerde Türklerle ilgili bir şey okuyor musunuz? "Okuyoruz" dedi, "Yemen coğraf- yasunn 20. yüzyıl başmdaki adına, Mak- barat al Etrek, yani Türkler Mezarhğı djyoriar-" SÜRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle