Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 28 EYLUL 1999 SALI
14 KULTUR kurtur(a cumhuriyet.com.tr
PORTAL DİKMEN GÜRÜN
Devlet Tîyatroları üzerine50. kuruluş yılını kutlama hazıriıklan
ıçinde olan Devlet Tiyatrolan geçen gûn-
lerde bir kez dahakanştı. Genel Müdür Le-
mi Bilgin'in yokluğu sırasında Ankara'da
yaşanan olaylan şaşkmlıkla ızledık basın-
dan. Bilgin'in dönüsünden sonrakı geliş-
meler de dışardan bakan bir göz için aynı
derecede şaşırtıcı ve düşündürücüydü.
Kurulduğu günden bu yana sûrekli ola-
rak yönetsel sürtüşmelerin yaşandığı birku-
rum Devlet Tiyatrolan. Kronikleşmiş bu
huzursuzluğun nedenlerini yeni sezonun ha-
zırlıklan ıçinde olan Istanbul DevletTiyat-
rosu Müdiirü NesrinKazankava ile konuş-
tuk.
- Bu yıl DevletTiyatrolan'nın kuruluşu-
nun 50. yılı. İstanbul Devlet Tîyatrosu da
20. \ ılını kutlavacak. Ama bütün bunlann
orta \erindevinebir vönetim bunalımı pat-
lak verdi. Sıkça vasanan çalkantılann bu
kurumu sanatsal üretim anlamında etki-
tememesi olanaksız. Siz ne düşünüyorsu-
nuz bu konuda? Çözüm bir türlü yaşama
geçemeyen yeni bir yasa mı?
KAZANKAYA -"Devlet Tiyatrolan bir
sahne ve bir kentten 12 kente yayılmış ko-
caman bir organizasyon. Dünyada bir baş-
ka. örneğı yok. 20 yıldır bu duruma uyan
bir altyapı oluşturulması içın mücadele
ediyor. lnsaniık tarihine baktığımızda ya-
salan yapılan ışler. atılan adımlarbelirler.
Dolayısıyla. şu günlerde sıcak bir şekilde
yaşanmakta olan ve adını henüz ne koya-
cağımı bilefhediğim birkanşıklığın dabir
yeniden yapılanma sancısı olduğuna ina-
nıyorum.lnanmaktanötebihyorumbunu.
- Yeniden vapüanma sancısı hemen her
dönemde Dev letTivatrolan'ıun gündemi-
niatuşturmuş. Herkeân mutabıkkaldığı bir
ana başlık olarak belirknmiş, ama bu an-
lamda da bir ükanıkkk söz kionusu.
KAZANKAYA - Bugün yaşadıklanmı-
zabaktığımızda -görünen sonucun kanşık-
lık ya da olumsuzluk olarak algılanması-
nı göz önünde tutarak söylüyorum bunu-
yaşanan her şeyin yeniden yapılanma yo-
lundabir artı olarak kalacağına inanıyorum.
Bu süreçte çok net görüyoruz ki 'yeniden
yapılanma' derken yasal bir dayanağımız
olmalı. Türkiye gibi genç bir cumhuriyet-
te yasal dayanağı olmayan her hareket, çok
kolay yok sayılabiliyorkâğıtüzerinde. Mo-
tivasyonun umut olduğu ülkemizde yasal
dayanağın olması geregini görmezden ge-
lemiyorum. Koordinasyon toplantılannda
hep konusmuştuk 2000'li yıllara yeni bir
yasayla adım atacağımızı. Şimdi yine ay-
nı şeyi tekrarlamaktan baska bir şey düşü-
nemiyorum. çünkü belirgin taraf tutma-
lar, isim vermeler yıllardır hep aynı şeyler
yaşanıyormuş gibı görünen bir kısır dön-
göyü kabul etmekten öteye gitmiyor.
Nesrin Kazankava bu günlerde Devlet Tiyatrolan"nda yaşanan oiaylan yeniden yapılanma sancısı olarak nitekndiriyor.
- Yasa değişikliği gerçekleşmediği süre-
ce bu olumsuzluklar yaşanacak.
KAZANKAYA - Bıraz global bakmak
zorundayızsoruna. Yasalardeğiştiğı zaman
atılan öncül adımlann kalıcılığı sağlanır.
ama şunu da unutmamak gerekir. var olan
kareler içinde de bazı adımlar atılabilir.
İstanbul DevletTiyatrosu'nun sa-
nat yönetimıni üstlendiğimiz za-
man söylediğim cümle buydu.
Yönetim Kurulu kurmak için. ka-
tıhmı çoğaltmak için ve sanatçı-
larda motivasyonu, oyun sevinci-
ni geriye çağırmak için bizi ya-
saklayan bir madde yok. Bunla-
n gerçekleştirmek için yasaya ge-
rek yok. Eğer biz buna ınanıyor-
sak ve yıllardır yasayı bu doğrul-
tuda değiştirmek için mücadele
ediyorsak bugünün koşullartnda
bu söylediklerimı uygulamamak
için hiçbir neden yok. Sanıyo-
rum merkeziyetçilik moral olarak
belini büküyor 12 kentin. Böyle
adımlaratmanın cesaretini bulamıyorlar di-
ye düşünüyorum. Kaçınılmaz olarak Dev-
let Tiyatrosu'nun bu kılıfı 12 kentli deva-
sa tiyatro yapısma çok dar gelıyor.
-Yineaynı noktayagefiyoruz, yenibirya-
sa ve yeniden yapdanma.
KAZANKAYA - Evet. 10 yıldır komis-
yonlar çalışıyor ve değişik kesimlerde dur-
duğunu düşünen sanatçılann ve çahşanla-
rm ortak bölende buluştuğu bir metin de
oluşturuldu. Yeniden elden geçmesi gere-
kebilir. Yeni bir komısyonun kurulması
bugüne kadar yapılan çalışmalann çöpe atıl-
ması anlamına gelmez. Sıfır noktasında
değiliz, ama çok kısa sürede adım atılma-
sı gerekir.
- Bu adımı kim atacak?
KAZANKAYA- Yasa geregi bunumer-
kezın yapması gerekir.
3 C/» kuruluş yılını kutlama
hazırlıklan içinde olan Devlet
Tiyatrolan geçtiğimiz günlerde bir kez
daha kanştı. Genel Müdür Lemi
Bilgin'in yokluğu sırasında Ankara'da
yaşanan oiaylan şaşkmlıkla izledik
basından. Bilgin'in dönüşünden
sonraki gelişmeıer de dışardan bakan
bir göz için aynı derecede şaşırtıcı ve
düşündürücüydü.
- Bu hassas noktada 'yeniden yapılan-
ma "yı bir y<ına bırakarak İstanbul Devlet
Tiyatrosu'nun 20. yıl çahşmalanna yöne-
livoruz.
" KAZANKAYA-DevletTiyatrolaniçın
50 yıl kutlamalan hepimizi içeriyor. ama
lstanbul'un 20. yıl kutlamalan çerçeve-
sinde epey proje oluşturduk. Belgeliği ol-
mayan ve belleğı zayıf bir ülkede, bu gö-
reve geldiğimizden beri bir belgelik oluş-
turmaya çalışıyoruz. Bunun ilk adımlan-
nı geçen yıl arük ve tüm sezonu içeren bir
kitapçık vayımladık. Cumhunyetın 75. yıl
kutlamalan kapsamında 'TürkTiyatrosu'
başlığı altında 3 günlük bir panel düzen-
ledik ve bunun sonucunu da kitap olarak
vayımladık. Şımdı daha büyük bir ışe gir-
dik ve 1969 yılından başlayarak İstanbul
Devlet Tiyatrosu'nun 30 yıllık geçmışinı
ıçeren bir kıtap oluşturduk. Bili-
yorsunuz. İstanbul DevletTiyatro-
su'nun resmi olarak 20 yıllık bir
geçmişi var. ama 1969-79 yılında
da düzenlenen turnelerle buluşmuş,
seyırcısıyle. Dev let Tiyatrolan ar-
şivı maalesef hepimize hüzün ve-
ren bir durumda. Zaman zaman
Ankara'da bir canlanma yaşamış
olsa da gerçekten acınası bir du-
rum sergiliyor. Dolayısıyla, başlat-
tıgımız bu çahşmalarla 20 vılda ilk
kez belgelik kuruyoruz İstanbul
Dev let Tiyatrosunda ve bundan son-
ra artık hiçbir oyun suya yazılmış,
yazı olarak kalmayacak.
- Kısaca.repertuvar olusturma-
da iziedi0niz temel ilkelercdefinebilir mi-
vtt?
K\ZANKAYA - Tiyatro sanat yönet-
menliği tabii ki altyapısı olmadan, demok-
ratik bir yaklaşımı olmadan saedce kendı
fikirlerinin başanlı ya da başansız söz-
cükleriyle değerlendirileceği süreçler ya-
şar. Bunun ötesine kimse geçemez. Ge-
çen yıl göreve başladığında ilk önce aşıl-
ması gereken sorun buydu bence. Demok-
rası anlayışı tiyatroda nedir ve ne ölçüye
kadardır kuşkusuz tartışma götürür, ama
bu demek değildir ki tek kişinin kendine
göre engin ama öznel belki de çok kısır dün-
yasının yansıması. Dolayısıyla sanat yö-
netmenin kimliği-öncelikle repertuvardır..
Bunu Yönetim Kurulu'nun kimliği olarak
da değistirebiliriz. Bizim dünyamıza ya-
kın duran, neden tiyatro yaptığrmızı sa-
natsal anlatım açısından izdüşümleri ya
da birebir cevabı bulunan oyunlarla bir
dünya kurmaya çalıştık. Geçen yıl bazı
oyunlan eski yönerimden devralmıştık. bu'
sene repertuvanmızın sonımlusu olarak
seçtığimiz oyunlann arkasmda duruyoruz.
Repertuvann yorum ve yorumcular bağ-
larrunda ele alınması, bunun dışında düşü-
nülmemesı gerektiğıne inanıyorum
- Sözyorumculardan açümışken, yaban-
a th atroiarla kurulan ilişldlere. buralardan
çağrüı olarak gelen ve hiçbir özelliği olma-
yan yönetmenler konusuna da değinebilir
miyiz?
KAZANKAYA - Yurtdışıyla ılışkiler
önemli bir konu. Devlet Tıyatrolan'nm
yurtdışma açılması ve iletişimkurması yıl-
lardır çok zor yürüyor. Kjsa zamanda bü-
yük adımlar atabilmek bıraz hayal oluyor.
ama sağlıklı adımlar atmaya da başladık.
Ftolonya ile temashalindeyiz. Gürcıstan'dan
Rustas'eli Tiyatrosu Robert Strua'nın yo-
rumladığı 'Macbeth' ile konuğumuz ola-
cak. Devletin olanaklanyla böyle bir şeyi
gerçekleştirmek çok zor. Sıze katılıyorum,
yabancı yönetmen sorununu çok ağır bir
sorun. Geçen yıl gelen yönetmenler. sonuç-
lanndan yola çıkarak söylemiyorum, ba-
şından yola çıkarak söylüyorum daha ön-
ceden anlaşmalan yabancı kültür demek-
lenyle yapılmış yönetmenlerdi. Ve biz,
devletin devamlılığı vardır, bu mırası on-
larla devTaldık. Tabiı ıki yurtdışından ge-
lecek yönetmenlenn çağdaş donelerle ge-
tirilmesi gerekir ve bu da artık zor bir şey
değil.
Festivallere gıdeceksiniz, izleyeceksi-
niz. videolannı isteyeceksiniz. Hedefımiz
dünyacatanınmış yönetmenlerin getirilme-
si. ama böyle yönetmenlerle günübirlik an-
laşma yapmanın olanagı yoktur. bunu siz
deçok iyi biliyorsunuz. en erken biryıl son-
rası için anlaşma yapılır. Biz adımlan atı-
yoruz, ama tiyatrolann rasyonel programala-
n karşısında durahyoruz. Altyapımızdaki
eksiklik bizi tedirgin ediyor. Bu noktada
yine konuşmamızm başına dönüyorum.
Yeniden yapılanmanın ne kadar gereldi ol-
duğu bir kez daha kendiliginden ortaya çı-
kıyor. Üzerınde çalıştığımız yasa taslağın-
da belirlediğimız sanat yönetmenlerimizin
sûreklıliğı bürokratik ya da siyasi çalkan-
tılarla iş yapamamak engelini ortadankal-
dıracaktır.
- Teşekkürter Nesrin Kazankava.
6. ULUSLARARAS1 İSTANBUL BİENALİ ÜZERİNE - 3
istanbulBienaH, uluslararası
grup sergisiolmatnah
Genç sanatçılar bireysel kimliklerini sorguluyorlar
NECMİSÖNMEZ
FRAMKFURT - Yerebatan
Sarnıcı'nda bu kez sadece altı
sanatçmın. video ve dia
projeksiyonu teknikleriyle
gerçekleştirdikleri ışlerin
sergılenmesi. mekânın getirdiği
"zorunluluklardan" faydalanılması eğilimini
ortaya çıkanyor. Yan karanlık yan loş bir
atmosfere sahip olan sarnıcm, ışıkla diyaloğa
giren ışler için etkileyici bir sahne olmasına
ragmen. işleri bir çırpıda dekoratif bir ışık
panosu haline dönüştürebilecek bir özelliği de
var. Oursler'ın gözleri konu eden video
projeksiyonlan karanlığm ortasında etkileyici
bir gızemliliğe kavuşurken Murtezao^u'nun
müdahale edilmiş dia projeksiyonu, tuglalann
üzerinde okunulması zor bir göriintüye doğru
ilerliyor. Kentridge'ın gölge oyunlanna özgü
efektleri de kullanarak gerçekleştirdigi videosu,
sosyal gerçekleri fazla büyütmeden, süsleyip
daha da dramatik bir hale sokmadan
yorumladığı için, bence Yerebatan'a
yerleştirilmiş bir televizyon ekranını
Dolven'ın işi mekânın etkisi attmda yitip gidiyor.
duyumsatıyordu.
Bienalin en genç katıhmcısı
olan Güneş Savaş'ın video
çahşması. Colombo'nun
aradığı. üzerine basarak tekrar
ettıği alçak sesli duyarlıhğı
yansıtan, güzel bir iş. Filmin
kahramanı olan genç kadının gördüğü rüyalar.
ışık ve gölge oranlan yetkin bir gözle
ayarlanmış olan fılm sahnelerini neredeyse
resimsel bir kurgu mantığıyla izleyiciye
aktanlıyor. Marisaldi ve Dolven'ın işleri ne
yazık ki mekânın etkisi altında yitip gittikleri
için, varlıklan ile yokluklan pek fark edilmiyor.
Yerebatan Sarnıcı'nda karşılaşılan sanatsal
manzaranın da son derece açık olarak ortaya
çıkardığı gibi, 6. Bienalin "kavramsal
çerçevesi" gerek tek tek sergi mekânlannda
gerekse serginin tamarrunda belli bir çizgiye
oturtulamayacak denli dağınık bir özelliğe
sahip. Ister resim, ister yerleştirme. isterse
fotoğraf olsun, Colombo'nun davet ettiği
sanatçılann genelde "gergin, güçlü ve sert*
işleri ortaya çıkarmaya elverişli potansiyelleri
olmadığı dikkati çekiyor. Azınlığı oluşturan
örnekler dışında (Rist, Oursler, Höller, VVbol
vb.) "uluslararası sanatçılann" yerine ya kıyıda
köşede kalrruş ya da genç isimlerin seçilmiş
olması, "orta haDi", çoğu kez "vasat" işlerin
Bienalin ana rengini vermesine neden olmuştur.
Colombo kendi deyimiyle "sanatın duygusal
nabzuu" tutmaya çaba harcamış, ancak bunu
gerçekleştirirken bir bienalden bekJenen "sık
örgüyü" değil, uluslararası grup sergilerinde
gözlemlenen. kendisinden emin "ben böyle
yaptun" tavnnı sergilemiştir.
Danışma Kurulu'nun önerileri
çerçevesinde seçilen sanat yönetmenınin kişisel
tavırlanna, beğenilerine elbette
saygı göstermek gerekir. Ancak ne
modemizmin ne de kendi sanat tarihini
yeterince sorgulamış olan bu topraklar üzerinde
gerçekleştirilen ilk ve tek sürekli uluslararası
çağdaş sanat etkinliği konumundaki İstanbul
Bienali'nin. artık moda olduğu için dünyanın
dört bir yanında yapılan bienallerden çok daha
farklı bir ayncalığı ve sorumluluğu vardır.
Bienali hazırlamakla görevlendirilen sergi
yapımcısının bu özel konuma yanıt verecek
sergi tasanmlannı hazırlamasının bir gereklilık
olduğunu düşünüyorum.
Bienalin uluslararası bir grup sergısi düzeyine
düşmemesi gerekiyor. Çünkü istanbul Kültür ve
Sanat Vakfi'nın büyük bir inanç ve
fedakârhklarla gerçekleştirdigi bienaller.
özellikle genç sanatçılann ve izleyicilerin
gereksinim duyduklan "temeUendirilmiş"
güncel bilgiyi sanat ortamımıza sunmakla
görevlidir.
YAZIODASI
SELtM İLERİ
EdebiyatımızıKavramak
'Çağdaş' edebiyatımızı kavramak, desem, evet,
daha doğru olacak.
Yıllar önce, Behçet Necatigil'e soruluyor.
"Bugünkü yazarlan da yansıtması bakımından
edebiyat tarihi çalışmalannı yeterli buiuyormusu-
nuz?"
Necatigil'in yanıtı şöyle:
"Yazarlar üzerine, yeni kitaplar çıktıkça, dergi-
lerde, gazetelerde dağınık değerlendirmeler gö-
rülüyor. Toplu, geniş, hakim kitaplar yok. Doyuru-
cu monografıler yok. El kitapları var sadece. Ha-
zıriayıcılann uzun zaman yatınmı isteyen araştır-
malara vakitleri de yok. Birçok yeni yayına yetiş-
mek fetaşjndan belli bir konu üzerinde rahat ve sa-
btriı çalışmak kolay değil. Tarih, her şey bittikten
sonra başlarmış, ondan mı nedir, bugünün yazar-
lannı yetkiyle içine alacak bir edebiyat tarihi yazıl-
mıyor nedense. Cesaret ve feragat işi bu.
Bir de şu var: Edebiyat tarihi son sözlerini söy-
lemişlere uzaktan bakıştır. birhatıra deftendir ade-
ta. Sel sulanndaki adam, kıyıdakı adam gıbı, aya-
ğı sağlam toprakta olan adam gibi çıplak gözle gö-
remez durumu ve kendisıni. Tarih olmasın ister-
se; bir şeyler yetiştirmek isteyen çiftçi, kendi taş-
lı tarlasını çapalamaya bakar."
Edebiyat sevgisi, kıtap okuma tutkusu elbette
yetişme dönemlerimizde filizlenir. Bazan, pek en-
der, bol kitaplı bir ev, şiire, romana düşkün anne-
baba. Tarih kitaplarına vurgun bir yaşlı büyük. Bir
itki... Ama çokluk, okul sıralan.
Lise son sınıftaki Türk Dili ve Edebiyatı kitabtmı-
zın yazarı, Nihad Sami Banariı'ydı. O zamanlar
keskin solcu geçindiğımizden, Banaıiı'yı 'gerici',
kitabını okunmaya değmez bulduk.
Milfi Eğitim Bakanlığı'nın bu ders yılında okutu-
lacak kitabını baştan sonataradıktan sonra, Nihad
Sami Banarif ya ne kadar haksızlık ettığimi bir kez
daha anladım. Edebiyat artık hazın bir 'şey' ol-
muş... Günümüz insanları edebıyatsız yaşamaya
mahkûm edilmiş. Andığım kitap, içler acısı!
Bir edebiyat tarihi... Ama. edebiyatımızı 'sevdi-
recek' bir edebiyat tarihi. Şeyh Galib'in 'yenilik'
arayışıyla başlayıp, hiç olmazsa, elli doğumlulara
kadar uzanacak. Yitip gitmiş nice güzelliği günde-
me getirmenin yollannı arayacak. Kolay çaba de-
Sonra, yazılsa bile, kime ulaşacak kitap?! Gü-
nümüzün çok az sayıdaki 'nas' okuru, edebiyatı-
mızı, hele çağdaş edebiyatımızı zaten okumuş,
benimsemiş. Moda yazarlann ardını kovalayan,
tırnak içi okuriarı, yürüdükleri yoldan geri döndür-
mek handiyse imkânsız. Yetişmekte olan genç in-
sana, çağdaş edebiyatımızı sevdirebilmek içınse,
bütün kapılar öğretim alanında kapatılmış.
Fethi Naci, Gerçek Yayınevi, kültür hayatımıza
katkı denebilecek "100 Soruda" dizisinde. öğret-
menim Rauf Mutluay'ın XIX. Yüzyıl Türk Edebi-
yatı çalışmasına da yer vermişti. Rahmetli öğret-
menim, "Selim lleri'ye herzamanki güzel umut-
larla sevgi..." diye imzalamış eserini, yıllardan 1970.
Içim titreyerek okudum. Bu kitap her zaman eli-
min altındadır. Rauf Mutluay'ın -yargılanna söıdü-
ğü sözcüğüne katılalım katılmayalım- derin eme-
ğine, geniş görüngesine, bilgi birikimine büyük
saygı duyuyorum.
Sonra. 2000 yılının eşiğinde. MEB 'markalı' bir
ders kitabı. Halide Edib-Adıvar a şöyle bir uğra-
yarak noktalanıyor. Ama ne sığ yaklaşımla!
Bırakın çağdaş edebiyatımızı; Halide Edib-Adı-
var'lar bile çoktan enkaz altında bırakılmışlar.
Ustamız Behçet Necatıgil çok şükür bugünleri
görmedi. Ne dergilerde, ne gazetelerde dişe do-
kunur tek bir 'kitap tanıtma yazısı'. Öyle ya, eski-
den kitap tanıtma yazıları yazılırdı: bunları yazan-
lar kitaplan okurlar, bunların yazılabilmesi için za-
mana ihtıyaç duyulurdu. Şimdinin yayın organları
'arka kapak yazılan'y\a idare ediyor, geçinip gidi-
yor.
Âkif'i yobaz, Tevfik Fikret'i zındık, Nâzım Hik-
met'i vatan hainı, 'Necip Faz.il ı gerici kimlikleri-
ne oturtan karşıt -ve saplantılı- zihniyetlerden bi-
le, gelecek için bir şeyler ummak mümkündür.
Karşıt uçlar senteze yol alır. Ne var ki, koskoca bir
edebiyatı, çağdaş edebiyatımızı unutturan, yok
etmeye yeltenen zıhniyet sadece korku salıyor.
Takvimde lz Bırakan:
"Eyvah o rüzgâr geçti I Gül geçti ve nevbahar
geçti", Şeyh Galib.
Gençlerden 'Tutku
ve Yeni Dalea'
Kültür Servisi - Marmara
Oniversitesı Güzel Sanatlar
Fakültesi, küratörlüğünü Paolo
Colombo'nun üstlendiği 6.
Uluslararası istanbul
Bienali'nin *Tutku ve Dalga'
olarak belırlenen temasıyla
ilintili olarak bir sergi
gerçekleştiriyor. 'Tutku ve
Yeni Dalga' başlığı altında
gerçekleştirilen sergi, 'yeni'
sözcüğünden anlaşılacağı
üzere genç sanatçılann
yapıtlannı buluşturuyor
sanatseverlerle. Sergi,
1 Ekim-1 Kasım günleri
arasmda Marmara
Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi'nin Acıbadem
Karnpüsu'nda yer alan yedi
sanat galensinde
görülebilecek.
60 sanatçınm farklı
tekniklerde yarattığı
yapıtlann yer aldığı serginin
ıçeriğını. istanbul Bienali'nin
küratörü Paolo Colombo
oluşturdu. "TutkuveYeni
Dalga'da yer alan yapıtlarda
bireysel kimlikler ifade alanı
buluyor, yaratıcı ataklar
gündeme gelıyor.
Genç kuşak, anlatım
sınırlarını teknik boyutlarıyla
birlikte sorguluyor.
Sorgulamanın ulaştığı
boyutlar ise bir 'yüzieşme'
ortamı yaratıyor. MÜGSF son
sınıf öğrencilerinin
projelerinın bir bölümü de yer
alıyor sergide.
Marmara Üniversitesi Güzel
Sanatlar Fakültesi, geçen yaz
Eczacıbaşı Vitra ile birlikte,
sanat ortamını doğudaki
illerimize de taşıyabilmek için
SANAT-TTR projesini
gerçekleştirmişti. Bu proje
çerçevesinde Türk resim
sanatına katkı sağlayan önemli
isimlerin yapıtlannı doğudaki
sanatseverlerle buluşturmuştu.
Bu kez, etkinliklerini deprem
bölgelerinde yaygınlaştırarak
bu bölgede yaşayan insanlan
normal hayata döndürmek ve
onlara yaşama sevinci
verebılmek için 'Sanat Çadn-'
projesi ile deprem bölgesine
gidiyor. Kültür Bakanlığı ve
Yeğin Holding'in destek
verdiği proje, gönüllü
katılımcılarla gerçekleşecek.
tzmit'te oluşturulacak olan
merkez çadırda 'oyun' eksenli
yaratıcı resim ve tasanm
çalışmalan gerçeklestirilecek,
video filmleri gösterilecek.
Diğer deprem bölgelerine de
günlük turlar düzenlenerek bu
etkinliğin yaygınlaşması
sağlanacak. Marmara
Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi: Küçük Çamlıca
Acıbadem Caddesi Kadıköy
Tel.(0216)326 26 67
Karikatürcûler
Destekleriyle
D«rn«ği
Katılım Koşulları
Yanşma Konusu- "Makina v* İman" dır
Yartşma amatör, profesyonel tum çızertere açiklır
Teknik serbesttir Yaprtlann kağıt boyutu A3 veya A4
oiçülerınde otmalıdır
Yaprtlar daha once herhangı bir yart^mada ödûl
aimamrş ve yayintanmamış olmalıdır.
Yanşmaya en fazia uç yapıtla katılınabtHr.
Yanşmacılar yaprtla btriikte bir fotoğraf ve kısa
ozgeçrmş göndenlmehdır
Yaprtlann arka yûzûnde çszerm ad(, soyadı, telefon
ve adresı beltrtilmetıdır
Sergİlenmeye değer görûlen karikatürler bıf
albumde veya tâkvımde toplanarak tum katılımotara
gonderüecektır
9 Kankaturienn son tesltm tanhı 19 Kasım 1999 Cuma
gunu saat 18 00'e kadardır Yapıtlar bu tarthe kadar
Mâkina MüHendİsl«ri Odast İzmir Şub«i
(Karikatur Yvışması) Atatürk Cad. No: 422 K:5-6
35220 Alsancak - İZMİR adresıne elden vçya posta
yo'uyis ulaştınlabılır
10 Postadakı gecikmeler dikkate alınmayacaktır
11. Yarışmada odui alan, sergılenmeye d«ğer görûlen,
katalog veya takvımde yer verılen yaprtlar ıade
editmeyecektır MMO izmır Şubesi yanşmaya katılan
8
yaprtlann hepsın- veya bır bolumünû tavım,
kartpostal basımlarmda kullanabtteceictır
12 Seçio Kurul 22 Kasım 1999 Pazartesı gunu
degertendirme yapacaktır. Sonuçlar 13 Aralık 1999
Paıaftesr gunu sergı açılışı ve odül töreninde
kamuoyurva açıklanacaktır
13 Yanşmaya katılanlaf koşulları kabul etmiş sayıhHar
H OduHer
BMtdMı
tkindKk
Oçüncûlük
Mansiyon
tamtyon
Mansiyon
250.000.000. TL
150.000.000. TL
100.000.000. TL
75.000.000. TL.
75.000.000. TL.
75.000.000. TL
KARİKATUR YARIŞMASI SEÇİCİ KURULU
Tan ORAL IKankaturıst)
C«m KOÇ I Kankatürculef Demeğı İzmır Temsılcisı)
Cumhur ERTEKİN [Kankatürist)
Mümin DURMAZ ıKankatünst)
Tufan ARKAYIN (M.mar Karıkatunst)
Y\»uf AKINCI (Kankatürıst)
Oğııı İNCEOÖLU «MMO İzmif Şube Y K. Uy«»)
Bilgi
Mükina Mûhendislcri Oda
: 0.232.463 41 98 / 120 144 - 110
ir Şub«si Atatürk Cad. No: 422 K:S-6 Alsancak İZMİR