Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 28EYLUL1999SAJJ
O L A Y L A R \hj O O K U Ş L J j J K [email protected]
Yargıda Yargıtay Sorunu... I V .
Prof. Dr. Ahmet KILIÇOĞLU Ankara Üni. Hukuk Fakültesi
Oğretim Üyesi
H
ukuk sistemimizde adli -
idari yargı aynmında, Yar-
gıtay, adliye mahkemele-
rince verilen temyiz yolu
açık kararlan denetleye-
rek. ülkede hukuk birliği-
ni ve hukukun eşit uygulanmasım sağla-
yan bir yüksek mahkemedir. Adü yargı-
nın. uyuşmazlıkların en yaygın olduğu
bir alan olması nedeniyle Yargıtay" ın top-
lumsal yaşantınuzda oldukça önemli bir
yen olduğu açıktır. Adalet ve hak arayan-
lann Yargıtay dışında başvurabilecekleri
başka bir organ yoktur.
Bir başka anlatımla Yargıtay. hakkın
gerçekleşmesınde son sözü söyleyen ve
bu nedenle sözüne güvenilmesi gereken
bir kurumdur. Bu işlevini yerine getire-
mediği takdirde ülkedetoplumsal banşın
ve hukuka saygının sağlanması düşünü-
lemez. Aneak ne yazık ki son yıllarda
Yargıtay'daki kadrolaşma ve çalışma bi-
çirra. kurumu bu işlevinden oldukça uzak-
laştırmıştır.
Üye seçimleri
Yargıtay"ın kendisinden beklenen işle-
\i yenne getirebilmesı, mesleklerinde uz-
manlaşmış başanlı üyelere sahip olmasi-
nı gerektirir.
Yargıtay üyelerinin seçimi Hâkimler
ve Savcüar Yüksek Kurulu Kanunu'na gö-
re bu kurul tarafindan yapılmaktadır. Ana-
yasa gereğince kurul üyelerinin üçü Yar-
gıtay'dan. ikisi Danıştay'dan seçilmekte,
adalet bakanı \e müsteşan ise kurulda
doğal üye olarak yer almaktadır.
Yargıtay Kanunu'nun 29. maddesi, Yar-
gıtay üyesı seçilebilme koşullannı belir-
lerken "en az ûç yıl süre ik başanh görev
yapnuş" olma koşuluna yer vermiştir.
Yargıtay üyelerini de seçme yetkisiyle
donatılmış olan Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu, bünyesi ve uygulamala-
nyla yargı bağımsızlığıru yoİc ettiği için
şıddetle eleştirilmektedir. Kurulun, Yar-
gıtay üyesi seçımlerinde de bugüne kadar-
ki karar ve uygulamalan. bu eleştirileri faz-
lasıyla hak ettiğini ortaya koymuştur.
Yargıtay Kanunu'nun, üye seçilebilme
koşulu olarak "en az üç yıl süre ik başa-
rüı görev yapma" öğesi bugüne kadar bu
kurulda uygulama görememiştir. Seçim-
lerde. bazen siyasal kanallardan adalet
bakanı ve mûsteşanna ulaşabilme başa-
nnın ölçüsü olmuş; bazen de bakanlıkta
yıllarca çalışmış ve hâkimlik mesleğiyle
ilgisini kesmiş üstdüzeybürokratlann, si-
yasal nedenlerle görevlerinden alınabil-
mesinde Yargıtay üyeliği pazarlık konu-
su yapılmıştır. Bu uygulamanın sonucu,
yargıçlık mesleğiyle ilgili uygulamadan
kopmuş bürokratlarmahkemelerin verdik-
leri kararlan denetleyip. ülkede hukuk
birliğini sağlama görevine getirilebilmiş-
lerdir.
Kurulun Yaıgıtay ve Danıştay'dan ge-
len üyelerinin tercihlerinde de sağduyu-
lubazı üyelerin karşı mücadelelerinekar-
şın, tamamen kulis faaliyetleri ve subjek-
tif ölçüler etkili olmuştur. Kurulun bugü-
ne kadarki tarihçesi, eşini Danıştay üye-
liğine, belirli gruplann önerdiklerini Yar-
gıtay üyeliğine seçtiren kurul üyesi ör-
nekleriyle doludur.
Bu ömeklerin özellikle düşündürûcü
yanı. yargı bağımsızlıgına en büyük en-
gel olarak gösterilen adalet bakanı ve
müsteşannın Hâkimler ve Savcılar Yük-
sek Kurulu"ndan çıkanlması halinde, bu
kurula seçilen yüksek mahkeme üyeleri-
nin hiçbir objektif ölçüye dayanmayan
bu tür tercih ve kararlannın nasıl önüne
geçilebüeceğidir.
Kurulun, üye seçimi dışında, hâkimle-
rin ve savcılann yükselme ve atanmala-
nnda aldığı kararlarda da uygulanan öl-
çüler ve yöntemler aynıdır.
Senelerden beri başanlı hizmetler ver-
mesine karşuı bir türlü sulh yargıçlığın-
dan asliye yargıçlığına, buradan ağır ce-
za ya da ticaret mahkemesi başkanhğına
getirilemeyen yargıçlar dururken, kısa bir
süre sulh yargıçhğında hıtulup. daha son-
ra asliyeyargıçhğma getirilen, buradan da
kıdemli ve yetenekli meslektaşlannı sol-
layarak Yargıtay üyeliğine kadar yüksel-
tilebilen yargıçlann sayısız ömekleri var-
dır.
Iş yükû sorunu
Yargıtay'da insan gücûnden kaynakla-
nan sorunlar, mahkemelerde yargıç ve
savcı kadrolannda nicelik ve nitelik kay-
bı, çelişik ve hukuk dışı kararlann veril-
mesi. davalann uzamasııun önemli etken-
leri olmuştur. Bu durum Yargıtay'a her ge-
çen yıl giderek sayısı artan dosya akışı-
na, iş yükünün artmasına ve iş birikimi-
ne neden olmuştur. Yargıtay'da bu biriki-
min çözüm yöntemi olarak, belirli zaman
aralıklanyla yeni dairelerin kurulmasına
karşm, sağlıklı çalışma olanağı ortadan
kalkmış, aynı konulardadaireler arası iç-
tihat farklılıklan doğmuş, yargıya işi dü-
şenler bu kurumdan yakınırduruma gei-
mişlerdir.
Bu yakınmanın hakh cedenlerinden bi-
ri de Yargitay'daki yoğun iş yükûne kar-
şın sınırlı çalışma takvimidir.
Yargıtay'da yasal adli ara verme; yıl
sonlannda dosya devri adı altında uygu-
lamanın yarattığı fiili adli ara verme; ta-
til günleri; kurul ve seçım çalışmalann-
da yitirilen süreler dışında, en iyimser bir
hesapla net çalışma zamanı yılda 184 gün-
dür. Dosyalar her dairede bir başkan ve
dört üye olmak üzere beş üye taramdan
incelenmektedir.
Bu çalışmakoşullan karşısında bir üye-
nin bir dosyaya ayırabildiği zamanla il-
gili burada birkaç çarpıcı örnek vermek
istiyorum: Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nde
1993 yıhnda 24.069 adet; 1998 yılında
13.805; Yargıtay Başkanı Sayın SamiSd-
çnk"un uzun yıllar üyelik ve başkanhğı-
ru yaptığı 4. Ceza Dairesi'nde 1993 yılın-
da 9.102; 1998 yıhnda ise 12.517 dosya
karara bağlanmıştir. Buna göre bir üye-
nin bir dosyaya ayırdığı zaman 3. Hukuk
Dairesi'nde 1993'teyaklaşık2.5; 1998 yı-
hnda 4.5; 4. Ceza Dairesi'nde 1993'te 7;
1998'de 5 dakika civanndadır. Daireler-
de dosyalann tetkik hâkimleri de bulun-
duğu ve dosyalan inceleyip özetledikle-
ri savunması da asla bu gerçeği değişti-
remez. Zira dosyalan karara bağlayanlar
tetkik hâkimleri değil, üyelerdir.
Yasalanmızın, bir hâkımin verdiği ka-
ran, Yargıtay'da beş hâkimin incelemesi-
ne ilişkin düzenlemesi, hakkını arayan
vatandaşa bu son kapıdabir hukuksal gü-
vence sağlamasıdır.
Bu tablo Yargıtay'ın. vatandaşa bu gü-
venceyi sağlamaktan uzaklaştınldığını
ortayakoymaktadır. Karan denetleme gö-
revinde olan üyelerin, dava dosyalannı
incelemeden duruşmalara çıktıklan, da-
ire içinde bir ya da ikişer üyeden oluştu-
rulan heyetlerin verdikleri kararlan imza-
ladıklan, bir dosyaya ancak dakıkalaria öl-
çülebilen zaman ayırabildikleri bir sis-
temde, Yargıtay'ın kendisinden beklenen
bu işlevi yerine getinnesi düşünülemez.
Nitekim bu çalışma biçimi ve yoğun iş yü-
künün bir sonucu olarak dosyalan takip-
te gerek hukuksal, gerekse üyelerin bir-
birini kontrol olanaklan ortadan kalk-
makta. bunun sonucu olarak da Yargı-
tay'da zaman zaman yolsuzluk. usulsüz-
lük, hukuk dışılık iddialan ortaya atıl-
makta; bir dairedeki yetkilinin, önemli
bir dava dosyasmı daire üyelerinin tartış-
masına ve görüşlerine sunmadan, görü-
şülmüş gibi karara bağlayıp, yoğun iş yü-
kü altında bunu fark edemeyen daire üye-
lerine imza ettirip dosyasını mahkemesi-
ne gönderdiği; bir ceza davaslnda. bir par-
ti liderini kurtarmak için, bir hukuk prp-
fesörünün yönettiği bir ekibin girişimle-
ri sonucu mahkemenin karanna, usul ku-
rallanna aykın bir şekilde bircümlenin ek-
lendiği; aynı ekibin Yargıtay'da iş takip-
çiliğı yapıp sonuç elde ettiği gazete say-
falanna ve televizyon ekranlanna konu ol-
makta; yasal dayanaktan ve bilimsellik-
ten uzak onama kararlan, yargıçlan ve
davanın taraflannı şaşırtan bozma karar-
lan verilebilmekte; temyiz istemi üzeri-
ne verilen karardan kısa bir süre sonra
karar düzeltme aşamasında tam tersi ge-
rekçelerle taraflar için güven vermeyen
farklı hükümler kurulabümektedır. Kuş-
kusuzbuithamlar, iddialarve kuşkular Yar-
gıtay bünyesi içinde sağduyu sahibi üye-
leri de derinden üzmekte, bu sorunlann
aşılması yönünde çözüm yollan önerilmek-
tedir.
Soouç: Yargının bir kısım sorunlanna
bir çözüm olarak üst (isrinaf) mahkeme-
lerinin kurulmasmın düşünüldügü bugün-
lerde, öncelikle bu kadarağır sorunlar al-
tında bulunan Yargıtay'ın sağlıklı bir ça-
lışma ortamına kavuşturulması zorunlu-
dur.
Buçatının altında yapılan yargı yılı açı-
hşlannda, bu sorunlann ve çözüm öneri-
lerinin dile getirilmesi gerekirken, Fran-
sız demokrası ve cumhuriyetinin eleşti-
rildiği. din okullannın ve Diyanet'in ser-
best bırakılmaması nedeniyle TC'nin te-
okratik yapıda olduğu gibi sorunlann ele
alınması. Yargıtay'ın sorunlannın ne ka-
dar ağır olduğunu ortaya koymaktadır.
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Eylül Biterken..
Bir buçuk mılyon verip bir tomar gazete aldım.
Kıyıda bir kahve içip daldım okumaya.. Kimi otuz,
kimi elli, kimi yirmi beş!.. Kuruş diyeceğim, ama
bugünün kuşaklan 'kuruş'nedir, bilmezler, 'bin"\&-
ri, 'milyon 'lan, hatta Vn/Vyar'ları, 'fri/yon'lantanır-
laronlar!..
Kuruş, kırk paraydı.. 'Para 'nın gerçekte para
olduğu o eski günlere gitmemek için kendimi zor
tuttum. Işte Gökova Körfezi uzanıyor önümde...
Koca koca dalgalar gelip kumsalı yalıyor. Bu son
eylül günlerinin tadını çıkaran dost arkadaş de-
nizde... Kalkıpsuyagirsemmi, yoksaşuucuzga-
zeteleri bir kez olsun kanştırsam mı? Okusam, di-
yemiyorum; ne yazdıklarını, yazabileceklerini bi-
liyorum!
Savaş yıllanydı. Kumkapı'lar, Yenikapı'lar biz
gençlerin sevdikleri yerlerdi. Sandala binip açıl-
mak, kıyı kahvelerinde gazoz içmek, paran varsa
bir içkili yerde oturup kafa çekmek; Aksaray'dan
denize doğru uzanan ağaçlı yolda gezinmek, bir
sevgiliyi beklermişçesine vakit öldürmek; kapı-
mıza dayanmış Alman ordulannın üstünüze sal-
dınp saldırmayacaklannı düşünmek; genç yaşımız-
da bir savaşta yok olup olmayacağımızı (tıpkı 1915
kuşağının Çanakkale'de harcanması gibi...) anım-
sayıp dertlenmek!..
'Halk' adli bir gazete çıkardı o 4O'lı yıllarda, bir
kuruştu. Tek yapraklı... Haberler verirdi, tefrikala-
n vardı, bayağı gazete işte! Şimdilerde otuz, kırk,
elli bin liraya satılan gazetelere eşdeğerdi o yılla-
nn bir kuruşu, ya da beş kuruşu! Bugün bir çiko-
lata, bir sinema bileti, milyondan aşağı mı? Oysa
40'larda sinema yirmi beş kuruştu, çikolata da en
iyisinden, beş kuruş!..
Bir masal mı anlatıyorum, bilmem! Yaşananlar
masal olur mu? Iki binli yılların insanlannı bütün
bunlann masal değil, gerçek olduğuna nasıl inan-
dırabilirsiniz? Iki bin liraya Fatih'te dört odalı ev
almak, kırk elli liraya Laleli'de daire kiralamak; bir
tek liraya güzel bir lokantada ögle yemeği yemek,
beş kuruşa 'Cumhuriyeti alıp okumak; elli kuru-
şa Remzi Kitabevi'nin beyaz kapaklı çeviri roman-
larını, Gorki'leri, France'ları, Duhamel'leri oku-
mak, Inkılap Kitabevi'nin Semih Lûtfü'nün yirmi
beş kuruşluk kitaplarını elde edebilmek...
Geçen sabah denize dalıp giderken bir bir gö-
zümün önünden geçti o çocukluk, ilkgençlik gün-
leri!.. llkyazılanmı Türkiye yayınevinin dergilerine
iki buçuk liraya sattığım günler! Cumhuriyet Alt-
nı'nın dokuz lira olduğu, enflasyon diye bir söz-
cüğün daha ortaya çıkmadığı; bir buçuk kuruşa
simit alıp yediğim günler...
Eylül sonu! Ister istemez bir hüzün doluyor.Do-
ğa depremleri, toplum depremleri, siyasa deprem-
leri içinde kolaysa dalıp git eskinin özlemine! Her
şey bizi uyarıyor. Aklınızı başınıza alın, gerçekler-
den kopmayın! Bakarsın, yine yer gök sarsılır, ma-
sanın altına mı girersin, buzdolabının yanına mı,
yoksa koltuğunda oturup olacaklan mı beklersin,
size kalmış!..
Arkadaşım gazeteleri kanştırıyor, okunacak ya-
zı arıyor! Ben bulamadım. Bol bol spor var, sekiz
on sayfa; bilmece bulmaca var, iri iri başlıklar, çıp-
lak kızlar var! Yetmez mi otuz bin liraya, daha ne
olsun! Bu parayla dosya kâğıdı bile alamazmış-
sınız, koca koca patronlar 'halk okusun' diye za-
ranna gazete çıkanyortarmış. Bilmem, kim inanır
bu boş sözlere...
Eylül bitti işte! Iki gün kaldı güzün bütün görke-
miyle gelmesine... Yahya Kemal'i anımsamamak
olur mu?
"Günler kısaldı. Kanlıca'nın ihtiyarları
Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharlan."
Şu hatırlamak, anımsamak da olmasa!..
Kara Delik Göründü!
Dr.A.AlperAKÇAM
B
ir ay öncesine değin "kara defik" tar-
tışması vardı ülkemizde. Sosyal gü-
venlik kuruluşlan, özellikle de otuz
milyonun üstünde insanımıza hiz-
met veren Sosyal Sigortalar Kuru-
mu tartışılıyordu. Ulkeyi yöneten
politikacılanmız, IMF'den aldıklan yönergeler
doğrultusunda bütçeden kaynak ayırmak zorun-
da kaldıklan halk saghğı ve sosyal güvenlikle ilgifi
kuruluşlan "kandefik" olarak tanımlıyordu. Bü-
yüklüğü 27.3 katrilyon olan 1999 bütçesinde, sos-
yal güvenlik kuruluşlanna, çoğunluğu Emekli
Sandığı'na olmak üzere 2 katrilyon 450 trilyon li-
ra aktanlıyordu; ülkemizi yöneten politıkacılar ve
onlann akıl babası, uluslararası sermaye temsilci-
lerinin boyalı basında, tekel sözcüsü televizyon-
lardaki yaygaralan kulaklan sagır ediyotdu; bu
delik kapatılmalıydı! Özellikle de SSK özelleşti-
rilmeliydi! Bu karmaşa içinde boyalı basında ar-
kası olmadığından sesleri çok güçlü çıkmayan ba-
zılannın itirazlan duyulmaya başlandı; "Durnnba-
kabm! tauvdetik diyetammlad^ğtnEsasyal güven-
lik kuruluşlan bu ülkede 45 mfl>t>n insanın sağb-
ğı vesosyalgüvenfiği için uğraşıyoıiar, bütçeden al-
dıklan azbile! Aynı bütçedefaizgeri ödemderi için
103 kataüyon aynfayor. bunu neden gönnüyorsu-
nuz? Ülke bütcesinin iicte birden çoğunu, banka-
larda, şirket kasalannda yuvalannuş, devletten al-
dığı kredlerie devlete borç veren bir avuç paraba-
bası götürüyor, asd kara deHk budur! B« tefeaB-
ğe son verin! Mfllet parasnia mületisoyanlara dur
deyin!"
Ve bir gece yansı karanlıklar içinden gelen kor-
kunç sesleıie sallandık. On beş binin üstünde ca-
nımızı yıkıntılann arasında yitirdik! On binlerce-
si yaralandı, yüz binlercesi evsiz, yurtsuz kaldı, mil-
yonlarcası perişan oldu, iş yerinden, ekmek kapi-
sından oldu... Ve o sarsıntının arkasindan başka baş-
ka, türlü türlü kara delikler çıktı ortaya!
Çoğunluğu siyasal partılenn yönebmindeyer al-
Bu rakamlar
dikkate değer!
Çünkü, Bekolar peşin fiyatına çok uygun
taksitlerle...
Çamaşır Makineleri
1+7 taksitle, aydal
Bulasık Makineleri
1+5 taksitle
Televizyonlar TL'den başlayan
Üstelik eski süpürgenizi
10.000.000
TL'ye sayıyor, yerine yenisini veriyoruz.
TÜRK ŞtLAHLI KUVVETLERİNİ
GÜÇLENDİRME VAKFI
M4DDİ VE MANX\1 KATKILARINDAN DOLAY1 YtCE TÜRK
MtLLETİNE ŞÜKRAN VE SAYGILARIM SUNİAR.
VAKFIN BANKA BAĞIŞ HESAP MJMARALARI
TÜRK LİRAS1
T. C. Zıraat Bankası Yeıuşehır .\nkara Şubesı 5*49^ no'lu hesap
T. U bankası Yenişehır Ankara Şubesı 66606 no'lu hesap
Yakıflar Bankası Kavaklıdere Ankara Şubesı 2828491
KOÇFİNANS AVANTAJLARIYLA
OCHTIIZ toın>o
OAHİtMA HATT1
0S092I1 15 15
@*
Bir dünya
mış, tanm alanlannı, deniz kıyılanra yagmalayan,
insanlan canlı canlı tabutlara sokan yapsatçılan gör-
dük! Uyduruk yapılara, betonlaşmaya, doğa kıyı-
mınaparasal ve siyasal çıkariçin gözyummuş, hat-
ta kışkırtmış yerel yöneticileri gördük.
ölümün, yıkımın kol gezdiği, ordu dışında res-
mi görevli yöneticilerin pek görülemediği dep-
rem bölgelerinde, karmaşa egemendi. Yaralılann
taşınabilmesi, kurtarma çalışmalannın yapılabil-
mesi çok zordu. Otomobillerin park ettiği sokak-
lara girilemiyor, kalabalıklann sardığı yıkıntılara
gûçlükle ulaşıhyordu.
Gerici politıkacılar, ordu düşmanı din bezirgân-
lan ve çeteciler o denli egemendi ki ülkede kar-
maşaya engel olabilecek "Otaganüstü Hal Uygu-
faunas!" bile yapılamadı •Demokratikvesvl'' ol-
malıydık ya! Komşumuz Yunanistan'ın daha kü-
çük birdepremde duraksamadan orduya yetki ver-
mesi bile utandırmadı bizi.
Ve deprem alanlanndaZonguldak'tan gelmiş yüz-
leri kömür karası ak elli maden işçileri daldı yı-
kınalann arasına, bize düşrnan diye tanıtılan ak yü-
rekli kornşulannuzkoştuyar-
dımımıza, boyalı basının en
çok uğraştığı, yerden yere
\-urdugu kamu sağhk çah-
şanlan gecelerini gündüzle-
rine katıp koşturdular. sıcak
kucaklanyla taşıdılar yara-
lılan...
Daha yaralanmızı sarma-
dan "Vatan, Din, tman" üs-
tüne nutuklar atan politika-
cılanmızın, ülkenin en gü-
zel deniz kıyılannı, tanm
alanlannı yağmalamış yap-
satçılara telefonlarla onanm
ihalelerini verdiklerini, dev-
let tahvil ve bonolannda fa-
izi 8 puan arttırdıklannı gör-
dük! Ölümler tefeci kârlan-
nı arttınyordudemekki! Ya-
pılann altında kalanlara, ma-
den işçilerine, sağlıkçalışan-
lanna, düşman diye tanıtılan
iyi yürekli insanlara yıkım
demek olan deprem, firsatçı
politikacılar ve temsil ettik-
leri hırsız tayfası için bay-
ram demek oluyordu! Delik-
ler, kara delikler üst üste çı-
kıyordu!
"Yüzyıhn en bû>^k yıkt-
ım" olarak tanımlanan dep-
remde yitirdiklerimizin iki
katını yitiriyorduk her yıl tra-
fik kazalannda; lzmit'te, de-
niz kıyısmdaki bir fidanlı-
ğın birotomobil tekeline be-
delsiz devrine karşı çıkanla-
ra köpüren, "Orayı vermez-
lerse ben köşkün bahcesini
v^ririm" sözüyle hukuğa ve
demokrasıye bağlılığını gös-
terenleren yetkili yerlerimiz-
deydiler...
Depremin yaralannı sar-
malıydık. Can yıkımı karşı-
lanamazdı, ama mal yıkımı-
nın onanmı için gereken pa-
ra yaklaşık 5 katrilyon do-
laylanndaydı. Bu sayı (ra-
kam) iç borç ödememizin
tam yansı kadardı! Tefeci-
lerimiz heT yıl olduğu gibi
devletten yüzde yüz kâr ala-
caklanna, çalısanlara hak gö-
rülen yıllıİc zam kadar, yüz-
de elli kâralacak olsalar, dep-
remin mal yıkımı karşılana-
biliyordu! Ama bunlar, özve-
ri denen sözcüğü hiç tanı-
mazlardı!
Sağlıklan ve sosyal gü-
venlikleri "kara defik" diye
tanımlanan çalışkan ve yok-
sul insanlanmız koşmahydı
gene yardıma!
Kara delik, kara delik üs-
tüneydi ve biz daha çok ka-
ra deliğe düşecek; daha çok
canımızı yitirecektik! Ak el-
lerimizin ve ak yüreklerimi-
zin değerini bilrneyi, biraraya
gelmeyi, örgütlenmeyi,
markası yaşama katılmayı, ülkede
egemen olabilmeyi öğ-
renemedikten sonra!
PENCERE
Avrupairnın Köhnemiş
Hesapları...
Osmanlı'nın çöküş yıllannda 'Düvel-i Muazza-
ma' denince Avrupa'nın büyük devietleri anlaşı-
lırdı. ABD dünyanın bu yanm küresinde daha
sahneye giımemişti. 'Büyük Devletler' Osman-
lı'nın defterini dürmek amacında çakışıyor, ama,
sıra imparatortuğu paylaşmaya gelince çatışıyor-
lardı.
Babıâli'deki Osmanlı paşalan da bu çelişkiier-
den yararlanıyorlardı.
'Diplomasi' dedikleri marifetti bu...
Bugün durum biraz değişik..
ABD 'SüperGüç'..
Ve AB kuruldu.
Türkiye AB'ye karşı ABD'nin desteğini ne ölçü-
de kullanabilir?..
•
Bir ansiklopediyi açın, Batı uygarlığının kullan-
dığı çoğu kavramı dile getiren sözcüklerin köke-
ninde eski Yunanca'yı bulursunuz; Avrupalı, okul-
dan başlayarak Grek uygariığına aşılanıyor.
Bizim sicilimiz ise Avrupalı'nın tarihsel bilincin-
de bozuktur.
Bugün Avrupalı bizden ne istiyor?..
Oyun açık ve seçik:
Avrupa Türkiye'yi dışlıyor; Kıbns'ı -Yunanistan
gibi- içliyor. Atina, pazarlığını bu eksene oturtu-
yor. Kıbns Cumhuriyeti AB'ye alınacak, Türkiye
Cumhuriyeti bekleme odasına...
Kaç yılına dek bekleyeceğiz?..
Belli değil.
Avrupalı kendine göre haklı..
Diyor ki:
- 65 milyonluk Anadolu, Avrupa Parlamento-
su'nda en kalabalık grubu oluşturmaz mı?.. Kişi
başına 3 bin dolarlık geliri, yüzde 2 yıllık nüfus
artışıyta bu yoksul Müslüman ülkeyi başıma be-
/â mı alacağım?..
Avrupalı haklı; ama iş burada bitmiyor.
•
Anadolu'da 30 bin cana malolan etnik savaşın
arkasından kimler çıktı?.. PKK'nin Apo'suna
destek verenler, suçüstü yakalanmadılar mı?..
Güney Kıbns'ı Avrupa Birliği'ne katmak, Gü-
neydoğu Anadolu'yu Türkiye Cumhuriyeti'nden
ayırmak planlamasını tezgâhlayan güçlerin öykü-
sünü, gelecekte tarih kitapları yazacaklar.
Peki, Yunanistan ile Kıbns, diyelim ki, Avrupa
Birliği'nde buluştular.
Türkiye dışarda kaldı.
Ne olacak?..
•
2000'e 3.5 ay kala her sabah dünya Avras-
ya'da kuruluyor.
Avrupa merkezli dünya göçtü.
Gezegenimizin en zengin petrol ve doğalgaz
kaynaklan Orta Asya coğrafyasında toplanmış.
Türkiye Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasya üçge-
ninin tam ortasında, Amerika'nın Avrasya'ya dö-
nük tasanmlannın merkezinde yer alryor.
Kıbns'ı AB'ye katıp, Yunanistan'la birleştirerek
Türkiye'yi dışlayan bir Avrupa Birliği'nin neler ka-
zanıp neler kaybedeceğinin hesabı, bizden çok
Batı'dayapılmalı...
•
Türkiye Avrupa Birliği'nin sınır ülkesi..
Avrasya coğrafyasının merkezi!..
Orta Asya'ya doğru yeni 'Ipek Yolu'yine Türki-
ye'den geçiyor.
Türkiye için 'yıldızın pariadığı an'\ göımek,
'devlet adamlığı' sorunudur.
VEFAT
Ege Bölgesi Veleriner Em. Başmüdur mertıum Ahmet
Rifat Haznedaroğlu ve merhume Naciye
Haznedaroğlu'nun evtatlan; Hasan ve merhume
Semiha Eren'in damatian; Av. Erdoğan Haznedaroğlu,
Prof. Dr. Günay Haznedaroğlu ve Tangül Bilgehan'ın
ağabeyleri; Muhsin Bilgehan. Dr. Tülün, Candan
Haznedaroğlu, Bedn-Necla Köseoğlu'nun eniştelen:
Reha-Yelda, Rifat Cem, Ayşe, Feyzi Haznedaroğlu'nun
amcalan; Hamdi Köseoğlu, Yeşim-Nejat Hepşenkal'ın
enişteteri, Ahmet Rifat, Etif Naciye ve Rauf Hasan
Haznedaroğlu'nun çok sevgıli babalan; Hande Erk'in
çok sevgiti dedesi, Zekrye Haznedaroğlu'nun
biricik eşi;
Adana Demirspor Kulübö YöneÖm Kurulu Eski
Üyesi, Emekil Tabip Yarbay, K.B.B. uzmanı
op. Dr. REFET
HAZNEDAROĞLU
25.09.1999 Cumartesi günü Hak'kın rahmetine
kavuşmuştur. Cenazesi bugün saat 11.00'de Adana
Demırspor Kulübü önünden alınarak askeri toren
takiben Kabasakal Mezaıiığı'nda defnedilecektir.
Allah rahmet eylesin.
AILESI ;
Not: Çelenk gönderilmemesı. arzu edenlenn T.E.V'na bagışta
bulunmalan nca olunur.
KIRŞEHtR ASLİYE 1. HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Dosya: 1999/142
Davacı Huriye Duman vekili Av. Bekir Keskiner ta-
rafindan davalı Turgut Kamalı aleyhine açılan velaye-
tin nez-i davasının yapılan açık yargılaması sırasında
verilen ara karan uyannca;
Davalının bütün yazışmalara rağmen tebligat adresi
bulunamamış olmakla dava dilekçesinin ılanen teblıği-
ne karar verilmiştir,
Davacı vekili dava dilekçesinde davalı ile müvekki-
linin boşandıklannı, müşterek çocuklan Ayşe'nin ve-
layetinin davalıya verildiğini, karann kestnleşmiş oldu-
gunu, fakat davalının boşanmadan sonra ortadan kay-
bolduğunu ve bulunamadığını, müşterek çocuğun ha-
len müvekkilinin yanında olduğunu, ancak velayetinin
davalıda olmasının sıkıntı yarattığını belirterek resmi
olarak velayet görevinin anneye verilmesini talep ve
dava etmış, ancak bütün aramalara rağmen davalı bulu-
namamıştır.
Davalının duruşma günü olan 05.10.1999 günü saat
10.40'ta mahkevnemizde hazır bulunması veya kendi-
sini bir vekille temsil ettirmesi, aksi takdirde duruşma-
nın yokluğunda yapılıp davanın neticeleneceği, meşru-
hatlı davetiye yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ
olunur. 06.09.1999. Basın: 4299280