Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 23 EYLÜL 1999 PERŞEMBE
6 HABERLER
Erbakan
yargılandı
• Dİ VARBAKIR
i (Cumhuriyet Bürosu)-
: Bingölde"l994>ılında
yerel seçitnler sırasmda
', yaptığı konuşma nedeniyle
" Diyarbakır DGM'de.
"halkı. din \e mezhep
v farkı gözeterek tahrik
etmek" suçundan
, TCY'nin 312. maddesi
, uyannca hakkında dava
açılan Necmettin
. Erbakan'ın yargılanmasına
devam edildi. Tutuksuz
yargılanan Erbakan'ın
katılmadığı oturumda
avukatı Mehmet Ener
hazır bulundu. Mahkeme
heyeti Ankara DGM .
Cumhuriyet
Başsavcıhğı'ndan istenen
Erbakan'ın dava konusu
olan kasetın bilirkişi
incelemesinin henüz
ellerine ulaşmadığını
belirterek duruşmayı ileri
- bir tarihe erteledi.
Buca
Cezaevi'nde
soruşturma
^•lZ!VlfR(AA)-Buca
Cezaevi'nde önceki gece
_ adli mahkûmlar arasında
f çıkan kavgada 5 kışinın
hafîf yaralandığı, olayla
^ ilgili soruşturma
başlatıldığı bildirildi. Buca
_ Cezaevi Savcısı Yaşar
_ Aslan'dan alınan bilgiye
göre, 6. ve 7. koğuşlarda
_ kalan adli tutuklu ve
( hükümlüler arasında kavga
çıktı. Tıraşjiletlerinin
. kullanıldığı kavgada,
* hırsızlık, gasp ve benzeri
suçlardan tutuklu ve
hükümlü olan Mehmet
, Kaplan, Mahmut Kılma,
\ Gıyasettin Gülüm, Osman
_ Ömür ve-Ferhat Bayram
_ çeşitli yerlerinden hafif
__ yaralandı. Atatûrk Eğitım
_ Hastanesi'ne kaldınlan 5
. kışı, tedavilen yapıldıktan
T sonra cezaevi revirine
gönderildi.
3 PKK'liye
51 yılhapis
' • ADANA (Cumhuriyet
" Günev İUeri Bürosu) -
"PKK "lideri Abdullah
:
Öcalan'ın yakalanıp yurda
" getirilmesinden sonra
!
başlayan eylemler
sırasında bazı araçlara
'molotofattıkları
' gerekçesiyle DGM'de
' yargılanan 3 kişi, çeşitli
* hapis cezalanna
' çarptınldı. Öcalan'ın
' yakalanıp yurda
" getirilmesinden sonra 3
' kişinin yaralanmasına, bir
•"minibüs, bir traktör ve
"DSİye ait bir kepçeye
"molotof atarak yanmasma
' yol açtıklan savıyla
' tutuklanan Hasan Berk
(18) 10yıl9ay, Aydın
-Doğan(19)23yıl7ayve
' Mehmet Sagat (19)18 yıl
" hapis cezasma
çarptınldılar.
Yöneticiler
yargı önünde
• İZMİR(AA)-tzmir
Büyükşehir
Belediyesi'nde hizmet
ahmlan ile ilgili ıhaleleri
kurduklan paravan şirkete
verdikleri iddiasıyla
aralannda eski ESHOT
Genel Müdûrû Murat
Kornoşor'un da bulunduğu
25 kişinin yargılanmasına
başlandı. İzmir2. Ağır
Ceza Mahkemesi'ndeki
duruşmada. sanıklar
• suçlamalan kabul etmedi.
AKSA'daki smiîtı
• ANKARA (Cumhnriyet
Bürosu)-Istanbul
' Üniversitesi'nce Marmara
depreminde zarar gören
AKSA Akrilik
' Fabrikasrnın çevreye
yaptığı kirliliği belirlemek
amacıyla bölgeden ve
yiyeceklerden alınan
örnekler üzerinde yapılan
incelemede zehirli
akrilonıtril maddesine
rastlanmadı. Inceleme
raporunda, değişik sanayi
'dallannda kullanılan
zehirli akrilonitril
maddesinın alev alıcı
olduğuna işaret edildi.
3. Dünya Forum Başkanı Samir Amin'e göre 'McDonald's, F-15'leri üreten olmasa kâr edemez'
Ekoııonıik emperyaüzmBANUSALMAN
ANKARA - 3. Dünya Forum
Başkanı Samir Amin, pazann gö-
rünmeyen değil, aslında çok görü-
nen bir yumrufu olduğunu söyler-
ken. ABD'nin artık iktisatçılann
"pazar banşı getirir" nutuklanyla
ilgilenmediğini, pazan askeri güç-
le birleştirdiğini belırtti. Amin.
" McDonald's, eğer onun gerisinde
F-15'leri imal eden olmazsa kâr
edemez" dedı. Amin, Dünya Tica-
ret Örgütü'nün (DTÖ) 'karanhk
koridorlarda' çokuluslu şirketle-
rin istedıği kararlan aldığını, hükü-
metlerin ise toplumun özlemlerin-
den uzak olarak bunlan onayla-
makla sınırlı kaldıklanna dikkat
çekerken, Çok Taraflı Yatınm An-
laşması'nın (MA1) DTÖ değil,
UNCTAD bünyesinde görüşülme-
si gerektiğini söyledi.
Kalkınma ekonomisi alanında
Marksist azgelişmişlik kuramının
önde gelen isimlerinden 3. Dünya
Forumu Başkanı Samir Amin,
Keoliberal teze bağımlılık, genel olarak solun geleceği bakımından
çok olumsuz bir durum. Çünkü izlenmekte olan politika sosyal
durumun kötüleşmesi sonucunu veriyor. Işsizlik, yoksullaşma, sosyal
dokunun çözülmesi sonucunu veriyor.
Cumhuriyet'ın sorulannı yanıtla-
dı.
- Düsükyoğunluklu demokrasi-
den söz edKorsunuz. Türkhe'de de
sol parti denen sağ koalisyonun
içinde bir parti var. Bu oluşunı
uluslararası tahkim. sosyal güven-
bk >asaknnı çıkanyor. Düsük yo-
ğunluklu demokrasi tanımınız bu
durumla örtüşüyor mu?
Fransa, Almanya, Ingiltere'deki
sosyalist, sosyal demokrat parti-
ler, hepsi tam olarak neoliberal tez-
leri ve küreselleşme tezini benim-
sediler. Öte yandan 3. dünya ülke-
lerinin önemli bir çoğunluğunda
da popülist nasyonauzmi, halkçı
milliyetçiliği temsil eden gelenek-
sel partilerde Türkiye'deki Kema-
lizm örneğinde olduğu gibi, bun-
lar da küresel, neoliberal düşünce-
len benimsediler. Saruyorum ki bu
neoliberal teze bağımlılık, genel
olarak solun geleceği bakımından
çok olumsuz birdurum. Çünkü iz-
lenmekte olan politika sosyal du-
rumun kötüleşmesi sonucunu ve-
riyor.
Işsizlik, yoksullaşma, sosyal do-
kunun çözülmesi sonucunu veri-
yor ve halk kesimlerinin gözünde
solu itibarsızlaştınyor. Böylece
umutsuzluk ve kanşıklığı arttın-
yor. Yanlış çözümlere ortam hazır-
lıyor. Köktendinci tslamcıhk, et-
nik şovenizm. Yugoslavya'da gö-
rüldüğü gibi. Bunu, düşük yoğun-
luklu demokrasi olarak nıtelendi-
riyorum. Demokrasi dönüşümlü
olarak şuna irca' (eski biçimine
çevnlme) ediliyor; aynı politikayı
izlemek için simalardeğiştiriliyor.
Bu, geleneksel sağ oluyor.
'Siyasetin içi
boşaitılıyof
Şu veya bu, bunlann hepsı pa-
zann karar vereceği ilkesınde bir-
leşiyorlar. Siyaseti her türlü ciddi
içeriğinden yoksun kılıyorlar, içe-
riğini boşaltıyorlar. Politika ger-
çekte değişik tercihleri tartışmak
demektir. Fransızca alternatif ke-
limesini alternasın karşıtı olarak
görüyorum. Alternatif almaşık, al-
ternas dönüşüm manasında. Alter-
İşsiztik sigortasuun. binlerce yurttaşın hiç iş bulamadığı dönemde yeni bir SSK kurulması anlamına geleceği iddia ediliyor.
Işsizlik sigortası eleştiri odağı
ANKARA (ANKA)-1 Haziran
2000 tarihinde uygulamaya gire-
cek olan ışsizlik sigortası uygula-
masi çalışanlann yanı sıra sosyal
güvenlik uzmanlannm da eleştiri-
lerine neden oluyor.
Gazi Üniversitesi tktisadi ve
Idari Bilimler Fakültesi İş Huku-
ku ve Sosyal Güvenlik Hukuku
Anabilim Dalı Başkanı Kadir An-
a, ışsizlik sigortasının, İş ve İşçi
Bulma Kurumu (1İBK) bünyesin-
de bir daire başkanlığı olarak tan-
zim edilmemesi gerektiğini söyle-
di. Ancı "Yetersizliği biHnen bir
kunıma hayati önem taşıyan bir
uygulamanın devmiilmesi rasge-
ieliği göstermektedir" dedi.
tşsizlik sigortası uygulamasrnın
"göçyoldaçözülür" mantığının ti-
pik bir örneği olduğunu söyleyen
Ancı, sosyal sigorta kuruluşlan-
nın en önemli ihtiyacının özerldik
ikfcn bu fonun kuruluşunda özerk-
liğe hiç yer verilmemiş olmasını,
yasanın en önemli eksikliği olarak
. şsizlik sigortası uygulamasının İş ve İşçi Bulma
Kurumu tarafından yürütülmesi, sendikalann dışında
sosyal güvenlik uzmanlannın da eleştirilerine neden
oluyor.
değerlendirdi. Yasada, kurumun
fonlannın iyi yönetılmesi için hiç-
bir hükme ve düzenlemeye yer ve-
rilmediğini ifade eden Ancı. iş-
sizlik sigortası fonunun teferruat-
lı bir şekilde düzenlenmesi ve o
ölçüde iyi yönetılmesi, siyası mü-
dahalelerden konınması gibi hu-
suslann tasanda yer almamasını
eleştirdi.
Sosyal adaletsizük
Işsizlik sigortasından sağlanan
yardımlar arasında yeni iş bulma
yardımının da yer aldığını anım-
satan Ancı, Türkiye'de bu kadar
işsizin bulunduğu, hiç iş bulma ve
çahşma şansı bulamamış insanla-
nn sokaklarda iş aradığı bir za-
manda yeni iş bulma görevinin,
önceliğin ışsizlik sigortasından
yararlananlara verilmesi anlamına
geleceğini ifade etti. Ancı, bu uy-
gulamanın ise en büyük sosyal
adaletsizlik anlamına geleceğini
söyledi. tşsizlik Sigortası Fo-
nu'nun yönetimine getirilen 5 ki-
şiden 3 'ünün atama ile getirilece-
ğini belirten Kadir Ancı, "Bu yöo-
temle yeni bir Sosyal Sigortalar
Kurumu doğacakür. Kurumun
fonlannın iyi yönetflmesi için hiç-
bir hükmeve düzenlemeye yer ve-
rilmiş değildir. İşsizKk Sigortası
Fonu'nun siyasi müdahalelerden
konınması gibi hususlar da yasa-
da beürienmenüştir'' dedi.
tşsizlik Sigortası Fonu'nda me-
murlara ilgili düzenlemeye yer ve-
rilmeyerek, 2 milyon memur ve
200 bin sözleşmeli personelin brüt
aylıklanndan yapılan yüzde 2 ora-
nındaki kesinti de ortada kaldı.
Kadir Ancı, ışsizlik sigortası-
nın sağlıklı bir şekilde işleyebil-
mesi için şu önerileri dile getirdi:
• tşsizlik sigortası özerk bir si-
gorta teşkilat olarak düşünülme-
lidir.
• tşsizlik sigortası işverenlere
yeni yükler getirmemeli.
• kıdem tazminatı uygulama-
sına, beklenilen fiaklann kaybol-
masına olanak bulacak bir çözüm
ile son verilmelidir
• Sağlıklı ve sürdürülebrlir bir
ışsizlik sigortasına sahip olmak
için kısa bir zamanda ışsizlik sos-
yal yardım sistemine geçılmelidir
• Hiç iş sahibi olmamış ailele-
re belirli bır gelir sağlayarak yok-
sulluğa karşı onlan asgari bir şe-
kilde koruma sistemi getirilme-
lidir.
nas, ayru şeyin başka bir kimse ta-
rafından yüriitübnesi.
- MAI veAlternatif Davos'ta or-
taya konulandüşüncderi nasılkar-
şıhyorsunuz?
Bırçok sayıda örgüt ve kişiler 3.
Dünya Forumu ekseninde, bunun
dahagenişi olan Altematifler Dün-
ya Forumu bünyesinde, uluslarara-
sı ticaret konusundaki kolektif pa-
zarlık açık olmalıdır. UNCTAD
bünyesinde de açık olmalıdır.
DTÖ bünyesinde değil, UNCTAD
bünyesinde açık bir şekilde yürü-
tülmelı. DTÖ'de önemli olan ka-
ranlık koridorlar. yani gizli görüş-
meler, çokuluslu şirketlerle gizli
görüşmeler. Hükümet sadece ço-
kuluslulann kararlannı onayla-
makla smırlı kalıyor. Bu bir ulus-
lararası görüşme değil. Bu. çoku-
luslular tarafından tek taraflı bir
düzenlemedir. Bu, demokrasinin
en temel ilkelerine aykındır. Hal-
buki UNCTAD'da bu açık olunca,
bu toplantılar açık olacağı için. hü-
kümetler, toplumsal özlem ve top-
lumsal çıkarlan ve toplum-
dan gelen baskılan hisset-
mek, ona göre polirikalannı
belirlemek zonında kalacak-
lar. Çünkühükümetler, halk-
lannın ve milletin sorumlu-
luğunu duymak zorundadır.
Halbuki çokuluslu şirketlere
halknezdındeki sorumluluk-
lannı anlatmak söz konusu
olamaz.
- Çln, Rusya ve bazı Orta
Asya ülkeleri ABD'ye ve tek
kntuplu dünyaya karşı bir
toplantı yapnlar. Çok kutup-
lu dünyaya gkliş >a 3. düma
ülkelerini kendilerini topar-
laj abilecekler mi? Bu birgös-
tergemi?
Bölgesellik
zorunlu'
Bu her şeyden önce böl-
geselliğı zorunlu kılıyor. Kü-
reselleşmeyi tahrik edicı,
destekleyici yönde bir böl-
geselleşme değil burada kas-
tettiğimiz. Bu yöreselleşme,
yöresel bölgesel güçlere ken-
dilerini ifade etmek vetoplu-
ca pazarlık gücüne sahip ol-
ma olanağı sağlayacaktır.
Burada bölgenm ortak çıkar-
lan uğruna iktidann terki
belli ölçülerde söz konusu
olabilir. Bölgesel örgütlerin
kendi aralannda işbırliği ma-
nasında bir küreselleşmeyi
kastediyoruz.
- Asya bunahmmdan son-
ra ortaya çıkan durumu na-
sıl değerlendiriyorsunuz?
Burada söz konusu olan
finans kapitalin parçalanma-
sıdır. Güneydoğu Asya'daki
kriz nedeniyle ilginç bir du-
rum ortaya çıktı. Burada söz
konusu olan değişik!ik hükü-
metlenn krize olan yanıtıdır.
Mesela Malezya döviz kont-
rolü getirdi. Çin yabancı ser-
mayenin serbest girişine sı-
nırlar koydu.
- Ekonomikemperyalizm-
le askeri güç arasında bağ-
lanü kuru>orsunuz. Bunu bi-
raz anlatabüir misiniz?
Madeline Albright'ın ka-
bine üyesi Tbomas Fried-
man, Newyork Times Maga-
zine dergisinde 28 Mart
1999'da, Sırbistan bombala-
madan birkaç gün önce şunu
yazdı:u
Pazanngörünmeyen
elL Amerikan ordusunun gö-
rünmeyen eli ounadan asia
işlemeyecek." McDonald's,
eğer onun gerisinde F-15 'le-
ri imal eden olmazsakâr ede-
mez.
ORAL ÇALIŞLAR [email protected]
Cumhurbaşkanı Süleyman Demi-
rel, yetmiş yaşının ortalannda. Çok
sağlıklı görünüyor. Hemen her gün eşi
Nazmiye Demirel'le ve bir uçak do-
lusu gazeteci, işadamı ve Kemal De-
mir türünden "bürokrat"\ar\a birlikte
oradan oraya koşturuyor. Demirel, 40
yıla varan siyasi yaşamıyla, Türk dev-
letinin ve Türk siyasi yaşamının sem-
bolü gibi.
Süleyman Demirel'in cumhurbaş-
kanlığı önümüzdeki yıl sona eriyor. Yü-
rürlükteki Anayasa'ya göre bir daha
cumhurbaşkanı seçilemez. Gelin gö-
rün ki Demirel bir kez daha cumhur-
başkanı olmayı çok istiyor. Bu ülkeyi iyi
yönettiğini düşündüğünden midir bilin-
mez, ancak bu makamda kalmak is-
tediği belli.
Parti liderleri de onun bu istediğin-
den haberdarlar. Bu nedenle onlar da
bu konuda siyaset belirlemeye çalışı-
yorlar. Cumhurbaşkanı seçimleri Tür-
kiye'de önemli. Ozellikle olağanüstü
dönemterde bu seçim daha da kritik bir
hal alır.
12 Mart 1971 askeri darbesi bir
cumhurbaşkanlığı seçimiyle noktalan-
mıştı. 27 Mayıs 1960 ise iki cumhur-
Erbakan ve Demirel'in Süresi...
başkanı seçimine neden olmuştu. 12
Eylül 1980 cuntacılan, Anayasa oyla-
masına cumhurbaşkanının adını yaz-
ma zorunluluğu getirmişlerdi.
•••
Demirel'in görev süresinin sonuna
yaklaşıldıkça, cumhurbaşkanlığı tartış-
ması hız kazanıyor. Başbakan Bülent
Ecevrt uzun süreden beri Demirel'in
görev süresinin uzatılmasından yana.
Son günlerde Mesut Yılmaz'ın, Tan-
su Çiller'in de Demirel'e sıcak yaklaş-
tıklan gazetelere yansıdı.
Geriye kritik parti olarak Fazilet kal-
mıştı. Çünkü Demirel'in görev süresi-
nin uzatılması için Anayasa değişikliği
gerekiyordu. Fazilet Partisi'nin evet de-
mediği bir Anayasa değişikliği ise he-
men hemen imkânsızdı. Tam bu beklen-
tiler sürerken günlük gazetelerimizin bi-
rinin manşetine Erbakan'ın bir açıkla-
ması yansıdı: "Demirel'e yeşil ışık".
Haberin başlığına bakıp hayıflanma-
mak elde mi? Düne kadar Erbakan si-
yaset yapıyor diye yeri göğü inletirken,
birden Erbakan'ın bir siyasi hareketin
lideri olduğunu meşru kabul edip o-
nun siyasi tutumunu başlıklara çıkarı-
yoruz. Burada ciddi bir çifte standart-
la yaşadığımız ortaya çıkmıyor mu?
Erbakan, Demirel'in Cumhurbaş-
kanlığını destekleyince meşru oluyor
da, diğer konularda Fazilet Partililere
yön vermeye kalkınca suçlu sayılıyor.
Garip değil mi?
Aslında yanlış olan, bir siyasi hare-
ketin liderini, bir konuşması nedeniyle
siyasi yasaklı hale getirmek. Yani siya-
setin önünü yargıyla kesmeye kalk-
mak.
Türkiye'de Milli Nizam Partisi'yle
başlayan ve Fazilet Partisi'yle süren bir
gelenek var. Bu geleneğin lideri de
Necmettin Erbakan. Ne kadar yasak-
larsanız yasaklayın, o gelenek içinde
en çok sözü dinlenen Erbakan. Bunu
herkes biliyor. Üstelik anlamsız bir si-
yasi yasak nedeniyle "mağdur" du-
rumda olduğu için, ona olan duygusal
bağlılık, geçmişten daha fazla.
Siyaset kendi doğal kanalındaaksa,
belki bugün Erbakan, siyasi başansız-
lıklan nedeniyle sahneyi çoktan terk
etmiş olacaktı. Aynı şeyi Demirel ve
Ecevrt için de düşünebiliriz. Onlar da i-
ki askeri darbenin mağdurlan olarak i-
ki kez yeniden doğdular.
Bugün yeniden Cumhurbaşkanı ol-
ması tartışılan Demirel, başanlı bir si-
yasetçi mi? Onun 40 yıla yaklaşan si-
yasi yaşamına hepimiz tanığız. Siyaset
sahnesine Demokrat Parti'nin bir: nü-
dahaleyle yok olması sonrasında gir-
di. Başbakanlık yaparken iki kez aske-
ri darbenin muhatabı oldu ve koltuğu-
nu yitirdi. Yani 12 Mart ve 12 Eylül as-
keri darbelerine neden olan siyasetçi-
ler içinde en sorumlu mevkideydi.
Türkiye, şu anda yolsuzluğun, cina-
yetlerin, her türlü çürümenin kol gez-
diği bir ülke görünümünde. Demirel ise
mutluluk içinde. "Düzelir, düzelir" di-
yerek, yolsuzlukla suçlananlarla aile
fotoğrafı çektiriyor.
Yasaklı Erbakan, kendi kuşağından
ve bence aynı kültürden gelen Demi-
rel'e destek oluyor. Ecevit de. Türkiye,
dinamik ve kargaşa içinde bir ülke. Si-
yasetçileri ise yaşlı ve yorgun. Seçimi
de onlar yapıyor. Sizce ortada bir ga-
riplik yok mu?
GÖRÜŞ
BULENT TANLA
Deprem Milat Olacaksa...
Arapça miladdan dilimize geçmiş milat, Isa
Peygamber'in doğduğu yıl ve gün demek. Mi-
lâd sözcüğü, daha geniş anlamıyla doğum za-
manı, doğum günü anlamına geliyor. Sözcüğün
son zamanlarda sıkça kullanılır olması, bir yö-
nüyle yaklaşan 2000 yılının, aynen 1000 yılında
olduğu gibi çeşitli ülkelerde kaygıyla kanşık
umutlara yol açmasından kaynaklanıyor. Bir
başka yöndende, "bu fırsattan yararlanarak bir-
takım olumsuzluklann üzerine sünger çekmek,
'tabula rasa yapmak' söz konusu olabilir mi?"
sorusu yaygınlık kazanıyor. Üzerine heniiz hiç-
bir şey yazılmamış mum levha "tabula rasa"eğ-
retilemesi, felsefede zihniyetin hertürden tasa-
nmdan önce geldiğini belirtmek için kullanılıyor.
Yoksa, Eugene Pottier'nin, 1870 Paris Ko-
münü sırasında coşkuya kapılarak yazdığının
tersine, geçmişi silip atmak mümkün olamaz, ol-
mamalıdır da. Deneyim ve birikim olmadan ne-
yi neyin üzerine kurabiliriz ki? Bu demek değil
ki, sürgit geçmişin yanlışlannı yinelemekle öm-
rümüz geçip gidecek. Bu yinelemeden kaçın-
manın yolu, tam da başımıza gelenler üzerine
soğukkanlı bir özeleştiri yaparak geleceğe yö-
nelik önlemler almaktan geçer.
Marmara depremlerinin artçı sarsıntılannın bi-
le can almayı sürdürdüğü günlerde, yöreden iz-
lenimlerimizi yansıtırken duygulan bir yana bı-
rakan bir giriş yapmak istemiyoruz. Ancak in-
sanlann belirsizlik, güçsüzlük, niye saklamalı,
çok kere de çaresizlik içinde yaralannı sarmaya
çalıştığı bu karmaşık ortamda, sakin, alçakgö-
nüllü ve kararlı davranmanın da zamanıdır.
Karmaşık srfatını, çok çeşitli ve değişik öğe-
leri banndıran, birbirine aykın birçok öğenin bir-
birine girmiş bulunduğu hallerde, çetrefil anla-
mına kullanıyoruz. Öyleyse duruma bir parça
netlik ve yalınlık getirmeye çalışalım. Bir özel
sektör araştırma grubunun yaptığı sap'tamaya
göre, deprem ve benzeri bir felaket durumunda
birbirini izleyen üç aşamadan geçiliyor.
Birincisi, akut aşaması. Keskin, şiddetli, acil
olarak nitelenen aşamada hızla harekete geçip
can kurtarma ve enkaz kaldırma sözkonusu.
Acil yardım ve temel gereksinimlerin karşılana-
rak yaşamın sürmesini sağlamak hemen son-
raki önlemleri oluşturuyor. Üçüncü aşama imar
ve rehabilitasyon ile sosyal yaşamın örgütlen-
mesi için alınacak önlemlerin bütününü kapsı-
yor.
Gönüllü ve yetkili kişilerie kurumlar bu anah-
tariannı çizdiğimiz müdahale planını uygulama-
ya çalışırken felaket sonrası ayakta kalma sa-
vaşımı veren insanlanmız nelerle başedebilmek-
te, neye ise güçleri yetmemekte ve destek bek-
lemektedirier?
Deprem yörelerinde yaşam sokakta geçiyor.
Çadıriann çoğu son derece ilkel. Ne zemin izo-
lasyonunu sağlayacak bir parmak kalınlığında
olsun paletler mevcut, ne de en ufak biryağmur-
da ıslanmama güvencesi. Yertere ne butmuşlar-
sa onu sermiş, çadırlan en ucuzundan naylon-
la korumaya almışlar.
Aile içi, ahbap-arkadaşlar arası dayanışmayı,
birbirlerini daha önce hiç tanımamış kişilerin
uzaklardan gelip yakınlannı yitirmiş, altına sığı-
nacaklan bir dam altı kalmamış yurttaşlara yap-
tıklan yardımlan gördüğünüzde duyarsız kala-
mıyorsunuz. Kendi organizasyonlannı kendileri
yapıyorlar. üder kumaşı olan bir kimse, örneğin
bir boyacı ustası gıda dağıtımını örgütlüyor.
Belli merkezlerde ve kımi çadırkentlerde gıda
sorunu yok gibi, başka yerierde ise sorun son
derece acil niteliğini koruyor. Konunun kriz mer-
kezlerindeki haritalarda izlenmesi, neredeeksik
ve gedik varsa oraya yönelinmesi gerektiğini il-
gililer biliyortar elbette. Deprem bir kez daha
anımsatıyor.
Gıda maddeleri dağıtımında yapılan gayret-
keşlikler, insanlan kamyon önlerinde birbirieriy-
le itişmeye yönlendiren bir anlayış onurlu insa-
nımızı rencide ediyor. "Insanlan dilencileştirme"
olarak tanımlanan bu tutumun yerini, çadıriann
önüne fark ettimneden erzak torbaları koyma in-
celiğini gösteren bir organizasyon becerisinin al-
ması özleniyor. Böyle bir uygulama gerçekleş-
tiğrnde hak ettiği övgüyü alıyor.
Çok şey yıkılmış da olsa, yaygın bir belirsizlik
ve güvensizlik ortamında da yaşansa, henüz
kaldınlmamış enkaz yığınlannın yanıbaşında pa-
zarlar kuruluyor. Savaş ve benzeri bütün felaket-
lerde rastlandığı üzere, genç kadınlaryüreği ya-
nık her yaş ve kesimden insan yüzleri dop do-
nuk acılarına bir nefes sigarayla direnmeye ça-
balıyoriar. Doğru düzgün bir çadırlan bile olma-
yan kişiler, bulup buluşturup sizi unlu mercimek
çorbası, etli türlü, şehriyeli pilav, salata ve üzüm-
den oluşan öğle yemeklerine davet ediyorlar.
Kimilerinin basmakalıp biçiminde kestirip at-
masına bakmayın. Halkın devletle bir sorunu
yok. Bütün istenen, devletin pratik olması. Ken-
disini aşan konularda yanıbaşında yer alması,
gelecekle ilgili kararlan alabilmek için gereken
güvenli bilgiyi edinmede yardım elini uzatması.
Ne mi somut olarak?.. Patates tarialanna ar-
tık şu kadar kattan fazlasına yapı iznı verilme-
mesi, yapılann belirli standartlara uyumunun
mutlaka denetlenmesi, depremde hasar gör-
müş binasında oturulup oturulamayacağına, bu
konuda ne yapması gerektiğine ilişkin, baştan
savma olmayan, özenli ve acil birtespitin yapıl-
ması.
Okullann açılması bazı kentlerde 4 Ekim'e kal-
dı. Bazılannda açıldı, 13 Eylül sarsıntısı üzerine
ertelendi. Her yıl ders yılı açılışında öğretmen-
lere verilen 50 milyon lira kırtasiye ödeneği bu
yıl, örneğin Adapazan'nda neden gecikti? Ka-
mu hizmetinin sürekliliği ve çok yönlülüğü bu de-
mektir. Hasar görmüş, ders aracı kalmamış
okullara öğrencilen alelacele doldurup yapay
bir eğitim etkinliği sürdürmek iş değildir.
Halkımız "organize yok" derken bütün bunla-
n söylüyor. Kamu otoritesinin dikkatli, öncelik-
lerin farkında pratik ve kendi başına üstesinden
gelemeyeceği sorunlanna çözüm bulan bir an-
layış içinde olmasını bekliyor. Bu deprem bir mi-
lat olacaksa böyle olacak. Siyasetçisi, uzmanı
ve sokaktaki insanımızla siyasetin de, ekonomi-
nin de, her türden hukuki ve yönetsel düzen-
lemenin de insan için olduğunu, insana rağmen
yapılamayacağını bir kez daha kanrtlayan acı
bir deneyimden geçiyoruz.