Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 EYLÜL 1999 PERŞEMBE
DİZt
Bugün SağhkBakanı Osman
Durmuş'unbaşlattığıçağdışı 'kan'
tartışması Gediz depreminde deyaşandıDepremden
sonra şovenisttartışma
VARTO'DAN
G ÖLC Ü KAE
değişmey»
yazgı m \
AYŞE YILDIRIM
28 Mart 1970... Saat
23.02... Gediz sallanıyor.
7.2 şiddetindeki depremde
ilçenin yûzde sekseni yıkı-
lıyor...
Ardından elektrik kon-
tağı veyangın... tki felake-
ti birden yaşıyor Gediz...
Can kaybı, bin 86...
Acı aynıydı... Depremin
üzerinden günler geçmiş-
ti... Yetkililer, enkazlann
birkaç gün içinde kaldın-
lacağını söylemişti ama
henûz tek bir enkaz bile
kaldınlmamıştı. Halk kaz-
ma kûrekle enkaz altında can veren yakınlannı çı-
karmaya çahşıyordu, 80'e yakın köyden ise hâlâha-
ber alınamıyordu... Bütün bunlar yetmezmiş gibi ya-
ğan yağmur ve ardından kar, felaketi dayanılmaz ha-
le getirmişti. Halk soğuk ve açlıkla mücadele edi-
yordu. Hükümet ise •yaralan sarmakJa" övünüyor-
du. Öyle ki tçişleri Bakanı Hakhın Menteşeoğiu,
TBMM 'de fazla övgüde bulununca CHP'liler "pro-
paganda yapıyorsunuz" diyerek ayağa kalkmıştı...
Yurt içinden ve dışından yardımlar yine çığ gibiy-
di... Ne varki yardımlar yine yerine ulaşmıyordu...
EmineGezeradlı birkadınm gazetelere yansıyan
haykınşı manzarayı ortaya koymaya yetiyordu:
"Üç çocuğum soğuktan kınldı. ÖJdürün bizL Ne
olursunuz öİdürün bizL."
10 bıne yakın bina yıkılmıştı... Sadece dağ köy-
lerinde 10 bin kişinin açıkta olduğu biliniyordu...
Cadırlar satıldı'
tnsanlar soğukta çadır beklerken, fırsatçılar iş ba-
şındaydı. Çadırlann bir kısmı K.ütahya'da satılınca
Valilik soruşturma açtı. Yardım için gönderilen gı-
da maddelerinin bir kısmı da parayla satıhyordu. tn-
sanlar yaşanan usulsüzlükleri yüksek sesle dile ge-
tiriyordu ama karşılığında aldıklan şey ise dayak olu-
yordu. Edebiyat Öğretmeni Cihat Pala da bunlar-
dan biriydi. Pala, yardımlann usulsûz dağıtıldığını
söyleyince Simav belediye memurlan tarafmdan
tartaklandı. Bunun üzerine yardım komisyonunda
görevli diğer öğretmenler göre\'lerinden aynldı.
Deprem bölgesinde incelemelerde bulunan CHP'li
milletvekilleri Reşit Ülker ile Şevket Köksal"ın açık-
lamalan daaynı dogrultudaydı. Köksal"ın açıklama-
sına göre, Cerrahpaşa Tıp Fakültesfnden 38 kişilik
bir yardım ekibi Doçent Günal Ünsal başkanlığın-
da Gediz'e gelmiş, ancak kendilerine herhangi bir
görev verilmediği için geri dönmek zorunda kalmış-
tı. Gıda yardımı Gediz ve yöresini 6 ay besleyecek
bovuttaydı ama özellikle dağ köylerinde açlık teh-
likesi başlamıştı. Sabahtan akşama kadar gaz. çadır
ve gıda maddesi almak için kuyrukta bekleyen halk,
artık dayanamıyor ve Gediz'e gelen yardım kam-
yonlanmn yollannı çevirip, yardım matzemelerine
saldınyordu. Kar ve soğuk ayn bir felaket yaşatı-
yordu. Emet ilçesinin Aydıncık köyünde 10, Kerte
köyünde 2 çocuk zatürreeden öldü. 250 kişinin en-
kaz altında kaldıktan sonra yanarak can verdiği, bin
700 nüfuslu Akçaalan'da da köylüler ölülerini gö-
mecek yer bulamıyordu. İş bü>-
üyünce tçişleri Ba-
kanlığı valiliklere genelge göndererek. "bazı ldm-
sekrin yapdan yardımlardan yararlanma yoluna
ghtüderinin saptanAğuıı, bu konuda tedbir ahnma-
smı" istedi. Konu Meclis'te de tartışıldı. CHP'li ti-
yas Kıbç, yardım malzemelerinin yerine ulaşmadı-
ğını ve yapılan yardımlann "poihik yadnm" hali-
ne getirilmemesi gerektiğini söyledi.
E>önemin Kızılay Genel Başkanı FıkretPamir de
politikacılan açıkça eleştiriyordu. Politikacılann
yardımlara kanşmaya başlamasryla birlikte deprem
bölgesinde "baa bezirgân ve müteahhitlerur tûre-
diğini söylüyordu Pamir:
Deprem sonrası Gediz'deki evlerin hepsine yüzde yüz 'oturulamaz' raporu verildi. Gediztiler yeni yerteşim alanına taşındı. Ama eski Gediz yerieşime kapaülmadı.
"Son zamanlarda afetkrle ilgili yardım çakşma-
lanyta daha çok ilgili makamlar değil de politikoto-
riteİermeşgul oimaya başlanuşlardır.Bu sondeprem-
de de otoriteter sebebiyle 2 gün sadeceGediz'le meş-
gul olunmuş, diğer bölgelerin de aynı felakete uğra-
dıklan unutulmuştur. Bu yüzden deprem bötgelerin-
de bezirgân ie müteahhitler türerrüştir.'"
Pamir'in suçlamalan bu kadarla da kalmıyordu.
Afetlerle ilgili kanun yapılırken haberlerinin bile ol-
madığını söyleyen Pamir, Sivil Savunma TeşkilatTnı
mir. "Bu durumda KjalhaçlarTeşkUaö bağtşta bu-
lunmaktan kaçınır" dıyordu. Ama uyanlan kımse
dikkate almıyordu. Batı Almanya'dan gönderilen
iki ambulansa da Kütahya Devlet Hastanesi el koy-
maya çahşıyordu... Gedizli bir muhtar ise felaket-
zedelere dağıtmak için kendisine verilen 40 çadır-
la ortadan kayboluyordu.
Depremden üç dört gün sonra Cumhurbaşkanı Cev-
det Sunay bölgeye gittiğinde halk tepkisini "siyah
bayrak"la gösterdi. Gediz'de siyah bayrak ve "ça-
'ediz, her deprem sonrası yaşanan manzarayı yansıtıyordu.
Depremzedelere gelen yardım malzemeleri firsatcılann elinde
parayla satılıyor, insanlar karda kışta çadır bulmak için saatlerce kuyrukta
bekliyordu. Bütün bunlar yetmezmiş gibi bazı gazetelerin maksatlı
yayınlan sonucu ırkçı bir tartışma başlıyordu. 'Yaralılara verilen kan
Yahudi kam mıydı?' Kütahya Valiliği bir açıklama yapıyordu:
'Deprem bölgesine gelen kan halis Türk kanıdır.'
da yetersiz kalmakla eleştiriyordu. Deprem sonra-
sında bazı idarecilerin "münferit yardımlar'' yapıl-
ması konusunda çaba sarfettiğini, bunun için de asıl
hak sahiplerinin yardım almaktazorlukçektiğini açık-
ça söylüyordu Pamir.
Şartlı bağış yapan Kızılhaçlar Teşkilatı'nın dep-
rem için gönderdigi yardımlan baa yöneticilerin baş-
ka yerlerde kullanmaya çalışmalannı da eleştiren Pa-
dır, çadır" sesleriyle karşılanan Sunay. Emet'e gi-
rerken bu kez de yolu felaketzedelere yardım geti-
ren üniversite öğrencileri tarafından kesildi. Su-
nay'ın yanına gitmek isteyen öğrencilere görevliler
engel olurken, Ankara ve Kütahya valilileri de genç-
leri azarladı.
Köylere yardıma gitmek için araç isteyen genç-
lere Kütahya Valisı thsan Aras, iiginç bir gerekçey-
le karşı çıkıyordu. Vali, "Sizin neden araç istediği-
nizi bilryoruz. Köylerde>-apacaklannızı da bilryoruz.
Propagandanızı başka yerde yapm. Artık sokaktan
köylere mi düştünüz" diyordu.
Özellikle Tıp ve Eczacılık Fakültesi öğrencisi
gençler ise yardım gitmeyen köylere gidip yaralan
sarmaya çahşıyordu. Gördükleri kötü muamele kar-
şısında şaşkına dönen öğrenciler, ertesi gün bir ba-
sın toplantısı düzenleyerek. yaşadıklannı anlattı:
"Geten yardımlar Gediz ve Simav merkezterinde
toplaıuyor. Koçanazyardım makbuzlan kesfliyor. Köy-
lereyardım ulaşnnlmıyor. Bakanfcğm Soğuksu'dayap-
ürdığı afet c\ lerinin çoğu yıkılmış._~
Yardım miktan "10 tane Gedizyapılabflecek" ka-
dar çoktu. Ancak "partizanuk" iddialan da alabil-
diğine yaygındı...
'Yahudi kam tartışması'
Bugün Sağhk Bakanı Osman Durmuş'un başlat-
tığı çağdışı bir tartışma Gediz depreminden sonra
da yaşandı. O dönemde de bazı gazeteler yaralıla-
ra "Yahudi kam veriküğini" yazıyordu. Sonunda
Kütahya Valiliği bir açıklama yaptı; yaralılara Ya-
hudi kanı verilmediğini, 192 şişe kanın Çapa Kan
Merkezi'nden gelen 'Hafis Türk Kanı' olduğu du-
yuruldu. Din bezirgânlan da işbaşındaydı. Dın gö-
revlileri adlı bir demeğe iiye grup. felaketzedelerin
arasına girip "büyükşehirlerdeki ahlaksızlık, açık
saçıkgezmeier ve mini etek" yüzünden depremin ol-
duğunu söylüyorlardı... Depremden 5 ay sonra hü-
kümet uzun tartışmalardan sonra Gediz ilçesinin
yeniden kurulmasma karar verdi. Gediz ilçesinin "Ka-
rüarPazan" yöresinde Yeni Gediz inşaedilecekti...
Tabii ''yolsaıztukveusulsüzlük'' iddialan da orta-
ya çıkmaya başladı. Gediz'in yanında yerieşime
açık bir düzlük vardı. Yeni Gediz burada kurulabi-
lirdi. Çalışmalar başladı, parselasyon direkleri ça-
kıldı. Sonra ne olduysa bu alandan vazgeçildı ve ye-
ni Gediz için 7 kilometre ötedeki "Kanlar Pazan"
seçildi. Kanlar Pazan, soğan tarlalan olan bir alan-
dı. Tarla sahiplerinin çeşitli "oyunhrla" yeni yerle-
şim alanını buraya taşıdıklan ileri sürüldü. Ama
Gediz'in öyküsü bununla da bitmedi. Sıra yeni Ge-
diz'e yerleşmeye gelmişti. Önce eski Gediz'deki ev-
lerin yüzde 40'ına 'oturulamaz' raporu verildi. Son-
ra diğerhalkın dayeni evleTdenyararlanabilmesi için
bu oran yüzde 70'e, ardından yüzde 100'e çıkanl-
dı. Rapora göre, Gediz'deki yerleşim alanı deprem
açısından uygun değildi. Peki Gediz yerieşime ka-
patıldı mı? Hayır... Evlerin yüzde 100'üne oturula-
maz raporu verilmişti ama sağlam olan evler vardı.
Yeni Gediz'e gitmek isteyenler sağlam evlerini, bağ-
lannı, bahçelerini satışa çıkardı.
Kiralardüşük. evlerbahçeler ucuzdu. Gediz'in ci-
\ anndaki maden ocaklannda iş bulma umuduyla ge-
len işçiler. çevredeki köylüler dohnaya başladı es-
ki Gediz'e... Eski Gediz'i *yok' sayan yetkililer ise
sadece seyretmekle kalmadı. evlerin satış işlemle-
rinı de gerçekleştirdi...
Yardımgetaıejince insanlar, kamyonlannyoüannıkesipgıda rnaddelerinesaldırmakzorunda kaldı. S Ü R E C E K
IRMIK / AYDIN ENGİN aenginfa doruk.nettr.
Büyük olasılıkta başlıktaki eksiği ezberden ta-
mamladınız ve çok büyük olasılıkla yüzünüzü bu-
njşturdunuz. Bu sözü yıpranmış, yalama olmuş
ve daha da önemlisi gerçeği yansıtmayan bir
"hoş ve boş söz" olarak algılıyorsunuz.
Tam tersini düşünüyorum. O sözün gazete say-
falanna yansıdığı günden beri böyle düşünüyo-
rum. Inatla da yineliyonjm ve kesinlikle haklı ol-
duğuma inanryorum.
Evet, kamyon, Mercedes'e çarptığından beri bu
ülkede artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Ni-
tekim o gün bugündür Türkiye'de hiçbir şey es-
kisi gibi değil.
Ortaokul fizik kitabından alıntı: Su 0 derecede
ctonar, 100 derecede kaynar.
Peki 18 ya da 37 ya da 63 ya da 82 derecede
ne olur?..
Soruya yanıt isteyenler Nâzım Hikmet'in fîu-
öa/ter'ini açsınlar ve "Buhara inkılâbıdır suyun"
dizesinin bulunduğu o ölümsüz rubaiyi okusun-
lar. Bizse kaldığımız yerden sürdürelim...
Kamyon, Mercedes'e çarptığında, bu ülkede
yurttaşlık bilinci, buz değilse bile soğuk bir sıvry-
dı. O gün yurttaşlık bilincinde bir sıçrama oldu,
suratımızda patlayan şamarla silkindik ve kimi-
miz belki de ilk kez "yurttaş" kavramı ile tanıştı.
Kimimiz "yoldaş'a aşın vurgu yapmaktan "yurt-
taş" kavramını unuttuğunun ayırdına vardı. Ki-
Artık Hiçbir Şey Eskisi Gibi...
mimiz "Yurttaşım demek yetmiyor. Yurttaş gibi
yurttaş olmak gerek" dedi.
Sonra ışıklaryanıp sönmeye, yurttaş evleri pen-
cerelerinden birbirine göz kırpmaya başladı.
Bize "çokuz" gibi geldi. Azdık. Azlığımızı fark
edenler iyiden iyiye "azdı". Kimi "glu glu" dansı
dedi, kimi dudak büktü.
Ama su biraz daha ısındı!
• • •
Sonra kimilerinde "herşey eskisi gibi işte" sa-
nısını pekiştiren günler, haftalar, aylar geçti.
Bir gün tetevizyon ekranlanndan bantlar ya-
yımlanmaya başladı. Kimin, hangi uğursuzla ne
kadar ve ne konuştuğu gün ışığına çıktı. Banka
ihalelerinin komisyonculannı tanıdık. Mafya şef-
lerinin, mafya tetikçilerinin adlarıyla muteber
işadamlannın, anh şanlı siyaset esnafının adlan bir-
birine kanştı, belleklere kazındı.
Su biraz daha ısındı.
Sonra seçim günü geldi çattı. Yurttaşlar seçim
sandıklannın başına "en erken giden" olmak için
yanştılar. O güne kadar küçümsenen "oy ver-
mek", bir yurttaşlık ödevi olarak kavrandı. San-
dıklara oylar umutla atıldı.
Kimileri "dürüsttük"e oy verdiler; kimileri "aşkı
ve devrimi" seçti; kimileri "Atatürk'ün partisini"
yegledi. Hepsi de daha aydınlık bir Türkiye öz-
lemlerini oya dönüştünneye çabaladı.
Sandıklar açıldı. İçinden çok Kurt çıktı.
Seçim ertesinde insanlar, tarihin zikzaklı yürü-
yüşünü kendi yaşamlannda gördüler. Takkeler
öne kondu. Çok konuşuldu, çok düşünüldü.
Bu ülkede artık hiçbir şey eskisi gibi olmuyor-
du.
Su biraz daha ısındı.
• • •
Sonra kimilerinde "her şey eskisi gibi işte" sa-
nısını pekiştiren günler, haftalar, aylar geçti.
Bir gece, dipten kısa, kesik ve acımasız bir vu-
ruş geldi. Adapazan, Gölcük, Yalova, Değirmen-
dere, tzmit, Avcılarçöktü. Yıkıntılararasından çığ-
lıklar yükselirken ve iktidar sahipleri -deprem-
gafletinde gözlerini oguştururken, "yurttaşlar"
çoktan, olmayan yollardan, kalmamış kentlere
ulaşmşlardı. Kimi yıkıntıdan insan çıkardı, kimi ağ-
layan deprem bebegini besledi, kimi "krizdeki
kriz masalan"n\n yükünü gencecik omuzlanna
aldı.
Deprem, acılan, öfkeleri ve yurttaşlık bilincini
kabarttı. "Kahhar"olmayı iyi becerip, "kerim"c\-
manın üstesinden gelemeyen devlet, hiç alışma-
dığı, alışmadığı için de sinirlendiği, kabalaştığı, hır-
çınlaştığı bir "sorgulama "nın içinde buldu kendi-
ni.
Deprem, "Bu ülkede hiçbirşeyin artık eskisigi-
bi olmayacağı" gerçegine bir koca ilmik daha at-
tı.
Sular biraz daha ısındı.
Daha deprem acısı yaşanırken bu kez Anka-
ra'dan bir "kısa, kesik ve acımasız vunış" geldi.
Katillere, hırsızlara, çetelere, bu ülkenin karaba-
sanlanna af çıktı.
Ankara'dan gelen "kısa, kesik,- acımasız vu-
ruş", kamyonun Mercedes'e çarptığı günkü ka-
dar sertti.
Sular biraz daha ısındı.
• • •
Dün gazetelerde tam sayfayayımlanan "Kamu-
oyuna" başlıklı duyuruyu dikkatle okuyun. "17
Ağustos'u her bakımdan bir milat olarak görü-
yoruz..." denen satırtan, altını çizerek okuyun.
Bu ülkede bundan böyle hiçbir şeyin artık es-
kisi gibi olmayacağına siz de inanacaksınız.
Suyun biraz daha ısındığını göreceksiniz?
"Ne kadar" diye sormayın. Bilmiyorum. Ama
biraz daha ısındığını iyi biliyorum. Dilerseniz
Nâzım Hikmet'in rubaisini şimdi bir kez daha
okuyun...
PERŞEMBE
ORHAN BURSALI
Suçlu ArayışıBunlan şimdi saptamaz. durmadan ve üşenme-
den yazmazsak, sürekli ve hiç bıkmadan üzerinde
durmazsak, anılarımızı canlı tutmazsak, Izmit Dep-
remi unutulup gidebilir. İnsan belleğinin unutmak gi-
bi bir sakatlıgı vardır. Özellikle, sonraki yaşamını ra-
hat sürdürebilmesine engel olabilecek kötü olaylan
ve anılan zamanın törpüleyiciliğine, süpürgeciliğine
bırakır. Bu belki de bedenin savunma mekanizma-
sıdır.
Yazdıklanmızın hiç biryaran olmayacağını varsay-
sak bile, hem bilinçleri tazelemeye hem gözlemci ola-
rak vicdanlanmızı rahatlatmaya yaran olacak hem de
tarihe not düşmeye.
Ama, bu noktada bu kadar da karamsar olmak ge-
rekmiyor, çünkü belleğın bu zayrflığına karşı güçlü bir
güncel şansımız var: Artçı depremlerin varlığı ve art-
çı depremlerin azalarak bile olsa 1 yıla kadar süre-
cek olması. Bu, en azından alınacak acil önlemler
açısından, toplumun ve özellikle yöneticilerin gevşe-
mesini ve çıkarcı politikalarını hemen devreye sok-
masını engelleyecektir. Umanz artçı depremlerin hep-
sini hafif geçiririz, yeni can ve mal kaybına neden
olmazlar ve sadece bellekleri canlı tutmamıza yarar-
lar!
Ve belleğin unutkanlığına karşı en önemli diğer bir
olgu da, bilimin, safsatanın ve sahtekâr politikacının
yerine, gecikerek de olsa nihayet otorite olarak or-
taya çıkması!
ve bilimin oturmaya başladığı bu tahtnda daha uzun
süre kalmasının da şimdilik bir garantisi var: Istan-
bul'un deprem tehdidi altında bulunması!
Bütün bu olgular, şu dönemde, her şeyi yeniden,
ama bu defa bilimsel, sağlıklı. insanı koruyan ve gö-
zeten bir düzende yapılması için olumlu koşullan ya-
ratmaktadır. Şu sırada, bilimsel vetoplumsal gerçek-
ler, politikacının büyük hatalar yapmasını, kendi çı-
kariannı ve çıkar guruplannı gözeten politikalar izle-
mesini engelleyecek güçlü olgulardır.
Bir süre, en azından kentlerin ve insanlann korun-
ması konusunda, politikacının değil, bilimin ve ak-
lın borusu ötecektir.
Politikacının da en azından kendi canı ve malı için
bilimin verilerine ihtiyacı vardır!
Bu da az bir şey mi?!
• • •
Bunca laf ebeliğinden sonra gelelim, yine yazalım
ve yine benzer soruyu soralım: Cumhurbaşkanı'nın
"Suçu depremde arayın" diye en büyük gaflarından
birini yaparken, politikacılan ve ülkeyi yöneten hü-
kümetlerin bugüne kadar ki yanlış ve vurguncu po-
litikalannı gizlediğini, sorumluluklannın üstünü örtme-
ye çalıştığını hepimiz biliyoruz. Bu örtüyü bütün top-
lum olarak ve tekrar tekrar açmak zorundayız.
Bunca can ve mal kaybının kilit noktasında, poli-
tikacı, hükümetler ve İMAR AFLARI durmaktadır.
Afet bölgesinde hukuk ve bilirkişi hizmeti veren No-
yan Özkan, özellikle 1983 döneminde Ulusu hükü-
metinin çıkardığı imar affından sonra, 19 84, 86 ve
87 yıllannda peşpeşe çıkartılan imar aflannın, dep-
rem bölgelerinde bilimsel verilen ve buna göre ha-
zırianmış yasalan tamamen rafa kaldırdığını belirf-
yor. Özellikle 1994 yılında seçim gezilerinde imar af-
fımn çıkartılacağı propagandasının kullanıldığını vur-
guluyor.
İmar affıyla kaçak katlar yapılan evlerin hemen
hepsi, özellikle bölgede göçmüştür ve Istanbul'da bu-
na bir çare bulunmazsa, bir depremde büyük bir fa-
ciayı da kaçınılmaz olarak burada yaşayacağız.
Avcılar, bunun ön habercisi oldu!
İmar affı yasalıannın çıkartılmasında roıl oynayan
hükümetler ve politikacılar kimler?
Bunlan sergilemek ve suçlu koltuğuna oturtma
gerekir.
Hükümeti MHP yönetiyor
Ecevıt hükümeti, bugüne kadarki icraatıyla de-
mokratik sol veya sosyal demokrat değil merkez sağ
partilerin politikalannı uyguladı, yasalannı çıkarttı.
En son icraatı olan AF ile de özellikle MHP'nin d'
ğirmenini döndürdü.
Esas hükümete damgasını vuran MHP! Dep
krizini yönlendirenler de MHP'li bakanlar oldu
AF yasası, DSP'ye oy verenlerin asla affetı
cekleri bir uygulama.
Adına demokratik sol denilen bu politik ve t
sal körlükle, DSP ülkeyi geleceğe taşıyacak
runlan yönetecek, öyle mi?
Toplumsal sorunlann ağırlığı, üstüne üstlük '
rem olgusu, hükümeti zaten öğütüyor.
Kum saati gibi, hükümetin eriyip aşağı dök
nü seyrediyoruz.
AF, kumlann dökülüşünü hızlandırdı.
Ve geri planda bekleyen, işe yaramazlıklann.
nıtlamış politikacılann kılcal damarlanna yeniden
sürmeye başladı!
Maden Mühendisleri odası
w
Biliıııiıı yaşama
geçirilmesi gerek'
İstanbul Haber Senisi-
TMMOB Maden Mühen-
disleri Odası, deprem son-
rası ana stratejinin, ülkenin
tüm kurumlannda üreti-
len bilimin yaşama geçiril-
mesi gerektiğini belırtti.
Maden Mühendisliği Oda-
sı'nın hazırladığı raporda.
kurtarma ekiplerinin ye-
tersiz kaldığı anımsatıla-
rak. tüm mühendislik dı-
siplinlerini kapsayan "uz-
man mühendislik" kavra-
mının uygulanması isten-
di.
MMO İstanbul Şubesı
yaptığı açıklamada. Türki-
ye'nin depremsel aktivite
bakımından hareketli bir
bölgede yer aldığını ve
Türkiye'de Deprem Mü-
hendisliğı'nin de bilimsel
çalışmalarla yüksek bilgi
birikimine sahip olduğunu
belirtildi. Marmarabölge-
sinin sallayan depremin
ardından bölgede incele-
melerde bulunan Maden
Mühendisleri Odası'nın
hazırladığı raporda ösetle
şu görüşlere yer verildi:
•BudeprerndeTMMOB
Maden Mühendisleri Oda-
sı Zonguldak Şubesi öncü-
lüğünde planlanan ve bin
620 kişiden oluşan 80 kur-
tarma ekibi 30 kişiyi kur-
tardı. Enkaz altından ise
447 kişinin cesedine ulaş-
tı.
• "Depremlerde Ara-
mave Kurtarma Etkinlik-
leri"nde mutlaka Zongul-
dak Kömür Havzası'nda-'
ki bu ulusal bırikıme yer
verilmelidir.
• Hükümet, Türkiye
Taşkömürü Kurumu'nda-
ki mühendislik bilgi biri-
kimi ve üretim potansiye-
linden arama-kurtarmaça-
lışmalannda mutlaka ya-
rarlanmalıdır.
• Gönüilü kuruluşlan-
nın etkinlikleri yaygınlaş-
tınlmalı.
• Ülkemizde araştırma-
geliştirme etkinliklerinin
milli gelirden aldığı pay
binde 5'ten en az yüzde
5'eçıkınlmalıdır.
• Tüm mühendislik di-
siplinlerini kapsayan,
TBMM'nin gündemine gi-
remeyen "uzman mühen-
dislik" kavramı uygula-
maya konulmalıdır.