Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18 EYLÜL 1999 CUMARTESİ
HABERLER
WHF moloz
kirliHğini
inceliyor
• İstanbul Haber Servisi -
Dünya Doğayı Koruma
Vakfı (WWF). dünya
çapında deniz ve kıyılarla
ilgili çalışmalar yürütmek
amacıyla 50 uzmanı ile
birlikte Istanbul'a geldi.
Doğal Hayatı Koruma
Derneği'nin (DHKD) ev
sahıplığınde dün Taksim
Nippon Hotel'deki
' foplantıda yapılacak
Içalışmalarla ilgili 1 yıllık
program oluşturulacağı
belirtildi. Marmara'yı
sarsan deprem felaketinin
ardından deprem
, bölgelerinde kıyıya yığılan
jnolozlarla ilgili de
• "araştırmalar yapıldığı
~4caydedilen toplantıda,
. «depremin etkilerinin kısa
dönemde atlatılması içın
planlı çalışma yapilması
' 'gerektiği vurgulandı.
1KDP ve IKYB'den
bağlılık sözü
• ANKARA (Cumhuriyet
Biirosu) - Irak Kürdıstan
Demokrat Partisi (IKDP) ile
Irak Kürdistan Yurtseverler
Birliği'nin(IKYB)geçen
yıl ABD öncülüğünde
Washington'da imzalanan
banş anlaşmasına
bağhlıklannı teyit ettikleri
bıldırildı. IKDP'nin sözcüsü
•tarafindan yapılan
açıklamada. Mesud Barzanı
ile Celal Talabani, geçen yıl
'17 EylüTde Washington'da
'.imzalanan banş
•anlaşmasındaki
•yükümlülükJerini yerine
-getirme konusundâ söz
"verdiklerinı söyledi.
Tekstil kotası
müzakereleri
• ANKARA (Cumhuriyet
Biirosu) - Türkıye ile ABD
•arasında 22-23 Eylül gûnleri
• arasında VVashington'da
'. yapılacak tekstil kotası
' müzakerelerinde. Türk
. heyetine Dış Ticaret
; Müsteşan Kiirşad Tüzmen,
- ABD heyetine de Ticaret
* Temsilciği Tekstil
* Müzakerecisi Büyükelçi
Don Johnson'ın başkanlık
edeceği bildırildi.
Telekulak
soruşturması
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Yasadii;! yollardan
telefon dinledikleri
iddiasıyla haklannda dava
açılanlardan eski Ankara
Emniyet Müdür Yardımcısı
Osman Ak, şimdiye kadar
susma hakkını kullandığını,
yargılamanın başlayacağı 13
Ekim'de çok önemli
açıklamalarda bulunacağını
bildirdi.
Uyuştuructt
operasyonu
• İstanbul Haber Servisi -
İstanbul Narkotik Şube
Müdürlüğü tarafindan
düzenlenen operasyonda,
Hollanda'ya götürülmek
istenen 31 kilo 500 gram
eroin ele geçırildi.
Baskında. tstanbul Narkotik
Şube ekıplerince 4 kişi
gözaltına alınırken 7 .
tabanca ile yaklaşık 1
trilyon lira değerinde
uyuşturucu naklinde
kullanılan 2 otomobile de el
konuldu.
Şarkıcı Aydın
senbest
• tstanbul Haber Servisi -
Kokaın sattıgı ve kullandığı
iddiasıyla gözaltına alınan
sarkıcı Aydın Uğurlular dün
çıkanldığı İstanbul DGM
Cumhuriyet Savcılığı'nca
serbest bırakıldı. Uğurlular
ile birlikte DGM'ye sevk
edilen Mehmet Emin Aslan.
- Mehmet Sami Geniş ve
Gıyasettin Çolak ise
çıkanldıklan İstanbul
Nöbetçi 4 No'lu DGM
tarafindan tutuklandılar.
Bektrik kesintisi
• tstanbul Haber Servisi -
•• Küçükyalfdaki trafo
merkezinde yapılacak
bakım çalışmalan nedeniyle
,19 Eylül Pazar günü 06.00-
;18.00 saatleri arasında
;*Anadolu Yakası'ndaki bazı
,-isemtler ile Burgaz Ada"ya
Celektnk verilemeyecek.
£Aktaş Elektrik"ten yapılan
»Jaçıklamaya göre elektrik
^kesintisi uygulanacak
Şsemtler şöyle: Maltepe
J^Altayçeşme Mahallesi,
«vAlnntepe Mahallesi,
<Zümrütevler ve Bağlarbaşı
^.mahallelerinin bir kısmı,
', <"ınar. Emek, Feyzullah ve
' Aaydınevler mahallelerinin
bır kısmı, Sanatcılar Sitesi,
sJToyoto Kuriş, Köy
- Hizmetleri, Tavsatmaz
- Sanayi Sitesi, Singer,
IDiktaş, ÇelikMotor, lller
J Bankası, Yaşamkent
fkonutlan ve Burgaz Ada.
anarşısı
• Çadır yerine
yanlışlıkla
gönderilmiş kutu
kutu güneşlikler,
bir tekerlekli
sandalyeler yığını,
çadır istiyoruz
diye bağnşıp
çağnşanlar ve
içerde özveriyle
çalışan birkaç
amatör görevli...
ATAOL
BEHRAMOĞLU
Beledıyenin önünden
Yeni Cuma Camii Par-
kı'na geçtik. Buradaki
çadırkenti Marmara Işık
Dershanesi'nin plastık
barakalan oluşturuyor.
Dershanenin cadde üs-
tünde bir bağlantı biiro-
su. içinde türbanlı bır
görevli var. Parkta. An-
kara"dan bir arkadaşla.
Izmit Bölge Çalışma
Müdürlüğü'nde görevli
Ayber Ece'yle karşılaş-
tık. Eşi Bayan Berat Ece
emeklı olduktan sonra
parktaki Yeni Cuma
Körfez Büfe'nin işleti-
mini üstlenmış. Ece çıf-
tinden, "yardım anarşi-
si" diyebileceğimiz du-
rumun çarpıcı örnekle- Yiizlerce çocuk oyuncaklar için birbirini çiğniyor. Görevli şaşkın. kargaşa bir türiü durulmuyor.
rini öğrendim. Kızılhaç'ın gön-
derdiği 1000 battanıyeyı alan ol-
mayınca. getiren kişi bunlan 30
milyon karşılığında Ayber Ece'ye
teklif etmiş... Birbaşka çarpıcı ör-
nek: Ankara'dan gelen 200 kişHik
güvenlik görevlisi burada bır mu-
hatap bulamayınca, geceyi park-
ta geçirip ertesı gün gerisin geri
Ankara'ya dönmüş. Yardım
anarşisinın bir örneğını de bize
parka kadar eşlık c<!cn Avni Bey
verdı: Adana'dar. b:r Vaınvon do-
matesle gelen biı üvku.î domates-
leri verecek bır kuıutn bulama-
yınca ne olur "Ahn da memfcke-
time döneyim" diye yalvar yakar
olmuş...
• "Hasar tespitT ve depreme
dayanıklılığın sırian...
Parktan \ ilayet bınasına geçtik.
Binanın içı ve önündekı çadırlar
an kovanı gibi. Bu görünümüyle
bir savas. karargâhını anımsatıyor.
Kafamdaki soru. insanlann evle-
rine dönebilmeleri ya da oturula-
mayacak durumdaki binalann ke-
sinleşmesi için "hasartespiti''nin
ne zaman sona ereceği... Bir de,
başta ünlü Yahya Kaptan semtın-
dekiler olmak üzere. depremden
çizik bile almadan çıkan binalann
ne gibi özellıklere sahip oldukla-
n...
Afet tşleri Genel Müdürfüğü
Daire Başkanı Fanık Tümer'den,
çalışma arkadaşları mimar tnci
Yücelve ınşaat mühendisi Hicran
Uzun'dan, sorulanma net ve ay-
dınlatıcı yanıtlar aldım... Faruk
Tümer, "hasar tespıti" denilen ça-
lışmanın çok yorucu ve tehlikeli
bir iş olduğunu, bütün yapılan 20
gün tek tek gezecek insan gerek-
tiğıni belirttikten sonra, "Bayın-
dıruk Fen HeyetJerTnce yapılan
bu çalışmaya yeni bir kararna-
meyle başka destekler de (beledi-
yelerden ve başkaca kurumlar-
dan) alınabildiğini. Kocaeli'nde
"ön hasar tesphTnin tamamlandı-
ğını, "kati hasar tespitTne baş-
landığım, yüzde yirmi beşi ta-
mamlanan bu çahşmanın da iki
hafta içinde toparlanabileceğini,
fakat bunun için artçı depremle-
rin de- dinmesi gerektiğini anlat-
n... Faruk Tümer'in sözleriyle, bu
hasar tespitleri sırasında "vatan-
das kendi giremediği yere mühen-
disi sokuyor"... Bu arada mimar
Inci Hanım'dan, Köseköy'de bakı-
lan bir evden görevlilerin çıkışın-
dan sonra binanın çöktüğûnü öğ-
rendik. Birkaç görevli de, bu tes-
pit çalışmalan sırasındaki bir tra-
fik kazasında yaşamlannı yitir-
miş.
Afet Işleri Daire Başkanı Faruk
Tümer'in filozofça bir gözlemi:
"Felaket sonrasında insanlar. ko-
nuşurken birbirine dokunuyor_"
Izmit'in Yahya Kaptan semtin-
de oturan inşaat mühendisı Bayan
Hicran Uzun'dan ve öteki uzman-
lardan edindiğimiz bilgilerle, dep-
reme dayanıkhlığın sırn. Marma-
ra depreminden çizik bile alma-
dan çıkan bu yapılann "koton-ld-
riş" sistemine göre değil "tttnel
kabp" sistemine göre yapılmış ol-
malan... Birde, depreme dayanık-
lılık için "deprem perdesi* (bir
çeşit genişletilmiş kolon) yapıl-
ması gerekiyor ve bütün bu mas-
raflann genel maliyet içindeki
oranı yüzde on bile değil... Bu ra-
kam, ülkemizde insan fıyatının
Psikiyatrist özcan Köknel'e göre fısıltı gazetesinin etkisi mistik yapımız
Söylentilerîn nedeni kaygıtSTANBUL (AA) - Türk Psiki-
yatri Demeği Başkanı Psikiyat-
rist Prof. Dr. ÖsEcan Köknei, in-
sanlann kaygı durumu arttıkça.
gerçekçi ve rasyonel düşünme ye-
tisinin azaldığını belirterek,
"Topiumsal mistik yaptmız ya da
hepimizde me\cut olan ilkd insan düşüncesL
depremle ilgili söylentilere inanmamıa kolay-
laşönyor" dedi.
Prof. Dr. Özcan Köknei, son günlerde "Şu
günşu bûyüklûkte depremoJacak",'"Denizsn-
yu ısınmış. deprem olacak". "Tetevizyonda alt-
yazı geçmiş. İstanbul'da büyükbir deprem oia-
cakmış/ gibi "fisıltı gazetesi'
>
nın yaydığı söy-
lentilerin toplumda panik yaratüğını kaydetti.
Yaşanılan büyük deprem ve devam eden artçı
depremler nedeniyle, insanlann korku ve be-
lirsizlik içinde yaşadıklannı belirten Prof. Dr.
Köknei, bunun, dedikodu ve kulaktan kulağa
yayılan söylentilere insanlann kolay inarana-
Janna neden olduğunu kaydederek, şunlan söy-
• "tnsanlann kaygı durumu arttıkça, gerçekçi ve rasyonel
düşünme yetisi azalıyor. Dedikodulara ve kâhinlere inanma, bu
nedenle kolaylaşıyor"
• "Toplumsal mistik yapımız ya da hepimizde mevcut olan ilkel
insan düşüncesi, depremle ilgili söylentilere inanmamızı
kolaylaştınyor"
ledi: "Bu inanç daha çok toplumsal yaptmız-
dan kajuaklanryor. Biam toptumumuzda, böy-
te bir afet felaket olmadan da. bilim ĞSSJL inanc-
lar oldukça yaygın olarak var. tnsanlann bu
inandıklanndan güntük yaşanolanııa ait so-
nuçlar çıkarmalan da oldukça yaygu. Çünkü
insanlara bu tür duşünce çok daha kolay gefi-
yor. Adeta birçocuksu duşünce içerisuıde.olay-
tann neden-sonuçiüşldane bakmadan. geçmiş
vegefecek arasındaakla-mantığa dayab bağlan-
tı kurmadan, bu tür bir inanç insaniara kolay
geli>or. .Artçısarsınhlann sürmesi nedeniyle in-
sanlarda korku. endişe. belirsizlik. tedirginlik.
huzursuzhık durumu devam ediyor. Buna la-
saca kaygı durumu deniiebilir. İnsanlann kay-
gı durumu arttıkça, gerçekçi ve
rasyonel düşünme yetisi azafayor.
Dedikodulara. getecekten haber
veren kâhinlereinanma bu neden-
le kolsylaşıyoıf Prof. Dr. Özcan
Köknei, Türk toplümunda mistik
yapı nedeniyle öteden beri fala,
falcıya, medyuma, cine. periye, gelecekten ha-
ber veren kâhinlere yaygın bir inanç bulundu-
ğtınu da ifade ederek. "Bunlann hepagercek-
dışı, bilim dışıdır. Hatta dnrimiz bile, bunu ka-
bul etmez. Toplumsal mistik yapımız ya da he-
pimizde m e\cut olan ilkelinsan düşüncesi, dep-
remk ilgüi söytentBere inanmamra kotaytaştı-
nyor" dedi.
Fısıltı gazetesinin tnesajlannın yüz yüze bir
iletişimle gerçekleştiğini, yüz yüze iletişimin
ise en etkili iletişim yönteinlerinden birisi ol-
duğunu da vurgulayan Prof. Dr. Köknei, biri-
sinin yalan yanlış duydugu birşeyi öbürûne, o-
nun da başkasına aktardığını, bunun sonucun-
da da bir panik havasuun doğduğunu belirtti.
göstergesi de sayılabilir...
"Abi, bana ucak
verir misiniz?"
"Yardnn anarşisi"ne. vilayet
binası yakınında. Özürlüler Der-
neği'nin yardım barakası önünde
de tanık oluyoruz... Bir yanda, ha-
yatımda görmediğim kadar çok
tekerlekli sandalye yığılı duruyor;
baraka önünde birikmiş bir kala-
balık ise çadır istiyor... Baraka
içinde, kendisi gHîi amatör ıkı der-
nek üyesi bayanla çalışmakta olan
-KocaeUSağırvçDUsizlerDerne-
ği Başkanı" İbrahim Vıkünmer.
çadır yerine yanlışlıkla güneşlik
gönderildiğini, çadırkentlerkuru-
lacağı için tek tek çadır zaten ve-
rilemeyeceğini, ama "vatan-
daş"ın bunu anlamak istemediği-
nianlaüyor... Buradan geçtiğimiz
Doğu Kışla'da Amerikalı-
lar'ın kurduğu çadırkentin
devir teslim töreni var...
Kocaeli Valisi, başkaca
görevliler, ABD elçilık gö-
revlileri. kameraman ve mu-
habirler, kızgm güneş altm-
da askeri töreni gerçekleşti-
ren ABD Komando Birliği...
Geniş alanda büyük hâki ça-
dırlar kurulmuş... tlerde bir
yemek kuyruğu... Bir başka
yerde iki Türk görevli (ya da
yardımsever), tel örgüsü ar-
kasında birikmiş kalabalığa
çuval dolusu oyuncaklan
dağıtacak ama, kâlabalık sı-
raya giremediği için bu bir
türlü mümkün olamıyor...
Adamlar da ne yapacaklan-
nı şaşırmış... Bağınş. çığı-
nş, itişmeler... Bu kargaşa-
nın içinde azınlıkta kalan ço-
cuklann ezihnemesi muci-
ze... Biri ağlıyor, bir öteki
hüzünle susuyor, bir başka-
sı durmaksızın tekrarlıyor:
"Abi, bana uçak verir misi-
niz?'' Üniformasının yakası
US Navy armalı bir asker
kameraman Avrupa Birliği
üyeliğine aday bu örgütsüz
toplumu görüntülüyor...
IRMIK / AYDIN ENGİN aengin(a doruk.net.tr.
Uzay Mekiği'nin komutanına, başa-
nlı uzay uçuşunun ardından gazeteci
sordu:
- Fırtatmanın hemen ardından ilk dü-
şünceniz ne oldu?
Astronot hınzır bir gülücükle yanıtla-
mış:
- Komuta kabinındeki binlerce aygı-
ta baktım ve kendi kendime, aman al-
lahım dedim, bütün bu aygıtlar, en dü-
şük fiyatı veren firmalar tarafindan ya-
pıldı...
Gazeteci meslek gereği, konuşan
astronotun sözlerini haberinde aynen
aktardı. Ama ardından kendini "Ame-
rikan rüyas/"nın yara almasını önle-
mekle yükümlü saydı ve ekledi: "Ama
uzay mekiği uçuşunu başarıyla ta-
mamladı, gitti ve döndü. En düşük fi-
yatı veren fırmalann ürettiği aygıtlar da
kusursuz çalıştı."
İki uçuş sonra, uzay mekiği, kalkışın
hemen ardından, gökyüzünde ölüm çi-
çeklerini andıran ışıklar saçarak patla-
dı. Astronotlardan kurtulan olmadı.
Bu "anekdot haber" kanımca "mü-
teahhitlik kurumu"nun çarpcı bir sor-
gulamasıdır. Modern kapitalizmin ka-
Astronotun Müteahhit Korkusu
lesi Amerika Birleşik Devletleri'nde bi-
le "en düşük fiyat - en yüksek kalite"
ikilemi çözülmüş değil.
Serbest piyasa ekonomisi koşulları
veri olduğu sürece bu ikilemin çözümü
de yok.
Kişiler ya da kuruluşlar yapılacak işi
ayrıntısıyla tanımlıyorlar ve işe talip
olan firmalar da bu projeyi fiyatlandı-
rarak "ihale"ye katılıyorlar. En düşük fi-
yatı veren ihaleyi kazanıyor, işi alıp,
şartnamede öngörülen koşul ve kural-
lar çerçevesinde bitirmeyi "taahhüt"
ediyor.
Tanımlanmış bir işi, ömeğin şu kadar
metrekarelik alan üstünde, şu kadar
kat, şu, şu, şu özellik, nitelik ve dona-
nımlan taşıyan bir binanın yapımını "en
düşük fiyatla" üstlenmek ne demektir?
Seçenekleri sıralamak uzmanlık ge-
rektirmiyor:
Bir Müteahhit daha düşük bir kâr
oranına razı olarak fiyatı en aşağıya
çekmiştir.
İki: Müteahhitlik fırmasının araştır-
ma-geliştirme bölümü, verimliliği art-
tıran yeni bir teknoloji geliştirmiştir.
Teknolojik üstünlük en düşük fiyata
olanak sağlamıştır.
Üç - dört - beş: Firma işi kapmak
için en düşük fiyatı vermiştir. Ama işi
kaptıktan sonra maliyet artışları, enf-
lasyon, önceden öngörülemeyecek
teknik sorunlar gibi yasal(!) kılıflar bu-
larak fiyatı arttıracak siyasal ilişkilere
sahiptir. Buna güvenerek, rakiplerini
saf dışı bırakacak bir fiyat verebilmiş-
tir. Aynca işin şartnamesinde öngörü-
len teknik gerekleri göz ardı edebile-
ceğini, kumu denizden çekip yıkama
masrafı bile yapmadan, eksik çimen-
to ile karıştırıp öngörülenden daha
dayanıksız ve daha az demir hasın-
nın içine dökebileceğini, maliyet artı-
şı getiren zemin etüdü gibi araştırma-
ları "yapmış gibi" görünebileceğini
bilmektedir. Teknik denetimi yapmak-
la yükümlü kurum ve kişileri, siyasal
nüfuz, rüşvet, ölümtehdidi, şantaj gi-
bi yol ve yöntemlerle hileye göz yum-
maya razı edebileceğine güvenmek-
tedir. Şartnameye uygun olmayan işin
bir nedenle ortayaçıkması halindeül-
kenin adalet aygıtının sorumluları
saptayıp cezalandırmaktan aciz bir
hantallık içinde boğulduğunu bilmek-
tedir.
En düşük fiyatı verir, işi alır, parayı ka-
par, yapıyı yapar, çatıyı çatar ve elleri-
ni yıkar.
Sonra deprem olur.
Önce yer sarsılır, sonra ekonomi, si-
yaset, hükümet, devlet...
Her kafadan bir ses çıkar. Suçlu ara-
nır. Yanlış aranır. Suçlu üstüne suçlu
yakalanır, reçete üstüne reçete yazılır.
İnsanlar jeoloji mühendisi, deprem uz-
manı, sismik araştrmalar kürsüsü pro-
fesörü, zemin mekanikçisi, fay hattı bil-
gini, savcı, yargıç ve cellat olur.
Ama müteahhitlik kurumu gene de
sorgulanmaz. Kötü, hırsız müteahhit
avına çıkılır da yanlış, kötü, hırsızlara
yol açan, dürüstlere kapı kapatan
"müteahhitlik sistemi" masaya yatınl-
maz...
Ağaçlara bakmaktan ormanı göre-
memek dedikleri bu olsa gerek. Bu ko-
şullarda fukara astronot da haklı ola-
rak korkar.
CUMARTESİ
YAZILARI
ATAOL BEHRAMOĞLU
Bilim, Dünkü Çocuk
Rakamiarı aklımdatutamadığım için herseferinde
yeniden bakanm. Elımin altında bu kez -Avustralya-
lı arkeolog-tarihçi Gordon Childe'ın "Tarihte Neler
Oldu?"sa var. Birlikte gözden geçirelim...
Arkeoloji, insan türünün gezegenimizde ilk kez beş
yüz bin (yarım milyon) yıl önce var olduğuna ilişkin
kalıntılar saptıyor. Bu kalıntılar yeryüzünde büyük
canlı türterinın en sonuncusunun insan olduğunu da
gösteriyor, çünkü jeolojik katmanlann en üst tabaka-
lannda yer almaktalar... Demek ki insan, "evrim sü-
recinin en son ürünü"...
Yaklaşık yanm milyon yıllık bu tarihin hemen he-
men yüzde 98'i (neredeyse tamamı!) "vahşet döne-
mi", ya da Eski Taş Devri", ya da "Buzul Devri" diye
adlandınlmakta... Bütün bu bin yıllarda insanın yırtı-
a hayvandan farkı yok. G. Childe'ın sözleriyle "do-
ğada ne bulmuşsa onu toplayarak ve yakalayarak,
diğer varlıklar üzerinde asalak gibi yaşayarak" varlı-
ğını sürdürüyor... Buna "toplayıcılık ekonomisi" de-
niyor..
Geri kalan yüzde ikilik sürenin başlangıç dönem-
lennde, zamanımızdan yaklaşık olarak on-oniki bin
yıl öncelerde, "yiyecek üretici" ekonomiye geçildiği
saptanıyor. Bu döneme de "barbart//c dönemi", ya
da Neolitik Çağ, ya da Yeni Taş Devri deniyor...
Yüzde ikilik sürenin bunu izleyen bölümleri zama-
nımızın beş bin yıl kadar öncelerinden günümüze
kadar geçen süreci kapsıyor.. Bu beş tane bin yıl da
ilk kentleşme süreçleri, Tunç Çağı, Erken Demir Ça-
ğı, feodalizm ve burjuva kapitalist ekonomisi dörtem-
lerinden oluşuyor... Yüzde doksan sekizi arkeolojinin
konusu olan yanm milyonluk tarihin ve bu zaman di-
limınin yaklaşık olarak yüzde ıkı gibi bir oranla ifade
edilen (on-onıki bin yıllık) "yazılı tarih" döneminın için-
de bugün anladığımız anlamda modern bilimin baş-
langıç süreçleri, günümüzden ancak dört- beş yüz
yıl öncelere uzanıyor... Yanm milyonluk tarih içinde,
diyelim ki beş yüz yıl... Bütün bu zaman diliminin bin-
de biri kadar bir süre...
• • •
Şimdi bir başka kitaptan, Fransa'da yayımlandığı-
nı "Le Monde" kitap ekındeki bir yazıdan öğrendi-
ğim (henüz göremedığim, fakat Cumhuriyet yayınla-
n arasında çevirtip yayınlatabilmek umuduyla istet-
tiğimiz) Italyan yazar Paolo Rossi'nin "Avnıpa'da
Modern Bilimin Doğuşu" adlı yapıtından söz etmek
istiyorum.. Tanıtma yazısında Rossi'nin çalışmasının
yaklaşımı ve içeriği özetleniyor. Buna göre, "modem
bilim, büyük bir yeniden doğuşla, antik ve ortaçağ
büyücülük ve astrolojisinden kopuş, öncelikle ente-
lektüel bir devrim, bin yıllık (Aristo'cu) sistemin yıkı-
lışı, yeni bır düşünce tarzının doğuşu°dur. Ancak,
Kopernik, Kepler, Galileo, Nevvton, Descartes gi-
bi bilimci vedüşünürterin buluşlannda somutlaşan bu
yeni düşünce tarzının Batı Avrupa'da da zafere ulaş-
ması birdenbire ve kolay olmadı. Kepler, Pisagor'un
mistisizminden etkilenmişti. Nevvton'da simya veya-
ratıcı matematik kanşık olarak bir aradaydı. Öte yan-
dan, Galileo engizisyon mahkemesi önünde diz çöz
kerek görüşlerini yadsımak zorunda bırakılmıştı. Y K
ni bilimsel düşünce "papazlann, skolastikçilerin, hCP
manistlehn ve profesörierin bilgisine karşı acı birpo-
lemik" olarak doğdu. Tanıtma yazısındaki sözlerte:
"Bizım bir arada olamaz diye düşündüğümüz görüş
ufuklan, modemitenin şafağında biraradadır. P. Ros-
si'nin kitabı tarihsel bir araştırmanın büyü ile bilim
arasındaki iç içe geçmişliğı güçlükle birbirinden ayı-
rabildiğini gösteriyor ve aklın gölgelerarasındaki za-
ferli yürüyüşüne ilişkin pozıtıvıst efsaneyi kuşkuyla
karsılıyor..."
Ozetle, yaklaşık yanm milyon yıllık insanlık tarihi-
nin yaklaşık binde birini oluşturan son beş yüzyıllık
süreçte bilimsel düşüncenin netleşmesi ve utku ka-
zanması hiç de kolay olmadı ve karanlıklara karşı ak-
lın mücadelesi hâlâ sürmekte...
• • •
5 Eylül 1999 tarihli "Hürriyet"\e kendisiyle yapılan
konuşmada TÜBİTAK Başkanı Namık Kemal Pak,
geleneklerimizde bilimsel kültürün olmadığını, bizde
çağdaş anlamda bilimsel çalışmalann Cumhunyet'in
ilk yıllannda başladığını, arkamızda sadece 70 yıl bu-
lunduğunu belirtiyor... Yani, insanlık tarihı içinde ço-
cuk yaşta bile sayılamayacak bilim, bizde henüz be-
bek bile değil... Bilimsel düşünme alışkanlığı bulun-
mayan halkımızın bilime karşı ilgisinin ancak felaket
zamanlannda ve geçici olarak ortaya çıktığını belir-
ten sayın Pak, kendisine "hükümetin bilime bakış
açısı" konusundâ yöneltilen soruyu ise şöyle yanrt-
lıyor: "TÛBlTAK'a ulusal bütçelerden aynlan kay-
naklar, bu kuruma ne denli önem verildiğinin bir ba-
kıma göstergesi. Şu anda bize aynlan bütçe bizim
kafamızdaki ideal mükemmelliği yakalamak için ye-
terti değil. Bunun üç dörtmisline çıkanlması hem faz-
la külfet oluşturmaz, hem de bizim daha etkili olma-
mızı sağlar."
Ulusça yaşamakta olduğumuz büyük yıkjmdan hiç
değilse bu kez kalıcı bir ders çıkanlmasını, Sayın
Pak'ın bence son derece alçakgönüllü dileğinin ger-
çekleşmesini dileyelim...
Gelecek hatlaki yazım yine bu konuda olacak...
İcisleri Bakanı Tantan
'Bokanhkyeniden
yapılandınlacak'
SERTAÇEŞ
ANKARA -Içişleri Ba-
kanı Sadettin Tantan, eö-
reve gelişinin hemen ar-
dından başlattığı teftişler
soncunda bütün kurumu
yeniden yapılandırmayı
amaçladıklannı kaydetti.
Tantan, teftişlerin sorun-
lan belirlemeye yönelik
olduğunu belirterek "Mü-
fettişterin çalışmalan so-
nucunda ortaya çıkan bü-
tün sorunlar. ber kesim-
den uzmanlarla tartışua-
cak. Yeniden yapılandu"-
ma süreci böyle gerçekfeş-
tirilecek. Teşkilat bünye-
sinde Ar-Ge birhni kuru-
fatcak" dedi.
Tantan, yakın zamanda
çıkacağını belirttiğı vali-
ler kararnamesinde önce-
liğin boş olan illere verile-
ceğini söyledi.
Içişleri Bakanı Tantan,
bakanlığında sürdürülen
teftişler sonucunda hizmet
sırasında karşılaşılan ya-
sal ve teknik sorunlann
belirleneceğini bildirdi.
Teftişlerin sonucuna
göre uzmanlarla tartışarak
yeniden yapılanmarun ne
şekilde olacağına karar
verileceğini kaydeden
Tantan, araştırma geliştir-
me (Ar-Ge) birimi kurma
çalışmalannın sürdüğünü
kaydetti. Tantan, bakan-
lıktan emekli olan yöneti-
ciler ve gönüllü araşhrma-
cılann bu birimde çalışa-
cağını dile getirdi.
Tantan, çıkanlması dü-
şünülen yerel yönetimler
yasası çalışmalannın sür-
düğünü, Meclis'in yeni
çalışma döneminde gün-
deme getirmeyi düşün-
düklenni kaydetti.