Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18 EYLÜL 1999 CUMARTESİ
HABERLER
Demirele
ziyaret
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel, dün
Türkiye Muharip Gaziler
Demeği Genel Başkanı
Emekli Kurmay Albay
Şinasi Can ve
beraberindeki heyet ile
görüştü. Şinasi Can, 19
Eylüİ'ün Atatürk'e gazilik
unvanının verildigi gün
olduğuna işaret etti.
Çalışmalan hakkında bilgi
veren Can, derneğin
faaliyetlerini
sürdürebilmesi için parasal
yönden desteğe
gereksinimleri olduğunu
bildirdi. Sakarya \e
Dumlupınar'da Atatürk ile
birlikte savaşan, ancak 17
Ağustos'ta yaşamını
kaybeden bir gazinin
resminin armağan edilmesi
üzerine Demirel,
Atatürk'ün gösterdiği
yolda olduklannı belirterek
"Onun gösterdiği hedefe
koşuyoruz" dedi.
Deprem balık
satışlarım da
vurdu
• İstanbul Haber Servisi -
Yurttaşların deprem
beklentisi nedeniyle
korkudan evlerine
girememesi, yemek
ihtiyaçlannı dışanda
karşılaması ve içkili
lokantalara rağbetin
azalması balık satışlannı
geçen yıla oranla yüzde 50
azalttı. Satışlann
düşmesinde fiyatlann da
etkisi olduğunu kaydeden
tstanbul Balık Satıcılan
Odası Ikinci Başkanı Salim
Yılmaz Subaşı. özellikle
geçen sezon çok fazla olan
ve bu yıl ümitlerini
bağladıklan palamutun,
yanlış avlanma nedeniyle
azaldığını, bunun da
fıyatlan etkıledığini
belirtti.
MHP değişiklik
istiyop
• ANKARA (Cumhuriyet
Biirosu) - MHP. kılık kıyafet
vönetmeliğini yeni öğretim
döneminde de uygulamakta
kararlı olan Yüksek
Öğretim Kurumu"nu (YÖK)
hükûmete bağımlı hale
getirmek ıçin YÖK
Başkanı'nın üçlü
kararnameyle atanmasını
öngören bir yasa önerisi
hazırladı. YÖK Başkanı'nın
atanmasında
Cümhurbaşkanı'nı de\Te
dışı bırakmayı amaçlayan
öneride. "Clke eğitiminin
bir bütün olduğu, bu
ne^lenle sorumluluğun
hükûmete aıt olması
gerektiğı. ancak mevcut
sistemde YÖK'ün
hükûmete karşı \
sorumluluğu ve
bağimhlığının son deîece
sınırlı olduğu" vurgulandı.
l
Sigma' çelengi
• İZjVIİR (AA) - İzmır"deki
Ege Üniversitesi, Izmir
Yüksek Teknolojı Enstitüsü
ve Dokuz Eylül Üniversitesi
matematık topluluklan
üyesi matematıkçiler.
Yunanistan'ın Izmir
Konsolosluğu"na 'sıgma'
harfinin işlendiği çelenk
bıraktı. Izmirli
matematikçiler, politika ne
kadar iki ülkeyi
uzaklaştırma çabası içinde
olsa da doğanın iki ülkeyi
birbirine yaklaştırdığını
söylediler. Karalann değil.
milletlerin yakınlaşmasını
istediklerini belirten
matematikçiler, "Bizler
Izmirli matematikçiler
olarak matematiğin
evrenselhğinden hareketle,
bu sıcak dayanışmanın
bilımsel alanda da oluşup
gelışmesini diliyoruz"
dediler.
TTB Başkanı Sayek, Sağlık Bakanlığı'nm henüz olayı kavrayamadığmı söyledi
'Depremzedeye kemoterapi flacı'
• TTB Başkanı Füsun Sayek dün düzenlediği basın
toplantısında deprem bölgesindeki halkın sağlıklı
bannma koşullanna sahip olmadığına, bilinçli bir gıda
rejimi bulunmadığına ve merkezdeki ilgisizliğin,
programsızlığın olumsuz etkilerine dikkat çekti.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türk
Tabipler Birliği (TTB). Sağlık
Bakanhğı'nın deprem bölgesinde
yaşananlan henüz kavramadığını
bildirdi. TTB, deprem bölgesindeki bir
kentte ölen Özden Ozşahin adlı
hemşirenin evine "Neden göreve
geunediniz" içerikli bir yazı
gönderildiğini bildirerek, tepki
gösterdi. TTB. uyuz ve bit salginı
uyansında bulundu.
TTB Başkanı Füsun Sayek dün
düzenlediği basın toplantısında deprem
bölgesindeki halkın sağlıklı bannma
koşullanna sahip olmadığına, bilinçli
bir gıda rejimi bulunmadığına ve
merkezdeki ilgisizliğin,
programsızlığın olumsuz etkilerine
dikkat çekti.
'Depremde ölen sağlık
personeli göreve çağnldı'
Sayek, bölgede ilk günden itibaren
çalışan ve geçici görevle bölgeye
gönderilen sağlık personelinin morale
ihtiyacı olduğunu ama Sağlık
Bakanlığf nın ölen sağlık çahşanından
bile "Neden göreve getaıiyorsunuz"
diye savunma istediğini söyledi.
Alınan bilgiye göre, lzmıt'te II Sağlık
Müdürlüğü, depremde yaşamını yitiren
Özden Özşahin adlı hemşirenin evine,
"neden göreve gelmediğine" ilişkin bir
yazı gönderdi.
Sayek, TTB'nin yetkililere daha önce
de ilettiği. "bütün nüfusun sosyal
güvenlik kapsamına alınması, her
düzeyde sağlık hizmetinin ücretsiz
verilmesi, 224 sayılı yasada öngörüien
yerel ve merkezi kurullann toplantrya
çağnlması ve gönfillü sağlık çaJışanlan
üzerinden bir personel istihdamı
yapmak üzere planbuna yapılması"
konulannın neden gündeme
getirilmedığini Sağlık Bakanlığı'na
sordu. Sayek. MHP'li Osman Durmuş
yönetimindeki Sağlık Bakanlığı'nm
deprem sonrasında pratisyen
hekimlerin TUS"un ertelenmesi
istemine duyarsız kaldığını ancak Şef
ve Şef Yardımcılığı Yönetmeliği'nde
değişiklik yaparak "adamcıhk ve siyasi
kayınmcıhk'" yaptığını belirtti.
Sayek, Sağlık Bakanı Dunnuş'un
"medya yoluyla iletişim kurmaktan
yakındığınr anımsatarak, "Ama bizi
buna mecbur edıyor* dedi.
Sayek. bir gazetecinin "salgın
tehlikesinin ne kadar yakın okJuğu"
sorusuna, yıkanma olanağının sınırlı
olduğu yerlerde "uyuz ve bWenme"nin
arttığını, bunun da normal olduğunu
söyledi. Sayek, aynca havalar
soğudukça üst solunum enfeksiyonu
sorunuyla karşılaşmayı beklediklerini
belirtti. Depremin ilk günlerinde yurt
içinden gönderilen ilaç yardımında
bilinçsiz davranıldığını, son kullanma
tarihi dolmuş veya dolmasma az
kalmış hatta "kemoterapi" tedavisinde
kullanılan ilaçlann gönderildiğini
belirten Sayek, planlamada geç
kalınması durumunda yeni sorunlarla
karşılaşabileceklerini söyledi.
Sayek, bölgedeki hastanelerin
branşlaştığını, her hastanenin farklı
hastalık ve rahatsızlıklan tedavi etmek
üzere tahsıs edildiğini söyledi.
İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN
Cumhurbaşkanlığı Köşkü'ndeki baa saünaJnva işlemlerinde trilyonlukyolsuziukyapüğı iddia edi-
kn Mali İşler Daire Başkanı Gülizar Baysal kayıplara kanşü...
Not: Demirerin aile görüntüsü için, 16 Ağustos tarihli gazetelerde yayımlanan Çörtük'lü, Çağlar'h
fotoğraf esas alınmışnr.
342 PKK'li
pişmanlık
için *
başvurdu
DİYARBAK1R (Cum-
huriyet Bürosu) - Diyarba-
kır 1 No'lu Devlet Güven-
lik Mahkemesi'nde ölüm
cezasına mahkûm edilen
Şemdin ve Arif Sakık kar-
deşlerin de aralannda bu-
lunduğu 342 PKK'li TB-
MM tarafindan geçen ay
çıkanlan "Pişmanlık Vasa-
sı"ndan yararlanmak için
başvuru yaptı.
Yaklaşık 5 yıldan bu ya-
na Pişmanlık Yasası'nı
bekleyen Doğu ve Güney-
doğu Anadolu Bölgesi'nin
çeşitli cezaevlerinde bulu-
nan binin üzerindeki P-
KK'li, geçen ayTBMM ta-
rafindan çıkanlan yasadan
yararlanmak için başvuru-
lannı yapmaya başladı. Di-
yarbakır ve Mardin ceza-
evlerinden toplam 342 P-
KK'li yasadan yararlan-
mak için tçişleri Bakanlı-
ğı'na dilekçe verdi. 342 P-
KK'li arasında geçen ay-
larda Diyarbakır Devlet
Güvenlik Mahkemesi'nce
idam cezasına çarptınlan
PKK'nin iki numaralı ada-
mı"Parmaksız ZekT kod
adlı Şemdin Sakık ile kar-
deşi Arif Sakık da bulunu-
yor.
Içişleri Bakanlığı'naya-
pılan başvurulann burada
oluşturulan bir komisyon
tarafindan değerlendirile-
ceği ve yasadan yararlana-
cak olanlann belirleneceği
bildirildi. Yetkililer, Piş-
manlık Yasasf ndan yarar-
lanmak isteyen PKK'lile-
rin sayısının artacağını
söylediler.
'Din ve devlet aynlığı çağdaşbkbr'
Teokratik devlet görüşünün kabul edilmesi laiklik değil, iki hukuklu, iki eğitimli, iki
aileli, iki ekonomili, iki takvimli, iki saatli, kısası iki düşünlü devlet yaratılmâsı demektir
MUSTAFA REŞİT KARAHASAN
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi Onursal Başkanı_
B in. birbirinden aynlması söz konusu olan
devletle dinin tarihsel özelliklerini görmemek-
te, öteki ise din dışı siyasal amaçlarla bunu ör-
tülü tutmaktadır. Burada aynlmalan söz konu-
su olan devlet ile din. Batı modelindeki ayn
tutulan cismani ve ruhani otoriter niteliğinde
değildir. Batı laiklik modelinden farklı olan
yan, çağdaşlaşma devriminin değil, bitişik
ikizler halindeki din-devlet bileşimini ayınna
olmadan ne çağdaş devlet kurulabilir, ne de si-
yasal olmayan bir din olabilir. O ancak teok-
rasi olabilir. Bunun ne İslam ne de Osmanlı ge-
leneğinde yen yoktur. Görülüyor ki teokratik
devlet görüşü, çağdaşlaşma sürecine karşı son-
radan ortaya çıkmış bir ideolojidir. Teokratik
devlet görüşünün kabul edilmesi laiklik değil,
iki hukuklu, iki eğitimli, iki aileli, iki ekono-
mili, iki takvimli, iki saatli, kısası iki düşünlü
devlet yaratılmâsı demektir. Önemle vurgula-
mak gerekir ki. din devleti teokrasisine dönük
her dinsel sayılan eylem bunda siyasal rejime
karşı çevrilmiş bir siyasal eylem olur. Bundan
ötürü, laiklik adına dinin özgürlüğü tezini yü-
rüten akımlann çoğu dinsel olmaktan çıkıp si-
yasal bir nitelik alır. Tarikatçılık biçiminde gö-
zükenler de bunun sadece "yeralîr türüdür.
(Berkes, a.g.e., Sh. 526 dv).
Demokrasi oyunu
Yurdumuzda karşı devrimciler, devrimi ala-
şağı etmek, şenat getirmek için egemenliği
ulustan almak, yeniden şeriata vermek için ör-
gütlenmeyi demokrasinin gereği gibi göster-
mişlerdir. İşte onlann düştükleri yanılgı budur.
Hiçbir Hıristiyan demokratik parti, bu anlam-
da karşı devrimci sayılmaz. cumhuriyete eş-
deyişle halk egemenliğine karşı olmaz; olma-
mıştır. Çünkü seçimle gelir, seçimle giderler,
çoğulcu düzen aynı, egemenlik ulusta kalır,
çok daha önemlisi şeriatı egemen kılmak için
dıni kullanmayı asla düşünmezler.
Önemle belirtelım ki, şeriatı getirmek iste-
yenler u
Madem ki demokrasi vardır; istemek
ve istediğini yapmak. gerçekleştirmek hakkı
var demektir. Seni ve demokrasiyi sevmryor ve
istemhorum. Öylejse senden ve demokrasi-
den kopmak hakkını \ardır, bu, gereğinde se-
ni ve demokrasiyi imha etme serbestiiğme ka-
dar gider. İşteşeriatçüarın demokrasiliği. bu te-
ma üzerine dayanır. Dini. sivasal bir güç hali-
ne getirip sivasav ı dinin emrinevermek ve böy-
lecesenin demokrasinden kurtuhnak.Oysa bu
en ilkel anlamıyla demokrasi değildir. Insanı,
toplumu bir totalitaryanizmin, bir otoritarya-
nizmin. yukandan gelen monolitik kalıbı içine
almakür. Demokrasi, ulusal ve uluslararası hu-
kukun yardımı ile kendini yaşatma önlemleri-
ni almaya ce\-azverir (Prof. Dr. BahriSavcu De-
mokrasiden Yararianma Hazıruğı, Cumhuri-
yet gazetesi).
Ulusal egemenlik kavramı. demokratik ya-
pının temelidır. Demokratik düzen ise dinsel
gerekleri egemen kılmayı amaçlayan şeriat dü-
zeninin karşısıdır. Dinsel gereklere dayanan
bir düzenleme demokratik olmaz. (Bülent Se-
rim, Yanıtı Yüksek Mahkemeler Vermişti.
21.12.1996 tarihli Cumhuriyet gazetesi, Sh.
2).
Atatürk, din duygulannı sömüren ve kötü-
ye kullananlara karşı özgürlük adına gösteri-
lecek hoşgörünün. topluma ne kadar pahahya
mal olduğunu da Medeni Bilgiler'e ilişkin not-
lannda apaçık ortaya koymuştur (Atatürk,
Inan, Sh. 514).
Atatürk. dinsel duygulan, kişisel ve siyasal
amaçlarla sömürme ve kötüye kullanmanın
toplumumuz için taşıdığı çok büyük tehlike>a
her durumda açık seçik dile getirmiştir (Bkz.
Söylev ve Demeçler. IV. Sh. 166/167, c.2, Sh.
63, 68/69. Söylev 518).
Laikleşme süreci, devletin, bireylerin, din-
sel kurumlann başkalanna karşı konınması
hareketidir. Din, toplumsal, siyasal, ekono-
mik, eğitsel, sanatsal kurum ve kurallan be-
lirleyen bir konumda olamaz; toplumlar. bu
alanlan bilimsel verilerin yardımıyla demok-
ratik süreç içinde varacaklan değişmeye de
açık uzlaşmalar yoluyla çözümleme gereğine
inanmaktadıdar (Prof. Dr. Özer Özankaya,
Toplum Bilimi, Sh. 458 vd).
Laiklik, dine ilişkin inançlan bireylerin vic-
danlanna bırakır.
Şimdiye değin yapılan açıklamalar nesnel,
bilimsel görüşlerdir. Türk öğretisinde, hemen
hemen tüm ka>naaklar, Selçuk'un laiklik konu-
sundaki görüşlerini doğrulamamaktadır. Laık-
F
urdumuzda karşı devrimciler, devrimi alaşağı etmek, şeriat getirmek için egemenliği ulustan almak,
yeniden şeriata vermek için örgütlenmeyi demokrasinin gereği gibi göstermişlerdir. tşte onlann
düştükleri yanılgı budur. Hiçbir Hıristiyan demokratik parti, bu anlamda karşı devrimci sayılmaz,
cumhuriyete eşdeyişle halk egemenliğine karşı olmaz; olmamıştır.
Kuranıkerim'de dünyevi işleri düzenleyen
ayetler de vardır. Bu bağlamda günahlar için
yaptınmlar da belirlenmiştir.
Oysa bu hükümler günümüzde geniş ölçü-
de pozitif hukukta tanımlanmış olan alan içi-
ne girmektedir. Selçuk'un ileri sürdüğü an-
lamda bir serbestliğin getirilmesinin doğura-
cağı sonuç, kaçmılmaz olarak "çok hukukhı-
Iuk"tur (Ergin, a.g.y.).
Şunu da ekleyelim: Anglo-Sakson demok-
rasilerinin, tarihlerinin hiçbir döneminde, mar-
jinal küçük cemaatler dışmda "dini fanatizm"
sorunlan olmamıştır (Ertuğrul Özkök,
9.9.1999 tarihli Hürriyet gazetesi. Sh. 23).
Oysa, yurdumuz gerçeğinde. dinciler, ikti-
dan değil. egemenliği istedikleri. Türkiyemi-
zi "Darül Harp" alanı saydıklanndan, laik
cumhuriyeti yıkmak için silaha sanlmakta as-
la duraksama göstermezler. Onlar için demok-
rasi amaç değil araçtır. O nedenle "takıj'ye''
yapmalan da sık sık gözlemlenir.
Kurtuluş Savaşf nda Kuvayı Milliyeciler'e
dış düşmanlar yanmda savaş açan dinciler de-
ğil mi? Cumhuriyetin ilk yıllannda Kubilay'ı
şehit eden, şeriat uğruna baş kaldıran onlar
değil mi? Yurdumuzun birçok yerinde kanlı
olaylar çıkaran. yakın tarihimızde 37 aydını-
mını yapması yapaydır, temelsizdir. Devletin
hukuİc devleti olması, hukuk üstünlüğünü de
içerir. Bu iki kavrama yapay olarak başka baş-
ka anlamlar yükleyen Selçuk, Anglo-Sakson
anlayışı bağlamında devletin din işlerinden tü-
müyle elini çekmesi gerektiği görüşüne ya-
pay da olsa bir dayanak bulmak uğraşı içinde-
dir.
e) Anglo-Sakson' a gönül veren Selçuk, ona
övgüler yağdınyor: Orada Anayasa Mahke-
mesi, Yargıtay, Danıştay aynmına gıdilmemiş,
hukuk birliği sağlanmıştır. Özel hukuk-kamu
hukuku aynmı yoktur.
Hukukumuzda çok eskıden beri özel hu-
kuk-kamu hukuku ayınmı yer almıştır. Bugün
adlî yargı yanında Anayasa yargısı, idari yar-
gı, askeri yargı ayınmı hukukumuzun temeli-
dır. Anayasa yargısı oluşup olgunlaşmış, ida-
ri ve asken yargı kökleşmiş, böylece bu yar-
gılar hukukumuza güç kazandırmıştır. Ana-
yasa yargısı, idari yargı, askeri yargı da her sı-
navdan yüzlerinin akıyla çıkmıştır. Bütün yar-
gı katlannın birleştirilip tek bir yüksek mah-
keme oluşturulması, yurdumuz gerçeğinde as-
la kabul edilemez. Kimi olumsuzluklara kar-
şm, yüksek mahkemeler. üzerlenne düşenleri
yapmışlardır. Sorun, siyasılerin tutumundadır.
i I 7 ransız usulü laik"i laikçilik sayıp Anglo-Sakson tarzı laikliği model gostermek de kaba bir
ğ-j yutturmacadır. Laikliği Katoük Fransa kilisenin, Müslüman Türkiye şeriatın pençesinden kurtanp
Â. benimsemişîerdir. Kilisenin devlete egemen olma hevesi bir "anakronizm" haline gelmişken
'Islam köktenciliği"nin fırsat bulur bulmaz başını kaldırdığı henüz bir gerçektir.
laikçi a>Timı yapaydır, temelsizdir.
Sami Selçuk kendisini bir deformasyona
kaptınp belli çevTelerin etkisinde kalmıştır.
Zaten kullandığı "argümanlan" da o çevrele-
rin dillerine pelesenk etriklerı "zoria kurul-
muş paraleüiklerden'' ibarettir. Bunlann fos-
luğu o kadar anlatılmıştır ki (Toker, a.g.y. Sh.
16).
"Fransız usulü laik"i laikçilik sayıp Anglo-
Sakson tarzı laikliği model gostermek de ka-
ba bir yutturmacadır. Laikliği Katolik Fransa
kilisenin, Müslüman Türkiye şeriatın pençe-
sinden kurtanp benimsemişîerdir. Kilisenin
devlete egemen olma hevesi bir "anakronizm''
haline gelmişken "tslam köktenciliği''nin ftr-
sat bulur bulmaz başını kaldırdığı henüz bir
gerçektir.
Yargıtay Başkanı ya da değil, Türkiye'de
herkesin bilmesi gereken husus, cumhuriyetin
temellerini tahrip etmek hak ve özgürlüğünün
evrensel insan hak ve özgürlüklerine dahil
edilmeyeceğidir.
Zaten de dahil değildir (Toker, a.g.y, Sh.
16).
Sami Selçuk'un bakışındaki en önemli aç-
maz Anglo- Sakson ölçülerini Müslüman bir
memleket için önermiş olmasıdır.
Islamiyet, Hıristiyanlığın tersine. devlet-din
ilişkisinin tanımlanmasında Anglo-Sakson ül-
kelerinde yaşandığı biçimde kilise-devlet ay-
nmına dayalı bir reformdan geçmiş değildir.
Aynca Islamiyet kendi hukuk düzenini or-
taya koymada Hıristiyanlığın çok daha ileri-
sindedir.
mızı Sıvas'ta yakan onlar değil mi? Osman-
lı'da da yenileşme hareketlerine karşı çıkan,
III. Selim'i öldüren, 31 Mart vakasını yaratan
onlar değil mi?
'Gerçeklerl görmezden gellyor
Bu tarihsel gerçekleri asla gözetmeyen Sel-
çuk, devletin din alanından tamamen çekil-
mesini, bu alanın cemaatlere-tarikatlara tama-
men bırakılmasını istemekte ve de efelenerek,
"ben koşul moşul dinlemem" (9.9.1999 tarih-
li Cumhuriyet gazetesi Sh. 7) demektedir.
c) Sami Selçuk'un laik cumhuriyetimizin
örgütlenme bıçimini teokratik olarak nitele-
mesi, hukuksal ve mantıksal temelden tümüy-
le yoksundur. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın
kurulmasımn laikliğe aykın olmadığı Tanilli.
Berkes' in yukanya alınan görüşleriy le de des-
teklenmiş bulunmaktadır.
"Teokrasi" deyimi, "Theos" ve "Chrates"
köklerinden oluşup Theos sözcüğü Tann ve
Chrates sözcüğü de iktidar demektir. Böylece
teokrasi deyimi, iktidann Tann'ya ait bulun-
duğu devlet ve hükümet biçiminin karşılığıdır
(Prof. Dr. tlhan Arsel, Teokratik Devlet Anla-
yışından Demokratik Devlet Anlayışına, Sh.
2).
Türkiye laik cumhuriyetinde aslaböyle bir
nitelik yoktur. Selçuk'un cumhuriyetimizi te-
okratik olarak karalaması, güttüğü amaçla
bağlantıhdır.
d) Selçuk'un amacına varması için hukuk
devleti ilkesi Hukukun Üstünlüğü ilkesi ayn-
Yüksek mahkeme oluşturulup oraya baş-
kan olmak tatlı bir hayaldir.
f) Selçuk, hiç gereği yokken, 1982 .\naya-
sası 'nı "gjçri meşru" ilan etmiştir. Oysa Türk
Anayasa Hukuku'nda böyle bir niteleme yer
almış değildir.
Selçuk, bu anayasanın hiçlikle (butlanla)
sakat olduğunu apaçık belirtmiş, ne var ki, ye-
ni bir anayasayla yürürlükten kaldınlıncaya
değin, ona uymayı yurttaşlık görevi saymıştır.
Yeni bir anayasaya gereksinim olduğu gö-
rüşü çok yay gındır. Yeni bir anayasa ıçin, Baş-
bakan'm belirttiği üzere, şimdiki Meclis'in
"kurucu mecBs" gibi çalışması yenne gerçek
bir "kurucu mecüs" oluşturularak görev ona
verilmelidir. Yüce Atatürk'ün kurduğu ve
Meclis dışında kalan CHP'nin yanı sıra öbür
partilerin, yargının, üniversitelerin, meslek ku-
ruluşlannm, sendikalann, derneklerin, sivil
toplum kuruluşlannın katılımlan da sağlana-
rak oluşturulacak Kurucu Meclis'e çağdaş bir
anayasa yapmak görevi verilmelidir.
g) Sami Selçuk'un, yeni adalet yılı açış ko-
nuşmasından sonra, TV'lere çıkıp kendini sa-
vunması, yazılı basına açıklama yapması, Yar-
gıtay'daki odasında heyetler kabul edip "be-
yanadar" vermesinin yargı görevi ile hiçbir il-
gisi bulunmadığı gün ışığı kadar açıktır.
Yargıtay'm geçmişınde başkanlık odasında
heyetler kabul edip, yargı sorunlanyla hiçbir
ilgisi bulunmayan konularda Yargıtay başkan-
lannın "beyanatvermeteri" uygulaması ve ge-
leneği asla yoktur. Doğrusu da budur. Sami
Selçuk, ıçine düştüğu olumsuz durumdan kur-
tulma çabasında, hep Yargıtay başkanlık nite-
liğini öne çıkarmış, ATO ve siyasal bir parti
olan ÖDP başkan ve üyelerini, gazetecileri,
Yargıtay binasındaki odasındakabul edip açık-
lamalar yapmış, resim çektirmiş, resim ve
açıklamalar gazetelere yansımıştır. (14.9.1999
tarihli Milliyet ve Hürriyet gazeteleri.) Böyle
bir rutumun yargı işleriyle yakıdan uzaktan
hiçbir ilgisi bulunmadığı çok açık bir gerçek-
tir.
Dlnde reform Istegl
Çok daha önemlisi. Selçuk'un "Islâmiyet
kendi kendini reforma mecburdur. tslâm. laik
çağcıi demokrasinin gereklerine kendisini uy-
durmak zorunda. Bu onlann sorunu. Buna is-
ter reform deyin, ister ihtilâl. Türkhe'de.. di-
nin de reforma ihtiyacı vardır..."' demesi
(14.9.1999 tarihli Milliyet gazetesi), doğrusu
şaşırtıcı bir tutumdur.
Selçuk'un yeni adalet yılını açış konuşma-
sında laiklik üzerine kişisel görüşlerini açık-
larken, "Dinde reform ihtiyacı vardır" söyle-
mine yer vermemesi anlamlıdır. "Islâmın b-
ikligin çağcıl demokrasinin gereklerine kendi-
ni uydurmakzorunda olduğunu". cübbesi ile
Yargıtay Başkanı nitehği altında yaptığı ko-
nuşmada dile getirseydi, belli çe\Telerin alkış
ve övgüsü yerine o çevrelerin çok sert tepki-
sini alacağını kestirdiği için böyle bir söylem-
den kaçınmayı yeğlemiştir.
Özetlersek, Selçuk'un açış konuşmasından
sonraki evTede de sergilediği rutumun yargı
görevi kapsamında, ele alınması asla olanak-
lı değildir. Üstelik, bu tutumu ve söylemleri si-
yasal görünümlüdür.
h) Aşağıya aldığım alıntı, bir usta fotoğraf-
çının çektiği Selçuk'a ait bir fotoğraftır:
"_ Selçuk'un geçen hafta. adb' vıhn başlama-
sı nedeniyle yaptığı konuşma. tam bir hukuk
ve manbk karmaşası idL. adaiet mekanizma-
sının sayısız sorunlan varken, bunian dile ge-
tirme gereksinimi duymadan, bambaşka ko-
nulan (bence) yanlış bir biçimde ele almak,
herhakle Yargıtay Başkanı'run açış konuşma-
smda" işi değildi.
Eğer "vatandaş" Sami Selçuk olarak fikir-
lerini dile getirse, beğenmesek de, hoşgörüy-
le karşılayabilirdik. Fakat belirli bir makamın
"dokunuİmazlıkzırhuıın'' ardına sığınarak ve
demokrasiden yana olan herkesin ağzma birer
parmak bal çalarak "çarpık'* birtakım görüş-
leri dile getirmenin "aydîn namusu" ile hiçbir
ilgisi yoktur.
Kendini "Sokrates'in öğrencisi'' olarak ta-
nunlayan sayuı Selçuk'la ilgili çok şey yazıl-
dı, söylendi. Bunian yinelemek istemiyorum.
Ama 33 yılhk bir öğretmen olarak "haH tav-
nndan". oturuşundan, karşısındaki konuşur-
ken dinleme biçiminden vd. kendimce bir de-
ğerlendirme yaptım ve bir "not verdün". Faz-
laaynntısına girmeden şukadannı söyleyeyim
ki, bu not, çok kınk bir not.
"GayrinKşru" bir anayasadan aldığı gayri-
meşru yetkilerle, gayrimeşru bir Yargıtay'ın
başında oturan Sayın Sami Selçuk'un, siyasal
yaşamının bundan sonraki aşamalan için ba-
şanlar diliyorum." (Toktamış Ateş, Bir Konuş-
manın Düşündürdükleri, 14/9/ 1999 tarihli
Cumhuriyet gazetesi, sh. 3)
SÜRECEK