Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18 EYLÜL 1999 CUMARTESİ
O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyetcom.tr
Yargıtay Başkanı'nın Laikliğe Bakış Açısı
Ord Prof. Dr. Reşat KAYNAR
argıtay Başkanı'nın toplumsalevriminsürecinedayanmak-
söylevi üzerine, çcşit- tadır.
Y li yönlerden eleştiriler
yapılmaktadır. Biz bu
yazıda, sadece söyle-
vin laiklikle ilgili bö-
lümünü incelemekle yetineceğiz.
Sayın başkan laiklikle ilgili olarak di-
yor ki:
"Türkiye'de laiklik. Fransa'nın yaşa-
dığı hastahklardan bir tüıiü kurtulama-
manın sıkınnsını çekmektedir... Laiklik
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yumu-
şak karnı olmayı sürdürmektedir. Ba-
d'dan laikJiği alacaksınız, içini boşalta-
caksınız.. olmaz böyle şey."
Sayın Selçuk açık ve kapalı olarak
Türkiye'deki laikliğin Türk'e özgü bir
laiklik değil. Batı'dan alınıp içinin bo-
şaltılarak ülkede yürütülmek istenen la-
ıklik olduğunu ileri sürmektedir. Sayın
Selçuk'un laikliğe bu bakışını kökten-
dinciler, yani siyasal Islamcılar da sü-
reklı olarak ileri sürmektedirler. Bundan
dolayıdır ki başkanın söylevi, dinci çev-
reler ve medyada coşku ile övülmüştür.
Önce belirtelim ki, Türkiye Cumhu-
riyeti'nde laiklik ilkesi iki yüz yıllık bir
Bu süreç, 3. SeHm hareketi ile başla-
rruş, Tanzimat ve Meşrutiyetçilerdöne-
minde de sürmüş ve Türkiye Cumhuri-
yeti'nin 3 Mart 1924 sayılı yasalan ile
Türk'e özgü bir laiklik meydana gel-
mişir. Türk sosyoloğu ünlü fikir adamı
Zh-a Cökaip, "Türkçülüğün Esaslan"
adlı bilimsel kitabmın "Hukuki Türk-
çülük" bölümünde bu konu ile ilgili ola-
rak şunlan yazar: "Bu çağın uluslan
arasuıa geçebibnek için en esaslj şart
millihukukun bütün böliimterini Teok-
rasi (din devleti) ve KJerikalizm'inden
(Din adamlan ile devletin ve toplumun
yönetiminden) rümüyle kurtarmaktır.
Bu bakımdan yasalanmızda Teokrasi
ik Kkrikalizm'e ait ne kadar izler var-
sa hepsinenihflyet vermek lazundır" (1).
Türkiye'deki laikliğin Batı'dan alın-
mış ve içi boşaltılmış olmayıp Türk'e öz-
gü bir laiklik olduğunu kavrayabilmek
için BMM'nin 3 Mart 1924 günü 7 sa-
at süren 3 devrim yasasının müzakere
tutanaklannı ve yasalann metinlerini
çok iyi incelemek gerekir. Bu yapılmaz-
sa siyasal dinciler tarafından vatanda-
şın zihnıni çelme işi sürüp gidecektir.
2. BMM'nin 3 Mart 1924te kabul
edilen "Şeriye ve Evkaf ve Erkânı Har-
biyeyi Uraumiye bakantaklannın kakb-
rrinusuu dair kanunun 1. nuddesi Ue
Türk'e özgü laiklik kuruhnuştur. Ka-
nunun 1. maddesi bugünün Türkçesi ile
şöyledir
"Türkiye Cumhurryed'ndektyler ara-
sı ilişkileri düzenleyen hukuld işlemlere
ah (muamelat) hükümfcrin yasama ve
yürütme yetkisi Türkiye Büyük Millet
Meciisi ile onun oluşrurduğu hükümete
arrtir. İslam dininin bundan başka (mu-
amelattan başka) inançlar ve ibadetler-
lc ilgili bütün hükümlerinin ve işlerinin
yüriitülmesi ve dini kurumbuın yöneti-
mi için Cıunhuriyetin başkentindebir di-
yanet işleri makârru kurulmuştur."
Bu yasa ile din ve devlet işleri birbi-
rinden aynlarak devietin ve toplumun la-
ikleştirilmesi büyük ölçüde gerçekleş-
miştir.
Dikkati çeken nokta bu kanun tekli-
fini verenlerin başında daha önce Siirt
Müftülüğü görevinde bulunmuş olan
Siirt Milletvekili HaHl Hulki Efendi gı-
bi bir din bilgininin bulunmasıdır.
Bu tutanaklar olcunduğunda görüle-
cektir ki Meclis'in yüzde otuzu din bil-
gıninden oluşmuştur ve bu Meclis din
ile devlet ayınrmnın İslam diniyle bağ-
daştığını ve Müslümanlıgın laikliğe uy-
gun olduğunu kabul etmişrir.
O günlerde Adliye Vekili Darülrünu-
nun Fıkıh Müderrisi Seyit Beydir. Mü-
zakereler sonrasında dinle devlet işle-
rinin aynlmasıntn Islama aykın olrna-
dığını savunurken, bugünün dincilerine
ibret dersi verecek niteliğinde şu ko-
nuşmayı yapmıştır (2).
"Zarnanımızda İslam dini; çok garip
kalmış uydurmaJaria doimuşhır. Bu uy-
durmalar İslam dünyasına öteki dinler-
den, öteki milletJerden bulaşmıştır. Yok-
sa gerçek İslam dini uydurmalana, ba-
ül fikirierin en büyük düşmaıudır. Esa-
sen İslamdini,- uydurmalan, batjl inanç-
lan hükümden yıkmak için gelmiştir.
\ itekim vaktiyle >ıknuştırda. Fakatson-
ralan şuradan buradan İslam dünyası-
nın içine birçok uydurma şeyler gîrdi.
sonuçta İslam dini büsbünın garip kal-
dı. Tereddütsüzsöyleyebüirinı ki bugün-
kü İslam dini başka, Peygamber döne-
mindeki tslam dini başkadır. Gerçek İs-
lam dini, tabii ve manükî bir dJndir."
Görülüyor kı Türkiye Cumhuriyeri 'n
de laiklik. Batı laikliği taklit edilerek ve
içi boşaltılarak alınmış bir laiklik değil-
dir. Diyanet İşleri Başkanlığı da büyük
çoğunluğu Müslüman olan bir ulusun
inanç ve ibadetini huzur içüıde yapabil-
mesi için sadece inançlar ve ibadetler-
le ilgili bütün hükümlerin yönetimi için
kurulmuştur. Yalnız bu aJanda hizmet ya-
pacaktır.
Bu bakımdan Diyanet İşleri Başkan-
lığı Teokrarik devlet simgesi değildir.
Siyasal Isiamcılardin devleti kurmak
için Diyanet İşleri Başkanlığı 'nı da
amaçlanua engel görüyoıiar.
tstedikleri: Başkanlık kaldınlsın, ta-
rikatlan ile cemaatleri ile vaJafian ile şir-
ketleri ile hareket etmekte özgürolsun-
lar. Bunlann mutlaka özgürlük isteme-
leri demokrasi için değil, demokrasiyi
araç yaparak amaçlanna, yani din dev-
leti kurrna amaçlanna süratle ulaşmak-
ür.
Hal böyle iken Yargıtay Başkanı'nın
bu tarihi ve sosyolojik gerçekleri gör-
mezlikten gelereİc Diyanet fşleri Başkan-
lığı'nı bir "Teokralik devlet" simgesi
olarak ilan etmesine hayret etmemek
mümkün değildir.
(1) Türkçülügüit Esaslan, S. 161-162.
(2) Türktye 'yi laikliğe götüren yasalar,
Atatürk Kûltür Merkezi.
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
GözlerBuDerfiKörmü?
Turhan'ın geçen gün Milliyet'te çıkan karikatü-
rü birçok şeyi, üç beş çizgi, birkaç sözcükle an-
latıyor:
Fethuliah Bey yandaşlanna öğüt veriyor: "Sab-
redecek, açık vermeyecek, yargı kademelerinde
en ü$t seviyelere yükselmek için çalışacaksınız."
Sayın Sami Selçuk!... Şu, "sayın" sözcüğünü
de ne çok kullanryoruz? Hiç de saygıya yakışır bul-
madığımız kişiler için ne diye "sayın" sözcüğünü
kullanalım ki! Sayın, saygıya hak kazanmışlar için
söytenir. "Bay" demek yetmez mi?
Evet, Bay Selçuk'un çok yandaşı var! Hemen
yanında yer aldılar. Yoksa Bay Selçuk mu onların
yanında yer aldı?.. Çünkü söyledikleri, altmış say-
falık söylevinde yer alanlar hiç de yeni şeyler de-
ğildı! Uzun yıllardır Erbakan lann, Fethullah'ların
"demokrasi" diye diye cumhuriyeti de, laikliği de,
harta demokrasinin gerçek niteliğini de yıkmaya,
yok etmeye çalışanlann "edebiyat"\l.
Bay Selçuk'u alkışlayanlardan biri de Bay Şa-
Nn Alpay'dır Yargıtay Başkanı'nın dediklerini ay-
lar önce birçok yazısında yinelemişti:
"Çağdaş Türkiye'yi devietin dini mutlak ola-
rak kontrol ettiği katı bir laiklik anlayışı içine
hapsetmekgrttikcegüçleşrycM-.AynışekikJeün»-
ter devleti ünrform yani herkesi tek tip bir kim-
liğe sığdırmak zorunda tutan bir devlet şek-
linde yorumlamak da... Ankara 70-80 yıl ön-
cenin laiklik ve kimlik polrtikalannı gözden ge-
çirmediği, toplumdan bu yönde yükselen ma-
kul talepleri karşılamadığı takdirde, Türkiye
bunca yıldır saygın birüyesiolmaya çalıştğı
uygar âtemden dışlanma ve zaptedilmez ger-
ginlikier içine yuvartanma tehlikesinde..."
Eski MHP Merkez Yönetim Kuruluüyesi Bay
Taha Akyol da Bay Selçuk'un görüşlerinin bir ön-
cüsü değil midir? "... modemleşme sürecinde
dinin alacağı şekilleri sosyolojikaçıdan araştırma-
dığımız içindir ki Cumhuriyet'in en büyük başa-
nsı olan toplumsalmodemleşmeye gözlerimizika-
patıyor ve evhama boğuluyonjz?"
Okumuş yazmış, öğrenimlerden geçmiş, ba-
sında, ya da mesleklerinde önemli yerlere gelmiş
kişilerin ülkemizdeki irtica olaylanna böylesine
körce davranmalarını anlamak güçtür... Yalnız bir
tek Sıvas kıyımını anımsasalar gericilik tehlikesi-
ni hafife almanın yanlışltğını görürler... Laikliğin, de-
mokrasinin temel dayanağı olduğunu bilmemek,
çeşitli dinsel akımlann politika alanına katılımlan-
nı istemek, yazılaria, konuşmalarla bu görüşü des-
teklemek bir çeşit yurt ve ulus düşmanlığı sayıl-
mamalı mı?
"İrtica bin yıl sürse bin yıl onunla savaşılır" di-
yen Silahlı Kuvvetler irticayı şöyle tanımlıyor:
"İrtica, Türkiye'ninlaik, demokratikyapısınıher
çeşit propaganda vasıtası ile değiştirmeye çalı-
şarakyerine dinden kaynakiandığı iddia edilen ku-
rallara dayanan bir yönetim biçimi getirme dü-
şüncesi ve eylemidir."
Ister demokrasi deyin, ister cumhuriyet!.. Ata-
türk Türkiyesi "Bin yıl sürse de irtica ile savaşa-
caktır". Demokrasi diyerek cumhuriyet Türkiye-
si'ni yozlaştırmaya kalkışanlann, konulan, sorun-
lan kördüğüm haline getirip akılian kanştıranlann
çabaları sonuçsuz kalmaya mahkûmdur.
Depreme Akılcı Bir Yanıt
Prof. Dr. Hülya YÜREKLİ-Prof. Dr. Ferhan YÜREKLt
ÎTÜ Mimarhk Fakültesi
K
örfez depreminde ulusun her
kademedeki kurumlannın ha-
zırlıksız yakalandığı, kurtar-
ma çalışmalannda geç kalındı-
gı, anında ve daha sonra ölen
insanlanmızın sorumlulukla-
nnın paylaşıldığı kaçuıılmaz gerçekJerimizdir.
Dıger yandan toplumlardakj felaketler ban du-
rumlarda daha umutlu bir geleceğin hazırlayı-
cısı olabilirler. Bu tür felaketler toplumu derin-
den etkiliyerek bireylerin ve kurumlann yaptık-
lannı ve gelecekte yapacaklannı yeniden göz-
den geçirme firsatı vererek, toplumsal yaşantı
açısından pozitif değerlerin oluşmasına,geliş-
mesine sebep olabilirler.
Değişimler sosyal ve psikolojik yönlerden
olabileceği gibi, yaşam çevresi ile de ilişkili ola-
bilir. Aslında bazı toplumsal ilişkileri güçlendi-
ren çok katlı konut (apartman) yaşantısımn ye-
niden değerlendirilmesi de bu kapsam içinde
ele alınabilir.
Dünya'da şimdi dünyanın ekolojısini bozma-
dan enerji elde ermek, atıklan antmak, geri dö-
nüşümlü malzemeler kullanmak gibi, doğaya
karşı değil doğayla uyumlu sistemlerin araştı-
nlması ve kullanılması yoluna gidiliyor. Bu kap-
sam içinde yapılacak yeni konutlann çok katlı
betonarme strüktürlerle ve günümüzde yaygın
kullanılan malzemelerle değil, depreme dayanık-
lı oldugu kadar, doğaya geri dönüşüm özelliği
olan veya tekrar kullanılabilen malzemelerle in-
şa edilmesi olanaklıdır
Güneşi bızden çok daha az alan kuzey ülke-
lerinde bile kullanılan, güneş enerjisinden ya-
rarlanılan sistemlerin yinebu yeni konutlarda kul-
lanılması mümkün olacaktır. Böylece de kısıtlı
olan petrol ürünleri, güneş, rüzgâr vb. enerjile-
rin henüz kullanılamadığı alanlarda kullanılabi-
lir, konutlarda ise bu yolla elde edilen enerjiden
tasarruf sağlanabilir. Az katlı yeni konutlann, da-
ha iyi bir planlamayla, gerekli olan çeşitli ser-
vis alanlannın da çevrede yer almasıyla, verdi-
gı, hem deprem riskini azaltan hem doğa ile ba-
nşık tüm dünya için örnek yerleşmeler ohıştur-
ma şansı kullanıJmış olur. Bu şekilde tüm dün-
yanın yaptığı yardımlann yine dünyaya bilgi
olarak dönmesi sağlanmış olabilir. Özellikle
ABD'nin Körfez depremine ilgisi Kuzey Ana-
dolu Fay hattı ile Kaliforniya San Andreas fay
harrırun nitelik ve davranış biçimi olarak şaşır-
tıcı benzerliğinden kaynaklanmaktadır ve ABD
buradan kendisi için dersler çıkarmak çabasın-
da olup ülkemiz ile her türlü işbirliğine yatkın
ve isteklidir. Bu işbirliği, sözünü ettiğimiz dün-
yaya örnek ve dünyaca yapılan yardımlara en-
telektüel bir yanıt olacak yerleşmelerin oluştu-
rulmasında en önemli desteklerden biri olarak
değerlendirilebilir.
Böyle bir felaketten sonra sakin olmak ve
akılcı davranmak ön koşuldur ve bu ön koşulun
ilk gereği de sağlıklı bir sosyal ve fiziksel en-
vanter ardından ne yapılacağını da akılcı ve d o
layısıyla ileriye dönük olarak düşünmektir. Bu
konuda atılacak ilk önemli adım gerçek ıhtıya-
cı oluşturan konut sayısmuı belirlenmesidir. Kör-
fez kıyılan bölgesi bir endüstri bölgesi olma ya-
nında, emeklilikte yerleşme bölgesi ve yazlık -
ikinci konut- bölgesidir. Adapazan'nda ise ai-
lelerin Karadeniz kıyısında yazlıkta, yayJada ve
findıklıklarda ikinci konutlan olma olasılığı yük-
sektir. Bu durumda çadırda bannan aile sayısı
belki de öncelikle ihtiyaç duyulan geçici ve ka-
lıcı konut sayısını bulmada temel alınmalıdır. Böl-
geyi terketmek isteyecek -yani konutlannın baş-
ka bir kentte yapılmasını isteyecek- ailelerde ola-
bileceği düşünülmelidır. Yani depremzedelerie
sosyal surveyler aracılığıyla sıkı bir işbirliği
içinde olunmalıdır. Aynca mahalle muhtarla-
rmdaki kayıtlar da acil İcalıcı konut ihtiyacını be-
lirlemede yardımcı olabilir.
Erzincan depremi ile ilgili olarak Toplu Ko-
nut Idaresi eski başkanı 30 Ağustos 1999 tarih-
li Hürriyet gazetesinde yaptığı açıklamalarda, sa-
dece konut sahibi olanlara konut inşa edildiği-
ra, kıracılann bu kapsam dışında tutuldugunu söy-
lemiştir. Bu durumda kiracı konumundakilere ba-
rınma şansı yok denilecek kadar azdır. Halbuki
böyle bir durumda devietin daha sosyal davran-
ması gerekmektedir. Işi dolayısıyla orada bulun-
mak durumunda olanlara ev sahibi olmada ko-
layhk gösterilebilir.
Bu davranış biçimi bölgede yapılacak kalıcı
konut sayısını gerçek ihtiyaç değerine yaklaştı-
racak, gereksiz sayıda konut yapılarak kalite
kaybı ve israfoluşmasını önleyecektir. Aynca böl-
genin kısıtlı yerleşme olanaklanru zorlamama-
yı -dolayısıyla daha ilerdeki riskleri azaltmayı-
sağlayacaktır. Konut sayısının gerçek minımum
değerde tutulması az katlı ve TAKS 'ı düşük yer-
leşme olanagı vererek de depremde can kaybı
ve hasar risklerini azaltacaktır.
Geçici bannma olanaklanna gelince, mevcut
ve gelecek çadırlar nitelikleri açısından sınıflan-
dınlarak, kışa dayanıklı olanlar ile kıştan önce
-ki Ekim sonu kabul edilebilir- boşaltılması ge-
rekenlerin sayılan belirlenmelidir. Geleceği bil-
dirilen yabancı kökenli geçici konutlann nite-
liklerinin şimdıden bılinmesine çalışılmalıdır.
Bunlardan kalıcı konuta dönüştürülebilecek ni-
telikte olanlar varsa sayısı bılinmelidir. Burada
tasarlanacak geçici konutlann ise ileride kalıcı
konuta dönüştürülmek üzere gelişririlebilir. -bü-
yütülebilir ve iyileştirilebilir- şekilde tasarlan-
ması ve yine aynı düşüncelerle konumlandınl-
ması -ara mesafeler, yol şebekesi, altyapı düze-
ni, sosyal ekipman, v.b. açılanndan- uygun ve
gerekli görülmektedir (basında verilen rakam-
larla 36 m2'lik 40.000 geçici konut için öneri-
len projedeld gibi, zemin betonu dökülecekse,
bu konutlarsöküldüğünde bu miktarbetonun do-
ğada neye nedenolacağı da tamlabıknelidir). Ge-
çici konutun kalıcı konuta dönüştürülebilme
özelliği olması yanında çadırdan bir diğer farkı
da altyapı gereksinimidir. Bu nedenle yer seçi-
mi özenle yapılırsa bu konutlann kalıcı konuta
dönüştürülmesi kolaylaşabilir. Çadırve geçici ko-
nutlann yer seçiminde heT yerleşmede o yerleş-
menin karakterine uygun davranılmalıdır. Örne-
ğın, Adapazan kıyısındaki ikinci konutlarla bü-
tünleşecek bu geçici yerleşmeler, buraiarda sos-
yal ekipman ve donatının daha büyük nüfusa
hitap etmesini sağlayabilir ve ikinci konutlann
kuilanılmasına ımkân verebilir.
Isıtmah çadırlar ve geçici konutlann asıl fay-
dası kalıcı konutlann tasanmı içinzaman kazan-
dırmak olarak düşünülmelıdir. Bilınmektedır ki
iyi bir tasanm süreci -diğer pek çok yaran ya-
nında- yapım sürecini kısaltmaktadır. İyi tasa-
nm ile kastedilen ise yer seçiminden tasanmın
işlevsel ve sosyal yönüne: ekolojik ve teknolo-
jik yeniliklere sahip olmaya, uygun fiziksel ve
sosyal altyapıya kadar geniş bir yelpazedir.
Amaca ulaşmada birdiğer önemli konuda böl-
gede ve bölge ile ilgili olarak araştırma kurum-
lannda halen koordinasyonsuz olarak sürdörü-
len pek çok çalışmanın konu alanlanna aynla-
rak her konu alanı için bir merkez oluşturulma-
sı ve elde edilen tüm bulgu ve verilerin bir kop-
yasının buraya verilmesi ve buradatoplanan her
türlü verinin her isteyen bağımsız çalışma gru-
bunun kullanımına sunulabilmesinin sağlanma-
sıdır. Aynca toplanan verilerin total değerlendir-
melerde kullanılmak üzere bir araya getirilme-
si de gereklidir. Bunlar yapılmazsa da bölgede
hızla sürmekte olan koordinasyonsuz çalışma-
lann belki bu depremin kentsei/fiziksel etkile-
rini silmede yaran olacaktır, ancak bunun bede-
li fazla olacağı gibi, sonraki çalışmalar açısın-
dan bilgi birikimi de verimli olmayacaktır.
Ülkemizde yaşanan felaket, iyiniyet ve akıl-
cı çabalarla umuda dönüşebilir.
SATILIK DAİRE
Beylıkdüzü Bizımkent'te
1 oda -ı-1 salon apartman daırest sahibinden satılık.
0532 232 54 54 ve (0212) 244 54 39a müracaat.
ÖğretmenEylül sayısı çıktı
ZetoSartm-Der/m_Scri3aTür1ayeSe^
SevdaYüksel, Abdûlkadir Paksoy: Atatûrk'e Seiam, Türk-islam SemEszi'neDevam Özden Bilgin: OkumaAtşfcanlığıGefşmesndeRehbericHizmetienrnn Bftisi
Şerıay&Aıt>feniBa^anl^cddaTOtaJİaUy^
"• ÇokAy*#RamazanTuran:ÜIeS<xif^
S. Eyimen N. MahserECi: OğrGncinin Kitapbğı Serap Blse Sanat Eğıtimnde Vİ3teneğin Rofij
Ayşe Tetin, Burhan Gûnel, EşrefKaradaÇ'ın Şöieri Aym eğitim olayiar Epm Dünyası'ndan habertef
Öğretmen dûnyasıtemsücierinde veAnkara'da Dost, Imge, Ketepir, Turan. I t e llhaa Toplum, Istanbuf'daAJtyûz, Genç Mepheto veTaranta Babu'da, bnr'de Bftn Konak, teri, Mersr'de Mart, Tuncei'de
Çağdaş, Kastamonu'da Özkan, Sılıfke'de HakKitabevi, Fatsa'daArifGütenç GazetelerBayifnde.
SayK M00O, Yi^: 7.5 ıriyon, alb ayl^ 4 miyon TL A b m olmak için, bedein
toâAfa W vetis:03124331283
Yeni öğretim yılına iyi bir başlangıç Öğretmen Dünyası'yta
...yıkıntılann arasından
birışıkda sizyakın!
Daha sağlam
bir gelecek için...
Çağık,, TMrkiynm Gtlmt Girmctsi
• Dactakl» • tenj Gwwl Martozi
Şknml Sokak Uo 10 Şişhaıw-B«yoğlu )»t.nbul
Tal: (2121 2S2 44 33 Fafct 12121 252 66 95
»maR: cy<M@futur*.ıwt tr
cyod QWQ
Bugün 18 Eylül 1999
Perşembe, hepimizi
derinden sarsan depremin
33. günü.
Bugüne kadar hepimiz canla
başla çabalayıp, o gözü yaşlı
çocuklarımızın, kardeşlerimizin
yaralarını sarmaya çalıştık.
Şimdi sıra, geleceğimiz, umut
ışığımız olan gençlerimizde.
Gelin evlerini, ailelerini,
okullarını ve umutlarını yitiren
gençlerimize sahip çıkalım.
Eğitimlerini sürdürebilmeleri
için el ele verelim.
Çok değil... Bir kere olmak üzere,
ilk ve orta öğrenim düzeyindeki
gençlerimiz için temel eğitim
yardımı olarak ödeyeceğiniz
50.000.000 TL, üniversite
düzeyindeki gençlerimiz için
ödeyeceğiniz 75.000.000 TL ile
bir umut ışığı da siz
yakabilirsiniz.
Aynca bu gençlere düzenli
olarak aylık 15.000.000.TL ile
burs desteği verebilirsiniz.
A YRINTIU BİLGİ İÇİN:
(0212) 292 08 00-292 08 01
KIŞDÖNEMİ
ALMANCA KURSLARI
Goethe Enstitüsü'nün merkezi sınavlanna hazıriık
- Kayıtiçin . .-,
Tarih : 20 - 23 Eylül -
Saat: 10.30 -13.00 ve 14.30 -18.00 arası
Yer: Yeni Çarşı Cad. 52 Galatasaray
Tel.: 293 66 68 - 249 20 09/45 ve 46
AIMAN
KULTÜR
MERKEZİ
Almanca Öğrenmek
Meslekte Başan
GOETHE
INSTITUT ISTANBUL
PENCERE
Ha Osmanlı, Ha Türk
Başbakan Bülent Ecevrt önümüzdeki günlerde
Amerika'ya gidecek...
Clinton'la gönüşecekJ..
Olayın iki yönü var
Politika vepara!..
Işin para yönü rezalet!.. Herkesin bildtği bir tarih-
sel olayı bilmem ki yine anımsatmalı mı?.. Lozan'da
Lord Curzon, Ismet Paşa'ya der ki:
"-... parayı nereden bulacaksınız?.. Para bugün
dünyada bir bende var, bir de (Amerikan Murah-
hası ChildV göstererek) bu yanımdakinde var. Hiç-
bir dediğimizikabul etmiyorsunuz. Hepsini redde-
diyorsunuz. Ne reddederseniz cebimize koyuyo-
ruz. Yann ihtiyaç sebebiyle karşımıza gelip diz çök-
tüğünüz zaman, bugün reddettiklerinizi birer birer
cebimizden çıkanp size göstereceğiz."
Mustafa Kemal ve arkadaşlan bu gerçegi yaşa-
mışlardı; sonrakiler unuttular ya da bilinçle ülkeye
unutturdular. Şimdi Amerika'ya giden Başbakan
Ecevft'in haline bakın!.. Iflas etmiş bir devietin ba-
şındadır. Para istemeye gidiyor. IMF'nin patronu
Clinton'un ağzına bakıyoruz. Parayı verirse, Türkj-
ye'de ekonomi sözüm ona açılacak; vermezse ba-
şjmızdaki hükümet yerinde duramayacak; çünkü ül-
ke kanşacak...
•
Ne haldeyiz?..
Herkes birbirine yalan söyiüyor; kimisi de önümüz-
deki günlerde ülkeye girmesi bekJenen Amerikan Do-
lan'nın hesabını yapıyor. Içerdeki parasal oligarşi-
ye tefeci faizryle borçlanmış bu devietin yalancı kur-
tuluş reçetesi ne?.. fç borcu azaftıp dış borçlanma-
ya dönüştürebilirsek, yüksek faiz baskısından bir öl-
çüde kurtulacakmışız.
Kim düşürdü bizi bu duruma?..
Bu düşkünlüğün sonu ne olacak?..
Dipten doruğa yüksek faizle borçlanmanın adı
'Küreselleşme' mi?..
Yoksa Lozan'da Lord Curzon'un Ismet Paşa'ya
söylediğinin gerçekleşmesi mi?..
Olayın para yönü bu!.. .
•
Ecevit'in Amerika gezisinin politikayönü Kıbnsta
odakJaşıyor.
Kıbns'm da yeni bir içerigi yok!.. Ha Girit, ha Kıb-
ns!.. Bölgede Yunanistan'la itiş kakış Osmanlı'dan
beri sürüp gidiyor. Vaktiyle anlaşmazlıklarda büyük
devletler araya girerlerdi. Osrnanh'nın düşkünlüğü-
nü yine yaşıyoruz. Eskiden 'Düvel-i Muazzama' de-
nen büyük devletler bugün 'G-7' diye vurgulanıyor-
lan Düvel-i Muazzama'da 'süper güç' sayılan In-
giltere vardı, bugün Amerika öne çıktı.
Avrasya'da G-7'nin büyük çıkarlan var; Türkiye
bu coğrafyada anahtar ülke...
Ama kendimize sahip değiliz; özgüvenimizi yitir-
mişiz; dışa bağımlı bir devlet durumuna düşmüşüz;
en kötüsü de bu düşkünlüğü dogaJ saymak, onur-
suziuk yönetimin felsefesine dönüşmüş; Küresel-
leşme diye halka yutturuluyor.
•
Ecevit, Amerika'ya gidiyor.
Nasıl karşılanaçak?.. Ne muamele görecek?..
Clinton'la kaç dakika konuşacak?.. Daha şimdkJen
bu yoldatezgâh kuruldu. Ingiltere Başbakanı Tony
Blair Ecevit'e yazdığı mektupta Türkiye Başbaka-
nı'na "Dear(azizim) Bülent" diyehitabetmış diye med-
yada kıyamet kopanlıyor, manşetler atılryor.
Bu ne aşağılık duygusu!...
2000'e 3.5 ay kala insanhğın paylastığı uygartık-
tan nasibini alamayanlann toplumuna dönüşmenrn
mutsuzluğunu yaşıyoruz.
Yazık bize...
Mezopotamya Kültür Merkezi
sinema birimi ürünü
IE
1
s
E
i
Göçün ve toprağın öyküleri
"AX" (Toprak)
Ellerimiz kanat olacak
uçup gideceğiz (Göç)
Yer : Rıfat Hgaz Açıkhava Sinemaa
Taih: 19.09.1999
Saat: 20.30
Tel: : 02126231565
KONSER
CEM KARACA
SELDA BACCAN
UĞUR DİKMEN
Tarih: T8 Eylüf 1999 Saat: 19.30
Konserin bütün geliri depremzede çocuklar
için yapılacak yurda aktarılacaktır.
RIFATILGAZ KÜLTÜR MERKEZİ
ESENKENT/ESENYURT
Tel: (0212) 623 15 65
Depremzedelere
Karsılıksız BURS
Tıp, Psikoloji, Psikolojik Danışmanhk ve Sosyal
Hizmetier Uzmanlığı daJlannda üniversite sınavını bu
yıl kazanan veya halen öğrenimini sürdüren, ailesinin
oturduğu konutu deprem felaketi nedeniyle kaybetmiş
olan öğrencilere karsılıksız burs verilecektir.
Balıklı Rum Hastanesi
ANATOLİA KLİNİKLERİ
kurucuları adına
ÖZEL BAĞIMLILIK SAĞLIK HİZMETLERİ
Müracaat: 0.212 249 20 63