23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 AĞUSTOS 1999 SALI OLAYLAR VE GORUŞLER SSK Uzerinde Sendikalann Denetimi... Prof. Dr. Faruk AIVDA.Ç tŞHukuku - Sosyal Güvenlik Hukuku Öğretim Üyesi ve Muğla Üniversitesi IlBF Dekemı ' tim yasasına göre okula gitmesi gereken çocuklanmız halen en ağır koşullar al- tında, hiçbir sosyal güvenlik ve iş gû- vencesi olmadan sanayide çalışmakta- dırlar. Bu somnlara sendikalarda gerçk- tiği gibi sahip çıkabilmelidirler. Sorunlann çözûmûnde en akılcı yol, Sosyal Sigortalar Kurumu'nun etkınli- ğini ve kapsamını arttırmaktır. Bunun için yapılacak ışlemlerden birisi de kuru- mun denetiminin sendikalarca yapılma- sına olanak sağlanmasıdır. Ancak bu denetim doğrudan bir denetimbiçımi ol- mayacaktır. Dolaylı bir denetim olacak- tır. Bunun için bazı yasal düzenlemeler yapılması gerekir. Bugün SSK ile ilgi- İi yasal düzenlemeler ülkemizrn zaten gündeminde yer almışken bu arada ka- lıcı bazı düzenlemelen de gûndeme ge- tirmekte yarar vardır. Öncelikle 506 sa- yılıSSKKanunu'nun2. maddesi l.fık- rası şöyle değiştirilmelidir "Madde: 2 - 2821 sayıh kanunun 2. maddesine göre işçi tanımı kapsamına giren veherhangi birsendiksya üyeotan- larbu kanuna göre sıgortalı sayılırlar. Madde: 3-1. Aşağıda yazılı kımse- ler, bu kanunun uygulanmasında sıgor- talı sayılmazlar: K) Herhangi bir işverene hizmet ak- diyle bağlı olmaksızın kendi nam ve he- sabına çalışanlar ve 507 sayıh Esnaf ve KüçükSanatkâriar KanunıTnun2. mad- desinin tarifine uygun üç kişinin çahştı- ğı isverk'rinde çaltşanlar". Burada SSK'ye üye olmak sendika- ya üye olma koşuluna baglanmaktadır. B ilındiği üzere bugün ül- kemizde Sosyal Sigorta- lar Kurumu (SSK), hepı- mizi endışelendirecek dûzeyde verimsiz birça- lışma sistemi içindedir. Bunun bırçok nedeni vardır. Bunlardan bin önemle uzerinde durduğumuz emek- lilik yaşı sorunudur. Ancak sorun sade- ce bu değildir.Bunun yanında daha bir- çok sorunu vardır. Bu nedenle her so- run için ayn ayn çözüm yollan aramak gerekir. Bunlardan birisi de çalışmakta olan (aktif) sigortalı sayısmın toplam çalı- şanlara oranla düşük olmasıdır. Gönül isterdi ki her çalışanın sosyal güvenliği olsun. Hatta anayasamızın 60. madde- si gereğince herkesin sosyal güvenligi- nin olması gerekir. Oysa bugün 20 mil- yon insanımız halen sosyal güvenlik- ten yoksun yaşamaktadır. Bunun için sosyal güvenlik kuruluşlanmızın etkin- liğini ve kapsamını arttırmamız gerek- mektedir. Öte yandan işçi, işverenin işten çı- karma korkusu içinde sendikaya üye ol- mak istememekîedir. Bu nedenle sendi- kalaşma oranı da gittıkçe düşmekte ve sendikalann etkınliğı özellikletaşeron- Jaşma ile de gittikçe azalmaktadır. Böy- lece işçi. yazgısıyla baş başa kalmakta ve işverenin insafına terk edilmektedir. Bu durum neredeyse 19. yüzyıl sanayı devriminden sonra Avnıpa'da yaşanan insanlığın yüzkarası dönemlerine ben- zemektedir. ÖzeUikle 8 yıllık zorurdu eğı- Bu uygulama Isveç'te vardır. Ülkemiz açısından da buna gerek anayasal, ge- rek yasal ve gerekse teknik bakımdan bir engel yoktur. Böylece sendikaya üye ol- mayan bir kimse, SSK'ye üye olamaya- caktır. Bu durumda hem gittikçe azalan sendikalaşma oranı arttınlmış olacak ve hem de SSK'nin denetiminde sendi- kalann katlasından da yaraıiarulmış ola- caktır. Zaten bugün sendikaya üye olup da SSK'ye üye olmayan bir işçiye rast- lanmamaktadır. Sendıka, üyesi işçinin sigortasını çok iyi bır sekilde takip ede- bilmektedir. Zaten sendikanın görevi de "_ üyelerinin çabşma ilişküerÛKk, eko- nomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştinnek_*dır (Anayasa: Mad. 51, Sendıkalar Yasası: Mad. 1) SSK'ye üye olmak isteyıp de işvere- nin baskısıyla üye olamayan işçi, işten çıkanlma korkusuyla SSK'ye, şikâyet- te blunamadığından buşikâyet işini sen- dika yapacaktır. Sendika böylece hem üyesini korurken, hem de SSK'ye üye kazandırmış ve SSK'nin onursal (fah- ri) müfettişı görevini yüklenmiş olacak- tır. Sendika da böylece kendi üye sayı- sını arrtınruş ve ışçiye daha fazJa güven vermış olacaktır. Bir ekleme ile de küçük işletmelerin sendikal faaliyetleri yüklenecek düzey- de olmadıkianndan 1475 sayıh kanunun 5. maddesinden esinlenerek 507 sayıh kanun ile bir sınırlama getirilmektedir. Bu da dogaldır. Küçük işletmeler sen- dikal faaliyetleri henüz yüklenemeyecek durumaddırlar. Burada çalışanlan da is- teğe bağlı Bağ-Kur sıgortasına baglamak yararlı olacaktır. Budeğişikiikler sonucundaortaya çı- kabilecek anayasal bir engel gibi görü- nen anayasamızın 60. maddesine göre; "Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahip- tir" hükmü vardır. Yîne anayasamızın 51. maddesine göre; "Sendikalara üye olmak ve üyeükten aynlmak serbesttir. Hiç kimse sendikaya üye olmaya, üye kalmaya, üyeiikten ayrümavu zorlana- maz. Herhangi bir işyerindeçalışabılmek, işçi sendikasına üye olmak ya da oima- mak koşuluna bağLanamaz." Burada iş- çi sendikaya üye olmaya zorlanmıyor. İşçi, çıkan için sendikaya üye olmaya özendirilmektedir. Aynca, işyerinde çalışmak, sendika- ya üye olmaya da bağlanmamaktadır. SSK'ye üye olmak, sendikalı olma ko- şulunabaglanmaktadır. Tıpkj toplu iş söz- leşmesinden yararlanabilmek için işçi- nin sendikaya üye olma koşuluna bağ- landığı gibi (2822 sayıh kanun: Mad. 9). Gerçi Fransa'da toplu iş sözkşmesinden sendikasız işçiler de yararlanmaktadır. Ancak bunedenle Fransa'da sendikalaş- ma oranı bizden düşüktür. Bu bakımdan biz Fransa'dan ılerideyız. Zaten Bağ- Kur'a üye olanlar için de meslek kuru- luşianna kayitlı olma koşulu getirilmiş- tir. Burada da SSK'ye üye olmak için sen- dikaya kayıtlı olma koşulu getirilmek- tedir. Burada anayasamızın 60. maddesi ge- reğince herkesin Sosyal Güvenlik hak- kı olmasına karşın sendikaya üye ol- mak istemeyen bir kimsenın dolayısıy- la SSK'ye de üye olamayacağına göre, bu sosyal güvenlik hakkının elinden alınmış olacağı gibi anlaşılabılir. Bu yo- rumu açıklığa kavuşturamilbek için 1479 sayıh Bağ-KurKanunu'ndadabir değişiklik yapılması gerekmektedir. Bu durumda sendikaya üye olmak isteme- yen ya da üye olamayan bir kimse, SSK'den yararlanamayacak, fakat bu kez isteğe bağlı olarak ya SSK'den ya da Bağ-Kur'dan sosyal güvenliğini sağ- layabilecektir. Bu durumda SSK'den is- teğe bağlı sigorta sistemini kaldırmak ve Bağ-Kur'a aktarmak yerinde olacak- tır. Böylece hem Bağ-Kur'a üye olan- lann kapsamı ve sayısı artacak, hem de SSK için söz konusu olan anayasal yo- rum engeli ortadan kalkmış olacaktır. Hem zaten Sosyal Güvenlik kuruluşu sa- dece SSK değıldir. Sendikaya üye olma- dığı için SSK'ye üye olamayan işçiye is- teğe bağlı olarak Bağ-Kur ile sosyal gü- venlik sağlanmış olacaktır.. Böylece Bağ-Kur'un da üyesi artacak, sendika- lann da üyesi artacak, SSK'nin de üye- si artacak ve sonuçta herkes Sosyal Gü- venlik hakkına kavuşmuş olacaktır. Buna göre 1479 sayıh Bağ-Kur Ya- sası'nda yapılması gereken değişikliğe bir gazete yansı kapsamında kısaca de- gıneyim. Madde: 25: f) "...., aynı zamanda hiz- met akdi ile çahşanlann ve her hangi bir sendikaya üyeobnlann sendikaya üye oJ- duğu, g) , hizmet akdı ile çahşanlann ve her hangi bir sendikaya üye olanlann sendikaya üye oiduğu, tarihten itibaren sigortalılıklan sona erer." Bu durumda SSK Kanunu'nun 85. ve 86. maddeleri ile Ek Maddeleri uze- rinde de çalışmak gerekmektedir. Özel- likle isteğe bağlı sigorta sistemini SSK'den ayınp Bağ-Kur'a baglamak gerekir. Şu ağustos sıcağı hiç çekilmiyor. Bahçede biraz esinti var. Bal- konda o da yok! Sanki göklerden inmiş bır kavurucu bulut çök- müş üstümüze... Kentte de böyleydi, köyde de böyle. Nereye kaçmalı? Yazıya bir kez başlamalı!.. Yaşamın bir köşesinden. Bildim bi- lelı her gün makine başında olmak! Sabahlan erkenden, kimi zaman geceleri... Sıcakta sözcükler harfiere dönüşemeden eri- yor. Biraz uyumak!.. Yok, büsbütün sersemletir! En lyisi? Hiçbir şey! Sabretmek, umut etmek insanoğJunun erdemleridir... Ya- nn sert rüzgârlaresince, bardaktan boşanırcasınayağmuriarya- ğınca, soğuklar bastırınca arar mıyız bu sıcak günleri, gecele- ri? Ne de nankördür şu insanoğlu! Sıcağı çok sevenler de vardır. Nadir Nadi Bey "Sıcağı seve- rim, sıcaktan hiç kaçmam" derdi. Kaç yıl geçti yitıreli? Bebek'te küçük caminin aviusundaydık. Kalabalıktı. Polisler, gazeteciler, yazarlar, şaırler. Bütün aile... Soruyoriardı, söylüyordum: Nadir Bey'ın gazetesi yaşayacaktır, yaşatılacaktırdiye... Aile bu onur- lu görevi sürdürecektir. Çalışanlar ise tam bir anlaşma içinde- dir... Ama ne oldu sonra? Üç ay bile geçmeden! Sırası mı şimdi tatsız anıları bu sıcak akşam üstüne getirme- nin? Geçen geçti, olan oldu! Nadir Bey artık yok! Neler neler yaşanmadı ki! Her gün, ölümler, ölümler! Her gün Doğu'da, Gü- neydoğu'da, on, yirmi, otuzşehit, biro kadarda "terörist"... Kim- dir nedir, necidir bu "terörist" dediklerimiz? Sizin bizim gibi in- EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Şu Sıcakta Düşünmek... sanlaıi.. Çoğu yurtiçinden... Köylerinden kasablanndan çıkıp, başka köylerin kasabalann insanlannı öldürüyorlar, sonra yine evlerine, köyierine çekilip sizin bizim gibi yurttaşlar oluyoriar!.. Paul Vatery'nin bir sözüne rastladım bir kitapta: "Bazen dü- şünüyorum. Bazen var oluyorum." öyle ya, her zaman düşün- mek kolay mı? Ne zaman yaşadığımız çağın anlamını, olaylan- nı düşünürsek o zaman varlığımızı duyumsayabiiiriz. Var oldu- ğumuzu, yaşadığımızı! Düşünmek, dedim de bir an durdum. Acaba biliyor muyuz dü- şünmesıni? Nasrettin Hoca renkli bir kuşun büyük paraya sa- tıldığını görmüş, evdeki hındiyi pazara getirmiş, o renkli kuşun, yanı papağanın üç kat ftyatını ıstemiş soranlardan!.. "Amao kuş konuşuyor" diyenlere, "O kuş konuşuyorsa bu da düşünüyor" demış!.. Çoğumuz düşünmeyi, ellerimiz şakağımızda derin de- rin dalıp gitmek sanınz. Düşunmenin birçok bilginin yaşam de* neyiminin bir sonucu olduğunu bilmek istemeden... Zor bir iştir düşünmek! "Düşün düşün berbattır işin" deyip geçmişiz. Once yorulmak istemeyiz. Olaylan çözümlemek, il- gilenmeye, aydınlanmaya, kitaplar okumaya bağhdır. Bu da böyle sıcaklarda çekilmez bir iştir! Hem politikacılar, yurttaşla- ra "Sen niye yorulacaksın, biz senin adına her şeyi düşünûyo- ruz" demezler mi? Oysa gerçek yurttaşlık, yurt ve ulus işlerini bilinçli olarak an- lamak, öğrenmek, yorumlamak değil midir? öyle çok konu var ki! Oysa bakryorum kıyılarda, kumsallar- da, kahvelerde, gazinolarda elinde bir kitap, hatta bir gazete tu- tanlan pek goremıyorum. Gazete satışları yaz aylannda bu yüz- den düşer. Okuyup da ne olacak? Bana bile böyle öğütler ve- renler çıkıyor: "Ağabey, git kafanı dinlendir, ne gazete al, ne ki- tap, seril kumsala, akşamlan iki tek at!° Kolay mı bunu yapmak, yapabilmek? Gözümüzü açar açmaz gazeteler gelsin diye bekliyoruz. Dostlanmız kitaplar raflarda, masalarda bize bakıyor. Her biri "ben ben " diye sesleniyor! Be- yaz kâğıtlar utanıyor bomboş kalmaktan! "Sıcaktı sıcak" diye başlar Nâzım Hikmet'in "Şeyh Bedret- tin Destanı"... Ter bir yandan, güneş öteden, hepsi birbirinden acı, birbirinden üzücü, umut kıncı haberier bir yandan... Gel de şu ağustos sıcağında huzurtu ol! En iyisi Valery'nin dediği gibi "Bazen düşünmek" mi? Ama ya varlığımızı, yaşadığımızı her an duymak istiyorsak! Aristonar hemen tesıim ^•0800 2114042 2114043 • ı«5o YetMU Satıa • TSE yeterUlik belnsİM s»hlp TOrtuye çıpındı >20 yctidli servis vc konusund» ııınıan 650 servis elenunı ARISTONE v i n i z e d e ğ e r k a t a r «laotınıı AriıMn r<n* onınr fmtn 11 500^00 TLISk «k Mr M « i » II» s y>U KIRŞEHİRSULH HUKUK HÂKtMLİĞt'NDEN Karar 1999470 Davacı vekılı Abdullah Karakaya vekilı Av. Erdal Dağ taranndan davalılar Meryem Daracı ve arkadaş- lan hakkında mahkememıze actığı ızale-i $üyu davasuı- da, dava konusu Çayağzı köyü Sapırt mevkıi 2368, köy ıçi mevkıi 605 ve 463 No'lu parsellenn sanşını ta- lep etmış olmakla, mahke- tnemızce verilen 15.7.1999 tarih 1999/470 karar sayılı ilamı ile dava konusu 463 parselın feragat nedeni ile reddıce, 2368 No'lu parse- lin 6.800 000 TLsı muham- men bedelle. 605 parselın taraaraı 50 000 000 TL umum arasında satışı suretı ile ortaklığın gıderilmesıne, sahş memuru olarak Kırşe- hir SuDı Hukuk Mahkemesı Yazıışlen Müdürü'nün gö- re\lendınlmesıne, satış so- nucu eide edılecek miktann paydaşlara tapu kaydı ve ve- raset ılamındaki hısselen oranında ödenmesine, satış sonucu elde edıleek mıktar üzennden %06 ılam harcı- nın paydaşlardan hısselen oranında tahsili ile Hazı- ne'ye gelır kaydına, 25.500.000 TL ifcreti veka- let ile 41.839 000 TL yargı- lama gıdennın hıssedarlar- dan hisselen oranında tahsı- lıne karar venlmış olup, da- valılardan Emıne. Numan Arat, Refık Arat Yaşar Alp- tekın. Emıne Oruç, Hatıce Yurduseven. Fatma Turan. YaşarDoğan, Süleyman Ok- kay, Abdı Okkay, Aynur Ay- dıa Sanıye Ertoğral, Semı- ha Sabuncu, Ahmet Ertoğ- ral"a adreslen tespıt edıle- medığınden ilanen teblıgat yapılmasına karar venlmış olup, ışbu ılanın gazetede yayımlanmasından ıtıbaren mahkememızin 1999/470 karar sayıh dosyasına 7 gün içinde başvurup temyız ıtı- razlannı bıldirmelen aksi takdırde karann kesınleşe- ceği hususu tebliğ yertne ka- ım olmak üzere ilanen teblığ olunur 30.7 1999 Basın. 37698 PENCERE Utanmazlığın da Bir Sımrı VarL. Solcular "Köprü"ye karşı mı çıktılar?.. Çıktılar.. Ama nasıl?.. Dediler ki: - Boğaz Köprûsü büyük bir tuzaktır. Tüp geçit yapılmalı. Istanbul'ucehennemeçevirecektirköp- rü, akılalmaz, havsalaya sığmaz bir rant yağma- sına yol açacaktır. Boğaz'ın tüm sırtlan, tepeleh betonlaşma furyasında soluk alamayacak, ken- tin tarihsel dokusu yok olacaktır. llk köprü, köp- rülertuzağının ilkayağıdır, trafiği rahatlatmayacak, ulaşımt felç edecektir. Tıkanma, ikinci köprüyü gündeme getirecek, ama ikinci köprü de yetme- yecektir. TepelerdekiyapısaJyığılma, kıyılanbas- tıracak, güzelim Boğaz lağım kanalına dönüşecek- tir. Köprülerin ayaklanyla bütünleşen çevre ara- zisinin yağmasında, yoksul taşralıtarta yeni zen- ginlenn araziyağması bütünleşecektir. Demiryol- lannı çürüterek raylı ulaşım sistemine karşı çıkan iç ve dış güçlerin tezgâhı ulaşımın yapısını boza- caktır. Istanbul'un caddelerinde, lüks arabalarfa insanlan teker teker taşımanın faturası çok ağır- dır. Akaryakıtta dışa bağımlıyız. Köprüler metro- polünde hayat tıkanacak, yaşanamaz niteliğe bü- rünecektir. Söylenenler bir bir gerçekleşmedi mi?.. 2000'e 5 kaldı.. Al işte istanbul!.. Bircehennem!.. Hem Istanbul'un bugünkü haline bakınca dö- vünen, hem de "Solcular köprüye karşı çıktılar" diye çamur atmaya çalışan sağcının aklına nane maydanoz ekip limon sıkmalı... • Neoluyoruzyahu!.. Sanki bu ülkeyi kırk yıldan beri solcular yönet- miş de Türkiye'yi bu hale getırmişler gibi bir sal- dın başlatıldı son günlerde... Ulan, ne marifet olduysa bu ülkede, sen yap- tın!.. Neyaptın?.. Mal meydanda: Ülkenin kentinde köyünde terör aldı başını yü- rüdü. Kırk yıldan bu yana demokrasi hak getire!.. Irtica canavan palazlandı, Boğaz'ına köprüler yap- tırmaya doyamadığın İstanbul dinciliğin kalesine dönüştü; kara para tıcaretiyle lüks ve fuhuşun fol- luğu oldu. Devlet altyapıya bile yatınm yapama- yacak hale düşürüldü. Paradan para kazanmak ar- tık ekonomınin temel yasasıdır. Islam, siyasetin tez- gâhı gibi kullanılıyor. Polisle hırsız birbirine kanş- tı. Devlet çeteleşti. özel sektör mafyalaştı. Enflas- yon yapısallaştı. İş dünyası kirlendi. Medya pis- lendi. Devlet bütçesi faiz borcunu ödemeye yet- mez oldu. Kişi başına ulusal gelir, Avrupa'nın on- da birini, Yunanistan'ın üçte birini geçemedi. Gi- rişimcilik yerine rantçılık, faizcilik, fırsatçılık göre- nekleşti. Türkiye dünyada "işkenceci" diye ünlen- di. Derrtiryolu dışlanınca karayollan mezbaha ol- du. Para pul oldû. Yazariar düşünürler cezaevle- rinden kurtulamadılar. Gazetecinin, polisin, işa- damının, politikacının halkın gözünde on paralıK saygınlığı kalmadı. Halk niçin yalnız askere güve- niyor? Türkiye bütün komşu devletlerle kavgalı duruma düştü. Siyasal partiler liderlerin çiftliği ol- du. Sosyal güvenlik ıflas ettı. Bankacılık yozlaştı. Ekonominin yansı kayıt dışında!.. Avrupa'dan dış- landık, dünyaya rezil otduk... Söyle ulan!.. Bütün bunlan solcular mı yaptı?.. Yoksa sağcılar mı?.. • Solcular çağdaşlığa karşı çıkıyorlarmış... Kırk yıldan beri demokrasıyi, ınsan haklannı, te- mel özgürlükleri çiğneyerek Türkiye'yi bugünkü utanç durumuna düşurenler solcular mı?.. Solculann dün söyledikleri -Boğaz Köprüsü baş- ta olmak üzere- doğru çıktı... Bugün söylediklerinin doğruluğu dayann kanıt- lanacak; ama, dileriz ki yine iş işten geçmiş olma- sın!.. VEFAT Atatürk'ün Başyaveri, 1. Dönem Bolu Milletvekili merhum Mehmet Cevad Abbas Gürer ve merhume Hatice Memduha Gerçekçi'nin kızlan; merhum Turgut, Mustafa Kemal, Aydın, merhume Necla ve Mualla'nın kardeşleri; Sıdıka, Nur Gürer'in görümceleri, Cevad-Yıldız, Hüseyin- Melike, Bora Gülden, Barbaros, Gök-Hilal, Abbas Ercüment Gürer'in ve Deniz-lzzet Baykal, Sevda- merhum Abdülkadir öztemir'in halalan, Erhan Tezel ile Oya Tolga Geylangil'in teyzeleri, Tomru Önalp'in Sevda Ablası, Göksun ve Banş Çetinörge'nin kanka anneanneleri, Sevil Togay'ın biricik, can annesi Refik Togay'ın hayat arkadaşı SEVDA GÜRER TOGAY (Erenköy Kız Liseli) 08.08.1999 günü Hakk'ın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 10.08.1999 Salı günü Levent Camii'nde kılınacak öğle namazını müteakip Zncirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verilecektir. AİLESİ kilfl Içln 0CBETSİ2 OMrŞMA SEDVİSİ-M •H» «1 yrion MaSTOI TETKİLİ SEBVİSİ'nl KALBİNİZ SÎZİN ÎÇÎN ÇALIŞIYOR, YA SÎZ?... TÜRKKALPVAKFI 19MayrsCd. No:8Şışli/İSTANBUL Tel:(0212)212 0707(pbx) ICHat Faks:(0212)2126835
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle