Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 AĞUSTOS 1999 SALI
OLAYLAR VE GORUŞLER
SSK Uzerinde Sendikalann Denetimi...
Prof. Dr. Faruk AIVDA.Ç tŞHukuku - Sosyal Güvenlik Hukuku
Öğretim Üyesi ve Muğla Üniversitesi IlBF Dekemı '
tim yasasına göre okula gitmesi gereken
çocuklanmız halen en ağır koşullar al-
tında, hiçbir sosyal güvenlik ve iş gû-
vencesi olmadan sanayide çalışmakta-
dırlar. Bu somnlara sendikalarda gerçk-
tiği gibi sahip çıkabilmelidirler.
Sorunlann çözûmûnde en akılcı yol,
Sosyal Sigortalar Kurumu'nun etkınli-
ğini ve kapsamını arttırmaktır. Bunun için
yapılacak ışlemlerden birisi de kuru-
mun denetiminin sendikalarca yapılma-
sına olanak sağlanmasıdır. Ancak bu
denetim doğrudan bir denetimbiçımi ol-
mayacaktır. Dolaylı bir denetim olacak-
tır. Bunun için bazı yasal düzenlemeler
yapılması gerekir. Bugün SSK ile ilgi-
İi yasal düzenlemeler ülkemizrn zaten
gündeminde yer almışken bu arada ka-
lıcı bazı düzenlemelen de gûndeme ge-
tirmekte yarar vardır. Öncelikle 506 sa-
yılıSSKKanunu'nun2. maddesi l.fık-
rası şöyle değiştirilmelidir
"Madde: 2 - 2821 sayıh kanunun 2.
maddesine göre işçi tanımı kapsamına
giren veherhangi birsendiksya üyeotan-
larbu kanuna göre sıgortalı sayılırlar.
Madde: 3-1. Aşağıda yazılı kımse-
ler, bu kanunun uygulanmasında sıgor-
talı sayılmazlar:
K) Herhangi bir işverene hizmet ak-
diyle bağlı olmaksızın kendi nam ve he-
sabına çalışanlar ve 507 sayıh Esnaf ve
KüçükSanatkâriar KanunıTnun2. mad-
desinin tarifine uygun üç kişinin çahştı-
ğı isverk'rinde çaltşanlar".
Burada SSK'ye üye olmak sendika-
ya üye olma koşuluna baglanmaktadır.
B
ilındiği üzere bugün ül-
kemizde Sosyal Sigorta-
lar Kurumu (SSK), hepı-
mizi endışelendirecek
dûzeyde verimsiz birça-
lışma sistemi içindedir.
Bunun bırçok nedeni vardır. Bunlardan
bin önemle uzerinde durduğumuz emek-
lilik yaşı sorunudur. Ancak sorun sade-
ce bu değildir.Bunun yanında daha bir-
çok sorunu vardır. Bu nedenle her so-
run için ayn ayn çözüm yollan aramak
gerekir.
Bunlardan birisi de çalışmakta olan
(aktif) sigortalı sayısmın toplam çalı-
şanlara oranla düşük olmasıdır. Gönül
isterdi ki her çalışanın sosyal güvenliği
olsun. Hatta anayasamızın 60. madde-
si gereğince herkesin sosyal güvenligi-
nin olması gerekir. Oysa bugün 20 mil-
yon insanımız halen sosyal güvenlik-
ten yoksun yaşamaktadır. Bunun için
sosyal güvenlik kuruluşlanmızın etkin-
liğini ve kapsamını arttırmamız gerek-
mektedir.
Öte yandan işçi, işverenin işten çı-
karma korkusu içinde sendikaya üye ol-
mak istememekîedir. Bu nedenle sendi-
kalaşma oranı da gittıkçe düşmekte ve
sendikalann etkınliğı özellikletaşeron-
Jaşma ile de gittikçe azalmaktadır. Böy-
lece işçi. yazgısıyla baş başa kalmakta
ve işverenin insafına terk edilmektedir.
Bu durum neredeyse 19. yüzyıl sanayı
devriminden sonra Avnıpa'da yaşanan
insanlığın yüzkarası dönemlerine ben-
zemektedir. ÖzeUikle 8 yıllık zorurdu eğı-
Bu uygulama Isveç'te vardır. Ülkemiz
açısından da buna gerek anayasal, ge-
rek yasal ve gerekse teknik bakımdan bir
engel yoktur. Böylece sendikaya üye ol-
mayan bir kimse, SSK'ye üye olamaya-
caktır. Bu durumda hem gittikçe azalan
sendikalaşma oranı arttınlmış olacak
ve hem de SSK'nin denetiminde sendi-
kalann katlasından da yaraıiarulmış ola-
caktır. Zaten bugün sendikaya üye olup
da SSK'ye üye olmayan bir işçiye rast-
lanmamaktadır. Sendıka, üyesi işçinin
sigortasını çok iyi bır sekilde takip ede-
bilmektedir. Zaten sendikanın görevi de
"_ üyelerinin çabşma ilişküerÛKk, eko-
nomik ve sosyal hak ve menfaatlerini
korumak ve geliştinnek_*dır (Anayasa:
Mad. 51, Sendıkalar Yasası: Mad. 1)
SSK'ye üye olmak isteyıp de işvere-
nin baskısıyla üye olamayan işçi, işten
çıkanlma korkusuyla SSK'ye, şikâyet-
te blunamadığından buşikâyet işini sen-
dika yapacaktır. Sendika böylece hem
üyesini korurken, hem de SSK'ye üye
kazandırmış ve SSK'nin onursal (fah-
ri) müfettişı görevini yüklenmiş olacak-
tır. Sendika da böylece kendi üye sayı-
sını arrtınruş ve ışçiye daha fazJa güven
vermış olacaktır.
Bir ekleme ile de küçük işletmelerin
sendikal faaliyetleri yüklenecek düzey-
de olmadıkianndan 1475 sayıh kanunun
5. maddesinden esinlenerek 507 sayıh
kanun ile bir sınırlama getirilmektedir.
Bu da dogaldır. Küçük işletmeler sen-
dikal faaliyetleri henüz yüklenemeyecek
durumaddırlar. Burada çalışanlan da is-
teğe bağlı Bağ-Kur sıgortasına baglamak
yararlı olacaktır.
Budeğişikiikler sonucundaortaya çı-
kabilecek anayasal bir engel gibi görü-
nen anayasamızın 60. maddesine göre;
"Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahip-
tir" hükmü vardır. Yîne anayasamızın
51. maddesine göre; "Sendikalara üye
olmak ve üyeükten aynlmak serbesttir.
Hiç kimse sendikaya üye olmaya, üye
kalmaya, üyeiikten ayrümavu zorlana-
maz. Herhangi bir işyerindeçalışabılmek,
işçi sendikasına üye olmak ya da oima-
mak koşuluna bağLanamaz." Burada iş-
çi sendikaya üye olmaya zorlanmıyor.
İşçi, çıkan için sendikaya üye olmaya
özendirilmektedir.
Aynca, işyerinde çalışmak, sendika-
ya üye olmaya da bağlanmamaktadır.
SSK'ye üye olmak, sendikalı olma ko-
şulunabaglanmaktadır. Tıpkj toplu iş söz-
leşmesinden yararlanabilmek için işçi-
nin sendikaya üye olma koşuluna bağ-
landığı gibi (2822 sayıh kanun: Mad. 9).
Gerçi Fransa'da toplu iş sözkşmesinden
sendikasız işçiler de yararlanmaktadır.
Ancak bunedenle Fransa'da sendikalaş-
ma oranı bizden düşüktür. Bu bakımdan
biz Fransa'dan ılerideyız. Zaten Bağ-
Kur'a üye olanlar için de meslek kuru-
luşianna kayitlı olma koşulu getirilmiş-
tir. Burada da SSK'ye üye olmak için sen-
dikaya kayıtlı olma koşulu getirilmek-
tedir.
Burada anayasamızın 60. maddesi ge-
reğince herkesin Sosyal Güvenlik hak-
kı olmasına karşın sendikaya üye ol-
mak istemeyen bir kimsenın dolayısıy-
la SSK'ye de üye olamayacağına göre,
bu sosyal güvenlik hakkının elinden
alınmış olacağı gibi anlaşılabılir. Bu yo-
rumu açıklığa kavuşturamilbek için
1479 sayıh Bağ-KurKanunu'ndadabir
değişiklik yapılması gerekmektedir. Bu
durumda sendikaya üye olmak isteme-
yen ya da üye olamayan bir kimse,
SSK'den yararlanamayacak, fakat bu
kez isteğe bağlı olarak ya SSK'den ya
da Bağ-Kur'dan sosyal güvenliğini sağ-
layabilecektir. Bu durumda SSK'den is-
teğe bağlı sigorta sistemini kaldırmak
ve Bağ-Kur'a aktarmak yerinde olacak-
tır. Böylece hem Bağ-Kur'a üye olan-
lann kapsamı ve sayısı artacak, hem de
SSK için söz konusu olan anayasal yo-
rum engeli ortadan kalkmış olacaktır.
Hem zaten Sosyal Güvenlik kuruluşu sa-
dece SSK değıldir. Sendikaya üye olma-
dığı için SSK'ye üye olamayan işçiye is-
teğe bağlı olarak Bağ-Kur ile sosyal gü-
venlik sağlanmış olacaktır.. Böylece
Bağ-Kur'un da üyesi artacak, sendika-
lann da üyesi artacak, SSK'nin de üye-
si artacak ve sonuçta herkes Sosyal Gü-
venlik hakkına kavuşmuş olacaktır.
Buna göre 1479 sayıh Bağ-Kur Ya-
sası'nda yapılması gereken değişikliğe
bir gazete yansı kapsamında kısaca de-
gıneyim.
Madde: 25: f) "...., aynı zamanda hiz-
met akdi ile çahşanlann ve her hangi bir
sendikaya üyeobnlann sendikaya üye oJ-
duğu,
g) , hizmet akdı ile çahşanlann ve
her hangi bir sendikaya üye olanlann
sendikaya üye oiduğu, tarihten itibaren
sigortalılıklan sona erer."
Bu durumda SSK Kanunu'nun 85.
ve 86. maddeleri ile Ek Maddeleri uze-
rinde de çalışmak gerekmektedir. Özel-
likle isteğe bağlı sigorta sistemini
SSK'den ayınp Bağ-Kur'a baglamak
gerekir.
Şu ağustos sıcağı hiç çekilmiyor. Bahçede biraz esinti var. Bal-
konda o da yok! Sanki göklerden inmiş bır kavurucu bulut çök-
müş üstümüze... Kentte de böyleydi, köyde de böyle. Nereye
kaçmalı?
Yazıya bir kez başlamalı!.. Yaşamın bir köşesinden. Bildim bi-
lelı her gün makine başında olmak! Sabahlan erkenden, kimi
zaman geceleri... Sıcakta sözcükler harfiere dönüşemeden eri-
yor. Biraz uyumak!.. Yok, büsbütün sersemletir! En lyisi? Hiçbir
şey! Sabretmek, umut etmek insanoğJunun erdemleridir... Ya-
nn sert rüzgârlaresince, bardaktan boşanırcasınayağmuriarya-
ğınca, soğuklar bastırınca arar mıyız bu sıcak günleri, gecele-
ri? Ne de nankördür şu insanoğlu!
Sıcağı çok sevenler de vardır. Nadir Nadi Bey "Sıcağı seve-
rim, sıcaktan hiç kaçmam" derdi. Kaç yıl geçti yitıreli? Bebek'te
küçük caminin aviusundaydık. Kalabalıktı. Polisler, gazeteciler,
yazarlar, şaırler. Bütün aile... Soruyoriardı, söylüyordum: Nadir
Bey'ın gazetesi yaşayacaktır, yaşatılacaktırdiye... Aile bu onur-
lu görevi sürdürecektir. Çalışanlar ise tam bir anlaşma içinde-
dir... Ama ne oldu sonra? Üç ay bile geçmeden!
Sırası mı şimdi tatsız anıları bu sıcak akşam üstüne getirme-
nin? Geçen geçti, olan oldu! Nadir Bey artık yok! Neler neler
yaşanmadı ki! Her gün, ölümler, ölümler! Her gün Doğu'da, Gü-
neydoğu'da, on, yirmi, otuzşehit, biro kadarda "terörist"... Kim-
dir nedir, necidir bu "terörist" dediklerimiz? Sizin bizim gibi in-
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Şu Sıcakta Düşünmek...
sanlaıi.. Çoğu yurtiçinden... Köylerinden kasablanndan çıkıp,
başka köylerin kasabalann insanlannı öldürüyorlar, sonra yine
evlerine, köyierine çekilip sizin bizim gibi yurttaşlar oluyoriar!..
Paul Vatery'nin bir sözüne rastladım bir kitapta: "Bazen dü-
şünüyorum. Bazen var oluyorum." öyle ya, her zaman düşün-
mek kolay mı? Ne zaman yaşadığımız çağın anlamını, olaylan-
nı düşünürsek o zaman varlığımızı duyumsayabiiiriz. Var oldu-
ğumuzu, yaşadığımızı!
Düşünmek, dedim de bir an durdum. Acaba biliyor muyuz dü-
şünmesıni? Nasrettin Hoca renkli bir kuşun büyük paraya sa-
tıldığını görmüş, evdeki hındiyi pazara getirmiş, o renkli kuşun,
yanı papağanın üç kat ftyatını ıstemiş soranlardan!.. "Amao kuş
konuşuyor" diyenlere, "O kuş konuşuyorsa bu da düşünüyor"
demış!.. Çoğumuz düşünmeyi, ellerimiz şakağımızda derin de-
rin dalıp gitmek sanınz. Düşunmenin birçok bilginin yaşam de*
neyiminin bir sonucu olduğunu bilmek istemeden...
Zor bir iştir düşünmek! "Düşün düşün berbattır işin" deyip
geçmişiz. Once yorulmak istemeyiz. Olaylan çözümlemek, il-
gilenmeye, aydınlanmaya, kitaplar okumaya bağhdır. Bu da
böyle sıcaklarda çekilmez bir iştir! Hem politikacılar, yurttaşla-
ra "Sen niye yorulacaksın, biz senin adına her şeyi düşünûyo-
ruz" demezler mi?
Oysa gerçek yurttaşlık, yurt ve ulus işlerini bilinçli olarak an-
lamak, öğrenmek, yorumlamak değil midir?
öyle çok konu var ki! Oysa bakryorum kıyılarda, kumsallar-
da, kahvelerde, gazinolarda elinde bir kitap, hatta bir gazete tu-
tanlan pek goremıyorum. Gazete satışları yaz aylannda bu yüz-
den düşer. Okuyup da ne olacak? Bana bile böyle öğütler ve-
renler çıkıyor: "Ağabey, git kafanı dinlendir, ne gazete al, ne ki-
tap, seril kumsala, akşamlan iki tek at!°
Kolay mı bunu yapmak, yapabilmek? Gözümüzü açar açmaz
gazeteler gelsin diye bekliyoruz. Dostlanmız kitaplar raflarda,
masalarda bize bakıyor. Her biri "ben ben " diye sesleniyor! Be-
yaz kâğıtlar utanıyor bomboş kalmaktan!
"Sıcaktı sıcak" diye başlar Nâzım Hikmet'in "Şeyh Bedret-
tin Destanı"... Ter bir yandan, güneş öteden, hepsi birbirinden
acı, birbirinden üzücü, umut kıncı haberier bir yandan... Gel de
şu ağustos sıcağında huzurtu ol! En iyisi Valery'nin dediği gibi
"Bazen düşünmek" mi? Ama ya varlığımızı, yaşadığımızı her an
duymak istiyorsak!
Aristonar
hemen tesıim
^•0800
2114042
2114043
• ı«5o YetMU Satıa • TSE
yeterUlik belnsİM s»hlp
TOrtuye çıpındı >20 yctidli
servis vc konusund»
ııınıan 650 servis elenunı
ARISTONE v i n i z e d e ğ e r k a t a r
«laotınıı AriıMn
r<n* onınr fmtn
11 500^00 TLISk «k
Mr M « i » II» s y>U
KIRŞEHİRSULH
HUKUK
HÂKtMLİĞt'NDEN
Karar 1999470
Davacı vekılı Abdullah
Karakaya vekilı Av. Erdal
Dağ taranndan davalılar
Meryem Daracı ve arkadaş-
lan hakkında mahkememıze
actığı ızale-i $üyu davasuı-
da, dava konusu Çayağzı
köyü Sapırt mevkıi 2368,
köy ıçi mevkıi 605 ve 463
No'lu parsellenn sanşını ta-
lep etmış olmakla, mahke-
tnemızce verilen 15.7.1999
tarih 1999/470 karar sayılı
ilamı ile dava konusu 463
parselın feragat nedeni ile
reddıce, 2368 No'lu parse-
lin 6.800 000 TLsı muham-
men bedelle. 605 parselın
taraaraı 50 000 000 TL
umum arasında satışı suretı
ile ortaklığın gıderilmesıne,
sahş memuru olarak Kırşe-
hir SuDı Hukuk Mahkemesı
Yazıışlen Müdürü'nün gö-
re\lendınlmesıne, satış so-
nucu eide edılecek miktann
paydaşlara tapu kaydı ve ve-
raset ılamındaki hısselen
oranında ödenmesine, satış
sonucu elde edıleek mıktar
üzennden %06 ılam harcı-
nın paydaşlardan hısselen
oranında tahsili ile Hazı-
ne'ye gelır kaydına,
25.500.000 TL ifcreti veka-
let ile 41.839 000 TL yargı-
lama gıdennın hıssedarlar-
dan hisselen oranında tahsı-
lıne karar venlmış olup, da-
valılardan Emıne. Numan
Arat, Refık Arat Yaşar Alp-
tekın. Emıne Oruç, Hatıce
Yurduseven. Fatma Turan.
YaşarDoğan, Süleyman Ok-
kay, Abdı Okkay, Aynur Ay-
dıa Sanıye Ertoğral, Semı-
ha Sabuncu, Ahmet Ertoğ-
ral"a adreslen tespıt edıle-
medığınden ilanen teblıgat
yapılmasına karar venlmış
olup, ışbu ılanın gazetede
yayımlanmasından ıtıbaren
mahkememızin 1999/470
karar sayıh dosyasına 7 gün
içinde başvurup temyız ıtı-
razlannı bıldirmelen aksi
takdırde karann kesınleşe-
ceği hususu tebliğ yertne ka-
ım olmak üzere ilanen teblığ
olunur 30.7 1999
Basın. 37698
PENCERE
Utanmazlığın da Bir
Sımrı VarL.
Solcular "Köprü"ye karşı mı çıktılar?..
Çıktılar..
Ama nasıl?..
Dediler ki:
- Boğaz Köprûsü büyük bir tuzaktır. Tüp geçit
yapılmalı. Istanbul'ucehennemeçevirecektirköp-
rü, akılalmaz, havsalaya sığmaz bir rant yağma-
sına yol açacaktır. Boğaz'ın tüm sırtlan, tepeleh
betonlaşma furyasında soluk alamayacak, ken-
tin tarihsel dokusu yok olacaktır. llk köprü, köp-
rülertuzağının ilkayağıdır, trafiği rahatlatmayacak,
ulaşımt felç edecektir. Tıkanma, ikinci köprüyü
gündeme getirecek, ama ikinci köprü de yetme-
yecektir. TepelerdekiyapısaJyığılma, kıyılanbas-
tıracak, güzelim Boğaz lağım kanalına dönüşecek-
tir. Köprülerin ayaklanyla bütünleşen çevre ara-
zisinin yağmasında, yoksul taşralıtarta yeni zen-
ginlenn araziyağması bütünleşecektir. Demiryol-
lannı çürüterek raylı ulaşım sistemine karşı çıkan
iç ve dış güçlerin tezgâhı ulaşımın yapısını boza-
caktır. Istanbul'un caddelerinde, lüks arabalarfa
insanlan teker teker taşımanın faturası çok ağır-
dır. Akaryakıtta dışa bağımlıyız. Köprüler metro-
polünde hayat tıkanacak, yaşanamaz niteliğe bü-
rünecektir.
Söylenenler bir bir gerçekleşmedi mi?..
2000'e 5 kaldı..
Al işte istanbul!..
Bircehennem!..
Hem Istanbul'un bugünkü haline bakınca dö-
vünen, hem de "Solcular köprüye karşı çıktılar"
diye çamur atmaya çalışan sağcının aklına nane
maydanoz ekip limon sıkmalı...
•
Neoluyoruzyahu!..
Sanki bu ülkeyi kırk yıldan beri solcular yönet-
miş de Türkiye'yi bu hale getırmişler gibi bir sal-
dın başlatıldı son günlerde...
Ulan, ne marifet olduysa bu ülkede, sen yap-
tın!..
Neyaptın?..
Mal meydanda:
Ülkenin kentinde köyünde terör aldı başını yü-
rüdü. Kırk yıldan bu yana demokrasi hak getire!..
Irtica canavan palazlandı, Boğaz'ına köprüler yap-
tırmaya doyamadığın İstanbul dinciliğin kalesine
dönüştü; kara para tıcaretiyle lüks ve fuhuşun fol-
luğu oldu. Devlet altyapıya bile yatınm yapama-
yacak hale düşürüldü. Paradan para kazanmak ar-
tık ekonomınin temel yasasıdır. Islam, siyasetin tez-
gâhı gibi kullanılıyor. Polisle hırsız birbirine kanş-
tı. Devlet çeteleşti. özel sektör mafyalaştı. Enflas-
yon yapısallaştı. İş dünyası kirlendi. Medya pis-
lendi. Devlet bütçesi faiz borcunu ödemeye yet-
mez oldu. Kişi başına ulusal gelir, Avrupa'nın on-
da birini, Yunanistan'ın üçte birini geçemedi. Gi-
rişimcilik yerine rantçılık, faizcilik, fırsatçılık göre-
nekleşti. Türkiye dünyada "işkenceci" diye ünlen-
di. Derrtiryolu dışlanınca karayollan mezbaha ol-
du. Para pul oldû. Yazariar düşünürler cezaevle-
rinden kurtulamadılar. Gazetecinin, polisin, işa-
damının, politikacının halkın gözünde on paralıK
saygınlığı kalmadı. Halk niçin yalnız askere güve-
niyor? Türkiye bütün komşu devletlerle kavgalı
duruma düştü. Siyasal partiler liderlerin çiftliği ol-
du. Sosyal güvenlik ıflas ettı. Bankacılık yozlaştı.
Ekonominin yansı kayıt dışında!.. Avrupa'dan dış-
landık, dünyaya rezil otduk...
Söyle ulan!.. Bütün bunlan solcular mı yaptı?..
Yoksa sağcılar mı?..
•
Solcular çağdaşlığa karşı çıkıyorlarmış...
Kırk yıldan beri demokrasıyi, ınsan haklannı, te-
mel özgürlükleri çiğneyerek Türkiye'yi bugünkü
utanç durumuna düşurenler solcular mı?..
Solculann dün söyledikleri -Boğaz Köprüsü baş-
ta olmak üzere- doğru çıktı...
Bugün söylediklerinin doğruluğu dayann kanıt-
lanacak; ama, dileriz ki yine iş işten geçmiş olma-
sın!..
VEFAT
Atatürk'ün Başyaveri, 1. Dönem Bolu Milletvekili
merhum Mehmet Cevad Abbas Gürer ve
merhume Hatice Memduha Gerçekçi'nin kızlan;
merhum Turgut, Mustafa Kemal, Aydın,
merhume Necla ve Mualla'nın kardeşleri; Sıdıka,
Nur Gürer'in görümceleri, Cevad-Yıldız, Hüseyin-
Melike, Bora Gülden, Barbaros, Gök-Hilal, Abbas
Ercüment Gürer'in ve Deniz-lzzet Baykal, Sevda-
merhum Abdülkadir öztemir'in halalan, Erhan
Tezel ile Oya Tolga Geylangil'in teyzeleri, Tomru
Önalp'in Sevda Ablası, Göksun ve Banş
Çetinörge'nin kanka anneanneleri, Sevil Togay'ın
biricik, can annesi
Refik Togay'ın hayat arkadaşı
SEVDA GÜRER
TOGAY
(Erenköy Kız Liseli)
08.08.1999 günü Hakk'ın rahmetine
kavuşmuştur. Cenazesi 10.08.1999 Salı günü
Levent Camii'nde kılınacak öğle namazını
müteakip Zncirlikuyu Mezarlığı'nda
toprağa verilecektir.
AİLESİ
kilfl Içln 0CBETSİ2
OMrŞMA SEDVİSİ-M
•H» «1 yrion MaSTOI
TETKİLİ SEBVİSİ'nl
KALBİNİZ SÎZİN ÎÇÎN ÇALIŞIYOR, YA SÎZ?...
TÜRKKALPVAKFI
19MayrsCd. No:8Şışli/İSTANBUL Tel:(0212)212 0707(pbx) ICHat Faks:(0212)2126835