Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA
8 CUMHURİYET
HABERLER 27 TEMMUZ 1999 SA1
FP Başkanlık
Divam'nda
istüalaı-
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - FP Genel Başkan
yardımcılanndan Cemil
Çiçek, Ali Coşkun,
Abdullah Gül ile
Abdiükadir Aksu'nun
partilerindeki
görevlerinden istifa
ettiideri öğrenildi. Parti içi
demokrasinin yeterince
işlemedığini ıddıa eden
genel başkan yardımcılan,
dün başkanlık divanına
yeni isimlerin atanmasına
tepkı göstererek
görevlerinden istifa ettiler.
Demiryolu
çilesi bîtiyor
• KOCAELİ(AA)-
Izmit'te kent içinden geçen
ve trafiği olumsuz yönde
etkilemesinin yanı sıra can
güvenliğini tehdit edip
gûrültü kirliliği yaratan
demiryolunun sahile
aktanlması amacıyla
sürdürülen çalışmalar sona
erdi. Izmit-Köseköy
arasında yeni yapılan 5.5
kilometrelik çift hatlı
demıryoJuna, gece saat
24.00'ten itibaren 25 bin volt
enerji verilerek. bu sabahtan
itibaren de deneme
seferlerine başlanacağı
bildinldi. Yapımına 1982
yılında başlanılan ve çeşitli
nedenlerle zaman zaman
ihşaatı duran demiryolunun
resmi açıhşınm ise 30
Ağustos Pazartesi günü
dü2enlenecek törenle
yapılacağı bildinldi.
Öpgüt kuryesi
tutuklandı
• TOKAT (AA) - Tokat'ta
sürdurülen operasyonda
yakalanan yasadışı TK.P-
ML-TfKKO örgütünün
kuryesi "Erdinç" kod adlı
Jgşin Eroğlu'nun sorgusu
fHftıamlandı. Geniş
güvenlik önlemlen altında
adliyeye getirilen Eroğlu.
Tokat Nöbetçi Sulh Ceza
Mahkemesi tarafmdan,
yasadışı örgüte üye olmak,
örgüt üyelerine yardım ve
yataklık yaptığı
gerekçesiyle tutuklandı.
Grev kararı
• GEMLİK (Cumhuriyet) -
Tûrkiye Gübre Sanayii
AŞ'nin (TÜGSAŞ) GemJik.
Ankara, Kütahya, Samsun
ve Elazığ'da bulunan
fabrikalanna grev karan
asıldı. Petrol-lş Sendikası
Bursa Şube Başkanı îsmet
Yiğit, yaptığı açıklamada,
TUGSAŞ ile 2 bin 300 işçiyi
kapsayan ve 1 Mayıs'ta
başlayan toplu iş sözleşmesi
görüşmelerinin tıkanması
sonucu grev karan
aldıklannı belirterek,
taleplerinin kabul
edilmemesı halinde greve
gidebileceklerini söyledi.
Fabrikanın aynı biriminde
çalışan işçilerin ücretleri
arasındakı farklılıklann
giderilerek denge
sağlanmasını ıstedikJerini
anlatan Yiğit, "tşverenle
yaptığımız görüşmelerde bu
sıkıntıyı sürekli dile getirdik.
Eğer dengesizlik
giderilmezse, silahımız grev
olacak" dedi.
Doktop sıkmtısı
• BİNGÖL(AA)-Sosyal
Sigortalar Kurumu (SSK)
Bingöl Hastanesi'nde doktor
açıgınm had safhaya ulaştıği
bildinldi. Yaklaşık 20 bin
sigortalının bulunduğu
BingöFde, SSK
Hastanesi'nde başhekim
dışında 2 doktor görev
yapıyor. Başhekim Kenan
Korkmaz ile 2 doktorun
yıllık izne aynlmalan da
hastalar açısından sıkıntı
yaratıyor. Sigortalılann
muayenelerinin
yapılamadığı hastanede,
acilen 8 doktora ihtiyaç
duyulduğu belirtildi. Yol-Iş
Sendikası Bingöl Şube
Başkanı Selahattin Alban,
Tanm-lş Sendikası Şube
Başkanı Mehmet Keten, Tes-
lş Temsilcisi Kâzım
Bağatekin ile bazı resmi
kuruluşlann sendika
temsilcılen, SSK Hastanesi
Müdürü Seyfullah Tunç'u
ziyaret ederek. hastanedeki
doktor sıkmtısı nedeniyle
hastalann çevTe iilere gitmek
zorunda kaldıklannı
belirttiler ve bir an önce care
bulunmasını ıstediler.
Sanal üniversitelerin sayısı 19 'u buldu. Bunlara bol keseden devletyardımıyapılıyor
Vakıflara DcDEx¥ttRTAŞ CEYHÜN
Anımsanacağı gibi, bu kez de gerçekten
şeytanın bile akJına zorgelecek birkurnaz-
lıkla, bir devlet üniversitesine, bir özel *va-
lofvükseköğretim kurumu1
' kurdurtulmuş-
tur, özel kesime örnek olarak göstermek
amacıyla, 1986 yılında. Doğrusu, özel yük-
sekokullann, 12 Eylül döneminde, üstelik
anayasal bir güvenceye kavuşturularak "va-
laf" kisvesi altında yeniden diri ltilmesi ola-
yında da Prof. Ihsan Doğnunacı'nın par-
mağının bulunduğundan kesinlikle kuşku
duyulmasa gerektir galiba. Çünkü, gene
anımsanacağı gibi, ne ılginç rastlantıdırki
1976 yılında Türkiye'den aynlan Prof.
Doğramacı. 12 Eylül'den sonra, tam da bu
yasalann hazırlandığı günlerde yeniden ül-
keye dönmüştür. Bilindiği gibı, Bilkent for-
mülü de Prof. Doğramacı'nın eseridir. Ya-
salarla getirilen onca ödüne karşın serma-
ye çevrelerinin "vakrf" çözümüne hâlâ sı-
cak bakmadığı görülünce. aynı zamanda da
YÖK Başkanı olan Prof. Doğramacı, bu kez
kurucusu olduğu Hacettepe Üniversitesi'nin
vakıflanna, yani birdevlet üniversitesine, ül-
kemizdeki ilk özel "vakıf yükseköğretim
kunımıuıu", Bilkent i lcurdurtmuştur, özel
kesimin kafasmdaki ikircimleri giderebilmek
amacıyla hiç kuşku yok ki...
Fakat ilginçtir, devlet desteğiyle kısa sü-
Teûe ülkenin en ünJü yükseköğretim kuru-
mu haline getirilmiş olmasına karşın doğ-
rusu Bilkent örneği de gördüğümüz kada-
nyla özel sektörün iştahlandınlması konu-
sunda beklendiğince etkiJi olmamıştır.
Pevlet yardımı
Çünkü, bu kurumlan özel sektörün gö-
zündedahadaçekicikılabilmekiçin 1991
yılında 2547 sayılı Yükseköğretim Yasa-
s'na yeni bir madde eklenerek, vakıflann
kuracağı yükseköğretim kunımlanna ay-
nca devlet yardımı yapılmasına da kararve-
rilmiştir. 3.4.1991 gün ve 3708 sayılı ya-
sayla getirilen bu "Ek Madde 18"e göre,
"en az iki jıkJır egjtim yapan" bir vakıf
yükseköğretim kurumuna. başvurması ha-
linde, "Devlet vükseköğretim kurumian-
na o yıl tahsis ediien toplam bütçe ödenek-
lerinin örgfin öğrenci sayısuıa bölünmesiyle
ekle ediien miktann. ilgili vakıf yükseköğre-
tim kummunda okuyan öğrenci sayısıyla
çarpAnasryla buhınacak miktannyartgnıgeç-
memek" koşuluyla devlet yardımı yapılabil-
mektedir.
Sermaye kesimlerini birden iştahlandı-
ran da galiba bu madde olmuştur gerçekten.
Maddenin yürürlüğe gir-
mesinin daha yılı dol-
madan, 5.3.1992 tarih-
li 3785 sayılı yasayla
iki vakıf üniversitesi birden kurulmuştur.
KadirHas ve Koç Ünmratesi'ni, 23.8.1993
tarihinde Başkent Üniversitesi izlemiştir.
Prof Dr. GüngörEvren ın "İTÜ YakfiDer-
gjsi"nin Kasım 1997 tarihli sayısında çıkan
"VakrfÜnh«rsiteleriNeredenNerej«?''baş-
lıklı yazısında belirttiğine göre. bu sanal
üniversitelerin sayısında hemen bir patlama
olmuş ve
ii
l9%Hannuu'nda5,1997 Hazi-
ranı'nda da 8 ofanak üzere bir yüda tam 13
üniversite kurulmuştur. YÖK Başkanlı-
ğı'nın 1999 yılı başında cumhurbaşkanına
sunduğu raporda belirtiJdiğine göre de sa-
nal üniversite sayısı 1998 sonunda 19'a ulaş-
„,,..., rw._.-.~ı-ı-• - "
görüşülmesi sırasında. değişikliğin Milli
Eğitim Komisyonu'nun görüşü de ahnma-
dan Meclis'e getirilmiş olduğunu açıklaya-
rak "Eğeröğrendnin parasmı devlet verecek-
se, vakıf üniversiteterinin özeiliği ne olacak?
O zaman adının özelotmasmın anlaım ne?"
diye sert bir tepki göstermiştir.
Gerçekten de gene Prof. Dr. Güngör Ev-
ren'in yazısında verdiği bilgilere göre, dev-
let bu sanal universitelere "kamu arazfleri-
ni ve orman alanlannT bol keseden tahsis
etmekle de kalmamış,, 19% bütçesinden
, . . . ^ « . ,v,u^..uııı« 17 auıaş- j ^ i e t üniversitelerine öğrenci başma 100
mıştır. Onümüzdekı yıllarda bu sayının da- nıivi)nliratahsisata>ıito*«ı,vasanmöngör-
ha da hızlı artacağından ise kımsemn kuş- jygj sgu^ar da ıHİkafa» «h-m~»—*• •«•
ha da hızlı artacağından ise kimsenin kuş-
kusu yoktur.
Mllctar arttırıldı
Çünkü, 1996 yılında, bu üniversitelere
yapılacak devlet yardımı ile ilgili madde de,
14
Yapdacak yardım: Jstanbul»Ankara ve tz-
mir dçuıda kurulacakyükseköğretim kurum-
lanna bu iuerdekilere nazaran iki katı; fen,
mühendisHk, mimarhk ve tıp dallan için de
diğer dattara nazaran iki katı olacak şekü-
de böKiştürühu". Vakrfüniversitelerinin mer-
tim yapıyor olması zorunludur. Oysa, gene
yukarda belirtildiğı gibi, o tarihe kadar to-
putopudort olan vakıfüniversitesi sayısı 19%
yılından itibaren birden hızla çoğalmaya
başlamıştırve 1996'dan sonra kurulanbu sa-
nal üniversiteler de "en az bir yükseköğre-
tim kurumunun iki yıldır eğitim yapıyor ol-
ması" koşulunu ancak şımdılerdeyerine ge-
tirmiş olsalar gerektir. Bu nedenle, önümüz-
deki yıllarda devlet tarafındau bu eğitim
. tûccarlanna yapılacak bağışlann, şimdiki-
nin üç-dört katı trilyon lirayı bulacağı kuş-
kusuzdur.
Soru önergesl
N'olur... Birgenç milletvekili, Meclis'te
bir soru önergesi vererek, bu sanal üniver-
sitelere devlet bütçesinden şimdiye dek kaç
trilyon lira yardım yapıldığının resmen açık-
lanmasını sağlasa... Vakrf üniversitelerine
devletyanimuyaprimasanayasaya aykırı de-
ğü mi acaba?12 Eylül döneminde 1982 Ana-
yasası ile 27 Mayıs Anayasası'ndaki "Yük-
seköğrenmin ancak devlet eüyie yapılabue-
ceğj" hükmü kaldınlarak, eğitim tüccarla-
nna, üstelik üniversite kurma zorunluJuğu
da getirilmeden, sanal üniversite tabelalan
altında yeniden özel yüksekokullar açma
hakkı verilmiş olduğu halde, devletin özel
sektörü yüreklendirmek amacıyla 1986 yı-
lında açtığı devlet (özel) vakıf yükseköğre-
tim kurumu Bikenfi saymazsak, ilk vakıf
yükseköğretim kurumu ancak 10 yıl sonra,
ta 1992 yılında kurulabilmiştir, görüldüğü
gibi. Yani, özel kesim, salt bu anayasal izni
yeterli görmemiştir kesinlik-
le.
Devlet üniversiteleri-
nin neredeyse bütün yö-
netimi, güya ülkedeki
yükseköğretim kurumlan
arasında bir eşgüdüm sağ-
lanması amaayla avnı gün-
lerde kurulmuş YOK'e bı-
rakıhrken, ilginçtir, 1983
yılında Yükseköğretim Ya-
sası 'na eklenen maddelerle,
vakıfyükseköğretim kurum-
lannda öğretim üyelerinin atanması, işine son
verilmesi,rektörve dekanlann seçilmesi, gö-
revden ahnması, akademik kurullann oluş-
turulması, değiştirilmesi gibi bütün yetkile-
rin vakıf sahiplerine bırakılması da bir işe
yaramamıştır, bu anlamda.
Hatta, gene aynı yıl, 1983 'te yasaya ek-
lenen maddelerle verilmiş
<
*vakrflarca ku-
rulacak yükseköğretim kurumlanmn da
devietünh^erateierinetanmanmalikolayhk-
lardan, bağışıkhklarden ve ayncahklardan
yararbnacagLembkver-
gisinden muaf olacağı",
aynca "öğrencilerden ah-
nacak ücretlerin de vaJaf
mütevefli hevetierincesap-
bırmışlardır''denilmektedir. M . . öuıacagı''şeklindeki maddi
Ama sağlanan bunca devlet olanağı da bu odunlerde eğitim tuccarlannın heyecanlan-
eğitim tüccarlannm gözünü doyunnam.ş
m a s ı
'«
ı n
V**^
o I m a m ı
5
t ı r
-
olacak ki. 18 Haziran 1999 günlü MİByet YaSaya yeni m a d d e
gazetesinin bir köşesıne sıkışmış küçücük — — — ^ — ^ — ^ ~
"Vakmara YÖK Kıyağı" başlıkh haberde; 'hsan Doğramacı aracılığıyla 1986yılın-
"YÖK, 4 ile 13 bin doiaruk ücretieri nede- da devlete kurdurtulan Bilkent örneğinden
niyle kontenjanlan boş kalan ve her yıl dev-
d e
beklenen sonuç sağlanamayınca, bu kez,
lettenbütceterinin yüzde 5iilc lO'uârasm- '991 yılında yasaya yeni birmadde eklene-
dadeğişenoranlardayardım alan vakrfüni- rek, kurulacak vakıfyükseköğretim kurum-
\ersitelerine, devlet desteğinin kapsamuun
l a r u l a
da devlet bütçesinden bol kepçe yar-
genişletflmesMÜ istedL Yükseköğretim Ku- dım yapılmasına kararverilmiştir, çaresiz ka-
rulu(YÖI().vakrfüniv«rsiteierineverginın- lınıp.Bukarardan sonra, olakibirazda özel
afiyeti sağlamasını ve Hazine arazflerinin zorlamalar ve kanah kan.ı^r orA,~A~ .™ı
1 y y y yılında 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası'na
yeni bir madde eklenerek, vakıflann kuracağı
yükseköğretim kurumlarına aynca devlet yardımı
yapılmasına da karar verilmiştir.
zorİamalar ve kapalı kapılar ardında veril-
miş sözler üzerine, gerçekten de 1992 yılın-
da Kadir Has ve Koç, 1993 yılında da Baş-
kent üniversiteleri kurulmuştur ya. gördü-
smı da istedi'' denilerek, vakıf sahiplerinin
şimdi de devreye YÖK'ü soktuklan belir-
tilmektedir.
Gerçekten, 2547 sayılı Yükseköğretim
Yasası'na 1991 yılında eklenen bu madde-
ye göre devlet, bu eğitim tûccarlanna vakıf
üniversiteleri aracılığıyla şimdiye dek kaç
u ^ ı ı » ! . <INI uıuversııeıennın mer- kent'e öğrenci başma 83 milyon Kra, Koç
tezleridışmdaldlenfckurdııklanviikseköğ- Üniversftesi'ne öğrenci başma 90 miryon B-
retim kurumlan için yapılacak vardımuıhe- ra, Başkent Üniversitesi'ne ise -artık her ne
sabuıamerkezchşındakiUgiliUesasaluur" hikmetieyse- öğrenci başma tam 574 nuT^)n
şeklinde bir değişiklik yapılarak, devlet yar- üra yardnn verihniş''tir.
dunlannın miktan da bol keseden armnlmış- 6 Haziran 1999 günlü Cumhuriyetgaze-
nr
- tesinin "Vaziyet" köşesinde çıkan bir yaa- üniversiteleri aracılığıyla şimdiye dek kaç
Oyle ki, gene Prof. Dr. Güngör Evren'in da da "Eskklen çok zenginter manm, mûl- trilyon lira bağışta bulunmuştur acaba? Üs-
yazısmdan öğrendığimıze göre, eslri Mıllı kflnü, parasmı bağışlayıp vakıf kurar ve ge- telik, bu haberlerden anlaşıldığı kadanyla,
Eğitim bakanlanndan. daha önce YOK baş- reksiıûmiolaniarayardım ederdL Şimdi tam bugüne dek devlet yardımı almış vakıf üni-
kanlığında da buJunmuş. üstelik o sıra Mec- tersi oiuyor; vaktf kurup devletten para ab- versitesi de üç veya dörttür. Çünkü, bilindi-
lis Milli Eğitim Komisyonu Başkanı da olan yorlar.Güyavakıfobn Koç, Bükcnt Başkent ği gibi, bir vakıf üniversitesinin devlet yar-
Prof. Dr. Mehmet Sağlam bile bu değişik- ve Işık üniversiteleri, YÖK'e başvurup top- dıını alabilmesi için, bu maddeye göre en az
likkarşısındaşaşırmışveyasanınTBMM'de lam 5 trilyon 121 milyarlü-ayıkasalannaak- bir yükseköğretim kurumunun iki yıldır eği-
İSIFIR NOKTASIIORAL ÇALIŞLAR
İetyardımmı birkaç kat arttıracak nitelikte-
ki, 1996 yılında yapılan yasa değişikliğin-
den sonra olmuştur ancak...
Kısacası, açık açık görüldüğü gibi, dev-
let, bu sanal üniversitelere. verdikleri eğiti-
min üstün niteliğinden veya eğitim sorunu-
muzun çözümüne getirdiİcleri büyük katkı-
lardan dolayı, ödül olarak herhangi bir yar-
dım yapmamaktadır. Tam karşıtı, amaç. va-
kıflann kuracağı yükseköğretim kurumla-
nnın kâriıuk oranını daha da yükselterek. özel
kesimi bu alanda yatmm yapmaya özendir-
mek, iştahlandırmaktır hiç kuşku yok ki.
Zaten, daha ortada kurulmuş bir vakıf yük-
seköğretim kurumu filan yokken, böyle bir
yasa değişikliğinin yapılmış olması da bu
gerçeği bütün çıplaklığıyla gözler önüne
serse gerektir doğrusu.
SÜRECEK
Bizim sJyasetçiler. işlerine geldiği zaman
evrensel ölçütleri dıle getirmeyi pek sever-
ler. İşlerine gelmedıği zaman ise aniden
milliyetçı damarlan kabanr. "Biz bağımsız
birülkeyiz, kimse bizim içişlehmize kanşa-
maz" diye efeleniverirler. Onlann bu çifte
standart içeren tutumlanna alıştık. Örne-
ğin, demokrasi ve insan haklan alanında,
işlerine gelmedıği için pek "milliyetçi"ö\r-
ler.
Sıra emekçilerateyhine ekonomik uygu-
lamalara gelince birden "enternasyona-
tist" kesiliverdiler. Gelişmiş ülketerin eko-
nomik önlemlen birden keşfedildi ve "ulus-
lararası ölçüîlere" uymamız gerektiği, de-
ğerli hükümet yetkiliterince ifade edilme-
ye başlandı.
Örneğin, en genç emekliliğin Türkiye'cte
olduğu söylendi. Hükümet yetkiliterinin bu
açıklamalannı görünce bizler de derin bir
düşünceye daldık. Değerli siyaset adam-
lanmız bizi dünya çapında yeni bir yere ta-
şımak istiyorlar, bizler de bu önlemlere di-
nşniyoruz gibi bir duyguya kapıldık.
Gerçekten bizHn siyaset adarnlan, evren-
sel ölçütleri mi getirmek istiyorlardı? Pet-
rol-lş Sendikası, sosyal güvenlik alanında
Türkiye'deki uygulamalarla, örnek göste-
rilen OECD ülkeleri arasında bir karş/laş-
tırma yapmış. Bu kapsamlı karşılaştırma bi-
zimkilerin bütün foyalannı ortaya çıkaracak
Evrensel Ölçütler
kadar net ve çarpıcı.
Türkiye'nin sosyal güvenlik harcamala-
n nedeniyle çok büyük paralar kaybettiği
iddiasının doğru olmadıgı, tablolardan or-
taya çıkıyor. Türkiye, gayri safi milli harca-
masının yüzde 5 civannda bir parayı sos-
yal güvenlik harcamalanna ayınyor. Çalış-
ma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı dergisin-
de yer alan sosyal güvenlik harcamaları-
nın gayri safı milli hasıla içindeki oranı yıl-
lara göre şöyle: 1990 yüzde 4.9; 1991 yüz-
de 5.6; 1992 yüzde 6; 1993 yüzde 5.4;
1994 yüzde 4.2 ; 1995 yüzde 4.1 ; 1996
yüzde 5.6.
Hükümetin sürekli ömek verdiği AB ül-
kelerinde ise durum hiç Türkiye'ye benze-
miyor. Ömeğin Isveç, gayri safi milli har-
camaanın yüzde 32.9'unu sosyal güven-
ligeayınyor. Avrupa Birliği'ndeen düşükoran
Portekiz'de. Portekiz 1990'da gayri safi
milli harcamasının yüzde 15.5'ini sosyal
güvenlige harcarken, 6 sene içinde, 1996'da
bu oranı yüzde 21.6'ya çıkarmış. Yani Tür-
kiye'nin yaklaşık dört katı. AB ortalaması
ise yüzde 28.7.
Âdam başına sosyal güvenlik harcama-
sında kullanılan para ise dengesizliği da-
ha açık bir şekılde ortaya koyuyor. Türki-
ye'de sosyal güvenlige yılda adam başına
222 dolar harcanryor. Aynı dönemde Yu-
nanistan adam başına 3420 dolar, yani
Türkiye'nin on katından fazla para harcı-
yor. Avrupa ortalaması ise 6500, yani Tür-
kjye'nin 20 katına yakın.
Sosyal güvenlik alanında durum bu iken,
çokça sözü ediien emeklilik yaşı da kjdia
edılenden farklı. Türkiye'de sigortalı s a ^
sı çok az. 46 milyon 880 bin faal nüfusun
yalnızca11 milyon 251'i sigortalı, yani yüz-
de 24'ü. 1997 yılında 21 milyon 8 bin olan
sivil istirıdamın ancak yüzde 56.2'si sigor-
talı, geri kalan 9 milyon 757 bini sigortasız
durumda. Başka deyişle iki kişiden biri si-
gortalı, diğeri sigorta kaçağı. Oysa Avru-
pa ülkelerinin yanı sıra dünyanın pek çok
ülkesinde nüfusun tamamı sosyal güven-
lik kapsamında.
Yine resmi rakamlara göre Türkiye'de
40 yaşından küçük emekli olanlann oranı
yüzde 3-5 civannda. 51 yaş ve üzeri emek-
fi olanlann oranı ise yüzde 70'euJaşıyor. 1995
yılı yapılan hesaplara göre Türkiye'de 60-
65 yaş, nüfusun yüzde 7.9'u. Bu oran
OECD ülkelerinde yüzde 18.4. Türkiye'de
65 yaş ve yukansı yüzde 5 iken OECD ül-
kelerinde bu oran yüzde 13.7'ye çıkıyor. Ya-
oralcalislar@turk.net
ni, Türkiye'de emekli olanlann yaratuğı eko-
nomik yük OECD'ye göre çok az. Çünkü
orada emekliler uzun yaşamalan nedeniy-
le çok uzun yıllar emekli maaşı alabiliyor
ve sosyal güvenlikten yararlanabiliyoriar. Er-
keklerin Türkiye'deki yaş ortalaması 66.
Yunanistan'da erkekterin yaşama süresi
75. Yani Avrupalı erkekterfürkrye'dekiler-
den 10 yıl daha fazla yaşryoriar ve bütün
sosyal güvenlik olanaklanndan 10 yıl da-
ha fazla yararlanıyorlar. Kadınlarda da ben-
zer bir farklılık söz konusu.
Türkiye'de devlet, sosyal güvenlik ala-
nında, AB ülkelerinden farklı olarak hemen
hiç para harcamıyor. Harcadığı paralar, iş-
çilerden ve tşverenlerden kesilen primler-
den oluşuyor. Bu primlerin de devlet tara-
fından çok kötü degerlendirildiği gün gibi
ortada.
En azından bu alanda uluslararası öl-
çütler getirilmek isteniyorsa, Batılı ülkele-
rin bu alanda attığı adımlar izlense yeter.
Çalışma süresini arttırarak ve emekliliği
daha geç yaşlara taşıyarak bu sorunun
çözülemeyeceğini görmek için uzağa git-
meye gerek. Komşumuz Yunanistan'daki
rakamlar incelensin yeter.
Her alanda evrensel ölçütlere yönele-
lim. İhtiyaç olan bu, yoksa işine gelince
bunlardan söz etmek ve orada da çuval-
lamak bir şeyi halletmez.
Mumcu ailesi Tantan'la görüstü
ımıyetin
mdnrûsın
ANKARA (Cumhuriyet işlemlerinyaptlarakgörev-
Bürosu) - Uğur Mumcu de kalmalannın somştur-
' ' " malan aksatacağı ve yan-
lış yöne sevk edeceği anla-
şıktığından; görevden ahn-
malan için konunun Baş-
bakanlık Tefüş Kurulu'na
tevdiisinin_."
Danıştay'ın da cinayet-
te devletin doiayısıyla ba-
kanlığın hizmet kusurunun
bulundugu sonucuna var-
dığına işaret eden Güldal
Mumcu, "Hizmet kusuru-
nun vaıiığL y üksek mab-
keme karanvla saptandığı-
na göre, hukuk devleti ku-
rallan Jcerisinde bakanhğı-
nızuı kusuriu görülmesine
neden olan personeiuıceza-
landınlması \e hakanlıgı-
nız bünyesinden anndınl-
ması doğal bir sonuç ol-
Araştırmacı Gazetecilik
Vakfı Başkanı Güldal
Mumcu. eşinin uğradığı
suikastın aydınlahlmasm-
da gereken özen ve dikka-
ti göstermeyen yetkililer
hakkında yaptınm uygu-
lanması için yeni Içişleri
Bakanı Sadettin Tantan'a
da başvurdu.
Güldal Mumcu ile aynı
zamanda Uğur Mum-
cu'nun kardeşleri olan avu-
katlan Cey han Mumcu ile
Beyhan Gürson. dün tçiş-
leri Bakanı Tantan ile gö-
rüştü. Güldal Mumcu gö-
riişmede, TBMM 19. Dö-
nem Faili Meçhul Cinayet-
ler Meclis Araştırma Ko-
misyonu'nun, Mumcu ci-
nayeti hakkında "adetaola-
ym açıklığa ka-
vuşmaması için
bertürlüortam
haznianmakta-
dır" görüşüne
vardığını anım-
satö. Komisyon
raporunda, Içiş-
leri Bakanlı-
ğı'nın ağır bi-
çünde^esuçla-
ma niteliğinde
eleştirildiğine
işaret eden
Mumcu. rapor- Güldal Mumcu.
da "idarenin
yanlış yapan kamu görev-
İisini savunması gerektiği
düşüncesinden vazgecilme-
si vekusurlann kapantana-
sı uğruna sistemin yıpra-
ülmaması gerektiği" öne-
risinitı getirildiğini belirt-
ti.
TBMM'nin "Devfetken-
di içindeki görev suçu işle-
yenİeri ne pahasına olursa
otsun yargrya teslim etme-
Bdir" yargısını anımsatan
Mumcu, raporun 27. mad-
desindeki şu istemi vurgu-
ladı: "Aksakhktan yapanve
kusuriu davramşbuıyla ci-
nayeti çüanaza sokan. ha-
talannda ısrarederekçesit-
B kez TB\f Nf komisyonun-
da yazılan yazuara ilgisiz
yanıt veren bakaniık gö-
revlileri hakkında, gerekli
maktadır" dedı.
Mumcu,
TBMM'nin
20. dönerrunde
Uğur Mumcu
cinayetinin
açıklığa kavuş-
turulması ama-
cıyla kurulan
Meclis Araşnr-
ma Komisyo-
nu'nun rapo-
runda da ba-
kanhğın ağır
biçimde eleşti-
rildiğine de
dikkat çekti.
Mumcu cinayetinin so-
ruşturmasınj yürüten gü-
venlik güçlerindeki görev-
li ve yetkilılerden olayın
açıklığa kavuşturulmasın-
da gereken özen ve dikka-
ti göstermeyenler hakkın-
da idari ve cezai yaptınm
uyguianmasını isteyen Gül-
dal Mumcu. "TBMM
Araşarma Komisyonu'nun
idareye ve bakanlığınıza
yaptıklan duyurulan ve
uyântanönemsemeyipsav-
saklayarak görevlerini ve-
rine getirmeyenlerin de or-
taya çıkanlmasını ve ceza-
landınlmalannın sağlan-
masını ve sonuctan bu ko-
nuda duyarlıuğını sürdii-
ren kamuoyuna ve taran-
mıza bilgi verilmesini arz
ediyoruz" dedı.
DCM'de ifade verdi
BonkerBako
y
nun
kaııncışık
bcmkıı üişküeri
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu)- "BankerBako"
olarak bilınen Baki Aygün.
ilişkide olduğu üst düzev
kişiler arasında bir vali ile
savcı Ertaç Giray'ın bu-
lunduğunu belirrirken si-
yasilerin ismini vermedi.
Aygün, emniyette bankalar-
dan komisyon karşılığı te-
minat mektuplan alma tra-
fiğini aynntılanyla anlat-
b. lstanbul polisı tarafuıdan
önceki gün Ankara'ya tes-
lim ediien Baki Aygün ve
soruşturma kapsamında
gözaltma alınan Ünai Ca-
nikfioğkı ile MuratKande-
mir dün DGM Savcısı Ta-
lat Şalk'a ifade verdiler.
Caniklioğlu ile Kandemır
serbestbırakılır-
ken Aygün, ban-
kadolandıncılı-
ğı suçundan 18
yıl, dolandıncı-
lık suçundan da
1 yıl kesinleşjniş
cezasının infazı
için Kartal Ce-
zaevi'ne gönde-
rildi. Aygün,
emniyctteki an-
labmlan sırasrn-
da savcı Giray'la
aracılık ettiği
bir kredi olayı
sırasında tanış-
uğını söyledi. Firarda oldu-
ğu sırada bir valiyle görüş-
tüğünü, bankerlik yaptığı
BankerBako.
Bank'ın ortağıydL Banka-
da neler yapabileceğimizi
kofluştuk ve banka araa-
hğıyla firmalara komisyon
karşılığı kredi mektubu te-
min eüneisiniyapmaya ka-
rar verdik. tstanbuİ'daJd
şirkete, Türkiye'de kredi
bubnakta güçlükçeken işa-
damlan başvumyordıı.
Kıbns'taki bankalardan
tsted@rakama kadartemi-
nat mektubu ahp komtsyo-
numuzu alıyorduk. Temi-
nat mektubu akfağanız ban-
kalarada yüzde3 komisyon
vcrivordum.''
Aygün, iş yaptıklan dö-
nemde 30 dosyadan 3 'üne
mektup aldığını savunur-
ken Euro Bank'ın kapan-
masının ardın-
dan Kıbns'ın
zengin avukat-
larından Aziz
Menteş ile gö-
rüşüp sahip ol-
duğu Mert
Bank'ı 800 bin
dolara satın al-
dığını, ancak
250 bin dolan-
nı ödediğini an-
lattı. Yakalan-
masına neden
olan Dr. Serdar
Çorapçıoğ-
hı'nunda kredi
mektubu için başvurduğu-
nu belirten Aygün, "Fakat
doktor bunu krediye çevir-
-_o
, »^mvıiK ^a^ugı UUKIOI"Dunu kredıyeçevir-
dönemdedebazıpolisşef- medL Ikinci bir mektup da-
leriyle dostluk kurduğunu ha istedi. Kıbns'a gittik.
kaydeden Aygün, ilişki • • -- -
içinde olduğu siyasetçile-
rin isimlerini vermedi. Ce-
zaevinden tahliye olduk-
tan sonra ticari faaliyetler-
de bulunduğunu anlatan
Aygün, bir arsa satışı nede-
niyle Söylemezler çetesi
tarafindan kaçınldığını söy-
ledi.
Sorgusunda Kıbns'ta bir
bankamn ortağı olduğunu«-&
. uıuugUllU
açıklayan Aygün şöyle de-
vam etti: "1998 yılında ts-
tanbul'da Duran Karahan
ve Yusuf Beştaş'la tanış-
nm. Beştaş, Kıbns'ta Euro
Aziz Menteş'le görüştfik,
Çorapçıoğlu'ndan bu iş
karşüığı 27 miNar lira ve
260 mûyar Brank çek al-
dık. Bu çelderin bir kısnn-
nı borçlanma verdim, di-
ğerleri ise Duran Kara-
ban'da. Karahan ve Beş-
taş bu çekleri tahsfl etmek
için heryola başvurabilir"
diye konuştu. Aygün, "maf-
ya yöntemleriyle tahsilat-
lar" konusunda ortağı Du-
ran Karahan'ısuçladı. So-
ruşturma Karahan ve Beş-
taş'ı da kapsayacak şekıl-
de genişletildi.