18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 TEMMUZ 1999 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Halkçı Ecevit Bülent Ecevit yıllar önce sosyal demokratlığı bırakıp demokratik soicu oldu. Demokratik solculuğun kurallarını koydu ve daha sonra partisini kurdu. Partideki demokrasinin ne olduğunu eşi Rahşan Ecevit'in başbakanlığı ile anlaşıldı. Çokuluslu sermaye için uluslararası tahkimi benimseyen, imtiyaz sözleşmelerini içine sindiren, Çok Taraflı Yaünm Anlaşması'na taraf olan, özelleştirmeyi anayasa hükmü haline getirmeye çalışan, kendi koyduğu mali miladı kaldınp kara parayı serbest bırakan, büyük sermayenin desteğini alan, memura yüzde20 zam ve çalışana mezarda emekliliği reva gören, emekçileri genel greve sürükleyen Ecevit'i tanımak artık olası değil... "Halkçı Ecevrf'e ne olduğu, yine halkın ağzında kendini buldu: Ecevit sol gösterip sağ vurdu! Etektronik posta: sofnOposta.cumhuriyeLcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 -Ekonomi düzelirse memura ek zam verilecekmiş... "Bugün düzelmedi. vann ael!" amsun'daki Ondokuz Mayıs Üniversitesi Rek- törü Prof. Dr. Osman Çakır'a sorarsak Türki- ye'nin en Atatürkçü, en laik en demokrat, en bilimsel ve en güzel eğitim veren üniversite- sinin Ondokuz Mayıs Üniversitesi olduğunu yazmıştık... Çok kızmış... Hernen açıklama göndermiş; "Birkaç sa- tıra bu kadar yalan ve iftira sığdınlabilmesi anlaşılacak gibi değildir" diyor. Samsun'daki çağdışı eğitimden, üç hilalle bir türba- na profesöriükdağıtılmasından, ırkçı kadrolaşmalardan söz edince mahkemeden tekzip gönderiyor. En bilim- sel, en güzel eğrtimi verir diye yazınca iftira attığımızı açık- lıyor. Ne yazsak kızıyor... Neyazacağımızı şaşırdık doğ- rusu... Bir de, "Bu yalanlann hesabı yargı yoluyla soru- lacaktır" diyor. Daha önce Samsun'daki bir mahkemeden aldığı tek- zip karan yargı tarihine geçmişti Çakır'ın... Anlaşılan Samsun'da geniş birçevresi var... Mahkeme karariannı YÖK Başkanı Kemal Gürüz'egös- Asabiyet termek için alryorsa hiç gerek yok... Çünkü, Cumhurbaş- kanı Süleyman Demirel'in biryurtdışı gezisinde Gürüz'le birlikteydik de, Samsun'daki olaylan sormuştuk; omuz silkmişti Gürüz, ortadaki belgelere rağmen... Gürüz'ün Çakır'a açık destek verdığini aniamıştık o an... Gelelim bugüne... Fen-Edebiyat Fakültesi'nin mescidinde imamlık işini fakülte sekreteri Hasan Anayol'un üstlendiğıni ve bu imam-sekreterin üniversitenin genel sekreterliğine atan- dığını yazmıştık geçen hafta. Çakır ise şöyle diyor açıklamasında: "Genel Sekreterimız dört değişik rektör döneminde cumhuriyetin ilkelerine bağlılığı, mesleki yeteneği sebe- biyle birbirini doğrulayan sicil notlan ile ödüllendirilmiş, mesleki formasyonu ve eğitim durumu ile imamlıkla il- gisi bulunmayan başanlı bir memurdur. Hiçbir mescit- te de hiçbir zaman imamlık yapmamıştır..." Oysa... Bir duyuru var elimizde: "Cuma namazlan saat 11.30 -13.00 saatleri arasın- da kılınacaktır. Mescit sorumlusu." Kimmiş bu mescit sorumlusu? Altında imzasıyla: "Ha- san Anayol. Fen-Edebiyat Fakültesi Fakülte Sekreteri." Imam değil ama mescit sorumlusu... Buyrun cenaze namazına. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir ama... Ondokuz Mayıs Üniversitesi Genel Sekreteri Na- zım Alkan, CHP'den milletvekili adayı olmak için göre- vinden izinli sayılarak istıfa eder. Yerine yardımcısı Fu- at Yılmaz vekâleten görevlendirilir. Alkan seçılemez ve tam gorevine dönecekken, Osman Çakır "mescit sorum- lusu"nu üniversiteye genel sekreter olarak atar. Gerçek genel sekreteri de kâğıt üzerinde kurulmuş ancak de- kanı, öğretim üyesi, öğrencisi olmayan bir fakülteye gönderir... Bunlan yazınca da Osman Çakır çok kızar! SESSİZ SEDASIZ (!) NVRİKURTCEBE İran'da Tatlı Sorunlar'a izin çıkü Amerika ve Kanada'da yaşayan Iran göçmenleri için VVashington'da yayımlanan haftalık "Iran Times" ga- zetesindeki haberi Toronto'daki ar- kadaşımız Engin Aşkın bildiriyor: "Iran hükümeti. Ali Rıza Davut- necat'ın yönettiği ve orijinal adı 'Ma- sıb Şirin1 olan ilk seks fılmi Tatlı So- runlar'ın gösterimine izin verdi." Film, Iran toplumunda geçerli olan 'geçici evlilik' konusunu ele alıyor. 'Siğe' denen geçici evlilikte kadın ve erkek 'muta nikâhı' kıyıyor ve böyle- ce karı-koca sayılıyor. Evlilik süresi 30 dakika da olabili- yor, 3 gün de... Fuhuş yasak olduğu için İran'da genelev bulunmuyor. Ancak, kadın pazarlanan yerler bulunuyor... Kadın pazarlanan yerierde önce bir imamın gözetiminde nikâh kıyılıyor ve evlilik cüzdanını alan "çift", kapağı bir ote- le atıyor... Otelden çıkışta "koca", üç kez "boş ol" diyerek evliliği bitiriyor. Ve böylece fuhuş olmuyor! Engin Aşkın, "Iran Times"ın ha- berini aktarıyor: "Takıyye bağlamlı seks filmini u yakından desteklediği belirtilen Iranlı mollalar, iran'da kadın-erkek tüm cinslerin yaşadığı cinsel bunalım- lann bu yöntemle giderilebileceğini' öneriyor Gazete mollalann, 'ülkede- ki çok sayıda dul kadının geçici evli- lik uygulamasıyla bunalımdan çıka- cağına inandığını' yazıyor. Iran Kül- tür Bakanlığı'nın film için geniş bir tanıtım kampanyası başlattığını vur- gulayan gazete, İran'da geçici evlilik geleneğine başvuranlarla ilgili bir araş- tırrriaya da yer veriyor. Araştırma so- nuçlarına göre, bu yöntemi en yay- gın kullananların başında Iranlı din adamları geliyor." AYDINLANMA ATEŞİ tletişim: Zeynep Eşiyok Faks: 0.212. 513 85 95 'Lozan BarışAntlaşması'nın 76. yüdönümünü kaygıyla kutluyoruz9 Altmoluk ADD, 7 Ağustos'ta U M AI, Uluslararası tahkim ve bağımsızlığımız" konulu bir pa- nel düzenliyor. İzmir ADD Lozan Antlaşması'nın 76. yıl- dönümü nedeniyle derneğimizin hazırlamış olduğu "Esaretten Özgürifiğe Bildirisi" 24 Tem- muz'da Konak Meydanı'nda üyelerimizin, çevre şube temsil- cilerimizin ve demokratik kitle örgütlerinin de katıldığı toplantı- da okundu ve esaret belgesi Sevr ile özgürlük belgesi Lozan'daki kazanımlanmızı anlatan bildiri yurttaşlanmıza dağıtıldı. Daha sonra Lozan Konferansı Türkiye Delegasyonu Başkanı Sayın İsmet Inönü'nün doğdu- ğu eve gidilerek sivil toplum ku- ruluşlarının düzenledigi törene katıldık. Kocaeli ADD Lozan Antlaşması'nın 76. yıldö- nümünü kaygıyla kutluyoruz. Çün- kü 24 Temmuz 1923 tarihli siya- sal ve ekonomik bağımsızlık içe- ren onurlu bir anlaşma. zaman için- de zedelenme yolundadır. Lozan'a karşı Sevr'i savunanlann varlığı, tahkim anlaşmalarına yöneliş. KtT'lerin özeİleştirilmesi, kapitü- lasyonlara benzerözel imtiyazlar- la ülkeyi açık pazara döndürme gayretleri, devlet denetiminden uzak olduğu iddia edilen bazı üs- lerin durumu, Lozan'ı gölgelen- diren unsurlardır. Atatürk'ün sözüyle; "Yüzyü- lara dayalı bir hesaplaşmayı Lo- zan'da çözümleyen her büyük işin ehli ve faili İsmet Paşa". tam bağımsızlık adına çok önemli bir zafer elde etmişti. Türkiye Cum- huriyeti 'nin tapu senedi hükmün- deki Lozan Antlaşması'nın, bu ül- keye ve bu halka getırdıği kazanım- lan korumak ulusal bir görev ve so- rumluluktur. Buradaki ıhmal. Kur- tuluş Savaşı'nın şanlı tarihine gös- terilecek en büyük saygısızlık ola- caktır. Maltepe ÇYDD Maltepe llçesi'ndeki Başıbüyük Evliya Çelebı llköğretim Oku- lu'nda eğlenerek öğretmeyi amaç- ladığimız. çocuklann bireysel ge- lişmelerine yönelik yaz okulunu aç- tık. 19 Temmuz - 27 Ağustos ta- rihlerini kapsayan altı haftalık bir eğitim süreci uygulanacak. Türk- çe. Ingilizce. matematik. spor, sat- ranç. resim, müzik, drama dersle- ri veriliyor. Aynca haftada iki sa- at Çocuk Ruh Sağlıgı seanslan ya- pılacak ve okulun çevresinde700 metre uzunluğunda olan bahçe du- vannın içi ve dışı resimlenerek bo- yanacak. Yaz okulumuza katılan öğrencilerimizin sayısı 100. Altınoluk ADD 2 Temmuz'da Erkan Yücel Ti- yatrosu'nun "Menemen Olayı ve Kubilay" adlı oyununu tüm Altı- noluklu öğrencilere ve Altınoluk- lulara sergiledik. 17 Temmuz'da DostlarTiyatrosu'nun Genco Er- kal yönetimindeki müziklı göste- risi "Yosma"yı, Zeliha Berk- soy'un başanlı oyunu ile izledik. 7 Ağustos'ta Altınoluk'ta çay bahçesinde saat 18.00'de "MAI, uluslarası tahkim ve ba- ğımsızlığımız" konulu panelde buluşmayı diliyoruz. BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAĞA: 1/ Genellikle on metreden daha derin sularda- ki sünger, midye, mercan gibi di- "I be bağlı canlılan toplama ola- 2 nağı veren aygıt. 2/ Kemiklerin yuvarlak ucu... Kendini beğen- 3 miş kimseler için kullanılan bir , alay sözü. 3/Telgraf abecesi... Şöhret.4/Vaktindenöncedoğan 5 bebeklere venlenad. 5/Birku- ruluşun sımgesi sayılan ve ya- " kaya takılan nesne... Bir kim- 7 senın, bankadaki parasının dıle- diği kımseye ödenmesi için ban- 8 kaya gönderdiği yazılı belge. 6/ g Bir işı yerine getirme... Muğ- la'nın bir ilçesi. 7/ Dinlenmek için ça- lışmaya ara vefme... Konuşmayı etkıli .. kılmak için araya yerleştirilen ve kar- şılıksız kalacağı bilinen soru. 8/ ' — 2 Koca':Dostoyevski'ninromanı...Gök- 3 lerin en yüksek katı. 9/ Üstten sağa 4 doğru eğık basım harfi. ,- YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir ko- ° nuyla ilgili olarak derinliği olmayan ka- 6 hplaşmış bilgı. 2/Âşıkolmaktan duyu- 7 lan korku. 3/ Toplumun duygulannı in- g citen olay ya da dunım. 4/ Teneke, sac „ gibi şeyleri kesmek için kullanılan ma- kas... Soganı, çayı ve tavşanı vardır. 5/Birrenk... Iskambılde koz... Vı- layet. 61 Bir işi yerine getırmek için verilen söz... Bir nota. 7/ Eski dilde su... Orta Anadolu'ya özgü halay türü bir halk oyunu. 8/ Ödünç verme.. Türkiye'nin plaka işareti. 9/ Yeşille lacivert arası renk. 2 3 4 5 6 7 8 ÇtZGİLİK KÂMİL MASARACI HARBt SEMtH POROY BULUT BEBEK HURAYÇtFTçt Oeülerden ne Taman korktıp zaman k TARÎHTE BUGÜN MVMTAZ ARIKAN 27 Temmuz BESTECI FERITALNAR.. i97€'pe gueütj, üuuj SBSTECJ NASAAJ ALJJAK. 72 YAŞtNDA ÖLDÛ. "TÛKk. 8EŞLE&* i AuıiAN G/ÜJPT* ree ALAAI BESTEC/NIN ÛZJĞİ'HDeU G£LMESİYDİ.SBSLİ TÜ/HC ÇJDK KÜÇÜK YAfTH, MA/UU ÇALA&İK MÜ- Z-iĞS &AŞLAYAM ALNAfZ, BİRKAÇ YfL t'ÇiNDE M B/&. KANUfJT OLMUŞTU- DAHA SOUGA Vl'yAAJA 'PA SA77 MÜ2JĞİ Ü2EIS.İNE ÖĞKE- NİM GÖSA4ÜŞ, DÖMÛŞÛNPE DE 8EST& ÇA- LlŞMALARtNA K>YULMUŞ7U. HALKBZ&i- LBRİNE VE FOLKLORA VAKJNLlglYLA TA- HIMAN HASAN FE&T ALNAI^'tN EN TA- MINMIŞ YAPirf "KANUN KONÇEGTOSU"PUR. İZMİR BİRİNCt SULH HUKUK MAHKEMESt'NDEN 1993/3 Esas Mahkememizden verilen 21.6.1999 tarih 1999/3 Esas, 1999/784 sayılı karannda- valı Güldane Gül'e tebliğ edilmesi gerekmektedir. Adı geçene daha önceki tebligatın ilanen yapılması nedeniyle karann da ilanen tebliğine karar verilmiştir. Mahkememizden verilen kararda özetle: "HÜKÜM: 1- 100.000.000- TL'nin 24.11.1997 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte Güldane Gül, Mesut Kaygısız ve Magdeburger Sigorta A.Ş.'den müştereken ve müteselsilen alınıp davacıya veril- mesine 2) 63.980.000.- TL'nin 24.11.1997 tarihinden geçerli olmak üzere Güldane Gül ve Mesut Kaygısız'dan müştereken ve müteselsilen alınıp davacıya verilmesine Alınması gereken 5.903.280 TL. ilam harcının peşin alınan 1.476.200 TL'nin mahsubuna bakiye 4.427.080 TL harcın 2.123.000 TL'sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline 2.303.280.- TL'nin davalılardan Güldane Gül ve Mesut Kaygısız'dan müştereken ve müteselsilen tahsiline Davacı tarafı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden 10.000.000 TL vekâlet ücre- tinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, 6.398.000.- TL vekâlet üc- retinin davalılar Güldane Gül ve Mesut Kaygısız'dan müştereken ve müteselsilen tahsiline Davacı tarafın yaptığı 38.127.800 TL yargılama giderinden 23.251.494 TL'sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline bakiye 14.876.306.- TL'nin davalılar Güldane Gül ve Mesut Kaygısız'dan müştereken ve müteselsilen tahsiline daır davacı vekilinin yüzüne karşı davalılann yokluğunda temyizi kabil ol- mak üzere karar verildi.." denilmiştir. tş bu karann davalılardan Güldane Gül adı- na tebliği kaim olmak üzere ilan olunur. 13.7.1999. Basın: 35363 MERSİN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo: 1998/665 Es. Karar No: 1999/551 Davacı: Aydın Kaçar, Özcan oglu 1965 doğumlu. Davalı: Olcay Kaçar (Gür) Turan kızı 1975 doğumlu. Konu- su: Boşanma karannın davalıya ilanen tebliği. Davacının davalı aleyhine mah- kememizde açtığı boşanma davası so- nunda, Tarsus Yüksek Köyü 5 hane nü- fusunda kayıtlı taraflann şıddetli geçim- sizlik nedeni ile BOŞANMALARINA, müşterek küçük çocuklan Cem Uğur ile Yusuf Can'ın velayetlerinin davacı baba- lanna yöneltilmesine karar verilmiştir. Iş bu boşanma karannın ilan tarihinden 10 gün sonra davalıya tebliğ edilmliş sa- yılacağı, tebliğ tarihinden 15 gün ıçinde temyiz etme hakkı bulunduğu hususlan ilanen tebliğ olunur. Basın: 35385 Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. ALİCAN DEMİR GÖRÜŞ Prof. Dr. İLHAN ARSEL Hn'l Beşdrmek Şeriat'la ilgili eleştirilerin her türünü kendi çıkar- ları (ya da inançları) bakımından "tehlike" bilen po- litikacı'lar, softa'lar ve molla'lar halk yığınlannı "Di- nimize saldın var" şeklindeki yaygaralarla devlete ve özellikle orduya karşı ayaklandırmak için fırsat ara- maktalar. Hayallerinde yaşattıklan şey. doksan yıl ön- cesinin o uğursuz 31 Mart olayını bu kez farklı (ya- ni "başanlı") bir sonuca bağlayarak tekrarlamaktır. Derviş Vahdeti'nin, "Volkan" adlı pespaye bir ga- zetede: "Ey kahramanlar! Şeriat elden gidiyor ne duruyorsunuz?" şeklindeki "nidalı ve feryatlı" yazı- larla kışladaki askerleri (hem de avcı taburtarını) ve halkın cahil kesimlerini kışkırtıp yüz binlerce insa- nın sokağa taşmasına vesile olmasına özlem duy- maktalar. Refah Partisı'nin iktidara gelmesi sayesin- de edındıklen güçlenmenin, son seçim başarısızlık- ları nedeniyle giderek azalmasından doğma bir te- laş içerisinde kıvranmaktadırlar. O kadar ki geçen- lerde MGK'ye sunulduğunu öne sürdükleri bir ra- poru ya da "Cumhuriyet" gazetesınde çıkan bir ka- rikatürü ya da günlük bir gazetenin köşebaşı yaza- nnın "ılımlı Islam" taraftariarını Kuran ile kamuoyu önünde "dürüst ve cesur bir hesaplaşmaya" çaâı- rıp "Kuran'ın bazı ayetleri reddedilmeden ılımlı Is- lam diye birşeyolabtlirmr şeklindeki sorusunu, "di- ne yönelik ağır bil saldın" olarak tanımlamaktan ge- ri kalmamışlardır. Henüz o köhne ortaçağ zihniye- tini aşamamış bu kişilere bilmem nasıl ve ne zaman anlatmak mümkün olacaktır ki, eleştiri yüzünden din elden gitmez ve gerçek din duygulan incinmez. Eğer eleştiri denen şey dini yok etmış olsaydı, Ba- tı'da akılcı çevrelerin şu son iki/üç yüzyıl boyunca Tevrat'ı ve Incil'i hallaç pamuğu atarcasına eleştir- meleri sonucu, yeryüzünde Yahudilik ve Hıristiyan- lık diye bir şey kalmamış olurdu. Oysa aksine, in- safsız eleştiriler sayesındedir ki bu iki din, diğer din- lerden çok daha etkili olarak bugün hâlâ uygar ül- kelerin hemen hepsine ve dünya nüfusunun beşte birinden fazlasına hitap edebilmektedir. • • • 1784 yılında yayımladığı, "7?7eAgeofReason" (Akıl Çağı) adlı yapıtında Thomas Paine, "Tevrat" ile "In- c//"in eleştirisine girişirken: "Tek bir Tann'ya inanı- yorum... Yeryüzü yaşamı ötesındeki mutluluğa ina- nıyorum; ınsanlar arası eşitliğe (ve sevgiye) inanıyo- rum..." diyerek sözlerine başlar ve hemen arkasın- dan "kutsal" diye bilinen bu kitapların Tanrı yapısı değil, insan yapısı şeyler olduğunu söyledikten son- ra yaylım ateşine geçer. Örneğın Tevrat ve Incil ile ilgili değerlemesini yaparken her şeyden önce be- lirttiği şudur: "Tevrat'ın müstehcen hikâyelerie, şe- hevîliklerie, gaddarlıklaria, intikamcılıklarta dolusay- falannı okuduğumuzda, bu kitabın Tann sözleri ol- maktan ziyade şeytan sözleri olduğunu söylemenin daha uygun olduğunu anlanz." Fakat bunu da ye- terli bulmaz veekler:"... Bukitapflan) Tannkitabıola- rak benimsemeyi Yaratan 'a (Tann 'ya) karşı saygısız- lık sayanm." Batı dünyasının dogmatizm'den kur- tulup akıl çağına erişmesinde rol oynamış nice ki- taplardan biri sayılan ve bugün hâlâ etkınliğinı ko- ruyan bu kitap, uygar ülkelerin her bir kıtaplığında baş köşeyi işgal eder. Bu kitabın yazarı için Napol- yon Bonapart, vaktiyle şöyle demiştir: "Yeryüzünün her bir kentine Thomas Pa/ne J in saf altından yapıl- mış heykelinin dikilmesi gerekir." Şimdi geliniz iki yüz yıllık bir atlama yapalım ve . çağdaş yazarlardan gelişigüzel birinin, örneğin Uoyd M. Graham'ın, 1979 tarihinde yayımladığı "Decep- tions and Myths ofthe Bible" (fncil'in (1) Aldatıcı ve Efsanevi Yönleri) adlıkitabının daha ilk başlangıç sayfasında yer alan şu satırları okuyalım: "... 'Kut- sal Kitap' gerçekten kutsal mıdır? Gerçekten Tan- n'nın sözleri midir? (Hayır) Incil'de kutsal olan birşey olmadığı gibi, bu kitap Tann sözleri de değildir. Bu kitap Tann'dan esinlenmiş azizler tarafından değil, fakat iktidara susamış (muhteris) papazlar tarafından yazılmıştır... Incil Tann sözleri değil, fakatputperest- lik dönemine ait kaynaklardan aşınlmış (şeylerle do- lu bir kitap'tır)..." Bu yukanda belirttiğim örnekler. Batı dünyasının iki-üç yüzyıllık bir tarih süreci içerisinde dinsel eleş- tiri yolu ile aşama yapmasına vesile olan düşünce tarzına verilebilecek nice sayısız örneklerden sade- ce ikisidir. Kuşku edilemez ki Batı toplumlannı ka- ranlık çağdan kurtanp akıl çağına çıkaran ve ftkir ge- lişmesi yolunu açan şey, "kutsal" bilinen kitapların eleştirilebilmesi ve bu sayede aklın özgürlüğe eri- şebilmesidir. Çünkü "e/eşf;n"dediğimizşey, hertür- lü gelişmenin iksiridir. Eleştiriden yoksun kalan, tar- tışılamayan her şey, gerilikler içinde yok olmaya ve yok olana dek kendisiyle ilgili her şeyi ilkellikler için- de tutmaya mahkûmdur. Bu oluşum, gökten indiği sanılan ve "kutsal" diye adlandırılan kitaplar için de böyledir. Yahudilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlık gibi "semavt" dinle- rin kitaplan (yani Tevrat, Incil ve Kuran) içerisinde eleş- tirel akıl süzgecinden geçirilmeyen tek kitap Ku- ran'dır. "Tevrat" ve "Incil", bu dinlerin kendi salikle- ri tarafından, yüz yıllar boyunca tartışılabildiği, en sert şekilde eleştirilebildiği ve "uydurma"ö\r, "yalan"d\r diye inkâr ya da hatta alay konusu edilebildiği hal- de, Kuran böyle bir sınava, böyle bir denemeye, böyle bir elemeye muhatap kılınmamıştır. Ne yazık ki yirmi birinci yüzyıla gireceğimiz şu sırada dahi du- rum budur. Her ne kadar (slamcılar, Kuran'ın "... hiçbir (tezat ve) eğrilik bulunmayan dosdoğru bir ki- tap" olduğunu ve esasen eleştiri yolu ile hiçbir şe- kilde "yıkılamayacağım" söylerlerse de, Kuran ko- nusunda "akılcı" bir tartışmaya girişilmesine yanaş- mazlar. Kuran üzerinde tartışma yapmayı, Tann'ya ve Muhammed'e hakaret sayıp işin ıçinden çıkar- lar; tartışmaya girişenleri de dinsizlikle suçlarlar. Şu- nu mutlaka bilmeleri gerekir ki böyle yaptıkları sü- rece ne kendilerini ve ne de mensup bulundukları toplumu uygarca yaşam mutluluğuna kavuştura- mayacaklardır. Ve yine şunu da unutmamalan iyi olacaktır ki karşıiannda, Atatürk'ün yarattığı ve la- iklik iksiriyle donattığı yeni kuşaklar ve bu kuşakla- rın koruyucusu olan zinde güçler, silahlı kuvvetler vardır. Geçmişteki 31 Mart olaylanna (ya da benzer- lerine) özlem duyup Cumhuriyet ordusunun asker- lerini ayaklandırabileceklerini umut edenler, takke- lerini önlerine alıp iyice düşünmeli ve yakın tarihi- mizin sayfalarını şöyle bir gözden geçirmelidirler. 31 Mart olayının yaratıcısı Derviş Vahdeti gibi soy- suzlar, Meşrutiyet'in ilanını ve getirdiği yenilikleri Is- lama aykırı bulup: "Ey ümmeti Muhammed! Din ve şeriat elden gidiyor. Sokaklarda alenen oruç yeni- yor. Kadınlaryüzleriaçıkgeziyor"şek\indek\ bağrış- larla halkı ve askerleri kışkırtıp yüz binlerce kişiyi so- kağa döktürebilmişler ve on bir gün kadar istanbul'a hâkim olabilmişlerdir, ama az geçmeden kendileri- ni, Rumeli'den yola çıkan Hareket Ordusu ile karşı karşıya bulmuşlardır. Darağacına gıderlerken de şu- nu anlamışlardır ki Abdülhamid gibi şeriatçı ve soy- suz bir padişahın desteğine sahip olarak kabada- yılıklara girişmekte yarar yoktur. Günümüzdeki Ab- dülhamid ruhlu şeriatçı liderlere güvenenler bilme- lilerdir ki, laikliğe karşı sokağa dökülmek tehlikeli bir iştir. (1) Batı'daki söyleniş tarzıyla "Bible" sözcüğü Es- kiAhid (ki Yahudilerin tevrat'ını kapsar) ile Yeni Ahid (ki Hıristiyanlann Indl'ini kapsar) deyimlerini içine alan bir sözcüktür.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle