Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27 TEMMUZ 1999 SALI CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Sayan'ın kardeşi
ağabeyini vurdu
• İstanbul Haber Servisi -
Şarkıcı Seda Sayan'ın
kardeşi Sedat Gürsaçer.
ağabeyi Şahın Gürsaçer' ı
kafasına ateş ederek yaraladı.
Amerikan Hastanesi'nde
tedavi altına alınan
Gürsaçer'in sağlık durumu
ciddıyetini korurken olayın
ardından Sedat Gürsaçer
gözaltına almdı. Etiler
Tepecik Yolu Alkent Sitesi
Çiğdem Apartmanı'nda
önceki gece meydana gelen
olayda, Sedat Gürsaçer ile
ağabeyi Şahin Gürsaçer
arasında bilınmeyen bir
nedenle tartışma çıktı.
Tartışmanın büyümesi
üzenne Sedat Gürsaçer,
ağabeyi Şahin Gürsaçer'ı
kafasından vurarak yaraladı.
Şahin Gürsaçer. Amerikan
Hastanesi'ne kaldınlırken
Sedat Gürsaçer ıse polıs
tarafından gözaltına almdı.
Başından 2 kurşunla vurulan
Şahin Gürsaçer'ın sağlık
durumunun cıddiyetmı
koruduğu belırtıldi. Sedat
Sayan (Sedat Gürsaçer)
Beşiktaş îlçe Emniyet
Müdürlüğü'nde tutulurken
olay anında e\de bulunan
Seda Sayan'ın. (Aysel
Gürsaçer) "tanık" sıfatıyla
ifadesine başvuruldu.
Öcalan'ın
avukatları
İmralı'dan döndü
• GEMLİK (AA) - Ankara
2 No'lu Devlet Güvenlik
ihanet" suçundan
öUira cezasına çarptırılan
terör örgütü elebaşısı
Abdullah Öcalan'ın 3
avukatı. Doğan Erbaş, Irfan
Dündar ve Aysel Tuğluk, dün
sabah gittikleri lmralı
Adası'ndan Gemlik'e döndü.
Kazakarda
16 kişi öldü
• Haber Vlerkezi - Aydın'ın
Nazilli ilçesinde meydana
gelen trafik kazasında, 8 kişi
öldü, 3 kişi yaralandı. Yurdun
degişik yerlennde meydana
gelen diger kazalarda da 8
kişi öldü, 17 kişi yaralandı.
Aydın'ın Nazilli ilçesinde
Yaşar Çelik yönetimindeki
minibüs, Haydarlı Köyü
yakınlarında köprü
kavşağında virajı alamayarak
uçuruma düştü. Kazada Halıl
Toktaş. Mehmet Altındiş, Alı
Atmaca, Hakkı Atmaca.
Ersin Atmaca. Hıdır Tuncay.
Ersın Duran ıle kimhgi
belirlenemeyen bır kışı öldü.
Kazada üç kişi de yaralandı.
Şanlıurfa'nın Siverek
ilçesinde plakalan ve
sürücülerinin ismi henüz
öğrenilemeyen yolcu
minibüsü ile karşı yönden
gelen askeri araç. ilçe
girişinde çarpıştı. Kazada.
jandarma er Arif Kadem olay
yerinde şehit oldu. Kazada
2'si uzman çavuş 10 kişi de
yaralandı. Yurdun çeşitli
yerlerinde maeydana gelen
kazalarda ise 7 kişi yaşamını
yitirdi.
Türkiye ile Yunanistan arasındaki diyaloğun ilk görüşmeleri Ankara'da başladı
Ege'de tıirizm ortakhğıANKARA (CumEuriv*ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Türkiye ile
Yunanistan arasındaki
sorunlann çözümüne
yönelik diyaloğun ilk
görüşmelerinde, turizm ve
çevre gibi uzlaşmazlık
yaşanma olasılığı düşük
konular ele ahndı. Bu
alanlarda ihşkıleri
güçlendirecek somut
adımlann atılması
kararlaştınldı. Dışişleri
Bakanı İsmail Cem ile
Yunanistan Dışişlen Bakarr
Yorgo Papandreau arasında
New York'ta vanlan
uzlaşma sonucu oluşturulan
heyetler arası görüşmelenn
ilk ayağı dün Ankara'da
başladı. Türk ve Yunan heyetler
arasında sabah yapılan ilk
toplantıda turizm konusunda iki
ülkenın işbirliği olanaklan
tartışıldı. Toplantıda, Yunan
heyetine Dışişleri Bakanlığı
Sıyası Dırektörü Anastasyos
Skopeütis, Türk tarafına
Müsteşar Yardımcısı Mithat
Balkan başkanlık yaptı.
Toplantıda, tunzm açısından
dünyanm en gözde yerleri
arasında yer alan Ege Denizi'ni
paylaşan iki ülkenin, bu alanda
yapabilecekleri işbirliği
olanaklannın genişliğine dikkat
çekildi. 1979 yılında iki ülke
arasında imzalanan, ancak
uygulanmayan işbirliği
anlaşması gözden geçirildi.
Turizm konusuyla bağlantılı
olarak çevre alanında da iki
ülkenin ortak kullanımındaki
Ege Denizi'ndeki kirliliğin
önlenmesi görüşülürken
kirliliğin yüksek olduğu
bölgelerin belirlenmesi ve
temızlenmesi için teknik
heyetlerin görevlendırilmesi
benimsendi. Türk Dışişlen
yetkilileri görüşmeler ıçin "Çok
yararb ve yapta gecti"
degerlendirmesını yaptı.
Sıcak bir atmosferde geçen
dünkü görüşmelenn ardından
müsteşar Mithat Balkan, heyetler
onuruna öğle yemeği verdi. tkı
ülke heyetlerinin bugün
yapacaklan görüşmelerde de
ticari ve ekonomik ilişkiler
Ankara'da
başlayan
görüşmelerde
Yunan heyetine
Anastosyos
Skopelitis, Türk
tarafına Mithat
Balkan başkanlık
yapü.
(Fotoğraf: AA)
masaya yatınlacak. Yunan
heyetinin, görüşmelerin sona
ermesınin ardından Dışişleri
Bakanı tsmail Cem tarafından
kabul edilmesi bekleniyor.
Terorizm, ınsan ve uyuşturucu
kaçakçılığı ile bölgesel işbirliği
konulan da perşembe günü
Atina'da yapılacak görüşmelerde
ele alınacak.
TGC ve TYS'nin ortaklaşa düzenlediği panelde basın özgürlüğü tartışıldı
'Cezalar otosansüre yol açıyor'tstanbul Haber Servi-
si - Yasalarda yer alan
maddelenn, basında san-
süre yol açtığı, yazar ve
yayıncılara verilen ceza-
lann ağırlaştınlmasının
da yazarlan ve gazeteci-
leri oto sansüre ittiğı be-
lirtildi.
"Düşünce ve ifade öz-
gürlüğü"nü meslekler
odağından tartışmaya
açan Türkiye Gazeteci-
ler Cemiyeti (TGC) ve
Türkiye Yazarlar Sendi-
kası (TYS) tarafından
ortaklaşa düzenlenen
" tletişim dün\ ası. yarat-
ma veyasalar açıianndan
düşünceözgürlüğü" ko-
nulu forıım, dün akşam
TGC Burhan Felek Kon-
ferans Salonu'nda ger-
çekleştırildi. Üç oturum-
dagerçekleştirilen foru-
mun "tletişim dünyasında düşünce öz-
gürlüğü" başlıklı ilk oturumunu, TGC
Başkanı Nall Güreli yönetirken Türkiye
Gazeteciler Sendıkası (TGS) Başkanı Zi-
yaSonay, Türkiye Yayıncılar Birligi adı-
na RagıpZarakohı ve Zaman Gazetesi Ge-
nel Yayın Yönetmeni
Hüseyin Gülerce oturu-
ma konuşmacı olarak ka-
tıldı.
M t L L E T 1 N MÜŞTEBEK
Panele kanlan konuşmacılar, basııun üzerindeki baskının ortadan kaldınbnasını istedi (BERTAN AĞANOĞLU)
Bektaş'ın yonemğı "Yaratmaaçısından dü-
şünce özgürlüğü" başlıklı ikincı oturuma
ise PEN Yazarlar Derneği Başkanı Alpay
Kabacalı. TOBAV adına Halis Başanr
Tiyatro ve TV Yazarlan Başkanı Recep Bfl-
gjraer ve Karikatürcüler Derneği adına Tan
Oral katıldı.
TYS Başkanı Bektaş, düşünme yetene-
ğini yitirmiş bir toplumdan sağhklı ve
doğnı düşünmesinin beklenemeyeceğini
söylerken Recep Bilginer de medyadaki
değer yargılannı eleştirdi.
Alpay Kabacalı ise ko-
nuşmasında, imzaladığı
anlaşmalara uymayan
Türkiye'nin ayıplı bir ül-
ke konumuna düştüğünü
belirterek yasalarda san-
süre yol açan maddeler
olduğunu dile getirdi.
tlkiz yönetti
Gazetemiz Sorumlu Ya-
zıişleri Müdürü avukat
Fikret tlkiz'in yönettiği
*Yasalaraçısından düşün-
ceözgüriüğü" konulu son
oturuma ıse İLAD Baş-
kanı Hıfn Topuz, tstan-
bul Barosu Başkanvekili
Osman Ergjn ve Galata-
saray Ünıversitesi Hukuk
Fakültesi Öğretim Üyesi
Ümit Kocasakal katıldı.
Topuz, "Benim düşün-
ce özgürlüğüm var mı?
Var ama anlabna özgür-
Cazetecileri Koruma Komitesi'nden Ankara ziyareti
Cezalara eleştiri
Oturumu açan TGC
Başkanı Güreli, günü-
müzde basında sansür ni-
teliğinde uygulamalar ya-
şandığını belirtti. Türki-
ye Yayıncılar Birliği adı-
na foruma katılan Zara-
kolu, yayıncılığın insan-
lann düşüncelerini ifade
ettiği bir platform oldu-
ğunu kaydederek yayın-
cılara verilen cezalan
eleştirdi.
Zarakolu, yasalann ve
ağırlaştınlan cezalann
düşünenleri oto sansüre
yönelttiğini ifade etti.
TGS Başkanı Ziya So-
nay da siyasi iktidarın
getirdiği baskıcı düzenin
ortadan kaldırması, basın
özgürlüğünün sınırlan-
nın somut bir biçimde
belirlenmesi ve medya-
ya hâkim olan sermaye-
nin yol açtığı sorunlann
giderilmesi gerektiğini
vurguladı.
TYS Başkanı Cengiz
'Basın özgürlüğünde sorunluyuz'
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ)
Icra Direktörü Ann K. Cooper ve Or-
tadoğu sorumlusu Joel Cammpagne,
Ankara'yı ziyaret etti. CPJ'nin öneri-
lerini alan Avrupa Konseyi Parlamen-
terler Meclisi Türk Grubu Başkanı üluç
Gürkan. gazetemiz yazan Oral Çahş-
lar ile Andreas Finkel davalannın di-
ğer davalardan a>n olarak ele alınma-
sını istedi.
Komite, lstanbul'da açıkladıklan
"Türidye'de Yargrianan GazetecBer"
raporunu insan haklanndan sorumlu
Devlet Bakanı Mehmet AM Jrtemce-
Ek'e sundu.
Ann K. Cooper, CPJ olarak 1997 yı-
lında hükümet üyelerine yaptıklan zi-
yareti anımsatarak "Basm özgüriüğü-
nün hükümet gündeminin ilk madde-
lerinden olduğu söylenmişti. Bize o za-
man verüen sözlere karsın. yapılania-
nn çok az olması bizi hayal lankhğma
uğram" dedi. Bakanla yaptıklan gorüş-
meden memnun aynldıklarmı belirten
Cooper. "Bakan bizi ilgi ve ckkfiyetle
dinledi. tki sene öncesine göre daha so-
rmrtadnnlannautanasmı umuyoruz'" dı-
ye konuştu. Bakan trtemçelik'in, örgü-
tün raporlannda Türkiye'nin basın öz-
gürlüğünde Etiyopya, Ruanda gibi ül-
kelerle bir tutulmasının nedenini sor-
dugunu kaydeden Cooper, bakana ''Tür-
kiye ile diger ülketer arasında başbca
bir fark var. Türkiye. örgütürnüzün
Turkryeyegdmesinevearaşnrmalan-
mıa özgürce yapabihnemize izin veri-
yor. Hükümet üyelerine ulaşabilirliği-
miz var. Fakat hükümet bazı konulara
çok tepkili \e gazeteciler bu konuda ya-
zmca risk almış oluyoriar" diyerek ya-
nıtladıkJannı anlattı.
Basın özgürlüğü konusunda hükü-
metten somut adım atmasını bekledik-
lerini vurgulayan Cooper, "Ök iş ola-
rak Gazeteciler Cemiyeti'nİD af yasa
tasansmın uygulanmasmdan memnun
oiacağız. Daha sonra kahcı yasal re-
fiormlara gidilmesini istiyoruz" dedi.
Devlet Bakanı Irtemçelik de "Tür-
krye'nin insan hakları ve basın özgür-
lüğü bagjamındatemenniedilecekstan-
dartlara göre eksikükleri olduğunu bi-
liyoruz. Bundan herhangi bir komp-
leksduy mu>t)nızve gerekliijileştirme-
teri mutlaka gercekleştirme azmimim
taşryoruz" dcdı.
Irtemçelik, af yasa tasansmın hazır-
iıklannın Adalet Bakanlığı tarafından
sürdürûldüğünü belirterek TGC'nin
önerilerinin bakanlığın dikkate sunul-
duğunu söyledi. CPJ üyelerinin, "öo-
ceki hükümet sözlerini rurmadı" eleş-
tirilerini yanıtlayan Irtemçelik, "Bu-
gün daha geniş bir kanıuoyu ve MecBs
desteğhıe sahip olan bir hükümet var.
Bu hükümetten Türkiye'nin günde-
mindeki konulara dahaetkin ve sonuç
abcı bir şeküde eğUmesini bekiemek
herkesin hakkıdırr
diye konuştu.
CPJ heyeti, Gürkan'ı ziyaretinde de
görevini yerine getirdiği için cezaevin-
debulunan tüm gazetecilenn serbest bı-
rakılmasıru istedi. Gürkan, TGC'nin
af önerisinin DSP bünyesindeki gaze-
teci kökenli milletvekillerinin yapaca-
ğı bir toplantıda ele ahnacagım söyle-
di. Gürkan. Islamcı basın konusunda du-
yarlılığını dile getirirken Türkiye'nin,
tek demokratik, laik ve Müslüman ül-
ke olduğunu anımsattı.
lügüm yok" diyerek düşünce ve anlatım
özgürlüğünün karşısına.
u
komünizm,bö-
Kicülük ve şeriatçıhk" gibi 3 madde koy-
du. Avukat Ergin ise konuşmasında, Tür-
kiye'de konutlann, evlerin, bilgisayar ağ-
larının dinlendiğini. gerekçe olarak da
mafyayı belgelendirmek
gösterildiğini belirterek
buna gazetecilerin karşı
çıkması gerektiğini kay-
detti.
Ergin, Türkiye'de hâ-
kimlerin düşünce özgür-
lüğünü çok kötü uygula-
dıklannı bildirdi.
Kocasakal da konuş-
masında. 311 ve 312.
maddelere değinerek bir-
takım özgürlükler veril-
diği zaman, diğer özgûr-
lüklerle dengelerin sağ-
lanması gerektiğini ifade
ederek "Bu maddeler ge-
rekfivedüzenlenmeli ama
yorumlama yanhşnr" de-
di.
İyi hâkim gerek'
Kocasakal. Türkiye de
esas sorun uygulanan yo-
nım olduğunu vurgulaya-
rak "İyi hâkim yetiştir-
mek ve onlann arkasm-
da olmak gerekmektedir
ki yorumu uygıılasınlar"
dedi. tlkiz de Terörle Mü-
cadele Yasası'nın 8. mad-
desinde değişiklik yapıl-
dığının söylendiğini an-
cak hiçbir değişiklik ya-
pılmadığını belirtti.
ARAYIŞ
TOKTAMIŞ ATEŞ
Kıyak Emeklilik
Kimi kurumlar var ki inanın "toz kondurmak" is-
temiyorum. Hatta kendi toz kondurmak isteme-
mem bir yana, başkalan yıpratıcı bir biçimde eleş-
tirdikleri zaman canım sıkılıyor. Ama bu türden ku-
rumlarda bazen öyle şeyler oluyor ki, ben de "ka-
lemimiseyfeylemek", yani kalemimi kılıç gibi kul-
lanmak zorunda kalıyorum.
Bu kurumlann en başta geleni, Türkiye Büyük
Millet Meclisi. Gerçekten bir ulusun meclisi, o ulu-
sun "iradesinin tecelli ettiği" yer olarak, her türlü
tartışmanın üzerinde tutulmalıdır, her türlü eleşti-
riden muaf olmalıdır. Zira bir ulusun meclisine kar-
şı yapılan bir saygısızlık, o ulusun tüzelkişiliğine ya-
pılan bir saygısızlıktır. Ve bir ulusun meclisine ve
o meclisin üyelerine gösterilen saygı, o meclisi ve
0 meclisin üyelerini seçen "iradeye" gösterilen
saygıdır.
Gerçekten bu düşüncelerle TBMM'yi ve millet-
vekillerimizi asla eleştirmemek istjyorum. Fakat öy-
leş şeyler yapabilıyorlar ki insan dayanamryor. Ye-
niden gündeme gelen "kıyak emeklilik" konusu,
bunların en başta gelenlerinden biridir.
•••
Doğrusunu isterseniz ben, milletvekillerinin çok
yüksek maaş almalarından yanayım. Daha bu sü-
tunda yazmaya başlamadan önceleri çok sevgi ve
saygı duydugum Sami Karaören "Ağabeyimin"
himmetiyle, Cumhuriyet'in ikinci sayfasına zaman
zaman konuk olduğum dönemlerdeki birkaç ya-
zımda da bu görüşlerimi alabildiğine işlemiştim.
O zamanlar milletvekilleri, gerçekten az aylık
alırlardı. Milletvekillerinin çogu "memleketlerin-
deki" evlerini kapatmadıklan ve çoluk çocuklan-
nı Ankara'ya getiremedikleri için aldıklan maaşla
iki evi geçindirmekte zorlanırlardı. Onlar da kaçı-
nılmaz bir biçimde (bence) milletvekilliğiyle t>ağ-
daştırılamayacak işler yapmaya çabalartar, en
azından bakanlıklarda iş kovalariardı.
O dönemlerde bazı arkadaşlarım, "Boş ver"
derlerdi, "zafen onlann tuzu kurudur". Ben de
"Biz tuzu kuru olmayanlann Meclis 'e gelmesini is-
temiyor muyuz?" diye yanıtlardım bu türden yak-
laşımlan. "Eğer siz milletvekiline, gerçekten mil-
letin vekiliolmasıyla bağdaşabilir bir ücret vermez-
seniz o da milletin vekili olmasıyla bağdaşama-
yacak işler yapmaya çabalar..."
"Milletvekillerine ne kadar çok ücret verilirse
vehlsin, gene de bakanlıklarda iş takibi yapariar
mı, yapmazlar mı" sorusu ayn bir soru. Fakat her
ne olursa olsun, milletvekillerinin maaşlannın yük-
sek tutulmasından yanayım. Ve günümüz Türki-
yesi'nin koşullan içinde milletvekillerinin aldıklan
1 milyar küsur maaşı çok bulmuyorum.
Düşünün ki günümüz Türkiyesi'nde, yabancı ve
hatta yerii bankalarda çalışan nitelikli gençler bu-
na yakın para almaktadır. Hatta kimi işkollarında,
giydirilmiş ücretleri bunun yarısı kadar tutan sa-
nayi işçileri vardır. Bu bakımdan, alınan maaşı çok
görmemek gerekir. Fakat iş "emekliliğe" gelince
külahlan değişiyoruz...
•••
Başlangıç dönemini anımsamıyorum, ama kimin
aklına geldiyse milletvekillerine mantık ve anaya-
sa dışı birtakım avantajlar sağlayan bir "emeklilik
prosedürü" ile bir yasa çıkanldt. Buna göre iki yıl
milletvekilltği yapan bir kişi; egitimi, yaşı, devlet hiz-
meti ne olursa olsun, hemen tam maaş üzerinden
emekli oluyordu. Tabii bu hak kendinden sonra eşi-
ne ve çocuklanna da geçiyordu. Yasa ilk çıktığı za-
man bu hakkı, geçmiş dönemlerde milletvekilliği
yapanlara da teşmil etti...
Böylece Cumhuriyet tarihimiz boyunca millet-
vekilliği yapmış olanlar ve bunlann eş ve çocuk-
lan, anonmal derecede yüksek bir emekli aylığı ve
emekliliğin her türlü haklanndan yararlanma ola-
nağına kavuşturuluyorlardı. Ve buna çok doğru bir
biçimde, "kıyak emeklilik" adı verildi. örneğin 33
yaşında milletvekıli olan bir kişi, 35 yaşında bu hak-
kı elde edebiliyordu. Artık ister erken seçim söz
konusu olsun, ister bir askeri darbe gerçekleşsin,
kendilerini kurtarıyorlardı...
•••
Bu yasa, doğal olarak Anayasa Mahkemesi ta-
rafından bozuldu. Fakat Anayasa Mahkemesi ka-
rarlan "geriye işlemediğinden", çarpanın çarptı-
ğı yanına kâr kaldı.
Daha sonra benzer bir başka yasa yapıldı. Ana-
yasa Mahkemesi onu da bozdu. Sonra bir daha,
bir daha... Tam 7 kez, benzer yasalar yapıldı ve
gene tam 7 kez, Anayasa Mahkemesi iptal etti. Ama
karariar geriye işlemediğinden, Türkiye'deki tüm
pariamenterier ve aileleri, bundan yararlanıyoriar.
Fena işdeğil...
Şimdi yeniden benzer bir yasa hazırlıyorlarmış.
Ama bu kez milletvekili olarak çalışmış olma sü-
resini 2 yıldan 7 yıla çıkaracaklanmış. (Bundan pek
emindeğilimya...)
Aynı Meclis bir yandan "devlet batıyor" diyerek
emeklilik yaşını 60'a yükseltmek isterken, aynı
günlerde kendine bir "kıyak emeklilikyasası" ha-
zırlarsa, en basitinden, millette TBMM'ye karşı
saygı azalır. Hatta daha önemlisi, demokrasiye
olan "güven" sarsılır.
Bu yasayı da elbette Anayasa Mahkemesi bo-
zar. Ama gene eskisi gibi şu andaki milletvekille-
ri "kıyak emekliliğe" kavuşmuş olur ve kendileri ve
aileleri, fukara milletin hak etmedikleri parasını
"çıtır çıtır" yer\er...
Acaba vicdanlan sızlar mı dersiniz?.. • - '•
AYDINAYBAY
, 7TemmuzgünlüCıımhurivet'teTÜ-
rSİAD'ın uluslararası tahkımle ılgili ana-
'yasa değişikliği konusunda bır açıkla-
ması yayımlandı: "Budüzentemeyleya-
bancı yatınmcılara kânn dışan çıkışı
için garanti verilmesi*' amaçlanıyor-
muş! Bu, anlaşılmaz gerekçe acaba ger-
çekten söylendi mi, yoksa burada bir
"dizgi" hatası mı var? Kânn "dışarrya
çıkanlması" kambiyo mevzuatıyla ilgi-
li bir konu. Bu mevzuatta engel yoksa
kâr "dışan çıkabikr"; engel varsa "çı-
kamaz"' Tahkimin, bu konudakı ana-
yasa değişikliğinin bununla ne ilgisi
olabilir? Bu anlaşılmazlıgı bir yana bı-
rakalını da bakalım TÜSIAD tahkimle
ılgili olarak daha neler demış: "Bizim
hukuk sistemimize güvenmKoriar. Ba-
ü'da da bö\ le. Sizin kc> fı uygulamanı-
za tabi ofanak istemiyoıiar.n
Bu sözlerı. ıdan sözleşmelere tah-
kim hükmü koymanın "kaprrülasyon"
anlamtna geleceğinı ileri surenlere kar-
şı, "konuyuabartrvorsunuz" suçlama-
sı ile yanıt verenlere "Hhafetmek" sa-
nınm çok uygun olur. Kapitülasyon de-
nilen ve bir ülkede "çifte hukuk" uy-
gulanması demek olan ımtiyazlann en
önemlı bölümünü "adB kapjtüteyoobr"
oluşturur. Bunun anlamı, bır ülkede ti-
cari ve iktisadi alanda etkinlikleri olan
yabancı kişi ya da kurumlann bu faali-
yetleri nedeniyle çıkacak ıhtılaflarda o
ülkenin yargısına, yargı organlanna ta-
bi olmamalandır. Ismet Paşa'nın Lozan
anılannda. emperyalist devlet temsilci-
lerinin, her türlü kapitülasyondan vaz-
geçtikleri halde, adli kapitülasyonlann
kaldınlmasma nasıl ayak diredikleri ve
bunun için Türk heyetinin nasıl bir sa-
vaşım verdiği aynntılanyla yazılıdır.
Belli bir ülkede kurulmuş olan veya
süımekte bulunan bir ilişkiden dolayı,
böyle bır ilişkiye taraf olanlar arasında
çıkacak uyuşmazlıklann, o ülkenin yar-
gı organında çözülmeyeceğini, zomn-
lu olarak (resmi veya özel) başka biryar-
gıya başvurulacağını kabul ediyorsa-
mz, bunun adı "kapitülasyon"dan baş-
ka bir şey olamaz. TÜSÎAD'da; kim
söylemişse, açık açık bunu dile getir-
mektedir "Sizin keyfiuygulanıanız.'' de-
mektedir. Tahkimin (uluslararası tah-
kim de dahil) devlet yargısı yanında bir
yargı yolu olarak kabul gereİcçesi bir ül-
kenin mahkemelerine, resmi yargı sis-
temine "güvensizUk" degildir. Tahki-
mi meşru bir yargı yolu olarak kabul
'Tahkim'eEvetDensin mi? (II)
eden hiçbir hukuk sısteminde, böyle bır
gerekçe ileri sürülmüş olamaz; çünkü
hiçbir devlet "benim mahkemelerimde
iş yok, sağlam yargı isteyenler hakeme
gitsin" demez, diyemez. Tahkimin ge-
çerli bir yargı yolu kabulü için ileri sü-
rülen çeşitli gerekçeler arasında, doğal
olarak, böyle bir gerekçeye rastlaya-
mazsınız. Bu konuda dikkat çekici bir
nokta da, bu açıklamayı bir yabancının
değil, TUSİAD sözcüsünün yapmış ol-
masıdır! tdari sözleşmelere tahkim şar-
tı konulmamasının nedenınin ya da ge-
rekçesinin "kamu düzeni" olduğu bili-
nen bir şeydir. Bu gerekçenin yabancı
bağlantılı idari sözleşmeler bakımın-
dan öncelikle geçerli olduğu da kendi-
Iıginden anlaşıhr. Devletin, taraf oldu-
ğu böyle bir sözleşmeden dolayı bir ih-
tilafçıkarsa bununla ilgili davarun, o top-
lumdaki herkese adalet dağıtmakla gö-
revlı resmi yargı yerinde değıl, özel yar-
gıda (hakem mahkemesinde) görülme-
sini kabul etmesi, mantıksal bakımdan
zaten bir çelişkidir. Ama, bunun dışın-
da devletin, kamu hızmetı amaçlı bir gi-
rişim için sözleşme ilışkisine girmesi,
hiç kuşkusuz, kamu düzeni ıle ilgili bır
ıştir. Bundan dolayı taraflar arasında
bir uyuşmazlık çıkarsa bunun çözümü
için doğal yargı yeri de idare yargısıdır.
Bunun tersini anayasaya da yazsa-
nız (yani. anayasaya ıdan sözleşmeler-
den doğan uyuşmazlıklann tahkimle
çözülebileceği yolunda bir hüküm de
koysanız), işin özünü değiştirmiş ol-
mazsınız; çünkü uyuşmazlık konusunu
çözen hakem karan, uygulama aşama-
sında eninde sonunda Türk yargısının
önüne gelir ve karar bu yargı yerinde,
mutlaka kamu düzeni açısından ıncele-
nıp değerlendirilir.
Bunun ayırdında olan yabancı şir-
ketler özel hukuk alanında Türk kuru-
luşlanyla bağıtladıklan sözleşmelere
koyduklan tahkim şartı hükümlerinde
bu yolu da tıkamaya çalışmaktadırlar:
"Taraflardan hiçbiri tahkim davası so-
nucunda hakem kurulunca \erilen ke-
sin kararlara karşı, mahkemelere isti-
naf veya temyiz için başMiramaz"; "th-
tilafhakem mahkemesinde sonuçbuun-
caya kadar taraflar, bu konuda başka-
ca dava açamayacaklan gibi, usuli her-
hangi bir işlem (tedbir, tespit işlemleri
kastedUiyor) de yapamazlar." Türki-
ye'deki biryapım ışi ıçın yabancı bir şir-
ketle bir yerli kuruluş arasında çok ya-
kın bır tarihte aktedilmiş bir sözleşme-
nin tahkime ilişkin maddelennden al-
dıgımız bu örnek hükümler, yabancı
şirketin neyin peşinde olduğunu göster-
mektedir. Aynı ~dsç-atma"nın idari söz-
leşmelere konacak hakem şartı hüküm-
leri içinde de yapılacağından kuşku
duymamalıdır. Şunuda ekleyelim: Ulus-
lararası tahkim işlerini "tezgâhlayan''
ünlü bir kuruluşun uygulamalannda,
iki hakemin verdiği karar açıkça huku-
ka aykın, taraflı ve keyfı bir karar da
olsa, buna muhalif olan üçüncü üye-
nin. karara "karşı oy yazısr yazmasına
izin venlmemektedir! Öte yandan, Tür-
kiye'de iş yapan yabancı şirketlerle söz-
leşme ilişkisine giren yerli "hofcfing'le-
rin, hem çok pahalı olduğu için hem de
tarafsız bir sonuca ulaşacağından kuş-
ku duyduklanndan, uluslararası tahkim
kurumuna "sıcakbakmadıklan" da bir
gerçektır. Şimdi bazı özel kesim tem-
silcilerinin, idari sözleşmelere tahkim
şarbnın konulmasını sağlayacak yasal
değişiklikleri savunmalannın nedeni
ise özellikle enerji alanında yabancı şir-
ketlerle işbirliği yapma beklentileridir
Anayasa değişikliklerini savunanlar,
idari sözleşmelere tahkim şartı konma-
sımn türlü sakıncalannı ileri surenlere
karşı, bunlann önemlı olmadıgını, ida-
ri sözleşmelere yabancı sermaye kunı-
luşlannın istediği yönde tahkim şartı
konulmadıği takdirde, elektrik enerjisi
yatınmlannın gerçekleşmeyeceğini ve
bunun sonucunda da Türkiye'nin yeni
yüzyılda "karanhkta kalacagıru" iddia
etmektedirler. Bu ıddıa başlıca üç var-
sayıma dayanmaktadır. Birincisi, söz-
leşmelere konacak uluslararası tahkim
şartımn "önemhsakıncalar'' dogurma-
yacağıdm Bunu söyleyenlerin -yukan-
daki açıklamalarbir yana- bu tür kayıt-
lann ve bunlardan doğan süreçlerin ne
olduğu konusunda hiçbirbılgı, görgü ve
deneyjmleri bulunmadığı anlaşılmakta-
dır. (Ozellıkle uygulamada, tahkim da-
valannda nasıl "rezflce" işlerin cere-
yan ettiğinden ise tamamen "bflıaber"
olduklan). tkınci varsayım yabancı ya-
tmm celbedilmezse Türkiye'nin "karan-
hkta kalacagT varsayımıdır. Bunun, ya-
bancı şirketler ve onlann yerli ortakla-
nnca "uydumlmuş" ve "pompalan-
mış" bir senaryo olduğu kimi uzman-
larca ciddi olarak iddia edilmektedir.
Bu iddia karşısinda tahkimli sözleşme
taraflannca kamuyu tatmin edecek, he-
saba kitaba dayalı sağlam bir yanıt ve-
rilemediği; konunun "karanhk basa-
cak" demagojisiyle geçiştirildiği gö-
rülmektedir. Uçüncü varsayım ise tah-
kim koşulu olmazsa, yabancı sermaye-
nin gelmeyeceğidir. Bu da yanlış bir
varsayımdır. Sermaye, siyasal ve toplum-
sal yapısı istikrarlı ve sağlam bir ütke-
ye gitmekten hiç çekinmez; ama bun-
lar yoksa, sadece tahkim garantisi var
diye sermayenin geleceğini bekiemek
de hayal kurmaktır.
Varlıklı ülkelenn bankalannda ya-
tan milyarlarca dolar, kredi olarak aka-
cak yer ararken asıl güvencenin nerede
olduğunu göz ardı edip anayasaya bir
de "tahkim yaması" vurmanın kapitü-
lasyonlara davetıye çıkarmak aniamırun
yanında başka bir anlamı ve yaran ol-
mayacaktır.
ÜTTİ