18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 TEMMUZ 1999 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER Sayan'ın kardeşi ağabeyini vurdu • İstanbul Haber Servisi - Şarkıcı Seda Sayan'ın kardeşi Sedat Gürsaçer. ağabeyi Şahın Gürsaçer' ı kafasına ateş ederek yaraladı. Amerikan Hastanesi'nde tedavi altına alınan Gürsaçer'in sağlık durumu ciddıyetini korurken olayın ardından Sedat Gürsaçer gözaltına almdı. Etiler Tepecik Yolu Alkent Sitesi Çiğdem Apartmanı'nda önceki gece meydana gelen olayda, Sedat Gürsaçer ile ağabeyi Şahin Gürsaçer arasında bilınmeyen bir nedenle tartışma çıktı. Tartışmanın büyümesi üzenne Sedat Gürsaçer, ağabeyi Şahin Gürsaçer'ı kafasından vurarak yaraladı. Şahin Gürsaçer. Amerikan Hastanesi'ne kaldınlırken Sedat Gürsaçer ıse polıs tarafından gözaltına almdı. Başından 2 kurşunla vurulan Şahin Gürsaçer'ın sağlık durumunun cıddiyetmı koruduğu belırtıldi. Sedat Sayan (Sedat Gürsaçer) Beşiktaş îlçe Emniyet Müdürlüğü'nde tutulurken olay anında e\de bulunan Seda Sayan'ın. (Aysel Gürsaçer) "tanık" sıfatıyla ifadesine başvuruldu. Öcalan'ın avukatları İmralı'dan döndü • GEMLİK (AA) - Ankara 2 No'lu Devlet Güvenlik ihanet" suçundan öUira cezasına çarptırılan terör örgütü elebaşısı Abdullah Öcalan'ın 3 avukatı. Doğan Erbaş, Irfan Dündar ve Aysel Tuğluk, dün sabah gittikleri lmralı Adası'ndan Gemlik'e döndü. Kazakarda 16 kişi öldü • Haber Vlerkezi - Aydın'ın Nazilli ilçesinde meydana gelen trafik kazasında, 8 kişi öldü, 3 kişi yaralandı. Yurdun degişik yerlennde meydana gelen diger kazalarda da 8 kişi öldü, 17 kişi yaralandı. Aydın'ın Nazilli ilçesinde Yaşar Çelik yönetimindeki minibüs, Haydarlı Köyü yakınlarında köprü kavşağında virajı alamayarak uçuruma düştü. Kazada Halıl Toktaş. Mehmet Altındiş, Alı Atmaca, Hakkı Atmaca. Ersin Atmaca. Hıdır Tuncay. Ersın Duran ıle kimhgi belirlenemeyen bır kışı öldü. Kazada üç kişi de yaralandı. Şanlıurfa'nın Siverek ilçesinde plakalan ve sürücülerinin ismi henüz öğrenilemeyen yolcu minibüsü ile karşı yönden gelen askeri araç. ilçe girişinde çarpıştı. Kazada. jandarma er Arif Kadem olay yerinde şehit oldu. Kazada 2'si uzman çavuş 10 kişi de yaralandı. Yurdun çeşitli yerlerinde maeydana gelen kazalarda ise 7 kişi yaşamını yitirdi. Türkiye ile Yunanistan arasındaki diyaloğun ilk görüşmeleri Ankara'da başladı Ege'de tıirizm ortakhğıANKARA (CumEuriv*ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunlann çözümüne yönelik diyaloğun ilk görüşmelerinde, turizm ve çevre gibi uzlaşmazlık yaşanma olasılığı düşük konular ele ahndı. Bu alanlarda ihşkıleri güçlendirecek somut adımlann atılması kararlaştınldı. Dışişleri Bakanı İsmail Cem ile Yunanistan Dışişlen Bakarr Yorgo Papandreau arasında New York'ta vanlan uzlaşma sonucu oluşturulan heyetler arası görüşmelenn ilk ayağı dün Ankara'da başladı. Türk ve Yunan heyetler arasında sabah yapılan ilk toplantıda turizm konusunda iki ülkenın işbirliği olanaklan tartışıldı. Toplantıda, Yunan heyetine Dışişleri Bakanlığı Sıyası Dırektörü Anastasyos Skopeütis, Türk tarafına Müsteşar Yardımcısı Mithat Balkan başkanlık yaptı. Toplantıda, tunzm açısından dünyanm en gözde yerleri arasında yer alan Ege Denizi'ni paylaşan iki ülkenin, bu alanda yapabilecekleri işbirliği olanaklannın genişliğine dikkat çekildi. 1979 yılında iki ülke arasında imzalanan, ancak uygulanmayan işbirliği anlaşması gözden geçirildi. Turizm konusuyla bağlantılı olarak çevre alanında da iki ülkenin ortak kullanımındaki Ege Denizi'ndeki kirliliğin önlenmesi görüşülürken kirliliğin yüksek olduğu bölgelerin belirlenmesi ve temızlenmesi için teknik heyetlerin görevlendırilmesi benimsendi. Türk Dışişlen yetkilileri görüşmeler ıçin "Çok yararb ve yapta gecti" degerlendirmesını yaptı. Sıcak bir atmosferde geçen dünkü görüşmelenn ardından müsteşar Mithat Balkan, heyetler onuruna öğle yemeği verdi. tkı ülke heyetlerinin bugün yapacaklan görüşmelerde de ticari ve ekonomik ilişkiler Ankara'da başlayan görüşmelerde Yunan heyetine Anastosyos Skopelitis, Türk tarafına Mithat Balkan başkanlık yapü. (Fotoğraf: AA) masaya yatınlacak. Yunan heyetinin, görüşmelerin sona ermesınin ardından Dışişleri Bakanı tsmail Cem tarafından kabul edilmesi bekleniyor. Terorizm, ınsan ve uyuşturucu kaçakçılığı ile bölgesel işbirliği konulan da perşembe günü Atina'da yapılacak görüşmelerde ele alınacak. TGC ve TYS'nin ortaklaşa düzenlediği panelde basın özgürlüğü tartışıldı 'Cezalar otosansüre yol açıyor'tstanbul Haber Servi- si - Yasalarda yer alan maddelenn, basında san- süre yol açtığı, yazar ve yayıncılara verilen ceza- lann ağırlaştınlmasının da yazarlan ve gazeteci- leri oto sansüre ittiğı be- lirtildi. "Düşünce ve ifade öz- gürlüğü"nü meslekler odağından tartışmaya açan Türkiye Gazeteci- ler Cemiyeti (TGC) ve Türkiye Yazarlar Sendi- kası (TYS) tarafından ortaklaşa düzenlenen " tletişim dün\ ası. yarat- ma veyasalar açıianndan düşünceözgürlüğü" ko- nulu forıım, dün akşam TGC Burhan Felek Kon- ferans Salonu'nda ger- çekleştırildi. Üç oturum- dagerçekleştirilen foru- mun "tletişim dünyasında düşünce öz- gürlüğü" başlıklı ilk oturumunu, TGC Başkanı Nall Güreli yönetirken Türkiye Gazeteciler Sendıkası (TGS) Başkanı Zi- yaSonay, Türkiye Yayıncılar Birligi adı- na RagıpZarakohı ve Zaman Gazetesi Ge- nel Yayın Yönetmeni Hüseyin Gülerce oturu- ma konuşmacı olarak ka- tıldı. M t L L E T 1 N MÜŞTEBEK Panele kanlan konuşmacılar, basııun üzerindeki baskının ortadan kaldınbnasını istedi (BERTAN AĞANOĞLU) Bektaş'ın yonemğı "Yaratmaaçısından dü- şünce özgürlüğü" başlıklı ikincı oturuma ise PEN Yazarlar Derneği Başkanı Alpay Kabacalı. TOBAV adına Halis Başanr Tiyatro ve TV Yazarlan Başkanı Recep Bfl- gjraer ve Karikatürcüler Derneği adına Tan Oral katıldı. TYS Başkanı Bektaş, düşünme yetene- ğini yitirmiş bir toplumdan sağhklı ve doğnı düşünmesinin beklenemeyeceğini söylerken Recep Bilginer de medyadaki değer yargılannı eleştirdi. Alpay Kabacalı ise ko- nuşmasında, imzaladığı anlaşmalara uymayan Türkiye'nin ayıplı bir ül- ke konumuna düştüğünü belirterek yasalarda san- süre yol açan maddeler olduğunu dile getirdi. tlkiz yönetti Gazetemiz Sorumlu Ya- zıişleri Müdürü avukat Fikret tlkiz'in yönettiği *Yasalaraçısından düşün- ceözgüriüğü" konulu son oturuma ıse İLAD Baş- kanı Hıfn Topuz, tstan- bul Barosu Başkanvekili Osman Ergjn ve Galata- saray Ünıversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Ümit Kocasakal katıldı. Topuz, "Benim düşün- ce özgürlüğüm var mı? Var ama anlabna özgür- Cazetecileri Koruma Komitesi'nden Ankara ziyareti Cezalara eleştiri Oturumu açan TGC Başkanı Güreli, günü- müzde basında sansür ni- teliğinde uygulamalar ya- şandığını belirtti. Türki- ye Yayıncılar Birliği adı- na foruma katılan Zara- kolu, yayıncılığın insan- lann düşüncelerini ifade ettiği bir platform oldu- ğunu kaydederek yayın- cılara verilen cezalan eleştirdi. Zarakolu, yasalann ve ağırlaştınlan cezalann düşünenleri oto sansüre yönelttiğini ifade etti. TGS Başkanı Ziya So- nay da siyasi iktidarın getirdiği baskıcı düzenin ortadan kaldırması, basın özgürlüğünün sınırlan- nın somut bir biçimde belirlenmesi ve medya- ya hâkim olan sermaye- nin yol açtığı sorunlann giderilmesi gerektiğini vurguladı. TYS Başkanı Cengiz 'Basın özgürlüğünde sorunluyuz' ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) Icra Direktörü Ann K. Cooper ve Or- tadoğu sorumlusu Joel Cammpagne, Ankara'yı ziyaret etti. CPJ'nin öneri- lerini alan Avrupa Konseyi Parlamen- terler Meclisi Türk Grubu Başkanı üluç Gürkan. gazetemiz yazan Oral Çahş- lar ile Andreas Finkel davalannın di- ğer davalardan a>n olarak ele alınma- sını istedi. Komite, lstanbul'da açıkladıklan "Türidye'de Yargrianan GazetecBer" raporunu insan haklanndan sorumlu Devlet Bakanı Mehmet AM Jrtemce- Ek'e sundu. Ann K. Cooper, CPJ olarak 1997 yı- lında hükümet üyelerine yaptıklan zi- yareti anımsatarak "Basm özgüriüğü- nün hükümet gündeminin ilk madde- lerinden olduğu söylenmişti. Bize o za- man verüen sözlere karsın. yapılania- nn çok az olması bizi hayal lankhğma uğram" dedi. Bakanla yaptıklan gorüş- meden memnun aynldıklarmı belirten Cooper. "Bakan bizi ilgi ve ckkfiyetle dinledi. tki sene öncesine göre daha so- rmrtadnnlannautanasmı umuyoruz'" dı- ye konuştu. Bakan trtemçelik'in, örgü- tün raporlannda Türkiye'nin basın öz- gürlüğünde Etiyopya, Ruanda gibi ül- kelerle bir tutulmasının nedenini sor- dugunu kaydeden Cooper, bakana ''Tür- kiye ile diger ülketer arasında başbca bir fark var. Türkiye. örgütürnüzün Turkryeyegdmesinevearaşnrmalan- mıa özgürce yapabihnemize izin veri- yor. Hükümet üyelerine ulaşabilirliği- miz var. Fakat hükümet bazı konulara çok tepkili \e gazeteciler bu konuda ya- zmca risk almış oluyoriar" diyerek ya- nıtladıkJannı anlattı. Basın özgürlüğü konusunda hükü- metten somut adım atmasını bekledik- lerini vurgulayan Cooper, "Ök iş ola- rak Gazeteciler Cemiyeti'nİD af yasa tasansmın uygulanmasmdan memnun oiacağız. Daha sonra kahcı yasal re- fiormlara gidilmesini istiyoruz" dedi. Devlet Bakanı Irtemçelik de "Tür- krye'nin insan hakları ve basın özgür- lüğü bagjamındatemenniedilecekstan- dartlara göre eksikükleri olduğunu bi- liyoruz. Bundan herhangi bir komp- leksduy mu>t)nızve gerekliijileştirme- teri mutlaka gercekleştirme azmimim taşryoruz" dcdı. Irtemçelik, af yasa tasansmın hazır- iıklannın Adalet Bakanlığı tarafından sürdürûldüğünü belirterek TGC'nin önerilerinin bakanlığın dikkate sunul- duğunu söyledi. CPJ üyelerinin, "öo- ceki hükümet sözlerini rurmadı" eleş- tirilerini yanıtlayan Irtemçelik, "Bu- gün daha geniş bir kanıuoyu ve MecBs desteğhıe sahip olan bir hükümet var. Bu hükümetten Türkiye'nin günde- mindeki konulara dahaetkin ve sonuç abcı bir şeküde eğUmesini bekiemek herkesin hakkıdırr diye konuştu. CPJ heyeti, Gürkan'ı ziyaretinde de görevini yerine getirdiği için cezaevin- debulunan tüm gazetecilenn serbest bı- rakılmasıru istedi. Gürkan, TGC'nin af önerisinin DSP bünyesindeki gaze- teci kökenli milletvekillerinin yapaca- ğı bir toplantıda ele ahnacagım söyle- di. Gürkan. Islamcı basın konusunda du- yarlılığını dile getirirken Türkiye'nin, tek demokratik, laik ve Müslüman ül- ke olduğunu anımsattı. lügüm yok" diyerek düşünce ve anlatım özgürlüğünün karşısına. u komünizm,bö- Kicülük ve şeriatçıhk" gibi 3 madde koy- du. Avukat Ergin ise konuşmasında, Tür- kiye'de konutlann, evlerin, bilgisayar ağ- larının dinlendiğini. gerekçe olarak da mafyayı belgelendirmek gösterildiğini belirterek buna gazetecilerin karşı çıkması gerektiğini kay- detti. Ergin, Türkiye'de hâ- kimlerin düşünce özgür- lüğünü çok kötü uygula- dıklannı bildirdi. Kocasakal da konuş- masında. 311 ve 312. maddelere değinerek bir- takım özgürlükler veril- diği zaman, diğer özgûr- lüklerle dengelerin sağ- lanması gerektiğini ifade ederek "Bu maddeler ge- rekfivedüzenlenmeli ama yorumlama yanhşnr" de- di. İyi hâkim gerek' Kocasakal. Türkiye de esas sorun uygulanan yo- nım olduğunu vurgulaya- rak "İyi hâkim yetiştir- mek ve onlann arkasm- da olmak gerekmektedir ki yorumu uygıılasınlar" dedi. tlkiz de Terörle Mü- cadele Yasası'nın 8. mad- desinde değişiklik yapıl- dığının söylendiğini an- cak hiçbir değişiklik ya- pılmadığını belirtti. ARAYIŞ TOKTAMIŞ ATEŞ Kıyak Emeklilik Kimi kurumlar var ki inanın "toz kondurmak" is- temiyorum. Hatta kendi toz kondurmak isteme- mem bir yana, başkalan yıpratıcı bir biçimde eleş- tirdikleri zaman canım sıkılıyor. Ama bu türden ku- rumlarda bazen öyle şeyler oluyor ki, ben de "ka- lemimiseyfeylemek", yani kalemimi kılıç gibi kul- lanmak zorunda kalıyorum. Bu kurumlann en başta geleni, Türkiye Büyük Millet Meclisi. Gerçekten bir ulusun meclisi, o ulu- sun "iradesinin tecelli ettiği" yer olarak, her türlü tartışmanın üzerinde tutulmalıdır, her türlü eleşti- riden muaf olmalıdır. Zira bir ulusun meclisine kar- şı yapılan bir saygısızlık, o ulusun tüzelkişiliğine ya- pılan bir saygısızlıktır. Ve bir ulusun meclisine ve o meclisin üyelerine gösterilen saygı, o meclisi ve 0 meclisin üyelerini seçen "iradeye" gösterilen saygıdır. Gerçekten bu düşüncelerle TBMM'yi ve millet- vekillerimizi asla eleştirmemek istjyorum. Fakat öy- leş şeyler yapabilıyorlar ki insan dayanamryor. Ye- niden gündeme gelen "kıyak emeklilik" konusu, bunların en başta gelenlerinden biridir. ••• Doğrusunu isterseniz ben, milletvekillerinin çok yüksek maaş almalarından yanayım. Daha bu sü- tunda yazmaya başlamadan önceleri çok sevgi ve saygı duydugum Sami Karaören "Ağabeyimin" himmetiyle, Cumhuriyet'in ikinci sayfasına zaman zaman konuk olduğum dönemlerdeki birkaç ya- zımda da bu görüşlerimi alabildiğine işlemiştim. O zamanlar milletvekilleri, gerçekten az aylık alırlardı. Milletvekillerinin çogu "memleketlerin- deki" evlerini kapatmadıklan ve çoluk çocuklan- nı Ankara'ya getiremedikleri için aldıklan maaşla iki evi geçindirmekte zorlanırlardı. Onlar da kaçı- nılmaz bir biçimde (bence) milletvekilliğiyle t>ağ- daştırılamayacak işler yapmaya çabalartar, en azından bakanlıklarda iş kovalariardı. O dönemlerde bazı arkadaşlarım, "Boş ver" derlerdi, "zafen onlann tuzu kurudur". Ben de "Biz tuzu kuru olmayanlann Meclis 'e gelmesini is- temiyor muyuz?" diye yanıtlardım bu türden yak- laşımlan. "Eğer siz milletvekiline, gerçekten mil- letin vekiliolmasıyla bağdaşabilir bir ücret vermez- seniz o da milletin vekili olmasıyla bağdaşama- yacak işler yapmaya çabalar..." "Milletvekillerine ne kadar çok ücret verilirse vehlsin, gene de bakanlıklarda iş takibi yapariar mı, yapmazlar mı" sorusu ayn bir soru. Fakat her ne olursa olsun, milletvekillerinin maaşlannın yük- sek tutulmasından yanayım. Ve günümüz Türki- yesi'nin koşullan içinde milletvekillerinin aldıklan 1 milyar küsur maaşı çok bulmuyorum. Düşünün ki günümüz Türkiyesi'nde, yabancı ve hatta yerii bankalarda çalışan nitelikli gençler bu- na yakın para almaktadır. Hatta kimi işkollarında, giydirilmiş ücretleri bunun yarısı kadar tutan sa- nayi işçileri vardır. Bu bakımdan, alınan maaşı çok görmemek gerekir. Fakat iş "emekliliğe" gelince külahlan değişiyoruz... ••• Başlangıç dönemini anımsamıyorum, ama kimin aklına geldiyse milletvekillerine mantık ve anaya- sa dışı birtakım avantajlar sağlayan bir "emeklilik prosedürü" ile bir yasa çıkanldt. Buna göre iki yıl milletvekilltği yapan bir kişi; egitimi, yaşı, devlet hiz- meti ne olursa olsun, hemen tam maaş üzerinden emekli oluyordu. Tabii bu hak kendinden sonra eşi- ne ve çocuklanna da geçiyordu. Yasa ilk çıktığı za- man bu hakkı, geçmiş dönemlerde milletvekilliği yapanlara da teşmil etti... Böylece Cumhuriyet tarihimiz boyunca millet- vekilliği yapmış olanlar ve bunlann eş ve çocuk- lan, anonmal derecede yüksek bir emekli aylığı ve emekliliğin her türlü haklanndan yararlanma ola- nağına kavuşturuluyorlardı. Ve buna çok doğru bir biçimde, "kıyak emeklilik" adı verildi. örneğin 33 yaşında milletvekıli olan bir kişi, 35 yaşında bu hak- kı elde edebiliyordu. Artık ister erken seçim söz konusu olsun, ister bir askeri darbe gerçekleşsin, kendilerini kurtarıyorlardı... ••• Bu yasa, doğal olarak Anayasa Mahkemesi ta- rafından bozuldu. Fakat Anayasa Mahkemesi ka- rarlan "geriye işlemediğinden", çarpanın çarptı- ğı yanına kâr kaldı. Daha sonra benzer bir başka yasa yapıldı. Ana- yasa Mahkemesi onu da bozdu. Sonra bir daha, bir daha... Tam 7 kez, benzer yasalar yapıldı ve gene tam 7 kez, Anayasa Mahkemesi iptal etti. Ama karariar geriye işlemediğinden, Türkiye'deki tüm pariamenterier ve aileleri, bundan yararlanıyoriar. Fena işdeğil... Şimdi yeniden benzer bir yasa hazırlıyorlarmış. Ama bu kez milletvekili olarak çalışmış olma sü- resini 2 yıldan 7 yıla çıkaracaklanmış. (Bundan pek emindeğilimya...) Aynı Meclis bir yandan "devlet batıyor" diyerek emeklilik yaşını 60'a yükseltmek isterken, aynı günlerde kendine bir "kıyak emeklilikyasası" ha- zırlarsa, en basitinden, millette TBMM'ye karşı saygı azalır. Hatta daha önemlisi, demokrasiye olan "güven" sarsılır. Bu yasayı da elbette Anayasa Mahkemesi bo- zar. Ama gene eskisi gibi şu andaki milletvekille- ri "kıyak emekliliğe" kavuşmuş olur ve kendileri ve aileleri, fukara milletin hak etmedikleri parasını "çıtır çıtır" yer\er... Acaba vicdanlan sızlar mı dersiniz?.. • - '• AYDINAYBAY , 7TemmuzgünlüCıımhurivet'teTÜ- rSİAD'ın uluslararası tahkımle ılgili ana- 'yasa değişikliği konusunda bır açıkla- ması yayımlandı: "Budüzentemeyleya- bancı yatınmcılara kânn dışan çıkışı için garanti verilmesi*' amaçlanıyor- muş! Bu, anlaşılmaz gerekçe acaba ger- çekten söylendi mi, yoksa burada bir "dizgi" hatası mı var? Kânn "dışarrya çıkanlması" kambiyo mevzuatıyla ilgi- li bir konu. Bu mevzuatta engel yoksa kâr "dışan çıkabikr"; engel varsa "çı- kamaz"' Tahkimin, bu konudakı ana- yasa değişikliğinin bununla ne ilgisi olabilir? Bu anlaşılmazlıgı bir yana bı- rakalını da bakalım TÜSIAD tahkimle ılgili olarak daha neler demış: "Bizim hukuk sistemimize güvenmKoriar. Ba- ü'da da bö\ le. Sizin kc> fı uygulamanı- za tabi ofanak istemiyoıiar.n Bu sözlerı. ıdan sözleşmelere tah- kim hükmü koymanın "kaprrülasyon" anlamtna geleceğinı ileri surenlere kar- şı, "konuyuabartrvorsunuz" suçlama- sı ile yanıt verenlere "Hhafetmek" sa- nınm çok uygun olur. Kapitülasyon de- nilen ve bir ülkede "çifte hukuk" uy- gulanması demek olan ımtiyazlann en önemlı bölümünü "adB kapjtüteyoobr" oluşturur. Bunun anlamı, bır ülkede ti- cari ve iktisadi alanda etkinlikleri olan yabancı kişi ya da kurumlann bu faali- yetleri nedeniyle çıkacak ıhtılaflarda o ülkenin yargısına, yargı organlanna ta- bi olmamalandır. Ismet Paşa'nın Lozan anılannda. emperyalist devlet temsilci- lerinin, her türlü kapitülasyondan vaz- geçtikleri halde, adli kapitülasyonlann kaldınlmasma nasıl ayak diredikleri ve bunun için Türk heyetinin nasıl bir sa- vaşım verdiği aynntılanyla yazılıdır. Belli bir ülkede kurulmuş olan veya süımekte bulunan bir ilişkiden dolayı, böyle bır ilişkiye taraf olanlar arasında çıkacak uyuşmazlıklann, o ülkenin yar- gı organında çözülmeyeceğini, zomn- lu olarak (resmi veya özel) başka biryar- gıya başvurulacağını kabul ediyorsa- mz, bunun adı "kapitülasyon"dan baş- ka bir şey olamaz. TÜSÎAD'da; kim söylemişse, açık açık bunu dile getir- mektedir "Sizin keyfiuygulanıanız.'' de- mektedir. Tahkimin (uluslararası tah- kim de dahil) devlet yargısı yanında bir yargı yolu olarak kabul gereİcçesi bir ül- kenin mahkemelerine, resmi yargı sis- temine "güvensizUk" degildir. Tahki- mi meşru bir yargı yolu olarak kabul 'Tahkim'eEvetDensin mi? (II) eden hiçbir hukuk sısteminde, böyle bır gerekçe ileri sürülmüş olamaz; çünkü hiçbir devlet "benim mahkemelerimde iş yok, sağlam yargı isteyenler hakeme gitsin" demez, diyemez. Tahkimin ge- çerli bir yargı yolu kabulü için ileri sü- rülen çeşitli gerekçeler arasında, doğal olarak, böyle bir gerekçeye rastlaya- mazsınız. Bu konuda dikkat çekici bir nokta da, bu açıklamayı bir yabancının değil, TUSİAD sözcüsünün yapmış ol- masıdır! tdari sözleşmelere tahkim şar- tı konulmamasının nedenınin ya da ge- rekçesinin "kamu düzeni" olduğu bili- nen bir şeydir. Bu gerekçenin yabancı bağlantılı idari sözleşmeler bakımın- dan öncelikle geçerli olduğu da kendi- Iıginden anlaşıhr. Devletin, taraf oldu- ğu böyle bir sözleşmeden dolayı bir ih- tilafçıkarsa bununla ilgili davarun, o top- lumdaki herkese adalet dağıtmakla gö- revlı resmi yargı yerinde değıl, özel yar- gıda (hakem mahkemesinde) görülme- sini kabul etmesi, mantıksal bakımdan zaten bir çelişkidir. Ama, bunun dışın- da devletin, kamu hızmetı amaçlı bir gi- rişim için sözleşme ilışkisine girmesi, hiç kuşkusuz, kamu düzeni ıle ilgili bır ıştir. Bundan dolayı taraflar arasında bir uyuşmazlık çıkarsa bunun çözümü için doğal yargı yeri de idare yargısıdır. Bunun tersini anayasaya da yazsa- nız (yani. anayasaya ıdan sözleşmeler- den doğan uyuşmazlıklann tahkimle çözülebileceği yolunda bir hüküm de koysanız), işin özünü değiştirmiş ol- mazsınız; çünkü uyuşmazlık konusunu çözen hakem karan, uygulama aşama- sında eninde sonunda Türk yargısının önüne gelir ve karar bu yargı yerinde, mutlaka kamu düzeni açısından ıncele- nıp değerlendirilir. Bunun ayırdında olan yabancı şir- ketler özel hukuk alanında Türk kuru- luşlanyla bağıtladıklan sözleşmelere koyduklan tahkim şartı hükümlerinde bu yolu da tıkamaya çalışmaktadırlar: "Taraflardan hiçbiri tahkim davası so- nucunda hakem kurulunca \erilen ke- sin kararlara karşı, mahkemelere isti- naf veya temyiz için başMiramaz"; "th- tilafhakem mahkemesinde sonuçbuun- caya kadar taraflar, bu konuda başka- ca dava açamayacaklan gibi, usuli her- hangi bir işlem (tedbir, tespit işlemleri kastedUiyor) de yapamazlar." Türki- ye'deki biryapım ışi ıçın yabancı bir şir- ketle bir yerli kuruluş arasında çok ya- kın bır tarihte aktedilmiş bir sözleşme- nin tahkime ilişkin maddelennden al- dıgımız bu örnek hükümler, yabancı şirketin neyin peşinde olduğunu göster- mektedir. Aynı ~dsç-atma"nın idari söz- leşmelere konacak hakem şartı hüküm- leri içinde de yapılacağından kuşku duymamalıdır. Şunuda ekleyelim: Ulus- lararası tahkim işlerini "tezgâhlayan'' ünlü bir kuruluşun uygulamalannda, iki hakemin verdiği karar açıkça huku- ka aykın, taraflı ve keyfı bir karar da olsa, buna muhalif olan üçüncü üye- nin. karara "karşı oy yazısr yazmasına izin venlmemektedir! Öte yandan, Tür- kiye'de iş yapan yabancı şirketlerle söz- leşme ilişkisine giren yerli "hofcfing'le- rin, hem çok pahalı olduğu için hem de tarafsız bir sonuca ulaşacağından kuş- ku duyduklanndan, uluslararası tahkim kurumuna "sıcakbakmadıklan" da bir gerçektır. Şimdi bazı özel kesim tem- silcilerinin, idari sözleşmelere tahkim şarbnın konulmasını sağlayacak yasal değişiklikleri savunmalannın nedeni ise özellikle enerji alanında yabancı şir- ketlerle işbirliği yapma beklentileridir Anayasa değişikliklerini savunanlar, idari sözleşmelere tahkim şartı konma- sımn türlü sakıncalannı ileri surenlere karşı, bunlann önemlı olmadıgını, ida- ri sözleşmelere yabancı sermaye kunı- luşlannın istediği yönde tahkim şartı konulmadıği takdirde, elektrik enerjisi yatınmlannın gerçekleşmeyeceğini ve bunun sonucunda da Türkiye'nin yeni yüzyılda "karanhkta kalacagıru" iddia etmektedirler. Bu ıddıa başlıca üç var- sayıma dayanmaktadır. Birincisi, söz- leşmelere konacak uluslararası tahkim şartımn "önemhsakıncalar'' dogurma- yacağıdm Bunu söyleyenlerin -yukan- daki açıklamalarbir yana- bu tür kayıt- lann ve bunlardan doğan süreçlerin ne olduğu konusunda hiçbirbılgı, görgü ve deneyjmleri bulunmadığı anlaşılmakta- dır. (Ozellıkle uygulamada, tahkim da- valannda nasıl "rezflce" işlerin cere- yan ettiğinden ise tamamen "bflıaber" olduklan). tkınci varsayım yabancı ya- tmm celbedilmezse Türkiye'nin "karan- hkta kalacagT varsayımıdır. Bunun, ya- bancı şirketler ve onlann yerli ortakla- nnca "uydumlmuş" ve "pompalan- mış" bir senaryo olduğu kimi uzman- larca ciddi olarak iddia edilmektedir. Bu iddia karşısinda tahkimli sözleşme taraflannca kamuyu tatmin edecek, he- saba kitaba dayalı sağlam bir yanıt ve- rilemediği; konunun "karanhk basa- cak" demagojisiyle geçiştirildiği gö- rülmektedir. Uçüncü varsayım ise tah- kim koşulu olmazsa, yabancı sermaye- nin gelmeyeceğidir. Bu da yanlış bir varsayımdır. Sermaye, siyasal ve toplum- sal yapısı istikrarlı ve sağlam bir ütke- ye gitmekten hiç çekinmez; ama bun- lar yoksa, sadece tahkim garantisi var diye sermayenin geleceğini bekiemek de hayal kurmaktır. Varlıklı ülkelenn bankalannda ya- tan milyarlarca dolar, kredi olarak aka- cak yer ararken asıl güvencenin nerede olduğunu göz ardı edip anayasaya bir de "tahkim yaması" vurmanın kapitü- lasyonlara davetıye çıkarmak aniamırun yanında başka bir anlamı ve yaran ol- mayacaktır. ÜTTİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle