28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 HAZİRAN 1999 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER '••?< Türkiye'nin Tapu Senedi: Lozan Prof. Dr. Metin K A L E Osmangazi Üniv. Tıp Fak. öğretim üyesi Eskişehir "Bu anlaşma, Türk ulusuna karşı, yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Ânlaşması 'yla tamamlandığı samlmış büyük bir suıkastın çöküşünü anlatan bir belgedir. Osmanlı dönemi tarihm- de benzeri görülmemiş bir siyasal za- feryapıtıdır." Atatürk T ürkıye Cumhuriyeti üç as- keri ve bir siyasi zafer üs- tüne kurulmuştur. Lozan, Osmanlı Imparatorlu- ğu'nu tasfiye eden ve ye- ni Türkiye'nin kuruluşu- nu uluslararası düzeyde belgeleyen bir anlaşmadır. Batı 'nın gözünde Türk ulu- su "Avnıpa'nın hasta adamının yete- neksiz halkı" idi. Batılılar bu hasta ada- rrun mırasını Sevr Anlaşmasryla pay- laşacak ve Osmanlılar üzerinde asırlar- dır süregelen tutkulannı doyıırmayı dü- şünmekteydiler. Bu zilleti kabul etme- yen Türk ulusu ulusal mücadele sonun- da elde ettiği askeri zaferle Batılılan ye- ni bir banş ânlaşması yapmaya mecbur bıraktı. Baülılar. özellikle Ingiliz Lord Cur- zon, 1918 yılının galibi olmakta direni- yor. Türkiye 'nin kazandığı büyük zafe- rin meyvelerini toplamasına izın ver- mek istemiyordu.Osmanlı devletinden kopardıklan ayncalıklardan bir türlü vazgeçmedikleri gibi, 600 yıllık bir im- paratorluğun bütün hesabını da bizden soruyorlardı. Itilaf devletleri banş konferansına Is- tanbul hükümetinin de çağnlmasını şart koşmalanna karşın, Atatürk konferans- ta Türkiye devletini yalnız ve ancak TBMM hükümetinin temsil edeceğini kesin bir dille ifade etti. Bir ülke iki ayn egemenlik tarafindan temsil edilemeyeceği ve egemenlik bö- lünemeyeceğine göre, saltanat ve hila- fetın aynlması gerektiğini ileri süren Atatürk, saltanat devam ettiği sürece de onun hükümetinin bu ikiliği önleyeme- yeceğinı, saltanatın kaldmlmasının ar- tık kaçınılmaz olduğunu, kendine özgü biçemiyle (üslubuyla) belirtti. Bu görü- şün benimsenmesiyle saltanat sona eri- yor, Tevfık Paşa hükümeti istıfa ediyor ve Vahdettin de tngilizlere sığınarak HMS Malatya Zırhlısı ile tstanbul'dan aynlıyordu. Lozan sadece birbanş anlaşmasına de- ğil. büyük bir siyasal hesaplaşmaya da sahne oldu. Her ne kadar Türkler, Yu- nanlılara karşı zafer elde etmiş iselerde I. Dünya Savaşı'nın mağlubu olma du- rumlannı değiştirememişlerdi. Yapıla- cak banş sadece Yunanlılarla olmayıp, bütün Itilafdevletleriyleolacaktı. Yunan ordusunun 1922 yazının sonlannda Ana- dolu'daaldığı agırmağlubiyet Sevr An- laşması'nın tabutuna çakılan son çivi oldu. 20 Kasım 1922'de başlayan güç- lükleri, mihnetleri ve tuzaklan bulunan bu konferansa Itilaf devletleri "Şarklj- leriKonfentnsı'' adını vermişlerdi. Kon- feransa Türkiye'den başka tngiltere. Fransa, Italya, Yunanistan, Yugoslavya, Japonya ve Bogazlar meselesinde eski SSCB, Romanya ve Bulgaristan katıl- dı. ABD sadece gözlemci bulunduruyor- du. Bu konferansta Ismet Paşa'nın karşı- sında dünya siyasetının o zamanki dev- lerinden olan, daha önce Hindistan'da Kral naipliği de yapan ve o sırada Ingi- lizlerin en büyük Doğu uzmanı olarak bilinen Dışişleri Bakanı Lond Curzon, Fransız Barrere, ttalyan Garroni ve Yu- nanistan'ı temsilen Venizelos bulunuyor- lardı. Lozan'da artık yüz yılhk (asırhk) so- runlar görüşülecekti. Onun için orada müzakere yeteneği yüksek, moral gücü derin, sabırlı ve dayanıklı, soğukkanlı ve zeki, teşebbüs gücü yüksek, aynı za- manda Atatürk'ün de tam güvenine sa- hip bir başdelegeye gereksinim olacağı açıktı. Bu nitelikleri Ismet Paşa daha önce Mudanya göriişmeleri sırasında kişiliğinde topladığını göstermişti. Işte bu nıteliklennden dolayıdır ki Atatürk, tsmet Paşa'yı istifa eden Yusuf Kemal Bey'in yerine dışişleri bakanı yaparak, başdelegeliğe atadı. Lozan'da Türkiye, Ismet Paşa'nın şahsında kendilerini dün- yanın efendisi sayan devletlere karşı bir ricaa olarak degil, fakat muzafferbirdev- let olarak bulunmaktaydı. Lord Curzon ise Türklere, yeni Osmanlı Imparator- lugu temsilcisi gibi davranmak istedi. Kü- çültücü banş koşullan ileri sürdü. Hat- ta "AvTupa'nın hasta adamı"nın yargı- lanmakta olduğunu söyleyecek kadar ileri gitti. Ismet Paşa'ya şöyledıyordu: "Aylar- dır müzakere ediyoruz, arzu ettikleri- mizin hiçbirini atamıyoruz, vermiyor- sunuz. Vlemnun değiliz sizden. Ama ne reddederseniz cebimize aüp sakhyoruz. LTkeniz haraptır. Yann geleceksiniz ve bunlan tamir etmek için > ardım isteye- ceksiniz. tşte o zaman, bu cebime koy- duklarundan her birini birer birer çıka- np size vereceğün." Ismet Paşa bu bas- kı ve şantaja boyun eğmeyerek şu yanı- tı veriyordu: "Çok emekle bu neticeye varmışızdır. Şartlanmız miDetimize gö- re hakbdır. Bunlan behemahal alaca- ğE." Bu koşullar altında adil ve şerefli olmayan bir anlaşmayı Ismet Paşa do- ğaldırki imzalayamazdı. Bupsikoloji ile oteline dönerken, "Ne olduPaşam?" di- ye soran basın mensuplanna, kendine öz- gü ciddıyetiyle, u Ne olacak. Hiç. Esaret altma ginneyi kabul etmedik, o kadar" diyordu. Konferans bu şekilde kesildikten son- ra 23 Nisan 1923 'te yeniden açılır. ts- met Paşa'nın karşısında bu kez Ingiliz Sir Horace Rumbold ve Fransız Pelle var- dır. Sir Rumbold bağımsız ve özgür ye- nı bir devletin temsilcisinin karşısında bulunduğunu geç de olsa benımsemek zorunda kalır. "Biz İsmet Paşa'nın sa- vaşta nasıl bir kumandan olduğunu bi- Hyorduk. Banşta da büyük bir şahsiyet oİduğunatanıkoluyoruz" diyerek, Tür- kiye'nin hakkını teslim etti. Lozan, ülkesı ve milletiyle bölünmez, laik ve tam bağımsız bir Türkiye yarat- mıştır ve Türkiye'de Müslüman azınlık bulunmadığmı onaylamıştır. Lozan, sa- dece başanlı bir ulusal kurtuluş savaşın- dan sonra, bu mücadeleyı yine başanlı bir biçimde bıtıren uzun ömürlü ulusla- rarası anlaşma değil, aynı zamanda dün- ya tanhının bin yıllık akışını değıştiren. Batı'nın üstünlüğüne karşı en başanlı Müslüman tepkisini oluşturan, ılk kez Ortadoğu'da bir ulus-devletin Avrupa sistemine girmesini sağlayan, taraflar arasında dünya tarihinde az rastlanan bir denge ve uyum kuran ve Rönesans'ın gerçek sırnnı yakalayan bir anlaşmadır. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Tarihten Bir Ders Rum Patriği Gregorius Rus Çarı'na gönderdi- ği mektupta bakın neler demiş: "Türkleri maddeten tamamen ezmek ve yık- mak mümkün değildir, çünkü Türkler çok sabırlı ve mukavemetli insanlardır. Gayet mağrurdurlar ve izzeti nefis sahibidirier... Türkler zekidirter ve kendilenni müspet yolda sevk ve idare edecek re- islere sahip olduklan müddetçe, çalışkandırlar. Gayet kanaatkârdırtar." Bu sözler, Türk düşmanı din adamının... Ikinci Mahmut tarafindan patrikhanenin, bugün bileka- palı tutulan kapısına asılan Rum Patriği, Rus Ça- rı'na ışte böyle öğütler veriyor. Türkleri ezmek yık- mak mümkün değil, ama bunun başka yollan var: "Bunun en kısa yolu milli ve manevi terkipleri- ne uymayan harici fikır ve hareketlere onlan alış- tırmaktır. Türkler dış yardımı reddederier. Haysi- yet hisleri buna manidir. Türkleri dış yardıma alış- tırmalıdır. Maneviyatlan sarsıldığı gün Türklen, kendiliklerinden şeklen çok kudretli kalabalık ve zahiren hâkim kuvvetler önünde zafere götüren asıl varlıklan sarsılacak ve maddi vasıtalann üs- tünlüğü ile yıkmak mümkün olabilecektir. Bu se- beple Osmanlı devletini tasfiye için, mücerret harp meydanlanndaki zaferler kâfi değildir ve hat- ta sadece bu yolda yürümek Türklerin haysıyet ve vakannı tahrik edeceğinden hakikatleri araş- tırmalanna sebep olabilir. Yapılacak şey, Türkle- re birşeyler hissettirmeden bünyelerindeki bu tahribi tamamlamaktır." Hasan Pulur, on yıl önce biryazısında bu ilgınç mektubu yayımlamış... O da, bu metni Cemal Kutay'ın "Sohbetler" kitabından almış... "Olaylar ve Insanlar 5" (Bilgi Yayını) kitabını karıştırırken, Patrik Gregorius'un bugün için çok anlamlı mek- tubuna rastladım. Ben de okurlarıma bu belgeyi sunayım, dedim. En önemli nokta şu: "Türkleri dış yardıma alış- tırmalı..." Yanı borca sokmalı, o borç alınan para- laria har vurup harman savurmalannı sağlamalı; daha zengin, daha güzel yaşam sünmeleri için ya- vaş yavaş kişiliklerinden uzaklaştırmalı!.. Madem- ki savaşla Türkleri ezmek, yok etmek olası değil, işte onlan ustalıklı biçim- de yozlaştırmanın yolla- rı!.. Ikinci Mahmut, Yunan isyanını kışkırtan bu Türk düşmanı patriği asmış... O gün bugün bu kapı açılmıyor... Demek, anlayış, tutum hâlâ sürüp git- mekte... Mütareke günlerinde patriklik gerçek yü- zünü göstermişti. Gregorius'un Çar'a verdıği öğüt yüzyıllardır başanyla uygulanmış, savaşlarla sırtı yere getirilemeyen Türk ulusu, borç batağına dü- şürülerek yabancıların önünde zor durumlara ıtil- mişti... Geçen gün, Osmanlı borçlannı düzenleyen, da- ha doğrusu Türk halkının gelirine el koyan ulusla- rarası bir örgütten, Düyun'u Umumiye'den söz ettim. Abdülmecit, Abdülaziz, Abdülhamit dö- nemlerinde başlayan yabancı devletlerden borç alarak saraylar, köşkler yapmak, zengin yaşam- larsürmekalışkanlığı, savaşta yenilmeyen bir ulu- su dış yardımlarla borçlandırarak etkisiz duruma düşürmüştür. Şu günlerde TBMM komisyonlarında "Tahkim" konusu görüşülüyor... Kısa sürede Genel Kurul'dan da geçecek... Bu tahkim olayı yabancılaria Türk- ler arasındaki anlaşmazlıklarda hakemleri yetkili kıl- maktadır. Türk adaleti, Türk Danıştay'ı bir yana iti- liyor! Insanın aklına, Osmanlının 'Hasta Adam' dönemindeki yabancılara ait mahkemeler, posta işletmeleri geliyor! Bir kez daha 'Hasta Adam' du- rumuna mı düşürülüyoruz? Borç al, ödeme, yıne borç al ödemek için halkını en ağır sıkıntılara sok, para gelecek diye o Türk düşmanı patriğin söyle- diği 'izzeti nefis, vakar, haysiyet" gibi duygulara boş ver! Yüzyıl önce nasıl da en çıkar yolu bulmuş pa- paz efendi: "Türkleri dış yardıma alıştırmalı." MALATYA ASLİYE 3. HUKUK MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo: 1997'316Esas 1998'817Karar Davacı Güneş Sıgorta A.Ş. vekili tarafindan davalı Bektaş Gündüz aleyhine açılan tazmınat davasının ya- pılan yargılaması sonunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, verilen karar davacı vekili tarafindan temyiz edılmiş, Yargıtay 11. Hukuk Dairesı Başkanlı- ğı 'nca 26.4.1999 tarih, 1999/1422-3182 sayılı ilamı ile karar düzeltilerek ONANMIŞTIR. Davalının adresi meçhul olduğundan Yargıtay ilamı- nın duyuru yolu ile teblığine karar verilmıştir. Duyuru tanhınden ıtıbaren Yargıtay ılamımn 15 gün sonra teb- lığ edilmiş sayılacağı ilan olunur. Basın: 34819 Banş Harekâtı'nın 25. Yılında... AYD1NOLGUN B anş Harekâtı'nın 25. yılında K.ıb- ns la ilgili son gelişmeler pek iç açı- cı görünmüyor. Özellikle Rumyö- netıminin ve Yunanıstan'uı etkisin- dekı AB ülkelerinin KKTC'ye kar- şı uyguladıklan ekonomik ambar- go ve AB ülkelerinin KKTC'yi resmen tanıma- makta dırenmeleri, sorunun çözürrüenmesini zo- ra sokan etkenlerin başında geliyor. Aslında Türkiye'nin, Banş Harekâh ile Ada'da dinginligi (sükûneti) sağladığı, kan dökülmesini önlediği, Türk ve Rum toplumlannın kavgasız dövüşsüz yaşamalannı sağladığı da bir gerçektir. Ancak ne olursa olsun, Rum ve Yunanlılar ile yandaşlan AB ülkelerinin KKTC'yi yıkma, sars- ma politikalanndan vazgeçtiklerinı belirten hiç- birgelişme yoktur. Rumlar hâlâ her vesile ile Kıb- ns Türklerinin Ada'da ikinci sınıf vatandaşlarol- duklannı vurgulamaya devam etmektedirler. Bu durumda Türkiye'nin de Kıbns'ta iki ayn kesimli, iki ayn toplumdan kurulu iki bağımsız devlet ilkesinden kesinlikle vazgeçemeyeceği de apaçık ortadadır. Türkiye uluslararası politika arenasmda KKTC'nin resmen tanınması için çaba harcar- ken, Rumlar ve Yunanlılar da aksine çabalar ıçin- de bulunmakta ve bu çelişkilı durum Kıbns so- rununu büsbütün içınden çıkılmaz duruma sü- riiklemektedir. Türkiye tanınma konusunda, başta Türk ülke- leri olmak üzere tarafsızlar bloku ve Pakistan üze- rindeki baskılannı gıderek yoğunlaştınrken Yu- nan lobisi de AB ve özellikle Almanya, ttalya, Bel- çika, Hollanda ve kuzey ülkeleri üzerinde baskı ve faaliyetlerinı arttırmakta, Türkiye'ye karşı bir şercephesi oluşturmaya çalıjmaktadır. Bu cephe, özellikle terörist AbduUah Ocalan'ın yakalanışı ve idama mahkûm oluşundan itibaren hiç bir sak- lıya gizliye gerek görmeden Türkiye aleyhinde- ki faaliyetlerini yürütmekte ve dolayısıyla Kıbns konusunda da sert ve uzlaşmaz bir tutum sergile- mektedir. AB'nin ekonomikve siyasal alanlarda rakibi olan ABD ıse genelde Türkiye'yı destekler bir politi- ka sergilemekte ise de ülkede gelecek yıl yapıla- cak olan başkanlık seçimlen nedenıyle zaman za- man politikada zıkzaklar çızıldiğı de bir gerçek- tir. Bu gelişmeler karşısında yapılacak ış, KKTC'de özellikle ekonomik durumu düzeltmek, enflasyo- nu önlemek ve Kıbns Türk toplumunu her alan- da kendi kendine yetecek bir duruma getirmek- tır. Türkiye'nin desteği ile içeride sağlam siyasal, ekonomik ve sosyal temellere oturmuş bir ,, KKTC'nin -ki temellerin çoğu şimdiden sağlan- mıştır- baskı ve oyunlara daha kolaylıkla karşı koyacağı bir gerçektir. Türkiye'nin Kıbns Türklerini dış baskılara kar- şı korumak ve ülkede birlik ve beraberlıği daha da pekiştırmek için alması gereken ıvedi önlem- leri özetle şöyle sıralayabılinz: 1. 1997 ve 1998 tanhlı deklarasyonla ımza al- tına alınan 'çifte vatandaşhk\egünîrük muafiyet- leri' konulannın bir an önce gerçekleştınlmesi. 2. Narenciye üretiminın bahçelerde çürümesi- nin önlenmesi ve gerektığinde bu üretimin Tür- kiye'ce 'sübvanse' edümesı. 3. Kıbns'a su taşıyacak olan deniz altı boru hattının bir an önce gerçekleştirilmesi. Bu du- rumda sağlanacak yeterlı miktardakı suyun Me- sarya Ovasf nda yılda iki ürün alınmasını sağla- yacağı. bu durumun da genelde Kıbns Türk böl- gelerinin ekonomik kurtuluşu olacağı unutulma- malıdır. 4. Dış ülkelere yönelen kaliteli beyin göçünün Ada'da kalmasını sağlayacak önlemlerin ve iş ola- naklannın sağlanması. Türkiye'deki Kıbns Türk- lerine iş bulma alanlannda uygulanan bürokratik önlemlerin ivedilikle yumuşatıhp yeniden düzen- lenmesi. Son olarak vurgulayacağımız, KKTC'de nisan ayında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinin Kıbns'm geleceği üzerindeki yaşamsal etkisidır. Türkiye, Kıbns Türklerinin bırlik ve beraberlik sim- gesi olan Sayın Rauf Denktaş'ı desteklediğiru, son derece açık ve kesin bir dille daha şimdiden açıklamalıdır. YATAŞ OAMŞMA MEflKEZLERJ VE BAĞU OUtN LLB): ADANA (0-322) 322 68 68 (HATAV) • ADAPAZA» (0-264) 278 10 79 • AFYON (0-272) 215 42 52 • AĞH (0472) 215 28 65 •AKSARAY (0-382) 2125954-2132606- 2129562 -AMASYA(0-358) 212 2233 ANKARA (0-312)351 8800 (5 hal) (ÇANKIRI ISPARTA,KAHRAMANMARAŞ,K1RIKKALE. KIRŞEKIR yOZGAT) • ANTAKYA (0-326) 216 15 94 • AMTALYA (0-242) 243 02 03 (BURDUR • BAUKES1R 10-266) 245 93 14 • 242 31 31 • ÇORUM (0-36*) 213 86 27 • DCNEU (0-258) 261 39 15 • DİYARBAKffi (0-412) 251 85 85 (2 hat) (BATMAN MARDİN, SİİRT ŞIRNAKı • ELAZJĞ (0-424) 218 34 72 - 237 88 91 (B1NGÖU BTalS, MUŞ, TUNCELI, VAN) • ERZİNCAN (0-M6) 224 26 43 (ARDAHAN, IĞDIR KAHS) • ESWŞEWR (0-222) 221 09 99 (BILECIK KUTAHYAl • GAZIANTEP (0-342) 220 70 31 - 220 20 11 (KIÜS, ŞANUUHFA) • GWESUN(O454)21274 19(3haPBX)(ORDU) • JSTANBUL (0-216) 309 54 10 (PBX) (BARTIN BOLL BURSA ÇANAKKALE EDIRNE KARABÜK KlflKWREU KOCABJ, TEKIPIDAĞ, YALOVA ZONGULDAK) • IZMM (0-232) 252 33 33 (AYON. IMNİSA. MUĞLA UŞAK) • KARAMAN (0-338) 213 50 71 (2 hat) • KASTAMONU (0-366) 214 19 31 • KAYSCRİ (0-352) 245 04 00 (20 hat) (KBRIS) • KONYA (0-332) 251 04 14 • 251 35 95 (2 hat) • MALATYA (0422) 322 76 66 - 325 46 61-68 (ADIYAMAN) - MERStl (0-324) 327 39 60 (5 hat) • NEVŞBHR (0-384) 213 75 05 • HtĞÛE (0-388) 213 44 26 • RİZE (O-464)223665O(3hal)(ARTVİN)-SAMSUN(O^e2)2666729aOMT)-SWAS(0-346)2250605-22S7475-SlMOP(O-368)2611544 j evin ne eksıft v a r d ' PENCERE •t-Eski ve Gerçek BırOyku... f 16'ncı Yüzyılda yaşayan Bursalı Hacı Abdür- raifin serüvenı gemi azıya alanlara ibret olsun di- ye anlatılan bir gerçek mizah öyküsüdür. Hacı, Bursa'dan ipekli yükler, Şiraz'a götürür satardı, o zamanın Şiraz'ı da dillere destandı. Şehirde 'Anabacı' adında bir kadın vardı ki pek ünlüydü, eğlenmek ısteyen hovardalann ayaklan altma ipek halılar serer, güzel kızlar sunardı. Hacı Abdürraif, Bursa ipeklilerini Şirazlı zengin-" lere satıp ceplerini altınla doldurduktan sonra bir gün Anabacı'ya rastladı. Ne olduysa ondan sonra oldu. Anabacı dedi ki: - Bak yiğidim!.. Hasır dokuyan da dokuyucudur; ama, onu ipek tezgâhının başına oturtmazlar. Abdürraif: - Ne demek istiyorsun?.. - Benim gecelerimin şiirini güzeJlerim yazartar; dizelerimin uyaklannı sen kızlanmın dilinden din- le!.. •.-•-?*>-• Abdürraif o güne dek harama uçkur çözmemiş dini bütün bir kişiydi.... Şeytanauydu... Anabacı, Abdürraif'in bumuna halkayı taktı, evi- ne götürdü, Banu-yı Cihan ile tanıştırdı. Banu-yı Cihan bir ıçim su, bir âfet-i cihandı. Ömrünce sofuluğun meşrepsizliğinde boğazın- dan bir yudum haram şerbetî geçmemiş Abdür- raif kızı görünce çarpıldı, aklı başından gideyaz- dı, uzay mekiğindeki astronota döndü, yüreği çak- şınnın cebindeki altmlar gibi şıkır şıkır etmeye, şa- rap testilerini lıkır lıkır içmeye başladı... Gün ve saat hesabını şaşırdı. • Ancak cebindeki altmlar güneş altındaki kar gi- bı eriyince Abdürraifin aklı başına geldi: Mal almak için Bursa'ya gitmek gerekti... Hacı ne yapsın?.. Banu-yı Cihan'dan nasıl aynlsın?.. Gidip de gelmemek var, gelip de görmemek var; aşkını Şiraz'da bırakıp yollara nasıl düşsün?.. Sonunda bir yordam düşündü Hacı, azı dişini çektirip sevdiğinin eline verdi: - Bu, dedi, sana aşkımın kanıtı... Banu'yı Cihan: '•*' .'*'* - Ne yapayım bunu?.. - ' - Sakla sevdiceğim, yine geleceğim... Şaşkın Hacı yola revan oldu, Bursa'ya vannca nesi var, nesi yok satıp, aldığı ipeklileri develere yükledi, kervanıyla Şiraz yoluna düştü. • Şiraz'da Banu-yı Cihan'ı buldu. ~ : t v Ama o ne?.. Yosma, Abdürraif'i tanımıyor.. Bir türlü anımsayamıyor Hacı'yı.. Adını bile unutmuş.. Hacı dellenip: - An gönlümün sultanı, dedi, sana anı diye ver- diğim azı dişimi de mi yitirdin?.. Banu-yı Cihan birden uyandı, şalvannm cebtn- den bir avuç azı dişi çıkanp Hacı'ya gösterdi: ; .u! - Hangisiydi?.. • 16'ncı Yüzyılda geçen bu öykü ünlüdür; 'Hikâ- ye-i Dendaniye' diye anılır; ama, o günlerden bu- günlere değışrniş bırşey yok! Gemi azıya alanla- rın sayısında eksılme değil, artış oiduğu da gün gibi aşikâr... ÜNÎVERSİTE ADAYLARI! HayatiniZ pamuk ipliğine değil, sağlıklı tercihlere bağlı Bilgi için; ÇACDAS DERSHANE http//www.cagdasegi tim.com Tel: (0 212) 660 51 52 İLAN T.C. GÖLBAŞI/ANKARA ŞULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1998/254 Esas Davacılar Saim Varlık ve arkadaşlan vekili Av. Kemal Madak tarafindan davalı Seyit Kamıl Özyö- rûk hakkmda Gölbaşı Gaziosmanpaşa Mahalle- si'nde kâin 445 ada. 2 no'lu parsel üzerinde davalı lehine bulunan 6.100.- TL. tutanndaki ipoteğin fek- ki dava edilmekle, davahnm adresi tüm araştırmala- ra rağmen mahkememizce tespit edilememiştir. Mahkememızce davalı Seyit Kamil Özyörük'e dava dilekçesi ve duruşma gününûn ilanen tebliğine karar verilmiş olmakla, duruşma günü olan 13.09.1999 günü saat 9.35'de duruşmaya gelmesi veya kendisini bir vekille temsil ettirmesi, gelmedi- ği takdirde yokluğunda duruşmaya devam edilerek karar verileceği 7201 sayılı yasanın 28-29. madde- leri gereğince ilanen teblığ olunur. Basın: 35247 Rumelihisar Sanyer arası üniversite öğrencisi kızımıza bayan yanında pansiyoner odası aranmaktadır. Tel.: 0.232 362 97 27 0.232464 7422 TAŞ PLAK "MEYHME" geçmişten günümüze Cuma+Cumartesi fasıl Istiklal Cad. Acara Sk. Beyoğlu-lstanbul Tel.0f02122511139
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle