Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20 TEMMUZ 1999 SALI
14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr
PORTAL DtKMEN GÜRÜN
'Sansür' üstüne çeşhleıneler• Merkeziyetçi yapı ve
politikalar değişmediği
sürece, sadece sansürü
uygulayan merciler
değişecektir. Sanat, ancak
özgür ve evrensel bir çizgisi
olduğu ve değişik
bakışlardan etkilenmediği
sürece kendi dinamiği
içinde gelişecektir.
Sanata, sanatçıya müdahale etmeye ba-
yıhyonız. Hele söz konusu tiyatro ise san-
sûr çarkı çeşitli biçimlerde hemen dönme-
ye başlıyor. Bu alanda medya kuruluşla-
nndan yerel yönetimlere, milletvekilleri-
ne, bürokratlara dek uzanan bir zincir olu-
şuveriyor. NamıkKemal'in "Vatan Yahırt
Sffistre"sinden bu yana pek değişen bir şey
yok. O günlerde "piyesler zaptiye nezare-
tinde muayeneden geçecek" denmiş, son-
ra tıyatrolan denetleme görevi Matbuat
Umum Müdürlüğü'ne verilmiş. 1950'ler-
de "sansür kalkrj" müjdesi verilmiş, ama
1%0'larda yenı anayasanın getırdığı öz-
gürlük ortammda tiyatrolann pıtrak gibi
açmasıyla bırlikte sözde kalkan sansür
çarkı kaçınılmaz olarak hız kazanmış.
1962 'de Haldun Taner "Sansür Lzerine"
başlıklı yazısında çok önemli bir nokta-
yadeğinir: "Herdevirde,sansürulusalçı-
kar adına- hareket etöğini savunmuştur.
Ama buna hiçbirzaman kendi de inanma-
mıştır. Aslında geleneğin, statükonun bek-
çiliğini sırf emrinde bulunduğu efendile-
rinin adına yapar. Ö\teoimasa her yeni ida-
re ile sansür ölcüterinin değişmemesi ge-
rekirdL.'' Taner ustanın dediklerinın üze-
rinden 37 yıl geçmiş ve bir arpa boyu yol
alınmamış.
Çok kısa bir süre önce yaşanmış olan
11. Uluslararası Istanbul Tiyatro Festiva-
li ("Faust Sürüm 3.0") ve Tiyatro Stüd-
yosu ("Bağla Şu tşT) olaylanna kısaca ba-
kacakolursak, bu esef verici olaylan ya-
ratan kuruluş ve kişilerin ahlak bekçiliği
adına sansürü destekleyen bir zihniyetin
uzantılan olduğunu görürüz. "Faust Sü-
rüm 3.0"ı pornografik bir ucuzluğa dö-
nüştürme yolunda harcanan çabalarda
dikkat çeken husus, bu oyunun Atatürk
Küllür Merkezi 'nde oynanıyor olmasınm
Tiyatro Stüdyosu'nun 'Bağla Şu lsi' ve Tiyatro FestivalTnde sahneienen 'Faust Sürûm 3.0'da yaşanan olaylar sansürü destekleyen bir zihniyetin uzanülan.
vurgulanmasıdır. Daha da vahimi AKM
Müdürlüğü'nün adı geçen oyunu önceden
izleyerek denetleyip denetlemediğinin
sorgulanmasıdır. Aynı şey "Bağla Şu tşp
için de söz konusudur. Tarsus Belediye
Başkam'nın imzasmı taşıyan basın bül-
teni sansürü desteklemektedir. "Başkan
Kocamaz, yetkilileri göreveçağırarak top-
luma mesaj vermedeetkin bir yeri olan ti-
yatrotarm külrür merkezmdeoynanmadan
önce,en aandan senaryotannmgözden ge-
çirilmesinin faydalı oiacağuuL." Tarsus
Kültür Merkezi'nde oynanacak her met-
ni (Kocamaz'ın tanımıyla senaryoyu) bir
kurul okuyarak sansürleyecek. Olabilir
mi böyle bir şey? Hangi devirde yasıyo-
ruz?
Sansürcü zihniyetin bir başka örnegi
Kültür Bakanlığı bütçe görüsmeleri sıra-
smda yaşandı. Işte bu görüşmelerden özet
alıntılar: "...Osmanlı oyunu diye, eşcinsel-
lerin anlatıkhgı Pera Palas'ı Devlet Tryat-
roian'nda oynatmaksuretiyle gündeme ge-
tirilmek istendiği haberini ahyoruz. Bu
çok korkunç ve acıkiı bir durumdur. Bu-
nun nnıtkka önüne gecümesini talep edi-
yoruz_ Sayın genel müdürümüzün, An-
kara Sanat Tryatrosu'nda, yakını olduğu
söylenen Eşber Yağmurdereli'nın hayatı-
ru oynamasını biz şıddetle kınıyoruz... Bu
konuda duyarlılık talep ediyoruz... Dev-
let Tiyatroİan, bugün öyle sanıyorum ki
birtakım ideolojik oyunlar sergıliyor. Bu-
nun toplumumuzun tamamını kaplaya-
cak şekilde, kültürel oyunlar sergileme-
sini talep ediyoruz (Mehmet Altan Kara-
paşaoğlu)"
"_ Mesela, Günes Çocuklan gibi, bil-
mem ne gibi Amerikan veya Ingiliz eser-
lerL. OGüneş Çocuklan tamamen Ame-
rikan küKürünü Hgilendiren ikiemekünin
hayao_ Tîyatroda konularuı seçüninde-
bu dikkatin faydas olabiir (Oya Akgönenç
Muğısuddm)"
Bakanhğın yeni nygıılaması
Kurullar, denetimler. dar bakış açıla-
n... Sanatçılar, "Türldyeözgüriüklerela-
yıknr" başlıklı bildirilerinde sanatsal ıfa-
de yollanna ve yaratıcı zengınliğe hoşgö-
rüsüzlükle direnilrnemesi gereğini tekrar
tekrar vurguluyorlar. Sanatın özgürlüğüy-
le örtüşmeyen davranışlar, öneriler, uygu-
lamalar elbette geleceğe olan inançlan
karartmıyor, ama bu anlamda artık buJut-
lara hiç yer olmamalı.
Bu noktada Kültür Bakanlığı 'nın yeni
bir uygulamasına ya da bu husustaki gi-
rişimlerine kısaca değinmek gereğini du-
yuyorum. Çünkü Devlet Tiyatrolan'nın ve-
ya Devlet Opera ve Balesi'nin ulusal ve-
ya uluslararası feso'vallerden çağn alan ya-
pıtlannın, bu yapıtlar "mutat yülık prog-
ramlar dışında" olsa da Kültür Bakanlı-
ğı bünyesınde oluşturulacak bir kurul ta-
rafindan denetlenmemesi gerektiğine ina-
ruyorum. Ne var ki Kültür Bakanlığı Müs-
teşar Yardımcılığı tarafından "bakanhkma-
kamuuT sunulan ve "olur" alan 2.6.1999
tarihli yazı böyle bir mekamzmanın ge-
reklıliğıni savunuyor ve özetle diyor ki:
"Bakaıdığunıza bağh DevletOpera ve Ba-
lesi Genel Müdürlüğü ve Devlet Tıyatro-
lan Genel Müdürlüğü'nün mutat yılhk
programlan dısuıda çeşitti kurum ve ku-
ruhışlardanyada ulusal ve uluslararasj fes-
tival yönetimlerinden vald talepler üzeri-
ne tume yapma. temsil verme ya da festi-
vale katılma amacıyla bakanhğımızca ya-
pdan göre> lendirmelerin çok >önlü bir
değeriendirmeje tabi hıtulduktan sonra ka-
tılımın uygun olup olmadığı hakkında,
makam onayına sunulmasının uygun ola-
cağıdüşünütmektedhf Bu değerlendirme-
lerin bir laırul tarafından yapılmasının
öngörüldüğü yazı şöyle devam ediyor:
"Makamlanncada uygun görüklüğü tak-
dirde söz konusu değeıiendirme kurulu-
nun, bakanhğımız ilgili müsteşar yardım-
cısı başkanuğında, ilgili kurum (Devlet
Operave Baksi ya da Devlet Tıyatrosu) Ge-
nel Müdürü, Dısişleri Bakanhğı Kültür
Isleri >~a da Yurtdışı Tanıtma Genel Mü-
dürü'nden oluşmasını ve gerekli görülen
hallerde ITI Türkiye Merkezi Başka-
m'ndan ya da kurul başkanınca uygun
görülecek uzmanlardanda görüş alınma-
suu oluriannıza_"
Bu hususta Devlet Opera ve Balesı Ge-
nel Müdürü ya da Devlet Tiyatrolan Ge-
nel Müdürü ne düşünüyor bilemem, ama
bir değerlendirme lcurulu, bir sansür ku-
rulundan başka bir şey değildir. Bir öne-
riye sanatsal anlamda olurnlu ya da olum-
suz yarut vermek o kurumun basındaki ki-
şinin ve birlikte çahştığı sorumluluklan
paylaştığı sanatçı meslektaşlannın yü-
kümlülüğü altında olmak durumundadır.
Aslında sistemin temelinden sorgulan-
ması gerekmektedir. Merkeziyetçi yapı
ve politikalar değişmediği sürece, sade-
ce sansürü uygulayan mercileT değişe-
cektir. Sanat, ancak özgür ve evrensel bir
çizgisi olduğu ve değişik bakışlardan et-
kilenmediği sürece kendi dinamiği için-
de gelişecektir.
Annie Lennox ile Dave Steward 10 yıl sonra Teace' adlı albümle yeniden bir araya geliyor
Eıırythmics sahneye geri dönüyor
GÜRHAN UÇKAN
STOCKHOLM - Eurythmics hay-
ranlarına müjde! Annie Lennox ve
Dave Steward 10 yıl sonra yeniden
bir araya geldi. Londra'nın Crouch
End semtindeki stüdyolannda hanl
hanl "Peace" adlı yeni albümlerini
hazırlamaktalar. Albümden bir "süıg-
le" ağustos ayında satışa çıkanlacak.
Albümün kendisi de ekimde piyasa-
ya sürülecek. Aynı zamanda Euryth-
mics Avrupa turnesini baslatacak.
Annie Lennox ile Dave Steward,
19701i yıllarda 4 yıl süren bir aşk ya-
şamışlardı. Daha sonra bera-
berliklerini stüdyo ve sahne
hayatında sürdürdüler. An-
nie, Israilli film yönetmeni
Uri Fruchtmann'la evli. Lo-
la ve Tali adlı iki çocuklan
var. Dave ise Bananarama
grubundaki şarkıcı Siobhan
Fahey'le evliliğini sona erdir-
di. Halen Anouchka adlı bir
kadınla birlikte.
Annie Lennox. Euryth-
mics'in yeniden doğuşunu Is-
veç gazetesi Dagens Nyhe-
ter'e şöyle anlattı:
- Farklı koşullar bir araya gelerek
bizi yeniden buluşturdu. Ortak dostu-
muz Ruth Picardie'in aniden kanser-
den ölmesinden sonra açılan yardım
kampanyasına katılmamız istendi, biz
de geri çevirmedik. Derken bir ödül
aldık. 0nun galasında sahnede şarkı
söyledik. Bir de baktık, kısa sürede or-
taya dört şarkı çıktı.
Yeni albümdeki parçalardan biri-
nin adı "Seventeen Again".
- Otobiyograf ik bir şarkı, diyor An-
nie. Bu parçada "Sweet Dreams"den
tonlar kûllanarak Eurythmics'i amm-
satıyoruz. Ben 17 yaşındayken Aber-
deen'de bir yatılı kız okuluna gidi-
yordum. Saçım uzundu ve flüt çalıyor-
dum. Geceleri dans etmeyi çok sevi-
yordum. Sonra Kraliyet Müzik Aka-
demisi'ne alındım. O yıllar çok ma-
sumdum.
- Ben hiç masum değildim, diye
araya giriyor Dave. Sunderland'deki
okul danışmamna giderek "Ben pop
artisti olacağrnı" demek verimli sonuç
getirmemişti. Beni derhal bir fabrika-
nın personel bürosuna gönderdi. Da-
ha 17 yaşındayken evden defalarca
kaçmış, çeşitli uyuşturucu maddele-
ri denemeye başlamıştım.
Ikisi de kırsal kesimden bıkmıştı.
Birbirleriyle tanışmadan önce Lond-
ra'ya taşınmışlardı. Annie'nin gar-
sonluk yaptığı restorana bir gün Da-
ve gelmişti. Geliş o geliş. Çıktığmda
• 'Faridı koşulîar bir araya gelerek bizi
yeniden buluşturdu. Ortak dostumuz
Ruth Picardie'in aniden kanserden
ölmesinden sonra açılan yardım
kampanyasına katılmamız istendi, biz de
geri çevirmedik. Derken bir ödül aldık.
0nun galasında sahnede şarkı söyledik.
Bir de baktık, kısa sürede ortaya
dört şarkı çıktı.'
artık bir çift olmuşlardı.
The Tourist adlı grubu kurdular.
DustySpringrıeld'ın "IOnly WantTo
Be WWı You" adlı parçasıyla listele-
re girdiler. Ardından Eurythmics'i
oluşturdular. Artık liste başı parçalar
peşpeşe geliyordu: "Sweet Dreams",
"There Must Be An AngeJ", "Thorn
InMySide"vs.
Dave anlatıyor:
- Biz aslında müzik dünyasmda şar-
kılanmızla hep vardık. 16-17 yaşm-
daki gençler sokaklarda şarkılanmı-
zı söylüyorlar. Yeni nesillere ulaşmak
çok güzel bir şey. Biz şu anda yalnız-
ca kendi tarihimizi geliştirmekteyiz.
Müzikal bakımdan "HereComes The
Raln Again"den başlayan çizgi, yeni
albümümüzdeki "I Saved The W9rid
Today"e kadar uzanıyor. Yani ortada
yeni ya da değişik bir Eurythmics yok.
Eskilerden derlenmiş bir albüm hazır-
lamıyoruz. llle de kulağa modern gel-
sin diye de uğraşmıyoruz. lkimizin
de kulüplerde basanh olma derdi yok.
Ama birer insan olarak çok geliştik.
Dave ile Annie, şarkılan, sahnede
biri gitarlı iki kişinin icra etmesi için
yazıyorlar. Çoğunlukla beste Dave'in,
sözler Annie'nin:
- Herkes en iyi bildiği ışi yapıyor,
diye'ekliyor Dave.
- Yalınlık temel olan öğe, diyor An-
nie.
"Peace Is Just A Worid" ve "I Sa-
ve The World Today" parçalan Koso-
va trajedisi ve NATO müda-
halesi öncesı yazılmış. Dave
anlatıyor:
- Annie, neyin haklı, neyin
haksız olduğuyla çok ilgileni-
yor. Çok klealist ve inançlı. 01-
dukça çekingen biri. Konu-
munun bilincine sahip ve onu
korumaya özen gösteriyor, hiç
ıstısmar etmiyor.
Annie de David'i anlatiyor
- Sınırsız enerjiye sahip çok
özgün bir insan. Müthiş yara-
tıcı. Her şeyleuğraşıyor: Mü-
zik, fılm, teknolojik yenilikler. Ya-
nındakileri güldürmeyi biliyor. Son
derece güvenilir ve cömert. Oldukça
da komplike. Dave, înternet aracıh-
ğıyla Kosovalı mültecilerin birbirle-
rini bulmalanna yardımcı olunabile-
ceğini düşünüyor.
Annie ile Dave birbirlerini 30 yıl-
dır tanıyorlar. Aşklan bitince aralan-
mn bozuldugu söylenmişri. Şimdi ise
son derece yakın arkadaşlar. Arka-
daşlık aşktan uzun ömürlü oluyor di-
yorlar. Son söz Annie'nin:
- Dave benim bir parçam. Eskisin-
den daha fazla eşitiz artık. Onunla
birlikte çalışmaktan çok hoşlanıyo-
rum. Çok iyimser, benim kötümser-
liğimi yenmeme yardımcı oluyor. Hiç
kuşkusuz, başanlı olfliam tamamıyla
kendi vereceğim uğraşa bağh, ama
Dave bu uğraşı kolaylaştınyor. Eurytbmics, ekimde pi>asaya sürülecek albümünün ardmdan Avrupa turnesine çıkacak.
İstunbulbienalindeTürk sanatçılarKültür Servisi - 6. Uluslararası
Istanbul Bienali, eylül ayında farklı
coğrafya ve kültürlerden gelen
sanatçılan Istanbullularla
bulusturacak. Bienalde bu yıl 10
Türk sanatçı yer alacak. Bienal,
çağdaş Türk sananndaki
dönüşümleri ve yeni eğilimleri
'Tutku ve Dalga' başlığıyla
yansıtmayı amaçlıyor. Bienalde
yapıtlan sergilenecek Türk
sanatçılar şöyle: HalukAkakçe,
Sami Baydar, Aydan Murtezaoğlu.
Füsun Onur. Ebru Ozseçen,
Neriman Polat. Sefa Sağlam. Güneş
Savaş, Murat Şahinler ve Omer
Uluç.
Türk katılımcılann çoğunu yeni •
kuşak sanatçılar oluşturuyor, ancak
aralannda Füsun Onur ve Ömer
Uluç gibi deneyimli ustalar da var.
Aydan Murtezaoğlu, Füsun Onur,
Ebru Özseçen, Sefa Sağlam ve
Haluk Akakçe Türkiye'de yetişip,
sanat çahşmalannı yurtdışında
sürdüren sanatçılar. Bu yıl
küratörlüğünü Paolo
Colombo'nun üstlendiği bienale
Aydan Murtezaoğlu,
Füsun Onur, Ebru Özseçen ve Sefa
Sağlam yerleştirmeleriyle, Neriman
Polat, Güneş Savaş video
çalışmalanyla, Haluk Akakçe, Sami
Baydar ve Murat Şahinler
resimleriyle, Ömer Uluç ise duvar
resmiyle kahhyor.
YAZIODASI
SELİM ÎLERİ
Romanlarımızı Seviyorum!
Istanbul'dan yazan Sn. Nerime Başar, Reşat Nu-
ri'den veAkşam Güneşi'nöen söz açıyor
"(...) Sizin de romanlannızın birkaçı bana pek ka-
nşık geliyor. Kısacası günümüz Türk yazaıianndan,
bilhassa günümüzün romancılanndan yeterince bes-
lenemiyorum. Yıllar önce okuduğum Akşam Güne-
şi'nin hatırası nerede?! Reşat Nuri Güntekin'in bü-
tün eserierini bir solukta okurdum. O nasıl akıcı bir
Türkçeydi! Akşam Güneşi'ni kaç defa okuduğumu
artık hatıriayamıyorum. Zaten arada bir Akşam Gü-
neşi'nin, Dudaktan Kalbe'n/n, bir Yaprak Dökü-
mü'nün, Acımak'/n nostaljisine kapılarak bu eserie-
ri tekrar okurum. Artık niçin böyle romanlaryazılmı-
yor Selim Bey? Cumhuriyet'tekiyazılannızı severek
okuyorum. Hassas bir insansınız. Fakat romanlan-
nızdaki anlatım beni çoğu kez zoriuyor. (...)"
Evet, böyle yazmış Sn. Başar. Akşam Güneşi'ni dü-
şündüm. Bir adada geçer Akşam Güneşi; galiba M.
Adası'ydı. Ya da (M...) Adası. Bu (M...) Adası, impa-
ratorluk dönemindeki Midilli olabilir mi?
Akşam Güneşi'ni srtmalı saatler içinde, bir buçuk
günde, kendimden geçerek okumuştum. Nazmi ve
Jülide. Nazmi'nin ileri yaştaki aşkı beni o zamanlar
niye öylesine etkilemiş? On dört, on beş yaş, yeni-
yetmelik. Ömrün son aşklanndan o kadar uzak...
Yine kalbim trtreyerek okuyordum. Nazmi'nin bir
yaşam boyu süren yalnızlığı vardı. Kansının -Adı ney-
di bu genç kadının?- akrabası Jülide, M.'ye geliyor
ve Nazmi, Fransız Konsolosluğu'ndaki 14 Temmuz
balosunda çok genç Jülide'yle bir vals 'yapıyordu'.
Türk kadınının erkek içine çıkamadığı dönemde, bu
vals, konsolosluğun üst katında, aşağıdaki salonu,
dans edenleri kuşbakışı gören, kafeslerle çevrili bir
galeride yapılıyordu galiba.
Niye Akşam Güneşi gibi romanlar yazamadım? Yaz-
mak ister miydim?
Isterdim, yalan söylemeyeyim.
Ama olmadı. Her dönemin bir yazış tarzı var, bel-
ki o yüzden.
Sonra, Reşat Nuri çapında akıcı, Nerime Hanım'ın
da vurguladığı gibi, öyle alıp götüren kaç romancı bu-
labilirsiniz? Benimkiler tutuktur, ürkek ürkek gelişir-
ler, gelişmeye çalışıriar. Türkçelerinde ince bir çapak
gezinsin istemişimdir. Başardım başaramadım, o
aynkonu.
Üstelik etkisi altında kalmışımdır Akşam Güne-
şi'nin, Reşat Nuri'nin. BirKadın Düşmanı, EskiHas-
talık, Kavak Yelleri, elbette Çalıkuşu... Sn. Başar'ın
andığı romanlardan başka, işte şu Reşat Nuri roman-
lan da unutamadığım yapıtlar. Gökyüzü de, Kızılcık
Dallan da.
Bir Reşat Nuri'miz yok bugün. Hep söylediğim gi-
bi, bir Orhan Kemal'imiz de yok. Refik Halid yok.
Kemal Tahir yok. Isteyen istediği kadar küçümse-
sin, Kerime Nadir'imiz yok. Romanımızın geniş yel-
pazesinin kapanmaya koyulduğunu saptayabiliyo-
rum.
Yeniden okumak istediğimiz romanlar: Bakın, bu
da başlı başına araştırma alanıdır.
Çağdaş Türk edebiyatından birçok romanı yeni-
den okudum. öncülerin yaprtlanndan Aşk-ı Mem-
nu, Eylûl, Kiraiık Konak, Hep O Şarkı, Handan, Kalb
Ağnsı ilk aklıma gelenler.
Melih Cevdet imzalı Aylaklar, Oktay Akbal'dan
Suçumuz İnsan Olmak daha yakın dönemin roman-
lan. Attilâ llhan'ın romanlannı mutlaka ikinci kez
okumalar... Oktay R'rfat'ın Bir Kadının Penceresin-
den'i... Gelişigüzel sıralıyorum.
Tanpınar'ın romanları, Abdülhak Şinasi'nin "hi-
kâye" dediği üç romanı daima başucumdadır. Pe-
yami Safa, Kemal Blbaşar'dan Denizin Çağnsı, Su-
at Derviş'ten Çılgın Gibi. Yusuf Atılgan, Leylâ Er-
bil. Bu yazarlan, bu yapıtlan yeniden-yeniden oku-
dum. Şu an dilimin ucuna gelmeyen daha niceleri.
Beni sarsan Kürk Mantolu Madonna... Hakkı yen-
miş Üç Istanbul. Nahid Sım. Bende roman coşku-
lan uyandıran Peride Celal.. Gelecek yüzyılda ki-
şileri yaşayacak Hüseyin Rahmi... Iç burkan Ferrt
Edgü...
Ben romanlanmızı çok seviyorum.
Aslında her okurun üç beş romancısı vardır. Faz-
lasını ummayalım.
Sn. Başar, Reşat Nuri'yi seviyor. Bir başkası, Tan-
pınar'ı. Bana gelince, benim çok romancım var, hem
edebiyatımızdan, hem dünya edebiyatından. Hep-
sini seviyorum!
Takvimde tz Bırakan:
"Kır çiçeklerini bir araya topluyorum..." Lawren-
ce Durrell, Justine, (Ülker İnce çevirisi), Can Ya-
yınlan, 1984.
Stantey Kuörtek'in son filmi
I Kültür Servisi- Mart ayında ölen ünlü film
yönetmeni Stanley Kubrick'in son filmi 'Eyes Wide
Shut'(Gözleri Sımsıkı Kapalı), Amerika'da gösterime
girdiği ilk hafta sonunda gişe rekoru kırdı.
Başrollerini Tom Cruise ile Nicole Kidman'ın
paylaşuklan erotik gerilim niteliğindeki fılmin hafta
sonu 22.8 milyon dolarlık gelir elde ettiği bildirildi.
Eyes Wide Shut, hafta sonunda Amerika'da en çok
izlenen film oldu.
Oyımcu Donal McCaım öMii
• Kültür Senisi- trlandalı oyunculardan Donal
McCann 56 yaşında yaşama veda etti. Uzun bir
süredir hasta olan McCann çok sayıda tiyatro oyunu,
tv ve sinema filminde rol alıruşo. Son olarak
Sebastian Barry'nin 'The Steward of Christendom'
adh oyunuyla Dublin, New York ve Londra'da
sahneye çıkmıstı. McCann, John Huston'ın James
Joyce'tan sinemaya uyarladığı 'The Dead' ve 'Out of
Africa' firmlerinde rol almışti. Dublin'deki Gate
Tiyatrosu'nun sanat yönetmeni Michael Colgan,
McCann'ı büyük bir yetenek ve ülkede yetişen en iyi
sahne oyuncusu olarak nitelendiriyor.
Banş, Makedonya'da oynanacak
• Kültür SenisJ- Istanbul Büyükşehir Belediyesi
Şehir Tiyatrolan, 1998-99 tiyatro sezonunda
Fransa'ya yaptığı turneden sonra ikinci turnesini
Makedonya'nın Ohrid kentinde düzenlenecek olan
Yaz Festivali'nde gerçekleştiriyor. Şehir Tiyatrolan,
Aristophanes'in 'Banş" adlı oyununu 22-29 temmuz
tarihleri arasında Ohrid'de sahneleyecek. Çevirisini
Azra Erhat ve yönetmenliğini Kemal Kocatürk'ün
yaptığı oyunda başlıca rolleri Engin Alkan, Arif
Akkaya, Murat Bavli paylaşıyor. Oyun, 2500 yıllık
süreçte banş ülküsünün hiç bitmeyeceğini anlatıyor.
Şehir Tiyatrolan geçen yılki Ohrid Yaz Festivali'ne
ise 'Bir Ata Kırallığım' oyunuyla katılarak en iyi
oyun ve en iyi kadın oyuncu 'Şebnem Köstem
Kocatürk' ödüllerini almışti.