18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 HAZİRAN 1999 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER T ürkiye Cumhuriyeti Devle- ti, Genelkurmay Başkanlı- ğf na bağlı olan "Jandarma Genel Komutamıgı'',22 Ha- ziran 1930'da. 1706 sayılı yasa ile kurulmuştur. ŞâfcriiKa>a(l 882-1959); 1927-1937 yıllanarasında, tam on yıl Türkiye Cum- huriyeti Devleti Içışleri Bakanlıgı yapmış- tır. Cumhurbaşkanı Atatürk ve Başbakan tsmet Inönü,Türkiye Cumhuriyetrnın çok duyarı yıllannda, Içışlerı Bakanlığı 'nı ŞükrüKayaŞa "emanet"etmışlerdir. Şük- rü Ka>a. Galatasaray Lısesı'nden. Istanbul ve Pans-Sorbon hukuk fakültelerinden dıploma almıştır. ŞükrüKaya, 1913-1918 yıllan arası Ittıhat ve Terakkı Parüsi'nde önemlı görevlerde bulunmuş, "Mondros BtraktşmasT sonucu lngılızler tarafmdan yargılanmak ûzere Malta Adası'na sürül- müş, Malta Adası'ndan kaçmış; 1923"te Cumhunyet Halk Partısı Mugla Mılletve- kılı olarak BMM'ye girmıştır. Şükrii Ka- ya, koyu bırcumhunyetçıdir. Şükrü Kaya, bilınçlı ve coşkulu bir konumda bağlı ol- duğu Ataturk'ü, Fransız devnminin bü- yük öncüsü Robespierre'e (1758-1794), kendisıni aşın Robespierre hayranı olan Fransız devnmin kuramcısı Saint-Jııst'e (1767-1794) benzetirmiş. Şükrii Kaya, Ankara Orduevi 'nde 1930- 1935 yıllan arası Jandarma Genel Komu- tanı, sonra Genelkurmay Başkanı (1944- 1946) olan, Orgeneral KâzımOrbay (1886- 1964)onunına 1935'teyapılan vedatöre- ninde bir konuşma yapmıştır. Bu konuş- manın kimi bölümleri şöyledir: "Jandarma. ordunun bir bölümüdür. Jandarma, ordunun ödevlerinden birini üstlenmiştir. Jandarmanın ödevi banşta 1 Jandarma Hakkında Bir 'Nutuk' MetinERKSAN ordunun sa\aşa hazuianmasına olantk sağlamakur Eğer bir ülkedejandarma gü- cü DU ödevini yapanuyorsa o zaman ordu- yu banşta içişlerine kanştırmak, dolayı- sıyla ordunun savaş hazuîtğını aksatmak gibi sakıncalar ohışabiiir. Bu nedenleordu- nun savaşa haar otanası içinjandarma ku- ruluşunun güçlü olmas \e ödevini yapma- sı gerekir.'' "Jandarmamızın kökleri or- dumuzun kökieri gibi'Türk tanhı'niniçin- dedir. Türk-Osmanlı Devleti döneminin jandarma gücü olan 'zaptıye kuruluşu'na Uişkin asılsızsö>lencelerveöğretiler,Türk- Osmanlı Devieti düşmanı yabancı güçlerta- rafindan uvdurulmuşvalanlardır.Birdev- letvokedilmek istenikiiği zaman.önceo dev- letin jandarması >ok edilmek istenir. Bu- gün bir devletin bağunsızhk göstergesi tuğ ve tuğra değil. o devletin jandarma kuru- luşudur. Jandarması yok edikn Türk-Os- manlı Devkti'nden binJerce kilometre ka- re toprak çahnmıştır. Tarihimize baknğı- mız zaman. jandarmanın benim boyumu aşan yüksekikte kandöktüğünü >e milyon- larca şdıif verdiğini görebiliriz." "Jandarmaödevini, Çanakkaie-Geabo- lu savaşlannın başlangKindan sonuna dek ateş hattinda asker olarak savaşıp onurla .vapmjşür. Jandarmanın ordunun içinde- ki yararülıklan ve askeri harekâttald kah- ramanlıklan için anıtlar dikmek gerekir." "Jandarma 1. Dünya Savaşı'ndaueri ve geri ödevlerde çok başanh ohnuştur. Tür- IdyeCumhuriyeti Devleti kurulduktan son- ra 1925 yılında, doğu bölgemiz dışında 01- kemizin ulusal sınırlaıi içinde. 400 eşkıya çetesi vardL Buıüar Türk-Osmanlı Devle- ti döneminden arta kalmışçetelerdL 1. Dün- ya Savaşı içinde Kurtuluş Savaşı sırasında. Türkiye Cumhuriyeti Devleti döneminde yüzlerceeşkryaçetesi,jandarma güçleri ta- rafindan yok edilmeseydi: tren yollan ya- pdamaz, asker topianamaz ve ülkemizdüş- man saldınsından kurrulamazdj. Jandar- ma canı ve kanıpahasına bu eşkıya yırva- lannı yok etti. Ûlke savunması için ölen jandarma askerlerinin ve subay laruun sa- >TSU ölen evlatianmızu annekrini ve btz- leri ağlatacak >e kaiplerimizi sızlatacak büyûk bir sayrya yükseuniştir. Bizbu şehit- lerimize ağbyoruz." "Jandarmanın şu an bir tek eksiği vardır. O da jandarma kunı- lusuna alınan genç askerierdir. 20-21 yaş- lannda anneterinin kucaklanndan asker ocağma aldığunız bu cesur çocuklan, eDe- ri nasırfa eşlayalann. katillerin karşısına çıkanyoruz. Ve bu cesur çocuklan eşkıya- lara. katiUere öldürtüyoruz. Ölenlerin ka- nı için bir gün hesap vennek zorunda ka- hrsakbu cesurgençlerinanneJeri: "Bızıal- dattınız, vatan savunması için askere aldı- ğınız yavrulanmızı canilere. katillere öl- dürttünüz' diye sorarlarsa bu sözlere veri- lecekcevapyoktuc İştejandannaım aayön- leri bunlardır. Fakat bu ötümlerde yurt sa- vunması içindir. Bu çocuklann güvenügiiçin bir çare bulmahyız.'" "Ordumuzun çok de- ğerli komutanlarmdan biriolan, ülkenin as- keri barekâtlannda büyük ödevier yapan General Kazım Orbay, bu soruna bir çare bulmak için çok çahsü. Beş yıl içinde yap- üğunıztüm konuşma,tarnşma veçabşma- lanmız tömüyle bu konma iUşküı olmus- tur. Bu amaç gerçekleşmiştir. Bu başan. General Kazım Orbav 'uıdır. Bugün Gene- ral Kazım Orbav 'ın saçlannı biraz bevaz- laşmış görüyorsanız. bu bevazlaşma bu yo- ğun çâlı^malardan ötürüdiir.1 * "Şu nedcn- le övünçlüvüm: Jandarma subaylannın astsubav laruun bilgilerive vetenekleriyük- sek bir düzeve ulaşmıştır. Bu subaylar ve astsubaylar, ödev vegörev yetenekleri vük- sekjandarmaerteriyetiştinnişierdirf " Va- pdan ve gebştirilen program. 1940 yıunda tümüyle gerçekleşecektir. Bu dunım sonu- cu. cesur erkrimiz daha >etenekll ödev le- rini daha büyük bir bügiyle yapacak dii- /eye gelecekledir. Bu programın uyguia- ması kolay olmayacakür. Fakat bu konu- da bir tedirginliğimiz yoktur. Çünkü bu program ulusumıızca kabul edilmişrir. Bu şu demekrir Jandarmamız ulusça sevil- miş ve arok oiumsuz bir propaganda ola- nağı kalmamıştır. Eskiden korü bir dunım karşısmda anam' dhe bağvanlar, şimdi 'jandarma' diye bağırmaktadıriar. Hasta- faman jandarmaya koşuyor. Kötü kişflerden kaçaniarjandarmavBsığımyor. Vangına,se- le jandarma yetişiyor. Jandarma ülkenin ve yurttaşlann önünde duran bir koruma kalkanıdır. Jandarmanın tuttuğu ve yü- cetttiği bu koruma kalkanı, sürekli pekişe- cek ve yükselecektir.'' Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Içişleri Bakanı Şükrii Kaya'nın 64 yıl önce "jan- darma'* hakkında söyledığı sözler burada bıtmektedır. Çanakkale-Gelıbolu savaşla- nnda 4 seyyarjandarma taburu görev yap- mış ve savaşmıştır. Bu jandarma taburla- nnın adlan ve Çanakkale-Gelıbolu savaş- lannda bulunduklan ve savaştıklan bölge- ler şunlardır. "Geübohı Se>yar Jandarma Taburu". Gelibolu Yanmadası 'nm tam orta yennde olan "Taynjrköy"de bulunmaktadır GSJT Anburnu-Anafarta bolgelennı denetle- mektedır. Bu tabur, 25 Nısan 1915 sabahı saat05.05'te. Gelibolu Yanmadası'ndaki askeri güçlerin komutanhğı olan ve karar- gâhı Gelibolu'da bulunan 3. Kolordu Ka- rargâhrna, Anburnu ve Seddülbahır sahil- lerinde düşman çıkarmasının başladıgını telefonla bildımıısrir Bu telefon, Çanak- kale-Gelibolu savaşlannda çıkarmanın baş- ladığını komutanlığa bıldıren ılk telefon- dur Bu tabur, Gelibolu Yanmadasf nda, An- bumu-Anaftrta bölgesınde ateş hattinda sa- vaşmıştır. "Bursa Seyvar Jandarma Ta- buru". Seddülbahır-Kırte bölgesınde bu- lunmaktadır Bu tabur, Gelibolu Yanma- dası 'nda Seddülbahir-Kırte bölgesinde ateş hattinda savaşmıştır "Çanakkale Seyyar Jandarma Tabu- ru". Bu tabur Anadolu yakasında Kumka- le-Beşige bölgesinde bıüunmaktadır. Bu ta- bur Anadolu yakasında Kumkale- Beşige bölgesınde ateş hattinda savaşmıştır. u Istanbni-Beyoğ}a Seyyar Jandarma Taburu". Bu tabur Anadolu yakasında Kumkale-Beşige bölgesınde bulunmak- tadır. Bu tabur. Kumkale-Beşıge bölgesın- de ateş hattinda savaşmıştır. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL f Gerçek Tarihsel Yanılgı'! 'Tarihsel yanılgı"! Bilmem anımsadınız mı? Çok zaman geçti üze- rinden, tam 25 yıl!.. Dönüp dolaştık, aynı noktaya mı geldik? Yıl 1974'tü... CHP seçimde en çok mılletvekili- ne sahip parti olmuştu. Bülent Ecevit'in başan- sı sayılıyordu bu sonuç... Elbette hükümetı de kur- mak onun hakkıydı. Elli yaşındakı CHP lideri ki- minle kuracaktı kabinesini, hangi partiyle? Mec- lis'te Demirel'in Adalet Partisi ikinci partıydi. Son- ra Demokratik Parti vardı, bir de Milli Selamet... Iki genç milletvekili, CHP'li Deniz Baykal'la MSP'li Oğuzhan Asirtürk baş başa verdiler, or- tak bir hükümetın oluşumunu hazırladılar. CHP- MSP ortak hükümeti kurulunca da Baykal mali- ye, Asirtürk içışlen bakanı oldular. Başbakan Ece- vıt, yardımcısı Erbakan!.. Iki karşıt görüş, iki karşıt program, iki karşıt an- layış!.. Erbakan ve Ecevit! Oteden beri ülke yöne- timine gelip önemli görev .yerlerini elde etroek amacını taşıyan şeriatçı bir kadro ile Atatürk dev- riminin temel ilkeîerini savunan, daha doğrusu ku- ran, oluşturan, yerieştiren bir parti, nasıl olur da biriikte iş görebilirlerdi? Topluma karşı bir mazeret bulundu. Neydi o? CHP Genel Başkanı'nın birsözü: "Tanhsel yanılgıdan dönmek..." Bu söz, Atatürk partisinin o güne dek Müslümanlığa karşıt bir davranışta olduğunu söy- lemek değil miydi? Oysa gerçek hiç de öyle de- ğildi. Atatürk döneminde de, Inönü'nün cumhur- başkanlığı döneminde de din ve dindar tam bir öz- gürlük içindeydi. "Tarihsel yanılgı" denilecek bir durum yaşanmamıştı. Ta ki CHP'nin Inönü'den sonra gelen yeni başkanının, MSP ile işbirliğini benımsediği ana kadar!.. Bu satırtan yazarken Mustafa Kemal Atatürk'ün şu sözlerini anımsadım: "Politika âleminde birçok oyunlar görülür. Fa- kat mukaddes bir idealin tecellisi olan cumhuri- yete, asri harekete karşı cehil ve taassup ve her nevi husumet ayağa kalktığı zaman yer alınması gereken yer, terakkıperver cumhuriyetçi olanla- nn yanıdır. Yoksa mürtecilerin ümit ve faaliyet menbaı olan saf değil." Mesut Yılmaz istediği kadar seçmene hoş gö- rünmek için Fethullah Hoca'nın korumacılığını yapsın, bu ona uygun düşer! Yenilgiden yenilgiye sürüklediği partisine birazcık oy toplamak için ge- ncıliğe ödün üstune ödün verebilir! Ama Ecevit'e!.. Bir zamanlar hepimizin desteğiyle politika sah- nesinde öne çıkan bir kişi, bir şiır sevdahsı, bir ya- zar, birgazeteci nasıl olur da bugün Fethullah Ho- ca'nın bir tür savunucusu durumuna düşebilir? Kendisine Fethullahçı akımın ne denli büyük bir tehlike yarattığını, hangi maçın peşinde olduğu- nu anlatan generale verdiği yanıt, Ecevit'in hangi görüşte olduğunu açıkça göstermiyor mu: "Neyin irtica sayılacağı, neyin irtica sayılmaya- cağı konusunda askerierden farklı görüşte bulun- duğu..." Gazetelerde çıkan bu tür sözleri bilmem neden yalanlamaz? Yoksa yirmi beş yıl önceki "tarihsel yanılgı" anlayışında direnmekte midir? Adam gizli "Işıkevlen"nde genç beyinlerin yıkan- dığını söylüyor. Yanına gelenlere "Huruç vaktınibek- leyin" diyor. Hepsi, kendi sözlerıyje bir bir açıkla- nıyor... Hangi kaynaklardan beslendiği tam bir ka- ranlıkta... Koskoca bir imparatorluk kurabilen sı- radan bir vaizin, Demirel'lere Ecevit'lere, profesör- lere, sanatçılara. gazetecilere ödüller verebilme- si, geçiştirilecek sıradan bir olay mıdır? "Neyin irtica sayıldığı, neyin irtica sayılmadığı'n Bülent Ecevit bugüne dek hâlâ ayırt edemedi mi? Gerçek "tarihselyanılgı" işte bu!... İLAN T.C. KARS 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1999/35 Davacı Ali $en tarafindan davalı Feride Şen aleyhine açılan boşanma davasının yapılan yargılamasında mah- kememizce verilen ara karan gereğince, Davacı tarafmdan davalı aleyhine açılan ve halen de- vam etmekte olan boşanma davasmda davalınm adresi- nin tüm araştırmalara rağmen bulunamadığından ıla- nen tebligat yapılmasına karar verilmış olup, Davalı aleyhine halen mahkememizde devam etmek- te olan 1999/35 esas sayılı dava dosyasının duruşma günü olan 15 07.1999 günü saat: 9.00'a kadar duruş- maya gelmesı veya kendısinı bir vekıl ile temsil ettir- mesi, ettırmediği takdirde yoklugunda duruşma yapıla- cağı ve karar verileceği ilanen tebliğ olunur. 17.06.1999 Basın: 29671 Kadın Haklannın Neresindeyiz? SENAY E R T U G R U L Avdın Barvsu A\*ukatlwından R adın. her şeyden önce insandır. în- san haklannın bulunmadığı bir toplumda kadın haklannın varlığm- dan söz etmek olası değıldır. Ka- dın haklan da ancak demokratik, laık bir hukuk düzeninde söz ko- nusu olabılır. Kadın haklannın güvencesi laisizm- dir. LaikJık genış anlamda aklın, din kurallan dı- şında tutulmasıdır. Din, vicdanlarda kaldığı süre- ce saygındır. Osmanlı Devletı'nde laiklık geçerlı olmadığı için kadın haklanndan söz etmek olası değildir. Os- manlı Devletı'nde yurttaşlık ılışkileri, şer'i hü- kümlerle, yanı dinsel kurallarla çözümleniyordu. 1840 Islahat Fermanrndan sonra yurttaşlık ilişki- len Mecelle Yasası'ylaçözümlenmeyebaşlanmış- tır Mecelle, Yurttaşlık Yasası olmaktan çok öte, Os- manlı Devleti 'nde yaşayan yabaneı uyruklulann ti- can ilişkilerinı düzenleyen bir yasa görünümünde idı. Mecelle'nın dayanağı dındir. Dinsel kurallarda esas, değışmezlıktir. Değişmezlik dinsel kurallar için zonınJuluktur. lnsanlık yaşamı her gün ve hat- ta her an değişmektedir. Sürekli değişen yaşam koşullannda, degişmezhği baz tutan dinsel kural- lar yanıt veremez. Köklerini dmden alan yasalar uygulandıklan toplumlan gökten ındikien çaga bağlarlar ve ılerlemeyı engellerler. Zamamn değiş- mesiyle yasalann değişmesi zorunluluktur. Os- manlı Devletı'nde tslamı kurallar geçerli oldugu için kadın ikinci smıf yurttaş konumundadır. lsla- mi kurallar gereğı, erkek birden fazla kadınla ev- lenebıliyor, boşanma hakkı da yalnızca erkeklere tanuııyordu. Kadın mirasta erkeğe oranla yan oran- da pay alabılıyor, iki kadının tanıklıgı ancak bir er- keğin tamklığına eş sayılıyordu. Başlangıçta ka- dına çok değer veren Islam dıni, bu değer adma, zamanla kadını dört duvar arasına sıkıştırmış, top- lumsal yaşamdan uzaklaştırmıştır. Laikliği temel alan Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasından sonra Mustafa Kemal Atatürk, ya- salarda da laikliği gerçekleştırerek büyük hukuk devrimini yaratmıştır. Mustafa Kemal Atatürk, ka- dının yeniden saygınlığını kazanabilmesi için ive- dilikle Yurttaşlık Yasasi'nın çıkanlmasını saglamış- tır. M. Kemal Atatürk Meclıs'te yapmış oldugu konuşmada, adalet düzeyimizi tüm uygar üikele- rin adalet düzeyine ulaşürmak zorundayız diyerek DUNYANIN HEYECANI NTV'DE FORMULA1 NAKUN YAYIN JMUGESTOHE Batılı bir Yurttaşlık Yasası'nın Türkiye koşullan- na uyarlanmasını istedigını belirtmiştir. lsviçre Yurttaşlık Yasası. Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt'un başkanlığında toplanan hukukçular ve ünıversıte profesörlen tarafindan Türkçeye çev- nlmiş ve yasanm ruhuna dokunulmaksızın Türki- ye'nin toplumsal ve hukuksal özelliklerine uydu- rulmuştur. 17 Şubat 1926'da hazırianan tasan, Mec- lis'te aynen kabul edıknıştır. 1926 yılının koşulian düşünüldügünde Yurttaş- lık Yasası'nın onaylanmasıyla Türk kadını. birçok sosyal hakkına kavuşmuş oluyordu. Ömeğin, tek eşliligın kabulü, mırasta kadının erkekle aynı oran- da pay alabilmesi, boşanmada cinsiyet aynmının kalkması, kadının tek başına tanıklıgının kabulü Türk kadını için büyük devrimdir. Ancak yaşamda büyük gelişmeler ohnuştur. 1926 yılının koşulian çoktan aşılmıştır. Yurttaşlık Yasası, yeni gelişmelere yanıt veremez duruma gelmiştır. Bu nedenle Yurttaşlık Yasası 'nin degiş- tirilmesi konusu gündeme gelmiştir. Meclisçe Yurt- taşlık Yasası'nda degişikligi öngören yasa bır tür- lü siyasal istikrara kavuşamayan ülkemizde gün- deme gelememektedir. Yeni Meclis'te çözüm bek- leyen pek çok önemli sorun bulunmaktadır. Dili- yoruz ki yeni hükümet, bu çok önemli sorunlar içer- suıde bulunan Yurttaşhk Ya- sası'nda yapılması gereken degişikligi ele alır. Böylece Türk kadını hak etmış bu- lundugu saygınlıga yeniden kavuşur. Eğer yürürlükte olan Yurt- taşlık Yasası'nda gereken de- ğişüdik yapılmazsa, yanı ko- canm ailede üstünlüğü de- % am eder ise, kadının bır ış ya da sanatla uğraşmasında kocasının iznine baglılığı sü- rer ıse, velayette anlaşmaz- lık halinde kocanın oy üs- tünlüğü sürer ise, kadınlara , önelik ayrımcılık devam eder. Kadın-erkek arasındakı eşitsizlik, 20. yüzyılın ikin- ci yanstnda, tüm dünya ka- dınlannı uluslararası alanda çözümler aramaya ıtmiştir. Meksika-Nairobi ve Pekın'de \apılan kadın konferansla- rında uluslararası kararlar alınmıştır. Kopenhag'da ya- pılan toplantıda, kadınlara karşı her türlü aynmcıhğın or- tadan kaldınlmasına ılışkin bır sözleşme (CEDAVV) im- zalanmıştır. Türkiye devleti de bu sözleşmenın bazı mad- delerine çekince koyarak im- za atmışbr. Türkiye devleti bu sözleşmeyi 3232 sayılı yasa ile benimsemiş ıse de bu söz- leşme hukuk düzenımize yansmlmamıştır. Türkıye'nın ımzalamış buİunduğu bu söz- leşmenın yaşama geçirilme- si gerekmektedır CEDAW konferansına ka- tılan Türk delegasyonu, tüm dünya uluslanna, 2000 yıh- na kadar yerine getırecekle- n üç konuda söz vermiştir. Bu verilen söz doğrultusunda 2000 yılına kadar. Türkiyeîde okuryazaroranıyüzde 100'e çıkanlacak, sekız yıllık ke- sintisiz eğitım saglanacak, anne ve çocuk ölüm oranı yüzde 50 azaltılacaktır. Sayın parlamenterlerimiz, 2000 yılı dolmak üzeredir. CEDAVV sözleşmesı gereği yerine getirmeye söz verdi- ğımız konulan yerine getir- memiz, sözleşmeye koymuş bulundugumuz çekinceleri kaldırmanuz gerekmektedir. Bunun için de ivedilikle baş- ta Yurttaşlık Yasası olmak üzere Türk Ceza Yasası - tş Yasası v.s. öbür yasalarda de- gişiklikleri gerçekleştirme- mız gerekmektedır. Uygar ve verdiği sözü ye- rine getiren bir ulus olduğu- muzu, Atatürk ılke ve dev- rimlerı doğrultusunda tüm dünyaya kanıtlamak zorun- dayız. Aksi tardırde kadınla- ra yönelık aynmcılık sürer, kadın ikinci smıf vatandaş konumundan bır türlü kur- tulamaz. PENCERE Tarikatçı Cumhurbaşkanı!.. Bedrettin Oalan'ı kim tanımaz?.. Mühendis Dalan iş dünyasında çalışırken 12 Ey- lül'den sonra Özal'ın çağnsıyiapolrtikayaatıldı; Ana- vatan Partisi'nin 30 kurucu üyesinden biridir; İstan- bul'da belediye başkanlığı yaptı; daha sonra siya- setten çekilerek kendisini eğrtime verdi; şimdi çe- şitli okullann ve Yeditepe Üniversitesi'nin yöneti- minde başı çekiyor. Elimde, Dalan'ın tetevizyon konuşmalanndan der- lenen üç kitap var, okurken altını çizdiğim satırlan köşeme aktarmak istiyorum. • Turgut özal'm yakınındaydı Dalan, hatta aralann- daki dostkjk, 'ağabey-kardeş' ilişkisı gibıydi; bu ger- çek göz önüne alınınca yazdıklannın ya da söyle- diklerinin değen ve anlamı da ortaya çıkar. Dalan diyor ki: "Ben ANAP'ın kurucu üyesiyim. O güne kadar (1983) salt mühendis olarak çalışıyordum. Gerçe- ğini söylemek gerekirse o güne dek bu manada si- yaset bilmiyordum. Hizmeti bilen insandım, ama po- litikayı bilmiyordum. Ama zamanla ANAP içinde benim kafama yatmayan, Atatüritçü düşünceye yatmayan birtakm konulann ortaya çıktığını gördük- ten sonra rahmetli özal'la görüş farklılığına düştüm. O günlerde bu görüş aynlığımız sayfa sayfa gaze- telere yansıdı." Peki, Özal-Dalan görüş aynlığının içeriği hangi konuda belirginleşiyor?.. Dalan anlatıyor "Rahmetli, tarikatçı birinsandı. O konuda kendi- sinin samimi bir tarikatçı olduğuna inanıyorum ben. Bazılan vardır ki tarikatçı değildir, fakat tarikatçı gi- bi görünüp onun nemasını yer, faydasını görür; iş- ler tersine döndüğü zaman da 'ben zaten onlann karşısındaydım' diye ortaya çıkar. Rahmetli Turgut özal bu tı'p insanlardan değildi, samimi bir tarikat- çıydı. 1983'ten 1989'a kadar, hatta 1991'e kadar tari- katçılar -kapahian Refah Parüsi'nde oldugu gibi- hat- ta ondan daha güçlü birşekilde devletin içinde ol- dular. Milli Eğitim, ıçişleri, Adalet Bakanlığı, hepsin- de güçlüydüler. 1985 'te biz ilk kez İSTEK Vakfı'nın iki Hsesiniaçıyoruz. O günkü Milli Eğitim Bakarn ba- na ne dese beğenirsiniz?.. Okullardan birinde Arap- ça eğitim yapmazsanız okullannızı açmam!.." • Peki, "Islamcı sermaye" nasıl yükseldi?.. Dalan anlatıyor "Rahmetli Turgut özal'ın başbakan olup daha güvenoyu almadan ilk imzaladığı 'kanun hükmün- de kararname' 'faizsız bankacılık' sistemidir. Yani Is- lamcı bankacılık sistemi!.. Bununla biriikte yüksek enfiasyon veyüksek faizin girişiyle biriikte muazzam birdayçıkt ortaya!.. Enflasyonla biriikte faizleryük- selince laik iş kesimi yüksek faizden çok fena da- yak yedi. Islamcı kesim ise tam tersine, 'muraba- ha' veya 'riba' dediğiniz sistemle gizli faiz, yani va- deli satış yoluyla kâriannı ikiye üçe katladılar. Çoğu zaman da, 'dar-ül harp' ilan ettikleri devlete vergi vermedikleri için Türkekonomısi 1986'danitibaren dinci ekonomiye muazzam para kaydırdı. Bu, be- nim hesaplanma göre aşağı yukan 50 milyar dolar- dır." • Dalan diyor ki: "Rahmetli özal, Amerika için 'büyük patron' lâ- fını kullanırdı. Tabii ben böyle lâflardan çok eztkSik duyuyorum. Türkiye'nin patronu olamaz, Tüno- ye'ninpatronu Türkhalkının kendisidir." Dalan'ın dediklerine eklenecek bir şey var mı?.. 1983'ten 1993'e kadar önce başbakan, sonra cumhurbaşkanı olarak Türkjye'nin başında bir tari- katçı bulunursa Fethutah Güten'in palazlanması do- ğal sayılmazmı?.. ORHAN KARAVELİ'den önemli bir belgesel BİR ANKARA AİLESİNİN OYKUSU • Osmanlı'dan Kurtuluş Savaşı'na ve bugune 160 yıllık gerçek bir öyku. • Mustafa Kemal'le ılgıli bilınmeyen anılar. « Seymenier ve Seymenlik. • Mehmet Akıf 'Istıklal MarşTm nerede ve nasıl yazdı ve ilk kıme okudu? • "Ankara" adı nereden gelıyor? Ataturk"un şaşırtıcı ve bilınmeyen tezı. • "Vatan" ve "Tercuman" gazetelerı olavlarının 40 yıldır açıkJanmamış "perde arkası". (1. hamur 38 fotoğraf/ 224 sayfalık bir anı / bel^sd ı Genel Dağıtım: OZGÜR YAYIN DAĞITIM LTD. ŞTİ. Ankara Caddesı 31/2 - İstanbul Tel: (0212) 526 25 13 - 526 35 01 Faks: (0212)527 57 78 ANMA Dostumuz, kardeşımiz, meslektaşımız, Antakyalı can Vetenner Hekim Alaattin BAKJMCryı aramızdan aynlışmın 5. yıhnda özJem dolu sevgi ve saygıyla anıyoruz. (1%3-1994) ULUDAĞ ÜNTVERSİTESt VETERİNER FAKÜLTESİ 1986 VE 1987 YOJ MEZUNLARI Adnan YILMAZ AhmetMEFUT Ahmet MENKÜ Ayça-Nıyazı BOZ AyşeTOSUNKÖSE Bülent PIRLİBEVXİOGLU Dursun KARA1SLI Erhan GÜLERGÜN HasanMETlN (Izmir Milletvekili) HasanTALAŞ Hıdayet ARABACI Hıdayet PETİN Hüsniye-Yüksel GÜLDALI Hüsevuı PULAT lzzet ŞENCAN Kadir UYSAL Kemal ÖZKAYA Mücteba BlNtCf Necmottm AKBA Recîi ULAŞ Sadetün ÖZTEMEL Salih EKİCİ Selçuk SAV Omit (SEVİML1) ÖZDEMÎR Vefe SALMAN Yüksel EFE Yüksel YILMAZ YusufKAPLAN Zeynep ÖZSARAÇOGLU
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle