18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 HAZİRAN 1999 PAZAR 14 J v U l _ i l U l \ [email protected] ALLECRO EVtN İLYASOĞLU Fazd Say fle A'danFazıl Say, Istanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın Müzik Festivali kapsamında y^ann akşam, Nejat Eczacıbaşı'nı anma konserinde Çek Filarmonı'ye solist ola- cak. Dünyanın en ünlü şeflerinden VTa- dimir Valek'in yöneteceği konserde Mo- zart'ın Do Majör,21 no'lu piyano kon- çertosunu seslendırecek. 27. Festivahn ıfk gününden biletleri tükenen yann ak- şâmkı konseri Istanbullular merakla beklemekte. - Seni eğiten hocalanndan bugün hâ- lâ tasıdığın iz var mı? Mithat Fenmen ıle başladığım müzik yaşantıma, onun ölümüyle konservaru- yarda Kamuran Gündemir ile devam et- miştım. Mezun oluncaya kadar konser- vatuvaryıllanmı onunla geçirdim. Mit- hat Hoca bana gündelik yaşantımı piya- noda anlatmayı. doğaçlama yaptırmayı, dolayısıyla müziği sevdirmeyi öğret- mişti. Bugün en çok Kamuran Günde- mirden izler var. Müzikyapma sanatı- nı ve "müzis\enlik''teki o kutsal "sadık kalma" hissıni bana Kamuran Hocaaşı- lamıştır. En önemli olan da budur. Yok- sa Mozart'taki şu detay, Bach'takı bu de- ta> konulan. bir hocanın vermesı gere- kenin onda biridir. Bunlar detaydır. Önemli olan müzığe sevgiyi, çalışma- ya, üretmeye olan özlemi aşılayabil- mektır ögrenciye... - Halen herhangi bir hoca- daruşman gibi kimseyleirtibaan var mı. kendinidin- lettigin ya da dağamgmı düzenlerken fik- rini aldıgın bir müzik adamı? Hayır yok. Hayatta her zaman öğren- ciyiz. Gittığim konserlerden. dinledi- ğim CD'lerden. dostlanmdan. okuduk- lanmdan bir hoca edıniyonım kendi- me. Sürekli konser vermek aslında çok öğretici. Artık -mesela- üç-dört sene öncesine nazaran daha iyi çaldığımı dü- şünüyorum. Orkestralarla daha uyum- luyum, daha güvenliyim. Bütün bunlar da tecrübe sonucunda geldi... Eldivenle piyano çahşırdık - Ülkemizde kimi müzikçi konserva- tuvar yülannı sonradan boğuntulu so- kaklar olarak anımsar. Rimisi için de profesyonel dünya>a atılmadan önceki sıcacık bir kozadır. Senin konservatu- var geçmişin için hangisi geçerli? - Pozitif anılar kalmıştır daha çok. Demın dedığim gibi. nadirbulunan ho- ealanm olçlu. |kıgün hâlâ bütün yogun- luğuyla devârri eden dostluklanm var. Da- ha 11 -12 yaşlannda tanıştığım arkadaş- lanm. Bakm, mesela, Muhiddin (Dür- rüoğlu)Belçika "dadır. Ozgür Aydın Han- nover'dedir. Tuncay Frankfurt'tadır. Ame- rika'da. Fransa'da şurada burada sürek- li eski dostlarımı görürüm. En son Lyon'da viyolacı Elçim ve kemancı Tay- fun'la konuştuk. "Naaber lan" diye, sanki en son dün görüşmüşüz gibi... Halbuki aradan koskoca bir 12 yıl geç- miş... Konservatuvardaki dostluklarde- rin kalır, bizi sanki müzik birbirimize ya- pıştınr! Eşim Giilyar okula girdiğinde ben orta ikıdeydim. Yani biz şu anda 17 senelik arkadaşız. Gülyar'la 16 yaşım- da bir haftalığma çıkmıştik. Sonra bir gün beni Gima'nin önünde bekletti, gel- medı. Ben de çok sinirlenip "Bu iş bu- rada biter" demiştim. Aradan 10 sene geçtığinde evlendik. tlgınç değil mi? Bütün bunlann yanında, Kamuran Hoca her sabah 7.30'da okula gelirdi. Be- nımle 2-3 saat ders yapardı. Hergün! Ba- zen yanm sayfalık bir Beethoven sona- tının girişini 3 saat çahştığımızı hatırlı- yorum. Bunlar derin bağlar... Beşev- ler'deki okula 1984'te taşındığımızda üç kış boyunca okulun kaloriferleri yan- mamıştı. Kamuran Hoca kendi evinden elektrikli soba getirirdi. Dört kazak üst üste giyerdi, bazen eldivenle piyano ça- lışırdık. unutmak mümkün değil. Hâlâ bazen bunlan düşünürken boğazım dü- ğümlenir. Bu. New York Filarmoni kon- serimden sonra olmuştu. Konserden sonra sokağa çıktığımızda uzun uzun gökyüzüne baktım. Demin on beş da- kika ayakta alkışlanmıştım! On beş se- ne önce. sabahın altı buçuğunda aynı gök- yüzünün altında Kamuran Hoca'nın der- sine giderdım! Amacım tazelik katmak... - Programlannı özel bir dinleyici kit- lesine göre mi hazırtıyorsun, yoksa o s- rada gündemindeki yapıtiara göre mi? - Bir programı iyi çalmak kadar prog- ramın enteresan ve halkın seveceği tür- den olması da şarttır. Benim şu sıralar özellikle Fransa ve Amerika'da büyük bir seyırci kitlem oldugu ıçin onlann isteklerini de gerçekleştirmek zorunda- yım. Düşünün. aslında hiç klasik müzik korserlerine gitmeyen bir genç nesil be- nirn konserlerime geliyor, bunlardan ba- zılan sırf konserin sonunda yapacağım bisparçalanndaki cazı dinlemek uğru- na İ20 dakikalıkbirresitalı dinliyor. Ve bet onlann bu resitalden de alacaklan zerginliği görmek istiyorum. 3ir keresinde çok genç bir çocuk ba- na gelip. "Astaıda sizin TürkMarşı uyar- lananızı dinlemek için gelmiştim, ama Bah'ın İtalyan Konçertosu'nun daha iyi •bir eser olduğuna karar verdim. Artık biiüngun bu eseridinlev'eceğim'" demiş- ti. 3u da çok güzel benim için, asıl ama- cınbuçünkü. Klasik müziğinartık çok yaslanan "snop" söylevini değiştirmek, klısik müzik dünyasına hayat ve taze- lik katmak... - Hazırlamakta olduğun CD'ler pngramlarını etkiliyor mu? tstanbul'da üst üste aynı şeyleri çal- 1 ana biraz su biraz ekmek verin, hayatımın sonuna kadar eve kapanır Bach çalanm. Onda 'sonsuzluk' hissediyorum. Bach beni ağlatır, güldürür, bu benim hayatım için 'oksijen' değerindeki bir diyalog. madım, aynı bestecilerin ayn eserlennı çalmış olabilinm, seri halinde ne yap- mak istedığımi anlatabilmek için. ts- tanbul"da değerli bir dinleyici var. Fa- zıl'dan 2 sene içinde 3-4 ayn Mozart dinleyebilirler. Yalnız bir de şu var, çı- kan CD"lenm bağlantısında da prog- ram yaptığım oluyor. Geçen yıl Mozart CD'm çıktı, kon- serlerimde daha çok Mozart çaldım. Bu yıl Bach çıktı. konserlerimde Bach ça- İıyorum. Bu iki besteciyle kendini ka- bul ettirmek, parantez içinde "iyi mn- zfeyen" lakabını takmaktır. En zor ve en önemli iki bestecimiz Bach ve Mo- zart'tır. Zaten banabiraz su biraz ekmek verin, hayatımın sonuna kadar eve ka- panır Bach çalanm. Onda "sonsuzhık" hissediyorum. Derin bir sonsuzluk... Bach beni ağ- latır, güldürür, bu benim hayatım için "oksijen" değenndeki bir diyalog. Gü- nümüz ile 250 yıl önce yaşamış. bu adam Türkiye'de bir linç medyası var -Doğalkişuceptetefonukonusunahiç değjnmeden geçmek oianakgz. Ben med-, yaıun abartısına şiddetk karşı çıkmışnm bu knnuda. Bir miizikçinin yoğunJaşma- a, çıtanın \ükscldigi anda bir atlctin yo- ğunlaşmasn la eşit Neden insanlar o za- man soluklannı tutmasmı bili\oriar da ceplerini denetie\emi»orlar konserde! Neyse. bugün yinecep tetefonu çalsa na- albirhazırlıkicindesra? Hâlâ benim konserimde cep telefonu çalarsa bunun anlamı "protesto"dur. Unutkanlık falan değil... Böyle bir pro- testo ise gereksizdir, haksızlıktır. Ozül- mekten başka yapacak hiçbir şeyim yok bu durumda... Beni çok üzen ve yıpra- tan bir konu bu. Neredeyse cep telefo- nuna tepkim müzisyenliğimden daha çok biliniyor. Acıkh bu... Yılda 80-90 konsere koşuşturuyorum. dünya bası- mnda hakkımda 500 civan yazı çıkıyor heryıl, 15-20 televizyon programınada- , vetliyim, Amerika'nın, A\Tupa'nın bü- tün ciddi orkestra ye festivallerine da- vetliyim, büyük bir mücadele veriyo- rum kendimce, Kendim için. müzıgiın için ve ülkem için. Bütün bunlann ya- nındaküçücükbir "ceptetefonu" gergin- liğinin bu kadar büyütülmesini, bu ka- arasında süregelen bir diyalog!.. -CDyapmaya Mazartve Bachgibimü- zik tarihinin hata görürmez. bestecileri ile giriştin. Bach CD'si için aldığın en önemH eleştirüer hangileriydi? En önemli eleştinm, bu CD'yi çalar- ken kendime güvenim, Bach'a olan sev- gim ve yorumlanmdan yüzde yüz emin olmam. Çok merak edildiğini zannetmi- yorum, ama bu CD'nin hakkında şu ana kadar (dünya basınında) 60 eleştiri çık- tı. Sonuç şöyle: 54 iyi, 6 kötü eleştiri... Bu da iyi. Benim en saygı duydugum iki eleşti- ri ise Fransız müzik dergisi Repertoire ve San Francisco Examiner gazetele- rinde çıkanlar. Bu eleştirmenlerin, yo- rumu, güzellikJeri, eksik ve hatalan çok iyi anladıklannı sezinledim. Ve sadece okura değil, bana da "hakikaten" yarar sağlayabilecek eleştirilerini de hassasi- yetle sundular. Müzik eleştirisi böyle olmalı, "göklere çıkarmak" veya "ka- ralamak" kimseye fayda getirmiyor çünkü. - Programlanna modern yaprt katma konusunda yaklaşunın nedir? Avangard ve 1950 sonrası müzigini ög- rencilik yıllanmda çalmıştım. Özellik- le Ligeti ve Bernard Alois Zimmer- mann'ı çok sevmıştım. Messian'e de il- gi duydum... Bakın sorun şu. Bir kon- ser programında bir -en fazla iki- çağ- daş eser bulunabilir, daha fazlası yoru- cu olur ve dinkyicinin konsantrasyonu çorbaya döner. Bu tek hakkı da aynı za- manda bir besteci olduğum için kendi eserimle kullanmak istiyorum. Yani be- nim her konserimde 1990'lannbirese- ri oluyor. Beğenen beğenir, beğenme- yen begenmez. o ayn konu... -Önümüzdeki CD >ayınlan arasında sırasıyla neler %-ar? Gershwüı! Bu CD Teldec Records'tan kasım ayında ülkemizde de piyasaya çı- kacak. CD'nin içindekilere gelince; be- nim New York Filarmoni eşliğinde ver- dar kıncı olunmasmı hiçbir zaman an- layamadım. Bir "linç medyuT \-arTür- kiye'de. Gariptir... 'Bütün bakış açım değLştt' Butarüşmalara ve hakkımda yazılan- lara geçen yaz ciddi şekilde üzübnüştüm. Ama bir süre sonra, bunlan yazanlann benim için aslında hiç de önemi olma- yan, hiç değer vermediğim köşe yazar- lan olduğunu, bu yazarlarm derdinin "sansas>on yaratmak" olduğunu; sanat ile, müzik ıle en ufak bir üişkileri olma- dıklannı iyice anladığımda bütün bakış açım değişti. Bir toplum için önemli olan sanatçı- sıdır. Sanatçısımn ürettikleridir, bu in- sanm kişıliğindeki toprağın durulugudur. Bu toprakton ekip biçerek bir şeyler el- de edebilmesi. topluma sunabilmesi, dünya önünde kendisinin de, toplumu- nun da degerini arttırabilmesidir. Ülke- mizdeki bilinçsizlikler, değerbilmezlik- lerhaliyle sanatsal konulara da yansıyor. 21. yüzyılda bu gidışatm değişeceğini ûmit ediyorum ve bu değişimde biraz- cık rolüm olursa, bu benim için sonsuz bir mutluluk olacak. Biz Türk sanatçılannın bir şeye inan- ması lazım: Artık birtakım ilkelliklere boyun eğmeme, mücadeleverme ve ka- zanma zamarudır. lkemizdeki bilinçsizlikler, değerbilmezlikler haliyle sanatsal konulara da yansıyor. 21. yüzyılda bu gidişatın değişeceğini ümit ediyorum ve bu değişimde birazcık rolüm olursa, bu benim için sonsuz bir mutluluk olacak. Biz Türk sanatçılannın bir şeye inanması lazım: Artık birtakım ilkelliklere boyun eğmeme, mücadele verme ve kazanma zamanıdır. diğim canlı kayıttan Rhapsody in Blue ve Got Rhtym Variations (bu 14 Aralık 1998 günü Lincoln Center'deki konse- rimiz, Kurt Masur yönetiminde, alkış sesleri falan var), aynca yine New York Filarmoni Orkestrası'nın beş müzisye- ni ile kurduğum bir "Jazz-Band"ım var. Klarnet, saksofon, vibrafon, bateri, bas ve piyano... Onlarla benim yaptığım Porgy ve Bess düzenlemelerimi çaldık. Mesela "Summertime" şarkısı... Daha sonra da Gershwin'in çok az tanınan bir 15 kadar piyanoeseri var, onlann hep- sini kaydettim. Bu konuda bana Gersh- win'in yeğeni New York'ta yaşayan Le- opoki-Godovvski ve "Dünya Gershvvin Vakfi" Başkanı Judith Pizarçokyardım- cı oldular... Çocuğumla mı rakip olacağun? - Bu mücadelende başanlar dilerim! Bunca yokıduk arasında nasıl çahşacak zaman buluyorsun? Yeni yapıtiara ve özellikle bestelemeye? Bu en büyük sorun. Yılda 250 gün evi- mizde degilız. havaalanlan, uçakJar, oteller ve karanlık konser salonlan ara- sında geçiyor yaşamımız. Bazen turne- ler sırasında 15-20 gün piyano çalışa- madığım oluyor ve bu feci! Turne so- nuna rastlayan konserler ciddi teknik sorunlarla, kondisyon eksiklikleriyle geçiyor. Burada keşke kemancı veya şancı ol- saydım da enstrümanım >anımda olsay- dı. otelde çalışabilseydim, diye düşün- düğüm oluyor... - BesteJerbıe değinirsek, bundan son- ra nasıl bir yol çizmeyi düşünüyorsun? Bir opera yazmak istiyorum. 21. yüz- yıl teknikleriyle bir opera... - Eşin Güryar'in bir çeflist olması, do- layısnla senin yaraOcı müzik dünyanı payiaşması çok önemli. Çocuğunuzun da müzikçi olması için uğraşacak mısv- nız? Ne de olsa ona kopyalar vermek ve ipuçlan sunmak acısmdan elinizde ola- naklar var! Müzısyen olmasını isterim. Gülyar da ister. Yalnız anne babanın meslekten ounası, hatta "iddjah" olmalan çocuk için stres yaratabilir, bu da çok kötü... Ben en çok çocuğumun bir sanatçı, ama başka dallardan olmasını isterdim. Ne bileyim, şair, yazar, ressam, balerin vs. vs. Müzisyen olacaksa, bence ikimizin de çalmadığı biralet olmalı... Keman me- sela! Zaten New York'ta 10.bin piya- nist rakibim var, onlardan kaçmak için eve kapandığımda, bir de çocuğumla mı rakip olacağun? e-maii: [email protected] British Library, Laurence Olivier'ın arşivine sahip olmaya çalışıyor Tıyatro tarihi için bir anahtar Kültür Servisi - Dünyanın en bü- yük kütüphaneleri arasında yer alan British Library, LaurenceOlivier'ın el- yazmatan ve özel notlanndan oluşan tarihi arşivini Ingiltere'de tutabümek için para bulmaya çalışıyor. Kütüphanenin bu arşive sahip olabilmek için 1.2 mil- yon sterline ihtiyacı var. 250 kutudan oluşan arşivin satışa sû- nulmasının öncesinde uzmanlar bel- geleri inceleyerek bir katalog çıkara- caklar. Arşiv bir yandan yüzyılın en önemli edebiyatçılanndan birinin ya- şanuna, bir yandan da yirminci yüzyıl lngıliz tiyatrosuna ışık tutuyor. Aralannda Lord Olivier'ın hiç sah- nelenmemiş 'Macbeth' oyununun da yer aldığı belgelerin çoğu yayımlanmamış çahşmalardan oluşuyor. Arşivde Oli- vier'ın 'V. HenrP üzerine görüşleri, Marflyn Monroe'ya yazdığı mektup- lar ve 1940-61 yıllan arasında evli kal- dığı VTvien Leigh ile ilişkisini değer- lendirdiği notlan da bulunuyor. Tiyatro tasanmlan, kontratlar ve fo- toğraflarm yani sıra NodCoward ve Do- uglas Fairbanks Jr ile tanışmasmı an- lattığı anılan, Mkhael Redgrave'e baş- rol öneren 'Larry' imzalı mektup da ku- tularda bulunan belgeler arasında yer • British Library, Laurence Olivier'm el yazmalan ve özel notlanndan oluşan tarihi arşivi tngiltere'de tutabümek için para bulmaya çalışıyor. 21. yüzyıl tngiliz tiyatrosuna da ışık tutan arşiv, gerekli para bulünamazsa parçalar halinde açık arttırmaya çıkanlacak ve dağılacak. alıyor. 1989 yılında 82 yaşında yaşa- ma veda eden Olivier. büyük bir Sha- kespeare yorumcusu ve hem klasik hem de modem tiyatroda bir dahi ola- rak tanınıyordu. Öldüğünde 120'nin üzerinde oyunda rol abnış, 60 kadar fıl- min yönetmenliğini ve yapımcılığını üstlenmişti. Olivier, Vivien Leigh 'den boşandık- tan birkaç hafta sonra, Entertainer ad- lı oyunda tanıştığı üçüncü eşi Joan Plowright ile evlendi. Bu evlilikten bir oğlu, iki kızı oldu. British Library, 1.2 milyon sterlini bu- lamazsa arşiv parçalar halinde açık art- tırmaya çıkanlacak, dahayüksek bir fi- yata satılarak dünyaya dağılacak. Oli- ver'ın dul eşi Joan Plovvright'ın sözcü- lük ettiği Olivier ailesi ise arşivin top- lu halde Ingiltere'de kalmasından ya- na. Bu nedenle de British Library'nin para bulma çalışmalan konusundaki samimiyetlerine inandıklan takdirde kütüphaneye sınırsız zaman verebile- ceklerini belirtiyorlar. British Library'nin yöneticisi Bri- an Lang, arşivin ülke dışma çıkması- nın ulusal bir trajedi olacağını düsünü- yor: "ArşK parçalandığı anda akade- misyenler için degerini yitirir. Bu arşi- vin tiyatro tarihi için bir anahtar değe- ri taşidığını unutmamakgereldr. Bütün bu parcalann bir arada tutularak sak- lanması gerektiği konusunda hiçbir şüphem \x>kT British Library'nin Olivier'ın bel- geleri üzennde bu kadar çok durması- nın bir nedeni de kütüphanenin son dö- nemlerde tiyatro arşivi merkezi olmak için girişimlerde bulunması. Sir John Gielgud'ın da önümüzdeki günlerde George Bernard Shaw, Oscar VVllde, Kenneth Tynan ve Harold Pinter'ın belgelerinden oluşan arşivini kütüp- haneye bağışlaması bekleniyor. Rattle Berlin'e Ozawa Viyana'ya şefoluyor >. - • Slr Slmon Rattle çarşamba günü yapılan bir oylama sonucunda Berlin Filarmoni Orkestrası'nın daimi şefliğine getirildi. Rattle şu andaki şef Claudio Abbado'nun kontratının 2002 yılında dolmasının ardından göreve başlayacak. Alman basını, Rattle'ın seçilmesmi büyük bir coşkuyla karşılarken Almanya'nın en büyük orkestrası için en ideal seçimin yapıldığını vurguladüar. Orkestraya yeni bir soluk getirmesi beklenen Rattle'ın bıreysellikten çok birliktelik düşüncesini ön plana çıkarması övgü topluyor. • Sophle Marceau. Polonyalı yönetmen Andrzej Zulawski'nin yeni filminde başrolü üstieniyor. 'Sexuelle' isımli filmde bir Paris öyküsü anlatılıyor. • Joan Chen, ikıncı yönetmenlik deneyimine hazırlanıyor. Ilk kez Xiu Xiu filmiyle yönetmenliği deneyen Çinli oyuncunun yeni çalışmasında başrolleri Richard Gere ile Winona Ryder paylaşıyorlar. 'Autumn in New York' adlı filmde bir restoran sahibiyle ölüme mahkûm bir genç kız arasında yaşanan aşk anlatılıyor • Anna KOUrnikOVa kortlara vedaediyor.. Amerika'da yaşayan ünlü tenisçi, sporu bırakacağını ve sinema dünyasına girip bir film yıldızı olacağını açıkladı. • Nlcolas cage'm yapımcılığını üstlendiği 'Shadowofthe Vampire' isimli filmde başrolleri John Malkovich ve Willem Dafoe üstleniyorlar. F. W. Mumau'nun 1921'deçevirdiği Vampir Nosferatu'yla ilişkili olarak yapılan film, yan belgesel niteliği taşıyacak. Malkovich'in Murnau'yu canlandıracağı filmi Elias Merhige yönetecek. • Warner Brossnn üçüncü uzun metrajlı animasyon fihnini Tom Sito ve Piet Kroon hazırlıyor. 'Osmosis Jones' isimli film, insan vücuduna girdiğinde hastalıkh hücrelerin peşine düşüp onlan yakalayan bir insan hücresini anlatıyor. • Jane Eyre'm yazan Charlotte Bronte'nin, iki kız kardeşiyle alkolik erkek kardeşini zehirleyerek öldürdüğü iddia ediliyor. Kendileri de Charlotte gibi edebiyatla ilgilenen, 'Agnes Grey'i yazan Anne Bronte ile 'Uğultulu Tepeler'le adını duyuran Emily Bronte'un bugüne dek verem hastalığından öldükleri, erkek kardeşlerinin ise delirerek öldüğü bilinirken kriminoloji uzmanı James Tully'nin iddialan tngiliz edebiyat çevrelerini kanştırdı. • Tim Buiton yeni fılminın çekımlerini Londra yakınlannda, büyük bir gizlilik içinde sürdürüyor. 1788 New York'unu anlatan 'Sleepy Hallow' isimli filmde başrolleri Johnny Deep ve Christina Ricci paylaşıyorlar. Filmde, Christopher Walken'ın canlandırdığı başsız şövalyenin hükmünde yaşayan bir gnıp ınsanın öyküsü anlatılıyor • Wes Craven bu kez kendi romamnı sinemaya uyarlıyor. Craven bu ilk romanında bir yaşam iksiri projesi üzerine çalışan ve yaşamak için çok az zamanı kalmıs bir bilim adamının öyküsünü anlatıyor. 'The Fountain Society' isimli film, diğer Craven çalışmalan gibi yine gerilim türünde olacak. • Don ROSS yeni filminde Hollywood'un son günlerdeki en popüler çiftini bir araya getiriyor. Ben Affleck ve Gwyneth Palthrow'un ^ , başrollerini üstlenecegıc romantık komedi türündeki filmin adı 'Bounce'. • Erlc Clapton m gitarlan ve müzikle ilgili çeşitli eşyalan, Christie's Müzayede Evi'nde düzenlenen açık arttırmada rekor fıyata alıcı buldu. îngiliz rock efsanesinin, aralannda 1956 yapımı Fender Stratocaster marka gitannın da bulunduğu eşyalanna 5 milyon dolardan fazla ücret ödendi. Clapton, açık arttırmanın tüm gelirini, alkol ve uyoışturucu bağımlılannın tedavi edikiiği Crossroads adlı bir merkeze bağışlayacagını > açıkladı. • Woody Allen, 'Celebrity' adlı fihnini henüz tamamlamışken yeni projesi için hazırlıklara başladı bile. Filmin konusu ve ismiyle ilgili herhangi bir açıklama yapılmadı, ancak başrollerini Hugh Grant ile Tracey Ullman paylaşıyorlar. • selji ozawa. ViyanaOperası'nın direktöriük görevini üstlenmeye hazırlanıyor. 63 yaşındaki Japon orkestra şefi, 1 Eylül 2002 tanhinde yeni görevini devralacak. 2005 yıhna dek Boston Senfoni Orkestrası'yla da anlaşmalı olan Ozavva, bu süre içinde yılın beş ayını Viyana'da geçirecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle