18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 HAZİRAN 1999 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur(S cumhuriyet.com.tr 15 ÎDOB, 'Saraydan Kız Kaçırma' operasım orijinal diliyle Topkapı Sarayı'nda sahneliyor Nefret hoşgörüye dö •• de... GÜLERÇETtN Istanbul Devlet Opera ve Balesi, Os- manlı lmparatorluğu'nun 700 kuruluş yıldönümü nedeniyle NVoKgang Amade- us Mozart'm 'Saraydan Kız Kaçırma' operasım repertuvanna aldı. Özgün dil- de, Almanca olarak 1999-2000 sezo- nundakasımayında sahnelenmeyebaş- lanacak olan 'Saraydan Kız Kaçtrma'nın ılk üç temsilı Topkapı Sarayı'nda ger- çekleşiyor. Mozart'ın Türk kültüni ve müziğin- den etkilenerek yazdığı 'Saraydan Kız Kaçırma' operası ilk kez orijinal dilın- de, konusuna esin kaynağı olan Topka- pı Sarayı'nda sahneleniyor. Önceki yıllarda tstanbul Kültür ve Sanat Vakfi 'nın organizasyonuyla Ulus- lararası tstanbul Müzik Festıvalı kapsa- mında Topkapı Sarayı'nda sahnelenen, ünlü bestecinin en önemli yapıtlanndan biri olanbu operayı Istanbul Devlet Ope- ra ve Balesi ilk kez Topkapı Sarayı'nda sunuyor. Opera, Atatûrk Kültür Merkezi'nin açılışından bu yana opera binasında da ilk kez sahnelenecek. Mozart'ın ilk kez anadilinde yazdığı 'Saraydan Kız Kaçırma'. bestecinin ılk büyük operası olma niteliğini de taşıyor. Yapıtın Türkçesi Topkapı Sarayı'nda ışıklı üstyazı sistemi ile yansıtılıyor. Dö- nemınde Türk kültürüne yoğun ilgıden etkilenen, Türk müziği ve enstrümanla- nnı yakından tanıma fırsatını bulan Mo- zart'ın bestesinde mehtermüziğinin et- kileri de oldukça açık. Ilk kez 1782'de Viyana'da sahnelenen 'Saraydan Kız Kaçırma'mn metni Gottlkb Stepha- nie'ye ait. Operayı, Istanbul Devlet Opera ve Balesi için konuk Alman rejisör \lkha- el Heinkke sahneye koyuyor. Yapıtın or- kestra şefı ıse daha önce Istanbul 'da Ver- dTnın 'Don Cartos' ve 'Nabucco' baş- lıklı yapıtlannı sahneye koyan New Or- leans Operası Genel Müzik Direktörü Robeıt Lyall. 1950 Dresden dogumlu Alman reji- sör Michael Heinıcke, önce Dresden'de şan, ardından Berlin'de opera rejisı öğ- renımi gördü. 1974-76 yıllan arasında dünyaca ünlü rejisör Harry Kupfer'in reji asistanı olarak profesyonel olan He- inicke, 1976'dan bu yana rejisör ve ki- mizamanbaşrejisör olarak Almanya'nın pek çok operasında çalıştı. 70'i aşkın ope- ra, operet ve müzikal sahneledı. Alman- ya'nın yanı sıra ABD, Kanada. lsrail ve Salzburg Festivali'nde de eserler sahne- le'di. Rejisör Michael Heinicke, 'Saraydan Kız Kaçırma' operasına yaklaşımını ve yorumunu şöyle anlahyor "Asbndaovu- nun kendisinde \-ar olan konsept şu: On- ceden yaşanılnuş bütün düsmanhga, nef- rete rağmen Seüm Paşa, oyunun finalin- Mozart'ın ünlü yapıtını Abnan rejisör Michael Heinicke(\anda) sahneye koydu. de Belmonte'yi ve babasını bağısjaya- rak bu nefretin nasıl bağışlamaya ve hoş- görüye dönüştüğünü gösterir. Oyunda- ki bir başka bakış açısı iseçifUer arasın- daki kuşku ve kıskançuğa rağmen aşkm nasıl galip geldiğûıi göstermesidir. Böy- lelikle 'Saraydan Kız Kaçırma' operası 'Sihirli Flüt'ün yanı sıra Mozarfın en insancıl yapıtlanndan biri olma özelliği- ni taşır. Sanryorum, günümüzde seyirci için en önemli mesaj da budur." Yeni sezonda Atatürk Kültür Merke- zı Büyük Salon'da sahnelenecek olan operanın Topkapı Sarayı'na nasıl uyar- landığmı ve güçlükkrini de şöyle açık- hyor rejisör Heinicke. "Hayatunda Bk kez eşzamanh olarak bir eserin iki ayn versiyonunu hazuiadım. Bunlardan bi- ri, operanın asıl sahnesi içindl Diğeri de Topkapı SarayL Provalann büyük bir bölümünü ei- bette Atatürk KüJtür Merkezi'nin büyük sahnesinde oynanacak şekilde sürdür- düm. Ancak Topkapı Sarayı'na gekiik- ten sonra bize provalar için a>Tilnuş çok ktsımzamandinmiiçindebumekânagö- re farklı bir versryon düsündüm ve uy- guladmT." Heinicke, Mozart'ınbu operasıru Top- kapı Sarayı'nda sahnelemekten büyük mutluluk duyduğunu da vurguluyor: "Bu, bir sanatçının basına her zaman ge- lebilecek bir şey değiL Mekânı görmek, havayı hissetmek ve Mozart'ın Saray- dan Kız Kaçırma'yı sahnekrken neter düşünmüşolabDeceğini görsel olarak da somutlaştırmak büyük bir ilham kay- nağıydı benim için." tşın bütün büyü ve heyecanına karşın mekân nedeniyle birtakım sorunlar da yaşadıklannı belirtiyor yönetmen ve iz- leyicilerin anlayışma sığınıyor "Top- kapıttaohışbırduğumuzsahne,görsel oto- rak pek çok tarihiopera binasından çok daha verünlL ancak mekânın çok bü- yük tarihi değer taşunası ve yapıü açık havada sahneleyecek olmamız birtakım sorunlan da beraberinde getirdL Prova- lan haftalarca operada sürdürdük ve doğal olarak operayı sahneleyeceğüniz mekânda çok az prova yapabfldik. Bu- raya gekügîmizde isegiris-çıkışlar.ışıkta- mamen değiştL İzleyicüerin bu nedenle bize karşı bi- raz anlayışlı ounalannı istiyorum. Açık havada da rüzgâr,yakm mekânlann mü- zik gürültüsü, kuşlar. ağaçlann hışırüsı sanatçdann konsantrasyonunubozuyor. Yine de mekânın yapıta ruh katacağın- dan eminim." Saraydan Kız Kaçırma"da başlıca rol- leri GülgezAltındağ, Hüseyin Likos, Ay- han Baran, Ayşe Sezerman. Özlem Soy- dan, Kenan Dagaşan, Cahit Şaher, Efe Kışlah ve Aslı Ayan paylaşıyor. Koro şefliğını Yıkuz Künutku'nun üstlendi- ği yapıtın dekoru SelçukToDu'ya, kos- tümlen Şanda ZıpçTya, ışık düzenı ise Ahmet Defne'ye aıt. Yapıtta, Belmonte'nin sevgilisi Cos- tanze'nin hizmetçisi ve uşağıyla Akde- raz korsanlan tarafindan tutsak edilip Se- lim Paşa'ya teslim edilmesinin ardından, Belmonte'nın Selim Paşa'nın sarayına gelip sevgilisini kaçırma girişimi ve ya- kalanmalanndan sonra Selim Paşa'nın sevgılilen bağışlaması konu almıyor. ' Çok özel ve heyecan verici çahşma9 New Orleans Operası 'nın Artistik ve Genel Müzik Direktörü RobertLyai, ay- nı zamanda 17 yıl boyunca Mississip- pi Operası'nın genel müzik direktörü ve Teksas ve Tennesse Senfoni orkestrala- nrun da şefliğini yaptı. 1997 yılında Camegie Hall'da ilk kon- serini New England Senfoni Orkestra- sı'yla verdi. Avrupa "da opera ve konser dizilerine ise ilk kez Hollanda'da başladı. ABD'de özellikle çağdaş opera alanında üretti- ği produksiyonlarla ^eçkınlçstı. -Mozarf ın Saraydan KızKaçırmay 'ı bestelediği sıradaTürk müzigi ekmân- lanndanetkinlendigibUiniyor.Sizy^pt- üyorumlarken nasıl bir yoJizlediniz? - Saraydan Kız Kaçırma'nın gerek ezgilerinde gerek enstrümanlannda yo- ğun bir Türk müziği etkisi var. Ünlü bestecinin yaptığı şey aslında Viyana'da duyduğu Mehter Takunı müzığini tak- lit etmekti. Bestede Yeniçerilerle Avru- pa'ya gelen Türk marslannın etkile- ri çok açık. Mozart bu marşlan opera- sma taşımış. Be- nımüzerimedüşen tek şey ise onun yazdığı müziği yo- rumlamak. O kadarj^anlı, o kadar renkli, o ka- dar dopdolu bir besteki yeni biryo- rum katmama hiç gerek yoktu. -PekiyaprtıTop- kapıSara>igibi öz- gün bir mekânda yorumlamak moti- vasyonunuzu,yorumunuzu etkiledi mi? -Elbette. Bu operayı olaylann geçti- ği mekân olan Harem'e bu kadar yakın bir yer- de sahnelemek çoközel bir durum. Projeyi duyduğum- da ne kadar çok heye- canlandığımı aniata- mam. Mozart'ın bu operayı yazdığı sıralar- .da,Hagem 18. yüzyıl Avrupası için çok po- pülerbirmekândı. Şim- di bu enteresan konu- yu, özgün mekânında, bu muhteşem bir mü- zikle ele alacağız. Gösteriyi Osmanlı Imparatoriuğu'nun 700. yılı nedeniyle sahneleyecek olmamız da işin anlamı- nı, büyüsünü arttınyor. Bütün bunlar bir araya gelerek muh- teşem bir atmosfer karjyor. Bu da mo- tivasyonumuza, yaklaşımınnza yansıyor elbette. -Türk müzisyenlerle ûçuncü buluş^ manızın ardından goziemleriniziaktarr nusınız? - Buradaki müzisyenlerle çalışmayı çok sevıyorum. Orkestrayla ıarit>cşem bir çahşjna- düzenım var. Korove şarkıcılar da muh- teşemler. Burada Istanbul'da olmak benim için her zamanbüyük bir keyif. Yekta Kara, tantdığunen iyi opera yöneticisi. Olduk- ça ileri görüşlü bir sanatçı ve operasım geleceğe emin adımlarla taşıyor. • La Scala'da koroya alınacak tenorlar için 60 adaydan yapılan elemede ancak 3 kişi yeterli bulundu. Torino ve Floransa'da da durum aynı. Eleştirmenler bunun erkek genlerinden mi, yoksa kötü öğretmenlerden mi kaynaklandığı sorusunu gündeme getiriyor. (İtalya'nın yetiştirdiği en büyük tenorlardan Enrico Caruso.) Italyan operalanna bir tenor aranıyor... Kültür Servisi- Italya'da son dö- nemde tenor sıkıntısı yaşanıyor. ttalya'nın en büyük operalan yakın gelecekte kadrolannda tenor yer almayacağı endişesini taşıyorlar. La Stampa gazetesinde çıkan bir habere göre Milano'daki La Scala Operası'nın da aralannda bulun- duğu bu operalar arnk erkeklerin na- sıl opera söyleyeceklenni bilme- diklerinden yakınıyor. La Scala'da koroya alınacak te- norlar için 60 aday arasından yapı- lan elemede ancak 3 kişi bu görev için yeterli bulundu. Torino'da ise yine koroya alınacak 40 tenor ara- stndan kimse seçilemedi. Floransa'da Teatro Comunaleyet- kilileri yalnız ttalya'dadeğil, diğer ülkelerde de yeterli tenor bulun- madığını belirtiyorlar. Eleştirmen- ler ise bunun erkek genlerinden mi, yoksakötüöğretmenlerden mi kay- naklandığı sorusunu gündeme ge- tiriyor. Torino Regio Operası koro şefi Bruno Casoni, kadın opera sanat- çılannın yeterli olmasma rağmen er- keklerin artık operayla ilgilenme- diğinden yakınıyor. "Tenor ses,en güzel sestir. Yapılanması çok zor. yıpranması da bir o kadar kolay" diyor ve ekliyor: "lnsanlar kiKse- de söylemiyorlar ve artık geienek- sel şarkılar da yok. Birkaç ttalyan erkek, müzik okulumuza geliyor. Okula gelen Koreii \e Japon öğren- cüer diplomalannı aldıktan sonra kendi ülkelerine dönerekorada öğ- retmenlik yapıvorlar." Casoni aynı zamanda operalara başvuran birçok kişinin daha nota okumayı bihnemesinden şıkâyetçi: "Bu konuda. ders verdiğini sanan sarlatanlar da suçlu. Sesiniz bir kez yıprandıktan ve yanlış >önlendiril- dikten sonra yapacak hiçbir şey yok." Rome Teatro dell'Opera'smın koro şefı Marcd Seminara da tüm dünyada tenor sayısmın hızla azal- dığına dikkat çekiyor. Önce Kuzey Avrupa'da başlayan bu sorunun ttal- ya'ya dek ulaştığını belirtiyor: " Hem sesi i> iolan hem de nota oku- ma\ı bilen tenor bulmak çok zor." Italya'da yeüşen tenorlar 19. yüz- yıldan ıtibaren Puccini, Verdi gibi ünlübestecilerin yapıtlannda baş- rol oynuyorlardı. İtalya'nın yetiştir- diği en büyük tenorlar arasında En- rico Caruso ve 64 yaşında hâlâ büyük rollerin adamı olan Luciano Pavarotti yer ahyor. Tarihçı RodotfoCeOeUi ise konuy- la ilgili yaptığı açıklamada. kırsal alanda yasayan ınsanlann şarkı söy- lemeye daha yatkın oldugunu belir- tiyor ve bu sayınm azalmasıyla bir- likte insanlann kasetçalardan müzik dinlemeyi daha kolay bulduklanna dikkat çekiyor. 2000 yılınm 'Edebiyat Ekspresi'çeşitli ülkelerden geçecek Avrupa, kimliğini arayacak SEZER PURU Zaman zaman "Avrupa, Türkiye'yi dış- lıyor, A>Tupa Birfiği'ne üye yapmak istemi- yor" diye karamsar düşüncelere kapılınz. Medyamızda bu düşüncelen kanıtlayacak haberlerle birlikte ohımsuz yazılar yayım- lanır. Belki durum, siyaset ve diplomasi alanında böyle yorumlanabilir. Ama bu du- rumun böyle gıtmeyeceği ve Türkiye'nin Avrupa içinde her zaman yer aldığı ve hıç- bir zaman bütünüyle dışlanamayacağı yo- lunda belirtilerle de karşılaşıyoruz. Bunun en son örneği olarak 2000 yılı içinde Av- rupa'da düzenlenen en önemli kültürel et- kinlikler arasındayer alan "Edebiyat Eksp- res 2000" adh dev projeye Türkiye'nin de çağnlması olayını görebiliriz. Hiç olmaz- sa Türkiye'nin edebiyat ve kültür alanın- da yadsınmadığının bir göstergesidir bu. Projeye göre 1 Haziran 2000 tarihinde. çeşitli Avrupa ülkelerinden gelecek genç ya- zarlar ve ozanlar. Portekız'ın Lizbon ken- tinden 7 hafta sürecek bir tren yolculuğu- na çıkacaklar. Bu tren yolculuğu sırasmda Avrupa'nın bellı başlı kentlerinden geçe- cekler, Moskova'ya kadar uzanıp geri dö- necekler ve yolculuk Berlin'de sona erecek. Bu yolculuk sırasmda daha çok 1950 son- rası doğumlular arasından seçılen yazarlar ve ozanlar uğradıklan duraklarda etkinlik- lere, söyleşilere katılacaklar, kendi arala- nnda tartışacaklar, görüşlerini ve izlenım- lerini yazacaklar, bunlar sonradan topluca her ülkenin kendi diline çevrilip yayımla- nacak. Bu değişık ve alışılmadık projenin amacı ise tüm çeşitlilikleriyle, birbinnden farklı kültürleriyle bir "Avrupa Kimliği'' oluşturmak ya da Avrupa ortak kültürüne katkıda bulunmak. Türkiye'de bu projeye ortak katılımcı olarak PEN Yazarlar Derneğı seçildi. Der- nek de bu yolculuğa katılmak ûzere Sezer Duru, Aslı Erdoğan, Mahir Oztaş ve Tur- gay Fişekçi'yı gorevlendirdi. Şimdi bu ya- zarlanmız bu olağanüstü yolculukta hem kendi yapıtlannı tanıtmak, hem alışılma- dık bir deneyimi yaşamak fırsatı bulacak- lar hem de kültürümüzü ve edebiyaümızı temsil edecekler. "Edebiyat Ekspres 2000" projesinin ilk hazırlık toplantısı Paris'te yapıldı. Katı- lımcı ülkelenn koordinatörlen, gözlemci ül- kelerin temsilcileri vekimı yazarlar, Paris'te- ki "SocietedesGensdeLettres''(Edebiyat- çılar Derneğı) binasında toplandılar. Bu ilk hazırlık toplantısına Arnavutluk, Al- manya, Danimarka, Ispanya, Fmlandiya, Fransa. Gürcistan, Lüksemburg, Romanya. Belçıka, Polonya, Lıtvanya, Letonya, Es- tonya, Rusya, Beyaz Rusya, Bosna, Bul- garistan, Hırvatistan, Macaristan. îrlanda, Makedonya, Moldova. Ingiltere. Slovak- ya, lsveç, Isviçre. Çek Cumhuriyeti, Uk- rayna, Yugosla\ya, Ermenistan, Aıerbey- can ve Türkiye koordinatörlen kanldı. Top- lantıda bu gezinin gerçekleşmesi konusun- da çıkan sorunlar ile katılımcılann getirdi- ği sorunlar ve bunlann çözüm yollan tar- tışıldı. Bu arada projeye Avrupa Komisyo- nu ve Avrupa Konseyi ile UNESCO'nun, aynca 100 kadar Avrupa kunıluşunun des- tek \erdiğj açıklandı. Aynca çeşitli ülkelenn kültür bakanlık- lannın, sivil toplum örgütlerinin, özellik- le etkinlikleri düzenlemekte yardımcı ola- caklanbelirtüdi. "EdeW>atEkspres 2000"in uğrayacağı kentler ise şöyle belirlendi. Baş- Riga'da sokak şenlikleri düzenlenecek. Moskova'da Millenıum Şenlikleri'ne katı- lınacak. Minsk'te Çemobil faciası tartışı- lacak, Varşova'da "AB is Poetry" etkinliği yer ahyor. Chopin'in dogum yerine bir ge- zi düzenlenecek ve konserler verilecek. Berlin'de başka etkınlıkler yanında 1933 yı- lında Nazılerin kıtaplan yakuğı Babel ala- nında bir bildiri yayımlanacak. Daha pek çok etkinlik var. Daha şimdiden her ülke yanşa gjrmiş gibi. Paris'tekı ilk hazırlık toplanusınaFran- sız medyası geniş ilgi gösterdi. Le Nouvel Observateurdergisi "Edebiyat Ekspresi''ni "Destansı bir yokuluk" olarak nıtelendir- di ve 2000 yılı etkinlikleri içinde en din- gin ve aklı başmda prbje olarak değerlen- dirdi. Toplantıdan sonra Fransa Kültür Ba- kanı Catberine Trautmann ın yaptığı ba- Basın toplanösında projenin sorumlusu Thomas \Vohlfahrt, Fransa KüJtür Bakanı Catherine Trautmann ve Fransa'mn 2000 kutlamalan organizasyonu başkanı. langıç istasyonu Lizbon. Ondan sonra sı- rasıyla Madrid, St. Sebastian, Bordeaux, Pa- ris, Lılle. Briiksel, Achen, Dortmund, Han- nover, Marienburg, Kalinıngrad, Viuıius, Ri- ga, Talm, St. Petersburg, Moskova, Minsk. Brest, Varşova ve son durak Berlin. Avru- pa Edebiyat Ekspresi'run uğrayacağı kent- İer şimdiden gösteriler hazırlıyor. Örneğin, Madrid istasyonundaki karşı- lama törenmin koreografisinı Cartos San- tos yapacak. Aynca gerçeküstücü biroyun sahnelenecek. Burada yapılacak söyleşi- lere Latin Amerikah yazarlar da katılacak. Brüksel'de her yazann kendi dilinde vere- ceği bir not, yamalı bohça gıbı bırbırine ya- pıştınlıp Avrupa Parlamentosu'na sunula- cak. Ve bir sanat yapıtı gibi orada asılacak. sın toplantısına yaklaşık 150 gazeteci gel- di. Bayan Trautmann, projeye Fransız hü- kümetinın gösterdiği ilgiyi belirttikten son- ra *Niyesöyiemeyeyün, ben debu trende oK makisterdİm" dedi. Bakan aynca beklen- tilerini şöyle dile getirdi: "Bu edebiyat tre- ni, diyaİoglar, karşihkfa kesifkr ve degişik kültürfcre saygı yohıyla bir Avrupa kimli- ğinin temeOerini oluşturacaknr." Şimdi biz de bu ilk hazırlık toplantısın- dan sonra Türkiye"deki resmi ve özel ku- ruluşlann, ilgili bakanlıklann olaya des- tek vermesini bekliyoruz. Bu gibi ulusla- rarası etkinliklere aldırmazsak gelecek ku- şaklar arasında gene yalnız ve tek başımı- za kalınz. KUŞBAKIŞI -=* MEMET BAYDUR TMP Oyun Yazmak İstiyopum' Şu satıriar yazdıklannı büyük bir keyifle okuduğum Gündüz Vassafın 'Dünya Yuvariakmû' başlıklı ne- fis denemesinden: "Düşünceleri gözlemlehnden oluşanlaria, görüşleri inançlanndan kaynaklananlar, tarih boyunca sık sık çatışmış birbirleriyle. Ama ga- liba böyle bir ikilem, daha çok aydınlanma tarihini anlatan kitaplann konusu. Çünkü sanıyorum çoğu- muz için hâlâ bılmekle ınanmakaynı kapıya çıkıyor." Sayın Vassaf bilgi olgusu üstüne çok doğru, çok keyifli ve düşündürücü şeyler söylüyor. "Omeğin daha milattan önce üçüncüyüzyılda Iskendetiyeli Era- tostones ve camiası, dünyanın hem yuvahak oldu- ğunu hem de çevresinin ölçüsünü, hiç de gemiler- h batıya gidip doğuyu bulmalan gerekmeden, çok- tan biliyonardı. Ya biz nereden biliyoruz dünyanın yu- varlak olduğunu?" Sayın Vassaf'ın sorusu haklı, so- rulması gereken bir sorudur. Uzaktan gelen bir ge- minin önce dumanı, sonra bacası, sonunda da ge- minin kendisı gözükür diye yazan ilkokul kitaplann- dan mı öğrendik dünyanın yuvarlak olduğunu? Uzay- dan çekiten fotoğraflan 'kaaie almazsak', cümbür cemaat bir kürenin üstünde yaşadığımızı bugün kaç kişi kanıtlayabilir? Eskiden beri böyledir bu işler; çoğunluk bilmez, inanır. Onbeşinci yüzyıl Avrupası'nda gerçeği bilen- ler azınhktaydılar, bugün de böyle. Bilenler hep azın- lıktadıriar. inananlarçoğunlukta."Ama sanki eskiden, insan olupbitene daha bir vâkıftı. Kişi başına düşen milli geliryenne, kişi başına bilgi gibi bir oran tahay- yül edin. Bu oranın son beş yüzyılda hızla düştüğün- den hiç kuşkum yok. Yani bugünün insanı, geçmi- se kıyasla eldeki mevcut bilginin çok daha azını bi- liyor." Bilgisiz ve işin kötûsü meraksız bir diplomalı cahil çoğunluğun eline geçiyor dünya. Gündüz Vas- saf'ın yazdığı gibi "dünyanın dört yanında üniversi- teler seh imalat yaparcasına mezun veriyonar. Bil- mek istediklerimız parmaklanmızın ucurida. Bu gi- dişle günün binnde belkı birbirimize dünyanın yu- varlak olduğunu bile kanıtlayabilıriz." ••• Birikmiş dergileri ayıklarken Tomris Uyar'ın bir Gündökümü döküldü günüme. Sayın Uyar'ın her yazdığını, dikkatle ve iki üç satır sonra da keyifli bir gülümsemeyle okurum yıllardır. Olağanüstü bir ya- zar. Şöyle yazmış güncesine: "Bir oyun yazmak is- tiyorum. Ne de olsa kısa öykûnûn en yakın akraba- sı oyun. Ama oyun 'yazmak' bir yana, çevirmenin bile ne kadar güç olduğunu belirtmiştim daha ön- ce. Sınıf, yaş, kültür aynmlannı hiçe sayarak oyuna özgü bir dil, yazar sesinin baskın olduğu bir dili ya- ratmak ne kadar güçtüri öteyandan bu aynm/an ge- reğınden fazla vurgulamak, oyunun -doğası gere- ği- birazyapay olan dilini biryamalı bohçaya dönüş- türebilir pekâlâ." Üşenmeden saydım oturduğum yerde, son yirmi yılda yirmi sekiz (28) oyun yazmışım, bugünlerde yir- mi dokuzuncuyu yazıyorum. Tomris Uyar'a tümüy- le katılıyorum. Oyun yazmak çok zor bir iştir; şiir, hi- kâye ya da roman yazmak gibi. Yazmak zor bir iştir. Bu işi yağdan kıl çeker gibi, kolayca kotaran bir çok yazann vaıiığına rağmen zordur yazmak! Bunu en iyi bılen kişilerden biridir Tomris Uyar. Bize ne kalıyor öyleyse? Tomris Uyar*ın bir de oyun yazmasını iste- mek, her aklıbaşmida okur ve tiyatrosever olarak... Tanıdığı büyülü, güzel, unutulmazyüzleri düşünerek bir oyun yazsa ne iyi olur, tiyatro yazınımız adına ••• Yobaz milliyetçiliğin iyice kabardığı şaşkın günler yaşıyoruz. Ben Yunus'la satranç oynuyorum. Eleni Karaindrou'nun acayip müziğini dinliyorum: Son- suzluk ve Bir Gün. Sonat elimize doğmuştu, dün ev- lendi Babür, Gülay, ben güzelce usul usul yaşlarn- yoruz. Herkes bir yerelere dağıldı, hayat sürüyor. Çocuklanmıza devTediyoruz usul usul kurduğumuz bu güzelim ve korkunç dünyayı. Bir başka Yunus'un dediği gibi balı yağa katarak çatıyoruz sözlerimizi. Malımızı halka satryoruz, "yükü cevherdir, tuz değil." öte yandan iyimser olmayan ama gülümseyen bir gözle bakınca, bütün rezilliğe rağmen o kadar da ber- bat değil dünya diyesi geliyor insanın. Zamansız yi- tirdiklerimin saf yüzleri geliyor gözlerimin önüne. Can sıkıntısı iktidarda, bense "güreş güreş, Hacı Mu- hammedyıne altta" misali, her zamanki gibi muha- lefetteyim. Bu kuşbakışmda sıze Osman Şenge- zer'in mutlu bir rastlantı sonucu elime geçen "Ben- ce Dekor ve Kostüm" adlı olağanüstü kitabından söz açacaktım. Büyük ve saygıdeğer bir emeğin dökü- mü bu yaprt. Haftaya buluşmak üzere... Badi Assad, Caz FestivaH'ne kaülamıyor • Kültür Servisi - tstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nm düzenlediği 6. Uluslararası tstanbul Caz Festivali'nde 7 Temmuz akşamı Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu'nda konser verecek olan Badi Assad Menagerie, Avrupa turnesıni iptal ettiğini ve bu nedenle Türkiye'ye de gelemeyeceğini açıkladı. Açıkhava Tiyatrosu'nda 7 Temmuz'da saat 21 .OO'de Daniela ' • Mercury'le Brezılya Dans Gecesi yer alacak. Badi - • Assad'm kayınvalidesi, gitaristı Jeff Young'ın annesinin vefatı üzerıne turnenin iptal edıldıgi açıklandı. Grubun menajeri Johnnie Mann, aylardır tstanbul'a gehnek için hazırlık yapüklannı ve festivale katılamayacaklan için büyük üzüntü duyduklannı bildirdi. BUGUN • BORUSAN KÜLTÜR VTİ SANAT MERKEZİ'nde saat 10.00'da Uğur Değinnencioğlu'nun 'Ses ve Devinim Atölyesi' yer ahyor. Saat 12.30'da ise Verdi'nin 'Un Ballo in Maschera' operası videodan gösterilecek. (292 06 55) • BEKSAVUı saat 15.00'de Carlos Saura'nın yönettiği 'Taksi' adlı fılm, saat 18.00'de trşat Kılınç'ın 'Türküler Deyişler' başlıklı konseri izlenebilir. (349 91 55) • NÂZBVf KÜLTÜREVt'nde saat 14.30'da Bilgi Oniversitesi Müzik Grubu'nun dinletisi, saat 17.00'de Mira Nair'in yönettiği 'Missıssippi Masala' adlı fılm yer ahyor. (414 51 50) 27. ULUSLARARASI İSTANBUL MÜZİK FESTIVALI BUGÜN • ÇekFilannoniOrkestrasTnın konseri saat 19.30'da Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı'nda izlenebilir. YARIN • Çek FuarmoniOrkestrasıyann saat 19.30'da Lütfı Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı'nda konser verecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle