Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 27 HAZİRAN 1999 PAZAR
12 PAZAR KONUGU
Ulusal Sanayici ve Işadamları Derneği USİAD 'ın amacıfaiz ve ranttan kurtulup üretim ekonomisine geçmek
'Kaynaklann paylaşımı adil değiP
'Sanal sermaye
oyunları
engellenmeir
- Globaileşme sürecinde birtakun falcılar
ortaya çıkîa. Clkelerin ekonomik ve mali
gelecekleriyle ilgili haberler veriyortar.
Örneğin bir George Soros, Asya krizinin paûak
vereceğini krizden aln ay önce haber vermiştL
Soros 'un gerçekten doğru bir tahmirt yapttğını
mtyoksa olaylan manipüle ettiğini mi
düşünüyorsunuz?
- Bu, Soros'un işi... Işı bu olduğu zaman da
böyle olur. İşi bu, derken yanhş anlaşılmasm.
Siz demin açık açık "manipülasyon" sözcüğûnû
kullandımz. Soros uluslararası bir spekülatör.
Soros bir sanayici. bir üretici degil. Onun işi
hortumlamak. Düşürecek, kaldıracak, asansör
sistemi çalıştıracak. tlk önce düşûrecek, perişan
edecek, sonra en yukandayken satacak. Sonra
tekrar yerlere düşûrecek. Bu sanal sermaye
oyunlan zaten dünyanın hortuTnlanması
temeline dayanıyor. MAI'yi (Çok Taraflı
Yatınm Anlaşması) dayatanlar da bunu
yapıyorlar. Bu öyle kan emici ve bazı yerlerde
öylesine kan emen bir sistem ki toparlanmak
isteyen ülkelere de kan veremez. Vampirimiz ya
da vampirlerimiz kurbanlanrun kanını o kadar
büyûk bir hızla emiyorlar ki kurbanlar yeniden
kan yapacak kadar toparlanma vakti
bulamıyorlar. Ben Soros'un falcı olduğuna
inanmıyorum. Onun çok zeki olduğunu da
düşünmüyorum. Esas iş şu: Soros gider, bir
başkası gelir. Eskiden "emperyalizm" denirdi.
Bugün dünyada dünya ticaret hacminin 50 fnisli
büyûklükte bir finans sermayesinden söz
ediliyor. O kadar büyük bir cirodur ki herhangi
bir ülke üzerine yüklenmesi ya da başka bir
ülkeye kaydınlması arasında bu paranın gücü
anlamında neredeyse hokus pokus düzeyinde
büyük farklar çıkıyor. Bu sanal sermaye
oyunlannı mutlaka engellemek gerekiyor.
- Bu sanal sermayeye karşı olmak bugûnlerde
pek moda değUgibi bir izlenim var.~
- Sanal sermayeye karşı olmak, uluslararası
ticarete ya da uluslararası ticaret kurallanna
karşı olmak değildir. Üretmeyen, sadece
hortumlayan sermayeye mutlak önlem koymak
gerekiyor. UStAD'ın para kanunu talebinin
temelinde de bu yatıyor. Dünyaya bugün
egemen olan sistem sanal sermaye oyunlandır
ki dünyaya bir şey katmıyor. Sadece çok ufak
bir zengin grubunun daha çok zengmleşmesine
ve dünyanın çok büyük bölümünün
yoksullaştnasına neden oluyor. Bu da sağlıklı
bir gelişme değil.
'Tepkileri
yumuşatmak
istiyorlar1
- Soros'un bile konlrolsüz sermaye akışlannı
eleştirmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
- G-8 adlı zenginler grubu da toplandı ve
YDD'nin ve globalizmin dünyada yoksullugu
arttırdığını söyledi. MAl'ye de karşı çıktilar.
- Bu, G-8 grubunun globalizmden vazgeçtiği
anlamına mıgeliyor?
- Hayır, sanıyorum sadece gayretleri dünyada
yükselen tepkileri yumuşatmak. O nedenle de
Soros'un MAl'ye İcarşı çıkışını sadece sernpati
toplama çabası olarak görüyorum. Şimdi
MAl'ye çok büyük bir tepki oldugu için onun
yerine Dünya Ticaret Örgütü geliyor. Çokuluslu
şirketlerin başında oldugu Dünya Ticaret
Örgütü'nün, her şeyi yeniden şekillendirmesi
gayreti var. Ben bütün okurlan Dünya Ticaret
Örgütü'nün çalışmalanna ve önümüzdeki
dönem dünyaya dağıtacakları anlaşmalara karşı
uyanık olmaya çağınyorum. Sanıyorum yeni
planlar, yeni şekiller geliyor. Onun için eskimiş,
köhnemiş deneyimleri eleştirerek puan
topluyorlar. Çok da samimi olduklannı
sanmıyorum.
- George Soros'un bütün dünyada îO'danfazla
açık toplum vakfı var. Böyle bir uluslararası
spekülatörün açık toplum yanhsı olduğunu
düşünüyor musunuz?
- Geçenlerde bir konferansta Cumuhriyet yazan
Emin Gürses'in açıklamalannı dinlemiştim. O
konferansta. dünyanın değişik yerlerindeki srvil
toplum örgütlerinden söz etti. Bunlann yüzyılın
başındaki misyonerlik örgütünden çok da farklı
olmadığını söyledi. Bu çalışmalann dünyada
gelişmış ülkelerin borazanlığını üstlenecek ve
gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkeleri
soyup soğana çevirme gayrctinin sempati ve
lobi faaliyetlerini örgütlediğine de dikkat çekîi.
Gelişmiş ülkeler artık bu işte çok ustalaştılar,
çok büyük paraîar harcıyorlar. Bu örgüöeri
biraz da basın ve halkla ilişkiler dairesi gibi
kullanıyorlar. Bunlann 15-20 yıl önce halkın
kendini ifade etmek için kurulan demokratik
kitle örgütlerinden son derece farklı olduğunu
düşünüyorum. Sanıyorum, Soros'un örgütleri
kendi çahşmalannı, kendi hortumlama
faaliyetlerini yıkayıp temizleyen. şirin gösteren
aygıtlar olmalan gerekir. Bunlan bire bir
incelemedim. Aynca bunlan sadece Soros için
de söylemiyorum. Çünkü bu gelişmiş
ülkelerdeki devlet dışı örgütlerin ve sözüm ona
"gönüUü"kuruluşlann 1900'lerin başı ya da
1800'lerdeki misyonerlere çok benzediğini
düşünüyorum. Ya da bu, o faaliyetin
günümüzdeki yeni şekillenmiş halidir.
PORTRE /KEMAL ÖZDEN
LEYLA TAVŞANOĞLU Ülk'emizde ulusal çapta etkin olan iki 'SİAD 'a biryenisi eklendi. Bu, kuruluş aşamasını 1998 Aralık ayında tamamlayan Ulusal
Sanayici ve tşadamlan Derneği (USİAD). USÎAD, Türkiye 'nin bugünkü ekonomik ve siyasi zafıyetine tepki olarak, artıkfaiz ve rant ekonomisinden kurtularak
üretim ekonomisine geçmeyi savunan bir grup işadamı tarafından kurulmuş. Genel başkanları dafelsefe öğrenimi gÖrmüş vefelsefe yapmaya ilgi duyan Kemal
özden adlı genç bir işadamı. Kemal Özden le bugün Türkiye 'ye dışardan dayatılmak istenilen politikalan, gelecekten haberler vererek örneğin bir Asya
krizinin patlak vereceğini altı ay öncesinden
"tahmin eden " George Soros misali
uluslararası spekülatörlerin gerçekteki
marifetlerini, Türkiye 'nin bugünkü
çıkmazından kurtulabilmesi içinfaiz ve rant
ekonomisinden üretim ekonomisine geçerek
bütün dünyayla rekabet eder hale gelmesi
gerektiğini konuştuk. Özden, konuşmamız
sırasında başkanlık ve yarı başkanlık sistemi
tartışmalarıyla ilgili olarak "Türkiye'nin
kaynaklan adil dağıtılmadığı için huzursuzluk
bitmiyor. Bazıları buna başkanlıkya dayarı
başkanlık sistemiyle çözüm bulmaya
çalışıyorlar. Bu çözüm, bugünkü kaynak
paylaşımının devamınayönelik bir despotik
yönetim arayışıdır" cümleleriyle görüşlerini
dile getirdi.
1958 İstanbul doğumlu. Yükseköğrenimini
Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölüntü 'nde
iamamladu 20'liyaşlarından başlayarak ticaretle
uğraştL Daha sonra üretim sektörüne geçtL Bir
mobilya üretim şirketinin sahibL Geçen yıllarda
ihracat dayaptu Şimdiki halde sadece içpiyasaya
çalışıyor. USİAD 'ın ilk genel başkanlığının yam sıra
Atatürkçü Düşünce Derneği'nin (ADD) ŞişliŞube
Başkanlığı 'nıyürütüyor.
USİAD 'ın kuruluş çalışmalannın Aralık 1998 'de tamamlandı-
ğını ve hayata geçtiğini bUiyoruz. USİAD'ın kurulmasındaki a-
maç neydi?
OZDEN" - Ulusal düzeyde örgütlenmiş iki anlayış vardı. Biz üçün-
cü bir anlayış olarak geliyonız. Birinci anlayışı IMF'ci ve Brüksel-
ci olarak görüyoruz. Bu anlayış, görüşlerini Türkiye'nin tam çıka-
nnaymış gibi savunuyor. Öbür anlayış Arap milliyetçiliğini tslam-
mış gibi Türkiye'ye getirmeye çalışıyor Ben buna, "Cumhuriyet-
le doku uyuşmazuğı otan" diyorum. Bu iki anlayışın da geçmiş yıl-
larda çıkrnazlan görüldü. Aslında bir anlayış öbürünü üretti. Bu da
etki-tepki gibi oldu. USİAD dünya çapındaki aynşmalann ve dün-
ya çapındaki tartışmalann da biraz ürünü.
-Neden?
-Çünkü 20 yıldır süregelen o çılgın Yeni Dünya Düzeni (YDD)
globalizm denen şey, uluslararası basmda da izlediğimiz gibi ve hat-
ta son G-8 toplantısmda kendilerinin açıkladığı gibi, YDD ve glo-
balizm son 20 yılda yoksullugu arttırdı ve dünya ölçeğinde zengin-
lerle fakirler arasındaki arayı iyice açtı, ahlaki çöküntüyü fazlalaş-
tırdı. Bunu da kendileri itiraf etmek zorunda kaldılar.
Bu son bir yıl içindeki ilginç bir gelişme. Ondan önce globaliz-
me toz kondurulmuyordu. Ama sonuçta dünya çapındaki çöküntü-
yü kabul etmek zorunda kaldılar.
1998'deki Asya kriziyle birlikte bütün uluslararası basmda, "Gk>-
batizm çöktü mü? Globalizm tükendi mi" sorusunu soran makale-
lerizlemeyebaşladık. Zenginlerin fakirleri hortumlamalan gayret-
lerine karşı uluslararası ve ulusal aydınlann çözümleri hep ulusal
ekonomi çizgisinde. Gelişmekte olan ülkeler ulusal ekonomilerini
güçlendirirlerse zenginliklerin gelişmiş ülkelere kaydınlmasını en-
gelleyebilecekler. tşte, biz tam o noktada değişik arkadaş grupla-
nnda yaptığımız toplantılarda. "Herkes Cumhuriyet için kendi ala-
nında bir şeyter yapabilirse, kendi alaıunda ağırbğuu kayabilirse ay-
dın, insan olmanın sorumluhığunu taşıyan ve bu ülke-
den yararianan kişiler olarak bir şeyler yapabiHriz" de-
dik. lşadamlan olduğumuza göre Cumhuriyet'in temel
değerlerine bağlı, ulusal ekonomiyi güçlendirecek,
Mustafa Kemal'in ulusal ekonomi ülküsünden hareket
edebilecek ve ulusal sanayi ürünlerini kaliteyle birleş-
tirip tüm dünyaya satma perspektifini önüne koyacak
bir çalışmayı gerçekleştirebilir miyiz, diye düşündük.
Anadolu'nun pek çok şehrini gezdik. Istanbul'da kı-
sa gözlemlerle olabileceğine inandığımız şeylerin Ana-
dolu'da büyük bir kabul gördüğünü fark ettik. USİAD
bir temsil sorunu olmaktan da öte dünya çapındaki bir
aynşmanın da ürünü olarak globalizme ya da YDD'ye
karşı yeni çıkışın fikirlerini olgunlaştıracak. Tûrki-
ye'de globalizme, YDD'ye karşı direnişin, ulusal eko-
nomi fikrinin güçlendirilmesi için de bir merkez ola-
cak işadamlan örgütüne ihtiyaç var, diye düşündük. İş-
te USİAD bu fikirden doğdu.
ney Kore'nin başına Düyun-u Umumiye gibi oturdu. Asya krizin-
de Güney Kore olayıyla birinci dersi çıkanyoruz. Sanayinizi dün-
yanın dokuzuncu büyük sanayisi haline getirebilirsiniz. Ama bu,
kendi ulusal birikiminize ve ulusal teknolojiye dayanmayıp geliş-
miş ülkelerin montaj sanayiinin elinde ve onlann bilgi birikiminin
oluşturduğu bir sanayi ise bir gecede yıkılabilir. Bunun doğrusu ken-
di ulusal bilgi birikiminizi ve ulusal teknolojinizi oluşturmak, o bil-
gi birikimi ve ulusal teknoloji doğrultusunda ulusal sanayii yerleş-
tirmektir. Bu sanayi sağlıklıdır ve bir gecede herhangi bir speküla-
törün lafıyla da yıkılmaz.
Bu, ulusal sanayımizi oluşturmak anlamında birinci derstir.
" Ikinci olarak Malezya için Asya krizinden en az etkilenen ülke
tammı yapılıyor. Birçok ülke ekonomisinin yüzde 70-80 mahvını
yaşarken uluslararasr ekonomistler Malezya için yüzde 10-15 ora-
nını veriyor. En çok abartan bile, yüzde 20 zarar gördü, diyor. Ben
Malezya ya da başka bir yabancı ülkeyi tahlili edebilecek kadar
uluslararası ekonomik verilere sahip değilim, ama uluslararası ba-
sından toparladıklanmdan öğrendiğim en temel farklılık, Malez-
ya'da para kanunu olmasıdır. Dolayısıyla da ekonomi spekülasyo-
na açık değil. Döviz giriş çıkışlan, yasak değil, kayıt altında. Bel-
li bir miktar üzerinde Malezya'ya dö\iz sokarsanız devlete dekla-
re etmek zorundasınız. Sınırlar öyle yol geçen hanı gibi değil. Pek
çok Batı ülkesinde de aynı yasalar ya da benzerleri geçerlidir. USİ-
AD olarak kurulduğumuz günden beri, geçmişteki gibi olmasa bi-
le günün koşullanna uygun olarak para kanununun mutlaka çıka-
nlması gerektiğini savunduk.
- Paranın önemi nedir?
- Paranın satın alma gücü anlamında söylemiyorum, ama para-
nın çok büyükönemi var. Para egemenlik aracıdır. Bir ülkede han-
gı paranın gecerli olduğuna bakarak egemenliği de tayin edebilir-
siniz.
- Ulusal çapta örgütlenmiş iki anlayış vardı, dedi-
niz, Bunlann isimlerini isterseniz ben söyleyeyim. Bi-
risiTÜStAD, öbürü MÜSİAD. Özellikle TÜSİAD'ın
uzun yıllar Anadolu iş dünyasına sıranı döndüğünü
gördük. Bunu nasıl karşüıyorsunuz
-Zaten onun kuruluş mantığı buydu. Türkiye'de si-
yaset yapmak, kaynaklan paylaşma sanatıdır. Az ön-
ce sizin ismini verdiğiniz derneğin yönetimindekiler,
sanayi ve ticaret odalannda Anadolu sermayesiyle de-
mokrasiyi bir oy hakkıyla paylaşma durumundaydılar.
Esas. bu dernekleri, Türkiye'nin yönetimindeki karar
haklannı onlarla paylaşmamak için kurdular. Bence
bu derneklerin kuruluş mantığı Türkiye'de demokra-
sinin önüne geçilmesi için daha az bir azınlığın söz ve
karar hakkı olabilmesidir.
Derneklerin içinde bile çok fazla bir demokrasi an-
layışı olduğunu söylemek mümkün değil. Kaldı ki ken-
di üyeleri de bunu söylüyor. O üyelerin ortalama bir
söz hakkı yoktur.
Derneklerin son on yılda inisiyatif almaya başlama-
lanyla yeniden o dernek Anadolu'da işadamlannı, Sl-
AD'lan örgütlemeye çalışıyor. Sayı itibanyla yan ya-
nya başanlı. Ama topladıklan itibanyla söz alan her üç üyeden iki-
si, "Biz kimsenin tosuncuğu değfliz. Biz kimsenin ağabevüğini ka-
bul etmiyoruz. Biz başta başına bağımsız örgürüz" diyorlar.
USİAD'rn tavn bence daha güzel. Anadolu'daki şehir SlAD'la-
nnı şehir işadamlan kulüpleri gibi görmek, Türkiye çapında belli
bir anlayışı, belli açılımı ulusal düzeyde kabul etmektir. İşte, o an-
lamda USİAD üçüncü bir örgütlenme. Biz USİAD olarak Anado-
lu'daki SİAD'lann girişimlerini destekliyor. bunlan içtenlikle ka-
bul ediyoruz. Biz ulusal düzeydeki bir örgütlenmeyiz. Onlara ke-
sinlikle alternatif değiliz.
- İsterseniz biraz daha globalleşmeden söz edelim. Globaileşme
dünyada hâlâ devam ediyor...
- Evet, kör-topal da olsa devam ediyor.
- Globalleşmenin bu kadar alan kaybetmesine karşdık ekono-
milerin globalleşmesinin hâlâ savunulmasını nasıl karşütyorsu-
nuz? Bu bağlamda ulusal ekonomilerini koruyan ülkelerin ulus-
lararası ekonomik krizlerden en az etkilenenler oldukları görüş-
leri hakkında ne düşünüyorsunuz? örneğin bu Asya krizini en az
zararta atlatan, ulusal ekonomisini sıkı sıkı koruyan Malezya ol-
du. Bu konudaki değeriendirmeleriniz nedir?
-Aslında Asya krizi çok ciddi bir laboratuvardır. En kötü atlata-
nı da söyleyelim bari. Biz yaşamadan bu deneyimleri elde etmek
de çok ekonomik bir çözüm. Bu röportajı geçen yıl yapmış olsay-
dık size, "Dünyanın dokuzuncu büyük sanayi Olkesi Güney Ko-
re'dir" diyecektim. Bunu benim söylemem önemli değil. Geçen yıl
bu zamanlar uluslararası basın, Güney Kore mucizesinden söz edi-
yordu. Ama Asya krizi vurunca Güney Kore ekonomisi bir gece-
de kâğıttan kaplan gibi devrildi; bitti, gitti.
Güney Kore'ye kredi açan üç büyük uluslararası şirket geldi, Gü-
LSİAD'uı baskaru Kemal Özden Cumhuriyet'in temel değerlerine bağlı, ulusal ekonomiyi
güçlendirecek bir yapryla dünyaya açılmayı savunuyor.
- Bizde galiba dolar ve mark çok geçerli...
-O zaman ulusal egemenliğimizin çok hırpalandığı sonucunuçı-
karabiliriz. Paranın ulusal egemenlik aracı oldugu benim yeni bir
tespitim değil, Aynısı Mustafa Kemal'in de tespiti. Ulusal para ge-
çerliliğini ve değerini cumhuriyetimizin kuruluşunun ilk yıllanna
kıyasla aşağı yukan 500 bin kat düşürmüştür. Demek ki cumhuri-
yetimizin ilk kuruluş yıllarmdaki yöneticilerimizin kalitesi bugün-
kü yöneticilerimizin kalitesinden beş yüz bin kere iyidir. O neden-
le de yeni yöneticilerimiz yeni bir "Onuncu Yıl Marşı'' yazdıramı-
yorlar.
Özetlemek gerekirse... Uzakdoğu ülkelerinin hangileri krizden
en az zaran gördüler? Bunlan nasıl önlediler? Bunlan Türkiye öl-
çeğinde değerlendirmek lazım. Ama bu kararlan alabilmek için de
gelişmiş ülkelerin politikalanndan bağımsız politikalar geliştirebü-
me azim ve karannı vermek gerekiyor.
- Bir de Türkiye 'ye uluslararası tahkim dayatılmak isteniyor. Bu
amaçla anayasa değişikliği girişimleri var. Bunu nasıl değerlen-
diriyorsunuz?
- Sayın Başbakan'ı geçenlerde bir televizyon programında izle-
miştim. Ulusİararası tahkimın ulusal egemenlikle çeliştiğini. ancak
ulusal egemenliği de zedelemeksizin bir ara formül bulunacağını
söyledi.
Ben bunu iyi niyetli bir yaklaşım olarak görüyorum. Ama ben
buradan Sayın Başbakan'a şöyle seslenmek istiyorum:
Bir ara formül bulmak olanaklı değil. Ünlü deyişle "Bir kere de-
linmekk bir şey olmaz" sanıyorsa çok büyük bir yanılgı içindedir.
Bizim gibi gelişmekte olan ülkeler gelişmiş ülkelerle her türlü di-
yaloğa açık olmalı, ama egemenlikten ödün verilmeye, başka ini-
siyatiflere hak tanınmaya başlandığı zaman son derece tehlikeli bir
yola girilmiş olunur.
Bugün uluslararası tahkimin özellikle enerji ihaleleri için isten-
diği söyleniyor. Türkiye'nin yağması buradan başlar.
Şu an için bir anayasa engeli var. Belki yasayı değiştirerek bunu
aşabilirler, ama Türk ulusunun \icdanında yanlış bir iş yapmış olur-
lar. Uluslararası tahkimi kabul etmek, sanıyorum 75 yıllık Cum-
huriyet tarihinde başımıza gelebilecek en önemli felaketlerden bi-
risi olacaktır. Biz USİAD olarak uluslararası tahkime ve MAl'ye
temelinden karşıyız. Bunlann Türkiye'nin yaranna olduğunu hiç
düşünmüyoruz. Âydınlanmız son anı görüp fotoğrafı uzun çekme-
me yanlışına düşüyorlar. 20 yıldır bir globalizm rüzgân var ve ar-
tık 20. yüzyılın sonuna doğru birtakım hantalar savaşlarla değiştı-
rilmeye başlandı. Bu sonun başlangıcıdır, zaferlerin ve gücün do-
ruk noktasının başlangıcı değildir. Dünyanın hertarafında taşlar ye-
rinden oynamaya başladı. Demek kı globalizmin dünya üzerinde
20 yıldır yaptığının dışında iş silahlı müdahaleyle çözülmek iste-
niyorsa bu, sonun başlangıcıdır.
- Neden, sonun başlangıcı, diyorsunuz?
-Çünkü silahlı çözümler hem çok pahalıdır hem de neyin nere-
ye varacağı hiç belli olmaz. Onun için ben gelecek 15-20 yılda çok
egemen süper devletlerin geriye düşeceklerini, yeni dünyanın zen-
ginliklerinin ise Avrasya ülkelerinden çıkacağını düşünüyorum.
Türkiye şu an çok güçlüymüş gibi görünen süper devletlerin güdü-
münde yol almaktansa devletler arası çekişkilerden yararlanarak
olabildiğince kendi politikasmı Mustafa Kemal'in ülkesine yakı-
şan bir kararlılıkla sergilemelidir, diye düşünüyorum. IMF'ye,
Briiksel'e, onlann her istediklerine boyun eğmek Türkıye'ye hiç
yakışmıyor. Kuşkusuz ki onlan hiç tanımayalım, hiç görüşmeye-
lım, demiyorum. Karşılıklı çıkarlanmızı söyleyelim. Uluslararası
ilişkilerde dostluk. arkadaşlık yoktur. Çıkar ilişkileri vardır. Belki
bu ilişkilerden onlar da bir şeyler kazanacaklardır.
- Peki, Türkiye'ye dönersek...
- Türkiye bugün bir mutsuzlar ülkesi. Hiç kim-
se halinden memnun değil. Biz neredeyse mutsuz-
luğu adil dağıtmışız. Bunu da düzeltecek olan si-
yasilerdir. Siyasiler seçim dönemlerinde inanıl-
maz, insanüstü gayretlerle çalışıyorlar. Burada bir
yaman çelişkiye parmak basmak istiyorum. Seçim
öncesinde insanüstü gayretler harcayan bu siyasi-
ler, seçim sonrası ülkenin kaynaklannı ulusa adil
biçimde dağıtmaya talipler.
Fakat geçen dört-beş hükümeti göz önüne ala-
rak konuşuyorum, siyasiler seçildikten sonra ne-
den haklannı almak için mücadele eden toplum ke-
simlerine poliscopunu indiriyorlar?
Sonra bu siyasiler beş yıllığına Türkıye'yi yö-
netmek için seçiliyorlar, ama iki üç yıl sonra yeni-
den vatandaşın ayağına gidiyorlar. Bunlann yöne-
temediklerinin bir kanıtı, beşinci kez üst üste er-
ken seçim yapılmasıdır.
- Bu yaman çelişki dediğiniz olgunun temelin-
de ne yatıyor?
-ÇünküTürkiye'nin olanaklan, kaynaklan adil
dağılmadığı için huzursuzluk bitmiyor. Bazılan
buna başkanlık ya da yan başkanlık sistemiyle çö-
züm bulmaya çalışıyorlar. Bu çözüm bugünkü kay-
nak paylaşımının devamına yönelik bir despotik
yönetim arayışıdır.
Oysa Türkiye'nin kaynaklan faize ve ranta gi-
diyor. Biz faize sadece günah oldugu için değil,
ulusa ve ülkeye yazık oldugu için karşıyız. Ülke-
nin kaynaklannın yüzde 70-80'i. hatta toplanan
vergilerden fazlası faize gidiyor. Bu çarkın kınl-
ması gerekiyor. Bundan da sayısı bini geçmeyen
kuruluş ve kişi nemalanıyor.
Oysa Türkiye'nin kaynaklannı tüm ulusa adil
dağıtmak gerekiyor. Biz yannlan böyle kurabili-
riz. Türkiye'de bugün bütün toplum kesimlerinde-
ki mutsuzluğu mutluluğa çevirmenin yolunu, ülke-
nin kaynaklannın tüm ulusun bugününe ve yannı-
na adil dağıtımında sanayinin desteklenmesi, yani istihdamın sağ-
lanması, kulluk, aşiret düzeni içinde yaşayan yurttaşlanmızın kay-
naklardan eşit pay almalannda görüyorum.
- Cumhuriyet'in ilk kuruluş yıllarmdaki liderlerie bugünküle-
ri nasıl kıyaslayabiliriz?
-O dönemdeki lıderler kendi kendine yetebilme kurahnı koymuş-
lar ve yerli mallar kampanyalan açmışlardı. Cumhuriyet' in ilk ku-
rulduğu yıllar için bu politika çok doğru ve elzemdi. Biz tüm dün-
yayla rekabet edebilecek bir ulusal sanayi yaratma hedefini koyu-
yoruz. Yetmiş beş yıl sonra bunu başarabilmeliyiz. Bu, hedefimiz
olmahdır.
Biz paradan para kazanan, faiz ve rantla geçinen bir ekonomi
değil, üretim ekonomisi, istihdam sağlayan bir ekonomi ve başı dik
bir ülke olmak istiyoruz. Hedefimiz bütün dünyaya TM rumuzuy-
la mal satmaktır.
Bütün dünyaya mal satmanın yolu da ulusal sanayi ürünlerimizi
kalitelendirerek fiyat rekabetini de sağlamaktır. Türkiye'de üretilen
üriinlere yabancı markalar konulması enayiliğinden mutlaka vaz-
geçilmesini istiyoruz.
USİAD KURUCUSU BAZI ŞtRKETLER
Ecem Büm Mobilyalan, Tıbsan Tıbbi Cihaz ve Ilaç San., Polat
Inşaat, Jeunnesse Tekstil Sanayii, Ekim Inş. Malz.. Kapiteknik
A.Ş., Yatko Yapı Malzemeleri, Tannkulu Yapı Malz., Elektrosan
A.Ş., Bige Tanıtım Halkla İlişkiler, Burteçin Holding, Sander
Sigorta. Ulusan Otomotiv San. Tıc, DeltaLtd., Üçel Makine,
MCR Grup Tekstil, Denizkaya tnşaat, Mis Yemek Fabrikası,
Doğuş Elektrik Sistemleri, Ceran tnşaat, Derya Porselen Ltd.,
Gökkuşagı 68 Mensucat.