24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 HAZİRAN 1999 ÇARŞAMBA 14 J v U J - i l LJ.K. [email protected] Gezi fotoğrafçısı İzzet Keribar'ın ilk albümü 'Terra Magica' yaşamın güzelliklerine uzanıyor Objektife takdan 'büyülü diinya' AHSEN ERDOĞAN Terra Magica... Latincede 'sihirli yer' ya da 'büyülü diinya' anlamma gelen bu ıki sözcük. fotoğraf sanatçısı İzzet Keri- bar'ın ilk fotoğraf albûmünün adı. Bir gezi fotoğrafçısının, yirmi yıllıkçahşma- sının ürünü olan binlerce. on binlerce fo- toğraf içınden yaptığı bır seçkı Terra Ma- gica. Burma. Nepal. Mısır, Hindıstan, Pa- kıstan, Fas, Japonya: bazen Meksıka, Fran- sa, ABD: bazen Istanbul, Mardin, Öde- miş... Ama ille de doğu. ille de Asya. Yûzler. gelenekler. yaşantılar. bayramlar. doğa, ışık. renk... Albümün yapraklannı çevirerek sürdürdügümüz bu çok 'renk'li dünya turunda. Deniz Erksan'ın küçük şıırsel notlandayeralıyor "Kırmızıson- radan gelendir./her şeyi kendish le görece- lendirir./hayattır./ Mavi ise/hayata evren- deki/sııurh verini hatırlarmak/için var- dm/hayata liarşı mesafemizdir." Kitabın sponsoru ABD'dekı ünlü Fairc- hild Corporation'ın başkanı Jeflrey J.Ste- iner. Terra Magica. yansı lngilizce ol- mak üzere iki bin adet basıldı. fngilizce kitaplann bir bölümü uygun bir yayınevi bulunursa ABD'de satışa sunulacak. Tür- kiye'dekı kitaplann bir bölümü ise Mar^ mara Oniversitesi ve Mimar Sinan Üni- versitesi'nin fotoğrafçılıkla ilgili bölüm- leriyle fotoğraf kulüplerine \e dernekle- rine gönderilecek. İzzet Keribar bu kitabın içinde - Neden 'Terra Magica'? Bir gezi fotoğraflan albümünü en et- kili bıçimde anlatacak bir isim bulmak istedik. Üstelik melodik, şiirsel bir tonu varbu ismin. Kitabın yabancı dildeki bas- kılan ıçin de uygun bir ısımdi. Pekı ne- den 'sihirlidünya?'Çünkü fotograflanm- da hep bır guzellik arayışı var. Inanıyo- rum ki guzellik her yerde var, onu görme- sini ve almasını bilrnek gerek. Bu güzel- liğın varlığını hıssettığim zaman beynim- de de bir tıtreşım hissediyorum. Bu tıtre- şımı fotografçılar çok ıyı bihrler. Bır ka- pı, bır gölge, bir renk. bir yüz... tşte sihır. bu güzellığın ta kendısı. Bu sihn yakala- maya çalıştım fotoğraflanmda. - Bir bütün olarak neyin ifadesi bu ki- tap? Sanatla uğraşan her ınsanın içinde müt- hiş bır dürtü var: Ressamlar da, yazarlar da, müzısyenlerde ızleri kalsm isterler. Ben de fotoğraflanmın çekmecelerde unutul- masını istemem. Fotoörafin tadına van- Taunggy Pazan-Myanmar 1996 M. ototoğraflanmda hep bir guzellik arayışı var. Guzellik her yerde var, onu görmesini ve almasını bilmek gerek. Bu güzelliğin varlığını hissettiğim zaman beynimde de bir titreşim hissediyorum. Bir kapı, bir gölge, bir renk, bir yüz... labilmesi için onu başkalanyla paylaşma- nın gereklilığine inanıyorum. Dia göste- rilen, sergiler, söyleşiler, gazete haberle- ri, ödüller hep gelip geçici şeyler. Yalnız- ca bunlarla yetinirsem emin olun on se- ne sonra adım bile hatırlanmaz. Ama ka- lıcı olan bir şey vardır: Kitap. "İzzet Ke- ribar kündir?" diyenler buyursunlar bak- smlar, kitap burada. İzzet Keribar da o kitabın içinde. -Yıflann biriküniolanve neredeyse ço- cuklannız gibi gördüğünüz onca fotoğraf arasından nasıl seçinı yaptuıu? Albümde yer alan yüz seksen fotoğra- fi Ara Güler ve Isa Çefik'le birlikte seç- tik. Diyebilirim ki işin en zorlu kısrru fo- toğraflan sıraya koymaktı. Kronolojiye göre mi, ülkelere göre mi, konulara göre mi, renklere göre mi sıralayacaktık? Tür- kiye fotoğraflanru nereye koyacaktık? So- nunda, bir dia gösterisi yapıyormuşçası- na serbest bir şekilde sıraladım fotoğraf- lan. - Kitabuı neredeyse tamamı doğu ülke- lerinde çekümiş karelerden oiuşuyor. Ne- den doğu? Ben aynı zamanda ticaretle uğraşıyo- rum. Fotoğrafçı İzzet JCeribar olarak kı- sa sürelerde iyı fotoğraflar üretmek zorun- dayım. Beş büyük kıtanın içinde en kısa zamanda en fazla fotoğraf çekme şansı- nız Asya'da var. Bir kere, insanlar fotoğ- rafa sıcak bakıyorlar ve fotoğrafçıya yar- dımcı oluyorlar. Latin Amerika va Afri- ka'da yaşayan insanlar fotoğraflannın çe- kilmesine şiddetle karşı çıkıyorlar. Ikin- cisi rengârenk biryer Asya. Rengin fotoğ- rafçısı olduğum için orası bana eşsiz bir malzeme sunuyor. Hem de deprem, savaş görmemiş bir tarihi doku içerisinde gö- rüyorsunuz bütun bu renkleri. Doğu'da fotoğraf çektiğimiz için beni ve benim gibi fotoğrafçılan 'kobrya' dıye eleştiren- ler var. Belki gerçekten de işin kolayına kaçıyoruz, kimbilir? -BuUkkitaouuzvesizTurkiye'ııinde- ğil de başka ülkekrin fotoğraflannı kul- buımayı yegkmişsiniz— Çünkü Türkiye albümünü herkes yap- tı. Ikincisi, eğer Türkiye albümü yapmak isteseydim Terra Magica kadar kaliteli bir ldtap çıkmazdı ortaya. Türkiye'yi fo- toğraflıyorsanız, yeni bir boyut, yeni bir açılım getirmeniz gerek. Açıkçası bu çok zor bir iş. Yeni ve farklı bir Türkiye kita- bı çıkarabilmem için daha birkaç yıl ça- lışmam lazım. Aslında en çok uğraşmak istediğim konu 'modern Türkiye.' Hiçbir fotoğrafçının ele almadığı birkonu bu. Tür- kıye'yi anlatan fotoğrafiara bakınız: Hep köylü suratlan, hep tozlu yollarda oyna- şan çocuklar, tarlada karasaban süren çift- çiler, eski evler, eski çarşılar... Bu konu- lar o kadar çok işlendi ki. - Yalnızca güzelliğin peşine düşmek si- zi belgesekTİikten \ a da basın fotoğrafçıh- ğmdan uzakiaşünnıvor mu? Benim böyle bir kaygun yok. Kendim için çekiyorum o fotoğraflan. Belgesel fotoğraflar da çekmeme karşm gözüm çirkinlikleri görmüyor. Bakın, ne sûmük- lü çocuk görürsünüz fotoğraflanmda, ne dilenci, ne de perişan insanlar... Albüm- de bu genellemenin dışına çıkan yalnız- ca birkaç fotoğraf var. tki yıl önce ulus- lararası bir basın fotoğrafçıhğı ödülü al- dım. Bütün o savaş, kıyım fotoğraflann- dan sonra renk, huzur, rahatlık, kompo- zisyon ve ışık gibi, güzel duygulan hare- kete geçiren bir şeyler gördüler fotoğraf- lanmda ve bu nedenle verdiler o ödülü. Ben bir gezi fotoğrafçısıyım ve bunun al- tını çiziyorum. Türkiye'de benim ve benim gibilerin yaptığı işi eleştiren ve bunu sanat olarak kabul ermeyenler var. Zaten ben hiçbir zaman "Sanatvapıyonım" sa\ıyla çıkrna- dım ki ortaya. "Bunlar avadır, beigesel- cidir. Sanatta yaratıcıiık laam" diyenler var. Belki haklı olduklan noktalarda var, çünkü yirmi sene önce ne bu kadar çok televizyon izliyorduk ne de bu kadar çok belgesel vardı. 0 zamanlar yapsaydım bu işi çok ilgi görürdüm, ama amk böyle çalışmalar çok ilginç gelmiyor insanlara. Geri ve ön ptonın uyumu -Fatoğraflannıza 'tzzet Keribar'ın fotoğ- raflan' dedirten öğeler nedir sizce? Fotoğrafınıza kendi biçeminizi aktar- manız gerekir, aksi halde yaptığınız iş, gördüklerinizin fotokopisini çekmekten öteye gitmez. Hiçbirkonuda iddialı değilim aslında, ama iddia ediyorum ki fotoğraf- lanmda geri planın ön planla uyıımunu başanlı bir şekilde gerçekleştiriyorum. Sanınm fotoğraflanmın ayırt edici özel- liklerinden biri de bu uyuro. -İFSAICtaçekteıteknkfcri w kompazis- yon konulanndaders verivorsunuz. Genç fotoğrafçılara tekniğin dışuıda öğrettiğiniz en önemü şey nedir? Hep şunu söylüyorum öğrencilerime: Fotoğrafta üşengeçlik olmaz. Ne gerekiyor- sa onu yapacaksın, fotoğrafın hakkını vereceksin. Fotoğrafı önemli bir görev olarak algılayacaksın ve bir asker disip- liniyle bu görevi yerine getireceksin. Sabır en önemli şeydir bu meslekte. Polonya'daki Osmanlı eserleri ilk kez .;. Türkiye'de sergilenecek Kültür Senisi - Istanbul Türk ve Isiam Eserleri Mü- zesı. Osmanlı Devleti'nin 7 00. kuruluş yıldönümü kut- lamaları çerçevesinde 'Sa- vaş ve Banş: 15-19. Yüzyd Osmanu-Poİoma lüşkileri" başlıklı bir sergıye ev sahip- liöi yapacak Sergı. 29 Ha- zıran günü saat 18.00'de Cumhurbaşkanı SülevTnan İşlemeli e>er/17-18 yüzyil Osmanlı. Dcmirel ve iki ülkenin kül- tür bakanlan tarafından açı- lacak. 1995 yılında imzalanan Polonya-Türkiye Kültür .An- laşması çerçevesmde açıla- cak sergide, 1-5. yüzyıldan 19. yüzyıl sonlanna kadar Polonya koleksiyonunda bu- lunan eserler gün ışığına çı- kacak. Polonya'daki 26 mü- ze. arşiv, kilise ve kütüpha- neden derlenen 382 sanat eseri ve belge, birkaçı dışın- da Türkiye'de ilk kez sergi- lenecek. Sergiye kanlacak eserler arasında. Viyana Seferi son- rasında Polonya'nın payına düşen Osmanlı ganimetle- rinin ilgi çekmesi bekleniyor. Viyana Tarih Müzesi'nden gelecelc, Sadrazam Merzi-. fonlu Kara Mustafa Paşa'ya ve çeşitli evraklarla sadra- zama ait bır portre de sergi- lenecek eserler arasında bu- lunuyor. Karlofça Anlaş- ması'nın Mehmed Rami Efenditarafindan imzalanan ve Türkiye'de hiçbir nüsha- sı bulunmayan orijinal met- ni de Türk ve Islam Eserle- ri Müzesi'nde sergilenecek. Ingüizfilm mekânlan tutizme açihyor Julia Roberts ve Hugfa Grant'ın son fflmi 'Notting HilP yeni mekân yarata Kültür Servisi - tngiliz tu- rizm uzmanlan, Londra Ku- lesi, Shakespeare'in doğum yeri Stratford gibi mekânla- ra alternatif olarak ünlü film- lerin çekim mekâniannı da turistik gezilere açmaya hazır- lanıyor. Turizm otoriteleri ön- celikle. Julia Roberts ve Hugfa Grant'ın son filmleri Notting HiITın başansından yararla- narak batı Londra'da yeni bir sınema turizmi mekânı yarat- mayı düşünüyor. Bu amaçla Kuzey Ameri- ka, Uzakdoğu, Avustralya ve Avrupa'daki turizm acentela- rine 25 bin harita gönderile- rek Ingiliz filmleri sayesin- de meşhur olan yerler tanıtı- • lıyor. Turizme açılacak diğer mekânlar arasında, yedi Os- car sahibi ÂşıkShakespeare'in çekım alanlan olan Spitalfi- elds, Richmond'daki Marble Hill House, Bart's Hospital yeralıyor. The Fullmonty ile ünlenen Sheffıeld iş merke- zı, Beatles in Help filminin çe- kildiği Green kasabası da ha- ritada yer alan diğer merkez- ler. Ingiltere Kültür Bakanı Ja- net Anderson konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, si- nema ve televizyon filmleri sayesinde tngiltere'nin pek çok yerinin artık bütün dün- yada tanındığını ve bundan yararlanmak istediklerini be- lirtiyor. Anderson, hazırlanan haritalann, turistlere sevdik- leri fılmlerin çekim alanlan- nı görmelen konusunda yar- dımcı olacagını da vurgulu- yor. JaneAusten romanJanndan uyarlanan filmlerin çekim merkezi olan Bath'de bir fılm merkezi kurulmasının ardın- dan bu merkezi görmeye ge- len turistler kasabaya 3 mil- yon sterlin gelir bırakmışlar- dı. 1960'larda Mkhad Ca- ine'in başrolünü üstlendiği 'Get Carter'm yeniden sıne- maya aktanlmaya karar ve- rilmesinin ardından ilk fılm- de Caine'in en büyük kahve sahnelerinin çekildiği barda turist gezilerine açılacak. Bir tür sinema rehberi ni- teliğındekı bu harita, Kültür Bakanı ChrisSmithin şu an- da Avrupa'da dördüncü sıra- da yer alan Ingiliz turizmini geliştirmek amacıyla yürüttü- p planın bir parçasıru oluş- turuyor. 2000 yılının başına kadar yapılacak düzenleme- lerle turist sayısmın, 1997 yı- lına oranla 2 milyon kişi art- tınlarak 27.5 milyona yük- seltilmesi amaçlanıyor. Küllenen feminizmden aşk tııtsaldaraıa • Luciano De Crescenzo yeni kitabı 'Kadınlar Farkhdır'da, antikçağda yaşamış kadın kahramanlan çözümleyerek, kadınla erkek arasında bugün de var olan bazı psikolojik farkhlıklara açıklama getirmeye çahşıyor. Bugünün dünyasmı anlamak için, en önemli anahtanmızın tarih ve klasikler olduğuna inanıyor. Kültür Servisi - Çağdaş Italyan yazar Luciano De Crescenzo'nun yeni kitabı 'Le Donne Sono Diverse' (Kadınlar Fark- lıdır) ttalya'da yayımlandı. De Crescen- zo bu kitapta. antikçağda yaşamış kadın kahramanlan çözümleyerek. kadınla er- kek arasında bugün de var olan bazı psi- kolojik farklılıklara açıklama getirme- ye çahşıyor. 1973 yılında yazdığı 'Böy- le Dedi Bellavista' adlı yapıtı geçen haf- ta ülkemizde de Can Yayınlan tarafın- dan yayımianan yazar, Kadınlar Farkh- dır'da bıyolojik açıdan net olarak görü- len, kültürel açıdan ise fazla tartışılma- yan bu farklılıklan, kadınlann son yüz- yılda kazandıklan özgürlüklerin ışığın- da irdelemeyı denıyor. De Crescenzo'ya göre. eskiye oranla daha az da olsa kadınlar hâlâ 'farklr Eski kadınlan özlemle anıyor sanki; ama feministlerin hedefi olmamak için de önlemini alıyor: "Biraz maskilünist bir tarafunız olması doğal değil mi? Bü- tün bö- yaşamınuzboyuncakadnüara hep 'Sus, çünkü sen kadınsın' denilen kül- türel koşullar içinde bulunduk". De Crescenzo yeni kitabında annele- rimiz, kız kardeşlerimiz, kanlanmız ve sevgililerimızin farklılıklannın nereden kaynaklandığını anlamak için antık dün- yaya dönüyor ve tarihi referanslara baş- vuruyor. Bugünün dünyasını anlamak için, en önemli anahtanmızın tarih ve kla- sikler olduğuna inanıyor: "Romanlar- da okuduğumuz. antik zamanların ka- dın kahranıanlannı düşünelim» Lhia Drusilla'dan Giulia Maggiore'ye, Tibe- rio'nun âşığından Agrippina'ya değin hepsi sade. boyun eğen. güçlerinin son noktasma kadar kendfleriniadamaya,tes- Hm olmaya hazır: ama hep bir sevgiliye. erkek kardeşc ya da kocaya sığman, er- keğin bu\Tuğu ahında seven kadınlar. Sa- dece Messalina hoşuna gittigi için, zevk aldığı için yaşıyor aşklannı. Diğerierin- decinselliğinvverotizminarkasındahep şefkatli bir sevgiyte yönlenme var." Işte bu noktada kadınla erkek arasın- daki birinci farklılığı yakalıyor De Cres- cenzo. Kadın, erkekten göreceği şefka- ti önemsiyor; erkek ise gücü. "Bu yiiz- den kadın daha fazla aşk acısı çekiyor" diyor yazar, "Diğeryandan erkek güç için acı çekiyor. Aynlık zamanında da acısı- nı duyduğu şey, yitirdiği hükmü oluyor aslında." Tarihin erkeklerden çok, kandınlmış ve terk edilmiş kadınlarla dolu olduğu- nu söylüyor De Crescenzo. Tanıklık et- mesi için de Latin şairi Ovidio'ya baş- vuruyor. Ovidio, Heroides adlı yapıtın- da antikzamanlarda yaşamış kadın kah- ramanlann erkeklerine yazdıklan mek- tuplan düşlüyor. Mektuplan şöyle yo- rumluyor De Crescenzo: "Didone,Enea için ölüyor, çünkü Enea alıp başını gidi- yon ya da Arianna kendini Teseo'yB ad>- yor, ama aşk dolu dakikalar yaşatüktan sonra Teseo onu terk ediyor" De Crescenzo, Heroides'in sayfalann arasında gezinirken artık 'evrenselleş- miş' olarak nıtelendırdiği durumlar, davranışlar ve kıskançlık sahnelerine rastladığını belirtiyor. Örneğin Medea, kendisini terk eden Giasone'den olma ço- cuklannı öldürüyor: Herkül tarafından aldatılan Deianira ona zehirli bir göm- lek armağan ediyor. "Bugün olsa Deia- nira üıtikamını HerküPe AIDS bulaşö- rarak ahrdı" diyor De Crescenzo. Ancak mitolojide kıskançhktan öl- düren erkekler de yok mu? Menelaus ya da Minosse aldatıldığı zaman çılgınca şeyler yapmıyor mu? O halde mitoloji kadın ve erkek diye ayırmadan bakmı- yor mu insana? De Crescenzobunun farklı bir durum olduğunu, Menelaus ve Minosse için aldaülmanın birgüç sorunu anlamrna gel- diğini, kadınlarda ise acının aşktan kay- naklandığını söylüyor. Yazar, feminist harekete rağmen ka- dınlann hâlâ erkeklerden farklı olduk- lannı savunuyor: "Baksanıza, kadınla- nn güzel olmak için gösterdikleri çaba- yı erkekler başarı ve güç için sarf edryor- lar. Özellikle de med>a kadını çok kötü etkfliyor. Yaşlandıkça güzelük>itirilr>T>r: özellikk de gençliklerinde güzellikleriy- le bilinenler yaşlanınca daha çok acı çe- kiyorlar. Erkekler içinse durum farkİL Paul Newman. Sean Connery, Mike Bongiorno gibileri bugün hâlâ el üstün- de tutuluyor, genç ve güzel kadınlarla birlikte oiabiliyorlar". Kadınla erkek arasındaki farkhlıklar- dan birinin de kadınm güzelliğe verdi- ği önem olduğunu söylüyor De Crescen- zo; ancak bu noktada da biröncekine ben- zer sorular geliyor akla: "Peki ya Nar- sis bir erkek değil miydi?" DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ İzlenimci Şiirler Şavkar Altınel'in yeni yayımianan şiir kitabı Kış Güneşi'ni (Oğlak Yayınlan) okuyunca, başat özel- liğinin izlenimci bir şiir olduğunu düşündüm. Kitaptaki şiirler, sanki geçen yüzyılın ikinci yan- sında ortaya çıkan izlenimci ressamlara benzer biçimde görünümlerçiziyordu okurlann bilincinde. Onceki kitaplannın toplandığı Donuk Işıklar'da- ki (Adam Yayınlan) şiirlen de aynı yaklaşımla oku- yunca orada da bu özelliğin bulunduğunu aynm- sadım. İzlenimci biranlayışlayazılan şiirler, yabancısı ol- duğumuz bir alan değil. Ahmet Haşim'in "Suyu yâkûta döndüren bu hazân "ından Yahya Kemal in gurup vakti Üskü- dar'ın camlarında gördüğü yangınlara, Dıranas'ın "Kar'ından Nâzım Hikmet'in izlenimci birgörün- tünün derin bir düşünsellikle birieştiği o unutulmaz "Masallann Masalı" şiirine dek örnekler sıralana- bilir. Bu alandaki en etkileyicı yapıtlardan biri de Ok- tay Rifat'ın Çobanıl Şiirler'de topladığı ürünlerdir. Sonraki iki kitabı Elifli v&Bir Cigara Hçimi'nöe de süren bu döneminde şair, kır hayatına tıpkı bir iz- lenimci ressam gibi yaklaşır. Şiirler kır görüntüle- rinin sözcüklere dökülmesinden oluşur. Sonraki dönemde Şavkar Altınel'e gelene dek böylesi güçlü izlenimci şiirler pek görülmedi ede- biyatımızda. Şavkar Altınel'in ise şiirini tümüyle izlenimci bir duyarlığa dayadığı, dahası bir "an "ın izleniminden bir şiir duygusu yakalayıp bunu da yazıya döke- bildiğine tanık oluyoruz. Çok sayıda örnek verebilmek olası. İlk kitabın- dan günümüze birer taneyle yetinelim: Parkın çimleri yamyassı, Neredeyse donmak üzere gölcük. Uzun yollannın ortasınıda Mola vermiş göçmen kuğular Sessizce kayıyoriar suyun üstünde. ("Kış") Kurtuluş 'taki o büyük balkonlu evde üç tekehekli bisikletime binmiş, "Şimdi düşeceksin" uyansına aldırmadan tüm gücümle pedallara abanarak dönüyordum, düğmesi çevirildikten bir iki dakika sonra küçük lambası yeşil bir göz gibi pahayan, hoparlörü bez kaplı, tahta radyomuz güneşli öğle sonrasına yayılan sıkıntıyı halk türküleriyle dağıtmaya çalışırken. ("1/1/1958") Gece yağan kann altında kasaba; •_• ..... karşı yamaçlarda camlar gûmüş rengi, kuşlar dizili elektnk tellerinde. ("Kristal") Kuşlann susmasıyla çöken sessizlikte gün sona eriyor yavaşça bahçede; akşam çiçekleri bütünüyle açılmış, güneş san ve yoğun otlann üstünde; duvariarda yaprak gölgeleri kıpırdıyor. ("Mersin Dallan") Şu sorulabilir: Bunca izlenim üzerine kurulan şi- irler bize ne anlatıyor? Bir insanın yeryüzü vaıiığı karşısındaki şaşkınlı- ğını. Biryanıyla, üzerindeyaşadığımız, türlü güzellik- leriyle ancak hayranlık duyulabilecek bir yerküre; öte yandan insanlığın yarattığı bin bir kötülük. Ne yapsın şair ikisi arasında? İki yanını da, bir- birine karşrtlığını da gösterecek şiirinde. Sonuç: İnsana özgü o hüzün dediğimiz duygu- nun gelip yerleşmesi şiire. Hani, "hüznü tanımayan kuşaklara yakınlık duy- muyoruz" demiş ya şair, işte kuşaktan kuşağa ak- tanlan belki de en önemli kültürel kalıtlanmızdan biri, hüzün duygusu. Şavkar Altınel'in şiirinde de gelip baş köşeye oturuyor. Sonrası? "Sonrası iyilik, guzellik." Aspendos Festjvali'nde Hırvatistan Baie Tıyatrosu • Kültür Servisi - 6. Aspendos Uluslararası Opera ve Bale Festivali bu akşam dünyaca ünlü Hırvatistan Ulusal Bale Tiyatrosu'nu ağırlıyor. Hırvatistan Bale Tiyatrosu'nun sahneleyeceği Balad... Rüzgânn Getirdiği' adlı yapıt, baleyi kalıplaşmış formlardan, dramaturjiden ve konudan ayırarak yeni açılımlar getirmeyi hedefleyen bir yapıt. Amalia Rodriguez tarafından seslendirilen Portekiz fadolan üzerine kurulan yapıtın koreografisini Vasco VVellenkamp hazırlamış. Müziklerde, otantik fado şarkılannın yanı sıra Igor Savin'in imzası var. Dekor Nenad Fabijanive, kostümler Dzenisa Medvedec'e ait Fado şarkılannı söyleyen Amalia Rodriguez'e solist dansçılarla birlikte grup dansçılan da eşlik ediyor. Baöa'nın dördüncü bölümü • LOS ANGELES(AFP)-1970'li yıllarda büyük ilgi toplayan ve üç bölüm halinde çekilen 'The Godfather- Baba' fılmlerinin yazan Mario Puzzo ve yönetmeni Francis Ford Coppola, mafya filminin dördüncü bölümü için hazırhklara başladılar. Filmde Leonard DiCaprio ve Andy Garcia rol alacak. yönetmen Coppola ve filmin yapımcıhğını üstlenen Paramount ile yeni bir senaryo anlaşması imzalayan yazar Puzzo arasındaki görüşmeler sürerken Leonard DiCaprio ve Andy Garcia da Baba'da rol almayı kabul ettiklerini bildirdiler. Baba 2'nin kurgusunu izleyecek olan filmde olaylar geçmişe dönüşlerle anlatılırken Garcia ve DiCaprio aynı karede hiç görünmeyecek. Baba'nın yeni bölümünün çekimi için çalışmalar uzun zamandır sürüyordu. Coppola ve DiCaprio'nun dostu olaa Garcia, film için özel partiler bile düzenlemişti. Eleştirmenlerin uzun yıllar bir gangster serisi olarak gördükleri Baba filmleri izlevicilerden büyük ilgi görerek sinema klasikleri arasına yerleşti. Hilmi Girginkoç yaşammı yitipdi • Kühür Servisi - Türk operasının önemli isimlerinden Hilmi Girginkoç yaşamını yitirdi. ilk kez Figaro'nun Düğünü operasında rol alan Girginkoç, Italya'da Santa Cecilia Müzik Akademisi'nde öğrenim gördü. 1952 yılında Ankara Operası'na dönen sanatçı, Don Juan, La Boheme, Carmen, Saraydan Kız Kaçırma, Aida gibi önemli operalarda rol aldı. 1957 yılında Roma Tiyatrosu'nda Maestro Favaretto ile bir resital veren sanatçı, 1965'te Romanya'da Sevil Berberi operasında oynadı. Girginkoç, 1974'te Ankara Devlet Opera ve Balesi'nden emekli oldu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle