Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 HAZİRAN1999 CUMA CUMHURİYET SAYFA
İ LJJLI. kultur@cumhuriyet.com.tr 15
Kutluğ Ataman'ın kamerasını Berlinli eşcinsellere çevirdiği ikinci filmi gösterimde
îld kültür arasında tost olanlar
Çevre filmleri festivali nedeniyle Bod-
rum'da yaşadığımız cennet günlerinden
sonra tstanbul'da gördügümüz ilk film,
merakla gittiğimiz Kutluğ Ataman'ın, bu
yılın şubat aymda, Berlinale 99'un Pa-
norama bölümünde seyirci karşısına çı-
kan 'Lola veBifidüod'ı oldu. Sinemamız-
daki tek tipleşmenin ve tek sesliliğin sı-
mrlanrıı zorlayan, şaşırtıcı anlatırru ve us-
talıklı görsel düzeyiyle dikkatimizi çe-
kerek 1994 Montreâl-18. Dünya Film-
leri Festivali'nde göğsümüzü kabarta-
rak seyrettiğımiz ilk uzun fılmi 'Karan-
hk Sular'la (1993) çıkış yapan, gelece-
ğinden umut duyduğumuz. okullu. ye-
tenekli, 'vizyon sahibi', yeni kuşak yö-
netmenlerimizden Kutluğ Ataman'ın.
senaryosunu da yazarak 1998'de Ber-
lın'de çektığı ıkıncı filmı 'Lola ve Bili-
dikkTı, tipkı "KarantıkSıılar' gibi zevk-
Iı bir jenerikle açılıyor.
Berlin'de eşcinsellık üstüne filmlere
verilmesi son 10 yıldır gelenekselleşen
Teddy Bear ödülüyle döndügü Berlina-
le 99'dan, en iyi fılm seçıldiğı Torino "Gay
andLesbian'filmlerfestivalinden veen
son New York'ta diin sonuçlanan '11.
New Fest FestivalTnde birincılik ödûlünün
ardmdan, daha dumanı tüten 18. Ulus-
lararası lstanbul fılm Festivali'ninyanş-
ma bölümünde de sınemamızı temsıl
eden 'LolaveBüdikkl'de, tıpıkmaço ağa-
beyinin baskısı altında cahil annesiyle ya-
şayan, adı çıkmış, karanlık parklardapi-
yasa yapan, kımlik arayışındaki, Berlin-
li, yâkışıklı Türk delikanlısı Murat'ın
(Baki DavTak) öyküsûnü anlatıyor Ata-
man.
Hep görmezden geünmiş bir olgu
Okuldakı gürbüz. kıkirik Alman kız-
lannm yalana yalana kesik attıgı. bıyık-
lan yeni terlemiş, deneyimsiz, anasmın
kuzusu, yâkışıklı Murat'ın ilgisi, karşı
cinsten çok hemcinslerine yöneliktir,
ağabeyinin başlıca kaygısını doğrularca-
sına. Babalannın ölümünden sonra aile-
nin reisi olmuş, annesıni sındirmiş ağa-
bey Osman (Hasan AK Mete) için en bü-
yük utanç kaynağı, eşcinsellıktir çünkü.
Hatta bir an önce erkekliğe terfı ettirmek
uğruna, fazlasıyla hassas ve yumuşak
kârdeşini, sokakta ış tutan. bıçkm Alman
fahifelere bile götüren. zorba. namus
düşkünü, lümpen Osman, kırsal köken-
li ailesınin gurur ve geleceği olan Mu-
rat'ın üstüne titriyor adeta, baskı dere-
cesinde. Ancak 15 yıl kadar önce. Os-
man tarafından, kızıl peruk taktığı ve
eşcinselliğı nedeniyle ailedenkavulup Lo-
la adıyla takıp takıştırarak Berlin'in ucuz
Yönetmen-senarist Kutluğ Ataman, çeşitii festivallerden davet alıp ödüllerle dönen 'Lola ve Bilidikid'i Berlin'de çekti.
barlannda travesri şpvlanna çıkan
bir başka ağabev i daha olduğunu
öğrenıyor Murat annesinden, Lo-
la (Gandi Mukli) ağabeyi, günün
birinde mirastan payına düşeni is-
temek için yıllar sonra aile evinin
kapısını çahnca.
Zaten. gerçelderden habersiz.
tutucu babay la, 'tecavüzcü' büyük
ağabev tarafından yargılanıp ka-
pı dışan edilerek yıtırdiği bu oğ-
lunun yerine doğurmuş Murat'ı.
Almanya Acı Vatan kuşağından
bılisizannesi Kısa sürede, aşın ah-
lak-namus takıntılı kesimın zen-
cileri travestilerle. sapına dek er-
kek Türk fahişelerin Berlin'deki ku-
ralsız, sınırsız âlemine uyum sağ-
layıp ilk dersini, yeni bulduğu ağa-
beyi Lola'nın tokmakçısı, çeliş-
kiler içinde racon kesen, hem şid-
det düşkünü hem de romantik olan biti-
rimenişteBilidikid'den (Erdal Yıkfaz)alan
ve hem sosısli sandviçinden ısınp hem
de yeraln tuvaletınde yas.li başlı bir Al-
manın ağzına vererek. tarife geregi 50
markı cebe atan, evden kaçmış Murat'ın
yaşamı değişiyor giderek. Parlak gencin
habire kurcaladığı, geçmıse gömülmüş
aile sırnnın, Lola'nın 'Mtsafir Bayan Iş-
çiler' gnıbu rakkaselerinden arkadaşı
Şehrazat'ın ağzından açığa çıkmasıyla
m
Yönetmen, senaryo: Kutluğ Ataman /
Kamera: Chris Squires / Müzik: Arpad
Bondy / Tasarım: John DiMinico /
Oyuncular: Baki Davrak, Erdal Yıldız,
Gandi Mukli, Celal Perk, Nurinisa
Yıldınm, Murat Yıldız, Michael
Gerber, Inge Keller, Hasan Ali Mete,
Hakan Tandoğan, Cihangir
Gümüştürkmen, Willi Herren, Mesut
Özdemir /1998 Türkiye, Almanya, ABD
yapımı (Özen Film)
anne de değişiyor filmin sonunda. Ken-
di günahı ortaya çıkmasın diye kardeş ka-
tili de olan büyük oğluna ret tokatını pat-
lattığı 'Lolave Bilidikki'ın fınalinde, ger-
çeklere nihayet gözlerini açıp çemberle-
rini kırarak özgürlüğe giden bir mutlu so-
na yöneliyor, Osman'ın evini terk eden
anne de, eşcinselliğe yelken açan küçük
ogluyla bırlikte...
Öncü nitelikteki 'Karanlık Snlar'a
oranla daha bir pıyasa koşullanna, bek-
lentılerine uygun ve anlaşılır bir
film 'Lola ve Bilidikid' Baştan
sona Murat'ın melodramatik öy-
küsüyle ilişkilendırilmiş. şama-
tacı travestilerle (Lola'yla arka-
daşları Şehrazat, Kalipso Fik-
ret). sert, maçonun allahı, AIDS'i
bile takmaz (makım, Türk ol-
mak kolay değil), erkek fahişe-
ler (Bilidikid'le soylu, varhklı
Alman mımann kulamparası,
Daimlermeraklısı lskender),kö-
tü (sürekli Murat'la, Lola-Bili-
dikıd çıfbyle hırlaşan, Türkler
için en hafif sövgüsü 'deve dü-
zûcüsü' olan, yeni ırkçı, 3 saldır-
gan genç) ve iyi (zor durumda-
ki Murat'a sandviççi dükkânını
açan. tonton, îmbiss'çi kadın
Hella) Alman karakterlerle zen-
' ginleştirilmiş film, son dönemin
geçerli anlayışına uyup türden türe göz
kırparak, melodramdan gerilime atlaya-
rak, yer yer de espriler saçarak kıvamı-
nı bulan, oyuncu yönetiminden mekân
kullanımına, ^grçevelemelerinden hızlı
temposuna dek sağlam bir anlatım rut-
turuyor. Işsiz güçsüz, aile ilişkileri bo-
zuk, iki kültür arasında tost olmuş göç-
men Türk gençleri arasında. öncelflde ko-
lay bir kazanç kapısı olarak yaygınlaşan
'homo'luğu kabullenip benimsemiş süs-
lü püslü, taşkm vatandaşlanmıza mutla-
ka raslamıştır Berlin'e yolu düşenler,
yolda, metroda, markette filan, katı ger-
çeklere toslayarak.
Genellikle Almanca konuşup Türkçe
söven bu Travestiler arasında geçen sah-
nelerde popüler bir gülmece yaklaşımıy-
la seyırciyi tebessüm ettirerek Berlin'de-
ki eşcinseller dünyasına bakan filmin, ırk-
çı Alman gençleriyle kavga-kovalama-
ca bölümlerinde polisiye bir heyecan ve
genlim temposuna büründüğü de söyle-
nebılir. Ne var ki birbuçuk saat süresin-
ce geren, güldüren, hüzünlendiren ve
düşündüren 'Loiave Bflktikkrde melod-
ram ağır basıyor sonuçta.
Maço zJhniyetine eleştiri
Ataman'ın değişmezkameramanı Chris
Squires'ın başanlı görüntüleri ve Arpad
Bondy'nın müzikleri eşliğinde, Reichs-
tag'dan Brandenburger Tor'a kadar bize
nostaljik bir Berlin gezisi yaptınrken öte-
denberi hep görmezden geünmiş ya da
geçiştirilmiş eşcmsellikle artık yüzleş-
mek gerektiğini vurguluyor 'Lola ve Bi-
Kdfldd'. İyi seçilmiş ve oynanmış, kanlı
canlı tiplerle, sürekli iniş-çıkış halindeki
yoğun ilişkileri önümüze süren Ataman,
kesinlikle ele aldığı bu konuyu şimdiye
dek çoğu başka örnekteki gibi ayağa dü-
şürmeyen, ilginç bir deneme kazandın-
yor bu fılmiyle sinemamıza.
Kitsch zevklere, renklere bulanmış
mekânlarda, göbek dansıyla Hip Hop
kanşımı. arabesk raks gösterilerine çı-
karak ekmek parasını doğrultan, 'Misa-
fir Bayan tşçiler' grubunu oluşturan Lo-
la'yla arkadaşlan Şehrazat ve Kalipso Fik-
ret'ten çok, Berlin bastnınca yükselen yıl-
dız olarak övgü alan. fazlalığını kestire-
ceği Lola'yla evlenip normal bir aile gi-
bi takılmanın ve Türkiye'ye giderek de-
niz kenannda bir bar açmanın hayalini
kuran Bilidikid rolündekı Erdal Yıldız'ın
nefis oyunu aklımızda kaldı.
Berlin'in sayfiyesi Wannsee'deki ai-
le malikârtesinde homo oğlu, Mımar Fri-
edrich'le (Michael Gerber) oturmak is-
teyen, jigolo şoförünün mücevherlerini
yüriitüp terk ettiği, ıhlamurlar yaprakla-
nnı döktüğü gerekçesiyle kaygılanan ve
önemli olan itibannı kaybetmemektir
diyen, feleğin çemberinden geçmiş, ba-
nş yaptığı Iskender'e de bavullannı ta-
şıtan, aristokrat, yaşh Alman hanıme-
fendisi rolündekı, eski Doğu Alman-
ya'nın tanınmış oyunculanndan Inge
Keller'le Murat'ı canlandıran genç ye-
tenek Baki Davrak'ı da filmin artırata-
n arasmda anmayı unutmamalı. Kutluğ
Ataman'ın tabu bir konuya el attığı 'Lo-
b wB«dBud'ı,hery aptığmı meraklabek-
leten bu senarist-yönetmenin yüreldi ve
sıra dışı bir çalışması olarak sinemase-
verlerden ilgi bekliyor özetle.
YENİ BAŞLAYANLAR...
Okyanus Kadar Derin /
The Peep End of ocean
Jacqueline Mitchardın "The Deep End of the
Ocean" adlı kitabından sinemaya uyarlanan bu
fılmde, bir ailenin çocuklannı kaybedişi ele alını-
yor. Ulu Grosbard'ın yönettiği. bugün gösterime
giren 'Ok>'anus Kadar Derin'in oyuncu kadrosu,
Mkhelle Pfeiffer. Treat VVilliams. Jonathan Jack-
son ve VVhoopi GoMberg gıbı ünlülerden oluşuyor.
Beth Cappadora (M.Pfeiffer) sevecen, ailesine
bağlı. hatta bazen aile sorunlannı gereğinden faz-
la üstlenen, fotoğrafçılık mesleğinde de başanlı
olmuş bir annedir. Bir gün bir otelde düzenlenen
okul toplantısına üç oğluyla birlikte katılır. Kala-
balığın ortasında. üç yaşındaki oğlu Ben'i bir an
için gözden kaybeder ve yapılan araştırmalar da so-
nuç vermez, Ben iz bırakrnaksızın ortadan kaybol-
muştur göz açıp kapayıncaya kadar. Ben'in kay-
bolmasıyla birlikte Beth'in ilişkilerinde ciddi so-
runlar ortaya çıkar. Kocası Pat'le (T.Williams) ve
büyük oğlu Vlncent'la sürekli sürtüşme halindedir.
Bir gün dokuz yaşlanndaki bir çocuk Cappodo-
ra'lann kapısına çalar. Çocuk ailenm kaybolan oğ-
luyla aynı yaştadır ve saçının rengi. gözlerinin ve
çenesinin şekli. Beth'in özellikle dikkatini çeker.
Bu çocuğun kaybolan oglu olabileceğini düşünür.
Bir kadın dedektıfin (W. Goldberg) yardımıyla ai-
lenin bütün üyeleri ve Ben biraraya gelirler. Ben'in
adı artık Sam'dir ve kendisini evlat edinen baba-
sı George tarafından büyütülmüştür.
Beth ve Pat'in hisleri kısa sürede acıya dönüşür
çünkü oğullan sandıklan Sam, onlan hiç hatırla-
mamaktadır. Pat'in karşı koymasına karşın Beth ger-
çeği kabul etmek zorunda kalır çünkü Sam'in mem-
nuniyetsizliği gün geçtikçe artmaktadır...
'Okyanus Kadar Derin', Michelle Pfeiffer hay-
ranlannın kaçırmayacağı bir Amerikan yapımı.
Mısır hayranhğının perdeyeyansıması
Dracula. Frankenstein, Kurt Adam, vb. gibi yıl-
lar yılı fantastik-korku sinema(sı)nın başlıca kah-
ramanlanndan biri olagelen mumya, firavunlan. pı-
ramitleri konu edinen kitaplann çeşitii dillere çev-
rilerek çok sattığı ve bir antik Mısır hayranhğının
süregeldiği günümüzde. eski. gızemli Mısır uy-
garlığının bütün dünyada yeniden ilgi odağına dö-
nüşmesiyle bir kez daha beyazperdeye aktanlmış.
uyanık Amerikan sinemacılan eliyle.
ABD'de yaz mevsiminin. ilk 17 gününde 100 mil-
yon dolar hasılat getiren, parlak gişe filmlerinden
'TtaeMumııiy-Munıya', bizde de bugün göstenme
giriyor. Avrupa'dan önce.
Fira\un Tutankamon'ûn mezannı bulup açanla-
nn birerbirer firavunun lanetıne uğrayarak öldük-
leri 192O'lı yıllarda bütün dünyaya yayılan antık
Mısır'ın efsanelerinden kaynaklanan ılgıye hitap
eden, 1932 yapımı 'The Mummy' klasığiyle baş-
layan mumyalı fılmlerfuryası, 15-20 yıllık fasıla-
larla süregeldi sinemada günümüze dek. Bugün ls-
tanbul sinemalanndabaşlayacak 1999 yapımı 'The
Mummy'. yönetmen Karl Freund'un. gencecik
Boris KarlofTa, 3 bin yılın ötesinden çıkagelip
canlanarak sevgüisini arayan, Osins'in başrahibi
Imhotep rolünü verdiği. reenkamasyon \ e ebedı aşk
üstüne. 1932 yapımı korkuklasiği 'The.Mummy'nin.
iki saatlik, şık şıkırdım bir yeniden çevrimi. Gü-
nümüz bilgisayar teknolojisinin, ILM (Industrial
Light Magıc) imzalı, inarulmaz boyutlara erişen özel
görsel efekt becerisiyle kotanlmış. Universal ya-
pımı bu gıcır gıcır. albenili serüven fantastiği,
1980'len damgalamış Spielberg-Harrison Ford
ikilisinin Indiana Jones'lannın ('Raiders of the
Lost Ark\ 'Indiana Jones and the Temple of Do-
om\ 'Indiana Jones and the Last Crusade' üçle-
mesi) seriyal taduıı duyumsatıyor meraklısına. baş-
tan belirtmek gerekirse. Indy-H.Ford'un günümüz-
deki şubesi sayılacak, (meraklısının 'Georgeof the
Jungle'dan anımsayacağı), kalıbı yennde, iri kıyım,
yâkışıklı BrendanFraser'ınojTiadığı, 1923'te.yüz-
The Mummy / Yönetmen, senaryo:
Stephen Sommers / Kamera:
Adrian Biddle / Müzik: Jerry
Goldsmith / Oyuncular. Brendan
Fraser, Rachel VVeisz, John
Hannah, Arnold Vosloo, Kevin J.
O'Connor, Jonathan Hyde,
Patricia Velasquez, Oded Fehr,
Aharon Ipale / 1999 ABD (UIP).
Brendan Fraserve Rachel \Veisz
yıllardır Mısır'ın eski hazinelerini sakladiğına ina-
nılan, efsanevi Hamunaptra harabelerinin yerini te-
sadüfen öğrenmiş. gözünü budaktan sakmmaz,
Amerikalı maceraperest Rick'le (bu ada dikkat!),
Mısırlı-tngiliz melezi, eski Mısır uzmanı. güzel, sa-
kar kütüphaneci Evelyn'in (Rachel Weisz) aşkıy-
la kaynaştınlmış, dur durak tanımaksızın, göz alı-
namayan bir serüven bombardımanı halinde sey-
redivor fılm. 3 bin vıl öncesinde firavun Seti'nin
kutsal kansına âşık olup sevgilisiyle birlikte fira-
vunu öldürmesinin cezası olarak metal bir sandu-
kaya kapatılan 'ötaneyen mumya'. başrahip Imho-
tep'ın (Yeni bir Boris Karloff olup olmayacağı bi-
linmez ama Güney Afrikalı Arnold Vosloo cuk
oturmuş bu role) bedenlenip canlanmasıyla oluşa-
cak tehlikelere karşı mücadele edilen filmde, Ha-
munaptra'nın kumlan altında gömülü, efsanevi
hazinelerin peşindedir herkes...
Birkaç yıl öncekı, Rudyard Kiplinguyarlaması
'The JungleBook' filmi aklımızda kalmış, üretken
yönetmen StephenSommers'in yazıp çektığı 'Mum-
ya', mizaha ve romantizme de yer veren, son de-
rece eğlenceli, matrak bir 'kaüksız serûven-aksi-
yon' seyirliği olarak kolayca tüketiliyor bir çırpı-
da. Aksiyon, ürperti, heyecan, mızah ve romantizm
şeklinde formüle edilen. o eski reçetenin yeni tek-
nolojiyle uygulandığı bu ilgisiz kalınamayan, spek-
taküler filmde, görkemli özel efektler başrolde as-
lında! Çıtır çıtır patlamış mısır da tüketilir, höpür-
tûlü höpürtülü kola da içilir bu eğlencelikte.
Amerikan sinema tarihinin en iyileri
En iyi aktris Katherine Hepburn ve en iyi
aktör Humphrev Bogart Afrika Kraliçea'nde.
VVASHINGTON (AA)-Ame-
rikan Film Enstitüsü'nün belir-
lediği .Amerikan sinema tarihinin
en iyi aktör. aktris ve fılm ödül-
lerine Humphrey Bogart, Kat-
nerine Hepburn ve Yurttaş Ka-
ne değer bulundu. Los Angeles
kentinde açıklanan lıstede, Bo-
gart'tan sonra en iyi aktör olarak
Gary Grant ve James Stewart
seçildi. 50 kişilik en iyi aktörler
listesinde daha sonra Marion
Brando, Fred Astaire, Henr Fon-
da, Clark GaUe, Spencer Tracj',
Gregory Peck, Kirk Douglas % e
Sidney Poitier yer alıyor.
En iyi aktrisler listesinde ise
Katherine Hepburn'den sonra
Bette Davis, Audre> Hepburn,
Ingrid Bergman, Greta Garbo,
Marilyn Monroe, Elizabeth Tay-
lor, Judy Garland, Martene Di-
etrich, joan Crawford, Lauren
Bacall \ e Shirley Temple yer alı-
yor.
En İyi Amerikan Filmleri lis-
tesinde de Yurttaş Kane'i Casab-
lanca, Baba, Rüzgâr Gibi Geçti,
Arabistanh Lawrence ve Oz Bü-
yücüsü takip ediyor. Listelerin
belirlenmesinde gişe başansı göz
önüne alınmadığı gibi genç oyun-
culara da yer verilmedi.
Humphrey Bogart'ın gehniş
geçmiş en iyi aktör seçilmesine
çok sevindiğini söyleyen aktö-
rün oğlu Stephen Bogart "Ba-
bam için sinema sadeceb>r hobiy-
di Sinemavı hobi olarak gören bi-
rinin bu ödüie değer Dulunması,
babamın kalhesi hakkmda bilgi
vermeye yeter" dedi.
Stephen Bogart'ın annesi ve
en iyi aktristler listesinin 20. sı-
rasındayer alan Lauren BacaD da
Humphrey Bogart'ı kastederek
"Boggie'nin en iyi aktör seçilme-
si çok normal. Olağanüsrü biriy-
di" dedi. Listeye girenlerin seçi-
minde karizma, yetenek, deği-
şik karakterleri başanyla canlan-
dırabilme, oynanan filmin kali-
tesi, popülarite gibi ölçütler göz
önüne alındı.
KEDİGOZU
VECDt SAYAR
Sanat Örgütlerinden
TBMM'ye Çağpı
Yeni bir bin yılın eşiğinde, geçmiş yüzyıllardan kal-
ma sorunlarla boğuşmak ne acı... Artık ne yerel yö-
neticilerin tiyatro oyunu, film yasaklamalanna şaşı-
nr olduk, ne de Içişleri Bakanlığı'nın Anadolu Ajan-
sı, TfTT ve üniversitelere gönderdiği "sakıncalı söz-
cükler" listelerine. Sanatçılann vergi yasası ile "zapt-
ı rapf'a alınmaya çalışılması da cabası. Sanat ala-
nının böylesine temel sorunlannı çözümleyememiş
çok az ülke kaldı. Demokrasinin var olduğu hemen
bütün ülkeler. ister bir Kültür Bakanlığı'na sahip ol-
sunlar, ister olmasınlar, şu temel çözümlerde bulu-
şuyon
1. Sanat alanının hükümetlerin vesayetinden kur-
tulması gereğinden hareketle, kültür-sanat alanında
özerk yapılaşmanın sağlanması;
2. "Düşünce ve sanat ürünterininyasaklanmasıya-
saktır" ilkesine uyulması;
3. Devietin, sanat alanında belirieyici, denetteyici
işlevini yitirmesine karşın bu alan destegini azaltma-
ması, tam tersine çoğaltması.
Avrupa ülkelerinde devletin kültür ve sanata ayır-
dığı kaynaklann genel bütçenin yüzde birinden az ol-
maması (bizde binde altı, bu bütçede ne olacak hep
birlikte göreceğiz.)
4. Kamunun (merkezi hükümet ve yerel yönetim-
ler) kültüre ayırdığı kaynaklann kullanımında kişisel
ve siyasal tercihlerden uzak kalınması. Bu anlayışın
güvencesi özerk kurumlaşmadır. Küttür ve sanat ala-
nındaki özerkleşme, yaratma özgürlüğünün de te-
mel güvencesini oluşturur.
Bizde, özerk kurumlaşma, bazı hükümetlerin prog-
ramlanna girdi ise de bu alanda hiçbir ciddi adım atıl-
madı. Devlet-sanatçı ilişkisi olumsuzluklardan kur-
tulup, olumluya dogru yelken açamadı bir türlü.
Kültür Bakanı Istemihan Talay'ın sinema örgüt-
lerinin önerilenne kulak vermesi ve "Belediye Gelir-
leri Kanunu gereğince, yerli ve yabancı filmlerden
alman Eğlence Rüsumu'nun belediyelerden alına-
rak Kültür Bakanlığı'nın Sinema ve Müzik Sanat
Destekleme Fonu'na aktanlması" hususunun Büt-
çe Kanunu'nda yer almasına yönelik bir teklif ver-
mesini olumlu karşılıyoruz ve Sayın Bakan'dan, fo-
na siyasal yetkeden bağımsız karar verebilme gü-
cünü tanımasını bekliyoruz. Bu gerçekleşebilirse,
geleceğin özerk Sinema Kurumu'nun temelleri de
atılmış olacaktır hiç kuşkusuz.
Kültür Bakanlığı'nın sivil toplum örgütlerini muha-
tap almaya başlaması sevindirici. Ama iyi niyetlerle
yetinecek değiîiz elbet. Sivil örgütler hükümetin ku-
ruluş çalışmaları sürdüğü günlerde bir araya gelerek
"kültür- sanat alanlannın öncelikli temel gereksinim-
lerinin hükümet programmda yer alması zonınlulu-
ğunu" vurguladılar. Sanat örgütlerinden TBMM'ye ya-
pılan bu önemli "çağn"y\ aynen yayımlamayı görev
biliyorum.
Medyamızın birkaç satıria geçiştiriverdiği bu çağ-
n önümüzdeki günlerde yapılacak olan Bütçe, Ver-
gi, Yerel Yönetimler Yasalan görüşmelerinde biryan-
kı bulur mu dersiniz?
-r • • • ' >
"Yeni birbin yıla girerken sanatortamtntn önümüz-
deki çağa hazırlanması, gerektehne uyum sağlaya-
bilmesi, ülkemizin uluslararası ortama planlı bir bi-
çimde açılması, ancak kültür sanat alanına ağırlıklı
bir yatınm yapılması ve destek sağlanması ile ger-
çekleşebilir.
Sanatçının ve sanat üretıminin desteklenmesi ise
öncelikle kısa ve uzun vadeli projeler üretilmesi ve
bunlann sistemli olarak uygulanması ile somut he-
deflerine ulaşabilir. Sanat alanına yapılan plansızya-
tınmlar, projesiz, hedefleri saptanmamış etkinlikler,
kültür sanat ortamına yarar değil, zarar getirmekte-
dir. Devlet- sanat ilişkisi, devletin sanata desteği, dev-
let bürokrasisinin karar verici ve uygulayıcı olması
durumunda değil, yalnızca sanatçının aktifkararve-
rici olması ile sağlıklı sonuçlara ulaşabilir.
Bu nedenle devlet, kültür sanat alanına ilişkin ka-
rar verici konumundan geri çekilmeli, protokolü ön-
ceki hükümetler döneminde imzalanmış olan özerk
yapılanmanın işler hale getirilmesi ve ivedilikle ya-
şama geçirilmesi hükümet protokolünde yer alma-
lıdır.
Ülkemizin kültür sanat ortamının temsilcileri ola-
rak bizler, yeni çağın eşiğinde, sanatçının yaratma
özgürlüğünün önündeki engellerin kaldınlması, sa-
natçının mesleki kurumsallaşması, sağlık ve sosyal
güvenceye kavuşması ve sanat ortamının özerkleş-
mesi doğrultusunda yasal düzenlemelerin yapılarak
yaşama geçirilmesi gereğinin kaçınılmaz olduğu-
nun bir kez daha altını çiziyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yeni üyelerini sa-
nat ortamının sorunlanna duyarlı olmaya çağınyor
ve ülkemiziyeniyüzyıla gerektiği biçimde çağdaş bir
anlayışla taşıyacaklanna inanıyoruz."
_ 42 sanat örgütü adına Ulusal Sanat Kurul -
Özerk Sanat Konseyi Girişim Kurulu.
BUGUN
• BABYLOVda Mavelin konseri izlenebilir.
(292 73 68)
• CUMHURTYET KTTAP KULÜBÜ Taksim Sergi
Salonu'nda saat 17.00-19.00 arasında Hüseyin
Atemdar ve Mesut Adnan okurlanyla buluşacak,
saat 19.00-20.00 arası ise Orhan KuraL Coşkun
Aral ve Ibrahim Demirelin müzikli dia gösterisi
gerçekleştirilecek.
27. ULUSLARARASI İSTANBUL MUZİK FESTİVALİ
BUGUN
• Burhan Öçal ve tstanbul Oryantal Topluluğu saat
19.30'da Aya Irini Müzesi'nde konser verecek.
• Peter Schaufuss Balesi saat 21.30'da Atatürk
Kültür Merkezi Büyük Salon'da Kuğu Gölü'nü
sahneleyecek.
YARIN
• Khalkedon dörtlüsü, Önay Günay (bariton) ve
Arlequin Dörtlüsü'nün konseri saat 17.30'da
Atatürk Kültür Merkezi Konser Salonu'nda
izlenebilir.
• Peter Schaufuss Balesi saat 19.30'da Atatürk
Kültür Merkezi Büyük Salon'da Uyuyan Güzel
Balesi'ni sahneleyecek. , .
13. ULUSLARARASI İZMIR FESTİVALİ
BUGU1N
• Londra Osmanlı Saray Müzigi Akademisi Oda
Orkestrası şef Emre Aracı yönetiminde saat
21.30'da Elhamra Sahnesi 'nde konser verecek.