22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 HAZİRAN 1999 CUMA 14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr Greta Garbo, ölümünden 9 yıl sonra cenaze töreniyle Stockholm'de toprağa verildi Gizeıııli yıldızm son yolcıılıığu• Isveç halkmın 'gizemli yıldızı' yıllar sonra vatanına döndü. Greta Garbo, dün Skogskyrka Garden'daki aile mezarhğının yanında, küçük bir tümsekte toprağa verildi. Televizyondan canlı olarak yayımlanan törene yıldızın yakınlanndan 20 kişi katıldı. GÜRHANUÇKAN STOCKHOLM - lsveç'te şu an- da bir 'Garbo ateşi' yaşanıyor. 1905'te doğan Greta Gustafsson, 1925'te Holhnvood'ataşındı veora- da GretaGarbo adıyla 22 fılmde oy- nadıktan sonra 1941'deki son fil- mının başansız olması sonucu Man- hattan'daınzivayaçekjldi. 1990'nın ilkbahannda (15 Nisan) ölen yıldı- zm porselen küpteki külleri nihayet ana\ atanında toprağa verildi. 17 Ha- ziran perşembe günü Stockholm'de yapılan cenaze töreni televizyon- dan canlı olarak yayımlandı. Greta Garbo, Stockholm'de bir berberde çalışan sıradan bir 'sabun- cu kız'dı. 17 yaşındayken, Isveç si- nema ve tiyatrosunun beşiği, Stock- holm'deki Dramaten'e (Dram tiyat- rosu) öğrenci olarak girmişti. Ora- da zamanın önde gelen yönetmen- lerinden MauritzStiHer'in dikkati- ni çekti. 1922'deki ilk fılmi 'Serse- ri Petter' sinema tarihine pek geç- medi ama, Stifer'in "GöstaBergün'in MasalT adh filmiyle (1924) dikkat çekti. Ardından Stiller'in yanında Hollywood'a gitti. Gidiş o gidiş. 1941 'deki başansızlıktan sonra Manhattan'da inzhaya çekilmişti. 1930'lu yıllann ortalannda, Ame- rika'nın en çok geliri olan kadınıy- dı. Onun yanında, belki de çok da- ha önemlı tarafi, dünyada bir çok genç kız için masallann gerçek ol- masının kanıtıydı. 'Sabuncuhıktan' yıldızlıga geçmişti. Üstelik, sessiz filmden sesliye geçip aynı başanyı sürdüren ender sanatçılardandı. Gar- bo'ya derhal iki sıfat uygnn görül- dü: 'Tannça' ve 'GizemF. Neydi onu bu sıfatlara uygun ya- pan özellik? Bazılanna göre. 'Ku- zey'e özgün donuk güzelliği'. Bazı- lanna göre de 'boğuk, buğulu sesi* Onu çarpıcı ve unutulmaz yapan özellikleri ne olursa olsun, sinema dünyasmın bazı filmlerini klasik yapmayı başarmıştı. Greta Garbo, 1941'deki filmi 'tkizler'in bir fiyasko olmasmdan sonra Hollvvvood'u terk etti, Man- hattan'ayerleşti. Gazetecilere ve si- nema dünyasının temsilcilerine ka- pısı kapalıydı Yanm yüzyıla yakın bu kûskünlük sırasmda yeğeni Gra>' ReisfieM onun tek yakınıydı. Reis- fıeld, halasının ölümünden sonra cenaze töreni için tam 9 yıl bekle- di. Hiçbir yerde bu konunun ricari bir olay haline gelmesini istemiyor- du. Öyle ki, Stockholm'ün önceki belediye başkanı Mats Hulth'un kentin merkezindeki Adolf Fredri- ka KiHsesi'nin bahçesinde bulunan Olof Palme'nin mezannın yanında- ki toprağı iki yıl süreyle Garbo için gizlice ayırması bile etkili olmadı. Garbo şimdı, Stockholm'ün en bü- yük ve yeşil mezarlığı Skogskyrka- Garden'daki aile mezarhğının yanın- dakı küçük bir tümsekte toprağa ve- rildi. Törene, yıldızın yakınlann- dan 20 kişi katıldı. Dramaten'in, Is- veç Film Enstitüsü'nün şefleri ve kültür bakanı 'aile dışı' davetliler arasında. Isveç halkı içinönemli olan, 'Gi- zemli yıkhzuı ydlar sonra vatanına dönüyor ohnasT. Turizm yetkilile- ri ıse, kendilerine en çok sorulan sorular arasında olan, Alfred No- bd'in August Strindberg'ın ve Gre- ta Garbo'nun mezannın nerede ol- duğu sorusunu yanıtlarken bundan sonra güçlük çekilmeyeceğini dile getiriyorlar. Akla gelen bir soru, yanm yüz- yıla kadar dış dünyaya kapanan, 1936'da ABD vatandaşı olan ve ana- vatanıyla ılişkilerini asgaride tutan Garbo'nun bu son yolcııluğu gerçek- ten isteyip istemedıği. Onunla ılgı- li birçok sorugibi bu davanıtsız kal- maya mahkûm. 1990"da ölen'Tannça'nın külleri arök anavatanında. Dulcinea 'da 'Ses/îrn ' elekronik müzik ve im üzerine performanslar sürüyor 'Tındarlabirgörüntü ortayaçıkanyorum'ESRA ALİÇAVUŞOĞLU "Tını enstalasyonu meiez bir yaraü gibidir: tçinde müzikseL, görüntüsel ve mekânsal birimleri banndı- nr. Birçok sanatsal disiplinin paralel olarak bir ara- da işlevi olan bir bileşim değildir: ancak bir boşluğun içinde müzik. güzel sanatlar \e mimari gibi gelenek- sel sanat disiplinieri ile var olan kendine özgü bir olay- duf 1996 yılında Berlin tstanbul Berlin Buluşması çer- çevesinde gerçekleştirilen In Medias Res Berlin'den y Fotoğraf ve Diğer Medya Sanatlan Sergisi'nin kata- loğunda işte böyle tanımlıyor Gok) Föllmer tını ens- talasyonunu. Ve de\am ediyor: "Tını enstalasyonla- n her şeyden önce akustik olarak doygun olan çevre- sel alanlarla ilgili olup. aynı zamanda kentin ağırlık- la yüklü bnsal çevresinde bir denge yaratmakta. kent- sel alanın akustik ve sosyal karmaşasına karşın düşük sesdüzeyfi.karşı birkutupgörevi otuşturmaktadır.Eğer şu gürültülü büyük kentkr olmasaydı, tını enstalas- yonu berhalde hiç bulunmayacaktı." Çağdaş Sanatlar İçin Özgür Mekân Dulcinea bu ay, 'Ses/lm' başiıkh bir proje ile elektronik araçlann ve bilgisayann sanal ortamında üretilen ve kurgulanan bir müzıği gündeme getıriyor. İki bölümden olusan projenin ilk bölümü MehmetGün tarafindan 9-15 Ha- zıran tarihleri arasında görüntü ve tınılan mekânm ıçi- ne yerleştırdiğı 'Mind Plantation' başlığıyla gerçek- leştirildi. Projenin 17-23 Haziran tarihleri arasındaya- pılacak ikinci bölümünde ise genç bestecılerden Si- nan Bökesoy ve Mahmut Yalay ortak bir performans gerçekleştirecek. Mehmet Gün ile tını enstalasyonu üzerine eörüştük. - 'Ses/lm' projesi hangi temeDer üzerine şekfflendi? Proje; elektronik müziğin salt pratık dınletisinden çok aynı zamanda teorik olarak da birtakım unsurla- n içinde taşıyor. Proje birbırini tamamlayan iki bö- TA. ın lümden oluşuyor. Benim çalışmalanm daha çok elekt- ronik müzik ağrrlıkh olarak gerçekleşti. Projenin ikin- ci bölümünde yeralacak sanatçılar, bilgisayar müzı- ği ve canlı performanslara bağlı olarak gerçekleşti- recekler etkinliklerini. Buna ek olarak başka sanat- çılar da yer alacak proje kapsamında Tını enstalasyonu başka boyuta giriyor - 'Mind Plantation" nedir? Elektronik müzik değerleri ve yöntemlerıyle olu- şan, bunlardan ödüh vermeyen bu üslup. bugünkü di- jital kullanım sistemlerini v e aynca kendi içine tech- no müzik kullanım biçemlerini de dahil ederek, çok boyutlu bant ve canlı elektronik müzik yapıtlannı oluşturuyor. 'Mind Plantation', 1996'da Berlin'de 'Sonambiente' başjığında yapılan Uluslararası Tını Sa- nat Festivali'nde ilk kez benım tarafimdan uygulanan 'Enstalasyon ve Tını' başlığındakı çalışmanın teme- ını enstalasyonu, başlı başına bir kompozisyon. Tmılanmı yaparken bir şekilde görsel olarak düşünüyorum. Belki de beni diğer tını enstalasyonu yapan sanatçılardan ayıran nokta bu. Bir görüntü ortaya çıkanyorum. linden oluştu. - Techno müzik hangi bicemlerde yansıyor işierini- ze? 1980'lerin sonunda techno müziğin henüz yeni ye- ni ortaya çıktığı dönemlerde bir ara Berlin'de DJ'lik yapmıştım. Sonra tını ve elektronik müzik üzerine da- ha fazla yogunlastım. Son zamanlarda tekrar ılgilen- meye başladım techno ile. Fakat çok yoğun bir ılgi değil bu sadece techno tmılan katıyorum çalışmala- nma. - Tını enstalasyonunun gelişiminin sanınz teknolo- jinin gelişimiy le büyük bir bağlantısı var_ Evet, hem de çok. İlk tını. daha doğrusu ilk ses ça- lışması 1910'lara Fütürist (Gelecekçilik) akımıyla başladı. 1972"de Fluxus gibi değişik akımlarla ve Max Neuhaus'm yaptığı çalışmalarla boyut değiştir- di. Ne görsel olan ne de tam müzik olan bir platfor- ma taşındı. Tını enstalasyonunu veya sesle ilgili ça- Burhan Oçal ve Peter Schaufüss BalesiKültür Ser- visi- 27. Ulus- lararası tstan- bul Müzik Fes- tivali kapsa- mında bugün saat 19.30'da Aya îrini Müzesi'nde Bur- han Öçal ve İstanbul Oryantal'ın konseri izlenebilecek. Festival kapsamında bugün aynca saat 21.30'da Atatürk Kültür Mer- kezı'nde Peter Schaufüss Balesi nm Çav- kovski tçlemesi adh gösterilerinin ilk bö- lümü olan Kuğu Gölü (Korkulu Düş) ba- lesi sahnelenecek. Burhan Öçal ve İstanbul Oryantal Top- luluğu konserinde daha önce kaydetmiş olduğu albümlerden derledığı Açtş Taksim- leri, Hicaz Oyun Ha\-a$L Hicazkar Oyun HavasL Roman 2. Kısa Ara Taksimi, Ma- bur Saz Semaisi Mahur Oryantal, Geçiş Taksimleri. Nihasend OryantaL İstanbul Ni- ha\end, Nüıavend Longa adlı parçalan ses-, lendırecek. Uzun süredir yurtdışında ya- şayan ve müzik aracılığıyla değişik kültür- ler arasında köprüler kurmayı amaçlayan Burhan Öçal, sık sık klasik Türk müziğiy- le Batı klasik müzığini, Türk halk müzi- ğiyle cazı kaynaştıran çalışmalaryapıyor. Henüz 16 yaşındayken kendi topluluğunu kuran Öçal, darbuka. kös, kudüm ve ben- dir gibi vurmalı çalgılann yanı sıra divan sazı. tanburveçalıyor. Sanatçı, tstanbul Or- yantal topluluğu ile Avrupa ve Türkiye'de BurhanÖçalw tstanbulOryantal Topluhığu 'Kuğu Gölü'-Peter Schaufüss Balesi düzenli konserler veriyor. Bugüne dek Gipsy Rum. Sultan's Secret Door. Jardin Ottoman' adlı albümleri çıktı. Sultan se- risinin ikinci kaydı ise geçen yıl piyasaya sürüldü. Peter Schaufüss Balesi'nin Çaykovski Oçlemesi adlı gösterileri bugün, yann ve pazar günü izlenebilecek. Kuğu Gölü (Kor- kulu Düş) bugün, Uynyan Güzd (Şehvet- li Bir Düş) yann, Fmdıkkıran (Mutlu Bir Düş) ise pazar günü izlenebilecek. Kore- ografısini Peter Schaufüss un yaptığı üç- lemenin sahne ve ışık tasanmı Steven Scott'a, giysi tasanmı Tatyana Van Wal- sum'aait. Danimarka'nın ilk özel ve uluslararası topluluğunu kuran ve birçok gösteri ger- çekleştiren Peter Schaufüss, Çaykovski Üçlemesi'ni şöyle anlatıyor "İ'çbaleyi,saıı- id uzun tek bir hikâyeymiş gibi birbirine bağkunadüşüncesinden hareket ettinı. Her sanatçı eserterine kendi yaşamından birşey- ler aktanr ve bu konuda belki de Hans Christian Andersen ve Çaykovski en çok biünen örneklerdir. Bufîçyapımım bir öz- geçmiş üçlemesi biciminde değil de. müzik- te kurguda ve hikây enin gerisindeki psiko- lojideÇay kovski'nin yaşamının birçokyö- nünün y ansıması olarak ortaya çıktı. Bu üç bak, klasik baleye nasıl yeniden canuiık kazandıniacağına bir örnektir" Henüz yedı yaşındayken Danimarka Kraliyet Tiyatrosu Bale Okulu'na kabul edi- len ve aday olarak girdiği toplulukta Don Kisot ile ilk gösterisine çıkan Schaufüss, Kanada Ulusal Balesi'nde ve Londra Fes- tival Balesi'nde görev aldı. 1974'te Geor- geBabnchinetarafindan New York Kent Ba- lesi 'ne davet edildi. Balanchine, Rotand Pe- tit (Paris Operası). Kenneth MacMiUen ve Sir Frederick Ashton, Schaufüss için ba- leler sahneye koydu. Birçok televizyon gösterisinde çalışan sanatçı, BBC başta ol- mak üzere birçok ülkede televizyon kanal- lannda yayınlanan kendi program dizisi- ni hazırladı. Sanatçı birçok uluslararası ödülün de sahibı. lışmalan düşünürken. elektronik müzıktekı gelişme- leri de mutlaka bir şekilde düşünmek durumundayız. Teknolojinin gelişimi, stüdyo kayıt teknikleri çalış- malan direkt ve endirekt olarak etkiliyor. Bunun ıçı- ne bilgisayar, multi medya gibi kavramlan ekleyin- ce artık tını enstalasyonu başka bir boyuta ginyor. - Türkiye tını enstalasyonu ile ilk kez 5. L luslarara- sı İstanbul Bienali'nde RoifJulius saycsinde tantşn. An- cak Yerebatan Sarnıcrnın kendi 'nnı'sından ve bu ko- nudaki deneyimsizükten olacâk. çok dikkat çekmedi bu çalışma. Evet, Rolf Julius'un çalışması çok dikkat çekme- di. Rolf çok deneyımlı bir sanatçı. Ama Türkiye'de bu yeterince fark edilmedi. Türkiye'de bu konudakı her şeyin çok yeni \e gelişmekte olduğunu görüyo- ruz. 1996'da açılan in Medias Res' sergisiyle Türki- ye bununla yakından tanışma olanağı buldu. En önem- lisi, Türkiye'de sanatçılann böyle bir çalışmaya gir- diklerinde olup bitenin farkında olmalan. Teknolo- jik gelişmeler. plastik sanatlarla müziğin bağlantısı- nm kopuk olmasından sanınm Türkiye'de çok az ki- şi bu konuda çalışıyor. Önümüzdeki on, on beş yıl içinde tını enstalasyo- nunun kendini medya sanatı içinde bir çözüme götü- receğini düşünüyorum. Amerika ve Avrupa'da salt tı- nı enstalasyonu üzerine çalışan sanatçılar var ama yüzde 9O'ı medya sanatı üzerine yoğunlaşıyor 'Mûziği çok iyi büiyorum' -Tını enstalasyonu yapan sanatçılann çokiyi bir mü- zik bilgisine sahip olması gertkiyor sanınz? Mutlaka. Ancak buna karşın. bütün tını enstalas- yonu yapan sanatçılar müzısyen değiller. Ama birço- ğu çok iyi müzik bilgisine sahip. Ozellikk elektro- nik müziğı bılen kışiler. İn Medias Res sergisine Christina Kubischgelmiştı. Kubisch. hem elekronik müzik kompozitörüdür hem de tını enstalasyonu ya- par. Bu sanatçılann bırçoğu kom- pozisyon okumuş kışilerdir. Ben müzik eğitimi almadım ama çok iyi biliyorum. - Tınıyı sesten tamamıyia ay> nyorsunuz... Tını enstalasyonu dediğımiz zaman efekt ya da sesı çağnştır- mamah. Bu, başlıbaşına bir kom- pozisyon. Tınıyı alıyor işliyor ve üzerine bir kompozisyon gerçek- leştiriyorsunuz. Bu sanınm mü- zik tanhının o kültür içinde ne- reye gelmış olduğunu da göste- riyor. Bu konuyu Türkiye'de gün- deme getırmek zor olacak. Bu yüzden Dulcinea'daki projeyi çok önemsiyorum. Gelecekyıl sanı- nm daha uluslararası sanatçılar katılacak bu projeye. - Peki tını enstalasyonlannızın 'resinüeriniz'le bağlantısı nedir? Sanat felsefesi ve resim üze- rine eğitim aldım. Ama tınılan- mı yaparken bir şekilde görsel olarak düşünüyorum. Belki de beni diğer tını enstalasyonu ya- pan sanatçılardan ayıran nokta bu. Bir görüntü ortaya çıkanyo- rum. Resim çalışmalanma bu- gün artık 'resim' demek çok zor ama hâlâ resimden başka bir şey yapmadığımı söylediğim zaman da paradoksal bir durum ortaya çıkıyor. Her ikisini de çok fark- lı görmüyorum. Benim için önemli olan görsel- lik... Yapıtlanmı kurgularken bu- na ağırlık veriyorum. YAZI ODASI SELİM İLERİ Karmakarışık... Bir düzensizlik, bir karmakanşıklık, almış başını gidiyor. Ona yetiş, bunu yap, şurada ol; bir de ba- kıyoruz, gün bitmiş. Zaman eskiden de böylesine çabuk mu geçiyordu? Ne oldu? Hiçbir şeye yetişemiyorum, her işim yanm kalıyor, her yaptığım yanm yamalak. Bu dağınıklıkta bir de dağılışlar! Bir kitabın üç beş sayfasına, bir şiire, eski bir kasete, birden kar- şınıza çıkan mektuba... Tercüme dergisinin 1946'da yayımlanmış şiir özel sayısı, epeydir ortalarda görünmüyordu. Kitaplık niyetine kullandığım gömme dolabın en alt gözün- deymiş Tercüme dergısı. Yanında da BFS Yayınla- n'nın 1986'da yayımladığı tıpkıbasımı. Şiir özel sa- yısının tıpkıbasımına Ahmet Cemal uzunca bir ön- söz yazmış. Dergiyi evirip çevirdim, tıpkıbasımı evirip çevir- dim. Zamanın sararttığı kâğrt, sararmış kâğıdın ken- dine özgü kokusu. Işin tuhafı, tıpkıbasım bile sarar- maya koyulmuş. öyle ya, 1986'dan 1999'a kaç yıl... Ahmet şöyle yazmış: "1946'lardayapılmış olanlann, 1986 Türkiye'sin- de yapılamaması için hem hiçbir neden yok, hem de pek çok neden var. O geçmişın yetkın ürünleri- ni yeniden gün ışığına çıkarmanın en büyük yarar- lanndan biride belkibu nedenlerüzehnde daha de- rin düşünülmesini sağlamak olacaktır." Peki, düşündük mü? Daha bir on yıl geçse, dü- şünecek miyiz? Orhan Veli'li, Cahrt Srtkı'lı. Melih Cevdet'li, Az- ra Erhat'lı dev çevirmenler kadrosuyla bu öze) sa- yı bugün hâlâ yen dolmayacak bir metinler anıtıdır. Sabri Esat'ı, Sabahattin Eyuboğlu'nu, Yaşar Na- biVi ve daha nice çevirmeni, büyük emeklerini unut- mayarak. Cahit Srtkı'nın Baudelaire'den ünlü "Balkon" çe- virisi o sayıda: "Hatıralar annesi, sevgililer sultanı"... Yalnız ilk dıze yeter! Ülkülerle donanmış Tercüme dergisinden sayfa- lanndan aynlmıştım ki, ustamız Haldun Taner'in bir kitabı:Koyma>4A;/, OymaAkıl. Kitapta, 1980tarih- li o yazı: "Geçmişin Oynadığı Oyun." Haldun Bey, Direklerarası'nı irdeleyen bir yazı di- zisi hazırlıyormuş. Geçmişedalıpgitmiş. Yazısında, adını andığım yazıda, geçmişe özlemlerimizi şöyle bir yokluyor. Dryor ki: "(...) geçmişten söz etmek, çocukluğundan söz etmek gibi tatlı bir duygusallığa götürür bizi. Oysa o çocukluğun bile mutlu olduğu tartışma götüre- bilir. Nitekim Direklerarası'nın da tiyatro tarihimizin en pahak devri olduğunu sanmak büyük hata olur. ölüp gittikleri için o zamanki sanatçılanmızın eşsiz olduğunu iddia etmek de o kadar yanlıştır. Bugün onlar kadar güçlü, hatta onlardan güçlü olan sa- natçılanmızın tek kusuru henüzyaşıyor olmalandır." Haldun Taner'in görüşüne elbette katılıyorum. Ne var ki, sorun, Türkiye söz konusu edilecekse, şa- şırtıcı yönsemeler gösteriyor. 1946'nın Tercüme dergisinı, Ahmet Cemal'in sap- 1 - tadığı gibi, 86'da gerçekleştirememişiz. 2000'e bir kala, durum, bana sorarsanız çok da ürkütücü. Ne o şair çevirmenler, ne o çeviri şiirier... Daha önce de yazdım, bugün Orhan Kemal'siz yaşamanın sancısını çekiyor edebiyatımız. Ortian Kemal'in anlattığı dünya, büsbütün sorunlar yük- lenmişken, o dünyanın tek yazan yok. Türk tiyatrosunun altın dönemi ne zamandı, ya- nrtlamak bana düşmez. Ama tiyatromuzda Haldun Taner'li bir dönem vardı, sıcak, insanca yazılmış oyunlannda Haldun Bey birçok sorunu ince ince iş- lemiş, teşrih masasına yatırmıştı ve bu eserlerinin hiçbirinde büyük entelektüel numaralara gönül in- dirmemişti. Bir Fazilet Eczanesi, bir Huzur Çıkma- zı, hele Gözlehmi Kaparım Vazifemi Yapanm aşıl- mış oyunlar sayılabilir mi? Keşanlı Ali, Sersem Ko- canın Kurnaz Kanst gibi çok tanınmış Haldun Ta- ner oyunlannı hatırlatmama gerek var mı? Haldun Taner'i özlüyorum. Tercüme dergisinin şi- ir özel sayısına bakakalıyorum. Orhan Kemal, Re- şat Enis, Oktay Rrfat... Aliye Berger'in gravürüne bakıyorum. Aliye Ber- ger'i çok özlüyorum. Takvimde İz Bırakan: "Çehov'la geçirilen iki saat, insanı bulunduğu yavan yerden alıp ince, insancıl biryehere götürü- yor. Onunla ortaklık kurmak, insana iyi damahan- nın henüz kurumadığını hissettiriyor. Az mı?" Hal- dun Taner; Koyma Akıl, Oyma Akıl; Bilgi Yayınevi, 1985. İdil Biret ve Inci Özdil Antalya'da • Kültür Servisi - Adana Devlet Senfoni Orkestrası bugün saat 21 .OO'de Antalya Kültür Merkezi'nde (AKM) şef Inci Özdil yönetiminde bir konser verecek. Konserin solisti piyanist İdil Biret. Konserde Beethoven'ın yapıtlan yorumlanacak. Konser biletleri AKM gişesinden, Bellazza, Vurallar, Adea'lGS, Vakkorama mağazalanndan, Auske Turizm ve AÜ Tıp Fakültesi Halkla llişkiler Bölümü'nden temin edilebilecek. K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I c r
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle