Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 HAZİRAN 1999 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Kosova Uanyeni dünya düzenine...ÖZLEMYÜZAK
A vrupa 'nin kalbinde, Kosova 'da, 3 aydan
SM fazla süren ve ancak kısa bir süre önce
^ M. sona eren savaş, yakın tarihin de, göz
ucuyla bile olsa, irdelenmesiyle yeni küresel
düzeni bir tiyatro sahnesi gibi ortaya koyuyor.
Ekonominin küreselleşmesi ile başlayan
süreçtebaşrolü üstlenen ABD'nin, liderliğini
iyice perçinlemekte gereksinim duyduğu yeni
stratejik projesini yaşama geçirntek için,
Kosova 'da süregelen etnik çatışma, biçilmiş
kaftan oldu. Yeni savaş stratejisi olarak ortaya
konulan 'sıfir ölümlü' operasyon,
'tek taraflı' olarak başan ile
tamamlandu Çatışmaların çözümü
ve barışın sağlanmasmda tek
uluslararası platform olarak kabul
edilen Birleşmiş Milletler devreden
çıkanldı; savaş sonunda ise
göstermelik olarak projeye dahil
edildl Avrupa Birliği'ne üye ülkelerin ortak ve
güçlü bir dış politika oluşturamayacaklan ve
bu alanda ABD 'nin yörüngesinde
kalmaktan öteye gidemeyecekleri
belirginleşirken, Soğuk Savaş döneminin
büyükgücü Rusya'nın 1MF
politikalanna bağlı hale gelen
konumu ile ancak zayıf çıkışlar
yapabildiği de görüldü. Kosova
sahnesinden bakıldığında Yeni
Dünya Düzeni, ABD'nin neredeyse
50 yü önce 'ulusat politika' olarak
ele aldığı dünya liderliği projesini
nasıl sabırla, bıkmadan yaşama geçirdiğinin
somut bir göstergesi: Dış ülkelere yardımlar,
sübvansiyonlar, gerektiğinde ekonomik ve
siyasi baskılar... Elektronik çağı olarak Uan
edilen 21. yüzydda süper gücün,
hegemonyasını iyice peldştireceği ise açıkça
görülüyor. Bilişim sektöründe dünya devi
Microsofi'un, İnternet kullanımmın
yaygınlaşması için Türkiye de dahil dünyanın
her noktasında çokyüklü miktariarda bağışlar
yapması, gelişmekte olan ülkelerde (yine
Türkiye de dahil) sektörlerin henüz hukuksal
altyapüan sağlam bir zemine oturtulmadan,
alelacele, uyuşmazlıkların uluslararası hakem
tarafından çözümü anlamına gelen
'uluslararası tahkim 'in kabul ettirilmeye
çalışüması, üzerlerinde az da olsa
düşünülmeye değer örnekler.
Uluslararasıpolitikamn iki önemli unsuru ihlal edildi: Devletlerin egemenliği ve Birleşmiş Milletler'in statüsü
Taıilıte I>ir sayfa daha açıklı• Bölgede aslında bir değil
iki savaş yaşandı. Biri,
güçlüden zayıfa, NATO'nun
Yugoslavya'ya saldınsı-ki
bir cezalandırma daha
doğru tanım olur; ikincisi
zayıftan daha zayıf Sırplann
Kosovalı Arnavutlara
yönelik saldınlan. Bir
tarafta son derece sofistike,
teknolojik ve elektronik bir
savaş yaşanırken diğer
tarafta, toplu katliamlar,
ırza geçmeler, zorla
sürülmeler oldu.
NATO ile Yugoslavya Federal
Cumhuriyeti'ni karşı karşıya getiren
savaş, uluslararası ilişkiler tarihinde
de yeni bir sayfa oldu. Günümüzün
dinamiği olan ekonominin
küreselleşmesınin tam pekişebilmesi
için güvenlik olgusunu da içeren
küresel bir stratejik proje ile
tamamlanması gerekiyordu.
Kosova'da Arnavutlar ile Sırplar
arasında baş gösteren etnik
çatışmanın katlanarak artması ise
yeni düzenin en geniş çerçevelerinin
oluşturulabilmesi için biçilmiş
kaftandı. Fransa'da yayımlanan Le
Monde Diplomatique gazetesinin
başyazan İgnacio Ramonet, yeni
küresel düzenin oluşumunu net
olarak algılayabilmek için
Yugoslavya'ya düzenlenen NATO
- harekâtının başlama nedenini,
•)"' savaşın seyrini ve sonucunu
irdelemek gerektiğini kaydediyor.
Aşın milliyetçi Sırp lider Siobadan
Snplann Kosovalı Arnavutlara karşı giristiği etnik temizliği gerekçe gösteren ABD'nin örtülü hedefı Udeıüğini pekiştirmek.
MUoşevH; yönetiminin Kosovalı
Arnavutlara karşı uyguladığı baskıcı
rejimi, etnik temizliği durdurmak
amacıyla ABD'nin önderliğinde
NATO tarafından başlatılan hava
saldınlan diğer savaşlardan farklı bir
boyut taşıyor. Daha önceleri tarih,
kültür ya da siyasi nedenlerden
yapılan savaşlardan farklı olarak
"insan haklannın ihlati
r>
gerekçe
göstenlerek başlatılan bu savaşla
uluslararası politikanın iki önemli
unsurunun ihlal edildiği bir gerçek:
Devletlerin egemenliği ve Birleşmiş
Milletler'in statüsü.
NATO'nun başlattığı harekât "Arük
diktatöriere dur demenin zamanı
geJdi" diye de algılanabilir. Bu
noktada karşımıza bir soru ve bir
örnek çıkıyor.
Daha önce neden sessiz kahndı?
Örnek, Şili'nin eski diktatörü
Augusto Pinochet'nin yakalanarak
uluslararası savaş suçlulan
mahkemesinde yargılama sürecinin
başlatılması. Soru ise NATO'nun
yıllardan beri dünyanın pek çok
köşesinde hâlâ halklar ezilir, dikta
rejimlerinin kurbanlannın sayısı
kabanrken neden sessiz kaldığı.
Ömeğin neden, Sudan'ın güneyine,
Sierra Leone'ye, Liberya'ya,
Angola'ya, Doğu Timor'a, Tibet'e
müdahalede bulunmadığı.
Fransız araştırmacı yazar Alain Joxe
"Amerikan stratejLsinde uluslararası
biıük ve kunıiuşlann yeni statüsü"
adlı yazısında şu noktaya dikkat
Amıpa'tun scmınması
ABD'yeemanet
• Kosova Savaşı, Avrupa
Birliği'nin uluslararası
arenada önemli bir güç
olamayacağının somut bir
göstergesi. Zaten üye
ülkelerin büyük çoğunluğu
bir süper güç olma konusunda
fazla isteldi davranmıyorlar.
Özellikle savunma alamnda
iplerin bütünüyle NATO'nun,
yani Washington'm
elinde olduğu, artık
reddedilemez bir gerçek.
"KosovaSavaşıbizeAv-
rupa'nın geleceğine ilişidn
tabkmı gösterdi Çokürkü-
tücüydüT' Bu sözleri sarf
eden Ingiltere Savunma Ba-
kanı George Robertson, Al-
man meslektaşı Rudorf
Scharping'ın ortaya attığı
"Avnıpa'nm güvenlijg ve sa-
vunması için tutarlı ve sağ-
lam bir politika geliştirme"
fikrini kabul ettiğıru açıkla-
dı. Bu gelişmeler çerçeve-
sinde Batı Avrupa Birliği 'ne
(BAB) üye 10ülkenin dışiş-
leri ve savunma bakanlan 3
ve 4 Haziran'da. Alman-
ya'nın Köln kentinde topla-
nan Avrupa Konseyi "ne ha-
zırladıklan raporu sundu-
lar. Rapor, BAB'nin AB'ye
bir an önce entegre olması-
nı öngörüyor. Bütünleşme
tarihini ise 2000'in son ay-
lan olarak belirginleştiri-
yor.
Ancak Avrupa'nm ger-
çekten ortak bir savunma
programı çerçevesinde bir-
îeşmesi, tarihsel geçmişler
de göz önüne alındığında
neredeyse imkânsız görü-
nüyor. Maastricht ve Ams-
terdam anlaşmalannda yer
alan güvenlik ve savunma
işbirliği maddeleri de çelış-
kili özeüikler taşıyor. Bu
maddelerde bir yandan
BAB'nin ön plana çıkanl-
ması savunuiurken öte yan-
dan NATO'nun bölge gû-
venliği için vazgeçilmez ol-
duğu vurgulanıyor.
Bir diğer olgu da AB"ye
üye ülkelerin, özellikle Fran-
sa, Almanya ve bir nebze de
tspanya'nın kendi uhısal
kartlannı birlikten bağimsız
olarak oynama eğilimleri.
Buna Anglosakson Ingilte-
re'nin sürekli ABD'yi kol-
layan tutumu da eklenince
15'lerde hiçbir ülkenin
"Güçtü Avrnpa" misyonu-
na sıkıca sanlmadığı orta-
ya çıkıyor.
çekiyor: Pazar ekonomisinin
smırlannın genişletilmesiyle
yaratılmaya çalışılan üniversel
ımparatorluğun (ABD
imparatorluğu) oluşumu, geleneksel
ulus devletlerin düzenleyici yasa ve
kurallannın tahrip edilmesi ile
sağlanır.
Kosova savaşının ortaya koyduğu bir
diğer gerçek de bugüne kadar
uyuşmazlıklann çözümü ve banşın
temini için tek uluslararası platform
diye bilinen BM'nin devre dışı
kalması oldu. Dikkatli bir gözle
incelendiğinde, 9O'lı yıllann
başından beri ABD'nin artık BM'nin
işlevselliğinden memnun olmadığına
ve bilinçli bir şekilde devre dışı
bırakmaya çalıştığına ılişkin pek çok
gösterge bulunabilir: ABD'nin
BM'ye ödemesi gereken mali
yükümlülüğünü yerine getirmekten
sürekli kaçınması, Bosna'da Dayton
anlaşmasına damgasını vuran
kesimin BM değil ABD olması,
Israil-Filistin anlaşmazlığının
çözümünde BM'nin değil ABD'nin
aktif rol oynaması, BM Güvenlik
Konseyi'nin onay vermemesine
karşın Irak'ın bombalanması... Tüm
bunlar, ABD'nin, soyunduğu dünya
liderliğinde BM'nin yasalannın
kendisini kısıtlamasına izin
vermeyeceğini ortaya koyuyor.
Kosova'da 1 değil 2 savaş
Balkanlar'daki bu çatışma aynı
zamanda ABD'nin yarattığı ancak
tek taraflı yeni bir savaş türü: "Sdir
ölüm". 2 ay süren yoğun
bombardımanlann sonunda NATO
müttefiklerinin bir tekinin bumu bile
kanamadı. 25 bini aşkın sorti
yapıhrken yalnızca iki uçak düştü.
Onlann da pilotlan sağ olarak
kurtuldu. Karşı tarafin kaybı ise çok
büyük oldu. Askeri ve sanayi altyapı
büyük ölçüde hasar gördü. (Elektrik
santrallan dahil.) Köprüler, otoyollar,
demiryollan kullanılamaz hale geldi.
Telefonlann çoğu dinlendi. Binlerce
Sırp askeri öldü. NATO ile
Yugoslavya arasında güçlerin
• dengesizliği o denli büyük ki,
savaştan ziyade "cezalandınna"
tanımı daha doğru kaçar. Bugüne
kadar (Irak dışında) benzeri
görülmemiş bir cezalandırma olayı
yaşandı. Ama bölgede gerçekte
yaşanan bir değil iki savaş oldu. Biri,
güçlüden zayıfa, NATO'nun
Yugoslavya'ya saldınsı- ki
cezalandırma diye tanımlanan;
ikincisi zayıftan daha zayıf, Sırplann
Kosovalı Arnavutlara yönelik
saldınlan. Bir tarafta son derece
sofistike. teknolojik ve elektronik bir
savaş yaşanırken diğer tarafta,
yaşanan toplu katliamlar, ırza
geçmeler, zorla sürülmeler oldu.
Elektronik çağda ABD liderliği
ABD'nin önümüzdeki
çağın mutlak hâkimi hali-
ne gelebilmek için uygula-
dığı politikalar VVashing-
ton'ın "ıhmh" stratejistle-
ri tarafından şu ortak gö-
rüşle açıklanıyor: ABD'nin
dış politikasının hedefı, ay-
nı düşünceyi paylaşan ülke-
lerle işbirliği yaparak ser-
best pazann iyi işlemesini
ve bu doğrultuda, ABD'nin koyduğu
kurallara ve düzenlemelere uyulma-
smı sağlamak. Bu hedefe ulaşmak
için olanak varsa iyi ilişkiler ve ikna
yolunu kullanmak, yoksa baskı ve
yaptınmlara gitmek.
Ünlü teorisyen Irving Kristol'e gö-
re güçlü birdış politika üretmekten aciz
kalan Avrupa, ABD'nin yörüngesine
girmiş bulunuyor. Kristol, Avrupa
devletlerini "geniş yerel özeridüderie
donablmış bağunb de\1eder" olarak
tanımlıyor. Latin Amerika ülkelerine
gelince, onlar da ABD'nin liderliği-
ni çoktan içlerine sindirdiler. Bu ül-
kelerin yaşam tarzlan ve kültürleri, bü-
yük bir hızla Amerikanlaşma süreci
yaşıyor.
Eski ABD Başkanı George Bush'un
danışmanı ve Brooking Instıtution'da
dış politikalar bırimi yönetıcisi Rk-
hard Haass da ABD'nin dünya üze-
rindeki hegemonyasını iyice pekiş-
nrmesi gerektiğini savunanlardan. Ge-
lecekteki modelin temel taşlannın
Körfez Savaşı sırasında oluşturuldu-
ğunu belirten Haass, a
Dünyanın Şe-
• ABD'nin dış politikasının
hedefi, aynı düşüncedeki
ülkelerle işbirliği yaparak
serbest pazann iyi işlemesini
ve ABD'nin koyduğu
kurallara uyulmasıru
sağlamak. Ikna yeterli
olmazsa devreye ekonomik ve
siyasi baskıyı sokmak.
rifi ABD" (The Reluctant Sherrif) ad-
lı kitabında. "Washington, kendi oluş-
turduğu düzene ve koyduğu kuralla-
ra uymayı reddeden ülkelerin tepesi-
ne binmeye her an hazır konumda ol-
nuhdn-. Bunu gercekleştirebilmek için
etrafinda birgnıp gönüDü devleder or-
dusu oluşturmuştur ve oluşturmayı
sürdürecektir" diyor.
Bu politikanın başan şansı
3 milyar insanın yoksulluk smın-
nın altında yaşadığı yerkürede nükle-
er başlıklann tarladaki kavunlar gibi
bir düzine bölgeye dağıldığı bu ortam-
da, ABD'li stratejistler bu sorunun da
yanıtını veriyorlar: Elektronik çağda
ABDegemeıüığL
Soğuk savaş döneminin "Biz ka-
zandık. Diğer taraf yalnızca kaybet-
mekle kaünadı,ortadan yok oldu" te-
ması üzerine kurulu olduğunu hatır-
latan uzmanlar, bu dönemin yerini
elektronik çağda liderliğin aldığını
savunuyorlar. Önümüzdeki yıllann
küresel ekonomisi de bu projeden yo-
la çıkılarak oluşturuldu. Hükümet,
askeri ve ticari çevrelenn ortak çıkar-
lan doğruhusunda oluş-
turulan bir koalisyon,
medyayı yönlendirerek
bilişim teknolojilerine
ABD egemenliğinin
yeni ve güçlü damga-
sını vurdu. Projenin alt-
yapısı 50 yıl önce ele
alındı, desteklendi ve
sürekli beslendı. "Ma-
de inAmerika" menşe-
li kültür ve bilişim ürünlerinin dünya
pazarlanna hâkim ohnası, Ingilizce-
nin televizyon ekranlan. beyazperde
ve müzik endüstrisi sayesinde yerkü-
renin en ücra köşesine yayılması sağ-
landı.
Önümüzdeki elektronik çağda lider-
liğini sürdürmek isteyen ABD, oyu-
nunun kurallannı Eylül 1993'te dev-
let politikası olarak kabul ettirdiği
Ulusal Enformasyon Altyapısı ile kur-
du. Hedef. ülkeyi ve dünyayı kablo-
larla ve iletişim ağlan ile donatmak.
Bizzat Başkan Bill Clinton tarafından
Temmuz 1997'de kamuoyuna açıkla-
nan Ira Magaziner raporu, küresel
elektronik ticaretin genel çerçevesini
belirledi. ABD'nin kendi oluşturdu-
ğu düzenlemeleri tüm dünya ülkele-
rine benimsettirmeye çalıştıgı, Avru-
pa ülkelerinin en başta düşünmeden
kabullenip daha sonra çekinceler koy-
duklan bu genel çerçevenin özünde.
" devletlerin bağımsızlıklannı ve eko-
nomik sürdürülebilirlikJerini koru-
mak için akhklan tüm önlemlerin dev-
re dışı kalması'' yatıyor.
Kosova savaşı
Rusya 'da siyasi
deprem yarattı
• NATO'nun güçlenmesi Ruslan
endişelendiriyor. Ancak ülkedeki kriz ve
yabancı kredi alabilmek için IMF
politikalanna uyma zorunluluğu,
Moskova yönetiminin yalnız küçük sert
çıkışlar yapmasıyla sımrlı kahyor.
23 Mart'ta NATO'nun Yugoslavya'ya
başlattığı hava operasyonu Rusya'da si-
yasi depreme neden oldu. llk siyasi kur-
ban alelacele başbakanlık görevinden alı-
nan Vevgeni Primakov olurken. ülkede
topluca yükselen ılk sesler ve tepkiler sert
oldu. Hükümet, BM'nin ve Güvenlik Kon-
seyi'nin dışlanarak NATO'nu hava hare-
kâtına girişmesini uluslararası hukuk ku-
rallannın ihlali olarak tanımlarken. Dışiş-
leri Bakanı tgor tvanov NATO ile ilişki-
lerin dondurulmasını talep etti.
Yurtsever milliyetçi ve komünist muha-
lefetten ise Slav birlikteliğini destekleyen
ve ABD karşıtı sesler yükseldi. Öyleki
Yugoslavya'ya konulan ambargonun de-
linerek Sırplara silah yardımı yapılmasın-
dan Belarus'un yeniden nükleer silahlan-
dınhnasına, A\rupa'ya doğal gaz sevkı-
yatının durdurulmasma kadar çeşitli fi-
kirler ortaya atıldı.
Ancak Rus yetkilıler çabuk toparlandı-
lar. Eski Içışleri Bakanı. yeni Başbakan Ser-
gey Stepaşin Rusya 'yı uluslararası diplo-
masiden soyutlayıcı politikalardan uzak
durulacağmı açıklayarak NATO ve Yu-
goslavya arasında arabuluculuk rolünü
üstlendi. Rus hükümetininin bu karan al-
masının altında dış kredilere ve yabancı
yatınmcılara olan gereksiniminin de pa-
yı büyük oldu. Bu bağlamda Rusya, DVIF
ile görüşmeleri kesmeden sürdürdü.
Ancak Washington ile Moskova ilişki-
leri pamuk ipliğinde. Rus basmı son yıl-
lann önemli 2 gelişmesinin, ilişkileri bir
türlü "ıümh" düzeye çekemediği görü-
şünde: Biri, yaşama geçirilen ve Batıh
sermaye tarafından finanse edilen Bakû-
Süpsa petrol boru hattı ile Rusya'nın Ha-
zar petrolü üzerindeki hâkimiyetinin so-
na ermesi.
Diğeri ise Rus bilim adamlannın lran'm
nükleer programına katkıda bulundukla-
n iddiası ile Washington tarafından sert şe-
kilde eleştirilmesi. Bugün Rusya'nın için-
de bulunduğu konuma ve Sovyetler'den ko-
pan cumhuriyetlerle ilışkilenne bakıldığın-
da işi hayli zor görünuyor.
DUZYAZI
ORHAN BtRGİT
Kupultay Sancıları...
Cumhuriyet Halk Partisi'nin değişmeyen yazgı-
sı gereği, sonuncusunun üzerinden otuz dört gün
geçmeden toplanacak yeni bir olağanüstü kurul-
tay için yürütülen kulis çalışmaiarı hızlandı.
23 Mayıs kurultaymda sadece genel başkan
seçilebilmişti. Delegelerin 521 oyunu alarak par-
tinin beşinci genel başkanlığını kazanan Altan
Oymen, bir oldubitti ile kendisi adına ve delege-
lerin tümüne bildirilen zaman diliminden önce ya-
pılmak istenilen parti meclisı seçimlerini önlemiş-
ti.
Şimdi, 26 Haziran'da parti meclisi ve yüksekdi-
siplin kurulunu oluşturmak için toplanacak olan ku-
rultay için bir yandan yeni genel başkan, öte yan-
dan CHP'nin "ağır fop"ları delegelerin nabzını
yokluyorlar.
öymen, yeni parti meclisinin oluşturulmasında
yansız ve tarafsız bir konumda olduğu mesajını ver-
meye özen gösteriyor.
Ama, gerçeğin 45 yıllık arkadaşımın yansıtmak
istediği imaj ile örtüştüğünü söylemek pek kolay
olmasa gerek.
öyle anlaşılıyor ki CHP'nin yeni genel başkanı
yeni parti meclisinde, son kurultayda genel baş-
kanlığa oynayan bütün isimlerin bulunmasına iti-
raz etmeyecek. Ama onlann başka bazı yandaş-
lan ile güçlü konumda bulunmalanndan da hoş-
lanmayacak.
öyle bir konumu "CHP Parti Meclisi'nde bir tür
gruplar federasyonu görüntüsü vermek"\e eşde-
ğergördüğünü saklamıyor. Bunun için de parti mec-
lisinin çoğunluğunu elinde tutacak bir tek liste ile
kurultaya gidilmesini sağlayacak baskı gruplarını
devamlı olarak hareket halinde tutuyor.
ll başkanlan ve belediye başkanları ile yapılan
toplantılann yanı sıra gelecek dönem için öngör-
düğü çalışma sisteminin satırbaşlarını da kamu-
oyu önünde birer pembe vaatler lıstesi olarak de--
meç konusu yapıyor.
Bilecik Belediye Başkanlığı seçimlerinin sonuç
1
-
lan ile başlayan o demeçlerde gazeteci kökenli ge-
nel başkan, program ve tüzük degişikliklerini ha-
zıriayacak çalışma komitelerine şimdilerde bir da-
nışma kurulu oluşturmayı da ekliyor.
Erdal Inönü gibi eski genel başkanların, fiili po-
litikadan el etek çekmiş eski partililerin deneyim,-
lerinden yararlanmayı düşündüğünü söylediği bu
kurul için öymen, dün kurucusu olduğu ANKA
ajansı ileyaptığı söyleşide, 18 Nisan seçimleri için
Ankara büyükşehir belediye başkan adayı olmak
isterken Deniz Baykal'ın görünmeyen ambargo-
su yüzünden bu işten vazgeçmek zorunda kalan
Erol Tuncer"in de adından bahsetti.
Erol Tuncer ile Altan öymen, CHP'nin 1992'de
yeniden açılış döneminde birlikte hareket etmiş-
lerdi.
Tuncer, Baykal ve ekibinin oluşturmak istediği
parti içi oligarşiye karşı çıktı ve önseçim adı altın-
da oynanmak istenilen oyunu tanımadığını belir-
terek CHP'den koptu.
23 Mayıs kurultay.sonuçlarından sonra da ye-
ni genel başkanın şu ya da bu nedenlerle yol ay-
rımına girmiş olanlar için yaptığı çağnya inandı ve
partiye dönmek istemenin yanı sıra eski arkada-
şına tam destek vermek amacı ile CHP Genel
Sekreteri olarak görev yapabileceğini Öymen'e
bildirdi.
Işte o açıklamadan sonra öymen ile Tuncer ara-
sındaki iletişim hatlarının parazitlendiği anlaşılı-
yor. Genel Başkan, Tuncer'in partiye üye olabil-
mesi için kurultayın sonuçlanarak yeni merkez yö-
netim kurulunun da aralarında bulunduğu organ-
lann seçilmesi koşulunu öne sürüyor.
Tuncer ise kurultayın üyelik sorununu çözebile-
ceğini düşünüyor. Ama o düşüncesini de yüksek
sesle bir tartışma konusu yaptırmayı, eski parti-
sine olan inançları nedeniyle gündeme getirmek-
ten, öyle anlaşılıyor ki çekiniyor.
Kurultay bir kimseyi parti üyesi yapamaz mı?
Onun seçtiği merkez yönetim kurulu ve öteki ka-
demelerin tüzükten aldığı bu yetkiyi "partinin en
yüksek organı" olarak tanımlanan kurultay niçin
kullanamasın?
Ama CHP Tüzüğü kurultayın yetkilerıni göste-
rirken "yasa ve tüzük kurallan içinde toplumun ve
ülkenin genel sorunlan ve parti tutumunu görü-
şüp karara bağlar" dediğine göre, öymen"in eski
arkadaşı için üyeliği 26 Haziran sonrasına ertele-
tip, kendisine emeklıler locasında sandalye rezer-
vasyonu yaptırabileceğini söylemesi elbette se-
vimsiz bir olaydır.
Ben CHP'li değilim. Ama eski partimin bir an ön-
ce derlenip toparlanmasını, sadece duygusal ne-
denlerle değil demokrasimiz için de zorunlu gö-
renlerdenim.
Ahmet Taner Kışlalı'nın bu kurultaydan sonra
taktığı isim ile "sessiz güç" denilen kırk beş yıllık
arkadaşımın üstün yanları gibi zaaflannı dayakın-
dan bildiğim için Altan'ın gerçekten sessiz bir bi-
çimde kendi gücünü kendi amaçlan doğrultusun-
da kullanmaktan ve rakip gördüklerini tasfiye et-
mekten hoşlandığını düşünüyorum.
Bugünkü CHP'de paylaşılamayacak ne kaldı
allahaşkına?
Faks:0212 677 07 62
E-Mail:orhan.birgit@do.net.tr.
PANEL
Gizli Telefon Dinleme
Katılımcılar
Av. Enis Coşkun Faruk Bildirici
Hukukçu Gazeteci
Yöneten: Av. Dr. Yücel Sayman
Istanbul Barosu Başkanı
Tarih: 16 Haziran 1999 Çarşamba
Saat: 17.00
Yer Istanbul Barosu Staj Eğitim ve Küttür Merkezi
General Yazgan Sokak No: 19 Beyoglu-lstanbul
Tel:29219 92
ISTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI