24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 HAZİRAN 1999 ÇARŞAMBA 14 l LJri. [email protected] Altın Portakal Ödülü'nün bu yılki sahibi Gülten Akm için sempozyum düzenlenecek 'Şiir önce bireyleri değiştirir'MURAT BATMANKAYA llkin Sonra Yaşlandım İşte. ardından Sessiz Arka Bahçeter ile yeni bir yöne- limin sinyalini veren Gülten Alan şiiiri, kasım ayında Antalya'da düzenlenecek bir sempozyuma konu olacak. Daha ön- ce Enis Batur ve Haydar Ergûlen'e ve- rilen Altın Portakal Ödülü'nün bu yılki sahibi Akın'la konuştuk: -T.S. Elıot'agöreboş.zaman küitürün temeiini oluşrurmaktadır. Paul Lafargue de farklı bir yaklaşımla tembellik hak- kını savunmuştu. Günümüz Türkiye- si'nde ekmek parası kazanmak için har- canan zaman öyle büyük ki geriye pek bir şev kalmıyor. Bu bağlamda "E" der- gisinin sırtını dayadığı tercih önemli bir gösterge olmasından ötürü taroşılmaya değer, sanınm. Ne dersiniz? "Önce yaşam sonra yazın" slogan gı- bi. Kesınlik bildiren bir slogan biçimın- de sunulduğunda bir sorunsal, tartışıla- cak ne kalırbilmiyorum. E dergisini gör- medim. Demokrasi, insan haklan bağ- lammda "Yaşam HakkTnı mı savun- mak istiyorlar, Marksist açıdan mı yak- laşıyorlar? Bu ikisi hem birbiriyle ilişkili hem ayn konular. "Yaşam Hakkı" haklann en olmazsa olmazı. Bunda kuşku yok. Ya- şam hakkı tehdit altındaysa bir yerde, ora- da yaşayan ınsanlar için daha öncelikli bir sorun düşünülebilir mi? Insanlar güç- leri yettiğince. akıllan erdiğince bu teh- didi ortadan kaldırmak için uğraşırlar Uç noktaya vanldığında kurtuluş savaşlan- nın verildiği görülür. Bizim Kurtuluş Savaşı'mız gibi. Etik kaygı diye nite- lendirdiğim kaygı çoğu yazarda vardı. " Yaşam " toplumsal bir soru- na dönüştüğünde etik kaygı estetik kaygının önüne de ge- çebilir. O zaman "yazın"da bir sorun oluşabilir. Çünkü her alanın önceliği kendine özeldir. Ve yaan alanının ön- celigi "estetik"tir. Bu. Mark- sist bakışa da ters düşmez. Yazının can damandır este- tik. çünkü onsuz her şey ol- sa olsa bile "yazm" olamaz. 'Buçağ insafsız' e y iir bir şeyleri değıştirmeden önce, bireyleri değiştirir. Kendi içine dönüp bakmanm, kendini tanımanın, insan cevherini silip parlatmanm, ince şeyleri anlamanın bir yoludur şiir. Değişen insan ancak, bir şeyleri değiştirmeye hazır olabilir. atleri olarak. "Kadm" olanlarbeni iyi an- lar. Bu çağ insafsız. Yaşlandıkça yükü- müz artıyor, azalacagına. Çünkü genç- lerin yoğun çalışmalan var. Bir evi çe- kip çevirmek. durmadan bir şeylere, bir yerlere yetişmek zorunda kalıyorsunuz. Buysa az ürün demek oluyor. Şaşılacak şeyler de oluyor - Avrupa, Amerika vb. gelişmis (!) ül- kelerde şiirin vitrinden düşmesi, gerek- çeiendirilebilir bir sonuç belki. Ancak büyük bir şiir mirasına sahip Törkiye'nin içindebulunduğu halicozumlemek bu ka- dar koiay olmasa gerek. Şunu sormak is- tiyorum: Bayramlar mı eslddi, bizler mi yaşlandık? Amerika'yı bilmiyorum, ama yakın yıl- lara kadar Avrupa'da şiire ilgi vardı. Ko- nuştuğumuz, şiir okuduğumuz mekân- lar doluyordu. Hep söyledim, şiire ilgi ile, şiir kitabına ilgiyi kanştınyoruz bi- raz. Şiir, kitap içinde olmadan önce der- gilerde var, sonra kitaba giriyor. Kitap- lann yeni baskılan oluyor. Antolojiler, seçmeler var. Toplantılarda, televizyon- da. radyoda okunuyor. Besteleniyor. Çok kişinin kendi seçtiğiyle oluşturduğu şi- ir defteri var. Özellikle gençlerin. Şiir ha- va gibidir, girer bir yerlerden. Şaşılacak şeyler de oluyor, Nâzun'ın şiirlerini, hiç beklemediğiniz biri, çıkıp alanları dolduran kalabalıklara okuyor. Konunun bizı getirdiğı yerde, kımileri- ne, ömeğın Manisa'daki on beş kadar genç insana şuracıktan bir selam ve te- şekkür göndersem. Üç ay süren bir ça- lışmayla şiirlerimi ezberlemişler, düzen- u ülkenin yazarlan, ozanlan olarak etik kaygıyı öne çıkarma acelemiz var, ama estetik kaygıyı ikincil saydığımız an "yazın"ı yitiriyoruz. Yine de, şiirlerimizle siliyoruz art kaygılan. Büyümüz, gizemimiz, dünya görüşümüz var. lemeter yapmışlar, beni çafırdılar. On- lan restore edilmiş bir medrese avlusun- da, yıldızlı gökyüzü altında kocaman bir kalabalık, mekâna sığmayan sevgili in- sanlar arasında dinlemiştim. Daha önce Salihli'dekilen, Bursa'dakileri, Akşe- hir'dekileri, Antalya, tstanbul, Anka- ra'dakileri nasıl unuturum. Doğnısu bu yakınlıklar, sıcak ilgiler beni şiire bes- liyor. -Çemberi genişletmekte yarar var. Şi- ir bir şeyleri değiştirebflir mi/ değJştirme- li mi? Şiir olmazsa,gerçekten -Oktay Ri- fat'ın da benrttiği gibi- yaşama dediğimiz oluşıım çarklanndan biri eksilir mi? Şiir bir şeyleri değiştırmeden önce, bireyleri değiştirir. Kendi içine dönüp bakmanm, kendini tanımanın, insan cev- herini silip parlatmanın, ince şeyleri an- lamanın bir yoludur şiir. Değişen insan ancak, bir şeyleri değiştirmeye hazır ola- bilir. - Yerel ve genel secimlerin Ok kez bir arada vtıpıküğı ve künileri için sürpriz Id- mileri için acı sonuçlann alındığı bir se- çimi ardımızda bıraktık. Bu seçimin bir özeJHgi de kimi partilerin sanatçılara da- ha fazla sözverme ihtiyacı (!) duyması idL Sizin bu konudaki görüşünüz ne? Cumhuriyet okurlan hatırlar belki. 1992 'deki bir söyleşide her seçim döne- minde, siyasal tarihin eski sandığmın açıldıgını, demokratik istemler doğrul- tusundaki vaatlerin ortaya döküldüğünü, seçimleri de onlan en akıllıca kullanan- lann kazandığmı söylemıştim. Ve ekJe- miştim: Düşleriyle yaşayanlann, halkın düşüne giren o söylem yakında yeniden o eski sandığa saklanacaktır, yeni bir görücü döneminde açılmak üzere. Söz- ler üstünde konuşmak neye yarar göre- ceğiz. 4 Tek derdim şiir yazmak' -ÇejTek yüzyıl öncesi kadar bol >« ka- muoyıında etkisi geniş >-azın dergUerine bugün tamkobmasak da özeflikle şiir ala- nında haon savılır birçok dergi çılayor. Ne ki bu dergiler dahU, çok az dergide sesini bulmuş, derdi olan şiire/ şaire rast- buuyor. Yazm dergilerini takip edebiliyor musunuz? Ediyorsanız, içlerinde beğen- Bizler dış sorunlar, iç top- lumsal sorunlar dayatılmış bir ülkenin yazarlan. ozanla- n bu kaygılan gün günden daha yoğun bir biçimde duy- duğumuzdan, elbetteçok zor- lanıyoruz. Etik kaygıyı öne çı- karma acelemiz var, ama es- tetik kaygıyı ikincil saydığı- mız an "yazın"ı yitiriyoruz. Yine de, şiirlerimizle siliyo- ruz art kaygılan. Büyümüz, gizemimiz var, dünya inan- cımız var. Yaşam bir soruna dönüştüğünde "dil"i aştığı- nı sandığımızda da, dünyay- la aramızdaki sahte deriyi yok edebilıyoruz. Sorunuzun "zamana iliş- kin" yanı da çok önemlı. In- sanlar katman katman bir şey- leri elde etmek için çalışıyor- lar. Ekmek için, daha sonra eğitim vb. gibi gereksinme- ler için, eşyalar için, mal mülk için. Yaşamın eğitimi hereği- timden önce verilmeliydi in- sanlara. Dinler ve ideoloji- ler bunu vermeye çahşmış, yetmemiş. lnsanlann birbö- lümünün aşın tutkusu olma- saydı. ınsanlar yanşma yen- ne uzlaşarak birlikte üretme- ye, paylaşmaya eğitilseydi- ler, eğıtseydiler kendilerini, dünya herkes için yaşanma- ya değer bir yerolurdu. Kav- gasız, savaşsız, doğayı kir- letmeden. Son şiirimde de söyledim: "Dünyanın günü azaJdı." Benim günüm de azaldı. Hem yıl olarak hem günün sa- PavarvttiLübnan Haki banş konserinden sonra bugün Stockholm 'de Müziği bırakmayı düşünmüyor GÜRHANUÇKAN STOCKHOLM - Ünlü opera yıldızı Ludano Pavarotti Stock- holm'de. Sanatçınm kent merke- zindeki stadyumda bugün vere- cegi konserin büetlen kapış kapış gidiyor. Pavarotti gecen cumartesi gü- nü de Lübnan'da verdiği konser- le ılk kez bir Ortadoğu ülkesinde sahne alarak 20 bin kişiye seslen- di. Ancak ünlü tenorun Lübnan hü- kümetinın banş adına düzenlenen konser için bir milyon dolar alma- sı tepkilere neden oldu. Pavarotti, gençlik yıllannda fut- bol oynarken sakatladığı kalçası- nm, aradan bunca yıl geçmesine karşın acı vennesi nedeniyle ge- çenlerde ameliyat oldu. Sonuçtan çok hoşnut kalınca bu defa da diz- ierini bıcak altına yatırdı. Bir sporcu gibi çalışıyor "Şimdi arnk hareket ederken aadu>muyonım"diyor. "Yakın- ds sevgilim Nicoletta ik tenis oy- nayabüeceğinı. Hatta ata binme- yi de düşünuyorum." 64 ya^ındakı sanatçının yanın- da, 29 yaşındaki sevgilisı Nicolet- ta Montavani \ar. Pavarotti, kan- sından boşanmak üzere. 30yıllık evlilikten ve 4 kız çocuğundan sonra. "Nkolettasayesindedünya- ya yeniden gektün" diyor. "Ame- Mygtlardan sonra hiçbir sonıoum kalmadL Övlesine muduyum ki sesimden bile beüi oluyor! " Pavarotti, sanatçının sesini ko- rumak için bir sporcu gibi çahş- ması gerektiğini söylemişti. Bu sözü anımsatılınca demek istedi- ğinişöyIeaçıklıyor:"'Hergünbir- liaçsaatşartasöyffiyor,kBabö*üm- ler tekrarhyorum. Eğer rurnede Girlsgibi ünlüleri bu konserlerin- de ağırlıyor. Konserlerin geliri kı- sıntısız olarak hayır kuruluşlanna veriliyor. Pavarotti bu yanını şöy- le açıkhyor - Herşeydenöncegüç durumdakiçocuklaricirı.Paralar World Chifd adh hayır kunımu- na gidiyor. tki yıl önce, Mosrar'da Pavarotti ve Ârkadaşjan Mûzik Merkezi adını koyduğunmz bir okul açOk. Çocuklarorada müzik öğrenimi goriiyorlar. Birböiümün- de de savaş yüzünden ruhsai yara alrrasobnçocukiarttdavigörüyor- lar. Monrovia'da sokak çocuklan için bir \urt kurduk. Kosovah mül- tecDerin çocuklan için kullanü- ması kaydıyla Birleşmiş Millet- ler'in mülteci bürosu 1>HCR'« i miiyon doiar verdik. Bu yılld konser bugüne dek 3 milyon do- . lar kazandırdı. CD ve video geür- teriyle TV ysr>m haklan hâlâ öden- mekte olduğu için kesin miktar beüi değil. En büyük yanmncua Nicoletta. Birkaç yıktararanjına»- lan o vupıyor veişler nkır bkn-yS- Lfibnan'da bar^ için verd^l konsenkn çok para ahnas eieştirildL degüsem, her ögkden sonra btrkaç saat piyano başında egzersiz yapt- j'orum. Eger bir gün es gecersem hemen farkuu görii>t)rum.üd gün esgecersem arkadaşlanm, üç gün es gecersem dinlevıcilerim fark edrjBrlar." Pavarotti. doğduğu kent Napo- li'ye çok bağlı. Napoli şivesiyle şarkı söylediği zaman kulak tırma- ladığını iddia edenler var. Bu ko- nuda kendinden emin: "NapoH şi- vesinden gunır duyuyorum.O da ttaryanca. başka dil değil ki. Cste- likbenimnapoliten şarkılanm bü- vikk Igt görüyor. Sanınm benieteş- tiren birkaç kişi dışında herkes be- nim bu yanımdan gayet boşnut" Napoli'de yılda bir kez hayır için dev bir konser düzenliyor. JRieky Martin, Ste>ie Wonder, El- ton John, Eric Clapton ve Spice j KJasık müzikJe pop müziğüıi aynı konsere koyarâk müzik tür- leri arasındaki sınırlan >ikıyor Pa- varotti:"Ben opera sanatçısı dog- dum, öyle de öJeceğim. MüziğİB Ud kanadının buluşması bana gö- re çok önemli. Yalruzca birlikte dünvanın parasıru içindeğfl; bider bir araâayken SOB derecegüzrivakitgeçJrİ5oruz.Hep- si çok cömert YetenelderiiB hayır için kullanıjTHİar." Son olarak, müziği 2001 yılm- da brrakacağını söylediği anımsa- türyor:"Bu soru bana 15 >ıldu~ so- ruhıyor.ArtıkklasikleştLŞuand» keodhni öyle formda hissediyo- rumki müziği bırakmakakhmın ucundan geçmiyor." diğiniz şair(ler) Dergilerin hepsıni değil, ama birçoğu- nu görebiliyorum. Ankara'nın, Istan- bul'un dışındaki kentlerde yayımlanan dergilerdeki kalite yükselmesi beni se- vindiriyor. Her öğrenilen şey gibi öğre- nikü şiirde biçem, imgeleri kullanma. Eli yüzü düzgün çok şiir yazılı- yor. Ama hem iyi, hem özgün olanı, her dönemde olduğu gibi az sayıda. Elbette beğendiğim adlar var. - Açnnızı genelden özeie in- direlim: Sonra tşte Yaşlan- dını'ı ideyen SessizArka Bah- çelerAntalya'da Altaı Porta- kal aldı. Derken seçme şiirle- riniz ve sizedair yazdann yer aldığı küçük bir andaç ya- yunlandL Aynca Kasım ayın- da Gülten Âkui şiiri,sempoz- yum konusu olacak. Yine de geç kal(ın)mışhktan söz et- mek mümkün mü? Kışkırücı bir soru bu. Be- nim tek derdim şiir yazmak. Zaman ve ortam bulmak. Sondan başlayalım: Şiirleri- me ilgi konusunda yakınmam yok. llan edilip yapılmayan ya da yapılamayan bir Saygı Günü için çıkanlan listeye baktım. Şiirim üstüne yüze yakın eleştiri, tanıtım yazısı. İçlerinde önemli olanlar var. Bildiriler, lisan, doktora tez- leri, ödüller, besteler, söyle- şiler, toplanrılar. Altın Portakal Ödülü gibi başvurusuz verilen ödüller için geç kalmışlık söz konu- su değil. Kitabın çıktığı yıl ve- rilebiliyor. Sessiz Arka Bah- çeler gerçekten Sonra İşte Yaşlandım ile birlikte anıl- ması gereken bir şiir kitabı. Sempozyumu ve şiirim üs- tüne verilecek bildirileri ben de önemsiyorum. Bu tür etkinliklerin yay- gınlaşmasını diliyorum. - Şu sıralar ne yazıyorsu- nuz? Yeni bir kitap hazırlığı var mı? En az şüneriniz ka- dar önemli olan düzyazüan- ıuz devam ediyor mu? Onla- n da kkap oyhnnunda görme/ okuma oianağmıız olacak mı? Şıır yazmayı sürdürüyo- rum. Yanm kalmış başka ça- lışmalanmı tamamlayabilir miyim, bilmiyorum. Dulcinea'da 'bilgisayar müziği' Kültür Servisı - Dulcinea'da 17-18-19 Haziran 1999 tarihle- rinde Sinan Bökesoy. Seslm projesi kapsamında 'Environ- ments' adlı computer müziği konserini veriyor. 20.30'da baş- layacak olan performanslarda, Bökesoy'un Environments, Mechanics, Cycle,Spectral \\fa- \es ve Elements adlı çalışmala- nna kontrbasta ve video tasan- mında Mahmut Yalay, saksofon- da Sami Alnndağ canlı perfor- manslanyla eşlik edecek. Böke- soy, projeyi oluşturan yapıtlann "yaşad^ımızçoTeninüzerimiz- de bıraküğı etkiler sonucu biün- çaltımızda oluşan \ansunalan, eiektroakustik \ecomputer mü- ziği aracüığryla anlattiğmr söyledi. 'En- \ironments' kapsamındaki sanal ortam- lar, gerek doğal tınılann, gerekse Yalay ve Altındağ'ın stüdyo ortamındaki do- ğaçlama kayıtlannın, bilgisayarla yapılan analizler sonucu yeniden biçimlendirilme- si ile oluşuyor. Konser sırasında kontrbas ve saksofonun canlı doğaçlamalan. video enstalasyonu ile computer müziği kom- pozisyonlannın etkileşimi projenin bütü- nünü oluşturacak. PerİFormanslar 'quad- rophonic' ses sistemiyle sunulacak. Sinan Bökesoy'un computer müziği konserleri saat 2030'da. 1971 doğumlu Sinan Bökesoy Istanbul Alman Lisesi ve İTÜ Elektronik ve Ha- berleşme Mühendisliği Bölümü'nden me- zun oldu. Müziğe küçük yaşlarda piya- no eğitimi ile başladı. MeteSakpuıar'ın desteği ile müzik teorisi ve kompozisyon eğitimi gören Bökesoy, 1997'de Sela- nik'te ve 1998'de Michigan Üniversite- si'nde gerçekleştirilen ICMC (Internati- onal Computer Music Conferenc) konfe- ranslanna katıldı. Bökesoy a>nca, Bili- şim Kongresi etkinlikleri kapsamında performanslar ve 2. tstanbul Müzik Şenliği çerçevesinde bir panel ve performans ger- çekleştirdi. Müziğe îzmir Koleji Or- kestrası 'nda bas gitar çalarak başlayan Mahmut Yalay, 1983'te Berklee College of Music'e girdi ve 7 yıl Ame- rika'da kaldı. 2 yıl Berklee'ye devam ettikten sonra John Lockvvooddan kontrbas ders- leri alarak ve birçok müzisye- nin yetiştiği tarihi VVallys ku- lübünde çalarak eğitimine de- vam etti. Türkiye'ye döndük- ten sonra lstanbul ve Anka- ra'da lokal caz müzisyenleri ileçalışan Yalay. 1996 yılın- da EminFmdıkoğhı'nun 'SinirStandard and Other Dog Songs' albümünde çaldı. 1997 'de Sarp Maden,Oğuz Büyükberber veAteşTezerileLxxiosProjesi'ninCD'si- ni çıkardı. Bu albümde Yalay'ın dört bes- tesi yer aldı. Mahmut Yalay, Lodos ile lz- mir ve lstanbul Fransız Kültür dernekle- rinde (1995), 1996'da Yapı Kredi Genç- lik Festivali 'nde tmer Demirer ve Önder Focan'ın gnıplannda, 1997"de ODTÜ Caz Günleri'nde Ruacan, Fındıkoğlu ve Lodos ile birlikte çalıştı. MARTTNAMIS,TALKMİRAMAX tLEANLAŞTI Tek bir şirket için yazacak KültürServisi -Ingiliz yazar Mar- tin Amis, Oxford'dan arkadaşı ga- zeteci Tina Brovvn'un girişimi so- nucunda medya devi Talk Miramax ile milyoniarca dolar değerinde bir kontrat imzaladı. Brown"un The New Yorkergazetesinden aynlarak çalışmaya başladığı Talk Miramax şirketi, önümüzdeki günlerde Amis'in bir romanını, anı kitabını ve makalelerini yayımlayacak. Edi- törlüğünü yine Tina Brown'un üst- lendiği üç kitap için Amis'e şimdi- den 500 bin sterlin ödendi. Martin Amis aynca Talk Mira- max'a bağlı film şirketi için bir se- naryo yazacak, eylül aymda şirke- te bağlı yine Talk Miramax dergisi yayına geçince haftahk makalele- rine başlayacak. 1960'h yıllarda Oxford Üniver- sitesi'nde Martin Amis'le okul ar- kadaşı olan Brovvn, Martin Amis kitaplannın editörlüğünü üstlenme- nin kendisini çok heyecanlandırdı- ğını belirtiyor: "Çok parlak bir ya- zar Amis, bu nedenle onun kitapla- nnı yayunlamak bizim için bir onur- dur." " Money, London Fields ve The Information adlı kitaplanyla tam- nan Amis de gelişmeler karşısında en az Brown kadar heyecanlı. "Ti- na Brovvn'u çeyrekvüzyıkür tanıyo- rum ve kendisine sonsuz bir güven duyuyorum. Bir tek şirket için ro- man. senaryo ve makale yazacak ol- mak. geleceğe anlnuş bir adım be- nim için. İşlerimi yepyeni bir tarz- da üretmeme neden olacak bir adım." Uzmanlar, Amis'in bu anlaşma- yı imzalamasının ardındaki asıl ne- denin senaryo yazacak olmanın ca- zibesi olduğunu belirtiyorlar. Dis- ney'e bağlı Miramax film şirketi, daha önce Ingiliz Hasta ve Âşık Shakespeare gibi filmlere imza at- mıştı. Talk Miramax'in dergisinde, Âşık Shakespeare'in senaristlerin- den Tom Stoppard da makale ya- zacak. Sanat çevreleri, bu gelişmeler üzerine Amis'in tavnnm diğer say- gın yazarlan etkileyip etkilemeye- ceğini merak ediyorlar. Çoğu ede- biyat meraklısı ise ustalann büyük şirketler yerine bağımsız yayıncılar- la çalışarak özgürlüklerini koruma- lannı yeğliyor. DEFNE GÖLGESt TURGAY FİŞEKÇİ Kursla Sanatçı Olmak Televizyonda üç genç kız, gitar çalıp türkü söylü- yoriar. Müzikten anlayan arkadaşım, "Kapat şunu" dedi, "Altı ay kurs almışlar, çıkardıklan sesler kulak- lanmı tırmalıyor." Şaşırdım. "Bunlar hevesli" dedi, "Bir sûre kurslara gidip, sonra da sanatçıyım diye ortaya çıkıyoıiar. Müzik- ten anlayan hiç kimse, bu çalınan şeye mûzik diye- mez. Her şeyin bir başlangıç yaşı vardır. On yaşın- da müzik öğrenmeye başlayan birinin iyi bir sanat- çı olma şansı vardırama yirmi yaşında başlayan için neredeyse olanaksızdır. Sanatçılık başka şeydir, he- vesli olmak başka. Televizyon gibi kamusal bir alan- da sanatçılar görünebilir, hevesliler ise ancak ken- di eş dost çevrelerinde çalıp söyleyebilirler." Benzer yakınmalar ressam bir arkadaştan da gel- di: "Resim yapılarak para kazanıldığı yolunda yaygın bir kanı oluşunca resim kurslanna ilgi de arttı. Üç beş ay resim dersi aldıktan sonra, sergileraçan res- samlar ortaya çıktı. Elbette bu resimlerde, dört yıl akademi eğitimi alaniara göre yeterince desen ça- lışmamış olmaktan boya sünne tekniklerine dekpek çok zayıflık göze çarpıyor." Sanatçı yetiştirmek üzere kurulmuş okullara öğ- renciler yetenek sınavlanyla alınıyorlar. Bu elemele- rin dışında kalanlar, kimi sanatçı olmak, kimi heve- sini almak için özel kurslara gidiyor. Bu yolla sanatçı olunabilir mi? Sanat tarihi, okul disiplini içinde ogrenim almadan kendi kendini yetiştirmiş ya da usta-çırak ilişkisi için- de olgunlaşmış sanatçı örnekteriyie doludur. Ancak günümüzün sanat kurslanna koşan insan- Iannda, sanatçı olmaktan çok sanat yoluyla ünlü ol- mak ya da para kazanmak amacı öne çıkıyor. Terzilik, marangozluk gibi el becerisine dayanan zanaatlar, kısa süreli kurslarla öğrenilebilir. Sonuçta yetenekliyseniz iyi, yeteneksizseniz kötü terzi olur- sunuz. Kişiliğin, yeteneğin ve öğrenimin büyük önem taşıdığı sanat alanında kısa süreli çabalaria başanlı olunabilir mi? Kolaycıhk en başta sanatın özüne aykın bir dav- ranış biçimi. • • • Edebiyat alanında da zaman zaman ünlü yazar- lar, deneyimlerini aktarabilmek amacryla bir tür ya- zarlık kursu diyebileceğimiz konuşmalar yaparlar. Bunlar arasında en tanınmışlanndan biri de Jor- ge Luis Borges'in Yedi Gece'sidir. (Türkçesi: Ce- lal Üster, Can Yayınlan). Bu kitapta yazann 1977'de Buenos ^res'te bir tiyatroda yaptığı yedi konuşma yer alır. Konuşmalann her biri ayn bir konudadır. Bunlan sayalım: Dante'nin llahi Komedya's\, Düşler ve Ka- rabasanlar, Bin Bir Gece Masallan, Budacılık, Şiir, Kabala ögretisi ve Köriük. Bu konuşmalan okumak, yazar olmayan hiç kim- seyi yazar yapmaz. Ama edebiyatsever biri için çok değerii metinlerdir. Sözgelimi llahi Komedya üstüne olan ilk metni alalım: Borges, önce bu kitabt ne^aman, nasıl okudağtf- nu, kendisini nasıl etkiledığinden söz eder. Bu ara- da şiir çevirisi üzerine de birkaç şey söyler. Sonra llahi Komedya'nın çeşitli yorumlanndan söz eder. Eski yorumlaria yeniler arasındaki farklan vur- gular. Bu arada MiKon'la, Bin Bir Gece Masalla- n'yla, Vergilius'la kryasiamalara ginşir. Yapıttaki çok sevdiği dizeler üstünde durur tek tek. Anlatılan öykünün çeşitli yönlerine değinir. Be- ğendiği kimi bölümleri anlatırken bunlann ardındaki düşünsel yapıyı açıklar. Sonunda sözlerini şöyle bağlar: "Commedia her- kesin okuması gereken bir kitaptır. Commedia'y» okumamak insanın kendisini edebiyatın verebilece- ği en büyük armağandan yoksun kılmasından baş- ka bir şey değildir." ••• Sanatçılık ancak sağlam bir temel üzerinde yük- selebilir. Kısa süreli kurslarla sağlam bir temelin ku- rulabilmesi ise olanaksızdır. Ülkemizde sanatçı yetiştirmek üzere kurulan bu okullardan birinde öğretmen, ögrencilerinin kültür- süzlüğü karşısında bir gün kendini kaybedip bağır- mış: "Kızım, hiçbirşeyden haberinyok, neden geliyor- sun bu okula?" öğrencinin yanrb: "Burayı bitirince babam bana televizyon kuracakJ" Köy Enstltülepi beigeseline başlamyor • Kühür Servisi - Köy Enstitüleri'nin 60. kuruluş yıldönümü olan 17 Nisan 2000'de gösterime girmek üzere ön hazırlıklanna başlanan belgesel için gerekli izin belgesi, Kultür Bakanlığı Telif Haklan ve Sinema Genel Müdürlüğü'nden alındı. Ivriz Köy Enstitüsü'yle ilgili çekimler 19 Haziran Cumartesi günü Ereğli'de, Çifteler Köy Enstitüsü'nün çekimleri 3-4 Temmuz günlerinde Eskişehir'de, Savaştepe Köy Enstitüsü'yle ilgili çekimler 10-11 Temmuz günleri Balıkesir'de gerçekleştirilecek. (Aynntılı bilgi için telefon numarası: 244 42 39) K Ü L T Ü R t Ç İ Z İ K K  M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle