Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16 HAZİRAN 1999 ÇARŞAMBA
14 l LJri. kultur@cumhuriyet.com.tr
Altın Portakal Ödülü'nün bu yılki sahibi Gülten Akm için sempozyum düzenlenecek
'Şiir önce bireyleri değiştirir'MURAT BATMANKAYA
llkin Sonra Yaşlandım İşte. ardından
Sessiz Arka Bahçeter ile yeni bir yöne-
limin sinyalini veren Gülten Alan şiiiri,
kasım ayında Antalya'da düzenlenecek
bir sempozyuma konu olacak. Daha ön-
ce Enis Batur ve Haydar Ergûlen'e ve-
rilen Altın Portakal Ödülü'nün bu yılki
sahibi Akın'la konuştuk:
-T.S. Elıot'agöreboş.zaman küitürün
temeiini oluşrurmaktadır. Paul Lafargue
de farklı bir yaklaşımla tembellik hak-
kını savunmuştu. Günümüz Türkiye-
si'nde ekmek parası kazanmak için har-
canan zaman öyle büyük ki geriye pek
bir şev kalmıyor. Bu bağlamda "E" der-
gisinin sırtını dayadığı tercih önemli bir
gösterge olmasından ötürü taroşılmaya
değer, sanınm. Ne dersiniz?
"Önce yaşam sonra yazın" slogan gı-
bi. Kesınlik bildiren bir slogan biçimın-
de sunulduğunda bir sorunsal, tartışıla-
cak ne kalırbilmiyorum. E dergisini gör-
medim. Demokrasi, insan haklan bağ-
lammda "Yaşam HakkTnı mı savun-
mak istiyorlar, Marksist açıdan mı yak-
laşıyorlar?
Bu ikisi hem birbiriyle ilişkili hem
ayn konular. "Yaşam Hakkı" haklann en
olmazsa olmazı. Bunda kuşku yok. Ya-
şam hakkı tehdit altındaysa bir yerde, ora-
da yaşayan ınsanlar için daha öncelikli
bir sorun düşünülebilir mi? Insanlar güç-
leri yettiğince. akıllan erdiğince bu teh-
didi ortadan kaldırmak için uğraşırlar Uç
noktaya vanldığında kurtuluş savaşlan-
nın verildiği görülür. Bizim Kurtuluş
Savaşı'mız gibi. Etik kaygı diye nite-
lendirdiğim kaygı çoğu yazarda vardı.
" Yaşam " toplumsal bir soru-
na dönüştüğünde etik kaygı
estetik kaygının önüne de ge-
çebilir. O zaman "yazın"da
bir sorun oluşabilir. Çünkü
her alanın önceliği kendine
özeldir. Ve yaan alanının ön-
celigi "estetik"tir. Bu. Mark-
sist bakışa da ters düşmez.
Yazının can damandır este-
tik. çünkü onsuz her şey ol-
sa olsa bile "yazm" olamaz.
'Buçağ insafsız'
e
y iir bir şeyleri
değıştirmeden önce,
bireyleri değiştirir. Kendi
içine dönüp bakmanm,
kendini tanımanın, insan
cevherini silip
parlatmanm, ince şeyleri
anlamanın bir yoludur
şiir. Değişen insan
ancak, bir şeyleri
değiştirmeye
hazır olabilir.
atleri olarak. "Kadm" olanlarbeni iyi an-
lar. Bu çağ insafsız. Yaşlandıkça yükü-
müz artıyor, azalacagına. Çünkü genç-
lerin yoğun çalışmalan var. Bir evi çe-
kip çevirmek. durmadan bir şeylere, bir
yerlere yetişmek zorunda kalıyorsunuz.
Buysa az ürün demek oluyor.
Şaşılacak şeyler de oluyor
- Avrupa, Amerika vb. gelişmis (!) ül-
kelerde şiirin vitrinden düşmesi, gerek-
çeiendirilebilir bir sonuç belki. Ancak
büyük bir şiir mirasına sahip Törkiye'nin
içindebulunduğu halicozumlemek bu ka-
dar koiay olmasa gerek. Şunu sormak is-
tiyorum: Bayramlar mı eslddi, bizler mi
yaşlandık?
Amerika'yı bilmiyorum, ama yakın yıl-
lara kadar Avrupa'da şiire ilgi vardı. Ko-
nuştuğumuz, şiir okuduğumuz mekân-
lar doluyordu. Hep söyledim, şiire ilgi
ile, şiir kitabına ilgiyi kanştınyoruz bi-
raz. Şiir, kitap içinde olmadan önce der-
gilerde var, sonra kitaba giriyor. Kitap-
lann yeni baskılan oluyor. Antolojiler,
seçmeler var. Toplantılarda, televizyon-
da. radyoda okunuyor. Besteleniyor. Çok
kişinin kendi seçtiğiyle oluşturduğu şi-
ir defteri var. Özellikle gençlerin. Şiir ha-
va gibidir, girer bir yerlerden.
Şaşılacak şeyler de oluyor, Nâzun'ın
şiirlerini, hiç beklemediğiniz biri, çıkıp
alanları dolduran kalabalıklara okuyor.
Konunun bizı getirdiğı yerde, kımileri-
ne, ömeğın Manisa'daki on beş kadar
genç insana şuracıktan bir selam ve te-
şekkür göndersem. Üç ay süren bir ça-
lışmayla şiirlerimi ezberlemişler, düzen-
u ülkenin yazarlan,
ozanlan olarak etik
kaygıyı öne çıkarma
acelemiz var,
ama estetik kaygıyı
ikincil saydığımız an
"yazın"ı yitiriyoruz.
Yine de, şiirlerimizle
siliyoruz art kaygılan.
Büyümüz,
gizemimiz, dünya
görüşümüz var.
lemeter yapmışlar, beni çafırdılar. On-
lan restore edilmiş bir medrese avlusun-
da, yıldızlı gökyüzü altında kocaman bir
kalabalık, mekâna sığmayan sevgili in-
sanlar arasında dinlemiştim. Daha önce
Salihli'dekilen, Bursa'dakileri, Akşe-
hir'dekileri, Antalya, tstanbul, Anka-
ra'dakileri nasıl unuturum. Doğnısu bu
yakınlıklar, sıcak ilgiler beni şiire bes-
liyor.
-Çemberi genişletmekte yarar var. Şi-
ir bir şeyleri değiştirebflir mi/ değJştirme-
li mi? Şiir olmazsa,gerçekten -Oktay Ri-
fat'ın da benrttiği gibi- yaşama dediğimiz
oluşıım çarklanndan biri eksilir mi?
Şiir bir şeyleri değiştırmeden önce,
bireyleri değiştirir. Kendi içine dönüp
bakmanm, kendini tanımanın, insan cev-
herini silip parlatmanın, ince şeyleri an-
lamanın bir yoludur şiir. Değişen insan
ancak, bir şeyleri değiştirmeye hazır ola-
bilir.
- Yerel ve genel secimlerin Ok kez bir
arada vtıpıküğı ve künileri için sürpriz Id-
mileri için acı sonuçlann alındığı bir se-
çimi ardımızda bıraktık. Bu seçimin bir
özeJHgi de kimi partilerin sanatçılara da-
ha fazla sözverme ihtiyacı (!) duyması idL
Sizin bu konudaki görüşünüz ne?
Cumhuriyet okurlan hatırlar belki.
1992 'deki bir söyleşide her seçim döne-
minde, siyasal tarihin eski sandığmın
açıldıgını, demokratik istemler doğrul-
tusundaki vaatlerin ortaya döküldüğünü,
seçimleri de onlan en akıllıca kullanan-
lann kazandığmı söylemıştim. Ve ekJe-
miştim: Düşleriyle yaşayanlann, halkın
düşüne giren o söylem yakında yeniden
o eski sandığa saklanacaktır, yeni bir
görücü döneminde açılmak üzere. Söz-
ler üstünde konuşmak neye yarar göre-
ceğiz.
4
Tek derdim şiir yazmak'
-ÇejTek yüzyıl öncesi kadar bol >« ka-
muoyıında etkisi geniş >-azın dergUerine
bugün tamkobmasak da özeflikle şiir ala-
nında haon savılır birçok dergi çılayor.
Ne ki bu dergiler dahU, çok az dergide
sesini bulmuş, derdi olan şiire/ şaire rast-
buuyor. Yazm dergilerini takip edebiliyor
musunuz? Ediyorsanız, içlerinde beğen-
Bizler dış sorunlar, iç top-
lumsal sorunlar dayatılmış
bir ülkenin yazarlan. ozanla-
n bu kaygılan gün günden
daha yoğun bir biçimde duy-
duğumuzdan, elbetteçok zor-
lanıyoruz. Etik kaygıyı öne çı-
karma acelemiz var, ama es-
tetik kaygıyı ikincil saydığı-
mız an "yazın"ı yitiriyoruz.
Yine de, şiirlerimizle siliyo-
ruz art kaygılan. Büyümüz,
gizemimiz var, dünya inan-
cımız var. Yaşam bir soruna
dönüştüğünde "dil"i aştığı-
nı sandığımızda da, dünyay-
la aramızdaki sahte deriyi
yok edebilıyoruz.
Sorunuzun "zamana iliş-
kin" yanı da çok önemlı. In-
sanlar katman katman bir şey-
leri elde etmek için çalışıyor-
lar. Ekmek için, daha sonra
eğitim vb. gibi gereksinme-
ler için, eşyalar için, mal mülk
için. Yaşamın eğitimi hereği-
timden önce verilmeliydi in-
sanlara. Dinler ve ideoloji-
ler bunu vermeye çahşmış,
yetmemiş. lnsanlann birbö-
lümünün aşın tutkusu olma-
saydı. ınsanlar yanşma yen-
ne uzlaşarak birlikte üretme-
ye, paylaşmaya eğitilseydi-
ler, eğıtseydiler kendilerini,
dünya herkes için yaşanma-
ya değer bir yerolurdu. Kav-
gasız, savaşsız, doğayı kir-
letmeden. Son şiirimde de
söyledim: "Dünyanın günü
azaJdı."
Benim günüm de azaldı.
Hem yıl olarak hem günün sa-
PavarvttiLübnan Haki banş konserinden sonra bugün Stockholm 'de
Müziği bırakmayı düşünmüyor
GÜRHANUÇKAN
STOCKHOLM - Ünlü opera
yıldızı Ludano Pavarotti Stock-
holm'de. Sanatçınm kent merke-
zindeki stadyumda bugün vere-
cegi konserin büetlen kapış kapış
gidiyor.
Pavarotti gecen cumartesi gü-
nü de Lübnan'da verdiği konser-
le ılk kez bir Ortadoğu ülkesinde
sahne alarak 20 bin kişiye seslen-
di. Ancak ünlü tenorun Lübnan hü-
kümetinın banş adına düzenlenen
konser için bir milyon dolar alma-
sı tepkilere neden oldu.
Pavarotti, gençlik yıllannda fut-
bol oynarken sakatladığı kalçası-
nm, aradan bunca yıl geçmesine
karşın acı vennesi nedeniyle ge-
çenlerde ameliyat oldu. Sonuçtan
çok hoşnut kalınca bu defa da diz-
ierini bıcak altına yatırdı.
Bir sporcu gibi çalışıyor
"Şimdi arnk hareket ederken
aadu>muyonım"diyor. "Yakın-
ds sevgilim Nicoletta ik tenis oy-
nayabüeceğinı. Hatta ata binme-
yi de düşünuyorum."
64 ya^ındakı sanatçının yanın-
da, 29 yaşındaki sevgilisı Nicolet-
ta Montavani \ar. Pavarotti, kan-
sından boşanmak üzere. 30yıllık
evlilikten ve 4 kız çocuğundan
sonra. "Nkolettasayesindedünya-
ya yeniden gektün" diyor. "Ame-
Mygtlardan sonra hiçbir sonıoum
kalmadL Övlesine muduyum ki
sesimden bile beüi oluyor! "
Pavarotti, sanatçının sesini ko-
rumak için bir sporcu gibi çahş-
ması gerektiğini söylemişti. Bu
sözü anımsatılınca demek istedi-
ğinişöyIeaçıklıyor:"'Hergünbir-
liaçsaatşartasöyffiyor,kBabö*üm-
ler tekrarhyorum. Eğer rurnede
Girlsgibi ünlüleri bu konserlerin-
de ağırlıyor. Konserlerin geliri kı-
sıntısız olarak hayır kuruluşlanna
veriliyor. Pavarotti bu yanını şöy-
le açıkhyor
-
Herşeydenöncegüç
durumdakiçocuklaricirı.Paralar
World Chifd adh hayır kunımu-
na gidiyor. tki yıl önce, Mosrar'da
Pavarotti ve Ârkadaşjan Mûzik
Merkezi adını koyduğunmz bir
okul açOk. Çocuklarorada müzik
öğrenimi goriiyorlar. Birböiümün-
de de savaş yüzünden ruhsai yara
alrrasobnçocukiarttdavigörüyor-
lar. Monrovia'da sokak çocuklan
için bir \urt kurduk. Kosovah mül-
tecDerin çocuklan için kullanü-
ması kaydıyla Birleşmiş Millet-
ler'in mülteci bürosu 1>HCR'«
i miiyon doiar verdik. Bu yılld
konser bugüne dek 3 milyon do-
. lar kazandırdı. CD ve video geür-
teriyle TV ysr>m haklan hâlâ öden-
mekte olduğu için kesin miktar
beüi değil. En büyük yanmncua
Nicoletta. Birkaç yıktararanjına»-
lan o vupıyor veişler nkır bkn-yS-
Lfibnan'da bar^ için verd^l konsenkn çok para ahnas eieştirildL
degüsem, her ögkden sonra btrkaç
saat piyano başında egzersiz yapt-
j'orum. Eger bir gün es gecersem
hemen farkuu görii>t)rum.üd gün
esgecersem arkadaşlanm, üç gün
es gecersem dinlevıcilerim fark
edrjBrlar."
Pavarotti. doğduğu kent Napo-
li'ye çok bağlı. Napoli şivesiyle
şarkı söylediği zaman kulak tırma-
ladığını iddia edenler var. Bu ko-
nuda kendinden emin: "NapoH şi-
vesinden gunır duyuyorum.O da
ttaryanca. başka dil değil ki. Cste-
likbenimnapoliten şarkılanm bü-
vikk Igt görüyor. Sanınm benieteş-
tiren birkaç kişi dışında herkes be-
nim bu yanımdan gayet boşnut"
Napoli'de yılda bir kez hayır
için dev bir konser düzenliyor.
JRieky Martin, Ste>ie Wonder, El-
ton John, Eric Clapton ve Spice
j
KJasık müzikJe pop müziğüıi
aynı konsere koyarâk müzik tür-
leri arasındaki sınırlan >ikıyor Pa-
varotti:"Ben opera sanatçısı dog-
dum, öyle de öJeceğim. MüziğİB
Ud kanadının buluşması bana gö-
re çok önemli. Yalruzca birlikte
dünvanın parasıru
içindeğfl; bider bir araâayken SOB
derecegüzrivakitgeçJrİ5oruz.Hep-
si çok cömert YetenelderiiB hayır
için kullanıjTHİar."
Son olarak, müziği 2001 yılm-
da brrakacağını söylediği anımsa-
türyor:"Bu soru bana 15 >ıldu~ so-
ruhıyor.ArtıkklasikleştLŞuand»
keodhni öyle formda hissediyo-
rumki müziği bırakmakakhmın
ucundan geçmiyor."
diğiniz şair(ler)
Dergilerin hepsıni değil, ama birçoğu-
nu görebiliyorum. Ankara'nın, Istan-
bul'un dışındaki kentlerde yayımlanan
dergilerdeki kalite yükselmesi beni se-
vindiriyor. Her öğrenilen şey gibi öğre-
nikü şiirde biçem, imgeleri kullanma. Eli
yüzü düzgün çok şiir yazılı-
yor. Ama hem iyi, hem özgün
olanı, her dönemde olduğu
gibi az sayıda.
Elbette beğendiğim adlar
var.
- Açnnızı genelden özeie in-
direlim: Sonra tşte Yaşlan-
dını'ı ideyen SessizArka Bah-
çelerAntalya'da Altaı Porta-
kal aldı. Derken seçme şiirle-
riniz ve sizedair yazdann yer
aldığı küçük bir andaç ya-
yunlandL Aynca Kasım ayın-
da Gülten Âkui şiiri,sempoz-
yum konusu olacak. Yine de
geç kal(ın)mışhktan söz et-
mek mümkün mü?
Kışkırücı bir soru bu. Be-
nim tek derdim şiir yazmak.
Zaman ve ortam bulmak.
Sondan başlayalım: Şiirleri-
me ilgi konusunda yakınmam
yok. llan edilip yapılmayan
ya da yapılamayan bir Saygı
Günü için çıkanlan listeye
baktım. Şiirim üstüne yüze
yakın eleştiri, tanıtım yazısı.
İçlerinde önemli olanlar var.
Bildiriler, lisan, doktora tez-
leri, ödüller, besteler, söyle-
şiler, toplanrılar.
Altın Portakal Ödülü gibi
başvurusuz verilen ödüller
için geç kalmışlık söz konu-
su değil. Kitabın çıktığı yıl ve-
rilebiliyor. Sessiz Arka Bah-
çeler gerçekten Sonra İşte
Yaşlandım ile birlikte anıl-
ması gereken bir şiir kitabı.
Sempozyumu ve şiirim üs-
tüne verilecek bildirileri ben
de önemsiyorum.
Bu tür etkinliklerin yay-
gınlaşmasını diliyorum.
- Şu sıralar ne yazıyorsu-
nuz? Yeni bir kitap hazırlığı
var mı? En az şüneriniz ka-
dar önemli olan düzyazüan-
ıuz devam ediyor mu? Onla-
n da kkap oyhnnunda görme/
okuma oianağmıız olacak mı?
Şıır yazmayı sürdürüyo-
rum. Yanm kalmış başka ça-
lışmalanmı tamamlayabilir
miyim, bilmiyorum.
Dulcinea'da 'bilgisayar müziği'
Kültür Servisı - Dulcinea'da
17-18-19 Haziran 1999 tarihle-
rinde Sinan Bökesoy. Seslm
projesi kapsamında 'Environ-
ments' adlı computer müziği
konserini veriyor. 20.30'da baş-
layacak olan performanslarda,
Bökesoy'un Environments,
Mechanics, Cycle,Spectral \\fa-
\es ve Elements adlı çalışmala-
nna kontrbasta ve video tasan-
mında Mahmut Yalay, saksofon-
da Sami Alnndağ canlı perfor-
manslanyla eşlik edecek. Böke-
soy, projeyi oluşturan yapıtlann
"yaşad^ımızçoTeninüzerimiz-
de bıraküğı etkiler sonucu biün-
çaltımızda oluşan \ansunalan,
eiektroakustik \ecomputer mü-
ziği aracüığryla anlattiğmr söyledi. 'En-
\ironments' kapsamındaki sanal ortam-
lar, gerek doğal tınılann, gerekse Yalay
ve Altındağ'ın stüdyo ortamındaki do-
ğaçlama kayıtlannın, bilgisayarla yapılan
analizler sonucu yeniden biçimlendirilme-
si ile oluşuyor. Konser sırasında kontrbas
ve saksofonun canlı doğaçlamalan. video
enstalasyonu ile computer müziği kom-
pozisyonlannın etkileşimi projenin bütü-
nünü oluşturacak. PerİFormanslar 'quad-
rophonic' ses sistemiyle sunulacak.
Sinan Bökesoy'un computer müziği konserleri saat 2030'da.
1971 doğumlu Sinan Bökesoy Istanbul
Alman Lisesi ve İTÜ Elektronik ve Ha-
berleşme Mühendisliği Bölümü'nden me-
zun oldu. Müziğe küçük yaşlarda piya-
no eğitimi ile başladı. MeteSakpuıar'ın
desteği ile müzik teorisi ve kompozisyon
eğitimi gören Bökesoy, 1997'de Sela-
nik'te ve 1998'de Michigan Üniversite-
si'nde gerçekleştirilen ICMC (Internati-
onal Computer Music Conferenc) konfe-
ranslanna katıldı. Bökesoy a>nca, Bili-
şim Kongresi etkinlikleri kapsamında
performanslar ve 2. tstanbul
Müzik Şenliği çerçevesinde
bir panel ve performans ger-
çekleştirdi.
Müziğe îzmir Koleji Or-
kestrası 'nda bas gitar çalarak
başlayan Mahmut Yalay,
1983'te Berklee College of
Music'e girdi ve 7 yıl Ame-
rika'da kaldı. 2 yıl Berklee'ye
devam ettikten sonra John
Lockvvooddan kontrbas ders-
leri alarak ve birçok müzisye-
nin yetiştiği tarihi VVallys ku-
lübünde çalarak eğitimine de-
vam etti. Türkiye'ye döndük-
ten sonra lstanbul ve Anka-
ra'da lokal caz müzisyenleri
ileçalışan Yalay. 1996 yılın-
da EminFmdıkoğhı'nun 'SinirStandard
and Other Dog Songs' albümünde çaldı.
1997 'de Sarp Maden,Oğuz Büyükberber
veAteşTezerileLxxiosProjesi'ninCD'si-
ni çıkardı. Bu albümde Yalay'ın dört bes-
tesi yer aldı. Mahmut Yalay, Lodos ile lz-
mir ve lstanbul Fransız Kültür dernekle-
rinde (1995), 1996'da Yapı Kredi Genç-
lik Festivali 'nde tmer Demirer ve Önder
Focan'ın gnıplannda, 1997"de ODTÜ
Caz Günleri'nde Ruacan, Fındıkoğlu ve
Lodos ile birlikte çalıştı.
MARTTNAMIS,TALKMİRAMAX tLEANLAŞTI
Tek bir şirket için yazacak
KültürServisi -Ingiliz yazar Mar-
tin Amis, Oxford'dan arkadaşı ga-
zeteci Tina Brovvn'un girişimi so-
nucunda medya devi Talk Miramax
ile milyoniarca dolar değerinde bir
kontrat imzaladı. Brown"un The
New Yorkergazetesinden aynlarak
çalışmaya başladığı Talk Miramax
şirketi, önümüzdeki günlerde
Amis'in bir romanını, anı kitabını
ve makalelerini yayımlayacak. Edi-
törlüğünü yine Tina Brown'un üst-
lendiği üç kitap için Amis'e şimdi-
den 500 bin sterlin ödendi.
Martin Amis aynca Talk Mira-
max'a bağlı film şirketi için bir se-
naryo yazacak, eylül aymda şirke-
te bağlı yine Talk Miramax dergisi
yayına geçince haftahk makalele-
rine başlayacak.
1960'h yıllarda Oxford Üniver-
sitesi'nde Martin Amis'le okul ar-
kadaşı olan Brovvn, Martin Amis
kitaplannın editörlüğünü üstlenme-
nin kendisini çok heyecanlandırdı-
ğını belirtiyor: "Çok parlak bir ya-
zar Amis, bu nedenle onun kitapla-
nnı yayunlamak bizim için bir onur-
dur." "
Money, London Fields ve The
Information adlı kitaplanyla tam-
nan Amis de gelişmeler karşısında
en az Brown kadar heyecanlı. "Ti-
na Brovvn'u çeyrekvüzyıkür tanıyo-
rum ve kendisine sonsuz bir güven
duyuyorum. Bir tek şirket için ro-
man. senaryo ve makale yazacak ol-
mak. geleceğe anlnuş bir adım be-
nim için. İşlerimi yepyeni bir tarz-
da üretmeme neden olacak bir
adım."
Uzmanlar, Amis'in bu anlaşma-
yı imzalamasının ardındaki asıl ne-
denin senaryo yazacak olmanın ca-
zibesi olduğunu belirtiyorlar. Dis-
ney'e bağlı Miramax film şirketi,
daha önce Ingiliz Hasta ve Âşık
Shakespeare gibi filmlere imza at-
mıştı. Talk Miramax'in dergisinde,
Âşık Shakespeare'in senaristlerin-
den Tom Stoppard da makale ya-
zacak.
Sanat çevreleri, bu gelişmeler
üzerine Amis'in tavnnm diğer say-
gın yazarlan etkileyip etkilemeye-
ceğini merak ediyorlar. Çoğu ede-
biyat meraklısı ise ustalann büyük
şirketler yerine bağımsız yayıncılar-
la çalışarak özgürlüklerini koruma-
lannı yeğliyor.
DEFNE GÖLGESt
TURGAY FİŞEKÇİ
Kursla Sanatçı Olmak
Televizyonda üç genç kız, gitar çalıp türkü söylü-
yoriar. Müzikten anlayan arkadaşım, "Kapat şunu"
dedi, "Altı ay kurs almışlar, çıkardıklan sesler kulak-
lanmı tırmalıyor."
Şaşırdım.
"Bunlar hevesli" dedi, "Bir sûre kurslara gidip,
sonra da sanatçıyım diye ortaya çıkıyoıiar. Müzik-
ten anlayan hiç kimse, bu çalınan şeye mûzik diye-
mez. Her şeyin bir başlangıç yaşı vardır. On yaşın-
da müzik öğrenmeye başlayan birinin iyi bir sanat-
çı olma şansı vardırama yirmi yaşında başlayan için
neredeyse olanaksızdır. Sanatçılık başka şeydir, he-
vesli olmak başka. Televizyon gibi kamusal bir alan-
da sanatçılar görünebilir, hevesliler ise ancak ken-
di eş dost çevrelerinde çalıp söyleyebilirler."
Benzer yakınmalar ressam bir arkadaştan da gel-
di:
"Resim yapılarak para kazanıldığı yolunda yaygın
bir kanı oluşunca resim kurslanna ilgi de arttı. Üç
beş ay resim dersi aldıktan sonra, sergileraçan res-
samlar ortaya çıktı. Elbette bu resimlerde, dört yıl
akademi eğitimi alaniara göre yeterince desen ça-
lışmamış olmaktan boya sünne tekniklerine dekpek
çok zayıflık göze çarpıyor."
Sanatçı yetiştirmek üzere kurulmuş okullara öğ-
renciler yetenek sınavlanyla alınıyorlar. Bu elemele-
rin dışında kalanlar, kimi sanatçı olmak, kimi heve-
sini almak için özel kurslara gidiyor.
Bu yolla sanatçı olunabilir mi?
Sanat tarihi, okul disiplini içinde ogrenim almadan
kendi kendini yetiştirmiş ya da usta-çırak ilişkisi için-
de olgunlaşmış sanatçı örnekteriyie doludur.
Ancak günümüzün sanat kurslanna koşan insan-
Iannda, sanatçı olmaktan çok sanat yoluyla ünlü ol-
mak ya da para kazanmak amacı öne çıkıyor.
Terzilik, marangozluk gibi el becerisine dayanan
zanaatlar, kısa süreli kurslarla öğrenilebilir. Sonuçta
yetenekliyseniz iyi, yeteneksizseniz kötü terzi olur-
sunuz. Kişiliğin, yeteneğin ve öğrenimin büyük önem
taşıdığı sanat alanında kısa süreli çabalaria başanlı
olunabilir mi?
Kolaycıhk en başta sanatın özüne aykın bir dav-
ranış biçimi.
• • •
Edebiyat alanında da zaman zaman ünlü yazar-
lar, deneyimlerini aktarabilmek amacryla bir tür ya-
zarlık kursu diyebileceğimiz konuşmalar yaparlar.
Bunlar arasında en tanınmışlanndan biri de Jor-
ge Luis Borges'in Yedi Gece'sidir. (Türkçesi: Ce-
lal Üster, Can Yayınlan). Bu kitapta yazann 1977'de
Buenos ^res'te bir tiyatroda yaptığı yedi konuşma
yer alır.
Konuşmalann her biri ayn bir konudadır. Bunlan
sayalım: Dante'nin llahi Komedya's\, Düşler ve Ka-
rabasanlar, Bin Bir Gece Masallan, Budacılık, Şiir,
Kabala ögretisi ve Köriük.
Bu konuşmalan okumak, yazar olmayan hiç kim-
seyi yazar yapmaz. Ama edebiyatsever biri için çok
değerii metinlerdir.
Sözgelimi llahi Komedya üstüne olan ilk metni
alalım:
Borges, önce bu kitabt ne^aman, nasıl okudağtf-
nu, kendisini nasıl etkiledığinden söz eder. Bu ara-
da şiir çevirisi üzerine de birkaç şey söyler.
Sonra llahi Komedya'nın çeşitli yorumlanndan söz
eder. Eski yorumlaria yeniler arasındaki farklan vur-
gular. Bu arada MiKon'la, Bin Bir Gece Masalla-
n'yla, Vergilius'la kryasiamalara ginşir.
Yapıttaki çok sevdiği dizeler üstünde durur tek
tek. Anlatılan öykünün çeşitli yönlerine değinir. Be-
ğendiği kimi bölümleri anlatırken bunlann ardındaki
düşünsel yapıyı açıklar.
Sonunda sözlerini şöyle bağlar: "Commedia her-
kesin okuması gereken bir kitaptır. Commedia'y»
okumamak insanın kendisini edebiyatın verebilece-
ği en büyük armağandan yoksun kılmasından baş-
ka bir şey değildir."
•••
Sanatçılık ancak sağlam bir temel üzerinde yük-
selebilir. Kısa süreli kurslarla sağlam bir temelin ku-
rulabilmesi ise olanaksızdır.
Ülkemizde sanatçı yetiştirmek üzere kurulan bu
okullardan birinde öğretmen, ögrencilerinin kültür-
süzlüğü karşısında bir gün kendini kaybedip bağır-
mış:
"Kızım, hiçbirşeyden haberinyok, neden geliyor-
sun bu okula?"
öğrencinin yanrb:
"Burayı bitirince babam bana televizyon kuracakJ"
Köy Enstltülepi beigeseline
başlamyor
• Kühür Servisi - Köy Enstitüleri'nin 60. kuruluş
yıldönümü olan 17 Nisan 2000'de gösterime girmek
üzere ön hazırlıklanna başlanan belgesel için gerekli
izin belgesi, Kultür Bakanlığı Telif Haklan ve
Sinema Genel Müdürlüğü'nden alındı. Ivriz Köy
Enstitüsü'yle ilgili çekimler 19 Haziran Cumartesi
günü Ereğli'de, Çifteler Köy Enstitüsü'nün
çekimleri 3-4 Temmuz günlerinde Eskişehir'de,
Savaştepe Köy Enstitüsü'yle ilgili çekimler 10-11
Temmuz günleri Balıkesir'de gerçekleştirilecek.
(Aynntılı bilgi için telefon numarası: 244 42 39)
K Ü L T Ü R t Ç İ Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I