Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15HAZİRAN1999SAÜ CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Hafızakaybına
yol açıyop
• CHICAGO(AA)-
ABD'deyapılan
araştırmalar. yogun stres
sırasında \ ücudun
salgıladığı kortizol
hotmonunun geçici hafiza
kaybına neden olduğunu
ortaya koydu. St. Louis
kentinde bulunan
\Vabhıngton
Üniversıtesi'nde yapılan
araştırmada. yoğun stres
içındeki kişilerde, stres
sürdükçe unutkanlıklar
olduğu, daha sonra
hafızanın tekrar normale
döndüğü belırlendi.
Araştırma ekibinin
yöneticisi Dr. John W.
Nevvcomer. stres sırasında
vücudun salgıladığı
kortizol hormonunun,
beyinde hafizayla ilgili
hücrelerde enerjı
transferinı engellediğini ve
böylece unutkanlığın
meydana geldiğıni bildirdi.
Serdar Ortaç'a
beraat
• ANKARA (AA) - Pop
müzik sanatçısı Serdar
Ortaç. "askerlikten
kurtulmak için hile
yapmak" suçlamasıyla,
Jandarma Genel
Komutanlığı Askeri
Mahkemesı"nde 10 yıla
kadar hapis cezası
istemiyle yargılandığı
davada beraat ettı. Ortaç"ın
avukatı Ümit Kardaş'ın
hazır bulunduğu
duruşmada. Başsavcı
Albay Enver Karakuş, esas
hakkındaki mütalaasını
verdi. Ortaç'ın avukatı
Ümit Kardaş ise esas
hakkındaki savunmasında,
Ortaç'ın beraatını istedi.
Jandarma Genel
Komutanlığı Askeri
Mahkemesi, "Serdar
Ortaç'ın mahkûmiyetine
yetecek yeterli kanıt
bulunmadığından "
beraatına karar verdi
Günalp anıldı
• ANKARA (ANKA)-
Hacettepe Ünıversitesi
öğretim üyelerinden Prof.
Dr. Altan Günalp
ölümünün 11 'ınci yılında
bir toplantıyla anıldı.
Hacettepe Universitesi Tıp
Fakültesi Tıbbi Biyoloji
Anabilim Dalı tarafından
düzenlenen "Prof. Dr.
Altan Günalp Anma
Günü", Üniversite'nin
Kültür Merkezi M
Salonu'nda
gerçekleştinldi. Hacettepe
Universitesi Kurucusu ve
Onursal Rektörii Prof. Dr.
thsan Doğramacı, Prof. Dr.
Günalp ile ilgili anılannı
aktanrken. "Bazı kişiler
var ki. olağanüstü
doğaldırlar. doğuştan
öyledirler. Yetenek
açısından, prensiplere
bağlılık açısından
doğuştan öyledirler. Altan
oniardan biriydi. Yalnız
becerisi, zekâsı. kabiliyeti
değil ilkeli ve ılkelerine
bağlı, inandığına baskı
altında da olsa taviz
vermeyen bir kişiliği
vardı" dedi.
Ezberci sistemin tutsağı olan yükseköğrenim gençliği geleceğinden umutsuz...
Ozgür üniversite istiyoruzYUSUFZİYAAY
Onlar. milyonlarca yaşıtı
arasından, ondalıklı puan di-
limlerınin geleceklerini be-
lirlediği acımasız bir sınav-
la seçilmiş üniversiteli genç-
ler. Ama okuduklan üniver-
sitelerin. hayallerindeki öz-
gür üniversite olduğuna inan-
mıyorlar. Ve gelecek, onla-
ra çok fazla ümit vermiyor.
Gençlik üniversıtede so-
runlarla yaşamayı öğreniyor.
Bir dokunsanız bin ah işiti-
yorsunuz.
Arzu Yedibela, üniversi-
teye başladıktan sonra hayal
ettiğı eğitimi bulamayanlar-
dan biri. Liseden farklı ola-
cağını düşündüğü üniversi-
tede hayal kınklığı yaşamış,
üniversite yaşamının ve eği-
tıminin liseden farklı olma-
dığını düşünüyor. Arzu ümit-
siz: "Lisede de belii saatkr-
de derse girer. disiplin içinde
ders görür. dersler bitince
okulu terk etmek zorunda
kahnnk. Üniversiteye gekiik.
Değtşen fazla bir sey yok."
Bilge Seçkin de 23 yaşın-
da bir öğrenci. Siyaset bili-
mi öğrenimi görüp. dersler-
de siyaset ve ülke gerçekle-
rini tartışamamanın çelişki-
sini yaşadığmı söylüyor. Tartışamıyor, çün-
kü. "Suııflar kalabaük. Bundan da kötüsü,
üniversitede düsünme ve taröşma özgürlü-
ğüyok". BılgeSeçkın'e göre yeni kurulan
öğrenci temsilcılıği sistemi. göstermelik.
Öğrencilerin sorunlannı yönetime iletemi-
yor. Çünkü yönetimin istemediği taleplere
kapalı olması söz konusu. Öğrenci temsil-
ciliği seçiminde alttan dersi olan ve disip-
lin suçu alan öğrencinın aday olamaması,
seçilen temsilcinin meşruiyetini kuşkuya
düşürüyor.
Eğitim edilgen olunca...
Bilge Seçkin, eğitimın edilgenliğinden de
şikâyetçi. Dersleri hocalar anlatıyor, öğ-
renci not tutuyor, sınavlarda 30 sayfalık
ders notlanna çalışılıp mezun olunuyor.
"Öğrencinin khap okumasına gerek kalmı-
yor, ezberle, mezun oL" Seçkin, etkin eği-
tim sistemi ıstiyor. Sınav ve not baskısı ye-
rine araştırmaya dayalı ödevler verilmesi et-
kin öğrenmeyı sağlayabılir, ezber, eğitim-
den kalkar ve araşnnrken öğrenilen unutul-
maz. Seçkin'e göre özgürce tartışma ve
sorgulama, eğitimin kalitesıni yükseltebi-
lin
Ders notuna sahte arkadaşhklar
Adem Yıldız da 23 yas.ında bir üniversi-
teli. O da üniversite eğitiminin tartışmaya
dayalı olmasını istiyor. Nota dayalı eğitim
sisteminin, öğrencileri öğrenmeden uzak-
laştınp, ezberlemeye yönelttiğini belirten
Adem, not baskısının arkadaşlık ilişkileri-
ni bile çıkara dayandırdığını savunuyor.
Adem, "Suıav zamanı etinizdeki ders notu
için sahte arkadaşhklar kuruluyor. Sınavlar
bittikten sonra aynı öğrenciler seiam bile
vennıyor" düşüncesini taşıyor.
Adem'e göre üniversitedeki eğitim, bi-
lim kaygısı taşımıyor, üniversite piyasanın
taleplerine uygun meslek adamı yetiştiriyor.
12 Eylül faşizminin üniversiteleri "sus-
turmak" için getirdiği YÖK, başanya ulaş-
mış. Üniversite öğrencilerinin birçoğu,
YÖK'ün ne olduğunu bilmiyor. Derslenn
• Üniversite gençliği gerçek bir üniversite eğitimi istiyor. Onlann hayalindeki gerçek üniversite,
derslerde her konuda özgürce tartışabilecekleri, istedikleri konuda araştırma yapabilecekleri, not için
değil, öğrenmek için araştırma yapacaklan bir evrensel bilim merkezi.
Üniversite öğrencileri bekledikleri ûniversiteyi bulamamaktan sikâyetçi Puan arahklannın geleceklerini beürlediği bir smav sistemiyte ünrversiteyle
tanışan öğrenciler, kendilerine verilen bilghi tarbşmasız kabul etme yerine, araştırmak, sorgulamak, tarüşmak istiyor. Onlar, sistemin doğrulan ye-
rine, evrensel bilgiyie donanmayı bekliyor. Oular, çıkara dayalı olmayan saf aşk ve ari^daşlık,temiz,rahat,özgürbir>^rt>-as^mııunözkminiçekiyor.
ve eğitim sisteminin olumsuzluklannın far-
kındalar, ama bu olumsuzluklan getiren
sistemi tanırruyorlar. Çünkü YÖK, Kaf-
ka'nın Şato'su gıbi...
Bu öğrencilerden biri de Tuba Bayrak.
Hukuk öğrencisi olan Tuba, yükseköğretim
mevzuatını hiç duymamış, YÖK'ün ne ol-
duğunu bilmediğini söylüyor. Üniversite-
de siyaset yapılmasını istemeyen Tuba, iyi
bir hukukçu olmak istiyor.
Şeyma Gürbüz de YÖK'ü tanımayan bir
üniversite öğrencisi: "Derslerin zorluğu, sı-
mflaruı kalabalıkkğı, bocalann uzaklığının
nedeni YÖK mü? Bilmiyorum, belki de_."
Tuba'ya göre, derslerin zorluğu, üniver-
sitedeki siyasi kavgalar, siyasi gruplann ar-
kadaşlıklan engellemesi yanlış. Tuba: "Öğ-
rencüer. öğrencflikle Ogtti sorunlanna tep-
ki göstermiyor, siyasetie uğraşıp, kavga edi-
yor, birbirini yarabyor. Siyaseti mezun ohın-
ca yapsınlar*
Şeyma, üniversiteye para ve statü kaza-
nıp, iyi bir yaşam kurmak için geldiğini
söylüyor. Bir yandan da kaygılı: "Üniver-
site mezunu binlerce işsiz \ar. Birçoğu da al-
dtğı eğitimle ilgili işte çauşamıyor. Bu, beni
çok korkutuyor." Şeyma, derslerin birçok
kitabı olmasına karşın bazı hocalann ders-
te anlattıklannı sınavlarda bırebır isteme-
sinin, ders notlanna bağımlılığı getirme-
sinden yakıruyor.
Yurflar kışla gibi
Gülten Tannverdi de yurtta kalan bir öğ-
renci. Yurtlarda sağlıklı koşullarolmadığı-
nı, yeterince sıcak su bulunmadığını, giriş
çıkış saatlehnin askeri kışlaya benzediğini
söylüyor. Yurt yönetimlerinin öğrencilerin
kişisel dolaplannı kınp, arama yapmala-
nndan rahatsız olduklannı dile getiriyor.
Yurt yöneticilennin, kız öğrencilerine "na-
musbekçiligr yapmasma tepki duyan Gül-
ten, yurtlarda öğrencilerin istedikleri kita-
bı okuyamadığını, yönetimin kitaplanna el
koyduğunu söylüyor.
Hande Çelik de yurtlardaki disiplinin
aşın olduğunu belirterek, yurt kurallarının
öğrencilerin üniversite yaşamıru kısıtladığını
düşünüyor. Bilge'ye göre üniversite öğren-
cileri çoğunlukla aşkı yaşayamıyor. Çünkü
tüketim kültürü arkadaşlıklan ve aşkı çıkar
ilişkisıne dönüştürüyor. Kız öğrencilerin
arabası olan zengin ve gösterişli erkek öğ-
rencileri, erkek öğrencilerin de cinselliği
rahat yaşayabildiklerini tercih ettiklerini
belirten Bilge, üniversite gençlıgınin pay-
laşıma dayalı aşk ilişkisi kurmakta zorlan-
dıklannı dile getiriyor.
Tuba da üniversite öğrencilerinin a§kı
özveriyle yaşamadıklannı, romantik aşka
iiniversitede rastlayamadığını, "bir erkek,
bir laza sevgi, Ogi ve romantizm vermeİL
Ama, erkek öğrencüerde dürüst olmayan,
sahte davranışlar var" görüşünü taşıyor.
Cihan Yanar ve Serkan Şahin adlı öğren-
ciler ise kız öğrencilerin çoğunlukla para ve
araba sahibi erkek öğrencileri seçmesine
kızdıklannı dile getiriyor. Onlar da zor
begenıyor ve aşka mesafeli duruyor.
Evrensel
bilgi kenti
12 Eylül darbesnin öniwrsitekri
askeri kışbmı dönüştüren YÖK
dûzeni öğretim etemanlannı oldnğn
kadar öğrencileri de smırhyor.
Üniversitelere, admda yer alan
"e^rensel bilgi kenti" anlamına
tümüyle ters bir işlev yökleyen YÖK
düzeni. tartışmanın olmad^ı ve
hocanın anlattüdannın sorguiamasz
doğru kabul edilmesinin istendiği,
dünyadaki örneklerinin aksine çıkış
saarinden sonra okulda bulunan
öğrendyi '4sgaki~ sayan bir zihniyeti
yaşaü>w. Öğrencileri hocalarma,
hocatan öğreflcflerine yabanalaştıran
buYÖKüniversiteferi,btzmet>«rdiği
öğrencisinin taleplerine kulak Okryor.
Vatandaşın Vergisini Koruma Derneği Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu vergi yasasmı yorumladı (2)
Vergi yönetmıi işlerlik kazanmahtstanbul Haber Servisi - Vatan-
daşın Vergisini Koruma Derneği
(VAVEKf Başkanı ve eski SSK
Genel Müdürü Kemal Kıhçda-
roğlu'nun kamuoyuna "refonn"
olarak sunulan son vergi yasası de-
ğişikJiklenyle ilgili sorulanmızı
yanıtlarken vergi gelirlerinde ola-
sı düşüşlerin maliyetınin Türkiye
için çok pahalı olacağıru vurgu-
ladı. Kılıçdaroğlu. "Çünkü top-
lanan vergilerin maüyeti. borçlan-
ma karşıhğr ödenen faizlerin çok
çok alöndadır. Kaldı ki \ergi ge-
lirleri toplumda gelir dağıumuu
dengelerken, özellikle iç borçlan-
ma nedeniyle ödenen faizler. gelir
dağüımındaki dengeleri alt-üst et-
mektedir" dedi.
Kılıçdaroğlu sorulanmıza şu
yanıtlan verdi:
- Vergi kaybuun önlenmesinde,
vergi oranlannın indirilmesinin
caydıncı etkisi olamaz mı?
Elbette ki olur. Ancakşuyanıl-
gıya duşmemek gerekir: "Ve'rgi
oranlan indirildi. \ergi yükü >ü-
kümlüler için artık katianılabilir
dü/e\dedir. Dolavısnlakimse ver-
gi kaçuıp devlerJe uyuşmazhğa
düşmekistemez." Son vergi düzen-
lemelerinin dayandığı mantık bu-
dur. Salt bu düşünceden yola çı-
kılarak vergi yasalanm değiştir-
mek yanlıştır. Çünkü dünyanın
hiçbir ülkesinde insanlar, vergi
dairelerine gidip, gönüllü olarak
vergi yatırmazlar. Bu nedenledir
kı vergi ödememenın yaptınmı
özellikle gelışmiş ülkelerde çok
ağırdır Aynca bu ülkelerde ver-
gi yönetimi çok etkindir. Bizim
gibi üikelerde ise, vergi yönetimi
etkin değildir. Aynca siyasal rüz-
gârlara da açıktır.
Türkiye'nin bir vergi reformu-
na gereksinmesi yoktur. Türki-
ye'nin yapması gereken öncelik-
li iş, vergi yönetimine etkinlik ka-
zandırmaktır. Bunu Türkiye"deki
bilim çevrelerinden uygulamacı-
lara kadar hemen hemen herkes
bilmektedir. Bu konuda yerlı. ya-
bancı pek çok bilim adamı ve uy-
gulamacının Maliye Bakanlığı' na
verdiği onlarca rapor vardır. Bu
raporlar göz ardı edilerek vergi re-
formu yapılamaz. Çünkü kayıt
dışı ekonomiyle mücadele ede-
cek organlardan en önemlisi ver-
lama dolayısıyla rahatsızhklannı
dile getiriyorlar.
Belırttıginız gibi "Nereden bul-
dun?" uygulamasına ciddi tepki-
ler var. Ashnda bu tepkilerin yo-
ğunluğu bir anlamda "mali mi-
tofın amacına ulaşmadığını gös-
teriyor. Yani paranın önemli bir
kısmı hâlâ kayıt dışı. Sorun bu-
radan kaynaklanıyor. Vergilen-
memiş kaynaklan ellerinde bu-
lunduranlar, bu kaynaklan kulla-
namıyorlar. Kuşkulan, bir gün bir
denetim elemanının kendilerine
"Nereden buldun" sorusunu sor-
ması. Aslında kayıt dışı ekonomi
Türkiye'nin önemli bir gerçeği.
rin malvarlıklannı bilmesi ola-
naksızdır. Maliye Bakanlığı'nın
oluşturduğu istihbarat arşivi ise bu
anlamda çok yetersizdir. Aynca
bankacıhk sisteminin çok sağlık-
lı çahştığı da söylenemez. Bu dü-
zenleme Gelir Idaresi'ne etkin-
lik kazandınlması halinde amacı-
na ulaşabilir.
Aslında bu tür düzenlemelerin,
bırden fazla yasanın maddeleri
arasına serpiştirilerek, gizlilik
içinde getiribnesi yanhştır. O ka-
dar ki dönemin Maliye Bakanı,
Plan ve Bütçe Komisyonu'nda
konuşurken, *_kesniklebö>tebir
olay söz konusu değfldir. Bu tasa-
lumun her kesimini ilgilendiren
konularda yönetimin açık olma-
sı gereğin de ötesinde bir zorun-
luluktur.
Kaldı ki Maliye Bakanlığı, ser-
vet kıyaslaması yoluyla vergi de-
netimine gereksinme duyabilir.
Çünkü bakanbğın temel görev-
lerinden biri de vergi kaçakçılığı
ile mücadeledir. Bu bağlamda, et-
kin olabilecek yasal ve yönetsel
önlemleri ahnak hakkıdır. Ancak
bu önlemleri alırken, gerekçele-
rini açıkça kamuoyuna sunması ve
dolayısıyla haklı olduğu bir konu-
da kamuoyunun desteğini alma-
sı gerekir. Bunlan yaparken de
K
ayıt dışı ekonomiyle mücadele edecek organlardan en önemlisinin vergi yönetimi
olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu "Bu idarenin sorunlannı çözmeden vergi yasalannı
gerektiği gibi uygulayamazsınız. Türkiye'deki kayıt dışı ekonominin büyüklüğu bunun
en somut göstergeskür" dedi.
gi yönetimidir. Bu idarenin so-
runlannı çözmeden vergi yasala-
nnı gerektiği gibi uygulayamaz-
sınız. Türkiye'deki kayıt dışı eko-
nominin büyüklüğu bunun en so-
mut göstergesidir.
Kuşkusuz bu demek değildir
ki. her vergi yükümlüsü vergi ka-
çakçısıdır. Her toplumda olduğu
gibi Türkiye'de de kazandığının
vergisini dürüstçe ödeyen yüküm-
lüler vardır. Ve bu yükümlüler de
öncelikle vergi yönetiminin etkin
kıhnmasım ıstemektedirler.
- "Mali milaf* uygulamasıyla
kara para aklandı. Ancak şûndi
"Nereden buldun?'1
uygulaması-
na tepki var. tş çevreleri bu uygu-
Ekonominin bu parçasmı kayıtlı
hale getirmek elbetteki çok önem-
li. Ancak alınacak kararlarda çok
dikkatli olmak gerekiyor. Çünkü
atılacak yanlış bir adım, ürkütü-
len filin fincancı dükkânında ya-
rattığı tahribatın benzerini, eko-
nomide de bize yaşatabilir. Geti-
rilen uygulama sert bir geçişi ön-
görüyor. Ekonomideki durgunlu-
ğun önemli nedenlerinden biri-
nin de bu uygulama olduğu bili-
niyor.
- "Nereden bukhın?" ırv-gulama-
sı amacına ulasacak mı?
Bugünkü koşullarda olanaksız.
Çünkü denetim elemanlannm ih-
bar olmadığı sürece yükümlüle-
nda, ne servet üzerinden ne de
senet knaslaması suretryle ber-
hangi bir vergi, kesin olarak söz
konusu degUdir.-" diyebılmekte-
dir. Oysa yasa meydanda. Servet
kıyaslaması yoluyla, "Nereden
bukhın" sorusuna yanıt veremez-
seniz, "kaynağı ne ohırsa obun"
malvarlığımzdaki artışın vergisi-
ni ödeyeceksiniz. Olay bu kadar
basit. Buradakı yanlışlık, doğru-
nun söylenmemiş ohnasıdır. Oy-
sa bir vergi yükümlüsünün ken-
dısinı ilgilendiren yasal düzenle-
melerden haberdar olması. görüş
bildirmesi, gerekiyorsa eleştir-
mesi onun en doğal hakkı olmak
gerekir. Hele hele vergi gibi, top-
eleştirilerden çekinmemelidir.
Çünkü iyi bir yönetici, övgüden
çok eleştiriye gereksinme duyar.
Toplumda yeteri kadar tartışıl-
mayan bir inceleme yöntemini,
gizlilik içinde getirip uygulama-
ya koyarsanız, bugünkü sonuçla-
n alırsınız. Yani, yöntemi uygu-
lamaya koymadan, getirilen yön-
temin kaldınlmasmı tartışırsmız.
Bugün tartıştığımız gibi...
Ozetiemek gerekirse; yapılan
eleştiriler vergi yasalanndaki de-
ğişikliklenn tümünün yanlış oldu-
ğu anlamına gelmez ve gelme-
melidir de. Son vergi düzenleme-
leriyle, özellikle vergi tabanını
genişlermeye yönelik bazı deği-
şiklikler yapılmıştır. Ancak bu
hükümlerin işleyebihnesi, bugün
için olanaksızdır. Çünkü yasala-
n uygulayacak olan idarenin ken-
di sorunlan çok daha büyüktür
ve yıllardır çözüm beklemektedir.
Bu sorunlar çözülmeden vergi ya-
salannı değiştirerek bir sonuca
varamazsınız. Nitekim, 1980 yı-
luıdan bu yana vergi yasalannda
sürekli değişiklikler yaparak re-
fonn (!) gerçekleştirdiğimizi söy-
lüyoruz. Ama, aldığımız sonuç-
lar ortada. Kamu harcamalannı
karşdamak için yapnğımız iç borç-
lanmalar ve ödenen faizler Hazi-
ne'nin belini büküyor. Oysa son
vergi düzenlemelerinin oldükça id-
dialı hedefleri vardı. *„ Vergita-
banının genişletümesi, kayıt dışı
ekonominin kayda ahnması, siste-
me açddık ve basitük getirilmesi,
vergi adaietinin sağlanması vc sis-
temin ekonomimize uyıımlu hale
getirümesL." gibi.
Ancak konunun uzmanlan çok
iyi biliyorlar ki, yapılan değişik-
liklerle bu hedeflere ulaşmak ola-
naksızdır. Çünkü, yapılan değişik-
liklerde; optimal vergi hasüaom
sağlayacak, vergi yükünü gelir
gruplan arasında adil olarak da-
ğıtacak, vergi politikası yoluyla
ekonomik kalkınmanın yoluno
açacak ve sosyal adaleti sağlama-
ya yardımcı olacak hükfimler ya
yoktur > a da oldukça yetersizdir.
Yapılan değişıklıklerden sadece
"Nereden buidun?" uygulaması
ayakta kaldı. Şımdı o da tartışüıyor.
O zaman akla şu soru geliyor.
Peki, biz bu değişiklikleri nicin
yapok?
DUZYAZI
ORHAN BİRGİT
Gazete Sayfalan
Arasmda..
Şu anda dünyanın da, Türkiye'nin de gündemi-
ne Kosova oturduğu için, aslında gazete sayfala-
nnda doğal olarak NATO ile Rusya arasındaki güç
çekişmesine ilişkin haberler yoğunlukta.
Ama ben, dünkü gazetelerin iç sayfalarına da-
ğılmış küçüklü büyüklü bazı haberleri, bugünkü
"Düzyazrda toplayıp ilgilisine bazı şeyler anlat-
mayı yeğliyorum.
Bu olaylan, politika vitrininin yeni baş aktörle-
rinden Milliyetçi Hareket Partisi'nde belırtilerinı
gösteren popülist kıpırdanışlardan ilgilileri haber-
li kılmak amacıyla kayıtlara geçiriyorum.
Milliyetçi Anasol Hükümeti, sadece koalisyonu
oluşturan üç partinin uzlaştığı bir protokole daya-
nıyor. O protokolde kabul edilen metin daha res-
mi bir söylem ile elli yedinci Cumhurıyet Hüküme-
ti'nin programı olarak geçen hafta TBMM'de okun-
du, tartışıldı ve güvenoyu aldı.
Protokolün de, programın da kendi yetkili organ-
lannda görüşüldüğü sırada herhangi bir MHP mil-
letvekilinin kürsüye çıkıp, "şu iş şöyle olmasın.."
dediğini duyanınız oidu mu?
Ama şimdi, hükümetin kurulmasına da, prog-
ramına da açık açık karşı çıkmış Fazilet Partilile-
ri, bütçe komisyonunda, hatta Bakanlar Kurulu top-
lantısında yanlız bırakmak istemeyen davranışlar
kimi MHP'li millervekillerinden, sadece oniardan
mı, bazı MHP'li bakanlardan da geliyor.
Dünkü "Milliyet"\n ekonomi sayfasından bir ha-
ber, Bakanlar Kurulu'nun memur maaşlannda ikin-
ci yan yıl zammı için üçe bölündüğünü bildiriyor.
Haberde, Hazineden Sorumlu Devfet Bakanı Uluğ-
bay'ın yüzde 15'lik bir artışı önerırken Maliye Ba-
kanı'nın, yüzde 20'lik bir oranı benimsedıği bHdi-
riliyor. Üç partinin bakanlanndan oluşan Ekono-
mik Kurul toplantısında yüzde 15 ile 20 arasında-
ki zam oranını MHP'li milletvekillerinın beğenme-
diği ve yüzde 30'da ısrar ettikleri yazılıyor. MHP'li
milletvekilleri bu görüşlerini Bütçe Komisyonu'nda
kabul ettiremezlerse, bakanlan maaş kararname-
sinin imzalanması sırasında ";mza ambargosu' uy- •
gulayacaklarmış.
Aynı gazetede aynı "ekonomi" sayfasında yer
alan bir başka haberde, tanm kesimine açtığı kre-
diler nedeniyle görev zaran 2 katrilyona ulaşan, tah-
sil edilemeyen kredi alacakları da 1 katrilyonu bu-
lan Ziraat Bankası, Tariş, Fiskobiıiikgibi borçlula-'.
ra haciz uygulamak isteyince MHP'li Sanayi Ba-
kanı Tannkulu, Bakanlar Kurulu'nda taarruz baş-
latmış.
Sonuç, devletin bankasının, devletin borçlu ku-
rumlannın kapısından geri dönmesi, bir başka de-
yiş ile bu alacaklannı da devletin iç ve dış borç-
lardan her geçen gün biraz daha çökmekte olan
omuzlanna yükleme yoluna gitmeleri değil midir?
Bunlar popülizmin ekonomi ile ilgili cephesin-
den haberler.
Bir de dünkü Islamcı basının ilk sayfalarında
büyük başlıklarla verilen ve Bütçe Plan Komisyo-
nu'nda YOK bütçesi görüşülürken, Kemal Gürüz'e
ağır saldınlar yapan Faziletli milletvekillerıne arka
çıkan MHP'li üyeler var. Onlar, hem komisyonun
iktidar sıralannda oturuyorlar. Hem de o iktidan oluş-
turan protokol ve hükümet programında başör-
tüsü için açık açık yazılmış olanları harfi harfine uy-
gulayan YOK Başkanı'nı yıldırma çabalarında ken-
dilerinden erkeklik konusunda heyet raporu iste-
meye kalkışan Faziletlilerie aynı koroya katılmak-
tan geri durmuyoriar.
Ama Allah'tan o tür koro meraklılarına tek başı-
na solo ile karşı çıkabilen bir hanım milletvekili,
MHP'li Dr. Nesrin Ünal partisinin Beyşehir'de dü-
zenlediği bir toplantıda "imanın sakalda ya da ba-
şörtüsünde değil yürekte olduğunu" söyleyerek
kişiliğinin altını bir kez daha çiziyor.
"Sabah"taki bu haberi aynı gazetenin bir baş-
ka haberi, yine bir hekim MHP'linin "öfkelı çıkışı
ile adeta yüz geri etmek istiyor. Sağlık Bakanı ol-
duğu gün ağır bir tifo hastalığına yakalandığı için
yataklı tedavi gören Doç. Dr. Osman Durmuş. YOK
bütçesinin görüşülmesi sırasında Bütçe Plan Ko-
misyonu'na gidiyor ve bir milletvekili olarak konuş-
mak istiyor.
Belki de 79 yıllık TBMM tarihinde bir hükümet
üyesinin, bir başka bakanlık butçesınde söz alma-
sı görülmüş şey bile değil. Hele o bakanın, kimi
nedenlerie gıcık olduğu YÖK Başkanı'nın istifası-
nı istemeye kalkması, bir adım daha atarak YÖK'ün
kesin hesabının onaylanmamasını ıstemeyi dü-
şünmesi..
Böylesi ne görülmüş, ne de işitilmiş. Neyse ki,
durumu oğrenen komisyonun DSP'Iİ başkanı Me-
tin Şahin, ince ve sessiz bir diplomasi ile bu se-
vimsiz girişimi bir skandala dönüşmeden önle-
meyi başanyor.
Hayrettir, Metin Şahin, hekim değil ama ağır ge-
çen tifo hastalığının ateşinden ne yaptığını bileme-
yen birisine karşı ne türlü önlem tedavisi uygula-
nabileceğini bir tabip kadar öğrenmiş olmalı.
Devlet Bahçeli'nin işi bir hayli zor olmalı.
Faks: 0212 677 07 62
E-Mail:orhan.birgrt(u do.nettr.
Tomoko Kojima 3 aydır kayıp
Japon turisti bulana
5 bin dolar verilecek
ALPERTURGUT
Tanl için Türkiye'ye gelen 23 ya-
şındaki Japon turist Tomoko Ko-
jima'dan 3 ayı aşkın bir süredir ha-
ber alınamıyor. Kojima'nın aılesi,
Istanbul, Aydın ve Antalya'da kal-
dıktan sonra Kapadokya'ya geçen
ve orada kaybolan kızlannın bulun-
masına yardım edecek kişi veya kışılere 5 bin dolar ödül
veriyor.
Kızlanndan mektup ve telefon gelmemesi üzerine
Kojima'nın anne ve babası, nısan ayında Türkiye'ye gel-
di. Aile, Japonya Büyükelçiliği ve Nevşehir Emniyet
Müdürlüğü'ne başvurarak kızlannın bulunmasını ıstedı.
Yapılan araştırmalar sonucu Kojima'nın kaldığı yerler be-
lirlendi. Bir otobüs şoforünün Kojima'yı fotoğraflann-
dan teşhis etmesi üzerine Japon turistin Nevşehir'de kay-
bolduğu açıklık kazandı. Kojima'nın Antalyalı bir halı-
cıya söylediği öne sürülen. "Türkije'de yaşamak is-
dyorum. Japonya'ya donmeyi düşünmüyorum" sözleri,
araştırmaya yeni bir boyut kazandırdı.