18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15HZİRAN 1999 SALI • • • • CUMHURİYET SAYFA HABERLERİN DEVAMI 19 TÜRKİYE tstenul PB 27 Sinop PB 24 Adana PB 31 Samsun Y 25 Mersin Kocali PB 27 Trabzon Çanakale PB 30 Giresun Izroir _Y 24 Diyarbakır PB 33 PB 34 A 32 Ankara Y 24 Şanlıurfa PB 26 Mardin PB 29 Mana A 32 Eskişerıir PB 28 Siirt PB 31 Aydti A 32 Konya PB 28 Hakkâri PB 28 Defiti A 32 Sıvas Y 24 Van PB 23 ZofKridak PB 25 Antalya A 34 Kars Yurdun kuzey ve iç kesimteri parçalı bu- lutlu, Orta ve Doğu Karadeniz, (ç Anado- lu'nun doğusu, Doğu Akdeniz ıle DoğuAna- dotu'nuı kuzey ve ba- tısı sağanak ve gök- gürültülüsağanakya- ğışlı, öteki yerier az bûtutlu ve açık geçe- cek. Hava sıcaklığı bı- razartacak. DIS MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn PB PB PB PB PB PB PB PB 18 25 24 24 24 24 24 23 Münih Y 20 Zürih Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina PB Y PB Y Y PB Y PB 24 23 29 21 29 29 26 32 Y 20 Şam Moskova Aşkabat Astana Taşkent Bakû Bışkek Tıflis Kahire PB PB PB PB PB PB Y A 26 29 24 29 29 30 27 38 A 34 i Parçalı buıutiu k Çok bulutlu m GUNCELcÜNEYT ARCAYÜREK H Bıştarafı 1. Sayfada medrayı bilgilendiriyor. Retmi koruyan TSK dışında, ömeğin Emniyet Ge- nel Nüdürlüğü gibi kurumlarda da laiklik karşrtı ha- reketere savaşım veren "gruplar" bulunuyor. Bı gruplann karşı girişimleri son olarak Ankara Emn/eti'ndeki "tasfiye olayı" ile ortaya çıktı. Kanuoyunda çarpıcı isimlerie birden ilgi odağına dörıişen tele-kulak olayına adı kanşan 12 Emniyet çalışinı görevlerinden uzaklaştınldı. Acaba suçlan sadece ve sadece telefonlan din- lemec miydi? Yotsa, nedense yetkililerin görmezlikten geldik- leri, ratta sözünün edilmesinden pek haz duyma- dıklan bir başka neden mi vardı? CLmhuriyet bu soruyu yanıtladı: Evet, Emniyette- ki tasfiyeler sadece telefonlann dinlenmesine bağ- lananazdı. Zira; tele-kulak olayı öne sürülerek Emniyetten uzakaştınlanlar, köktendinci hareketlerin belli başlı odak noktalarından biri olan Fethullah Gülen ve yö- nettiği Işık Tarikatı'nın faaliyetlerini ve hedeflerini saptayan geniş, doyurucu bir rapor hazırlamışlardı. Ancak, devlet yöneticileri tele-kulakla birlikte bu raporu değerlendirmeye, ayn bir soruşturma açma- ya yanaşmadılar. Hatta Başbakan Ecevit, soran gazeteciye tasfiye edilen emniyetçilerin tele- kulağı örtmek için "rapo- ru bahane" olarak kullandıklannı ve "ama inandın- c/ olamadıklannı" söytedi. Oysa, raporda Gülen'cilerin "din kisvesi altında devleti ele geçırme" amacında olduklanna geniş bi- çimde, özenle değiniliyor ve bu gerçek şu satırlaria pekişiyor "Fethullah Gülen'in son zamanlarda ordu, polis ve MlTteşkilatlanna sızma hareketlerine ağıriık ver- diği bilinmektedir. Zira Işık kışlalannda özenle yetiş- tirilen Işık süvahleri, ağabeyleri tarafından yönlen- dirilerek bu birimler için açılacak imtihanlara özen- le hazırianarak sızma faaliyetleri içerisine girdikleri alınan bilgilerdendir." Durum bu kadar açık! Sorular ve gerçekler Başbakan adına her yerde hazır ve nazır olan Hü- samettin Özkan'ın ya da Içişleri Bakanı'nın şimdi şu soruyu yanıtlaması gerekiyor: "Tele-kulağı ay- dınlığa çıkarmak için bol sayıda mülkiye müfettişi- ni görevlendiren devlet, laik Cumhuriyetin altına di- namit koyan Gülen 'in faaliyetleri ile ilgili ve tele-ku- laktan ayn hangi çalışmalann içindedir?" Kimi olaylar var ki, kolay unutulmuyor: 28 Şubat sürecinin başladığı günlerde asker kesimi ile görüş- mek üzere ABD'den gelen heyetlerin söze "Gülen'in ne kadar değehi bir din adamı olduğunu" söyjeye- rek başlamaları... Son raporun hazırlanmaya başlandığı günlerde, Gülen'in tedavi amacıyla ÂBD'ye gitmesi ve hâlâ orada "fikren ve bedenen ne gibi rehabiliteden geç- tiğinin" bilinmemesi... Cumhurbaşkanı Demirel'in, -tarihlerini de vere- tMİirim- Gülen'le ilgili bir yığın olumsuz saptamasın- dan ve hatta Gülen'le herhangi bir törende yan ya- na gelmemek için gösterdiğt-aşın çabalardan son- ra... Hangi hikmet-i devlettendir bilinmez; Gülen'den ödül alması, ödül töreninde Gülen'in arkasında, üs- telik elleri göbeğinde saygılı havada durması, hatta öven konuşma yapması... Gülen'in Başbakan Ecevit'i ödüllendirmesinden sonra, bu davranışı yadırgayanlara Gülen'i "iyihuy- lu tarikatlar" arasında sayması... Bütün bunlar, Fethullah Gülen'in devlet içinde al- dığı mesafeyi gösteriyor. Hâlâ orduya sızan tarikatçılann YAŞ karan ile ko- vulmalanna yargı yolunun açılmasını isteyen aklı ev- veller de var aramızda. Ne ki, sivil kadrolar sayageldiğimiz izlenimleri ver- diklerine göre: Ordu; laik Cumhuriyetin korunmasında son siper, son dayanak. Kale içerden çökertilirse... Ankara-Tahran hattinm işletmeye açılması gün meselesi. Laik Cumhuriyet gider ve bir daha geri dönmez. GöRÜŞ/ Yağmurlu i Gök gLrüttûlü IMF'den peşhı destek yokI Baştarafi 1. Sayfada LMF'nin Avrupa Bölgesi lcra Direktörû WiUy Kiekens, yeni hûkümetle yapacaklan ilk tur gö- rüşmelerin, bir anlaşmaya zemin oluşturabile- ceğini söyledi. Kiekens, kendisinin de katılaca- ğı son bölümdeki görûşmelerle ilgili olarak "Hükümet ik yapdacak bu ilk tur görüşmeler- de, yapısal reformlar ve antienflasyonist politi- kalarda kararhhk görürsek, daha sonra bir an- laşma yaparak mali destek sağtayabiüriz" dedi. Kiekens, bu polıtikalann parlamento tarafindan onaylanmasının hükûmetin kararhhğını göste- receğini vurguladı. Hûkümet, IMF'den ilk aşamada mali yardım alamasa bile "yeşil ışık" desteği arayacaİc. Eko- nomi bürokratlan, bu gelişmenin dışandan kay- nak bulmayı kolaylaştıracağını ve borçlanma maliyetinin düşeceğini belirttiler. Türkiye, IMF'den 15 milyar dolar kredi beklentisi için- deyken fon, anlaşma olursa bu parayı tümden değil, yapısal reformlan gerçekleştirdikçe par- ça parça vermeyi öngörûyor. 3 partininbakanlanndan oluşan Ekonomi Ko- misyonu, IMF heyeti gelmeden önce kendi ara- lannda temel bir uzlaşma sağlamaya çalıştı. Or- taklar, IMF ile anlaşmanın "kesin koşuUarT olan "hankalar yasa tasansı. sosyal güvenligin yeniden yapdandınlmasL. vergi reformunun de- ğjştirihnesi, yerel yönetim reformu. tanma des- tekten vazgeçilmesi. memür maaşlannın getecek enflasyon hedefûıe göre belirienmesi, ö/ellestir- meninsağjam tetneUere oturtuhnası ve uluslara- rası tahldmi" tartışıyor. Bu amaçla memur ma- a§ zammı ve buğday taban fıyatlannın belirien- mesi gecikti. Memurun tepkisi Hükümetin, IMF'nin baskısı dogrultusunda yılın ikinci yansında memurlara yapacağı zam oranmı dûşûk tutma eğilimi tepkilere neden ol- du. IMF. kamu işçileri için yaptırmayı başarama- dığı "gelecek enflasyon" oranında artışı bu kez memur maaş zamlan için öngörûyor. Hüküme- tin de maaşlara yüzde 15-20 oranında artıştan söz etmesi üzerine KESK'e baglı memurlar bu- gün ve yann Türkiye genelınde bordro yakma eylemi yapacak. 26-27 Haziran tarihlerinde ise tüm illerde bütçe ve ücret artışlanna yönelik mitingler düzenlenecek. Maliye Bakanı Sümer OraL memur maaşla- n konusunda henüz oran belirlemesi yapılma- dığını, zamma ilişkin çalışmalann ay sonuna doğru netleştirileceğini söyledi. Oral. maas zammını Bakanlar Kurulu'nun belirleyeceğini kaydederek "Bakanlar Kurulu bu konuyu ele al- madı. Daha \akit de var. Bu nedenle bir rakam söylenmesi son derece yanlış. Şu olacakmış, bu olacakmış, bütün bunlar spekülasvon, oran bel- li değil" diye konuştu. Maliye Bakanhğı yetlci- lileri ise mevcut bütçenin ve ekonomik denge- nin, memura yüksek oranlı zamma olanak ver- mediğini belirterek "Bize oran konusunda hü- kümet kesiminden hiçbir telkin gebnedL Bütçe imkânlan belli. Maaşlara yuzde 30 bir yana yüz- de 25 bile şu aşamada zor göriiniiyor" görüşü- nü dile getirdiler. Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Resul Akay. "IMF'nin haürına memurun sofrasuıda- Id ekmek tespit edflemez. Hükümet 'Bildiğimi okurum' dersesosyal sıkınülan göğüslemeye ha- zır olsun. Yeni kuruhnuş bir hükümetin ilk icra- atına toplumu karşıstna alarak başiama» Tür- kiye adına da bir umutsuzluk ohır" diye konuş- tu. HîzbuDah öı^ütiiııü arşivi vurdu • Baştarafi 1. Sayfada mesiyle şu ana kadar Diyarbakır, Batman ve Mardin ile açıklanmayan 3 büyük il ve birçok ilçede Hizbullah'a nokta operasyonlan düzen- lendi. Bu operasyonlarda 22 hücre evi cıtaya çıkanldı. Bilgisayarda isimleri kayıtlı bulunan 20 bin kişilik listeden şimdiye kadar bine ya- km kişinin ifadesine başvuruldu ve bunlardan 250'si tutuklandı. Bilgisayarda kayıtlı diğer örgüt elemanlannın yakalanması için de arama ve operasyonlar de- vam ediyor. Bilgisayarda Hizbullah örgütü lideri Hûseyin Veüoğhı'nun yanı sıra örgütün diğer yönecileri hakkında da önemli bilgilere ulaşıldıği kaydedil- di. Ancak bu konuda aynntılı bir bilgi elde edile- medi. Güneydoğu'da faili meçhul kalan binlerce ci- nayet ve olayın dabilgisayardaki incelemelerinta- mâmlanmasıyla birlikte aydınlatılacağını belir- ten bir emniyet yetkilisi, "Cinayetier büinh'or. Fa- illerin elde edilip sorgulanmasıyla tüm faili meç- hul kalan dosyalar bir bir ajdınlaulacak" dedi. Diyarbakır Devlet Güvenlık Mahkemesı Baş- başsavcılıgı tarafindan hazırlanan bir iddianame- de ise Diyarbakır'da bazı liselerde Hizbullah'ın yapılanmasında yer aldığı belirtilen 13'ü öğren- ci toplam 17 kişinin bilgisayar disketlerinin çö- zülmesiyle yakalandığı belirtildi. Bilgisayarda örgüte ait bilgiler mahkemeye delil olarak sunul- CHP İstanbul il Cenel Meclisi Crup Başkanvekili Nezih Deniz 'Yerelyönetimdeyetkikumıaşası\w*f *7 3 du. Savcılık tarafindan hazırlanan iddianamede, M.T<17), MücahitKaya(20), R.ÇJ(17), LT.(17), Mehmet Emin Kaya (19), G.G. (17), H.Y. (16), Erol Ka>mak (21), Mehmet Ancan (21), M.G.(17). Salim Amınbaş (20), Mehmet BİUI Aml (20), HJC (17) adlı öğrenciler ile Fuat Ay- dın. Adem Alkan, tlhami Ath ve Mehmet Resul Pirizade'nın başta Diyarbakır'dakı liseler olmak üzere 17 camide örgütlenme faaliyetleri yürüttük- leri belirtildi. İddianamede şöyle denildi: "Mardin'de ele ge- çirflen yasadışı Hizbullah terör örgütüne aitbilgi- sayar disket çözümlerinde sanıklaıia ilgili bilgUer, beyanlar mevcuttur. Sanıklann eylemlerine uyan TCY'nin 168/2 ile 3713 sâyı- lı yasanın S. maddeleri u- yannca ayn ayn cezalan- dınhnalan taiep olunur." Öte yandan Elazığ'ın Ko- BARIŞDOSTER CHP Istanbul II Genel Meclisi Grup Baş- kanvekili Nezih Deniz. İstanbul il genel mec- Hsinin seçilme biçimi, aldığı oy ve üye sayı- sı nedeniyle Türkiye'ninTBMM'den sonra- kienbüyök meclisi oiduğunubelirterek "Fa- katyeı^yöoetfmlerarasmdakiy-etkikarntt- şaa, bûtçe yetersizfiği ve kadro ekakBgi, ge- rektiği gibi çahşmanuza engd ohıyor" dedi. 212 üyelı İstanbul ıl genel meclisinde 4. grup olan CHP'nin grup başkanı olan Deniz. yönetiminde FP- ANAP ittifakının bulunduğu il genel meclisindeki duru- mu "FP de ANAP gibi müteahhit partisi oktu. Tüm hiz- metlenk öacetiği örgütüne ve vandaşlanna veriyor. Bü- yükşehir ve i gead meclisindeki FP-ANAP ittifaklannın temeKnde bu paylaşun anlavişı yanyor" dedi. Meclisin çalışmalan hakkında halkın bilgisiz, basınmda ilgisizol- masından yakınan Deniz. "tstanbul Büyûkşehir Befcdi- l tetoplam bekdiyebütcesi 1 katrilyon Brayı buhiyor. tl ge- ud mecösmin tahmini bütçesiise36trilyon. Bunun yüzde 32'sinin de cari hizmetlere gittiği düşünülürse durum da- h»ryi anlaşdır" diye konuştu. tl genel meclisi bütçesinin yüzde 60'ının köy hizmetleri ve ilköğretim hizmetlerine grttiğini vurgulayan Deniz, kentteki imarlı alanlara il ge- nel meclisinin müdahale etmedıgını kaydetts. Bütçenin yüzde 5.4'ünün saghk ocaklan yapımında ve hastanelere teknik donanım alımında kul- lanıldığını vurgulayan Deniz. "tlgenelmec- Bsi büyük kenderde değü, ama özeDikte kû- çûk kenderde çok önemli ve etkili. Çünkü vol,su,bayuıdırhk,köyveilköğretim hizmet- İerinebakılr^.Medisterinbölgeleregöreiş- lev ve bütçe farkhhklan var" dedi. il genel meclisinin işleyişinin TBMM'ninkine çok benzediğinin altını çizen Deniz, en önemli sorunlannı. yasadan kaynaklanan yerel yönetimler arası yetki karmaşası, etki alantnın genişliğine karşm kadro azlığı ve ödenek sıkıntısı olarak sıraladı. Deniz, il bele- diyeleri. ilçe belediyeleri ve il geael meclisleri arasında çok büyük bir yetki karmaşası olduğuna dikkat çekerek karmaşanın hizmeti ve verimlihği önlediğini; yetki alan- lannın belirlenmesi için, tüm eksikliğine karşın. yerel yö- netimler yasa tasartsmın TBMM'den geçmesini istediği- ni söyledi. Deniz. İstanbul il genel meclisi CHP grubu- nun önerilerini şöyle sıraladı: - \ferd yöoetimkr için kesia ve net yetki abUHan belr- lenmeiL - Yerelyöaetmı bbimkri arasındae^üdüm sağianma- L Farkh partüerden secilen betediye başkanlannın. bir- baierhiin çahşmalanıu engeflemesüiBi önüne geçihneB. -Kadro yetiştinnek amaayb yerel yönetim okulu açıl- mab. lah örgütüne mensup 8 kişi yakalandı. Elazığ Valiliği 'nden yapı- lan yazılı açıklamada, Ko- vancılar ilçesinde örgütün tlim Grubu'na yönelik ola- rak gerçekleştirilen operas- yonda, 8 kişinin yakalandığı kaydedildi. Örgüt mensuplannın ya- pılan sorgulamalannda, ilçe merkezindeki 5 camide kü- çük yaştaki çocuklara, ak- şam namazmdan sonra dini ders adı altında, örgüt ide- olojisi dogrultusunda bilgi verdikleri, örgütsel eğitim çalışmalan yaptıklan ve ör- güte eleman kazandırma fa- aliyetleri içerisinde bulun- duklannın öğrenıldiği bildi- rilen açıklamada, şahıslann ikamet ettikleri yerlerde ya- pılan aramalarda örgütsel içerikli doküman elde edildi- ği belirtildi. Açıklamada, ad- li işlemlerden sonra yakala- nan şahıslann tümünün tu- tuklandığı kaydedildi. G U N D E M MUSTAFA BALBAY • Baştarafi 1. Sayfada Konsun, buna diyeceğimiz yok. Ama, okullarda ev- rim kuramını anlatacak öğretmen bulmak zorlaştı. Çünkü bunlarhep önceden başlatılmış hareketin so- nuçlan. Okullarda biyoloji anlatacak nitelikli öğret- men kalmadı..." Kısaak mektup pek çok şeyi özetliyor: I - Irticacılar kimi devlet kurumlanndan yardım gö- rüyorlar. 2- Temel hedefleri lise öğrencileri. 3- Bilime saldıracak cürete sahip oldular. 4- Okullarda onlann k^ştsında bilimi savunacak öğretmen bulmak zorlaştı. I1 Haziran Cuma günü bu köşede, Bilim Araşttrma Vakfı'nın ilköğretim okullannda ve liselerde "Evrim Al- datmacası" adlı kitabı dağrttığını, kitapta evrim teori- sini eteştiri kılıfı altında bilime saldınldığını, kimi vali- liklerden kitabın bedava dağrtımı için izin alındığını vurgulamıştık. Giriştekı mektubun yanı sıra Anadolu'nun pek çok yerinden karşılık geldi. Duyarlı yurttaşlar, söz konusu kitabın dağıtmı için kkni okullarda yöneticilerin bile ön- cülük erbğini vurguladılar. Devlet kurumlanntn ise hiçbirinden tepki gelmedi. Böyie bir beklenti içinde değiliz. Ancak, kimi yurttaş- lar kadar devlet de birazcık duyarlı olsa, cehalet böy- lesine hareket halinde olmayacak! Kitabı basan kuruluş olarak iç kapakta şu adres ve- riliyor: Vural Yayıncılık. Beyazsaray Kitaplar Çarşısı. No: 43 Beyazrt-lstanbul. Bu yayınevini arayıp, kitaptan ne kadar basıldığını sorduk. "Bilm'ıyoruz. Biz sadece yayın hakkına sahi- biz. Basımı vakıfyapıyor" karşılığı verdiler. Kitabın yazan Harun Yahya ile görüşme isteğimiz ise kabul edilmedi. Hiçbir zaman okurlarla görüşmez- miş, mektup yazarsak kendilerine göndermeliymişiz. lletirlenmiş. Belki yanıt veriımiş. Arkadaş 150 yıllık evrim teorisini çürütüyor. Ama in- san içine çıkamıyor! Yazann gerçek adının Harun Yahya olmadıgı, müs- tear ad kullandığı, kitabın arkasında da vurgulanıyor! Uluslararası bağlantı! Kitabın arkasındaki dipnotJann büyük çoğunluğu Amerikan kaynaklı. Konuyu biraz deşince, değişik ipuçlan ortaya çıkıyor. ABD'deki dinci örgütler yıllardır evrim teorisine kar- şı açık bir savaşım yürütüyoriar. Hatta okullarda ev- rim teorisinin okutulmasını önlemek için kampanya- lar başlattılar. Evrim teorisinin değil, yaratılış"\n oku- tulmasını istediler. Başanya ulaşamayınca Yüksek Mahkeme'ye gittiler. Mahkeme bunu reddetti. Karan beğenmeyince, "Buna mahkeme karar veremez" de- yip karşı çıktıiar. Nobel Odülü almış 72 bilim adamı ile 21 bilim aka- demisi de evrim teorisinin bilimsel önemini vurgula- yıp, teoriye yönelik saldınlan göğüslemeye girişti. Türkiye'de de benzer bir durumla karşı karşıyayız. Darvvin'in evrim teorisi 19. yüzyıldan beri bağnaz din- cilerin hedefi. Ancak evrimi destekleyen kanıtlar gide- rek güçlendi. Bugün çağdaş dünyada evrim teorisi- nin gerçek olup olmadıgı değil, bunun nasıl gerçek- lestiği, hangi aşamalardan geçtiği tartışılıyor. Türkiye'yi ortaçağ karanlığına sürüklemek isteyen kafa ise bu teorinin okullarda ders kitabı olarak dahi okutulmasını istemiyor. Bunu da "demokratikhak" bi- çiminde gündeme getiriyor! Türkiye Bilimler Akademisi'nden (TÜBA) Prof. Şev- ket Ruacan'la hafta sonunda konuyu konuştuk. "Ev- rim Aldatmacası" kitabı aleyhine yazı yazan, görüş be- lirten öğretim üyelerine yönelik saldıntepn "hakareti aşacak" boyutlarda olduğunu soyledflHu konudaki kimi bildiriler bize de ulaşıyor. mf Evrim teorisine saldıran konferansların düzenleyi- cisi olarak da Adnan Oktar'ın kurucusu olduğu Bilim Araştrma Vakfı görünüyor. Kendisini "Atatürkçü" ola- rak tanrtan bu vakftn konferans Hantan da her neden- se Akit ve Milli Gazete'de çıkıyor! Konunun ilginç bağlantılannı işlemeye devam ede- ceğiz. Yazıyı Atatürk'ün bir sözüyle noktalayalım: "Ben manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dog- ma, hiçbirdonmuş ve kalıplaşmş kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır." MERİÇ VELÎDEDEOĞLU Bir süredir Batı'da -özellikle In- giltere'de- yeniden gözden geçi- rilmiş bir laiklik anlayışının gün- demde olduğunu görmekteyiz. Bu yeni laiklik görüşü ülkemizde de "inançlara saygılı laiklik" ya da "banşlandınlmış laiklik" gibi kav- ramlarla yavaş yavaş kamuoyuna yansıtılmaktadır Içeriği adıyla or- taya konan bu yeni görüşün top- lumumuz tarafindan, daha doğ- rusu toplumun bir kesimince Ba- tı'dakinden farklı bir biçimde algı- lanacağına kuşku yok... Bu ke- sim, bu yeni laiklik anlayışını ken- di görüşlerine destek sağlamak için kullanacağı gibi laiklikten ödünler vermeye hazır çevreler de sığınacakları bir alan olarak görmekte gecikmeyeceklerdir. "Laikliğin evrimi" olarak da su- nulan yeni laiklik arayışının ülke- mizde Batı'dakinden farklı algıla- nacağının nedenlerine geçmeden önce laikliğin özünde, dünyasal yaşamın dinsel alandan ayrılarak akıla yasalarla düzenlenmesinin yattığını ve toplumun dünyasal yaşammı biçimlendirmenin adına "siyaset" denildiğinde, laikliğin temelinin siyaseti dinsel alandan ayn tutma olgusu olduğunu anımsamalıyız. Dahası, bilim dün- yasını dinsel kurum ve dogmalar- dan uzak tutmanın laikliğin en önemli yanı olduğunu da anımsa- mak zorundayız. Farklı algılama nedenlerine ge- linc«; bunun için tarihsel bir süre- ce takışlanmızı çevirmek gere- kecektir. 'Banşlandınlmış Laiklik' Batı'da Hıristiyanlığın ılk aşa- malannda dinin önderieri Hıristi- yan toplumundan: "Oevletyöne- timine katılmamalannı, yalnızca Kilise içinde kaynaşmalannı'fl), böylece siyasetten uzak durma- lannı istediler. Bu tutumun Matta Incili'nde (2): "Kayser'in hakkını Kayser'e, Allah'ın hakkını Allah'a ödeyin" ilkesiyle yer aldığı bilinir. Ne var ki, zamanla büyüyüp geli- şen Kilise örgütü dördüncü yüz- yılda devletle başabaş bir duru- ma gelince siyasal iktidarian yön- lendirmeye başlar. Dahasonrala- rı siyasal iktidarla dinsel iktidar arasında üstünlük savaşımına dönüşecek olan bu gelişme, yüz- yıllar boyu sürecek ve böylece din, siyasetin içinde yer alarak iyi- den iyiye dünyasallaşacaktı. Bu olumsuz gelişmenin yolu, 16. yüzyılda dinde gerçekleştirilen bir "reform" ile kesildi. Inciî yeniden yorumlanarak dinin siyasetten, dolayısıyla dünyasallıktan arındı- nlıp Hıristiyanlığın ilkdönemlerin- deki anlayışa, yani dinin kendi alanına dönmesi istendi. Bu ara- da ticaretin gelişmesiyle yeni olu- şan bir sınrfın önü açılıp siyaset- teyer alması gerçekleştiği gibi ya- vaş yavaş biçimlenen uluslann ulusal kiliseleri de ortaya çıktı; ar- dından Incil'in ulusal dillere çev- rilmesi kabul edildi. Böylece bi- reylere "Hıristiyan ümmeti"n\n üyeteri, kendi uluslannın yurttaş- lan olma yolu da açıldı.Kuşkusuz bu dönüşümler çok acı kitlesel kı- yımlara, savaşlara neden olmuş- sa da değişim durmamış, 1789 Fransız Devrimi'yle de dünyasal yaşamın yeniden yapılması sür- müştür. öyle ki devrim, devletin dini olamayacağını ortaya koyacak; eğitim ve sanatı dinin uydusu ol- maktan çıkaracak; önemli ulusal günlerin bayram olarak kutlan- masını sağlayacak; evlenme, do- ğum, ölüm işlemlerinin ve kütük- lerinin yürütülüp yazılmasını yerel yönetimlere bırakacak; dinin yad- sıdığı boşanmayı kabul edip ku- rumlaştıracaktı. Fransız halkının onayladığı bu değişimler öbür ülkelerde de, 19. yüzyılla birlikte birbiri ardından oluşturulan Yurttaşlar Yasalan (Medeni Kanun) ile kabullenilip yürürlüğe girecekti. Böylece din- sel dogma ve kurumlar, dünyasal yaşamın düzenlenmesinden uzaklaştırılıyor, yerlerini laik yasa- lar alıyordu. Bilindiği gibi bu durumun daha da gelişerek uluslararası bir kabu- le ulaşması, 20. yüzyılın ilk yan- sında ilan edilen "Insan Haklan Evrensel Bildirgesi" ile sağlana- caktı. Reformu kabullenmeyen ve boşanmayı onaylamada direnen Katolik Italya da, 20. yüzyılın son çeyreğinde bu tutumunu bırak- mak zorunda kaldığı gibi, "dün- yanın hareket etmediğini" iteri sü- ren dogmayı da bizzat Kilise geri çekerek büimin haklılığını onayla- yacaktı... Kalın çizgilerle anımsatılan bu tarihsel kesitte elde edilen kaza- nımlar, genelde savaşımcı bir la- iklik bağlamında gelişmiştir. Işte birsüreden beri Batı'da gündem- de olan laikliği, bu "savaşımcı la- iklik" görünümünden uzaklaştıra- rak banşçı bir anlayış içinde algı- lamak. Kuşkusuzamaçlanan, ge- ri bir dönüşle, dünyasal yaşamın ya da devletin yapısının dinsel buyruklarla düzenlenmesi değil, bu düşünülemez bile... Gündeme getirilenin bireyin tinsel (manevi)' yaşamının daha çok desteklen- mesi, inanç kavramının bu bağ- lamda yeniden ele alınmasıdır, di- yebiliriz. Oysa Islamiyetin doğuşundan günümüze dek uzanan sürede al- dığı yolun Hıristiyanlıktan farklı ol- duğu ve günümüz Türkiye'sinde durumun bambaşka boyutlarda geliştiği ortadadır. Tarih boyunca çağdaşlaşmaya karşı yapılan başkaldınlardaduyulmayan "Ku- ran anayasamız olacaktır!.." slo- ganı, 21. yüzyıl Türkiyesi'nde ra- hatlıkla dile getirilmektedir. Dün- yasal yaşamı bu doğrultuda yapı- landırmak isteyen bir parti TB- MM'dedir. Değil 75 yıllık Cumhu- riyetin getirdiği laik düzenleme, 150-200 yıl önce gerçekleştirilen çağa dönük tüm değişimler yad- sınmakta; çağdaşlıkla, 1923 Dev- rimi ile ilgili kavramlar, olgular saptınlmakta, ters-yüz edilmek- te, böylece yaratılan kavram kar- gaşası içinde, dünyasal yaşam ile dinsel alanın bir arada şeriat şem- siyesi altında yürütülmesi isten- mektedir. Bu ortamda laikliğe dönük ye- ni yeni tanımlan kamuoyu gün- demine salıvermenin, hem de u- mut veren sosyal demokrat bir partice ortaya konmanın ne gibi bir yaran olabilir? Bu tür yakla- şımların uzlaşma sağlayacağı, uzlaşma için dayanak olacağı mı düşünulmektedir? özünde şeriat yatan bir tarikatın devlet içinde çöreklenmesine göz yummanın nedenini bu görüşte mi aramalı- yız? Kesintisiz sekiz yıllık eğitime yapılan "darbe'nin içe sindirilme- sinde bu anlayış mı rol oynamak- tadır? Ödünler yumağı bir kez açılınca arkasının geleceğini ulus- çayaşayaraköğrendik. Dileğimiz, laiklik konusunda yapay olarak yaratılmış bulunan kavram kar- gaşasına yenilerinin eklenmesin- den ve ulusumuz için yaşamsal boyutta olan düzenlemelerde ödün verilmesinden kaçınılması- dır... (1) Bertrand Russel, Batı Fel- sefesi Tarihi, Cilt 2, s. 65. (2)Bab23/21. Coc-Der'den Coc Haftası' etkinlikleri istanbul her yıl 250 bin göç ahyor İstanbul Haber Servisi - istan- bul'a her yıl 150 bini Doğu ve Gü- neydoğu'dan olmak üzere 250 bin kişinin göç ettigj belirtilerek "Ülke- mizde göç, köyden kente ohnaktan daha çok, bölgeden bölgeye göç şek- Unde gerçekleşmektedir" denildi. Kısa adı Göç-Der olan Göç Edenler Sosyal Yardımlaşma ve Kültür Derneği'nce "Göç Haftası'' kapsamında düzenlenen etkinlikler çerçevesinde Tank Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde bir saydam gösterisi düzenlendi. Ardmdan bir konuşma ^yapan dernek başkanı Mahmut Özgür, göç sorununu ka- muoyunda sıcak tutmayı ve çözü- münü sağlamayı amaçladıklanm belirtti. Özgür, Türkiye'de yasalar ya da yanlış politikalar nedeniyle insanlann göçe zorlandığını öne sürdü. Ülkemizdeki göçün genellikle bölgeden bölgeye yapıldığını, köy- den kente yönelik göçün daha sı- nırlı olduğunu vurgulayan Özgür, göçün Türkiye'nin temel sorunlan arasında olduğunu kaydetti. Özgür, son 15 yıldır Doğu ve Güneydo- ğu'da yaşananlar nedeniyle göç so- nınunun hiç gündemden düşmedi- ğini anımsatarak "OHAL Böîge Va- liligi'nin 1997 yıh verilerine göre 3728köy ve mezraboşafamş durum- da. Buradan göçen insanlar dah çok büyük kentkrin varoşlannds çadırlarda. naylonlarda, sağbks ortamlarda, insana yaraşmayan kı şullarda yaşamaya çanşıyorlar. Oia ğanüstü halin, koruculuk uygula- masuun kaldınlmasuu, köylerin onanhnasını ve köye dönüşün sağ- lanmasuıı isbyoruz" diye konuştu. Zorunlu göçün insan hakkı ihlali ol- duğunu ifade eden Özgür, göç edenlerin çocuklannın yüzde 50'si- nin ilköğretim hizmetinden yararla- namadığını söyledi. Özgür, göçün plansız yapılaşmaya ve kentlerin sağlıksızlaşmasına neden olduğu- na dikkat çekerek boşalan köylerde- ki tanm ve hayvancılıgın durması nedeniyle de devletin ve yurttaşla- nn ekonomikolarak kayba uğradık- lannı vurguladı. Özgür şöyle devam etti: "Göç sorununun çözümü, Türki- ye'deve TBMM'dedir. Şu an eUmiz- de 2500 göç mağdurunun dilekçesi var ve bu insanlar köylerine dönüş ortamının sağlanmasını istiyoriar. Biz bu ditekçeteri TBMM'ye suna- cağız. tstanbul'a günde ortalama 700, yıkla ise 150 bini Doğu ve Gü- neydoğu'dan olmak üzere 250 bin kişinin göç ettiği göz önüne aunırsa sorunun ne denli çok boyudu ve acil olduğu anlaşılır."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle