17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 5 MAYIS 1999 ÇARŞAMBA HABERLER 'Çevne Yönetim ve Kontrol Sistemi' • İstanbul Haber Servisi - Avrupa Komisyonu Çevre Genel Müdürlüğü LIFE programı kapsamında yürütülen "Çevre Yönetim ve Kontrol Sisteminin Türkiye"de Uygulanması Projesı .(EMAS)" ıle ılgili ^çalışmalara, istanbul'da dün yapılan toplantıyla 'devam edıldi. Toplantıda konuşan Çevre Bakanlığı Müsteşan Firuz Demir .Yaşamış, Türkiye'de pek çok çevrecı oluşumda. çevrenin, '"platonik, duygu yükü" olarak algilandığını belirterek "Platonik çevrecilikten. çevre yönetimine geçmek zorundayız" dedi. Bilimsel araştırma semineri' • İstanbul Haber Servisi - Alman Akademık Değişim Servisi (DAAD) tarafından Istanbul'da. Türkiye'nin çeşitli bölgelerindeki eski burslulann katılacağı "Bilimsel Araştırma ve Eğitim Alanında Işbirliği" konulu 3 günlük seminer düzenleniyor. Maçka'dakı İTÜ Maden Fakültesı'nde 7-9 Mayıs tarihleri arasında başlayacak seminerin açılışına, Türkiye'deki Alman Büyükelçisi Dr. Hans- Joachim Vergau da katılacak. Yunus Nadi Kütüphanesi • FETHtYE(TDHA)- Gazetemizın kurucusu Yunus Nadi Abalıoğlu için -doğup büyüdüğü Fethiye ilçesinin Kemer beldesinde şenlik düzenlenecek ve adına kütüphane açılacak. 8 Mayıs günü başlayacak KültürŞenliği'ni Kemer Belediyesi ve Atatürkçü Düşünce Derneği Kemer Şubesi organize etti. Atatürk Anıtı'na çelenk konulmasıyla başlayacak şenlik kapsamında belediye önünde konuşmalar yapılacak ve yöre sanatçılan konser verecek. aynca Yunus Nadi adına düzenlenen 'Kemer' konulu şiir, kompozisyon ve resim yanşmasının sonuçlan açıklanacak ve kazananlara ödülleri verilecek. 3. Ulusal Bilim Şenliği • İstanbul Haber Servisi - Bilim Merkezi Vakfı tarafından düzenlenen 3. Ulusal Bilim Şenliği. yann ITÜ Taşkışla Binası Mimarlık Fakültesi'nde fcaşlayacak. Türkiye"de bilim kültürünü yayarak •bilimi, teknolojiyi !§evdirmek ve Istanbul'da bir bilim merkezi lOİuşturmak amacıyla kurulan Bilim Merkezi Vakfı'nca düzenlenen 3. Ulusal Bilim Şenliği'nde. şaşırtıcı. eğlendirici ve düşündürücü 60 kadar gösteri birimine yer ^erilecek. 'Dost Aile" projesi • İstanbul Haber Servisi - Istanbul Valiliği tarafından Türk cumhuriyetleri ile Türk ve akraba topluluklardan gelerek lstanbuJ'da öğrenim gören ve yurtlarda kalan misafır öğrencilerden isteyenlerin. uygun gördükleri •zamanlarda dost ailelerin yanlanna gönderilerek yurt monotonluğundan ara sıra uzaklaştırmak amacıyla "Dost Aile Projesi" başlatıldı. Basın Konseyi rapopu • İstanbul Haber Servisi - Basın Konseyi'nin nisan ayında "Türk Basını Raporu"nda, 4 gazetecinin gözaltına alındığı, 2 gazetecinin tutuklandığı. bir gazete bürosunun kurşunlandığı, bir radyo yayınının bir yıl süreyle durdurulduğu ve 14 televizyon ve radyo kanalına da uyan ve yayın durdurma cezası verildiği belirtildi. Babası gibi alerji doktoru olan Aleida Guevara, aile içinde Che 'nin bir numaralı temsilcisi 'Rüyalan içinyardım beldemezdi' 'B A abamın kemiklerinin bulunmuş olması halkımıza bir teselli oldu. Ancak benim için mühim olan onun yaşamı ve fikirleri; vücudundan geriye kalanlar değil...' efsanenin, Che Guevara'nın kızı. Karşımda oturan ve benden birkaç yaş genç. otuzlu yaşlannm sonuna gelmiş sanşınımsı kadın. Che'nin kızı: Aleida Guevara. Göz. burun leida Guevara, tüm dünyada her an ortada olan, dünyanın en güçlü ülkesinin ; ••• hâlâ görüntüsünden bile ürktüğü bir ve ağız çizgileri kesinlikle babasına çok yakın. Filmlerde gördüğüm o heyecanlı, bol mimikli, kimi zaman alaycı. kimi zaman sert bakışlı Che Guevara'ya çok benzıyor. Bazı anlarda kendımi kaptınp onu se>Tedıyor gibi oluyorum. Küba'da çok dostça bir tavırla benim ziyaretlerimi örgütleyen ICAP yöneticısi Javier Dominguez'ın çevirmenliği sayesinde konuşabıliyoruz. tlginç bir şekılde Aleida ıle konuşmamızın ilk kısmı derinleştikçe önce beklenmedik bir kayaya çarpıyoruz: Aleida Kıbns Rum kesimine gitmiş ve orada 1974 Banş Harekâtı kendisine "bildiğiııiz" v eya tahmin ettiğiniz gibi anlatılmış. Aleida babasını hatırlatan mimik ve hareketlerle, hatta kelımelerle, yanlış bilgi yüklemesı yapılmış olduğundan Türkiye'nin Kıbns'la ilgili geçmişini ve tavnnı sertçe eleştiriyor. Söz sırası bana gelince kendisine uzun uzun 1964'te yaşanan kıyım ve dramlan. 1974 Nikos Sampson darbesini ve ENOSİS planlannı anlatıyorum. "Bir de öbür tarafı dinleyin, sizi Kuzev Kıbns Türk Cumhuriyeti Başkanı ile tanışaralun" diyorum. Uzun lafın kısası: Aleida'nın daha demokratik ve eşit bir genel yoruma varabilmesi için, kimi anlarda heyecanlanan frekanslarda onunla bu konuya kökünden gıriyorum. Anında hemen fikır değiştırmese bıle, damardan verilmiş önyargılann panzehirlerinin en azından bilinçaltında işlevselliklerini göstermeye başladıklannı hissediyorum. Sonra nihayet sıra o sert bakışlanyla dünyada yüz milyonlarca insanın, her yaştan gencın odasında kamp kurmuş olan kumandana, babasına gelıyor. Annesi Aleida March de la Torre önce Küba'da, Sierra Maestra'daki savaş boyunca gerillalara kuryelik yapmış, haber, evTak ve her türlü malzeme taşımış bir devrimci. 24 yaşında evlendi Aleida, Che ile tanışmasında duyduğu tüm hayranlığa rağmen ona "ükanda" âşık olmamış, onu biraz "yaşlu zayıf ve kjıü" bulmuş. Batista'nın gizli polis dosyalannda "Yarah Yüz" (Cara Cortada) ve "Lekeli Meme" (Teta Manchada) gibi lakaplar taşıyan Aleida, esasında o günlerde 24 yaşında güzel bir sanşın. Güzel kadınlardan ilgisini eksik etmeyen Che ıle kısa sürede yakınlaşmış ve ideolojik partnerjiğinin de pekiştirilmesiyle kaçınılmaz şekilde devrim coşkusuyla kanşan bir derin beraberlik gerçekleşmiş. Hem de Che'nin o anda Hilda Gadea ile evli olmasına rağmen. Bir gece gözüne uyku girmeyen Aleida, kampın içinde dışan çıkıp yola oturmuş. Tesadüfe bakın ki yanı başında bir jeep duruvermış. "Cabaiguan'a saktıracağun, benimle gelir misin?" demış Che. Geliş o geliş. Olay, kendısınden Hildita ısimli bir kızı olan Hilda ıle "dostça" boşanıp Aleida ıle evlenmeye kadar gitmiş. "Dünyanın neresine gidersen giL babanı karşında görüyorsun. onun hayranlan ile karşuaşıyorsun, nasıl bir duygu bu?" diyorum Aleida'ya. "Babam her cephede hep en öne çıktı. Cesaretin, fazüetin, temiz duygulann sembolü oldu, Bunlara günümüzde de çok gereksinim var" diyor Aleida. 'Babamı çok seviyorum' Hindistan gibi farklı bir kültürde bile rastladığı derin Che efsanesınin etkilerini anlatıyor. "Kongo'da yaşadıgı şanssız ve sonuçsuz deneyiminden sonra Fıdel onun Küba'ya dönmesini istedi. ama o başka bir yerde devrim yapmadan sanki Küba'ya, halkının içine geri dönemeyeceğine inanıyordu. Özellikle Fidel onun kendisine ya/dığı veda mektubunu kamuoyuna açıkladıktan sonra bir seçeneği mi kalmamışü?" diyorum. "Babamı çok seviyorum" diyor Aleida. "Onun en sevdiğim yanı ise rüya görebilen bir insan olması ve bu rüyalan gerçekleştirebUeceğine inanması. O hiç khnseden bu hedefleri için yardım da beklemezdi. Hayal kurma gücü bir insanın en büyük güzelliğidir, özellikle de bunlan gerçekleştinne olanaklannı bulabiliyorsa". Haziran 1997'da Bolivya'da babasının kemiklennin nihayet otuz yıl sonra bulunabilmiş olmasının kendini rahatlaüp rahatlatmadığı konusunda ise beni şaşırtacak derecede soğukkanlı bir yanıt veriyor: "Onun kemiklerinin bulunmuş olması halkımıza teselli oldu. ancak ben bir insandan geriye kalan vücudu ile ilgilenmem. Ben onun yaşamıyla, fildrieriyle ügilenirim." Bu düşüncelerin dogruluğu tartışılmaz olsa da nedense beklemedığim bir yanıt oluyor bu. Bu sefer Aleida'ya babasını en son ne zaman gördüğünü soruyorum. "Bir öğleden sonra annem ve babamın odasındaydık. Annem küçük erkek kardeşimi kucağına alnuşn, babam onun başını okşuyordu, çok duygusal bir andı" diye anlatıyor. "Emin misiniz?" diyorum. "Ondan sonra bir kere daha görmüstünüz?" diye hatırlatıyorum. "Bothya'va gitmeden önce, evinizi ziyaret edip, 'Ben Ramon amcanız, babanızdan selam getirdim, ben onun yakın arkadaşıytm' diye tebdü-i kıyaferJe tanınmaz şekikk geJmişti ve sizi hasretle öpmüşrü" diyorum. Son görüşme Şaşıran Aleida detaylara iniyor. "Oşöyle olmuştu; ben düşüp başunı çarpnuştınv o da beni kucağına alıp öpiip okşayıp teselli etmi^ti" diyor. Ben de hemen sözünü kesip eklıyorum. "Sizde annenize koşup onun kulağuıa. 'Anne, galiba bu adam bana âşık' demiştiniz" diyorum. Aleida, çeşitli kitaplarda yer alan bu anektodu biliyor olmamdan etkılenıyor. Aleida ile uzun uzun sohbete devam ediyoruz. Ona Che'nin Türkiye'de yaşayan bir siyasi ağırlığı ve tüm sol demokrat kesimlerde büyük bir ha>Tan kitlesı olduğunu anlatıyorum. En son ona, her şeye rağmen babasının kavTamsal olarak hedefıne ulaşnğını düşündüğümü söylüyorum. "Sizin ve bu serginin de burada olması bunun kanıa değil mi?" diye tatlıca gülümseyerek yanıtlıyor. Aynlırken onu Istanbul'a davet edip özellikle 68'liler Birliği Vakfı'nın ve tüm Che'cılerin bundan büyük zevk alacaklannı ısrarla vurguluyorum. Babası gibi alerji doktoru olmayı seçen Aleida'nın o gün biraz tipik doktor acelesi vardı. Ertesi gün sergıme geldiğinde ise gerçekten etkilendiğini, en beğendiği resimlerin fotoğraflannı çekip benden her bırinın dıasını istediğini ve sergı hakkında övücü sözler ve teşekkürler yazdığını görünce neredeyse gözümün yaşardığını itiraf edebilirim. Bir ara "Keşke açıhşa gelebilmiş olsaydı" diye düşünüyorum. ama aslında böylesı daha iyi. Büyükelçiliğimizin de büyük manevi katkılanyla çok kalabalık ve görkemli geçen açılışta ben Aleida Guevara ile nasıl yakından ılgilenebilirdım ki? Sanatçılar için işin en zor yam, açılışlarda kımseyi memnun edememeleridır. Aleida bana tüm mali zorluklara rağmen Che'nm özel eşyalannm ve onun hakkındakı yapıtlannm toplandığı "La Casa del Che"yi (Che'nin Evi) kendi imkânlarıyla >avaş yavaş bitirip ziyarete açmak istediklerini anlattı. "Dr. Aleida Guevara" sorumluluk sahibi bir insan. Tüm dünyada her an ortada olan, dünyanın en güçlü ülkesinin hâlâ görüntüsünden bile ürktüğü bir efsanenin yaşayan canlı kanlı kızı. Ve kişiliğiyle, heyecanıyla, sesıyle, Guevara ailesi içinde babasının ismini en çok yaşatan kişi. SÜRECEK Küba 'nın geleceği turizm Doktor Aleida Guevara, Che ile devrimden hemen sonra böyle fotoğraf çektir- mişti (üstte)... Yıüar sonra ise Che'nin kızı ile Havana'da buiuştuk (altta)... Küba'da mali sorunlar yalnız .\leida Guevara veya şu ya da bu insana mahsus değil. Ülkenin genelinde ekonomik bir darboğaz yaşanıyor. 1993'ten beri hem Amerikan Dolan. hem de pesos kullanıjıyor. Ama esas resmi para artık dolar! Örneğın çok ender noktalarda kullanılabilen kredi kartlan hesaplan önünüze dolar olarak geliyor. Tabıi bu aynm ciddi uçurumlar ve görünür görünmez gerginliklere neden olmuş. Tütün ve şekerin ülkeye kazandırdıklannın çok daha fazlasını turizm girdileri sağlayabilir ve bihndıği gibi ülke son yıllarda bu konuda cıddi adımlar atmış. Ancak orada da yaşanan birkaç talihsiz terör olayı, Küba'nın turizm çıkışını ciddi olarak sekteye uğratabilecek bir abartılı önlemler dizisinin alırunasına neden olmuş. Turistlerin otellerine Kübalılar girip yukanya çıkamıyorlar, fuhuşu engellemek için kızlann turistlerle otellere girmeleri yasaklanmış. Bir Kübalının arabasına bir turist binemiyor, bindiği görülürse Kübalıya yüklü bir ceza kesiliyor. Sokakta her on beş metrede bir, polis görebilirsiniz. Şayet bir Kübalı ile beraber yürüyorsanız, bu yine bir kimlik kontrolü nedeni. Uzun lafın kısası, iki Italyan turistin öldürülmesi ve patlatılan birkaç bombadan sonra terörün ve mafyalaşmanın önünü kesmek isteyen Fidel Castro, zehir zemberek bir konuşma yaparak ortalığı epey titretmiş ve terletmış. Tabiı kı güvenlik güçlerinin ortamda huzuru korumalan ve suçlulann üzerlerine gitmelen her ne kadar olumlu bir gelişmeyse de suçlular yüzünden sonuçta milyonlarca Kübalı ve tunst bu aşın sıkı uygulamalarla zor nefes alır hale getirilmış. Elimden geldıği kadar göriiştüğüm yetkililere, iyi niyetle alınan bu kararlann Küba turizmini nasıl baltalayabileceğini anlatıyorum. Dört-beş aydır süren bu yeni şanssız dönemin bir an önce kapanması ve Küba'da vatandaşjarla turistler arasında güvene dayalı yasaksız bir banş ortamınm gelmesi, tabii ki Küba'yı seven benim gibi herkesin doğal dileği. Çünkü eğitim ve sağlık sorunlannı en üst düzeyde yaygın bir büyük başanya taşımış, hiçbir vatandaşını aç ve açıkta, hasta veya susuz, okulsuz bırakmayan, vahşi kapitalist ülkelerin bu alanlarda yüzlerinin kızarmasma neden olacak kadar sorumluluk örneği gösteren bir Küba Cumhuriyeti'nin turizm sayesinde ülkeye giren döviz miktannı 10'a, 20'ye katlaması ve birçok ekonomik sorununu toptan halletmesi işten bile değil. Bedri Baykam'ın Havana Devrim Mözesi'ndeki sergisi GöRLORUŞ/Prof. Dr. NECLA ARAT 18 Nisan seçimleri sonrası kurulacak hükümet formüllerini gündemde ikinci sı- raya düşüren Fazilet Partisı İstanbul Mil- letvekili Merve Safa Kavakçı'nın 'türba- nı' yeni Meclis'in ilk krizi olacağa benzi- yor. Seçimlerden birinci parti olarak çıkaca- ğını öne sürdüğü halde üçüncülüğe bile kıl payı ulaşan Fazilet Partisi, bu başansızlı- ğını tabanına unutturmak, bünyesindeki radikallere yaranmak uğruna (bunu ne denli gizlemeye çalışırsa çalışsın) 31 ya- şındaki genç ve deneyimsiz bir kadının 'türbanına' sarılıyor. Babasının ilahiyatçı, annesinin de vak- tiyle Erzurum Atatürk Üniversitesi'nin 'ilk türbanlı' öğretim üyesi olduğunu basın- dan öğrendiğimiz bu genç kadın, şimdi Atatürk ün Büyük Millet Meclisi'nin 'ilk türbanlı' milletvekili unvanını alabilmek için oldukça ısrarlı bir tutum takınıyor. 'Meclis Içtüzüğü'nde türban ile ilgili açık bir hükmün bulunmadığını' öne sürüyor. 'Temel insan hak ve özgüriüklerinin' arka- sına sığınıyor; ama, Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi'nin türban ile ilgili kararlarını görmezlikten gelip kendisine verilen sim- gesel rolü oynamaya hazırlanıyor. Merve Safa Kavakçı, Kemalist Cumhu- riyet'in kadın imgesine ve onun ete kemi- ğe bürünmüş gerçek ömeklerine aykın bir tip. Bu nedenle, medyanın ilgisini, Kema- list kadın kuruluşlannın ise tepkisini çeki- yor. Bu kuruluşlar ona, 'Türkiye Cumhu- hyeti'nin demokratik, laik bir hukuk dev- leti olduğunu; seçilmiş bir milletvekilinin devletin bütün yasal düzenlemelerine saygı göstermesi gerektiğini'; Anaya- sa'nın 10. maddesinin 2. fıkrasının da, 'seçtiği yaşam biçimi nedeni ile de olsa, hiçbir kişiye, aileye imtiyaz tanmamayaca- ğı' hükmünü getirdiğini hatırlatıyorlar. (Bkz. Cumhuriyet, 30 Nisan 1999) Ne var ki, kadınlan (araç olarak kullan- madığı zaman) toplumdan dışlayan, ka- ranlık köşelere kapatan, hep erkek ege- menliğinde ve 'himayesinde' görmek is- teyen tutucu ideoloji, çağı geçmiş kültü- rel uygulamalarını hortlatmakvebunu 'se- çilen bir yaşam biçimi' adı altında kitlele- re sunup daha çok yandaş edinebilmek için yine bir kadını kullanıyor. Fazilet Partisi'nin 'erkek' milletvekilleri, Refah Partisi'nin kapatılmasından aldıkla- rı ders (!) sonucu olsa gerek, kamuoyuna yönelik demeçlerinde 'Merve Hanımın türbanı konusunun kişisel olup partilerini bağlamadığını' özenle vurgularken Merve Hanımın seçildiği Meclis'e özgü ve özerk bir 'kişi' olarak tek başına gelmesine bile izin vermeyip, mazbatasını üç Fazilet Par- tili milletvekili 'refakatçi' ile almasını sağ- lıyorlar. Aynca, basına ne söyleyip ne söy- Türbanlı Demokrasi lemeyeceğini, hatta nasıl oturup nasıl ba- kacağını 'erfce/fçe'belirliyorlar. Merve Kavakçı'nın geçerti yasa ve yö- netmeliklere karşın 'türbanı' ile Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne kadar gelmesi, ül- kemizin bir türlü kurtulamadığı 'iki yüzlü, küçük politikacılarının' eseridir. Son on iki yıldır bu konularda yazdığım bütün ya- zıların başlıkları, Merve'nin ya da Mer- ve'lerin bilinçleri ve bilinçaltları ele geçirı- lerek yönlendirildikleri yürüyüşü seslen- dirmeye çalışmaktaydı. Örneğin; 'Bitme- yen kavga', 'TekBoyutlu İnsan Modeline Doğru', 'Yeni Bir Kimlik Üretiliyor', 'Kurs- tan Dönme Okullar', 'Modern Mah- rem'den Modem Hareme mi?', 'Ateşle Oynamak', 'Dinci Kadrolaşma Kuşatma- sı', 'Adil Düzen Söylencesinin Kadınlan', 'Refah-Yol ve KuşJar', 'ArtıkUyanmakZa- manıdır', 'Laiklik Ihanete Uğradı', 'Eğiti- me Şeriatçı Taciz', 'Türbanlı Demokrasi- ye Doğru' vb. yazılar hep uyarı yazıları (1) idi. Kısacası, Merve Kavakçı'nın 'türbanı' Mustafa Kemal'in Büyük Millet Meclisi'nin kapısına öyle ansızın gelmedi. Kanımca şimdi asıl sorun, Merve'nin başını açıpaç- mamasından çok, on binlerce, belki de yüz binlerce Merve'nin bilinçlerinin ve bi- linçaltlarının nasıl anndırılıp özgürleştirile- bilecekleri sorunudur (2). ••• Yukandaki satırlar yazıldıktan sonra pa- zar günkü yemin töreninde cumhuriyet ta- rihimizde eşi görülmemiş bir kriz yaşandı. Merve Kavakçı, yeni parlamentonun eski ve yeni 'Faziletli' yüzlerinin eşliğinde ve desteğinde 18.20'de Türkiye Büyük Mil- let Meclisi'ne 'türbanı' ile geldi. Yani 'fe- settüre' sokulmuş irtica, cuma günü Ma- latya'da cuma namazı sonrası gerçekleş- tirdiğı ayaklanmagirişimini, bu kez Anka- ra'da, Mustafa Kemal'in yüce meclisinde de (üstelik demokrasinin nimetlerinden yararlanarak ve hukuku çiğneyerek) takıy- yeli bir gövde gösterısine dönüştürmeyi başardı. 'Gaflet, dalalet ve ihanet' odak- ları, laik demokratik rejime 'meydan oku- mak' için artık dişi Şevki Yılmaz'ları kul- lanıyor. Bu çirkin gösteriye 'demokratlık' kisvesi altında bir 'temsil sorunu' olarak bakan, aynca Merve Kavakçı'nın 'kadın- lann yansının başını örttüğü bir ülkede, başı örtülülerin de milletvekili olabileoeği umudunu... halkın yüzde yetmiş altısının savunduğu bir özgühüğü temsil ettiğini' öne süren kimi aymazlar da, yıllardır laik cumhuriyetin temel degerlerini sarsmaya çalışan bazı neoliberal (!) sosyal bilimcile- re sırtlannı dayayıp Meclis'te yapılan bu 'provokasyon'a, 'Kemalist medeniyet projesinin kalıplannı zoriama...', 'Yeni bir Müslüman kadın profilini Meclis'e taşı- ma' yorumunu getiriyorlar (Bkz. Sabah, 2 Mayıs 1999). Merve Kavakçı, "Modemiz- min yarattıgı fırsat ve kazanımlan Islami kimliğinden soyunmadan kullanmak iste- yen kadınlann simgesi" imiş... Bizler, bu genç kadının neyin ve kimlerin simgesi ol- duğunu çok iyi biliyoruz. Ama kendisi hâ- lâ bir araca indirgenmiş olduğunu ve kul- lanıldığını anlamazlıktan gelerek Meclis şovunu sürdürmeye niyetli görünüyor. Laik cumhuriyetin ilke ve değerierine karşı koyuşun 'simge'sine tarafeızlık ya da demokratlık maskesine sığınarak ya da suskunlukla onay vermek, bölücü din- ciliğe ödün vermek anlamına gelmektedir. Gün, Atatürk ilke ve devrimlerine ger- çekten bağlı olan herkesin ve her kurumun işbirliği ve güçbirliği yapması günüdür. ADD'ler, ÇYDD'ler, Sol Güçbirlikçiler, Mü- dafaa-i Hukukçular, 6 Ok'a Gönül Veren- ler, Kemalizm ortak paydasında 21. yüz- yılın laik-demokratik Türkiye Cumhuriye- ti için artık birleşiniz. Daha fazla geç kalmadan, hemen şim- di!.. (1) Bkz. N. Arat, Susmayan Yazılar, Say Yay. Ist. 1997 (2) Bu yazı 3 Mayıs 1999 tarihli Bizim Gazete'de yayımlanmıştır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle