Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET 5 MAYIS 1999 ÇARŞAMBA
HABERLER
'Çevne Yönetim
ve Kontrol
Sistemi'
• İstanbul Haber Servisi -
Avrupa Komisyonu Çevre
Genel Müdürlüğü LIFE
programı kapsamında
yürütülen "Çevre
Yönetim ve Kontrol
Sisteminin Türkiye"de
Uygulanması Projesı
.(EMAS)" ıle ılgili
^çalışmalara, istanbul'da
dün yapılan toplantıyla
'devam edıldi. Toplantıda
konuşan Çevre Bakanlığı
Müsteşan Firuz Demir
.Yaşamış, Türkiye'de pek
çok çevrecı oluşumda.
çevrenin, '"platonik,
duygu yükü" olarak
algilandığını belirterek
"Platonik çevrecilikten.
çevre yönetimine geçmek
zorundayız" dedi.
Bilimsel
araştırma
semineri'
• İstanbul Haber Servisi -
Alman Akademık
Değişim Servisi (DAAD)
tarafından Istanbul'da.
Türkiye'nin çeşitli
bölgelerindeki eski
burslulann katılacağı
"Bilimsel Araştırma ve
Eğitim Alanında Işbirliği"
konulu 3 günlük seminer
düzenleniyor. Maçka'dakı
İTÜ Maden Fakültesı'nde
7-9 Mayıs tarihleri
arasında başlayacak
seminerin açılışına,
Türkiye'deki Alman
Büyükelçisi Dr. Hans-
Joachim Vergau da
katılacak.
Yunus Nadi
Kütüphanesi
• FETHtYE(TDHA)-
Gazetemizın kurucusu
Yunus Nadi Abalıoğlu için
-doğup büyüdüğü Fethiye
ilçesinin Kemer
beldesinde şenlik
düzenlenecek ve adına
kütüphane açılacak. 8
Mayıs günü başlayacak
KültürŞenliği'ni Kemer
Belediyesi ve Atatürkçü
Düşünce Derneği Kemer
Şubesi organize etti.
Atatürk Anıtı'na çelenk
konulmasıyla başlayacak
şenlik kapsamında
belediye önünde
konuşmalar yapılacak ve
yöre sanatçılan konser
verecek. aynca Yunus
Nadi adına düzenlenen
'Kemer' konulu şiir,
kompozisyon ve resim
yanşmasının sonuçlan
açıklanacak ve
kazananlara ödülleri
verilecek.
3. Ulusal Bilim
Şenliği
• İstanbul Haber Servisi -
Bilim Merkezi Vakfı
tarafından düzenlenen 3.
Ulusal Bilim Şenliği.
yann ITÜ Taşkışla Binası
Mimarlık Fakültesi'nde
fcaşlayacak. Türkiye"de
bilim kültürünü yayarak
•bilimi, teknolojiyi
!§evdirmek ve Istanbul'da
bir bilim merkezi
lOİuşturmak amacıyla
kurulan Bilim Merkezi
Vakfı'nca düzenlenen 3.
Ulusal Bilim Şenliği'nde.
şaşırtıcı. eğlendirici ve
düşündürücü 60 kadar
gösteri birimine yer
^erilecek.
'Dost Aile"
projesi
• İstanbul Haber Servisi -
Istanbul Valiliği tarafından
Türk cumhuriyetleri ile
Türk ve akraba
topluluklardan gelerek
lstanbuJ'da öğrenim gören
ve yurtlarda kalan misafır
öğrencilerden isteyenlerin.
uygun gördükleri
•zamanlarda dost ailelerin
yanlanna gönderilerek
yurt monotonluğundan ara
sıra uzaklaştırmak
amacıyla "Dost Aile
Projesi" başlatıldı.
Basın Konseyi
rapopu
• İstanbul Haber Servisi -
Basın Konseyi'nin nisan
ayında "Türk Basını
Raporu"nda, 4
gazetecinin gözaltına
alındığı, 2 gazetecinin
tutuklandığı. bir gazete
bürosunun kurşunlandığı,
bir radyo yayınının bir yıl
süreyle durdurulduğu ve
14 televizyon ve radyo
kanalına da uyan ve yayın
durdurma cezası verildiği
belirtildi.
Babası gibi alerji doktoru olan Aleida Guevara, aile içinde Che 'nin bir numaralı temsilcisi
'Rüyalan içinyardım beldemezdi'
'B A
abamın kemiklerinin bulunmuş olması
halkımıza bir teselli oldu. Ancak
benim için mühim olan onun yaşamı
ve fikirleri; vücudundan geriye kalanlar değil...' efsanenin, Che Guevara'nın kızı.
Karşımda oturan ve benden birkaç yaş genç.
otuzlu yaşlannm sonuna gelmiş sanşınımsı
kadın. Che'nin kızı: Aleida Guevara. Göz. burun
leida Guevara, tüm dünyada her an ortada
olan, dünyanın en güçlü ülkesinin ; •••
hâlâ görüntüsünden bile ürktüğü bir
ve ağız çizgileri kesinlikle babasına çok yakın.
Filmlerde gördüğüm o heyecanlı, bol mimikli,
kimi zaman alaycı. kimi zaman sert bakışlı Che
Guevara'ya çok benzıyor. Bazı anlarda kendımi
kaptınp onu se>Tedıyor gibi oluyorum. Küba'da
çok dostça bir tavırla benim ziyaretlerimi
örgütleyen ICAP yöneticısi Javier Dominguez'ın
çevirmenliği sayesinde konuşabıliyoruz. tlginç
bir şekılde Aleida ıle konuşmamızın ilk kısmı
derinleştikçe önce beklenmedik bir kayaya
çarpıyoruz: Aleida Kıbns Rum kesimine gitmiş
ve orada 1974 Banş Harekâtı kendisine
"bildiğiııiz" v eya tahmin ettiğiniz gibi anlatılmış.
Aleida babasını hatırlatan mimik ve hareketlerle,
hatta kelımelerle, yanlış bilgi yüklemesı yapılmış
olduğundan Türkiye'nin Kıbns'la ilgili geçmişini
ve tavnnı sertçe eleştiriyor. Söz sırası bana
gelince kendisine uzun uzun 1964'te yaşanan
kıyım ve dramlan. 1974 Nikos Sampson
darbesini ve ENOSİS planlannı anlatıyorum.
"Bir de öbür tarafı dinleyin, sizi Kuzev Kıbns
Türk Cumhuriyeti Başkanı ile tanışaralun"
diyorum. Uzun lafın kısası: Aleida'nın daha
demokratik ve eşit bir genel yoruma varabilmesi
için, kimi anlarda heyecanlanan frekanslarda
onunla bu konuya kökünden gıriyorum. Anında
hemen fikır değiştırmese bıle, damardan verilmiş
önyargılann panzehirlerinin en azından
bilinçaltında işlevselliklerini göstermeye
başladıklannı hissediyorum. Sonra nihayet sıra o
sert bakışlanyla dünyada yüz milyonlarca
insanın, her yaştan gencın odasında kamp
kurmuş olan kumandana, babasına gelıyor.
Annesi Aleida March de la Torre önce Küba'da,
Sierra Maestra'daki savaş boyunca gerillalara
kuryelik yapmış, haber, evTak ve her türlü
malzeme taşımış bir devrimci.
24 yaşında evlendi
Aleida, Che ile tanışmasında duyduğu tüm
hayranlığa rağmen ona "ükanda" âşık olmamış,
onu biraz "yaşlu zayıf ve kjıü" bulmuş.
Batista'nın gizli polis dosyalannda "Yarah Yüz"
(Cara Cortada) ve "Lekeli Meme" (Teta
Manchada) gibi lakaplar taşıyan Aleida, esasında
o günlerde 24 yaşında güzel bir sanşın. Güzel
kadınlardan ilgisini eksik etmeyen Che ıle kısa
sürede yakınlaşmış ve ideolojik partnerjiğinin de
pekiştirilmesiyle kaçınılmaz şekilde devrim
coşkusuyla kanşan bir derin beraberlik
gerçekleşmiş. Hem de Che'nin o anda Hilda
Gadea ile evli olmasına rağmen. Bir gece gözüne
uyku girmeyen Aleida, kampın içinde dışan çıkıp
yola oturmuş. Tesadüfe bakın ki yanı başında bir
jeep duruvermış. "Cabaiguan'a saktıracağun,
benimle gelir misin?" demış Che. Geliş o geliş.
Olay, kendısınden Hildita ısimli bir kızı olan
Hilda ıle "dostça" boşanıp Aleida ıle evlenmeye
kadar gitmiş. "Dünyanın neresine gidersen giL
babanı karşında görüyorsun. onun hayranlan ile
karşuaşıyorsun, nasıl bir duygu bu?" diyorum
Aleida'ya. "Babam her cephede hep en öne çıktı.
Cesaretin, fazüetin, temiz duygulann sembolü
oldu, Bunlara günümüzde de çok gereksinim var"
diyor Aleida.
'Babamı çok seviyorum'
Hindistan gibi farklı bir kültürde bile rastladığı
derin Che efsanesınin etkilerini anlatıyor.
"Kongo'da yaşadıgı şanssız ve sonuçsuz
deneyiminden sonra Fıdel onun Küba'ya
dönmesini istedi. ama o başka bir yerde devrim
yapmadan sanki Küba'ya, halkının içine geri
dönemeyeceğine inanıyordu. Özellikle Fidel onun
kendisine ya/dığı veda mektubunu kamuoyuna
açıkladıktan sonra bir seçeneği mi kalmamışü?"
diyorum. "Babamı çok seviyorum" diyor Aleida.
"Onun en sevdiğim yanı ise rüya görebilen bir
insan olması ve bu rüyalan gerçekleştirebUeceğine
inanması. O hiç khnseden bu hedefleri için
yardım da beklemezdi. Hayal kurma gücü bir
insanın en büyük güzelliğidir, özellikle de bunlan
gerçekleştinne olanaklannı bulabiliyorsa".
Haziran 1997'da Bolivya'da babasının
kemiklennin nihayet otuz yıl sonra bulunabilmiş
olmasının kendini rahatlaüp rahatlatmadığı
konusunda ise beni şaşırtacak derecede
soğukkanlı bir yanıt veriyor: "Onun kemiklerinin
bulunmuş olması halkımıza teselli oldu. ancak ben
bir insandan geriye kalan vücudu ile ilgilenmem.
Ben onun yaşamıyla, fildrieriyle ügilenirim." Bu
düşüncelerin dogruluğu tartışılmaz olsa da
nedense beklemedığim bir yanıt oluyor bu. Bu
sefer Aleida'ya babasını en son ne zaman
gördüğünü soruyorum. "Bir öğleden sonra
annem ve babamın odasındaydık. Annem küçük
erkek kardeşimi kucağına alnuşn, babam onun
başını okşuyordu, çok duygusal bir andı" diye
anlatıyor. "Emin misiniz?" diyorum. "Ondan
sonra bir kere daha görmüstünüz?" diye
hatırlatıyorum. "Bothya'va gitmeden önce, evinizi
ziyaret edip, 'Ben Ramon amcanız, babanızdan
selam getirdim, ben onun yakın arkadaşıytm'
diye tebdü-i kıyaferJe tanınmaz şekikk geJmişti ve
sizi hasretle öpmüşrü" diyorum.
Son görüşme
Şaşıran Aleida detaylara iniyor. "Oşöyle
olmuştu; ben düşüp başunı çarpnuştınv o da beni
kucağına alıp öpiip okşayıp teselli etmi^ti" diyor.
Ben de hemen sözünü kesip eklıyorum. "Sizde
annenize koşup onun kulağuıa. 'Anne, galiba bu
adam bana âşık' demiştiniz" diyorum. Aleida,
çeşitli kitaplarda yer alan bu anektodu biliyor
olmamdan etkılenıyor. Aleida ile uzun uzun
sohbete devam ediyoruz. Ona Che'nin Türkiye'de
yaşayan bir siyasi ağırlığı ve tüm sol demokrat
kesimlerde büyük bir ha>Tan kitlesı olduğunu
anlatıyorum. En son ona, her şeye rağmen
babasının kavTamsal olarak hedefıne ulaşnğını
düşündüğümü söylüyorum. "Sizin ve bu serginin
de burada olması bunun kanıa değil mi?" diye
tatlıca gülümseyerek yanıtlıyor. Aynlırken onu
Istanbul'a davet edip özellikle 68'liler Birliği
Vakfı'nın ve tüm Che'cılerin bundan büyük zevk
alacaklannı ısrarla vurguluyorum. Babası gibi
alerji doktoru olmayı seçen Aleida'nın o gün
biraz tipik doktor acelesi vardı. Ertesi gün
sergıme geldiğinde ise gerçekten etkilendiğini, en
beğendiği resimlerin fotoğraflannı çekip benden
her bırinın dıasını istediğini ve sergı hakkında
övücü sözler ve teşekkürler yazdığını görünce
neredeyse gözümün yaşardığını itiraf edebilirim.
Bir ara "Keşke açıhşa gelebilmiş olsaydı" diye
düşünüyorum. ama aslında böylesı daha iyi.
Büyükelçiliğimizin de büyük manevi katkılanyla
çok kalabalık ve görkemli geçen açılışta ben
Aleida Guevara ile nasıl yakından
ılgilenebilirdım ki? Sanatçılar için işin en zor
yam, açılışlarda kımseyi memnun
edememeleridır. Aleida bana tüm mali
zorluklara rağmen Che'nm özel eşyalannm ve
onun hakkındakı yapıtlannm toplandığı "La
Casa del Che"yi (Che'nin Evi) kendi
imkânlarıyla >avaş yavaş bitirip ziyarete açmak
istediklerini anlattı. "Dr. Aleida Guevara"
sorumluluk sahibi bir insan. Tüm dünyada her an
ortada olan, dünyanın en güçlü ülkesinin hâlâ
görüntüsünden bile ürktüğü bir efsanenin
yaşayan canlı kanlı kızı. Ve kişiliğiyle,
heyecanıyla, sesıyle, Guevara ailesi içinde
babasının ismini en çok yaşatan kişi.
SÜRECEK
Küba 'nın geleceği turizm
Doktor Aleida Guevara, Che ile devrimden hemen sonra böyle fotoğraf çektir-
mişti (üstte)... Yıüar sonra ise Che'nin kızı ile Havana'da buiuştuk (altta)...
Küba'da mali sorunlar yalnız .\leida
Guevara veya şu ya da bu insana mahsus
değil. Ülkenin genelinde ekonomik bir
darboğaz yaşanıyor. 1993'ten beri hem
Amerikan Dolan. hem de pesos
kullanıjıyor. Ama esas resmi para artık
dolar! Örneğın çok ender noktalarda
kullanılabilen kredi kartlan hesaplan
önünüze dolar olarak geliyor. Tabıi bu
aynm ciddi uçurumlar ve görünür
görünmez gerginliklere neden olmuş. Tütün
ve şekerin ülkeye kazandırdıklannın çok
daha fazlasını turizm girdileri sağlayabilir
ve bihndıği gibi ülke son yıllarda bu
konuda cıddi adımlar atmış. Ancak orada
da yaşanan birkaç talihsiz terör olayı,
Küba'nın turizm çıkışını ciddi olarak
sekteye uğratabilecek bir abartılı önlemler
dizisinin alırunasına neden olmuş.
Turistlerin otellerine Kübalılar girip
yukanya çıkamıyorlar, fuhuşu engellemek
için kızlann turistlerle otellere girmeleri
yasaklanmış. Bir Kübalının arabasına bir
turist binemiyor, bindiği görülürse Kübalıya
yüklü bir ceza kesiliyor. Sokakta her on beş
metrede bir, polis görebilirsiniz.
Şayet bir Kübalı ile beraber yürüyorsanız,
bu yine bir kimlik kontrolü nedeni. Uzun
lafın kısası, iki Italyan turistin öldürülmesi
ve patlatılan birkaç bombadan sonra terörün
ve mafyalaşmanın önünü kesmek isteyen
Fidel Castro, zehir zemberek bir konuşma
yaparak ortalığı epey titretmiş ve terletmış.
Tabiı kı güvenlik güçlerinin ortamda
huzuru korumalan ve suçlulann üzerlerine
gitmelen her ne kadar olumlu bir
gelişmeyse de suçlular yüzünden sonuçta
milyonlarca Kübalı ve tunst bu aşın sıkı
uygulamalarla zor nefes alır hale getirilmış.
Elimden geldıği kadar göriiştüğüm
yetkililere, iyi niyetle alınan bu kararlann
Küba turizmini nasıl baltalayabileceğini
anlatıyorum. Dört-beş aydır süren bu yeni
şanssız dönemin bir an önce kapanması ve
Küba'da vatandaşjarla turistler arasında
güvene dayalı yasaksız bir banş ortamınm
gelmesi, tabii ki Küba'yı seven benim gibi
herkesin doğal dileği. Çünkü eğitim ve
sağlık sorunlannı en üst düzeyde yaygın bir
büyük başanya taşımış, hiçbir vatandaşını
aç ve açıkta, hasta veya susuz, okulsuz
bırakmayan, vahşi kapitalist ülkelerin bu
alanlarda yüzlerinin kızarmasma neden
olacak kadar sorumluluk örneği gösteren
bir Küba Cumhuriyeti'nin turizm sayesinde
ülkeye giren döviz miktannı 10'a, 20'ye
katlaması ve birçok ekonomik sorununu
toptan halletmesi işten bile değil. Bedri Baykam'ın Havana Devrim Mözesi'ndeki sergisi
GöRLORUŞ/Prof. Dr. NECLA ARAT
18 Nisan seçimleri sonrası kurulacak
hükümet formüllerini gündemde ikinci sı-
raya düşüren Fazilet Partisı İstanbul Mil-
letvekili Merve Safa Kavakçı'nın 'türba-
nı' yeni Meclis'in ilk krizi olacağa benzi-
yor.
Seçimlerden birinci parti olarak çıkaca-
ğını öne sürdüğü halde üçüncülüğe bile kıl
payı ulaşan Fazilet Partisi, bu başansızlı-
ğını tabanına unutturmak, bünyesindeki
radikallere yaranmak uğruna (bunu ne
denli gizlemeye çalışırsa çalışsın) 31 ya-
şındaki genç ve deneyimsiz bir kadının
'türbanına' sarılıyor.
Babasının ilahiyatçı, annesinin de vak-
tiyle Erzurum Atatürk Üniversitesi'nin 'ilk
türbanlı' öğretim üyesi olduğunu basın-
dan öğrendiğimiz bu genç kadın, şimdi
Atatürk ün Büyük Millet Meclisi'nin 'ilk
türbanlı' milletvekili unvanını alabilmek
için oldukça ısrarlı bir tutum takınıyor.
'Meclis Içtüzüğü'nde türban ile ilgili açık
bir hükmün bulunmadığını' öne sürüyor.
'Temel insan hak ve özgüriüklerinin' arka-
sına sığınıyor; ama, Avrupa İnsan Haklan
Mahkemesi'nin türban ile ilgili kararlarını
görmezlikten gelip kendisine verilen sim-
gesel rolü oynamaya hazırlanıyor.
Merve Safa Kavakçı, Kemalist Cumhu-
riyet'in kadın imgesine ve onun ete kemi-
ğe bürünmüş gerçek ömeklerine aykın bir
tip. Bu nedenle, medyanın ilgisini, Kema-
list kadın kuruluşlannın ise tepkisini çeki-
yor. Bu kuruluşlar ona, 'Türkiye Cumhu-
hyeti'nin demokratik, laik bir hukuk dev-
leti olduğunu; seçilmiş bir milletvekilinin
devletin bütün yasal düzenlemelerine
saygı göstermesi gerektiğini'; Anaya-
sa'nın 10. maddesinin 2. fıkrasının da,
'seçtiği yaşam biçimi nedeni ile de olsa,
hiçbir kişiye, aileye imtiyaz tanmamayaca-
ğı' hükmünü getirdiğini hatırlatıyorlar.
(Bkz. Cumhuriyet, 30 Nisan 1999)
Ne var ki, kadınlan (araç olarak kullan-
madığı zaman) toplumdan dışlayan, ka-
ranlık köşelere kapatan, hep erkek ege-
menliğinde ve 'himayesinde' görmek is-
teyen tutucu ideoloji, çağı geçmiş kültü-
rel uygulamalarını hortlatmakvebunu 'se-
çilen bir yaşam biçimi' adı altında kitlele-
re sunup daha çok yandaş edinebilmek
için yine bir kadını kullanıyor.
Fazilet Partisi'nin 'erkek' milletvekilleri,
Refah Partisi'nin kapatılmasından aldıkla-
rı ders (!) sonucu olsa gerek, kamuoyuna
yönelik demeçlerinde 'Merve Hanımın
türbanı konusunun kişisel olup partilerini
bağlamadığını' özenle vurgularken Merve
Hanımın seçildiği Meclis'e özgü ve özerk
bir 'kişi' olarak tek başına gelmesine bile
izin vermeyip, mazbatasını üç Fazilet Par-
tili milletvekili 'refakatçi' ile almasını sağ-
lıyorlar. Aynca, basına ne söyleyip ne söy-
Türbanlı Demokrasi
lemeyeceğini, hatta nasıl oturup nasıl ba-
kacağını 'erfce/fçe'belirliyorlar.
Merve Kavakçı'nın geçerti yasa ve yö-
netmeliklere karşın 'türbanı' ile Türkiye
Büyük Millet Meclisi'ne kadar gelmesi, ül-
kemizin bir türlü kurtulamadığı 'iki yüzlü,
küçük politikacılarının' eseridir. Son on
iki yıldır bu konularda yazdığım bütün ya-
zıların başlıkları, Merve'nin ya da Mer-
ve'lerin bilinçleri ve bilinçaltları ele geçirı-
lerek yönlendirildikleri yürüyüşü seslen-
dirmeye çalışmaktaydı. Örneğin; 'Bitme-
yen kavga', 'TekBoyutlu İnsan Modeline
Doğru', 'Yeni Bir Kimlik Üretiliyor', 'Kurs-
tan Dönme Okullar', 'Modern Mah-
rem'den Modem Hareme mi?', 'Ateşle
Oynamak', 'Dinci Kadrolaşma Kuşatma-
sı', 'Adil Düzen Söylencesinin Kadınlan',
'Refah-Yol ve KuşJar', 'ArtıkUyanmakZa-
manıdır', 'Laiklik Ihanete Uğradı', 'Eğiti-
me Şeriatçı Taciz', 'Türbanlı Demokrasi-
ye Doğru' vb. yazılar hep uyarı yazıları (1)
idi.
Kısacası, Merve Kavakçı'nın 'türbanı'
Mustafa Kemal'in Büyük Millet Meclisi'nin
kapısına öyle ansızın gelmedi. Kanımca
şimdi asıl sorun, Merve'nin başını açıpaç-
mamasından çok, on binlerce, belki de
yüz binlerce Merve'nin bilinçlerinin ve bi-
linçaltlarının nasıl anndırılıp özgürleştirile-
bilecekleri sorunudur (2).
•••
Yukandaki satırlar yazıldıktan sonra pa-
zar günkü yemin töreninde cumhuriyet ta-
rihimizde eşi görülmemiş bir kriz yaşandı.
Merve Kavakçı, yeni parlamentonun eski
ve yeni 'Faziletli' yüzlerinin eşliğinde ve
desteğinde 18.20'de Türkiye Büyük Mil-
let Meclisi'ne 'türbanı' ile geldi. Yani 'fe-
settüre' sokulmuş irtica, cuma günü Ma-
latya'da cuma namazı sonrası gerçekleş-
tirdiğı ayaklanmagirişimini, bu kez Anka-
ra'da, Mustafa Kemal'in yüce meclisinde
de (üstelik demokrasinin nimetlerinden
yararlanarak ve hukuku çiğneyerek) takıy-
yeli bir gövde gösterısine dönüştürmeyi
başardı. 'Gaflet, dalalet ve ihanet' odak-
ları, laik demokratik rejime 'meydan oku-
mak' için artık dişi Şevki Yılmaz'ları kul-
lanıyor. Bu çirkin gösteriye 'demokratlık'
kisvesi altında bir 'temsil sorunu' olarak
bakan, aynca Merve Kavakçı'nın 'kadın-
lann yansının başını örttüğü bir ülkede,
başı örtülülerin de milletvekili olabileoeği
umudunu... halkın yüzde yetmiş altısının
savunduğu bir özgühüğü temsil ettiğini'
öne süren kimi aymazlar da, yıllardır laik
cumhuriyetin temel degerlerini sarsmaya
çalışan bazı neoliberal (!) sosyal bilimcile-
re sırtlannı dayayıp Meclis'te yapılan bu
'provokasyon'a, 'Kemalist medeniyet
projesinin kalıplannı zoriama...', 'Yeni bir
Müslüman kadın profilini Meclis'e taşı-
ma' yorumunu getiriyorlar (Bkz. Sabah, 2
Mayıs 1999). Merve Kavakçı, "Modemiz-
min yarattıgı fırsat ve kazanımlan Islami
kimliğinden soyunmadan kullanmak iste-
yen kadınlann simgesi" imiş... Bizler, bu
genç kadının neyin ve kimlerin simgesi ol-
duğunu çok iyi biliyoruz. Ama kendisi hâ-
lâ bir araca indirgenmiş olduğunu ve kul-
lanıldığını anlamazlıktan gelerek Meclis
şovunu sürdürmeye niyetli görünüyor.
Laik cumhuriyetin ilke ve değerierine
karşı koyuşun 'simge'sine tarafeızlık ya
da demokratlık maskesine sığınarak ya
da suskunlukla onay vermek, bölücü din-
ciliğe ödün vermek anlamına gelmektedir.
Gün, Atatürk ilke ve devrimlerine ger-
çekten bağlı olan herkesin ve her kurumun
işbirliği ve güçbirliği yapması günüdür.
ADD'ler, ÇYDD'ler, Sol Güçbirlikçiler, Mü-
dafaa-i Hukukçular, 6 Ok'a Gönül Veren-
ler, Kemalizm ortak paydasında 21. yüz-
yılın laik-demokratik Türkiye Cumhuriye-
ti için artık birleşiniz.
Daha fazla geç kalmadan, hemen şim-
di!..
(1) Bkz. N. Arat, Susmayan Yazılar, Say
Yay. Ist. 1997
(2) Bu yazı 3 Mayıs 1999 tarihli Bizim
Gazete'de yayımlanmıştır.