20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 MAYIS 1999 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Gençlere Güvenmek "Kantmca biz Atatürkçü olamayız" diyor Öztin Akgüç... Sonra ekliyor "Keşke Atatürk'ün adını dahi anmayıp da ilkelerini, özlemleriniyaşama ge- çirebilseydik! Tam bağımsız, kalkınmış, onuriu, et- kili birülke olabiiseydik!" Dilimtzde, yazımızda hep Atatürk var. Durmak- sızın adını anıyoruz. Bunun nedeni onun çizdiği yo- lu, amacı yitirenleri uyarmak. "Bizaydınlanmadık. Dûşünce özgürlüğüne ka- vuşamadık. Kendimize saygımız olmadığı gibi ül- kemize, çevremize de saygımız yok. llkeğitimi uzatmakla, yeni üniversiteler açmakla bu sorunu çözemeyiz, kaç üniversitemizde klasik Batı müzi- ği, klasik Türk müziği, tiyatro, resim, satranç, briç kulübü var? Kaç üniversitemizin korosu, tiyatro- su, orkestrası var? Hatta çağdaş kitaplığı var? Ünh/ersite kurmak demek, bir bina bulup birkaç eğitmen atayıp, binlerce öğrenci doldurmak de- ğil! Biz ne yazık ki eğitmiyonız, aydınlatmıyoruz, dünya görüşü veremiyonız, düşünme, irdeleme, yaratma yeteneklerini geliştiremiyonız." Prof. Öztin'in dediklerine kim yanlışdiye karşı çı- kabilir? En büyük sorunumuz gençlerimizi gerçek aydınlanmaya kavuşturmak... Bilim düşüncesine, kendi başına olaylan algılamaya... Çağın bireyi, uygar bir toplumun yurttaşı olmaya... Geçen hafta llhan Selçuk'la Bodrum'da Çağ- daş Yaşam Derneği'nin toplantısındaydık. Konu, cxımhuriyetin bireyi olabilmek... Kavurucu birsıcak. Insanlann biryazan dinlemeye gelmelerini bekle- mek zordu. Ama ummadığımız kadar kalabalık bir dinleytci ile karşılaştık. llhan, her zamanki gibi ko- nuyu derinliğine irdeledi, sonra sorulara yanıt ve- rildi. Liseli gençler çoğunluktaydı. Derlerya, genç kuşaklar yaşadıklan olaytara ilgisizdir, umursamaz- dır, oysa Bodrum'da bunun tersini gördük. Başörtüsü, şeriat, Atatürkçülük üstündeki tartış- malan çok iyi izledikleri anlaşılıyordu. "Türkiye'de şeriatçılaregemen olsayurtdışına ilk kimler kaçar" soaısuna "önce Ikinci Cumhuriyetçiler, insan hak- lan diye şeriatçı kafalan destekleyenler" yanıtı bü- yük alkış topladı. Toplumdaki siyasal tartışmalara gençlerin önemli bir bölümü demek kayrtsız değil!.. Nacfir Nadi "Ben Atatürkçü Değilim" adiı kita- bını şu sözlerle brtirmiştir "Gençliği seviniz. Gençliğe güveniniz. Zaten başka neye güvenebilirsiniz?" Devrimleri, Atatürk ilkeleri adı verilen çağdaş bi- limin, kültürün verilerini benimsemekyasalarla, ya- salann gerektirdiği sınırlandırmalarla olmaz. Yasa- lann baskısı değil, yurttaş olmanın sorumluluğu- dur, bilincidir bir toplumu nttelikli kılan... Bu da sağ- lam bir temel eğitimden geçmekle olur, kadın er- kek tüm yurttaşlann bilinçli bir düzeye ulaşmasıy- la olur. Öztin Akgüç'ün gazetemizde çıkan "Atatürkçü Olabilir miyiz?" yazısında dediği gibi: "Atatürkçü olamasak da bu bir özle özlem ola- rak içimizde kalmalı. Atatürkçülük kişiye bağlılık de- ğildir. Atatürkçülük bir idealin veciz ifadesidir, kal- kınmış, demokratik, onuriu bir Türkiye'nin ifade- sidir! Keşke Öztin'in bu çok anlamlı yazısını "Bod- rum"öa gençlere okuyabilseydim... 'Geçmiş Bayramınız Kutlu Olsun' Prof. Dr. Aydın BIÇAKÇI, EÜ öğretim ü ok değerli okurlar, bugün çoğumuzun yapmaktan kaçındığımız bir şey olan özeleştiri yaparak, onu sizlerle pay- laşmak istedim. tşe, ülkemde özel- likle son yıllarda gözlemledığim ve bana kötü, çirkin ve yanlış gelen olay- lan, gelişmeleri düşündüğümde kendime: "Acaba bütün bunlarda benim de doğrudan ya da dolaylı katkım olmadı mı" sorusunu sormakla başladım. Atatürk'ün özünü oluşturan ulusal egemenüğin, onun özlemindeki gibi yaşama geçirilemediğinı dü- şünüyorsam, geçen dönemlerde TBMM'nin üye- lerini belirlerken, yahıızca seçim günü sandığa oyumu atmaktan öte, oyumu vereceğim siyasal parti ve onun gösterdiği adaylar hakkında yeterli araştırma yapmak, herhangi bir siyasal partinin kadrolannda olmak, çoğu aydın insanlann eleştir- diği seçim yasasımn iyileştirilmesini sağlamak ya da hiç değılse temsilcilerime öncelerde verdiğim oylanmm hesabını çeşitli yasal yollardan sormak gibi etkin bir katılımda bulundum mu° Atatürk,"Vatanın düşmanlardan kurtanlması, Ulusal Kurtuluş Sa\aşımızın birinci basamağıdır, asıl yüzyıllardır çağdaşlıktan ve uvgarüktan \ok- sun bırakümışTürk ulusunu cehaletten kurtarma- Iryız" diyordu. "Siz,fikrihür,vkdanı hür, irfanı hür nesiDer yetiştireceksiniz'' diyerek, çok önem ver- diği öğretmenlerimizin özenle seçilmesine, yetiş- tirilmesine, onlann ekonomik ve sosyal yaşantıla- nnın iyileştirilmesine, Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı kuruluşlarda görev alacak yöneticilerin Ata- türkçü düşüncedeki kişilerden seçilmesine katkı- da bulundum mu? O, "Yeryüzünde gördüğünüz her şey. kadının eseridir. Kadının en büyük görevi analıknr" demiş- ti. Bir toplumun yansını oluşturan kadınlann so- runlanna yeterince eğildim mi? Çocuklanmızın ilk öğretmenleri olan, onlara çağdaş eğitim olanakla- n sunabildim mi? Ekonomik bağımsızlık sağlaya- bildim mi? Onlan, geçmişte olduğu gibi yeniden ikinci sınıf yurttaş olarak görerek, türban, çarşaf gibi çağdışı giysilerle bohçalayıp toplumdan so- yutlamaya çalışarak ortaçağ kâranlığına döndür- mek isteyenlere etkili bir biçimde karşı çıktım mı? Geleneksel «ile yapımızın erdemlerini görüp, her türlü yozlaşmaya karşın onu, hangi çabalanm- la kollamaya çalıştım? Atatürk ünlü Onuncu Yıl Nutku'nda, geçmiş dönemde yapılan işlerin en büyüğünün, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhurijeti olduğunu söylemışti. Çoğu- muz bırçok yerde ondan ahntıyla "Cumhuriyetin temeli kültürdür'' tümcesine rastlanz. Kanımca bu eksik bu- söylemdir. Çünkü o, herhangi bir kül- türden değil, Türk kültüründen söz etmektedir ve onu yüksekohnakla nitelemektedir. Bu bağlamda, acaba, gerçek kültürümüzü araştınp. onu evrensel- likle bütünleştirmek için bilime, bilim adamlanna özellıkle de sanatave gerçeksanatçılara çağdaş bir gözlükle bakabildim mi? Yoksa "gâvur icadıdır" diyerek, e\ rensel sanata ve sanatçılara arkamı dö- nüp, "milli kültürümüz" saptırmacasıyla Osman- lı'dan kalma Acem, Arap kültürlerinden alıntılar- la yetinmeye mi çalıştım? Yakın geçmişimizde koca örnekler, Ahmet Ad- nan Saygun'lar, Cemal Reşit Rey'ler, UKi Cemal Erian'ler ve başka birçoklan varken, ulusal ya da evrensel çıtaya ulaştıklan tartışma götürür "eğten- ce" kesiminden kimilerine "devlet sanatçısT un- varu dağıtılırken düşünce ve duygulanmı. varsa tep- kilerimi hangi yasal zeminlerde kamuoyuna duyur- dum9 Atatürk'ün kurdurduğu Cumhurbaşkanhğı SenfoniOrkestras'nı, aklınca onu aşağılamak için, gerçekte ulusal bir çalgımız da olan zurnaya ben- zetenlere, uygarlıklan uygarlık yapan heykele u müstebcen", en çağdaş sanat baleye "bekten aşa- ğı" yakıştırması yapıp sanata tükürenlerenası1 baş kaldırdım? u AdaJet mülkün temetidir" sözünü unutmaya- rak. Ulusal Kurtuluş Savaşumzı Lazımızla, Çerke- zimızle, Kürdümüzle omuz omuza savaşarak ka- zandığımızı unutturup, vatanınveulusun böiünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmak, laık, demokratik Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkarak, yerine dine ve şeriata dayalı, çağ dışı bir toplum düzeni getirmek isteyenlerin önüne birer anıt gibi dikilen kahraman hukukçulanmızın yanında olduğumu nasıl göster- dim? "Beni Türk beldmlerine emanet edtaiz" demiş- ken, salt izleyicıyi çekebılmek uğruna, her top- iumda rastlanabilecek türden az sayıdaki olaylan, kamuya çarpıtılarak aktanlan TV programlannın, yaşammın en güzel yülannı insanlann saghgına ada- mış hekimlerimızin tümüne genellenebileceği yan- lışına karşı sesımi duyurabiîdim mı? Olkemizin esenliği ve Cumhuriyetimizin kalı- cılığı için. tam bağımsızlığın tartışmasız doğru ol- duğunda Atatürk gibi düşünüyorsam, eğitim ve sağlığa aynlabilecekken, yalnızca otoyoUara ağır- lık verdiğinden. trilyonlarca TL'lik petrol alımını kaçınılmaz kılan Devlet Demiryollan'nı unutan- iara, memleketin gerçek efendisi olan köylümüzün yüzyıllar süren çilesi ve çaresizliğine Cumhuriyet döneminde de duyarsız kalanlara. ulus olmada dil ve tarihte birliktelik ilkesinin önemıni unutanlara, her şeyden daha önemliymiş gibi gösterip, üstelik tarihler boyunca hep karşımızda olmuş insanlann dillerini öğrenmek pahasına. kendı öz dilimiz olan güzel Türkçemizi yozlaştıranlara, Orta Asya ve Mezopotamya'ya uzanan gecmişimizi ve ulusumu- zun aydınlanma ve çağdaşlama süreci olan devrim tarihimizi üstünkörü geçip, Türklerin en önemli ta- rihiymiş gibi Osmanlı tarihinde takılıp kalanlara, özeleştirisi de yapıldığı halde, 1980 ve sonrasın- da düşülen yanılgılardan dolayı, uzun yıllardan beri laik, demokratik cumhuriyetimizi koruma ve kollamada neredeyse hepimizden çok duyarlı, ka- rarlı ve sonuç alıcı Türk Silahlı Kuvvetleri'ni son- suza kadar suçlama eğiliminde olan kimi aydınla- nmıza yeterince karşı çıkabildim mi? Etkin yofflarla eleştjrdim mi? Uzun yıllardan beri halkımızı, hemenher zaman, Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve benzeri ku- ruluşlarda Türkiye'nin yaşamsal çıkarlannın söz konusu olduğu oylamalar yapılırken, ona karşı ey- lemler içinde olan zıhniyetlerin yanında yer alan ülkelerin Amerikan Dolan, Alman Markı gibi pa- ra birimleriyle alışverişe alıştıran, yabancı turist- lere ağırlık vererek, kendi halkımızm kanıyla sa- hip olduğu öz yurdunun tunstik yörelerinde en do- ğal hakı olan eğlence ve dinlencelerine izin ver- meyenleri etkin yollarla eleştirdim mi? Bağlı olduğum Yükseköğretim Yasası'nın üni- versitelerin amaçlannı belirten ilgili hükümlerin- de gençleri, her şeyden önce Atatürk ilke ve dev- rimleri doğrultusunda eğitmem emredilmişken, bu konuda üstüme düşenleri yeterince başarabil- dım mi? Türkiye'nin en önemli konulannda, TC üniversiteleri içinden biri olarak, her türlü kurum, kuruluş ve kişilerden önce duyarlılık gösterip, ön- derlik görevimi yerine getirebildim mi? Yoksa, Atatürk'ün önderliğinde gerçekleştirilen 1933 Üni- versite Reformu'nun yapılmasmı zorunlu kılan ki- mi öğretim üyeleri gibi mi oldum? Atatürk, bize bıraktığı en önemli kaynakçası olan Büyük Nutku'nu bilinçli bir şekilde Türk Gençle- rine Sesleniş'iyle sonlandırmış ve en büyük eseri olduğunu söylediği Türkiye Cumhuriyeti'ni onla- ra emanet etmişti. Ben de tıpkı onun gibi, en önem verdiğim konudaki özeleştirimi sona sakladım. Aristo manüğıyla yaklaştığımda, bütün yaşamı boyunca, her alanda ve her konuda tümüyle doğ- rulan bilebilmiş ve uygulayabilmiş olduguna ke- sinlikle inandığım o büyük insanın, kurdugu cum- huriyeti emanet ettiği kişiler açısından bir yanılgı- ya düşmüş olamayacağı bilimsel sonucuna vardım. Şimdilerin gençlerini cumhuriyetimize kayıtsız ın- sanlar olarak değerlendirmede sakın ben yanılmış olmayayım? Acaba onlara sürekli belli ve degişmez kalıplar içinde ve ezbere dayalı öğretim ve eğirim verirken, Atatürkçü düşüncenin özünü arüatama- mış, özümsetememiş olamaz mıyım? Onlara, iste- yebileceklenmi haklı çıkartacak bir şeyler verebil- dimmi? Çocukluğumdan bu yana, 3-4 günlük dini bay- ramlanmız hep coşkuyla kutlanır. Din, herkesin doğal bir gereksinimidir. Kimileri gibi, başkalan- nın arasında en iyisi olduğunu iddia etmeyeceğim, üstelik buna gerek de du>Tnadığım dinimle aram çok iyidir. Günüm yürekten inandığım Yüce Tan- n'ma öz dilimde dilek ve şükürlerde bulunarak başlar, sürerve biter. Ama özellikle son yıllarda di- ni bayramlannuzı, önünde ya da arkasındaki bir- kaç günü de ekleyerek, 9-10 günlük tati1lere dönüş- türme alışkanlığını, doğrusu yadırgıyorum. Uzun süren bayram tatillerinin arkasından 20-25 gün geçtiği halde, hâlâ "Geçmiş bayramınız mü- barekoisun"yadadaha 10-15 gün varken "Görü- şemezsek,hayırhbayramlarolsun" diyen ne de çok tanıdığımız vardır. Oysa, Atatürk'ün özünü oluşturan cumhuriyeti- mizin de temel taşı olan Ulusal Egemenlik ve Ço- cuk, çoğu kez salt vatanımızın düşman işgalinden kurtanlması gibi kapsamı daraltılan. ancak büyük nitelikleri unutulmuş bir ulusun özgürlük, bağım- sızlık, aydınlanma ve çağdaşlaşma savaşınm baş- langıcı olan Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor, Türk ulusunun karakterine en yakışan yönetim bi- çiminin ilan edildiği gün olan Cumhuriyet Bayra- mı gibi, varlığımızın asıl nedeni ve geleceğimizin seçeneksiz güvencesi olan birer günlük (!) ulusal bayrarnlanrnızda halkımızın birbırlerini kartlarlaya da evleri ziyaret ederek kutladığma daha yeniler- de tanık oluyoruz. Içim acıyor. Kişisel özeleştirilerimi paylaşmak isterken, siz- leri üzmediğimi ümit ederim. Amacım kimseye karamsarlık yada kötümserlik aşılamak degildı. hiç kuşkusuz. Bu vesile ile, geçmiş Ulusal Egemenlik ve Çocuk, görüşemezsek 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor, Zafer ve Cumhuriyet bayramlanmz kutlu olsun. Hepinize Anadolu dolusu saygılanmı sunanm. PENCERE MHP'nin Sınavı... Yazarlığa başladıktan sonra onlarca yıl adliye ko- ridorlannda volta atıp durdum. 199O'lı yıllardan bu yana davalar kesildi. Niçin?.. Sovyetlerçökmüş, "komünizm tehlikesi" kalma- mış, devleti saran paranoya dağılmış, dünya den- geleri değişmişti; savcılar solcuların peşini bırak- tılar; faili meçhul cinayetlerin durması da bu süre- cin gerçekleşmesiyle olanak kazandı; '28 Şubat' bir dönüm noktası oldu. Batı-Doğu ekseni ortadan kalkınca her şeyin eskisi gibi olmayacağı kesindi. • Yeniden kurulan dünyada MHP'ye ilişkin yazı- lar bu köşede 18 Nisan seçimlerinden çok önce başladı. MHPneyapacaktı?.. 1) Turancılık nokta- lanmıştı; çünkü Orta Asya'da bağımsız Türk dev- letleri kurulmuştu. 2) Komünizmle mücadele, par- tinin itici gücü olmaktan çıkmıştı; çünkü Sovyet- ler çökmüş, komünizm tehlikesi kalmamıştı. 3) MHP'nin bağlandığı Türk-lslam sentezinin defte- ri dürülecekti; çünkü ordu laik Cumhuriyete sahip çıkmış, irticayı en büyük tehlike, dinciliği en bü- yük tehdit olarak saptamıştı. 18 Nisan'da MHP'nin ikinci parti ağırtığıyla Mec- lis'e girmesi konuyu sıcaklaştırdı; Devlet Bahçe- li'nin tutumu ne olacaktı?.. MHP'nin dincilerle iş- birliği, ülkeyi allak bullak edebilecek dinamitin fı- tilini ateşleyebilirdi. Hayatın değişen koşullan MHP'yi zorluyordu. • MHP irticanın yanında yer almadı; 'Demokratik Sol' ile işbirliğini yeğledi. Islamcı gazeteler bu olgu karşısında çığlık çığ- lığa feryat ediyorlar; dinciler MHP'yi kendi yanla- nna çekebilselerdi, neler olmazdı?.. Yeni hükümetin kuruluşunda ANAP'ın MHP'den de daha çok irticaya göz kırpacağı belliydi; ama merkez sağ partiler de değişen somut koşullar kar- şısında dinciliği bir ölçüde tezgâhlayabiliyortar; ANAP'ın laik ve liberal bir parti olduğu söylene- mezse de ayağını denk almak zorunluluğu ağır ba- sıyor. Yeni hükümetin başanlı olup olamayacağı tümüy- le ayn birsorunsal... • Dünya değişti... Yaşamda varoluş güdüsü her şeyden ağır ba- sar; MHP eski kimliğiyle yeni dünyada bannamaz partinin değişen koşullara ayak uyduıması kaçı- nılmaz; ancak bu değişim birdenbire gerçekleşe- meyecektir; daha önce de yazmıştım; MHP'nin elin- de üç bayrak var: Kırmızı, yeşil ve gök rengi!.. Göl' bayrak Islam öncesine dönük Türkçülüğün sim- gesidir, yeşil bayrak irticayı vurgular, kırmızı bay- rak laik Türkiye Cumhuriyeti'nindir; bu üç renkter hangisinin ağır basacağını önümüzdeki günlerdt göreceğiz. MHP'nin önünde tarihsel bir sınav var. Sınav sorularını 'Tarih Baba' düzenliyor; yanıt ları da şimdiden belli..^c; ^ u ^ . „.,, Finans hocası! Toprakbank'tan değerli öğretmenlerimize öze\ kredi kartı: Öğretmenkart. Oğretnıenkart'ı kefilsiz alabilir. Turkiya ve dünyanın her yerinde alışveriş yapabilir, binden fazla ATM'den nakit avans çekebilir, topladığınız Toprakpuan'lar karşılığında cazip armağanlar kazanabilirsiniz. Öğretmenlerimizin hayatını kolaylaştıracak Öğretmenkart, yalnız Toprakbank'ta! n ot-R^ri UlL * 0,2.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle