Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
28 MAY1S 1999 CUMA • • • • CUMHURİYET SAYFA
HABERLERIN DEVAMI 19
GUNCELcÜNEYT ARCAYÜREK
I Baştaraf: '. Sayfada
<an Ecevrt'ten bilgi istedi.
Başbakan, "bu konuyla fazla ilgilenmediğini -
ıskeri havaalanlanmızın NATO emrine verilmesi
olayıyla- Genelkurmay'ın meşgulolduğunu" açık-
adı.
(2)- Aday listelerine küsen milletvekilleri TB-
VIM'yi olağanüstü toplantıya çağırdı.
Apo yakalandı. Bir süre sonra hukuksal önem-
i bir sorun karşımıza çıktı. Bölücübaşını yargıla-
/acak olan DGM'de askeri üyenin varlığı!
Avrupa Sözleşmesi'ni imzalayan Türkiye,
DGM'leri askeri yargıçlardan arındırmakzorunda.
Apo davasmda daha çok dışardan gelecek
jleştirileri, hatta Apo'nun Avrupa Insan Haklan
dahkemesi'ne başvurma olanağını ortadan kal-
Jırmak için anayasada değişiklik yaparak DGM'yi
)ir an önce sivilleştirmek gerekiyor.
TBMM'nin olağanüstü toplantısı birfırsattı. Üs-
elik bu konuda yapılacak anayasa değişikliği yu-
nurta kapıya gelmeden, Apo davası başlama-
ian bir iki ay önce gerçekleşebilirdi.
Başbakan Ecevit, DGM'deki sivilleşmeyi se-
Hmden sonraya bırakmayı yeğledi.
Eşsiz bir fırsatı geri çevirdi.
(3)- Son günlerde Türk ekonomisi kırmızı alarm
'eriyor. Özel sektör, ekonomi bürokratlan hemen
ler gün "tehlikeleri" sayıp döküyortar.
Ecevit, Cumhuriyet'e zorluklann ağırlıklı olarak
iış gelişmelerden kaynaklandığını söyledikten
onra, "önceden uyarmıştık" dedi. Ne ki, kimi
lyardığı belli değil.
"Hükümet olarak gerekli desteği de veriyoruz"
liyor. Kimi desteklediği de bilinmiyor.
Üç olayı özetlersek; havaalanlanmızın NATO'ya
ıçılmasıyta ilgili müzakereleri birinci derecede so-
umlu hükümet yürütmüyor.
Ekonomi kendi başına buyruk!
DGM'leri sivilleştirme firsatını kaçınmanın bede-
ni Türkiye şimdi ödüyor.
Ve, duruşmaya üç gün kala askeri yargıçlı
KaM'nin duruşmalan ertelemesi gündemde. Bu
onuda ortaklarda, hatta ortaklık dışı partilerde
uyum" gözlendiğini söyleyen Başbakan; önlem
•larak günlerdir bir tasarı hazırlatıp TBMM'ye
öndermeyi nedense yeğlemiyor.
DGM'yi sivilleştirecek bir tasanyla ilgili kıpır-
anma yeni yeni gözleniyor.
şte anayasa
Fakat; Ecevit, deneyımlerinden yararlanacağı-
"iızı söylediği Cumhurbaşkanı Demirel'in görev
üresini uzatmayı başlıca bir görev biliyor. Bu ko-
uda pek hızlı ve girişimlerini olgunlaştırmayı hiç
ımal etmiyor.
Demirel'in yukarda bir 7 yıl daha kalmasını öne
ürerken, cumhurbaşkanı seçiminde "rejimi sar-
acak olası bunalımlar"dan söz ediyor.
Ömeğin, özellikle 12 Eylül 1980'de cumhur-
aşkanı seçimindeki bitmez tükenmez sonuçsuz
Jrian ve sonucu!
Oysa, 1982 Anayasası cumhurbaşkanı seçim-
>rini 4 turia sınıriıyor.
102. maddenin 3. ftkrası: Cumhurbaşkanı se-
ilebilmek için adayın ilk iki turda üye tamsayısı-
ın üçte iki (367 oy) çoğunluk oyu sağlamasını is-
yor Uçûncü turda da adaylar üye tam sayısının
çte iki çoğunluğunu sağlayamazlarsa bu turda
n çok oyu alan iki aday 4. turda üye tamsaytsı-
ın salt çoğunluk oyu (276) ile seçiliyor.
Ya 4. turda da sonuç alınamazsa? Demirel'in
993 yılında seçilmeden önce milletvekilleri üze-
ıde kullandığı baskı öğesi anayasada yazılı:
Cumhurbaşkanı seçilemediği takdirde... "779-
1M seçimleri 'derhal' yenilenir" diyor.
Bunalımlı 1980 cumhurbaşkanı seçiminin dar-
eye sürüklenmesinde belli başlı aktörlerden olan
aşbakan Ecevit'in, anayasanın öngördüğü ko-
jllar karşısında öne sürdüğü "bunalım senaryo-
ı" mantığa sığmıyor.
Ecevit, *'bunalım senaryosu " ile olsa olsa bir za-
lanlarcan düşmanı, bugünlerde -bilinen neden-
rle- yakın dostu Demirel'i bir kez daha seçtirmek
tiyor.
stanbul Valisi Cakır
Herkes rayh
dstem istiyor'
tstanbul Haber Servisi -
aştırma Bakanı Hasan
ısriAktan, tstanbul'da ula-
n sorununun çözülebil-
si için trafıği mümkün ol-
kça toplu taşıma anlayışı
nde çözmek gerektiğini
yledi.
tstanbul Valiliği dün
/issotel'de "lstanbul'un
afik ve Ulaşun Sorunu"
nuiu bir panel düzenledi.
aştırma Bakanı Hasan
sri Aktan, tstanbul Valisi
ol Çakır, Büyûkşehir Be-
liye Başkanı AH Mûfrt
irtuna, Emniyet Müdürü
ısan Özdemir, ulaşım so-
ıuyla ilgilenen öğretim
revlileri ve sivil toplum
ruluşlan temsilcilerinin
ıldığı panelde, raylı sis-
lin önemine dikkat çekil-
Panelin açıhşında konu-
ı Aktan, lstanbul'un baş-
çevre iller olmak ûzere
•dun hemen her yerinden
; aldığını da anımsatarak
ıun önlenmesi gerektiği-
belirtti. Aktan, "İstan-
'un ulaşun sorunJannı
ta, uzun vadeü bir pers-
ctif içinde ele aunanyız"
ti.
armaray projesi
Jzun yıllardır üzerinde
şılan Marmaray projesi-
(Gebze-Halkalı Demir-
u Bogaz Tüp Geçidi Pro-
) tamamJanmak üzere ol-
pmu da bildiren Aktan,
jenin ihale aşamasına
digini ifade etti. Projenin
nci aşaması olan ve 63
kilometreyi kapsayan kısmı-
nın 2 yılda, lcalan kısmının
da 4 yılda tamamlanacağını
dile getiren Aktan, proje ile
kent trafığine önemli katkı-
lar sağlanacağını anlatü. Ça-
kır ise trafik kazalannın bir
savaş halini aldığına dikkat
çekerek tüp geçiş çalışmala-
rına bir an önce başlanması-
nı, yeraltından, denizden ve
rayh sistemden derhal yarar-
lanılmasını istedi. Trafığe
her gün 500 yeni aracın çık-
tığına dikkat çeken il emni-
yet müdürü Özdemir ise tra-
fikte güvenliği sağlamada
trafik polisinin rolününyüz-
de 12 olduğunu kaydetti.
Özdemir de rayh sistemin
özendirilmesini, tüp geçişin
hizmete sokulmasını istedi.
Gürtuna ise raylı tüp geçi-
tin önemini anlattı ve "Bo-
ğaziçi'ne yeni bir karayolu
köprfisü yapdmasma karşj-
>ız. Amaanuz araçlann de-
ğfl insanlann taşınması o\-
mabdır'" dedi.
lstanbul Büyûkşehir Be-
lediyesi için Ulaşım Ana
Planı'nı hazırlayan İTÜ tn-
şaat Fakültesi Ulaştırma
Anabilim Dalı Öğretim gö-
revlisi Prof. Haluk Gerçek
ise 2010 yılı ve sonrası için
hazırladığı Ulaşım Master
Planı'nı anlattı. İTÜ tnşaat
Fakültesi Ulaştırma AnaBi-
lim Dalı öğretim üyesi Prof.
Dr. Nadir Yayla da bugün
için tstanbul'un acil çözüm
bekleyen sorunlannın başın-
da ulaşım ve trafik geldiği-
ni kaydetti.
Danıştay'ın memurlar için aldığı karar, üniversiteliler için de geçerli
4
Oğrenci türbanla giremez
9
ANKARA (Cumhuriyet Bürostı) - Danıştay
Başkanı Erol Çırakman. Danıştay Dava Daire-
leri Genel Kurulu'nun "türban takmakta ısrar
edenmemurlanniştençıkanlabüeeegi'' yönün-
deki karannın ünıversıtelen de bağlayacağını
söyledi. Çırakman, "Bu karar, bu anlayış, Mec-
Ks'te bulunanlar için, o kurallan uygulayacak-
lar için bir örnektir'" dedi.
Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğiu da,
yeni hükümette türbanın ideolojik bir simge ola-
rak kullanılmasına izin vermeyeceklerini söy-
ledi.
Bostancıoğiu, Danıştay'ın türban karanna
dikkat çekerek "Kimsenin başuu örtmesine ka-
nşmayız. Ama ideolojik bir simge olarak kulla-
nıhnasına ve kamu loıruluşlannda bunun yapU-
masına başından beri izin veriune>ecegini sö)-
lüvoruz. Nitekim buna hukuk da izin vermedi"
dedi. Yargı kararlannm uygulanacağını vurgu-
layan Bostancıoğiu, u
Danışta>, bir karar verdi
Yîne, hep başından beri söylediğimiz yargı ka-
rarianna geçtik" dıye konuştu.
Danıştay Başkanı Çırakman, TBMM Başka-
nı Yıkünm Akbulut'a yaptığı kutlama ziyareti-
nin ardından, gazetecilerin "tûrban" konusun-
daki sorulannı yanıtladı. Karan Danıştay'ın, en
yüksek karar organının verdiğini ammsatan Çı-
rakman, bundan sonra bütün kamu görevlileri
için aynı karann geçerli olacağına işaret etti.
Çırakman, "Bu karar doğruhusunda tahmin
ediyor ve umuyorum ki, bu şekildeki direniş or-
tadan kalkacaktır. Bunu ummak istiyonımn
de-
di. Gazetecilerin "Karar, milkuekilkri için de
bağlayıcı otacak mı" sorusu üzerine Çırakman
şunlan söyledi:
" Yasama organı mensuplanna, milletvekille-
TürbonageçityokANKARA (Cumhuriyet Bfiro-
su) - Kamu kuruluşlan ve üniver-
sitelerde türban konusundaki kök-
tendinci yönelimFere yargı geçit
vermiyor.
Anayasanın 2, 10, 24 ve 174.
maddeleri, 671 sayilı Şapka Iktisa-
sı Hakkında Yasa, 2596 sayıh Ba-
zı Kisvelerin Giyilemeyeceğine
Dair Yasa, Devlet Memurlan Yasa-
sı ek 19. madde, Milli Eğitim Ba-
kanlığı ile Diğer Bakanhklara Bağ-
h Okullardaki Görevlilerle Öğren-
cilerin Kılık ve Kıyafetlerine lliş-
kin Yönetmelik, Kamu Kurum ve
Kuruluşlannda Çalışan Persone-
lin Kılık ve Kıyafetlerine Dair
Yönetmelik, YÖK'ün 1982 tarihli
genelgesi, YÖK öğrenci Disiplin
Yönetmeliği, YÖK Yasası ek 16.
madde, Anayasa Mahkemesi karar-
lan, Danıştay kararlan, Avrupa tn-
san Haklan Komisyonu karan, tn-
san Haklan Koordinasyon Üst Ku-
rulu karan, türban gerekçesiyle ya-
pılan dinci ghişimlere engel oluşru-
nıyor. Türbanla ilgili yasal süreç ve
bazı >"argı kararlan şöyle:
- Kıyafet konusundaki ilk düzen-
leme 28 Kasım 1925'te 671 sayılı
"Şapkafktisası Hakkında Yasa"ile
gerçekleştirildi. Yasada giyim, çağ-
daşlaşma sorunu olarak düşünüldü.
- 3 Aralık 1934 tarihinde 2596
sayı ile "Baa Kisvelerin Giyfleme-
ytcegtoeDairKanun" kabul edildi.
Yasa. hangi din ya da mezhepten
olursa olsun mabet ve ayinler dışın-
da dini kisve giyilmesini yasakladı,
memur ve öğrencilerin kıyafetleri-
ni beliriedi.
-12 Mayıs 1982 tarihinde kabul
ediJen 2670 sayıh yasayîa Devlet
Memurlan Yasası'naeklenenek 19.
madde, "Deviet memurlan kanun,
tüzûk ve yönetmeliklerm öngördü-
ğü kılık ve layafet kurailanna uy-
mak mecburiyetindedirier'' hük-
münü getirdi.
- 22 Temmuz 1981 'de "Milll Eği-
tim Bakanlığı ile Diğer Bakanhkla-
ra Bağlı Okullardaki Görevülerie
Öğrescflerm Kınk ve KıyafetJerine
tHşkin Yönetmelik'', 16 Temmuz
1982 de "Kamu Kurum ve Kuru-
loîlanndaÇanşan Persooelin Kılık
ve KıyafeÖerine Dair Yönetmeük"
kabul edildi. Yönetmelikler, kamu
kurum ve kuruluşlannda çalışan
personel ile bakanhklara bağlı okul-
lardaki görevli ve öğrencilerin, Ata-
tûrk ilke ve devrimJerine uygun,
uygar, aşınlığa kaçmayacak sade
bir kıhk ve kıyafette olmalannı ön-
gördü. Kadınlann görev bölgesin-
de, kız öğrencilerin de okullarda
başlannın açık olması gerektiği
vurgulandı.
- Yükseköğretim kurumlanna ilk
türban vasağı Yüksek Öğretim Ku-
rumu'nun (YÖK) 20 Araük 1982
tarihli genelgesi ile getirildi. Danış-
tay 8. Dairesi, genelgenin iptal da-
vasını reddetti. Yüksek Mahkeme.
13 Arahk 1984 tarihinde aldığı ka-
rarla "Türbanın masum bir ahşkan-
uk ofanaktan çıkarak. kadın özgûr-
lüğüne ve cumnuriyetin temel ilke-
lerine karşı bir düma görüşünün
simgesi haline geldiğini'' vurguladı.
- 1987 yılında Yükseköğretim
Kurumlan Öğrencı Disiplin Yönet-
meliği'nin 7. maddesine yapılan ek-
leme ile kapalı alanlarda da türban
yasaklandı. Yönetmeliğin bu hük-
münün ıptali için açılandava da Da-
nıştay karanyla reddedildi. Ancak
yönetmeliğin bu hükmü. YÖK ta-
rafindan 1989 yılında yürürlükten
kaldınldı.
-10 Arahk 1988'de YÖK Yasa-
sı'na yapılan ek 16. madde ile Res-
mi Gazete'de yayımlanarak yüriir-
lüğe giren "Yükseköğretim kurum-
larmda, dershane, laboratuvar, kH-
nik, poliktinik ve koridoriarda çag-
daş kıyafet ve görfinümde bulun-
mak zorunludur. Dini üıanç sebe-
biyie boyun ve saçlann örrü ve tür-
banla kapablması serbesttir" hük-
mü, Anayasa Mahkemesi tarafin-
dan 7 Mart 1989'da "tnkılap Yasa-
bm"na aykın bulunarak iptal edil-
di. Bir yasal düzenlemenin dinsel
inançlara ve dini kurallara göre ya-
pılamayacağını vurgulayan Anaya-
sa Mahkemesi. karannda şöyle de-
mişti: "Dini inanç geregi saç ve boy-
nun kapanlmasma üişkin yasal dfi-
zenleme,anayasanın başlangjç bölü-
münde yer alan ilkefere ve özellikle
laikük Bkesine; anayasamn 2. mad-
desinde yer alan. Türkiye Cumhu-
riveti Atatürk milliyetçiiigin* bağh,
demokratik, laik >ç sosyal bir hu-
kuk devleridir hükmüne; anayasa-
nın 10. maddesinde yer alan eşitlik
ilkesine; anayasanın din ve vicdan
hürriyetinidüzenleyen 24.maddesi-
ne, anayasanın tnkılap >asalan'nın
korunmasmı düzenkjen 174. mad-
desine aykındır."
-1990 yılında 3670 sayılı yasay-
la2547 sayılı YÖK Yasası'na ekle-
nen "Yürürlükteki kamıntara ayia-
n olmamak koşuluyla yükseköğre-
tim kunımlannda kılık kıyafet ser-
besttir" hükmü kabul edildi Bu
hükmü iptal etmeyen Anayasa
Mahkemesi, gerekçeli karannda ise
türbanın yürürlükteki yasalara gö-
re takılamayacağını belirtti. Anaya-
sa Mahkemesi*nin 31 Temmuz
1991 yılında Resmi Gazete'de ya-
yımlanan karannda, YÖK Yasa-
sı'na eklenen hükmün, saç ve boy-
nun türban ya da örtüyle kapatılma-
sına olanak sağlamayacağı ifade
edildi. Kararda, Anayasa Mahke-
mesi'nin 7 Mart 1989 tarihinde al-
dığı karara atıfta bulunuldu.
- Anayasa Mahkemesi, RP'nin
kapatılması için açılan dava son-
rasmda 16Ocak 1998'de aldığı ka-
rarda, türban yasağmı değeriendir-
di. Kararda, dinsel nedenlere daya-
nılarak başörtüsü ve türbanla bo-
yun ve saçlann örtülmesine resmi
daire ve üniversitelerde serbestlik
tanınmasının, cumhuriyetin ve ana-
yasanın temel prensipleri ile laiklik
ilkesine aykın olduğu vurgulandı.
Mahkeme karannda şöyle denildi:
" Yükseköğretim kunımlannda, bi-
limsd yöntemlerle yetişerek birlik-
te çataşmalar yapan gençlerin kar-
deşlikİeri, arkadaşlıklan, dayanış-
malan ve yannlan için önemli iken
onlan dinsel gereklerie aynma bağ-
lı tutarak kimin hangi inançtan ol-
duğunu gösterecek btçimdeki ba-
şörtüsü ile dinsel inanç ve görüşteri
nedeniyle çaoşmalara sevk edebiie-
cek ortamın \ aratıunasında ülkete-
rin geleceği bakımından yarar bu-
lunmamaktadır. Dinsel nedenlere
dayanuarak başörtüsü ve türbanla
boyun ve saçlann örtülmesine resmi
daire ve üniversitelerde serbestlik
tanınınası, bir tur yönlendirme ve
bir anlamda zortamadır. Kişfleri şu
yadabuyöndegrvTnipbaşınıörtnıe-
ye zoıiamak, ayn ve hatta aynı din-
den oianlar arasında bile aynhkiar
yaratacaknr. Bu dunımun da laik-
lik ilkesine aykm dûşeceği kuşko-
suzdur."
- Üniversiteye türbanlı resim ver-
meleri nedeni ile diploma aiama-
yan Lamiye Buiut ve Şenay Kara-
duman. AvTUpa Insan Haklan Ko-
misyonu'na başvurdu. 3 Mayıs
1993'te davalan karara bağlayan
Avrupa tnsan Haklan Komisyonu,
yükseköğrenimini laik bir üniversi-
tede yapmayı seçen bir öğrencinin
bu üniversitenin düzenlemelerini
kabul etmiş sayılacağmı vurguladı.
tnsan Haklan Sözleşmesi'nin, bir
inancm gerektirdiği biçimde dav-
rarana hakkını kamusal alanda mut-
lak olarak güvenceye ahnadığı be-
lirtilen kararda. "Özellikle nufiısun
büyük çoğunluğunun belirli bir di-
ne mensup olduğu ölkderde. bu di-
nin tören ve simgeJerinin herhangi
bir yer ve biçim suun obnaksızm sı-
nırlanmasmın başka dine mensup
ögrenciler ya da o dini uygulama-
yanlar üzerinde baskı oluşturabfle-
ceği"' kaydedildı.
Kararda. laik bir üniversitede öğ-
rencilerin kıhk-kıyafetlerinin dü-
zenlenmesinin, bu düzenlemelere
uymayanlara diploma veribneme-
si, idari hizmetlerden yararlandınl-
mamalannm din ve vicdan özgür-
lüğüne müdahale oluşturmadığı
vurgulandı.
- Başbakanhk tnsan Haklan Ko-
ordinatör Üst Kurulu, 21 Ocak
1997 ve 5 Şubat 1998 tarihinde yap-
tığı toplantılarda. eğitim kurumla-
nndan başlayarak toplumun her ke-
siminde kılik-kıyafetle ilgili mev-
cut hukuki düzenlemelerin dayan-
dığı esaslann öğretilmesini, bu ko-
nudaki mevzuatın kitapçık haline
getirilmesini öngördü.
rine, memurlara uyguladığuıız disiplin kuralla-
nnı uygulayamazsınız. Onlara ait kendi kurul-
lan, kurallan vardır, onlar uygular. Onun için
Danıştay'a düşen bir görev yok. Ama bu konu,
bu anlayış. Mecüs'te bulunanlar için, o kuralia-
n uygulayacaklar için bir örnektir. Çünkü ka-
mu görcvlisi olma >önünden bir fark yok. Mec-
lis de de> letin büyük bir organı ve aynı resmi ku-
nımlar gibi, hatta onlann da üstünde. O yönüy-
le bu karar önemli olabiür."
Memurlar hakkında bu karann verilmesinin
"disiplin kurailanna bağh olmalanndan" kay-
naklandığını aktaran Çırakman. üniversite öğ-
rencilerinin de üniversite disiplinine bağlı olma-
lan nedeniyle karann onlan da bağlayacağını
belirterek "Umuyorum ki bu karar, üniversite-
lerdeki bu hareketi de engeller, önler" görüşü-
nü dile getirdi.
BBCyol
aynmında
B Baştarafi 1. Sayfada
Yeni atanacak bir genel
müdür ve medya alanında
yaşanan dijital devrim.
Halen ismini medya dı-
şında pek kimsenin bilme-
diği, yedisi dışardan, beşi
ıçerden 12 aday, BBC Ge-
nel Müdürlügu için yanşı-
yor.
Rating savaşlannın ala-
bildiğine sertleştiği bir dö-
nemde görevi Sir John
Birt'ten devralacak olan
yeni genel müdürün B-
BC'yi hem TV, telefon ve
bilgisayarlann birlikte kul-
lamlmaya başlandığı en-
düstrinin piyasa özellikle-
rine uygun bir şekilde yö-
netmesi hem de devlet des-
tekli lisans ödemeleriyle
ayakta duran bir kanal ola-
rak BBC'nin yeterince ya-
ratıcı ve ilgi çekici prog-
ramlar üretmesini sağla-
ması gerekiyor.
Diğer taraftan, BBC ge-
nel müdürleri seçilirken
yaratıcılık, vizyon sahibi
olma ve yöneticilik özel-
liklerinin yanı sıra medya-
nın sorguiamalanna daya-
nabilecek, lekesiz bir özel
yaşama sahip olmalanna
özen gösteriliyor.
Bir serbest piyasa ve kü-
reselleşme ortamında
BBC'nin hâlâ reklam al-
madan, televizyon sahiple-
rinin ödediği harçlarla et-
kınlıgini sürdürmeye de-
vam etmesi muhafazakâr
çevrelerin, Rupert Mur-
doch gibi büyük medya
imparatorluklannın pat-
ronlannın oklannı üzerine
çekiyor.
Bu çevreler, BBC'yi, pi-
yasanın ve izleyicinin is-
teklerine uygun davranma-
makla, seçkinlere yönelik
yalnızca çok az kimsenin
izleyebildiği programlar
yapmakla eleştiriyorlar.
Bu yüzden BBC'nin ra-
ting savaşını kaybettiği, iz-
leyici kitlesinin hızla daral-
dığı yönünde saldırgan bir
BBC karşıtı kampanya iz-
liyorlar. Rupert Murdoch,
BBC'yi devlet destekleri
ve bu yüzden de haksız re-
kabete yol açan bir kurum
suçlamasıyla Avrupa piya-
sasından çıkarmak için
Brüksel'de yasal yollara
başvuruyor.
Böyle bir ortamda yaşa-
nan BBC genel müdürlüğü
yanşmda adı öne çıkan
adaylann başmda milyoner
işadamı Grek Dyke ve ya-
yımcı Alan Yentob geliyor.
l s t a n b u l B ü y û k ş e h i r B e l e d i y e s i y a n l ı ş l a r ı y ü z ü n d e n e l e s t i r i l d i
'Metroyu merkezi yönetim ele alsın'
tstanbul Haber Servisi - Istanbullulann rüyası
haline gelen metronun şu anda elektro-mekanik
sistem ihalesinde yapılan yanlışlar nedeniyle dur-
duğu, bunun da tek sorumlusunun FP'li tstanbul
Büyûkşehir Belediyesi olduğu belirtildi. lstanbul
Metro Projesi'nin Güneydoğu Anadolu Projesi
(GAP) gibi düşünülmesi gerektiği vurgulanarak
metronun altmdan belediye bütçesiyle kalkılama-
yacağı, merkezi yönetimin maddi desteğinin de
şart olduğu savunuldu.
Mimarlar Odası tstanbul Büyükkent Şubesi ve
Yapı Endüstri Merkezi'nin bir yayın organı olan Ya-
pı dergisi. ortaklaşa "Metro Projesi ve Uygulama-
sı Gün Işığmda" konulu bir sempozyum düzenle-
di. tTÜ Maçka Sosyal Tesisleri'nde gerçekleştiri-
len sempozyumda konunun uzmanlan metronun
kamuoyuna yansımayan yönlerini tartıştı. Sempoz-
yumun açış konuşmasını yapan ve "Metro, geçmi-
şive bugünü" başhklı birinci oturumu yöneten Mi-
marlar Odası Genel Başkanı Oktay Ekinci de sem-
pozyumu, metroyla ilgili gelişmelerin kendisi gibi
yer alhnda kalmaması. gün ışığına çıkması içuı dü-
zenlediklerini vurguladı. Mimarlar Odası tstanbul
Büyükkent Şubesi Başkanı Prof. Dr. Afife Batur
konuşmasında, slaytlareşliğınde metronun 150 yıl-
lık geçmişini anlattı. Moskova metrosunun mima-
risini öven Batur, "Moskova'da metro kentsel bir
mobflya gibi dfişünühnüş. Yeralünda düşsel bir sa-
rayohışturupsokaktaki insanasunulmuş. Bunu ts-
tanbul için istemek acaba sadece bir düş mü olur?
Bunugerçeğedönüştürmekneden mümkün değil'"
dedi. Batur, lstanbul metrosunun kentin tarihi do-
kusuna zarar vermemesiyle ilgili 3 yıllık bir çalış-
ma yaptığını, bu çalışmalan belediyeye teslim et-
mesine karşın hiç yararlanılmadığını, hatta kaybe-
dildiğini de anlatarak üzüntüsünü dile getirdi.
Şehir Plancılan Odası tstanbul Şubesi Başkanı
Ahmet Turgut ise metroyla ilgili belediyenin aldı-
ğı kararlann hep karanhkta kaldığmı, konunun uz-
manlanna hiç tartışma olanağı tanınmadığını be-
lirtti. Metro çalışmalannın başlamasının üzerin-
den 7 yıl geçmesine karşın salt 14 kilometrenin in-
şa edilmiş olduğunu anımsatan Turgut, "Metro İs-
tanbul için hep bir düş olarak mı kalacak diye kor-
kuyorum. Bunun altmdan belediyenin tek başına
kaİkması mümkün değil. Bunu hızlandınnak gere-
kiyor. Hızlanması için ise devletin desteği ya da dış
kredi şart \ncak herkesle kavga eden bir belediye
bu işbiriiğini nasıl sağlar, bikmivonım" dedi.
Ulaşım plancısı Erhan Öncü de Batur'un proje-
lerinin belediyede kaybedilmesine benzer bir de-
neyimini anlatarak "Metronun denizdeki canhlan
nasıl etkfleyeceğine vanncaya kadar tam bir kam-
yon dolusu proje hazuiadık. Bedrettın Dalan döne-
minde belediy%>e teslim ettik. Ancak bu projeterin
birimiere getişigüztl dağıülması sonucu kayboidu-
ğu ortayaçıkü.Nurettin Sözen döneminde projekr
bir kezdaha bakanhktan istenilmekzorunda kahn-
dı" dedi. Prof. Dr. Ahmet Keskin ise fstanbul'un
"nâam ptanstz" olduğunu anlatarak "Zaten bizler-
den plan değil. pila> istiyorlar. Politikacılann şehir
planlamacılığını anlamalan çok zor" dedi.
tTÜ Inşaat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr.
Güngör Evren de metronun pek çok eksiği oldu-
ğunu, hatta bir depo ve bakım-onanm yerinin bile
bulunmadığını söyledi. Metronun şu anda elektro-
mekanik sistem ihalesindeki yanlışlıklar nedeniy-
le durma noktasına geldiğini, ihalenın daha açık ku-
rallarla bir kez daha yapılması gerektiğini kaydet-
ti.
ÎTÜ Mimarhk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr.
MeteTapan ise ne olursa olsun metroya başlanma-
sından ötürü mutluluk duyduğunu, bununla bera-
ber bir an önce bitirilmesi için merkezi yönetimin
desteğinin sağlanması gerektiğini vurguladı. tstan-
bul Metrosu Kontrol Amiri Hamdi Türedi de met-
ro çalışmalannın yavaş ilerlemesinin ödenek yeter-
sizliğinden kaynaklandığını söyledi. Sempozyu-
mun diğer konuşmacılan arasında yer alan yüksek
mühendis Atflla Yalcın, Tekfen metro proje müdü-
rü Ceyhan Kalafat, Prof. Dr. Istemi Ünsal, Doç. Dr.
ZekiveYenen, Prof. Dr. AydınErel, lstanbul Büyûk-
şehir Belediyesi Kontrol Amiri Metin Dökmeci de
metroyla ilgili bilgileri aktardı.
G U N D E M MUSTAFA BALBAY
• Baştarafi 1. Sayfada
madan işi çözdü.
Zaten işin kolayını bulmuşlardı:
- İhale bakanlıklarını üçe bölelim...
- Ekonomiyi üçe bölelim...
- Bankalan üçe bölelim...
Hükümet dönüşümlü değil, ama bölüşümlü.
Koalisyon protokolüne ilişkin çalışmayı yapan
komisyonun işi biraz daha zordu. Partiler arasın-
daki anlaşmazlık iki noktada düğümleniyordu:
- Türban konusunda verilen sözleri ne yapaca-
ğız?
- Sekiz yıllık temel eğitimi nasıl sulandırabiliriz?
Her iki konuda da bir yerlere varılmaya çalışılı-
yordendiği sırada, Danıştay'ın karan öne çıktı. Ka-
rann özeti şu:
"Kamu kurumunda çalışmaya başlayan kişi, bu
kurumun koşullannı bilmektedir. Girdikten sonra
kendi kurallannı dayatmak istemesi kabul edile-
mez."
Danıştay, verdiği bu kararla inşası süren koalis-
yon hükümetine şu mesajları da iletmiş oluyor:
- Türkiye Cumhuriyeti yasama, yürütme, yargı ol-
mak üzere üç sacayağı üzerinde durmaktadır. Biz
yargı olarak dinin siyasete alet edilmesine karşı-
yız.
- Türban düpedüz ideolojik bir unsur haline gel-
miştir. Baskı unsuru olarak kullanılmaya açıktır.
- Bu konuda biz üzerimize düşeni yapıyoruz. Ya
siz?
Aslında koalisyon komisyonu da üzerine düşe-
ni yapmaya çalışıyor. Türbanın üzerini nasıl örte-
riz, sorusuna yanıt anyor. Bulunan yol şu:
"Şimdilik aynen kalsın, yolda bakanz..."
Kılrf-kıyafet...
Danıştay'ın karanna dönersek...önceki yıllarda
olup bitenler bir yana, sadece 90'lf yıllarda bu ko-
nuda yüksek yargının hemen tüm organlan birbi-
rine paralel kararlar aldılar.
Anayasa Mahkemesi 9.4.1991'de ve
16.1.1998'de; Yargıtay 5.11.1997'de; Danıştay
17.6.1994'te birbirine yakın bakış açılan sergiledi.
Şeriatçı basın nedense bu kararlardan hiç söz et-
miyor!
Türkiye'de alınan kararlann yanı sıra Avrupa In-
san Haklan Komisyonu da 3.5.1993'te yapılan bir
başvuru üzerine türban konusunu görüştü. Bura-
da alınan karardan birkaç tümce aktaralım:
"Komisyon, laik bir üniversitede yükseköğre-
nim yapmayı tercih etmiş bir öğrencinin bu kural-
lara tabi olacağı görüşündedir. Bu öğrencilerin
dinlerini açıklama özgürlüğünün yer ve biçim ba-
kımından sınıriandınlması, değişik inançlardan öğ-
rencilerin kaıma halinde bulunmasını sağlamayı
mümkün kılar. Laik üniversiteler, öğrencilerin giy-
silerine ilişkin disiplin kurallan koyariarken, bazı
köktendinci akımlann yükseköğrenim içindeki ka-
mu düzenini bozmamalan ve başkalannın inanç-
lanna tehdit oluşturmamalannı dikkate alabilirier."
Avrupa Insan Hakları Komisyonu karannda,
Anayasa Mahkemesi'nin bu yöndeki düşünceleri-
ni de dikkate aldığını vurguluyor.
Şeriatçılar Türk toplumuna, "Biz laikliğin kaldı-
nlmasını istiyoruz" diyemiyorlar da, kadınları kul-
lanarak onlann üzerinden amaçlarına ulaşmaya
çalışıyortar. Ne yazık ki siyasetçilerimiz de gelecek
nesillerden çok gelecek seçimleri düşündüklen
için, bu konuda yeri geldikçe ödün vermeyi, zaaf
değil kazanç sayıyorlar.
"Kılık-kıyafet özgüriüğü" dedikleri şey aslında,
"kılıf-kıyafef...
Türban konusunu tırmandırmak istedikleri en üst
nokta TBMM'ydi. Oraya bayrağı dikselerdi, ertesi
gün devlet dairelerinde, üniversitelerde bambaş-
ka bir rüzgâr estirmeyi planlıyorlardı.
O niyetin sona erdiğini düşünmek, aptallık olur!
Kendi yayın organlannda ise işi slogana döktü-
ler:
"Ûrkekçe değil erkekçe çözüm!"
Neymiş erkekçe çöaim?
Kadının arkasına sığınmak...
Türk kadını laiklikle insan oldu... Bu oyuna gel-
memeli!
6
Türban olayı bitmiştir9
I Baştarafi 1. Sayfada
Kuvvetleri Komutanı Orge-
neral tlhan Kıbç, gazetecile-
rin sorulan üzerine, mütte-
fik güç harekâtı kapsamın-
da bir kara harekâtı düzen-
lenebileceğini belirtirken
ABD'nin kendi askerinin
ölmesini istemediğini söy-
ledi. Kılıç, harekâtta arzu-
lanan amacın Yugoslavya
Devlet Başkanı Slobodan
Miloşeviç'in uyguladığı po-
litikalardan vazgeçirilmesi
ve Kosova'da otonom bir
yönetimin kurulması oldu-
ğunu anımsattı.
Yunanistan'ın tutumu ile
ilgili sorulan da yanıtlayan
Kılıç, "Yunanistan sadece
Türk savaş uçaklaruıa hava
sahasuu kullannıa izni ver-
miyor değil. Yunanistan
Amerikan uçaklannada ge-
çiş izni vermiyor. Biz Türki-
ye olarak NATO kapsamın-
da verdiğimiz sözleri tutaca-
ğız" diye konuştu.
Askeri yetkililer. NA-
TO'nun Türkiye'den istedi-
ği Bandırma, Balıkesir ve
Çorlu üsleri ile ilgili pazar-
lıklann NATO makamlan
ile sürdürüldüğünü, 54
Amerikan F-16 ve F-! 5 sa-
vaş uçağı ile 18 Türk F-16
savaş uçağının en geç hazi-
ran ayı ortasından ıtıbaren
Yugoslavya'yı doğu bölge-
sinden bombalamaya başla-
yacaklannı kaydertiler.
Kokteyle Deniz Kuvvet-
leri Komutanı Oramiral Sa-
lim Dervişoglu. Kara Kuv-
vetlen Komutanı Orgeneral
AtiDaAteş, Jandarma Genel
Komutanı Orgeneral Rasim
Betir, Milli Güvenlik Kuru-
lu Genel Sekreten Orgene-
ral Ergin Celasin'in yanı sı-
ra çok sayıda üst düzey ko-
mutan da katıldı.
Sahüyolu trafiğifelç
Bakırköy-Sirkeci sahil \olunda bir süredir devam eden
154 Idlo volrJuk yeralrı enerji kablosu kazı çalışması
lstanbul trafığini arapsaçına çevirivor. Sabah Sirkeci,
akşam da Bakırköy yönünde iki gidiş iki geliş olarak
kullamlan sahil yolunun deniz tarafı trafiğe kapatılınca,
tek şeride üıen güzergâhta trafık saatlerce kilirJvniyor.
TEAŞ yetkiüleri kazı çalışmasuiın yaz sonuna dek
devam edeceğini söylediler.