22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25MAYIS1999SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER Araşürmacı gazetecüik seminepleni • TRABZON(AA)- Trabzon Gazeteciler Cemiyetı (TGC), arasnrmacı gazetecilık semınerlerinin ıkincısini diizenliyor. TGC'den yapılan açıklamaya göre, ilkıl997yılında gerçekleştirilen semınerlerin ikincisi 31 Mayıs-11 Haziran tarihleri arasmda yapılacak. TGC Ziyad Nemİi Eğitim Salonu'nda yapılacak iki haftalık seminerlere katılanlara sertifîka verilecek. Seminerde basın mensuplanna, 'Basın mensubu kimdir, nasıl olmahdır?'. 'Bilgi kaynaklan ve dokümantasyon', 'Anlatım ve yazım teknikJeri' gibi konularda bilgi aktanlacak. Üretim yavaşlatıldı • tZMIR(Cumhuriyet)- Manisa'nın Soma ilçesindeki Ege Linvit lşletmeleri'nin (ELl) binlerce işçısı Toplu Iş Sözleşmesi'nden doğan maaş farklannı ve ikramiyelerini alamadıklan gerekçesıyle 'işi yavaşlatma eylemi' başlattı. Maden-Jş Sendikası Soma Şubesi 2. Başkanı Mehmet Saç, işçilerin dün sabah başlattıklan eylemin, toplusözleşme farklan ödeninceye kadar süreceğini belirterterek "Işveren iki aya yakın bir süredir işverem oyalıyor" dedi. Koçaker toprağa verildi • ANKARA(AA)- Geçirdiği rahatsızlık sonucunda vefat eden eski Tokat Milletvekili Selim Koçaker'in cenazesi Ankara'da toprağa verildi. Koçaker için TBMM'de düzenlenen törene, Meclis Başkanı Yıldınm Akbulut, Türk Parlamenterler Birliğı Başkanı Zeki Çeliker, ailesi ve yakınlan katıldı. Daha sonra Kocatepe Camisi'ne götürülen 'Koçaker'in cenazesi. kılınan cenaze namazının ardından Cebeci Asri Mezarlığrnda toprağa verildi. Kurayla işe alınacaklar • ANKARA(A>KA)- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Bakanlığa bağlı ve ılgili kuruluşlarda çalıştırılması zorunlu olan özürlü ve eski hükümlüler kurayla belirlenecek. Sanayi Bakanlıgı'ndan yapılan açıklamaya göre, isteklılenn açık kontenjan sayısından fazla olması ya da işverence nitelik belirleme ihtiyacının bulunmaması halinde başv uranlar kuraya tabi tutulacak. Kurtuluş Treni • SAMSUN (ANKA)- Ulusal Kurtuluş Treni, Kurtuluş Savaşı'nın ilk adımlannın atıldığı, milli birlik ve beraberlik bildirisinin tasarlandığı yer olan Havza'ya gidiyor. Her yıl geleneksel olarak Havza'ya giden Kurfuluş Treni'nde Samsun Valisi ile Büyükşehir Belediye Başkanı'nın yanı sıra öğrencıler ve veliler de yer alacak. Tren bugün Samsun'dan hareket efmeden önce. Atatürk'ü sembolize eden bayrağı, vali öğrencilere teslim edecek. Uzun saç dayagı • EDİRNE(AA)- Edirne'de üç kişi, yolda karşılaştıklan bir genci, saçı uzun olduğu gerekçesiyle dövdü. Sabuni Mahallesi Çilingirler Caddesi'nden saat 01.10 sıralannda evine gıtmek üzere geçen Yunanistan doğumlu Zafer Mustafa (24). saçı uzun olduğu gerekçesıyle Şendoğan Tohumcular (22), Ercan Peköz (25) ve Olgun Çalışkanız'ın (22) sözlü sataşmasıyla karşılaştı. Grubun sözlerine karşılık vermesi üzerine çıkan kavgada 3 kişi tarafindan dövülen Mustafa, polise başvurdu. Nüfııs cûzdanımı kaybettım Hükümsüzdür SlBEL AKŞAH/N San basın kartımı kaybettim. Geçersizdir. HAYRİARSLAN Oluşturulmak istenen tarihi eser pazanna talebi karşılamak için talandan korkuluyor Esld eserler özefleştiriliyorNERMtlV BAYÇIN Korunması Gerekli Taşınır Kültürve Ta- biat Varlıklan Koleksıyonculuğu ile ilgili yönetmelik değışıkliğıne tepkiler sürüyor. Arkeolojık eserticaretmin serbest bırakıl- ması yönünde atılmış bir adım olarak de- ğerlendirilen yeni yönermelıge, kaçak ka- zılarda artışa yol açacağı kaygısıyla şiddet- le karşı çıkılıyor. Arkeolog ve müzeciler, oluşturulmak is- tenen "tarihi eser pazanna" talebi karşıla- yabilmek için antik kent, höyük, tümülüs gibi kültür varlıklanna karşı talanın büyük boyutlara varacagını vurguluyorlar. Yasa- ya aykırı uygulamalargetiren yönetmelik, kaçakçılık suçu, devlet mıizesınde korun- ması gerekli taşınır kültür variığı kavram- lannı ortadan kaldınrken koleksiyonerler üzerindeki kamu (müze) denetimi gibi uy- gulamalann da devre dışı kalmasına kapı açıyor. Korumacı çevTelere göre bu. dev- let malı niteligindeki eski eserlerin "özd- leştirilmesi*' anlamına geliyor. Kültür Bakanlığı Müsteşan Teidn Ay- baş'ın. kültür varlıklannın yurtdışına çık- masını önlemek için Türkiye'deki koleksi- yoner ve müzayedecilenn destekJenmesi ge- rektığinı söylemesı. koleksiyonerlerin bas- kısıyla öteden ben oluşturulmak istenen "eski eser borsasına" bakanlığın da sıcak baktığını göstenyor. Yönetmelik değişikJiği isteğı Geçen hafta gerçekleştınlen "Cumhu- riyefin 75. Yüdönümünde Müzedliğiıııiz veGeieceği Uusiararası Sempozjoımu'nun açılış konuşmasını yapan Aybaş. koleksi- yoner ve müzayedecılerin karşılaştıklan bırtakım "sdantılannr 'giderilerek rahatla- maları ve yollannın açılması için yönetme- lik değişiİdiğine gidildigini belirtmiş, ög- retim üyeleri ve medyadan da bu yönde des- tek istemişti. Devletin sorumluluğunun piyasa açmak değil kültür mirasıru korumak olduğunu söy- leyen 1Ü Prehıstorya Bölümü öğretim üye- si Prof. Dr. Mehmet Özdoğan."KoJeksi\o- iKTÜkJe ilgüi birtakım yasal snuriamalan kal- dırmakla yurtdışına eski eser kaçışuun aza- lacağı gibi yanlış bir anlayış savunulmak- tadır" dedı. Bu anlayışın ne bılime ne de Türkiye"nin altma imza attıgı uluslararası anlaşmalara uygun düştüğünü vurgulayan Özdogan. tepkilerini şöyle dile getirdi: "MüsteşaruL, koleksiyonerlerin destekle- neceği yönündeki açıklaması bizde kaygı- dan ötc panik yarattı. Devletin anavasal \e yükümlüJüğÜDÜ üsdendiği uluslararası an- laşmalar gereği görevi, kültür mirasınuı ko- Of-Çaykara arasındaki ünlu Hapsiyaş, Köpriisü'nün vıkılmadan önceki görünümü (üstte). Karayollan'ııın "restorasyoımndan" (!) son- ra yıkılan köprii ve enkazı (sağ-üstte) kinemit istifi \e Karavollan'nın "aslına uygun" (!) onanm tabelası (altta)... ( KuvayıMüliye çevrecilen'Karadeniz'de. Doğa ve kültür savaşçıları da 19Mayıs'ı 'Samsun'a çıkarak' kutluyorlar OKTAY EKtSCt Atatürk'ün ulusal bağımsızlık mücadele- sini örgütlemek üzere Samsıııı'açıkışının 80. yıldönümünde, çevre ve kültür gönüllüleri de ulusal değerlerimizi korumak için "ikin- ci kurtuluş savaşuıı" yine Samsun 'dan başlat- tı lar. Kuvayı Milliyeönderlerini taşıyan Ban- dırma Vapuru'nun 1919 yılındaki Istanbul- Samsun sefennı simgesel olarak yineleyen Ka- radeniz Kültür veÇevre Derneği,(KKÇD)çok sayıda demokratik kuruluşun temsılcileriyle birlikte 19 Mayıs 1999 tarihini "Çevre İçin Kurtuluş Mücadefesi'nde Jlk AdımGünü" ola- rak ilanettı. Ulusal dayanışma ıçınde yaşama geçirilme- sine karar verilen "İkinci Kurtuluş Savaşı Ey- lera Planı"nda ise ülkenin tanh ve doga de- ğerlenni koruma kampanyasının Karadeniz Bölgesi'nden tüm yurda yaygınlaştınlması öngörülüyor... Aslında KKÇD ve diger kuruluşlann bu gi- rişimleri için 19 Mayıs'ın yıldönümünü ve Samsun'u seçmiş olmalan, sadece tarihsel bir benzerligin v urgulanması amacını da ta- şımıyor. Özellikle son yıllardaki "vurtsever- lik bilincinden yoksun" uygulamalann çevre ve kültür degerlenne karşı belki de en "acı- masız" olanlan Karadeniz'de yaşanıyor. Bunlararasmda "Fırtına Vadisi-HESPro- jesi" ulusal ölçekteki duyarlı tepkilerin oda- ğı haline gelirken "denizdoldunıiarak'' ger- çekleştirilen "duble-yor ınşaatı da Sinop'tan Hopa'ya dek yaklaşık 600 km'lik kuşaktaki hemen tüm "kıjı değerlerini" hızla yok edi- yor. Aynı deniz dolgusu için gerekli "kayalarm" ise diğer akarsu vadilerindekı ormanlık böl- gelerde açılan sayısız "taşocaklanndan" çı- kartılması sonucunda Karadenız'de "kara- TOİu ulasunuıı rahatlatmak" adına bölgenin doğal \e kültürel kımlıgı tarihe gömülüyor... Hapsivaş'ı da yıktılar.» Karayollan'nın yöresel çevre değerlerine yönelik bu "özensiz" davranışının en çarpıcı kurbanlanndan bin de Of-Çaykarayolu üze- rindeki ünlü "Hapsıyaş" köprüsü... Karadeniz'in güzelliklerini yansıtan afiş- ler ve turizm broşürlerindeki değişmez kül- tür simgelerinden olan "kiremit çaülı" ünlü ahşap köprü, inanılırgibi değil ama bir "res- torasyon" sonucu yıkılmış durumda... Çünkü Karayollan, 1935'te Apdülaziz San- dıkçı tarafindan yapılışından sonra "50 jil" hizmet veren bu zanf köprüyü 1987"de "onar- maya" kalkışmış. Koruma Kurulu'nun ona- yı da bulunmayan bir projeyle gerçekleştiri- len "kaçak" onanmın ardından ise sözde "as- lına uygun restore"(!) edilen Hapsiyaş Köp- rüsü kendisini bile taşıyamamış... Şimdi Ordan Çaykara yoluna saparak Uzun- göl'e gitmek isteyenler, Karadeniz kı>i dol- gu yoluna kaya parçalan çıkartılan taşocak- lannın dogayı nasıl yok ettiğini gözlerken, bir debu"küHürtahjibaüııa"tanıkoluyorlar. Yı- kılan köprünün yol kenanna yığılmış "enka- zı''başındadurduklannda ise Karayollan'nın restorasyon tabelasını okuyup istanbuFdaki Galata Köprüsü'nün de başına gelenleri anım- sıyorlar... Karadeniz yanna da kalsın... Işte bu tür ömeklerin yaşandıgi bir süreç- te, 19 Mayıs 1999 günü Samsun'a ayak ba- sarak "çevre için kurtuluş savaşun" başlatan KKÇD ve diger gönüllü kuruluşlar, ortak bil- dınlennıde "Karadeniz VannadaKalsın''bas- lığıyla kaleme almışlar. KKÇD Başkanı Alâeöin Bahçekapıh, 19 Ma- yıs eylemlerinin gerekçesını anlatırken; "hiç çocuğumuz yokmuş, hiç gelecek kuşaklar ol- ma>acakmışgibidavTanıyoruz*' dedikten son- ra şunlan ekliyor: "Kısacık ömrüne bütün mazlunıulustaraörnekoluşturanKurhiluşSa- vaşı'nı ve devrimleri sığdıran, Türk insanıy- la birlikte tüm üısanlığa da yol gösteren bü- yük Atatürk'ünfcrindengiderek, sorunlann kuvayı müliye ruhu. karartıltğj ve savaşımcı- lığıyla çözülebileceğini göstermek amacıyla, Kurtuluş Savaşımızın 80. yıldönümünde, 2000'li > ıllan Samsun 'a çıkarak karşılamanın aniamını da biiince taşunak istiyoruz— n Umanz bu bilinç ve bu kuvayı milliye sev- gisi, sadece kültür ve çevre gönüllülerini de- ğil, tarihe ve doğaya düşmanca saldıran di- ğer ulusal kurumlanmızı da bir an önce sar- malar... Yoksa Karadeniz belki yeni bir "hız yolu- na" kavuşacak ama vadileri, yaylalan ve kı- yılan yok edilmiş bir garip coğrafya parçası halinde bırakılıp "kendisi"' değil enkazı yanna kalacak... runmasuu bflimsd esaslara göre belgele- nerekorta>a çıkanlmasını ve vineaynı kıs- taslar içinde gelecek kuşaklara aktanlma- sını sağlamaktır. Koleksivoner ise eseri et- de ediş biçimi açısmdan böyle bir kaygı duvmaz. O yalnızca parayla ölçülebileeck değeri olan, görsel güzelliğe sahip eserle D- gilenir. Ve onu elde etmek için de bir arke- olojik yerleşimin tahrip edilmesine göz yu- mar, bundan da hic üzünrü duvmaz." Koleksiyonenn tahnp ettığinin bilgi ol- duğunu sözlerine ekleyen Özdoğan, kültür mirasının bütünlüğunden çekilip çıkartılan eserin bilimsel değerinin de olmadığını vurguladı. Özdogan. "Bilgi bir eserin han- gi konumda ve neierie birlikte olduğundan hangi dönemde yapıldığına. eseri kullanan insanlann neleri yiyip içtiğinden nasıl ya- şadığına çok geniş bir spektrumu olan bir hazinedir. Ciddi birdevlet anJavışımn gere- gj de eski eserlerin tahriba- mm "^mmm ~ n ve paraya dönüşebilirtiği anlamına gelen koleksiyo- nertiği teşvik değiL bu hazi- neyi korumak olmalıdır" dedi. Koleksiyonerlerin "s- kıntısı'', yönetmeliğin 1. ve 14. maddelerinde yapılan değişiklikie giderilmiş bu- lunuyor. 29 Nisan 1999 ta- rihli Resmi Gazete'de ya- yımlanan yeni yönetmelik, "koleksiyonda 'belgesiz' kültür ve tabiat varhğının bulunması durumunda ko- leksivonertikbelgesininiptal edilecegi''Ekl-(a)madde- sini yürürlükten kaldınyor. 14. maddede yapılaH deği- şiklik ise özel müze ve ko- leksiyonerin üçüncü kişiler- den eski eser satın almala- nnı yasallaştınyor. Bu du- rum, 2863 sayılı koruma ya- sasının4. maddesi gereği, ta- şınır kültür ve tabiat variığı bulanlar arasına özel müze ve koleksiyonerlerin de ek- lenmesiyle sağlaruyor. Ya- sarun 4. maddesi ise kültür varhğı bulanlara üç gün içın- de en yakın müze müdürlü- ğüne ya da mülki amirlere bildirrne zorunluluğunu ge- tiriyor. 'Cinayete teşvik' Yönetmeliği "arkeolojik cinayett teşvik" olarak nite,- lendiren bir müze yetkilisi, konuya ılışkın sorun ve çe- lişkifcri şöyle açıkladı: "Öad müzeve koiekSJVDnerler, kül- tür varlığını nereden bula- caklardır? Tabü ki bulan- lardan.Ancak bulanlar,ya- sanın 4. maddesi gereği ön- ce müze ya da resmi ma- kamlarabBdirmekzonmda- dır. Yasayaaykınlık burada yaşanıyor.'' Ote yandan bir koleksiyonerin yine yasa uyannca "belgeli eser" bu- lundurmak zorunda oldu- gunu kaydeden yetkili, "Müze müdürlüğü gelen eserleri değerlendirir. Tas- nif ve tescilin dışında ya da bunlara dahil olup da mü- zeye alınması gerekli görül- meyenleri bir belgeyle bula- na iadeeder. KoJekshonerin koleksiyonuna dahiİ edebi- lecegi eserler bu kapsamda- dır. Yani müue dfnedmin- den geçmiş ve belgesi veril- miş kültür varuklan" dıye konuştu. Ancak, yeni yö- netmelikle, koleksiyonerle- rin artık belgesiz eser de bu- lundurabileceğini anımsa- tan yetkili, bu uygulamanın ilgili resmi kurumlara bildir- me zorunluluğunu ortadan kaldırdığını belirtti. Söz ko- nusu durumun devlet müze- lerinın devTe dışı bırakılma- sı anlamına da geldiğjni söz- lerine ekleyen yetkili, yasa- ya göre devlet malı niteliğin- de olup devlet müzesinde korunması gerekli arkeolo- jik eseri elinde bulunduran koleksiyonerin yakalansa bile artık kaçakçılıktan suç- lanamayacağını vurguladı. ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@turk.net Tabü ki Deniz Baykal'ın ye- rinde olamam. Yine de onun ye- rinedüşünmeyeçalışıyorum. De- niz Baykal'ı 1968'li yıllarda Sıya- sal Bilgiler Fakültesi'ne asıstan olarak geldığinde tanımıştık. Do- çerrt olduğunda, CHP'nin akade- misyenlerinden biri olarak ondan söz edilmeye başlandı. 1973 seçimlerinde CHP'nin yeni Genel Başkanı Bülent Ece- vit'in en yakınındaydı. Başarılı seçim kampanyasjnın ardından Ecevit'in kurduğu hükümette ba- kanlıkaldı, koalısyon pazarlıkla- nnın öne çıkan ismi haline geldi. CHP - MSP koalisyonunun ale- lacele bozuluşunun sorumlulann- dan bıri olduğu soylendi. Bu ko- alisyonun yıkılışının ardından Tür- kiye'yi bir iç çatışmanın eşığine getiren Midiyetçi Cephe hüku- metleri kuruldu. Bu yıllar ıçınde Büient Ecevtt'le arası açıldı. CHP içinde Baykal- cılar olarak bilinen bırakım orta- ya çıktı. 1970'lerde CHP içinde şekillenen bu akım, uzun ve sa- Deniz Baykal'ın Yerinde Olsam... bııiı bir yolculuğun sonunda. 1995 yılında CHP - SHP birteşmesıy- le sosyal demokrat hareketin yö- netımini ele geçirdi. Ne olduysa ondan sonra oldu. 0 güne kadar CHP içinde hizip- çılikle suçlanan Baykalalar artık parti içinde iktidardaydılar. Mu- halifleri onlan hiztpçilikle suçlama- ya devam ettiler. CHR iç çekiş- melerden bir türlü kurtulamadı. Baykal'ın, parti kongresinde, bir parti lidennden çok bir hızıp ba- şı gibi davrandıgı suçlaması hiç bıtmedı. 1995 yılında Baykal, SHP - CHP birleşmesinın lideri olarak DYP - CHP koalisyonuna girdi. Hemen seçım istedi. Halbuki Tansu Çiller'den istediğini ala- bilecek elverişh bir ortam oluş- muştu. Baykal, Çiller'i tehditler- le seçime zorladı. Seçim sonuç- lan tatsızdı. CHP barajı zor asmış, siyasal Islamın partisı Refah bi- rincı parti haline gelmişti. Ylne de Baykal'ın şansı yaver gftb. CHP, FEFAHYOL - ANASOL kutuplaşmasında kilit partiydi. Baykal, bu olanağı da erken se- çim için zoriamaya harcadı. 1995 seçimlerinin hemen ardından, "Haydi seçime" sözcüklerinden başka birsözcükçıkmadı agzın- dan. Halbuki kılrt partiydi, iktidar partılerinden istediğini eldeede- bilirdi. Ama Baykal ne istiyordu? Bu- nu ben uzun yıllardır birtühü an- layabilmişdegilim. Baykal seçim istiyordu, onu biliyorduk. Halbu- ki 1995 sonrasını, iktidarları, de- mokrasi ve özgürlüklerin önünün açılması için kullanabilirdi. Emek- çilerin yaşam koşullannın düzel- tilmesı için dayatmada buluna- bilirdi. Bu düşüncelerimizi o za- man da ısrarta dıle getirdik. Deniz Baykal ise seçım isti- yordu. Herhalde bir bildiği vardı. Seçim oldu, sonuçlan gördük. Tam bir hayal kınklığı. Acaba Bay- kal seçimleri neden istemişti, hâ- lâanlayabılmiş, çözebilmiş deği- lız. Aslında ben, Baykal'ın kurul- taya genel başkan adayı olarak değil de bugüne kadar yürüttü- ğü erken seçim zoriamasının ne- denini anlatmak üzere gelmesi- ni isterdim. Baykal'ın yerinde ol- sam, kurultaya getirözeleştın ya- pardım. Parti onun iddialarının aksine büyük bir başansızlığa uğradı. Gelirbunun hesabını ve- rir, yanltşın nerelerdeoldugunu an- lamayaveanlatmayaçalışırdım. Baykal, siyasette başansız ol- du. Olabilir. Her ınsan, her za- man, her koşulda başanlı ola- maz ya... Siyaset zorzanaat. He- leTürkryegibi, ertesigün neola- cağını bilemedığimiz bir ülkede bu daha da zor. Ben Baykal'ın yennde olsam, bugüne kadar kader ortaklan yaptığım arkadaşlanmı datoplar, bir dönem parti yönetiminden uzak durmayı tavsiye ederim. 30 yıla yaklaşan siyasi yaşamımın muhasebesini yapardım. Oturup bol bol okur, anılanmı kaleme alırdım. Keyif içinde yüruyüşler yapar, dağlara tepelere tırmanırdım. Çünkü başka türlü zorlama hem CHP'yi sıkıntrya sokuyor, hem de kendisini. En iyisi iktidar hır- sını bir süre kenara bırakması. Yoksa hem CHP'ye, hem Bay- kal'a hem de Baykal'cılara yazık oluyor. insan yaşamı şurada 70-80 yıl- lık bir serüven. Yaşamı hırsla, ik- tidar kavgasıyla, olmayacakzor- lamalarla zorlaştırmanın ne âlemi var... Ben Deniz Baykal'ın yerinde olsam, yerimde otururdum. Ama Deniz Baykal değilim ki... Yine de bunlan söylemeden edemedim. DUZYAZI ORHAN BtRGtT Baraja Takılan Kurultay... Dokuzuncu Olağanüstü Kurultay'ın çalışmalan ta- mamlanmadan, kırk beş gün içinde onuncusunun toplanacağı haberi geldi. Böyle giderse, Cumhuri- yet Halk Partisi'nin delegeleri gibi, yandaşlannın da aile bütçelerini düzenlerken "olası bir kurultaygide- ri" için bir kenara sürekli olarak birkaç kuruş koyma- lan gerekecek. Dokuzuncu Kurultay, partinin 18 Nısan seçimle- rinde gerekli ülke bara/ını geçemeyişi yüzünden or- taya çıkan parti içi bunalımın sonunda istrfa etmek zorunda kaian Baykal ve Parti Meclisı'nın yerine ye- ni görevlileri belırlemek için toplanmıştı. Partinin makûs talihi, kuruttayda 60 kişilik Parti Mec- lisi seçimlerinde de kendisini gösterdi ve sadece 21 aday, sandığa giden delegelerin yeterli oyunu ala- rak barajı aşabildi. Böylece CHP'nin 75yıllıktarihin- de ilk kez genel seçimlerde baraja takılmasını andı- ran bir başka tablo ortaya çıktı. Parti tüzüğünün "Genel Başkan"dan sonra en yetkili organ olarak ta- nımladığı kurum olan Parti Meclisi de ilk kez oluşa- madı. Parti Meclisi oluşamayınca CHP'nin Genel Sek- reteri seçilemiyor. Merkez Yönetim Kurulu belirlene- miyor. Partinin il ve ilçe örgütlerinin gorevden alın- malan, yerierineyenilerinın getirilmesinden başlaya- rak bir dizi işlem yapılamıyor. Abartılı bir örnek vererek söyleyelim. Pariamento şu anda seçimleri yenileme karan almış olsa, CHP'de bu seçimlere katılıp katılmamayı belirleyecek organ ortada yok. Niçin böyle oldu? Niçin, bir genel başkan istrfa et- tikten sonra gelip yeniden seçilebilmenin yöntemi- ni arayarak kendisine yakın delegelerle posterini do- laştrdığı kurultay salonunda yükselen "yuh" sesle- rini, milyonlarca kişi gibi tetevizyonlann canlı yayın- lanndan izledi? Ve izJerken ne düşündü? Kendisi değil miydi da- ha bir buçuk ay önce meydan mitinglerinde Atatürk ve Inönü'nün koltuğunda oturduğunu söylerken bi- linçli olarak partinin "dördüncü genel başkanı"n es geçen?.. Ve niçin kuruttayın 1116 delegesi de yine 75 yıllık parti tanhinde ilk kez dokuz başkan adayı için do- kuz parçaya bölündüğü için; altıncı genel başkan yi- ne ilk kez sandığa gidenlerin yarısının bile oyunu alamadan o çok ağır sorumluluğun altına sokuldu- ğu anda pet şişelerinin hedefi oluyordu? CHP'liler, niçin karşılıklı sandalye fırlatacak kadar birbirierinin "düşman kardeşlen" haline gelmişlerdı? Bu "n/ç/n"leri sürdürebilirsiniz? Ama onlann tümünün ortak yanıtı, 18 Nisan se- çimlerinde CHP'yi baraj attı bırakan başarısızlığın da cevabı değil midir? Bu yenisi değil; asıl Cumhuriyet Halk Partisi de 12 Eytül'e açılan aylarda birbirine yabancılaşan, zaman zaman düşman kardeşler gibi davranan, hiziplere, hatta kamplara aynlmış olduğu için "inif" dönemi baş- lamıştı. Partinin yeniden açılışı, iki ayn kampın uç ayn yön- temle işe başlamak istemesiyle gerçekleştirildi. Birgrup, CHP'yi Erdal Inönü'nün yönetmesini is- tiyordu. Ikinciler, dördüncü genel başkanın bıraktığı yerden direksiyona geçmesi için çaba göstenyordu. Baykal o grubun içinde gerçekleştirdiği darbe ile yö- netimi aldı. AJdı ve CHP'yi her sabah siyaset meteorolojisinin barometresine bakarak yeni heveslerie yepyeni yer- lere taşımak istedi. Bugün Erdal Inönü, onursal başkan adı ile çağnl- dığı kurultaya izleyici olarak da katılsa, alkışlarla kar- şılanıyor. "Bu yapı ayakta duramaz" görüşünün sa- hibi dördüncü genel başkan, yoktan var ettiği yeni partisini sadece sol'un değil, ülkenin de birınci par- tisi haline getirmesini başarmakla kalmadı: Türkı- ye'nin en deneyimli politikacısı olarak fırtınalı deniz- lerde kendisinin dünya görüşlerine katılanlar kadar karşı çıkanlann da pusulalannın kilıtlendıği bir koru- yucu siyaset mendireği olarak görülüyor. Yeni CHP dışında başka bir sol parti gösterin ki yönetim sorumluluğunu üstlenenler oyunu kendi ge- lecekleri için oynasınlar. CHP'yi 18 Nısan seçimle- rinde baraj altına düşüren de, 23 Mayıs kurultayın- dakj manzaralardan sonra bir çıkmaz sokağa götü- ren de hep o bireyciliktir. Attan Oymen şimdi çok hunharca kullanılmış ve adeta harap edilmiş bir yapıyı önce onarmak, son- ra da ayakta durabilir hale getirmek gibi çok ağır bir sorumluluğun altına girdi. Daha girerken de pet şi- şelerini üzerine fırlatacak kadar kendilerinden geç- miş milıtanlaria nasıl uğraşacağını düşünme fırsatı bulmadan, kendisinden önceki genel başkanın ina- nılmaz kuşatma planı ile karşı karşıya kaldı. Kurultay çetesi, şabaha karşı yaptığı baskın ile sahte listeleri Altan Öymen adına kamuoyuna yedi- rip su başlarını tutmak istemişlerdi. Çetenin oyunu- nu, salonda sadece 500 delegenin kalmış olması ve onlann da yandan az fazlasının o listeleri sandığa ta- şımalannın bozduğu anlaşılıyor. Ya sahte listeler kurultay barajını geçip de yeni ge- nel başkana "Işte birlikte çalışacağınız Parti Mecli- si'' diye bir emrivaki yapılanmanın tutanağı sunulsay- dı? öymen, milyonlarca gözün kendi üstünde oldu- gunu bilerek bu su almış geminin kaptan köşküne çıkmaktadır. Eski genel başkanı Bülent Ecevit'in kendisine gönderdiği başan telgrafını "kutlama me- sajlan" dosyasında saklamak yerine sık sık okuya- bileceği bir yerde bulundurmak, sanınm daha akıl- cı bir çözüm yolu olur "CHP Genel Başkanı olarak sizi kutlanm. Deneyimli bir siyasetçi olarak üstlen- diğiniz bu görevde size başanlar dilerim, saygılar ve sevgiler sunanm" diyen o mesajın satır aralarını en iyi çözebilecek olanlardan birisi her halde Altan'dır. Faks: 0212 677 07 62 E.mail:obirgitw cumhuriyet.com.tr. Oğretim görevlisi, meslektaşını öldürdü GAZİAJVTEP (Cum- huriyet)-Gaziantep Üni- versitesi Konservatuvar Müdürlüğü'nde öğretim görevlisi Tuncay Keleş (34), bilinmeyen bir ne- denle tartıştığı eski Kon- servatuvar Müdürü öğre- tim görevlisi Hamza Çi- vi'yi (45) tabancayla öl- dürdü. GÜ Konservatuvar Mü- dürlüp Temel Bilimler Bölüm Başkanlığı'nda dün sabah 10.00'da, öğ- rencilerin derste olduğu bir sırada meydana gelen olayda Tuncay Keleş, bi- linmeyen bir nedenle da- ha önce de kavga ettikle- ri bildirilen Hamza Çi- vi'ye tabancayla ateş et- ti. Çi\i olay yennde yaşa- mını yitinrken Keleş gö- zaltınaalındı. 1989yılın- dan 18 Nisan seçimlerine kadar konservatuv ar mü- dürlüğü yapan Çıvi'nin, seçimlerde ANAP'tan Adıyaman milletvekili adayı olduğu ancak ka- zanamadığı öğrenildi. Çi- vi son olarak Konservatu- var Halk Oyunlan Anabi- lım Dalı Başkanlığı'nda görev yapıyordu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle