Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 MAYIS1999CUMA
HABERLER
Şemdin Sakık 1980'de PKK'ye katıldı; terör örgütünün en acımasız militanlanndan biri oldu
20 yd boyuncakan döktü
Fiilen 51 eyleme katıldı
237 kişinin
ölümünden
sorumlu
DÎYARBAKIR (CumhuriyetBürosu)-
Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi
Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddi-
anamede. Şemdin Sakık'm. PKK'ye
katıldığı 1982 yılmdan I997'ye kadar
Güneydoğu'da 112'si sivil 125'i güvenlik
görevlisi toplam 237 kışinin öldürülmesi
eylemlerinden sorumlu oldugu belırtildi.
Iddianamede, 51 eyleme fiilen katıldığı
belirtilenSakık'ın. 140eylemdeiseemir
verdıgi kaydedildi. Sakık'm katıldığı
büyük eylemler şöyle:
- 23 Ağustos 1981: llk eylemi. Muş
Zengök köyünde Cafer Sidarın yaralan-
ması.
- 7 Mayıs 1989: Şırnak merkez Dereler
bölgesinde 9 sivilin öldürülmesi.
- 9 Temmuz 1989: Siirt Mercimekte-
pe'de 4 güvenlik görevlisınin şehit
edilmesi.
- 22 Ağustos 1989: Şırnak merkez
Inceler köyü Kırmızıtepe'de 4 güvenlik
göre\ lisınin öldürülmesi.
- 28 Ekiın 1989: Diyarbakır'm Lice
Kortepe mevkiinde 8 güvenlik
görevlisinin şehit edilmesi.
- 21 Mart 1990: Elazığm Palu ilçesi
Sori Dagı'nda Etibank Ferrokrom Işlet-
meleri'nde 9 mühendisin öldürülmesi.
- 28 Nisan 1991: Bingöl'ün Solhan
ilçesinde 1 kaymakam, 1 cumhuriyet
savcısı, 1 orman işletme şefi ve 1 memu-
run şehit edilmesi; 2 hâkim, 2 polis
memuru ve 4 vatandaşın yaralanması.
- 8 Anüık 1992: Diyarbakır'm Hani ilçe
merkezinin basılması. 12 güvenlik
görevlisi ile eş ve çocuklannın
öldürülmesi.
- 24 Mayıs 1993: Bingöl-Elazığ
karayolu Çevrimpınar yol aynmmda 33
erin kurşuna dizilerek şehit edilmesi.
Mart1990'da
felazığ'ın Palu
ilçesi Sori
Dağı'ndaki
Etibank
Ferrokrom
işletmeleri'ni
basan PKK'liler
9 mühendisi
şehit etmişlerdi.
Babasına silah çekti, dağa çıktı• Şemdin Sakık, babasıyla-ailevi nedenlerden dolayı hiç anlaşamadı. Zengök
köyünde tartıştığı babasına silah çektikten sonra dağa çıktı. Bu, onun dağa
çıkmasına ilk adımı oluşturdu. 1980-82 yıllan arasında Muş'un Zengök köyü kırsal
alanında silahlı faaliyetleri için hazırlık yapan PKK'ye katıldı. 1982 yılında örgütsel
faaliyet göstermeye başladı. Örgüte katılmasının ardından "Zeki" kod adını aldı.
Yiırt Haberieri Servisi - PKK'nin en acımasız
militanlanndan olan Şemdin Sakık. 1959 Muş do-
gumlu. Muş merkez Yörecık (Zengök) köyü nüfu-
suna kayıtlı. Sabri-Fatma Sakık çiftmın en haşan
çocuğu. Babasının 3 eşinden 12 kardeşi var. 13 kar-
deşten3'ü 1982 ve 1986 tarihleri arasında PKK'ye
katıldı. Kız kardeşi "Berivan'
1
kod adlı Adife Sa-
kık. güvenlik güçleri tarafindan Diyarbakır'm Kulp
ilçesi kırsal alanında düzenlenen bir operasyon sı-
rasında öldürüldü. Ağabeylennden Abdurrahman
Sakık, Gaziantep'te HEP il başkanlığı yaptığı bir
sırada faili meçhul bir cinayete kurban gitti. Diğer
ağabeyi Sım Sakık uzun yıllar HEP ve DEPin
içinde yer aldı, milletvekilliğı yaptı. Kardeşi Arif
Sakık ıse yargılandığı aynı davadan ölüm cezasına
çarptınldı. Diğer kardeşlerden NamıkSakık 18 Ni-
san milletvekilliği genel seçimlerinde Muş'tan ba-
ğımsız milletvekili adayı oldu. Ancak seçime iki
gün kala adaylıktan çekildiğinı açıkladı.
Şemdin Sakık, babasıyla aılevi nedenlerden do-
layı hiç anlaşamadı. Zengök köyünde tartıştığı ba-
basına silah çektikten sonra dağa çıktı. Bu, onun
dağa çıkmasında ilk adunı oluşturdu. 1980-82 yıl-
lan arasında Muş'un Zengök köyü kırsal alanında
Yargıtay tarafından onaylanan 28 idam karan bulunuyor; 15 yıldır uygulanmıyor
Ocalan için de ölüm cezası isteniyor
ANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) - Sakık kardeşlerin davasinın
ardından gözler, tmralı Adası'nda
31 Mayıs Pazartesi günü başla-
yacak Abdullah Ocalan davasına
çevrildi.
Ocalan hakkında da Sakık kar-
deşler gibi Türk Ceza Yasası'nın
125. maddesi gereğince ölüm ce-
zası isteniyor.
tmralfdaki yargılamanın ilk
bölümü kesintisiz 10 gün süre-
cek. Bu bölümün 11 Haziran Cu-
ma günü sona ermesınin ardın-
dan eksik kalmazsa, dosya esas
hakkındaki görüşünü hazırlama-
sı için savcıya verilecek. Savcının
esas hakkındaki görüşünü açık-
lamasından sonra sanık Ocalan'a
\ e avukatlanna savunma için sü-
re verilecek. Öcalan'm savunma-
sı ve son sözlerinin ardından
mahkeme heyeti karar için bırkaç
gün daha ara \erecek. Aradan
sonra Ocalan karan açıklanacak.
Duruşmanın başlamasıyla ka-
rar arasındaki sürenin. soruştur-
manın genışletilmesı yönünde
herhangi bir karar otmaması du-
rumunda en fazla 2 ay süımesi
bekleniyor.
Ocalan "ın yanı sıra Fransa'da
halen tutuklu bulunan ülkücü
çek-senet mafyası lideri Alaattin
Çakıcı hakkında da iki a>n dava-
dan ölüm cezası isteniyor. Hak-
kındaölüm cezası ıstenen ünlüler
Şemdin Sakık hakkında ölüm cezası vtren mahkeme baskanının kalemini kırmaması dikkat çekti.
arasında eski RP Genel Başkanı
Necmettin Erbakan da bulunu-
yor. Ölüm cezası Cumhunyetin
75 yıllık tanhi boyunca 132'si si-
yasi 426 kışiye uygulandı. Halen
mahkemelerce verilen ve Yargı-
tay tarafından onaylanan 28 idam
karan bulunuyor. Bu kararlann
infaz edilıp edilmeyeceğini ıse
TBMM belirleyecek.
Türkiye'de ölüm cezasına mah-
kûm edilen 114 kişi hakkındaki
karar Atatürk'ün ölümüne kadar-
ki dönemde. 176 kişi hakkındaki
karar da Atatürk'ün ölümünden
1960 yılına kadar olan dönemde
infaz edildi.
Cumhuriyetin ilanından bugü-
ne kadar infaz edilen idam karar-
lan şöyle:
- 1923-1937'de Izmir Mene-
men ve Dersim olaylan sanıkla-
nnın da aralannda bulunduğu
114 kişi.
- 1938-1960 yıllan arasında
176kışi.
- 1960-1961 yıllannda döne-
min başbakanı Adnan Menderes
ile bakanlan Fatin Rüştü Zoriu
ve Hasan Polatkan' ın da aralann-
da bulunduğu 25 kişi.
-1961 -197l'de Albay Talat Ay-
demir ve Fethi Gürcan' ın da ara-
lannda bulunduğu 45 kişi.
-1971 -1973 döneminde arala-
nnda gençlik önderleri Deniz
Gezmiş, YusufArslan ve Hüseyin
İnan'ın da bulunduğu 17 kişi.
- 12 Eylül 1980 askeri darbe-
sinden sonra 1983 yılına kadar
29'u siyasi toplam 47 kişi.
- 1984 yıhnda ANAP iktidan
döneminde ise iki siyasal idam
gerçekleşti. 25 Ekim 1984 günü
Hıdır Aslan'ın infazından sonra
mahkemeler tarafından verilen
gerek siyasi gerek adli hiçbir
ölüm cezası uygulanmadı.
Avrupa'yla
ilişküergerilecek
tstanbul Haber Servisi - Türki-
ye'nin Avrupa Insan Haklan Mahke-
mesi'ndeki eski savunmam Prof. Dr.
Aslan Gündüz, Sakık kardeşlere ve-
rilen ölüm cezasmın kesinleşmesi du-
rumunda, davanm götürüleceği
AİHM, davayı sonuçlandırmadan ön-
ce infazın durdurubnasını isteyebile-
ceğıni belirtti. tstanbul Barosu Başka-
nı Yücei Sayman da Sakık kardeşle-
rin başvurması durumunda
AİHM'nin bu karar nedeniyle Turki-
ye'yi mahküm edebileceğıne dikkat
çekti. AİHM'nin DGM'Ieri, "Adii
yargûanmayıdüzenleyen" Avrupa 1 n-
san Haklan Sözleşmesi 'nin 6. madde-
sine aykın buldugunu anunsatan Prof.
Aslan Gündüz, karann kesinleşme-
sinden sonra davanm Avrupa boyu-
tuyla ilgili yaşanacak olası gelişmele-
ri şöyle deeerlendirdi:
-
AIHM kuv-
vetle muhtemd, DGMlerie BgiK eski
karannda ısrar edecek. Ancakbu kez
idam söz konusu oiduğundan davayı
sonuçlandırmayı beklemeden 'geçici
tedbır karan' ile infazın durdurulma-
sını isieyebilir. Bu durumda, bir yan-
da Türk hukuk sistemi içinde cezası
kesinleşmiş. veinfaz aşamasuıa gclmiş
bir karar varken diğer yanda Stras-
bourg'daki mahkemenin, bu karann
infa7imn durdunılnıasını isteyen ka-
ran olacak Neresinden baksaıuz Tür-
krye için güç bir sorun"
silahlı faaliyetleri için hazırlık yapan PKK'ye ka-
tıldı. 1982 yılında örgütsel faaliyet göstermeye baş-
ladı. Örgüte katılmasının ardından "ZekT kod adı-
nı aldı. tlk silahlı eylemıni kendi köyünden olan Ca-
ferSidarisimli kışiye karşı gerçekleştirdi. 1982 yı-
lının Haziran ayında Suriye'nin başkenti Şam'a
gitti ve burada Abdullah Öcalan'la görüserek Lüb-
nan'da bulunan Bekaa Vadisi'ne geçti. Mahsun
Korkmaz Akademisi'nde 4 ay boyunca asken ve
siyasi eğitim aldı. 1983 yılında Suriye'nin Derik ka-
sabası yakınlanndan Türkiye'ye 20 kişilik bir grup-
la giriş. yaptı. llk faaliyet gösterdiği alan Gabbar ve
Şırnak Bestler-Dereler bölgesi oldu. Birçok kez
Kuzey Irak'ta bulunan kamplarda askeri ve siyasi
eğitim almaya devam etti. 1986 yılında Şımak Gab-
bar Dagı'nda Mahsun Korkmaz'ın öldürüldügü
çatışma sırasında bir parmağını kaybetti ve örgüt
içinde "Parmaksız Zeki" adıyla anılmaya başlan-
dı. 1987 yıhnda Botan eyalet
komutanlığı yardımcılığma
yükseldi. 1989 yılında Amed
bölgesi olarak anılan Diyar-
bakır bölgesi komutanı oldu.
Zaman zaman Abdullah Öca-
lan'ın talimatıyla Şam'a çağ-
nldı ve burada örgüte özeleş-
tiri vermek durumunda kaldı.
1993 yıhnda 600-700 kişiye
ulaşan gruplara Diyarbakır.
Bingöl ve Tuncelı bölgelerin-
de komuta etti. En kanlı eyle-
mi 1993 yılında oldu. Bu ta-
rihte Bingöl/Elazığ karayolu
üzerinde silahlı 33 eri kurşu-
na dizdirerek öldürttü. 1993
yılmdan sonra 1994-96 tarih-
leri arasında Dersim (Tunce-
li) ve Serhat (Erzurum. Kars)
bölge komutanlıklan yaptı.
1997 yılında Öcalan'ın em-
riyle tutuklandı. Ardından
serbest bırakıldı ve Amanos
Dağlan'na 20 kişilik bir grup-
la gönderildi.
Amanos Dağlan'nı, böl-
genin koşullannın elverişsiz
olması nedeniyle terk etti.
Öcalan'ın kendisini bu böl-
geye öldürülmek üzere gön-
derdiğini açıkladı. Bunun
üzerine Şam'a çağnldı ve bu-
rada tutuklandı. 1.5 ay tutuk-
lu kaldıktan sonra Kuzey
Irak"ın Zap kampına götürül-
dü. 1998 yılı Mart ayında ör-
gütten kaçtı. IKDP'ye sığın-
dı. Kuzey Irak'ın Selhattin
kentinde Genelkurmay Baş-
kanlığı Özel Kuvvetler Ko-
mutanlığı ekipleri tarafindan
düzenlenen bir operasyonla
yakalanarak Türkiye'ye geti-
rildi. Yargılandığı' DGM'de
itirafçı olmak istediğini bil-
dirdi.
• a
BİRBAKIMA
SERVER TANİLLİ
Mustala Kemal
Samsun'a Çıkmıştır.
Önceki gün, Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkışt-
nın 80. yılıydı. Tarihin eskitemediği olaylar vardır; tap-
taze ve güncel, belleklerde asılı durur. Onlardan biri-
dir o! Cumhuriyetimizın tarihi söz konusu oldukta da,
cümlenin ilk harfi. Ya da romantik senfonilerde bütün
bir eseri haber veren ilk vurgular gibi...
Neleri hatrlatmıyor ki, 19 Mayıs 1919?
Uzgörünün bütünüyle uzağında girilmiş bir dünya
savaşındayenik düşmüş bir ımparatorluk; aslında bir
ateşkesin koşullannı çok aşan Mondros Mütarekesi;
işgale uğramış istanbul'da neredeyse tutsak bir sul-
tan ve onun gibi aciz ve ufuksuz bir hükümet Ne var-
sa Anadolu'dadır Mondros'tan hemen sonra Anado-
lu ve Trakya'da, işgallere karşı, yerel ama kendiliğin-
den örgütlenmeler ortaya çıkar. Onların tezleri çeşit-
li ve karmaşık bir nrtelik taşısa ve emperyalizm olgu-
sunu kavramamış da olsalar, başeğmeyi değil, diren-
meyı ve silahlı mücadeleyi öngörürter "ulusal" bir
anlayıştadııiar ve adı konmamış bir millet egemenli-
ğirte inanııiar.
Öte yanda, "kökten yeni, geçmişte hiçbir ilgisi kal-
mamış birkuşağa aıt olma" duygusu içindekı bir si-
vil-asker aydın zümrenin ön saflannda Mustafa Ke-
mal Paşa vardır. Paşa, bir aranıştan sonra varacağı
noktaya vanr: Önce verili koşullarda ne yapılabilece-
ğini dener, bunun çıkışsız olduğunu ve yerieşık meş-
ruluk yollannın tükendiğıni gördükten sonra da, "du-
vann öbûr tarafına geçme" karannı verir.
Ne vardır "duvann öbür faraf/"nda?
Şu üç şey: Tam bağımsızlık, ulusal bağımsızlık ve
ulusal demokratik egemenlik!
Her şey bu yolda yürür ve yürütülür.
Profesör Bülent Tanör'ün bıze olanca hünerle an-
lattığı bir "kurtuluş" ve "kumluş "un arkasından yeni
Türkiye doğar. Ne var ki, ıç içe geçmış iki süreçtir bun-
lar ve birbirini tamamlayan iki savaştır. Milli Mücade-
le böyledir de, cumhuriyet gül bahçeleri içinden ge-
çerek kurulmamıştır. Eğitim birliğinden alfabesine,
Medeni Yasası'ndan kadın haklanna değin, bütün
cumhuriyet devrimleri, yurtsever, demokrat, ama ça-
ğına ve geleceğe inandığı için gözüpek bir iradenin
öne düşmesiyle gerçekleşmiştir.
O çetin yürüyüşün başlangıç tarihi ise 19 Mayıs
1919'dur.
•
Tarihsel bir gerçektir: TBMM, Ulusal Kurtuluş Sa-
vaşı'nı demgkrasiyle yönetmiş, bunalımı demokrasiy-
leaşmıştır. Öyledirde, niçin Ikınci Dünya Savaşı'ndan
sonra girdiğimiz demokrasi uygulaması, bu gelene-
ğin tersine bir mecraya sürüklenmiştir? Niçin o bü-
yük yürüyüş sürdürülemedı de, halkın bılincini saptı-
ran karanlık güçlere de meydanlar açıldı? Niçin, de-
mokrasınin onsuz olamayacağı "akılcı ve laik" süreç
baltalandı?
Daha bir iki hafta önce, Merve Hanım kızımızın
"Ben sıyaseti cihat alanı olarak seçtim" diyen sözle-
ri gazetelere geçtı ve Islama Fazilet Partisi de, de-
mokrasi adına onun türbanını savunuyordu; sonuna
kadar da, bu gericilik simgesinin arkasında olacaktır.
Islamcı hareket, cumhuriyet devrimlerinin daha baş-
tan beri karşısında olmuştur; demokrasi, onun için en
başta cumhuriyet yıkıcılığıdır. Ve başka partilerden de
kendısine her zaman bağlaşıklar bulmuştur ve dahe?
da bulacaktır.
Bir "ödün" edebiyatıdır gidiyor.
Hayır efendim, Cumhuriyet'in temel değerleri söz
konusu oldukta ödün olmaz!
Demokrasi de, halka yanlış ışmarlar verip onu sah-
te simgelerin arkasına takma, düpedüz vicdanı ile
oynama oyunu degildir. Bu yapılmaktadır Türkiye'de.
O yüzden de, rejim gibi demokrasiyi de yeniden ya-
pdandırmak ve böylesı sahtekârlıklann önüne bir "teh-
like" işareti dikmek görevimizdir.
Öyle olduğu ıçindir ki, halka, asıl sorunlannı önüne
koyacak, çözümü yolunda onerilerde bulunacak bir
parti olarak, CHP'nin yeniden ayaklan üzerinde doğ-
rulmasını canü gönülden istiyoruz. Çünkü o, Milli Mü-
cadele'nin bir ürünüdür; cumhuriyet ve demokrasi
mücadelesınde bir yeri vardır, misyon yüklenmiştir.
Bütün bu soylu geleneğı unuttuğu ve misyonuna
ters düştüğü için bugün bu haldedir. Yanlışlarda ve o
yanlışlan yapmış olanlarda ısrar ederek bir yere varı-
lamaz. Yeni bir yönlenışı ve yapılanışı sağlamak ama-
cıyla, kapılar, bütün aydınlara açılmalıdır. Tarihi unut-
muş görünenlere ilk hatırlatmamız da, şu olacaktır:
Mustafa Kemal Samsun'a çıkmıştır, uyanın!
Ocalan davası
Müdahü ve sanık avukatlan
Haber Merkezi - İmralı Adası'ndaki davaya 7 müdahil
avukatı sürekli olarak. 5 avukat da dönüşümlü olarak ka-
tılırken sanık Öcalan'ı 12 avukat savunacak.
Davaya hangi avukatlann katılacağını gösteren listenin
dün DGM girişine asılmasına sanık avukatlan tepki gös-
terdi. Sanık avukatlan, DGM Bassavcılığı'nın listeyi as-
makla kendilerini hedef gösterdiğıni ileri sürerek bu ko-
nuda gereklı girişimde bulunacaklannı söylediler.
Duruşmaya müdahil av ukat olarak Cahh Torun, Şo'ket
Can Ozbay, Zeki Hacıibrahimoflu. Necdet Küçüktaşkı-
ner, Mükremin Tûrkmen, Mehdi Kesldn ve Cengiz Erko-
yuncu sürekli olarak katılacak. Mahkeme, 5 müdahil avu-
katı her duruşma günü için diğer farklı isimlerden belir-
ledi. Sanık avukatlan da Ercan Kanar, Hasip Kaplan, Ir-
fan Dündar. M. Fehim Güneş. Mükrime Tepe, Aysel fuğ-
luk, Dogan Erbaş. Niyazi Bulgan. Mahmut Şakar, Hatice
Korkut ve Kemal Bilgiç ile Ender Büyükçulha olarak be-
lirlendi. Öte yandan Öcalan'ın 110 sayfalık savunmasını
hazırladığı. el yazısıyla yazdığı savunmayı avukatlanna
verdiği açıklandı.
NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar(aturk.neL
Gazete yazıışlerinın verdiği bir görev-
le 6 yıl önce Ocalan ve Burkay'la gö-
rüşmeleryaptığımda "terörist" sayılaca-
ğımı doğrusu düşünmemiştim. Benım
gibi mahkeme ve hapishane deneyimı
yüksek bir gazetecinin bunu düşünme-
mesini garip bulabilirsiniz. Gerçekten de
düşünmedim. Ömeğin yazdığım yazılar
nedeniyle yargılanıp mahkûm edilsem,
Türkiye gibi "düşünce özüriüsü" ülkeler-
de bunu normal karşılayabilirdim. Hiç
ummadığım bir yerden, yaptığım söyle-
şıden ceza aldım.
Üstelik bunu Devlet Güvenlik Mahke-
mesi'nin yargıçlarına da 6 yıl boyunca ne
yazık ki anlatamadım. Savunmam sıra-
sında, kanunlan yalnızca Meclis'in yap-
madıgını, yargı kurumlarının da kanun-
ların yaşama geçmesinde katkıları ol-
ması gerektiğini belirttim. Yargıçlardan,
yasalan demokrasinin önünü açacak,
Gazetecilere Sitem
özgüriükleri geliştirecek şekilde yorum-
lamalannı istedim. Anayasa Mahkeme-
si Başkanı Necdet Sezer'in, en yüksek
yargı kurumunun başı olafak böyle bir
mesaj verdiğine dikkat çektim.
Bu ülkedeki demokrasi ayıbının tek
sorumlusu acaba TBMM mi? Yargıçla-
rın, savcılann bu ayıpta bir katkılan yok
mu? Bu ülkenin demokrasi ve özgürlük-
lere ulaşması yalnızca Meclis'ten çıkan-
lacak kanunlara mı bağlı? Benim inan-
cım o ki, Türkiye'nın hukuk devleti olma-
sının ilk şartlanndan biri, hukuk devleti-
nı savunan yargıçlara, savcılara ve avu-
katlara sahip olması.
Bir gazeteciyi sırf görevini yaptığı için
mahkûm eden hâkimler, hukuk devieti-
nin oluşmasına katkıda mı bulunmuş
oluyorlar? Yoksa kanunlan, özgürlükle-
rin önünü kapatan bir silah olarak mı kul-
lanıyoriar? Ömeğin benimle ilgili mahke-
me kararında, "lleride sanığın suç işle-
meme konusunda bir kanaat oluşmadı-
ğından" gerekçesi öne sürülerek ceza
ertelenmedi.
Aslında Terörle Mücadele Yasası'nın
8. maddesinin 1. fıkrasında, 1995 yılın-
da Meclis'te değişiklik yapılırken bu
maddeye cezayı erteleme fıkrası da ek-
lenmişti. Kanun koyucu, bu yasanın ya-
zar, çizer ve gazetecilerin tutuklanması-
na, mahkûm olmasına yol açtığını ve bu-
nun da Türkiye'yi özürlü bir hale getirdi-
ğini gördüğü için mahkemelere "lleride
suç işleme olanağı bulunmayan sanık-
ları içeriye atma" demek istemişti.
Her ne hikmetse mahkemeler bunu
tersinden anlamış gibi hareket ediyorlar.
Benimle ilgili lleride suç işleyebilir" hük-
müne heyet acaba nereden varmıştı? Is-
tanbul Barosu Başkanı Yücel Say-
man'a bunun nedenini sordum, gülerek
cevap verdi: "OraVcığım, sengazeteci-
sin ve yeniden gidip bir suçluyla veya
zanlıyla söyleşi yapabilirsin; mahkeme
de sanınm bunu düşünerek senin suç
işleme alışkanlığın olduğuna karar ver-
"
Ulkemizi ikinci lige mahkûm eden uy-
gulamalardan basının, daha geniş ifa-
desiyle medyanın bir sorumluluğu yok
mu? Akşam, benimle ilgili mahkeme ka-
rarının verildiği TV kanallarını izledim.
Sağ olsunlar, çoğu benim haberimi ver-
di. BirçoğuyakınarkadaşımolanTVyö-
neticilerinden bu haberi daha önemli
vermelerini beklerdim. Çünkü bu karar,
artık düşünceyi hedef almanın da çok
ötesine, direkt hepimizin mesleki faaliye-
tine yöneliyor. Bu yönüyle de herkesi
tehdit ediyor. Mesleğimize yönelik çok
cıddi bir tehdit içeriyor.
Ben isterdim ki TV yöneticisi arkadaş-
lanm, bu habere Sibel Can'ın mahke-
meye çıkma haberinin onda biri kadar
önem versinler. Çoğunun bu karara çok
üzüldüğünü biliyorum. Ancak kuru kuru-
ya üzülmek bir anlam ifade etmiyor. Bu
karann önemini vurgulayan bir haberci-
lik de yapılmalıydı. Bu ülkede özgüriük-
leri nasıl koruyup geliştireceğiz. Kendi
özgürlüğüne sahip çıkamayan gazeteci-
ler, başkasının özgüriüklerini nasıl savu-
nacaklar?
Birçok meslektaşımın, farklı görüşler-
den de olsa, karara ciddi tepki göster-
diklerini biliyorum, görüyorum, okuyo-
rum. Ancak, gönül daha fazlasını istiyor.
Çünkü, sırf mesleğimi yaptığım için be-
nim hapse atılmam, aslında tüm gaze-
teci arkadaşlarımı hedef alan ağır bir
yaptınm. Buna bizim bir cevabımız ol-
malı. Karar akşamı, TV ka^allannın kar-
şısına oturduğumda bazı kanallann -ki
birçoğunun bu konudaki tepkilerini de
biliyorum- küçücük haberlerle karan
yansrtmasını üzülerek, sitem ederek iz-
ledim.
Sonra da kendi kendime söylendim:
Bir halk neye layıksa öyle yönetilir. Basın,
ancak kendi özgürlüğüne sahip çıkarsa
özgür olabilir.
Başka nediyeyim...