23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18MAYIS1999SALI 14 KULTUR SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL Terhad fle Şiriırİ yeniden okunıakNâzun Hikmet'in 1948 yılmda Bursa Hapisha- nesi'ndeyken, zorlu bir yaratma süreci içinde kıv- ranarak tamamladığı "Ferhad Ue Şirin" oyununa verdığı önem, 022nın Pîraye Hanım'a ve Kernal Ta- hir'e yazdığı mektuplarda bütün açıklığıyla orta- yaçıkar. Nâzım, "djşaksiyon" ıle "iç aksiyon"un eşıt düzeyde belirleyıci olduğu bır sahne metnı oluşturma çabası ıçındedır. Ünlü Ferhad ıle Şirin öyküsünün "masalsı" ortamından yola çıkarak, dünyaya. ınsanlara. toplumlara. özveriye, zulme, özleme, yeryûzündeki her çeşit sevdaya dairbiroyun yazmıştır. Tüm oyunlannda oiduğu gibi, sarsılmaz Marksçı dünya görüşüyle... Nâzım, oyununu Türkiye'de izleyememiştir. îlk yapım, oyunun yazılışından on sekiz yıl sonra Gül- ıizSururi-EnginCezzarTiyaîrosutarafindan 1966'da gerçekleştirilmişti. Bu çalışmayı 80'li ve 9O'lı yıl- larda başka yapımlar izledi. Yücel Erten'e Afife En Basanlı Yönetmen Ödülü'nü kazandıran ve önümüzdeki günlerde Uiuslararası Istanbul Tiyat- ro Festivali'nde de \er alacak olan Istanbul De\- let Tiyatrosu yapımı "Ferhad Oe Şirin"e gelinene kadar, oyunun "masal" dokusunun belirledıği şi- irsel söyleme yatkın bir tasanm ve oyunculuk dü- zenini ön düzeye çıkaran çeşitli yorumlar sunul- du. Yücel Erten'in ise daha önceki yapımlardan "farklı" bir "yeniden okuma" uğraşına gırdiğı gö- rülüyor. Erten, oyunu bır yandan Nâzım'ın yaşa- mıyla bütünleştirirken, bır yandan da öyküyü ya- kın tanhimız içinde yaşanan toplumsal serüvenle buluşturuyor. Bu serüven içinde, heraşamada "tör- piüenmeyeçakşılaıı" sol eylemin sürdüğünü, kent- İerinin çeşmelerinden "irin akan" ülkeler var ol- duğu sürece süreceğini (hem de Nâzım'ın oyunu- na "söz" dûzeyinde herhangı bır ekleme vapılma- dan) dile getıren bir "yenkien okuma" gerçekleş- tiriyor. "Sol"un toparlanması gerektiği tartışmala- nnın Türkiye'nin gündeminde olduğu bir aşama- da, önemli ve gerekli bir çıkış noktası... M«tin Deniz'ın sahne ve kostüm tasanmlanyla desteklenen bu "yeni okuma"da Nâzım'ın kendi- si de sahnede yer alıyor. Ferhad'ın "nakkaş" kim- liğiyle buluşan Nâzım'ın nakışının (şiirinin) gizi "DasCapıtaTle açıklanırken ve Nâzım'ın Demir- dağ'ı delme uğruna harcanacak çabanın her şeye bedel olduğu inancı vurgulanırken. aynı zamanda da ozanın hapısliğı süresince bireysel düzeyde ya- şamış olduğu sevda ve hasret, Ferhad ile Şirin'ın öyküsüne işleniyor. Böylece, oyunla yazan ara- sındaki vazgeçilmez ilişki, sahnede ön düzeye çı- kartılmış oluyor. Bu tür bır "yeniden okuma"nın sahnedeki yo- ruma en büyük yaran, Nâzım'ın "dış aksfymTu güç- lü kılma adına harcadığı tüm çabaya karşın, "söz" ağırhklı bir dolu sahnede durallık yaratan sahne ola- yının görsel-işitsel çeşitlilik kazanması. "Söz"ün bir bölümü böylece karakterlerden alınıp, oyuna "Gelen", "Ustabaşı" ve hapiste oyununu yazan "ozan" kimliğiyle katılan Nâzım'ın agzına veril- miş- ve.dı$ aksıyon ile iç aksıyon dengelenmış. Ancak. hapislik koşullanndaki Nâzım'ın tiyat- romuzun son otuz yılı içinde onlarca kez sahneye çıkanlmış olması nedeniyle, hapishane sahnelerin- de yansıyan görsel-işitsel öğeler, daha önceki Nâ- zım'lı yapımlann biryinelemesi olmaktan öteye gi- demiyor. Bir başka deyişle, Nâzım'ı hapiste can- landırma yolunda kullanılagelmiş, kahplaşmış ör- geler, şaşırtıcı ve yenilikçi olamadan sahne olayı- na damgasını vuruyor. Bu bölümlerin en başanlı öğesi Nâzım'ı büyük bir sıcaklıkla canlandıran Mümtaz Sevinç'in rahat, dengeli, sahne olayma keyif katan oyunculuğu. Masaldan gerçekliğe». Oyunun "yeniden okunduğu" dığer sahneler ile Nâzım'ın yazdığı metın arasında kurulan ılişkiler ise çoğunlukla, Erten'in oyunu "masal" ortamın- dan "gerçeklik" ortamına taşıma çabasının ûrünü. Oyunu "yenidenokuyan" Erten'in sahne olayı- na görsel-işitsel düzeyde en vurucu katkısı Meh- mene Banu'nun, kardeşı Şirin'e olan sevgisinı ka- nıtladıgı "masalsT sahnede gerçekleşiyor. Arzen'de "erk"i simgeleyenlenn tümünün yer aldığı bu sah- nede kışiler birer dev kuklaya dönüştürülmüştür. II.RBSUUtl İSTANBUl TİVATRD FESTİVALİ • Yücel Erten, kendisine Afıfe En Başanlı Yönetmen Ödülü'nü kazandıran "Ferhad ile Şirin"de oyunu bir yandan Nâzım'ın yaşamıyla bütünleştirirken bir yandan da öyküyü yakın tarihimizin içinde yaşanan toplumsal serüvenle buluşturuyor. Istanbul Devlet Tiyatrosu yapımı, Nâzun Hikmet'in 'Ferhad ile Şirin'i 29-30 Mayıs'ta festivalde. Söyleşim düzeni grotesk bir düzlemde yer almak- ta, karakterleri canlandıran oyuncular ise "iç ses- ler"in gündeme geldiği anlarda, dev kuklalann cüppelerinin altından fırlayan birer cin görüntüsü içinde gerçek duygulannı dile getirmektedirler. Bu başanlı sahneleme buluşu, ilgı çekıci bir gör- sel-işitsel etki yaratmakla birlikte, "masarı alabil- diğine "yabana" kılması yanında. Mehmene Ba- nu'nun kardeşı Şirin'in yaşaması ugruna bulundu- ğu özveriyi de sıradanlaştırmakta, böylece birey- sel sevgi adına ortaya konan eylemin önemini in- dirgemekte. Bu özveri Erten'in yorumunda görsel bir deği- şiklığe de neden olmuyor. Mehmene oyunu eski yü- züyle sürdürüyor. Acaba Yücel Erten, ruh güzel- liğinin yıtirilmesini mi ön düzeye çıkarmaktadır? (Hoş, Mehmene'nin oyunun başında da "asanm keserim" söylemine bağımlı olduğunu Nâzım za- ten belirlemiştir.) Yine de öyle olsa gerek. çünkü Mehmene, Erten'in yorumunda "olumsuz" bir ka- rakter olarak çizilmektedir. . , Oysa bu oyun -Nâzım'ın kullandığı özgün baş- lık da düşünülürse- Ferhad ve Şinn üstüne olduğu denli Mehmene Banu üstünedir de. Mehmene Ba- nu'nun bile isteye kendini yoksun kıldığı "erişil- mez güzeUiği n nin yalnızca bir "masal" öğesı ola- rak sınırlandınlmasıyla genye yalnızca bedensel tutkularla kıvranan zalim bir kralıçe kalmıştır Erten'in istedığı de budur Çünkü oyunun gen kalan bölümlerinde Mehmene Banu'yu, bulundu- ğu özveriden pişman olmuşçasına hırçın, yaşadı- ğı doyurulmaz bedensel tutku nedeniyle, ugruna geri gelmez güzellığınden vazgeçtiği kız kardeşı- ni, müthiş bir tutkuyla bağlandığı Ferhad'1, nere- deyse tüm Arzen halkını işkence kıskacmda kıv- randıran, kaprisli, şımank bir sosyete kadınına dö- nüştürerek, yakın tarihimizdeki baskıcı dönemle- re, bireysel tutkulannı ön düzeye geçirmiş erk sa- hiplerine gönderme yapmaktadır. Sermin Hünneriç, güzelliğının Mehmene Ba- nu'yu canlandırmaya yeterli olduğunu düşünen her kadın oyuncunun düşlerini süslediğini düşün- düğüm "karakter"i, Erten'in yakıştırdığı kımlik içinde yetkinlıkle canlandınrken neler duydu bı- lemiyorum. Bildiğim, 1980'lerdeki AST yapımın- da Mehmene Banu'yu oynayan Meral Taygun'un, rolün iç çatışmalaria ve çelişkilerle oluşmuş tüm boyutlannın tadını, unutulmaz bır yorum sunarak çıkartabılmiş olduğu Şirin'in. "Şamdan" ya da benzeri dergilerden fır- lamışçasına Ferhad'm kucağına çıkıveren, bir sos- yetik aşk yolcusu tavırlan içinde yorumlanışı ise Erten'in "konsepfinin bir başka boyutunu oluş- tunıyor. Şirin de, Mehmene gibı bilinçsizce tanı- yor "sevgTyi... Bu uğurda işkencelere de katlanı- yor. Sevginin gereğini yerine getirmeyi ise ancak son sahnede anhyor. Ancak, iki sosyete güzelinin oyun boyunca sergilediği grotesk (sosyete kadını- nın kofluğunu, duyarsızlığını ve yüzeyselliğini di- le getirme yolunda sahnede yûzlerce kez yinele- nerek klişeleşmiş giysi ve tavırlarla bezeli) yorum sonucunda, Şirin'in nasıl böyle bir bılinçlenmeye ulaştığını anlamak zor. Mehmene'ıün Ferhad'ı, ar- tık Demirdağ'dan su getirmeye sevdalandığını fark ederek yeni bir işkenceyle smaması anlaşılabilir de, Erten'in yorumu doğrultusunda, Şirin'in onca yıl boyunca Ferhad'dan umut kesip bir başka hızlı de- lıkanlıya gönül kaptırmamış olması ancak şaşırta- bilir ınsanı. Bengisu Karahan, Erten'in yorumu uyannca baştan sona göstermeci biçemde sunuyor Şirin'i. Ferhad ise Hakan Vanh tarafından gülmece do- kusuna yaklaşan bir oyunculukla yorumlanıyor. Desen işlediği çatıda uyuyakahp, tangır tungur aşağıya indiriliyor. (Sahnede nakışlann yerine, si- yah fonda Nâzım'ın "duvar yazısı'' görünümü ve- ren dizelen yer alıyor. Buluş ıyi, görüntü, "nak- kaş" sözünün imlediğı incelikle örtüşmeyecek dü- zeyde sıradan.) Ferhad, kendisine bır bakışta sev- dalanan kraliçeden -herhangi bir "kul" gıbı- kor- kuyor. Sonra, tıpkı Yeşilçam filmlerinde olduğu gi- bi Şirin'e âşık oluvenyor. Al takke ver külah der- ken, işkence sahnesıne geçilıyor ve aşama aşama daha ciddi bir kımliğe büründürülüyor Ferhad. Sankı bilınçsiz bir âşıktan, Demirdağ'dan su getir- me bağlamında bilinçli bir sevdalıya dönüşürken gerçek kımlığıne kavuşuyor. Oysa "Das CapitaTi bilgıç bir tavırla şak diye sahnenın ortasına koy- duğunda, daha oyunun ilk yansındayız. (Demek ki zaten bılınçliymiş...) Nâzım metnine Brechtçe yaklaşmak Özetlemek gerekırse, Yücel Erten "romantik masal^ın gerisindeki gerçeği yakalama adına, ka- rakterlenn boyutlanndan kısıtlama yapma pahası- na, ön düzlemdeki olgulan geri düzleme atıp geri düzlemde imlenen anlamlan ön düzeye çıkarmış. Kısacası, moda deyimle, Nâzım'ı "tersten oku- muş". Buna bır diyeceğimiz yok, çünkü Erten'in sahneye taşıdığı ve ön düzeye çıkardığı anlamlar- dan çogunu metin zaten içeriyor. Diyeceğimiz, Nâzım'ın düş gücü ürünu kışıle- nnı tüm insan boyutlanyla örerek "masal" atmos- fennın büyüsü içinde "tutarh" kıJdi|ı. çelişkfter- le bezeli bır gerçeklığin dramatik etkisinin ters- yüz edilmesiyle, özgün metinde "yanılsama" yo- luyla ulaşılan tutarhlığın ve inandmcılığın dışına çıkılmış olduğu. Dahası, metnin "masalsı" doku- su içinde oluşan sahne büyüsünün, "yeniden oku- ma" doğrultusunda, bir başka sahne "büyü"sü oluşturma yolunda "dönüştürülmemiş" olması. Yücel Erten'in ve oyuna katkısı olan Istanbul Dev- let Tiyatrosu ekıbinin özenlı ürününü önemseye- rek, yapımı düzeyli kılan masa başı ve sahne ça- lışmasının yoğunluğunu oyunun her aşamasında du- yarak izledim. Ancak. Cmasal" sahnesındeki ve kışilerin "iç ses"lerinin cam bölmeler içinde sunul- duğu bölümdekı) kimı ilginç sahne buluşlan dışın- da, oyunun bütününden tiyatro keyfi aJamadım. Bu- nun nedeni, sanınm. Erten'in "masal"ın "bfitün- leyici giz"ini, "bilinen gerçek"i "gösterme" adına, "parçalanmış ve grotesk" bır yaklaşım içinde çöz- me eylemının (Nâzım metnine Brechtçe yaklaşma- nın), 1970'lerden bu yana sahnelerimızde sık sık yer alan klişeleşmiş göstergelere dayandırmayı nedense seçmiş olması. "Ferhad Ue Şirin" yapımının ızlenmeye ve tar- tışılmaya değer olduğunu düşünüyorum. 11. Uiuslararası Istanbul Tiyatro Festrvali bu akşam açıuş töreniyle başuyor. Robert Wilson'a ödülKültür Servisi - Istanbul Kültür ve Sanat Vakfi tarafindan düzenlenen 11. Uiuslarara- sı tstanbul Tiyatro Festivali bu gece Atatürk Kültür Merkezi Büyük Salon'da yapılacak açılış törenınden sonra, dünyaca ünlü Kata- lan tiyatro topluluğu La Fura dels Baus'un 'F(g ust Sûrûm 3.0' adlı oyunuyla açılıyor. Festivalin açıhşında Tiyatro Onur Ödül- leri de sahiplerini bulacak. Bu yıl 11. Uius- lararası Istanbul Tiyatro Festivali'nin Onur Ödülleri, oyuncu olarak Türk Tiyatrosu'na verdiği hizmetlerden ötürü tıyatromuzun unutulmaz oyuncusu Necdet Mahfi AjTal'a ve dünya tiyatro sanatına öncü çalışmalany- la yaptığı katkılar nedeniyle Robert \Vil- son'a venliyor. Bugüne kadar sokaklarda, hangarlarda yaptıklan çarpıcı gösterilerle adlannı dünyaya duyuran La Fura deb Ba- us, bu oyunla tiyatro salonlanna ilk kez adım atıyor. Oyun 90 dakıka süren perdeden olu- şuyor. 'F(« ust Sürüm 3.0' 19 ve 20 Mayıs günleri saat 21.00'de Atatürk Kültür Merke- zi'nde sahnelenecek. 11. Uiuslararası Tiyatro Festivali'nin açı- lış töreninde, katlalanndan dolayı T.C. Kül- tür Bakanlığı Devlet Tiyatrolan ile Istanbul BüyükşehirTiyatrolan'na birer plaketveri- lecek. Törende aynca. İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın düzenlediği tüm festivalle- rin tanıtım kampanyalanna destek veren Bek Tasanm ve Danışmanlık Ltd., Birlik Med- ya, Fıda Film, Füji Film. Imaj TV, RPM/Ra- dar CDP Europe. sinefekt, Wall Şehir Dizay- nı'na plaketleri sunulacak. Törende, son üç yıldır Uiuslararası Istan- bul Tiyatro Festivali'nin festival sponsorlu- ğunu üstlenen Henkel AŞ'nin yanı sıra gös- teri sponsorlan Efe Dış Ticaret A.Ş., Istan- bul Menkul Kıymetler Borsası, Kuru Kah- veci Mehmet Efendi Mahdumlan, Volks- wagen ve Westdeutsche Landesbank'a da birer plaket verilecek. Lezbiyen aday, Tony Blair'ı tedirgin ediyorKültür Servisi - Igiltere'de önü- müzdeki günlerde belirlenmesi bek- lenen saray şairinin (Poet Laurette) seçim telaşı yaşanıyor bugünlerde. Başbakanlık konutu ve saray, unva- nın son sahibi Ted Hughes'ın geçen ekim ayında vefat etmesinin ardın- dan çağdaş Ingiliz şairleri arasında bir seçim yapma sürecine girmişti. Ödülün en güçlü adayı Carol Ann Duffy olarak görülüyor, ancak Baş- bakan Tony Blair'in, 43 yaştndaki şa- irin lezbiyen olması nedeniyle çekim- ser davrandığı söyleniyor. Iskoç asıl- lı şairin edebiyat uzmanlan tarafin- dan desteklenmesine karşın başba- kanlık yetkilileri, Blair'in orta sını- fın tepİcilerinden çekindiği için bü- yük olasılıkla bu yönde bir karan desteklemeyeceğini açıklıyorlar. Kül- tür Bakanı Chris Smith ise kendisi de eşcinsel olduğu için cinsel ter- cihlerin tartışma konusu yapılma- masına büyük bir özen gösteriyor. Tutucu kesimlerin tepkilerinden çekinen yetkililer, daha güvenli se- çim olan AdrewMotion'ın saray şa- iri olmasıru yeğliyorlar. Yazarlar, şa- irler ve sanatçılar, Blair'in tutucu yaklaşımının kendilerini düş kırık- lığına uğrattığını açıklarken başba- kanla yaptığı görüşmenin ardından son karan açıklayacak olan krali- çenin yaklaşımının ne olduğu bilin- miyor. Bir çocuğu olmasına karşın lezbi- yenliğini hiçbir şekilde gizleme ge- • Ingiltere'deki saray şairi seçimlerinde, en güçlü aday Carol Ann Duffy olarak görülüyor. Ancak şairin lezbiyen olması başbakan Tony Blair'ın çekimser davranmasına neden oluyor. Tepkilerden çekinen yetkililer, daha güvenli seçim olan Motion'ın seçilmesini yeğliyor. reği duymayan Duffy, sendika yöne- ticısi, işçi sınıfi temsilcisi Iskoçyalı bir baba ile Irlandalı bir annenin kı- zı. Motion ise Sanat Konseyi üyesi, East Anglia Ünı\ ersitesi'nde profe- sörlük yapmanın ve Blair ile aynı dönemde Oxford'dan mezun olma- nm avantajlanna sahip. Sonuç ola- rak hükümet ve saray için elbette daha 'seçkin' bır aday Motion. Ede- biyat alanında ise şiirleriyle ödüller kazanmış olmasının yanı sıra Philip Larkın ve John Keats biyografıleriy- le tanınıyor Motion. Saray şairi adaylan arasında Si- mon Armhage'in ismi de geçiyor. Da- ha önce şartlı tahliye görevlisi olan Armitage, bu aralar Greenvvich Ti- yatrosu'nda sahnelenecek 1000 di- zelik bir binyıl şiiri yazıyor Armi- tage" ın aday gösterilmesinin nede- ni televizyon, radyo, tiyatro gibı fark- lı ortamlar için de şiir yazıyor ol- ması. Nobel ödüllü Irlandalı şair Seamus Heaney'in kraliçenin şiirdamşman- lığını yapmasına karşın saray şairi adaylan arasında yer almayı reddet- mesi yeni saray şairinin seçimini güçleştiriyor. Heaney yetkin bir şair olmasının yanı sıra dünya çapındaki ünü ile de Ted Hughes'ın ardmdan saray şairi olacak en önemli kişi olarak görü- lüyordu. Saray şairleri bugüne dek yılda 97 sterlin gelir elde ediyorlardı. Yeni saray şainnin seçilmesinin ardmdan bu unvanın on yıllık bir süre ile sı- nırlandınlması ve gelirlerinin yılda on bın sterline kadar yükseltilmesi planlanıyor. YAZI ODASI SELİM İLERİ f Şu An Mutfaktayım' Tekkişilikoyun... Tek kişilik güldürü... Tekkişilikağlatı... Hep 'tek' kışılik, bana hep büyüleyici gelir. Tek kışılik olmamakia birlikte, tekil oynanan bir oyun- du Jean Cocteau'nunki. Jean Cocteau'nun, bızde, belli bir okur katında tanındığı dönemdi. Tıyatroda ne kadar atakedimleregirişilebiliyormuşki.Dormen Tiyatrosu'nda oynandı bu oyun. Türk tiyatrosunun en güzel kadınlanndan biri olan Ayfer Feray, bir kaza sonucu, film setinde yanmış, Londra'da aylarca tedavi görmüş, şimdi bu oyunla sahneye dönüyor. Acaba kaç yıl geçti? Bir kadının... bir insanın yalnızlığını söyleyen oyun boğazımda düğümlenip kalmıştır. Sonra Bir Delinin Hatıra Defteri. Yeniyetmelikten hemen sıynldığımız dönemlerin bir şiiri, oyun ve Genco Erkal'ın oyunculuğu. Tek kişilik oyunu alıp götürmek, başından sonu- na performansı korumak, oyuncu için hiç de kolay olmasa gerek. Tek kişilik bir oyunun yönetmeniydim. Yıllann gül- dürücüsü Tuncay Özinel bir oyun yazmış, adı M- ce Yıllara; yaşlanmış, ününü yitirmiş, işsiz ve arka- daşsız kalmış bir aktörün doğumgünü. Hiçbir çağ- nlı gelmiyor. Alkole sığınan aktör, eski arkadaşlan- nın gekjiklerini sanıyor Bulanık anılar arasında ödeş- me. Tuncay, oyununu canlandıramayacağını düşünü- yordu. Nice Yıllara'yı gerçekten beğenmiştim. Hu- zuriu bir çalışma oldu. Tuncay özinel'in oyunculu- ğunda bence dönüm noktasıydı. Yazık ki, hak etti- ğimiz ilgiyi görmedik. Tek kişilik bir oyun yazmak istiyorum, ille istiyo- rum. Ferhan Şensoy'un yazdığı (ve yönettiği) Şu An Mutfaktayım'1 kıskandım. Ferhan su gibi akıtmış oyunu. Geçen hafta izledim. Ferhan Şensoy'un bütünüy- le kendine özgü bır tiyatro anlayışı vardır. Tiyatro- nun resmiyetinı handiyse hınzırca kıran bir anlayış. Içten, sıcak, çocuksu müsamere havası. Ya da, sirk gösterisinin alabildiğine renkli ortamı. Tek kişilik oyunda böylesi bir anlayışı tutturmak hayli zorken, yazar-yönetmen ve oyuncu tutturabil- mişler. Perde açıldığında, salondan sahneye giren oyun- cu, şarkılı önoyun sırasında ışıkçıyla bir türiü anla- şamıyor. Daha ilk andan başlayarak, tiyatronun dar çemberi kınlıyor ve biz izleyiciler, 'tiyatro' izlediği- mizin bilincine vanyoruz, hem de, dediğim gibi, hın- zırca yöntemle. Sonra 'günce/ln sağladığı olanaklarla, Şu An Mut- faktayım'a ısınıyoruz. Güncel dediğim, ceptelefon- lan. Sahnede bir aktris var, sahnede bir mutfak; akt- ris, canlandtracağırolüezberlemeye çalışıyor, bir yan- dan da yemek yapacak. belki de yalnız bize özgü koşullar; cep telefonunun biri çalıyor, öteki çalıyor, bildiğimiz eski yöntem telefon çalıyor ve birtelefon curcunasıdır başlıyor. Günümüzün uçan izleyicisini avcunun içine alan Ferhan Şensoy, artık 'eleştirel söylem 'ini geliştire- cektır. Hayatımızın karabasanı 'fe/ewzyon'dantutun da; öniversıte öğrencısınin 'bıçak' taşrrhasma kadar, hayli genış yelpazede, yaşadığım bugun, yaşadığı- mız an. Şu An Mutfaktayım adı, 'şu an yaşadığım ortamdayım'a usul usul dönüşüyor. Tiyatro tabu değildir. Şu An Mutfaktayım, hemen herşeyini, salondaki izleyiciyle paylaşarak, izleyici- yi neredeyse zorta oyuna ortak ederek kimi tiyatro tabulannı yıkıyor. Derya Baykal'a gelince, hem kendisi olduğu, hem de soyutlanmış bir sanat kişisini canlandırdığı bu oyunda, o ikili dengeyi, belkı de üçlü, dörtlü, ki- şiden kişilere sıçramalarla sürüp giden dengeyi dört dörtluk sağlıyor. Duyartı, şakacı, insanca... Şu An Mutfaktayım da öyle. Ve düşundürücü... Takvimde tz Bırakan: "O saatlerde sadece mekânsızlar, berduşlar, sı- zıp kalmışlar tutmuştursokağı. Birkaç geçkin oros- pu geçer. Rum dilberi pencerelerin kanatlan açılır sonra, delikanlı boşluğa fııiatılır işe yaramaz bir pa- çavra misali." Jale Sancak, Hayatın Bu Yakası (öy- küler), Sel Yayıncılık, 1999. İTÜ Tıyatra Topluluğu en iyileri seçti • Kültür Servisi - îstanbul Teknik Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü (ITÜ GSB) Tiyatro Topluluğu, 3-7 Mayıs günleri arasında gercekleştirdiği 'En lyiler '99' Şenliği ile 98-99 döneminde yapılan çalışmalan sergiledi. Başkanlığmı S.Bora Seçkin'ın yaptığı jüri, şenlikte sergilenen oyunlar arasında en iyileri seçerek sekiz dalda ödül verdi. 'Hastalık Hastasf adlı oyundaki Argan yorumuyla Özay Topaler en ıyi erkek oyuncu ödülünü alırken, aynı oyundaki Tuanet yorumuyla Yasemin Keskin en iyi yardımcı kadın oyuncu seçildi. 'Başkasının Kellesi' oyunundaki Juliette yorumuyla Gülhan Kadim en iyi kadın oyuncu ödülünü alırken Seyfı Erol aynı oyundaki Savcı Maiard rolüyle en iyi yardımcı erİcek oyuncu ödülüne değer bulundu. En iyi işitsel ve en iyi görsel tasanm ödüllerini ise Gılgamış adlı oyun kazandı. Oyunun yönetmeni Berk Ataman ise en iyi yönetmen seçildi. Her yıl, sahnedeki ve sahne arkasındaki ekip çalışmasına, disipline ve özgünlüğe verilen en iyi o>\ın ödülünü ise yönetmenliğini Yiğit Sertdemir'in yaptığı 'Bernarda Alba'nın Evı' adlı oyun kazandı. ÇDSO'dan Bahar Konseri • Kültür Servisi - Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası, Gençlik ve Spor Bayramı ve Atatürk'ü Anma Günü dolayısıyla yann saat 20.00'de 'Bahar Konseri'ni sunacak. Şef Emin Yaşlıçam'ın yöneteceği konser Çukurova Üniversitesi'nin 3000 kişilik açık hava amfısinde gerçekleşecek. Konserin ilk bölümünde Ankara Devlet Operası sanatçılanndan Oylun Pirollı ve Ayhan Uçuk solist olarak yer alacak ve opera aryalan seslendirecekler. tkinci yanda ise Avusturyalı panflüt sanatçısı Marin Gerass klasik ve popüler yapıtlardan oluşan bir repertuvar sunacak. Aynca Çukurova Üniversitesi Çoksesli Korosu da programa marşlarla katılacak Tam İş Çıkmazı Atölyesi serglsi • Kültür Servisi - Adını bulunduğu sokaktan alan Tam İş Çıkmazı Atölyesi'nin 32 öğrencisı çalışmalannı 15-30 Mayıs tarihleri arasında Deniz Müzesı Sanat Galerisi'nde izleyicilere sunuyor. Inci Eviner'in desteğiyle yürütülen Tam İş Çıkmazı Atölyesi öğrencilen bu sergi ile deneyimlerini aktarmayı amaçlıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle