Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18MAYIS1999SALI
14 KULTUR
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
Terhad fle Şiriırİ yeniden okunıakNâzun Hikmet'in 1948 yılmda Bursa Hapisha-
nesi'ndeyken, zorlu bir yaratma süreci içinde kıv-
ranarak tamamladığı "Ferhad Ue Şirin" oyununa
verdığı önem, 022nın Pîraye Hanım'a ve Kernal Ta-
hir'e yazdığı mektuplarda bütün açıklığıyla orta-
yaçıkar. Nâzım, "djşaksiyon" ıle "iç aksiyon"un
eşıt düzeyde belirleyıci olduğu bır sahne metnı
oluşturma çabası ıçındedır. Ünlü Ferhad ıle Şirin
öyküsünün "masalsı" ortamından yola çıkarak,
dünyaya. ınsanlara. toplumlara. özveriye, zulme,
özleme, yeryûzündeki her çeşit sevdaya dairbiroyun
yazmıştır. Tüm oyunlannda oiduğu gibi, sarsılmaz
Marksçı dünya görüşüyle...
Nâzım, oyununu Türkiye'de izleyememiştir. îlk
yapım, oyunun yazılışından on sekiz yıl sonra Gül-
ıizSururi-EnginCezzarTiyaîrosutarafindan 1966'da
gerçekleştirilmişti. Bu çalışmayı 80'li ve 9O'lı yıl-
larda başka yapımlar izledi. Yücel Erten'e Afife
En Basanlı Yönetmen Ödülü'nü kazandıran ve
önümüzdeki günlerde Uiuslararası Istanbul Tiyat-
ro Festivali'nde de \er alacak olan Istanbul De\-
let Tiyatrosu yapımı "Ferhad Oe Şirin"e gelinene
kadar, oyunun "masal" dokusunun belirledıği şi-
irsel söyleme yatkın bir tasanm ve oyunculuk dü-
zenini ön düzeye çıkaran çeşitli yorumlar sunul-
du.
Yücel Erten'in ise daha önceki yapımlardan
"farklı" bir "yeniden okuma" uğraşına gırdiğı gö-
rülüyor. Erten, oyunu bır yandan Nâzım'ın yaşa-
mıyla bütünleştirirken, bır yandan da öyküyü ya-
kın tanhimız içinde yaşanan toplumsal serüvenle
buluşturuyor. Bu serüven içinde, heraşamada "tör-
piüenmeyeçakşılaıı" sol eylemin sürdüğünü, kent-
İerinin çeşmelerinden "irin akan" ülkeler var ol-
duğu sürece süreceğini (hem de Nâzım'ın oyunu-
na "söz" dûzeyinde herhangı bır ekleme vapılma-
dan) dile getıren bir "yenkien okuma" gerçekleş-
tiriyor. "Sol"un toparlanması gerektiği tartışmala-
nnın Türkiye'nin gündeminde olduğu bir aşama-
da, önemli ve gerekli bir çıkış noktası...
M«tin Deniz'ın sahne ve kostüm tasanmlanyla
desteklenen bu "yeni okuma"da Nâzım'ın kendi-
si de sahnede yer alıyor. Ferhad'ın "nakkaş" kim-
liğiyle buluşan Nâzım'ın nakışının (şiirinin) gizi
"DasCapıtaTle açıklanırken ve Nâzım'ın Demir-
dağ'ı delme uğruna harcanacak çabanın her şeye
bedel olduğu inancı vurgulanırken. aynı zamanda
da ozanın hapısliğı süresince bireysel düzeyde ya-
şamış olduğu sevda ve hasret, Ferhad ile Şirin'ın
öyküsüne işleniyor. Böylece, oyunla yazan ara-
sındaki vazgeçilmez ilişki, sahnede ön düzeye çı-
kartılmış oluyor.
Bu tür bır "yeniden okuma"nın sahnedeki yo-
ruma en büyük yaran, Nâzım'ın "dış aksfymTu güç-
lü kılma adına harcadığı tüm çabaya karşın, "söz"
ağırhklı bir dolu sahnede durallık yaratan sahne ola-
yının görsel-işitsel çeşitlilik kazanması. "Söz"ün
bir bölümü böylece karakterlerden alınıp, oyuna
"Gelen", "Ustabaşı" ve hapiste oyununu yazan
"ozan" kimliğiyle katılan Nâzım'ın agzına veril-
miş- ve.dı$ aksıyon ile iç aksıyon dengelenmış.
Ancak. hapislik koşullanndaki Nâzım'ın tiyat-
romuzun son otuz yılı içinde onlarca kez sahneye
çıkanlmış olması nedeniyle, hapishane sahnelerin-
de yansıyan görsel-işitsel öğeler, daha önceki Nâ-
zım'lı yapımlann biryinelemesi olmaktan öteye gi-
demiyor. Bir başka deyişle, Nâzım'ı hapiste can-
landırma yolunda kullanılagelmiş, kahplaşmış ör-
geler, şaşırtıcı ve yenilikçi olamadan sahne olayı-
na damgasını vuruyor. Bu bölümlerin en başanlı
öğesi Nâzım'ı büyük bir sıcaklıkla canlandıran
Mümtaz Sevinç'in rahat, dengeli, sahne olayma
keyif katan oyunculuğu.
Masaldan gerçekliğe».
Oyunun "yeniden okunduğu" dığer sahneler ile
Nâzım'ın yazdığı metın arasında kurulan ılişkiler
ise çoğunlukla, Erten'in oyunu "masal" ortamın-
dan "gerçeklik" ortamına taşıma çabasının ûrünü.
Oyunu "yenidenokuyan" Erten'in sahne olayı-
na görsel-işitsel düzeyde en vurucu katkısı Meh-
mene Banu'nun, kardeşı Şirin'e olan sevgisinı ka-
nıtladıgı "masalsT sahnede gerçekleşiyor. Arzen'de
"erk"i simgeleyenlenn tümünün yer aldığı bu sah-
nede kışiler birer dev kuklaya dönüştürülmüştür.
II.RBSUUtl
İSTANBUl
TİVATRD FESTİVALİ
• Yücel Erten, kendisine Afıfe En
Başanlı Yönetmen Ödülü'nü kazandıran
"Ferhad ile Şirin"de oyunu bir yandan
Nâzım'ın yaşamıyla bütünleştirirken bir
yandan da öyküyü yakın tarihimizin içinde
yaşanan toplumsal serüvenle buluşturuyor.
Istanbul Devlet Tiyatrosu yapımı, Nâzun Hikmet'in 'Ferhad ile Şirin'i 29-30 Mayıs'ta festivalde.
Söyleşim düzeni grotesk bir düzlemde yer almak-
ta, karakterleri canlandıran oyuncular ise "iç ses-
ler"in gündeme geldiği anlarda, dev kuklalann
cüppelerinin altından fırlayan birer cin görüntüsü
içinde gerçek duygulannı dile getirmektedirler.
Bu başanlı sahneleme buluşu, ilgı çekıci bir gör-
sel-işitsel etki yaratmakla birlikte, "masarı alabil-
diğine "yabana" kılması yanında. Mehmene Ba-
nu'nun kardeşı Şirin'in yaşaması ugruna bulundu-
ğu özveriyi de sıradanlaştırmakta, böylece birey-
sel sevgi adına ortaya konan eylemin önemini in-
dirgemekte.
Bu özveri Erten'in yorumunda görsel bir deği-
şiklığe de neden olmuyor. Mehmene oyunu eski yü-
züyle sürdürüyor. Acaba Yücel Erten, ruh güzel-
liğinin yıtirilmesini mi ön düzeye çıkarmaktadır?
(Hoş, Mehmene'nin oyunun başında da "asanm
keserim" söylemine bağımlı olduğunu Nâzım za-
ten belirlemiştir.) Yine de öyle olsa gerek. çünkü
Mehmene, Erten'in yorumunda "olumsuz" bir ka-
rakter olarak çizilmektedir. . ,
Oysa bu oyun -Nâzım'ın kullandığı özgün baş-
lık da düşünülürse- Ferhad ve Şinn üstüne olduğu
denli Mehmene Banu üstünedir de. Mehmene Ba-
nu'nun bile isteye kendini yoksun kıldığı "erişil-
mez güzeUiği
n
nin yalnızca bir "masal" öğesı ola-
rak sınırlandınlmasıyla genye yalnızca bedensel
tutkularla kıvranan zalim bir kralıçe kalmıştır
Erten'in istedığı de budur Çünkü oyunun gen
kalan bölümlerinde Mehmene Banu'yu, bulundu-
ğu özveriden pişman olmuşçasına hırçın, yaşadı-
ğı doyurulmaz bedensel tutku nedeniyle, ugruna
geri gelmez güzellığınden vazgeçtiği kız kardeşı-
ni, müthiş bir tutkuyla bağlandığı Ferhad'1, nere-
deyse tüm Arzen halkını işkence kıskacmda kıv-
randıran, kaprisli, şımank bir sosyete kadınına dö-
nüştürerek, yakın tarihimizdeki baskıcı dönemle-
re, bireysel tutkulannı ön düzeye geçirmiş erk sa-
hiplerine gönderme yapmaktadır.
Sermin Hünneriç, güzelliğının Mehmene Ba-
nu'yu canlandırmaya yeterli olduğunu düşünen
her kadın oyuncunun düşlerini süslediğini düşün-
düğüm "karakter"i, Erten'in yakıştırdığı kımlik
içinde yetkinlıkle canlandınrken neler duydu bı-
lemiyorum. Bildiğim, 1980'lerdeki AST yapımın-
da Mehmene Banu'yu oynayan Meral Taygun'un,
rolün iç çatışmalaria ve çelişkilerle oluşmuş tüm
boyutlannın tadını, unutulmaz bır yorum sunarak
çıkartabılmiş olduğu
Şirin'in. "Şamdan" ya da benzeri dergilerden fır-
lamışçasına Ferhad'm kucağına çıkıveren, bir sos-
yetik aşk yolcusu tavırlan içinde yorumlanışı ise
Erten'in "konsepfinin bir başka boyutunu oluş-
tunıyor. Şirin de, Mehmene gibı bilinçsizce tanı-
yor "sevgTyi... Bu uğurda işkencelere de katlanı-
yor. Sevginin gereğini yerine getirmeyi ise ancak
son sahnede anhyor. Ancak, iki sosyete güzelinin
oyun boyunca sergilediği grotesk (sosyete kadını-
nın kofluğunu, duyarsızlığını ve yüzeyselliğini di-
le getirme yolunda sahnede yûzlerce kez yinele-
nerek klişeleşmiş giysi ve tavırlarla bezeli) yorum
sonucunda, Şirin'in nasıl böyle bir bılinçlenmeye
ulaştığını anlamak zor. Mehmene'ıün Ferhad'ı, ar-
tık Demirdağ'dan su getirmeye sevdalandığını fark
ederek yeni bir işkenceyle smaması anlaşılabilir de,
Erten'in yorumu doğrultusunda, Şirin'in onca yıl
boyunca Ferhad'dan umut kesip bir başka hızlı de-
lıkanlıya gönül kaptırmamış olması ancak şaşırta-
bilir ınsanı. Bengisu Karahan, Erten'in yorumu
uyannca baştan sona göstermeci biçemde sunuyor
Şirin'i.
Ferhad ise Hakan Vanh tarafından gülmece do-
kusuna yaklaşan bir oyunculukla yorumlanıyor.
Desen işlediği çatıda uyuyakahp, tangır tungur
aşağıya indiriliyor. (Sahnede nakışlann yerine, si-
yah fonda Nâzım'ın "duvar yazısı'' görünümü ve-
ren dizelen yer alıyor. Buluş ıyi, görüntü, "nak-
kaş" sözünün imlediğı incelikle örtüşmeyecek dü-
zeyde sıradan.) Ferhad, kendisine bır bakışta sev-
dalanan kraliçeden -herhangi bir "kul" gıbı- kor-
kuyor. Sonra, tıpkı Yeşilçam filmlerinde olduğu gi-
bi Şirin'e âşık oluvenyor. Al takke ver külah der-
ken, işkence sahnesıne geçilıyor ve aşama aşama
daha ciddi bir kımliğe büründürülüyor Ferhad.
Sankı bilınçsiz bir âşıktan, Demirdağ'dan su getir-
me bağlamında bilinçli bir sevdalıya dönüşürken
gerçek kımlığıne kavuşuyor. Oysa "Das CapitaTi
bilgıç bir tavırla şak diye sahnenın ortasına koy-
duğunda, daha oyunun ilk yansındayız. (Demek ki
zaten bılınçliymiş...)
Nâzım metnine Brechtçe yaklaşmak
Özetlemek gerekırse, Yücel Erten "romantik
masal^ın gerisindeki gerçeği yakalama adına, ka-
rakterlenn boyutlanndan kısıtlama yapma pahası-
na, ön düzlemdeki olgulan geri düzleme atıp geri
düzlemde imlenen anlamlan ön düzeye çıkarmış.
Kısacası, moda deyimle, Nâzım'ı "tersten oku-
muş". Buna bır diyeceğimiz yok, çünkü Erten'in
sahneye taşıdığı ve ön düzeye çıkardığı anlamlar-
dan çogunu metin zaten içeriyor.
Diyeceğimiz, Nâzım'ın düş gücü ürünu kışıle-
nnı tüm insan boyutlanyla örerek "masal" atmos-
fennın büyüsü içinde "tutarh" kıJdi|ı. çelişkfter-
le bezeli bır gerçeklığin dramatik etkisinin ters-
yüz edilmesiyle, özgün metinde "yanılsama" yo-
luyla ulaşılan tutarhlığın ve inandmcılığın dışına
çıkılmış olduğu. Dahası, metnin "masalsı" doku-
su içinde oluşan sahne büyüsünün, "yeniden oku-
ma" doğrultusunda, bir başka sahne "büyü"sü
oluşturma yolunda "dönüştürülmemiş" olması.
Yücel Erten'in ve oyuna katkısı olan Istanbul Dev-
let Tiyatrosu ekıbinin özenlı ürününü önemseye-
rek, yapımı düzeyli kılan masa başı ve sahne ça-
lışmasının yoğunluğunu oyunun her aşamasında du-
yarak izledim. Ancak. Cmasal" sahnesındeki ve
kışilerin "iç ses"lerinin cam bölmeler içinde sunul-
duğu bölümdekı) kimı ilginç sahne buluşlan dışın-
da, oyunun bütününden tiyatro keyfi aJamadım. Bu-
nun nedeni, sanınm. Erten'in "masal"ın "bfitün-
leyici giz"ini, "bilinen gerçek"i "gösterme" adına,
"parçalanmış ve grotesk" bır yaklaşım içinde çöz-
me eylemının (Nâzım metnine Brechtçe yaklaşma-
nın), 1970'lerden bu yana sahnelerimızde sık sık
yer alan klişeleşmiş göstergelere dayandırmayı
nedense seçmiş olması.
"Ferhad Ue Şirin" yapımının ızlenmeye ve tar-
tışılmaya değer olduğunu düşünüyorum.
11. Uiuslararası Istanbul Tiyatro Festrvali bu akşam açıuş töreniyle başuyor.
Robert Wilson'a ödülKültür Servisi - Istanbul Kültür ve Sanat
Vakfi tarafindan düzenlenen 11. Uiuslarara-
sı tstanbul Tiyatro Festivali bu gece Atatürk
Kültür Merkezi Büyük Salon'da yapılacak
açılış törenınden sonra, dünyaca ünlü Kata-
lan tiyatro topluluğu La Fura dels Baus'un
'F(g ust Sûrûm 3.0' adlı oyunuyla açılıyor.
Festivalin açıhşında Tiyatro Onur Ödül-
leri de sahiplerini bulacak. Bu yıl 11. Uius-
lararası Istanbul Tiyatro Festivali'nin Onur
Ödülleri, oyuncu olarak Türk Tiyatrosu'na
verdiği hizmetlerden ötürü tıyatromuzun
unutulmaz oyuncusu Necdet Mahfi AjTal'a
ve dünya tiyatro sanatına öncü çalışmalany-
la yaptığı katkılar nedeniyle Robert \Vil-
son'a venliyor. Bugüne kadar sokaklarda,
hangarlarda yaptıklan çarpıcı gösterilerle
adlannı dünyaya duyuran La Fura deb Ba-
us, bu oyunla tiyatro salonlanna ilk kez adım
atıyor. Oyun 90 dakıka süren perdeden olu-
şuyor. 'F(« ust Sürüm 3.0' 19 ve 20 Mayıs
günleri saat 21.00'de Atatürk Kültür Merke-
zi'nde sahnelenecek.
11. Uiuslararası Tiyatro Festivali'nin açı-
lış töreninde, katlalanndan dolayı T.C. Kül-
tür Bakanlığı Devlet Tiyatrolan ile Istanbul
BüyükşehirTiyatrolan'na birer plaketveri-
lecek. Törende aynca. İstanbul Kültür ve
Sanat Vakfı'nın düzenlediği tüm festivalle-
rin tanıtım kampanyalanna destek veren Bek
Tasanm ve Danışmanlık Ltd., Birlik Med-
ya, Fıda Film, Füji Film. Imaj TV, RPM/Ra-
dar CDP Europe. sinefekt, Wall Şehir Dizay-
nı'na plaketleri sunulacak.
Törende, son üç yıldır Uiuslararası Istan-
bul Tiyatro Festivali'nin festival sponsorlu-
ğunu üstlenen Henkel AŞ'nin yanı sıra gös-
teri sponsorlan Efe Dış Ticaret A.Ş., Istan-
bul Menkul Kıymetler Borsası, Kuru Kah-
veci Mehmet Efendi Mahdumlan, Volks-
wagen ve Westdeutsche Landesbank'a da
birer plaket verilecek.
Lezbiyen aday, Tony
Blair'ı tedirgin ediyorKültür Servisi - Igiltere'de önü-
müzdeki günlerde belirlenmesi bek-
lenen saray şairinin (Poet Laurette)
seçim telaşı yaşanıyor bugünlerde.
Başbakanlık konutu ve saray, unva-
nın son sahibi Ted Hughes'ın geçen
ekim ayında vefat etmesinin ardın-
dan çağdaş Ingiliz şairleri arasında
bir seçim yapma sürecine girmişti.
Ödülün en güçlü adayı Carol Ann
Duffy olarak görülüyor, ancak Baş-
bakan Tony Blair'in, 43 yaştndaki şa-
irin lezbiyen olması nedeniyle çekim-
ser davrandığı söyleniyor. Iskoç asıl-
lı şairin edebiyat uzmanlan tarafin-
dan desteklenmesine karşın başba-
kanlık yetkilileri, Blair'in orta sını-
fın tepİcilerinden çekindiği için bü-
yük olasılıkla bu yönde bir karan
desteklemeyeceğini açıklıyorlar. Kül-
tür Bakanı Chris Smith ise kendisi
de eşcinsel olduğu için cinsel ter-
cihlerin tartışma konusu yapılma-
masına büyük bir özen gösteriyor.
Tutucu kesimlerin tepkilerinden
çekinen yetkililer, daha güvenli se-
çim olan AdrewMotion'ın saray şa-
iri olmasıru yeğliyorlar. Yazarlar, şa-
irler ve sanatçılar, Blair'in tutucu
yaklaşımının kendilerini düş kırık-
lığına uğrattığını açıklarken başba-
kanla yaptığı görüşmenin ardından
son karan açıklayacak olan krali-
çenin yaklaşımının ne olduğu bilin-
miyor.
Bir çocuğu olmasına karşın lezbi-
yenliğini hiçbir şekilde gizleme ge-
• Ingiltere'deki saray şairi
seçimlerinde, en güçlü aday
Carol Ann Duffy olarak
görülüyor. Ancak şairin
lezbiyen olması başbakan Tony
Blair'ın çekimser
davranmasına neden oluyor.
Tepkilerden çekinen yetkililer,
daha güvenli seçim olan
Motion'ın seçilmesini yeğliyor.
reği duymayan Duffy, sendika yöne-
ticısi, işçi sınıfi temsilcisi Iskoçyalı
bir baba ile Irlandalı bir annenin kı-
zı. Motion ise Sanat Konseyi üyesi,
East Anglia Ünı\ ersitesi'nde profe-
sörlük yapmanın ve Blair ile aynı
dönemde Oxford'dan mezun olma-
nm avantajlanna sahip. Sonuç ola-
rak hükümet ve saray için elbette
daha 'seçkin' bır aday Motion. Ede-
biyat alanında ise şiirleriyle ödüller
kazanmış olmasının yanı sıra Philip
Larkın ve John Keats biyografıleriy-
le tanınıyor Motion.
Saray şairi adaylan arasında Si-
mon Armhage'in ismi de geçiyor. Da-
ha önce şartlı tahliye görevlisi olan
Armitage, bu aralar Greenvvich Ti-
yatrosu'nda sahnelenecek 1000 di-
zelik bir binyıl şiiri yazıyor Armi-
tage" ın aday gösterilmesinin nede-
ni televizyon, radyo, tiyatro gibı fark-
lı ortamlar için de şiir yazıyor ol-
ması.
Nobel ödüllü Irlandalı şair Seamus
Heaney'in kraliçenin şiirdamşman-
lığını yapmasına karşın saray şairi
adaylan arasında yer almayı reddet-
mesi yeni saray şairinin seçimini
güçleştiriyor.
Heaney yetkin bir şair olmasının
yanı sıra dünya çapındaki ünü ile de
Ted Hughes'ın ardmdan saray şairi
olacak en önemli kişi olarak görü-
lüyordu.
Saray şairleri bugüne dek yılda 97
sterlin gelir elde ediyorlardı. Yeni
saray şainnin seçilmesinin ardmdan
bu unvanın on yıllık bir süre ile sı-
nırlandınlması ve gelirlerinin yılda
on bın sterline kadar yükseltilmesi
planlanıyor.
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
f
Şu An Mutfaktayım'
Tekkişilikoyun...
Tek kişilik güldürü...
Tekkişilikağlatı...
Hep 'tek' kışılik, bana hep büyüleyici gelir.
Tek kışılik olmamakia birlikte, tekil oynanan bir oyun-
du Jean Cocteau'nunki. Jean Cocteau'nun, bızde,
belli bir okur katında tanındığı dönemdi. Tıyatroda
ne kadar atakedimleregirişilebiliyormuşki.Dormen
Tiyatrosu'nda oynandı bu oyun.
Türk tiyatrosunun en güzel kadınlanndan biri olan
Ayfer Feray, bir kaza sonucu, film setinde yanmış,
Londra'da aylarca tedavi görmüş, şimdi bu oyunla
sahneye dönüyor. Acaba kaç yıl geçti?
Bir kadının... bir insanın yalnızlığını söyleyen oyun
boğazımda düğümlenip kalmıştır.
Sonra Bir Delinin Hatıra Defteri. Yeniyetmelikten
hemen sıynldığımız dönemlerin bir şiiri, oyun ve
Genco Erkal'ın oyunculuğu.
Tek kişilik oyunu alıp götürmek, başından sonu-
na performansı korumak, oyuncu için hiç de kolay
olmasa gerek.
Tek kişilik bir oyunun yönetmeniydim. Yıllann gül-
dürücüsü Tuncay Özinel bir oyun yazmış, adı M-
ce Yıllara; yaşlanmış, ününü yitirmiş, işsiz ve arka-
daşsız kalmış bir aktörün doğumgünü. Hiçbir çağ-
nlı gelmiyor. Alkole sığınan aktör, eski arkadaşlan-
nın gekjiklerini sanıyor Bulanık anılar arasında ödeş-
me.
Tuncay, oyununu canlandıramayacağını düşünü-
yordu. Nice Yıllara'yı gerçekten beğenmiştim. Hu-
zuriu bir çalışma oldu. Tuncay özinel'in oyunculu-
ğunda bence dönüm noktasıydı. Yazık ki, hak etti-
ğimiz ilgiyi görmedik.
Tek kişilik bir oyun yazmak istiyorum, ille istiyo-
rum.
Ferhan Şensoy'un yazdığı (ve yönettiği) Şu An
Mutfaktayım'1 kıskandım. Ferhan su gibi akıtmış
oyunu.
Geçen hafta izledim. Ferhan Şensoy'un bütünüy-
le kendine özgü bır tiyatro anlayışı vardır. Tiyatro-
nun resmiyetinı handiyse hınzırca kıran bir anlayış.
Içten, sıcak, çocuksu müsamere havası. Ya da, sirk
gösterisinin alabildiğine renkli ortamı.
Tek kişilik oyunda böylesi bir anlayışı tutturmak
hayli zorken, yazar-yönetmen ve oyuncu tutturabil-
mişler.
Perde açıldığında, salondan sahneye giren oyun-
cu, şarkılı önoyun sırasında ışıkçıyla bir türiü anla-
şamıyor. Daha ilk andan başlayarak, tiyatronun dar
çemberi kınlıyor ve biz izleyiciler, 'tiyatro' izlediği-
mizin bilincine vanyoruz, hem de, dediğim gibi, hın-
zırca yöntemle.
Sonra 'günce/ln sağladığı olanaklarla, Şu An Mut-
faktayım'a ısınıyoruz. Güncel dediğim, ceptelefon-
lan. Sahnede bir aktris var, sahnede bir mutfak; akt-
ris, canlandtracağırolüezberlemeye çalışıyor, bir yan-
dan da yemek yapacak. belki de yalnız bize özgü
koşullar; cep telefonunun biri çalıyor, öteki çalıyor,
bildiğimiz eski yöntem telefon çalıyor ve birtelefon
curcunasıdır başlıyor.
Günümüzün uçan izleyicisini avcunun içine alan
Ferhan Şensoy, artık 'eleştirel söylem 'ini geliştire-
cektır. Hayatımızın karabasanı 'fe/ewzyon'dantutun
da; öniversıte öğrencısınin 'bıçak' taşrrhasma kadar,
hayli genış yelpazede, yaşadığım bugun, yaşadığı-
mız an. Şu An Mutfaktayım adı, 'şu an yaşadığım
ortamdayım'a usul usul dönüşüyor.
Tiyatro tabu değildir. Şu An Mutfaktayım, hemen
herşeyini, salondaki izleyiciyle paylaşarak, izleyici-
yi neredeyse zorta oyuna ortak ederek kimi tiyatro
tabulannı yıkıyor.
Derya Baykal'a gelince, hem kendisi olduğu,
hem de soyutlanmış bir sanat kişisini canlandırdığı
bu oyunda, o ikili dengeyi, belkı de üçlü, dörtlü, ki-
şiden kişilere sıçramalarla sürüp giden dengeyi dört
dörtluk sağlıyor. Duyartı, şakacı, insanca...
Şu An Mutfaktayım da öyle. Ve düşundürücü...
Takvimde tz Bırakan:
"O saatlerde sadece mekânsızlar, berduşlar, sı-
zıp kalmışlar tutmuştursokağı. Birkaç geçkin oros-
pu geçer. Rum dilberi pencerelerin kanatlan açılır
sonra, delikanlı boşluğa fııiatılır işe yaramaz bir pa-
çavra misali." Jale Sancak, Hayatın Bu Yakası (öy-
küler), Sel Yayıncılık, 1999.
İTÜ Tıyatra Topluluğu
en iyileri seçti
• Kültür Servisi - îstanbul Teknik Üniversitesi
Güzel Sanatlar Bölümü (ITÜ GSB) Tiyatro
Topluluğu, 3-7 Mayıs günleri arasında
gercekleştirdiği 'En lyiler '99' Şenliği ile 98-99
döneminde yapılan çalışmalan sergiledi.
Başkanlığmı S.Bora Seçkin'ın yaptığı jüri, şenlikte
sergilenen oyunlar arasında en iyileri seçerek sekiz
dalda ödül verdi. 'Hastalık Hastasf adlı oyundaki
Argan yorumuyla Özay Topaler en ıyi erkek oyuncu
ödülünü alırken, aynı oyundaki Tuanet yorumuyla
Yasemin Keskin en iyi yardımcı kadın oyuncu
seçildi. 'Başkasının Kellesi' oyunundaki Juliette
yorumuyla Gülhan Kadim en iyi kadın oyuncu
ödülünü alırken Seyfı Erol aynı oyundaki Savcı
Maiard rolüyle en iyi yardımcı erİcek oyuncu
ödülüne değer bulundu. En iyi işitsel ve en iyi
görsel tasanm ödüllerini ise Gılgamış adlı oyun
kazandı. Oyunun yönetmeni Berk Ataman ise en iyi
yönetmen seçildi. Her yıl, sahnedeki ve sahne
arkasındaki ekip çalışmasına, disipline ve
özgünlüğe verilen en iyi o>\ın ödülünü ise
yönetmenliğini Yiğit Sertdemir'in yaptığı
'Bernarda Alba'nın Evı' adlı oyun kazandı.
ÇDSO'dan Bahar Konseri
• Kültür Servisi - Çukurova Devlet Senfoni
Orkestrası, Gençlik ve Spor Bayramı ve Atatürk'ü
Anma Günü dolayısıyla yann saat 20.00'de 'Bahar
Konseri'ni sunacak. Şef Emin Yaşlıçam'ın
yöneteceği konser Çukurova Üniversitesi'nin 3000
kişilik açık hava amfısinde gerçekleşecek. Konserin
ilk bölümünde Ankara Devlet Operası
sanatçılanndan Oylun Pirollı ve Ayhan Uçuk solist
olarak yer alacak ve opera aryalan seslendirecekler.
tkinci yanda ise Avusturyalı panflüt sanatçısı Marin
Gerass klasik ve popüler yapıtlardan oluşan bir
repertuvar sunacak. Aynca Çukurova Üniversitesi
Çoksesli Korosu da programa marşlarla katılacak
Tam İş Çıkmazı Atölyesi serglsi
• Kültür Servisi - Adını bulunduğu sokaktan alan
Tam İş Çıkmazı Atölyesi'nin 32 öğrencisı
çalışmalannı 15-30 Mayıs tarihleri arasında Deniz
Müzesı Sanat Galerisi'nde izleyicilere sunuyor. Inci
Eviner'in desteğiyle yürütülen Tam İş Çıkmazı
Atölyesi öğrencilen bu sergi ile deneyimlerini
aktarmayı amaçlıyor.