Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 MART1999PAZAR
HABERLER
BYDK'nin raporunda, Ziraat Bankası'nda usulsüz harcamalar yapıldığı belirtildi
'Banka 20 yıl deneüenmedi'CELAL VTLMAZ
İZMİR - Başbakanlık Yüksek
Denetleme Kurulu'nun (BYDK)
raporlannda, Ziraat Bankası Genel
Müdürlüğü'nün 20 yılı aşkın süredir
banka içi müfettişlerce denetlenmediği.
tıilyonlara ulaşan usulsüz harcamalann
tam bir talana dönüştüğü belirtilerek
"tera'ş ettirilmeUdir" uyansına karşın
yöneticıler hakkında yasal hiçbir işlem
yapılmadığı öne sürülüyor.
BYDK'nin 1995 yılı raporunda.
bankanın 9 ayhk reklam harcamasına
eşıt bir meblağın "sadece dört günde"
harcandiğına dıkkat çekilerek "Banka.
ülkemizde geçimini hayvancılık,
seracıbk ve bitkisei iiretimle sağlayan
çiftçiye ulaşmayı hedefleyen bir reklam
kampanyasına, acilhet gerekçesiyie
reklam konusunda faaliyct gösteren
firmalardan teküf almadan sadece bir
firrTianın (Mozaik Reklamcüık
Danışmanhk \e Ticaret \Ş) maliyet
üzcrinden teklifi dikkate alınarak
başlamıştır. Maü portesi 100 milyar
liraya ulaşan ve bankanın 1995 yıh ilk
dokuz aylık reklam harcamalanna
ulaşan bir meblağ 9 Aralık 1995 ile 13
• Başbakanhk Yüksek Denetleme Kurulu'nun (BYDK) raporlannda, trilyonlara ulaşan usulsüz
harcamalann tam bir talana dönüştüğü belirtilerek "teftiş ettirilmelidir" uyansına karşın
yöneticiler hakİtında yasal hiçbir işlem yapılmadığı öne sürülüyor.
Aralık 1995 tarihleri arasında sarf
edflmiştir" saptamasına yer veriliyor.
Uzmanlar, "bedelsiz oto ithalaü"
soruşturması kapsamında BYDK'nin
1998 Aralık ayında savcılığa suç
duyurusunda bulunulması önerisini
anımsatarak, Cihan Paçacı'nın
DYP'den mılletvekılı olduğu 1995
seçimleri ve daha önceki yıllara ait
usulsüzlüklere ilişkin "dlkkatü
olunması temenni olur" tavnna dikkat
çekıyorlar.
BYDK'nin raporu
BYDK"nin raporlannda usulsüz
harcamalara ilişkin şu saptamalara yer
veriliyor:
• Bankanın 1996yılındaHBB
Televizyonu'na 3 ay süreli, haftada bir
gün yayımlanmak koşuluyla "Tanm
Programı" hazırlatılması sözleşmesı
yapılmıştır. Ödeme konusunda yetki
venlen genel müdürlük,
Başbakanlık'tan 25.01.1996 tarihinde
aldığı sponsorluk izninin hemen 4 gün
sonrasında, 29.01.1996 tarihinde
televizyona peşin ödeme yapılmıştır
Program hazirlanması ve yayımlanması
fikri yıne banka dışından gelmiş ve
bankaca, bu tür bir program
hazırlanması için başka firmalarla
temasa geçilmemiştir. Fikrin bankada
oluşması. yıllık reklam programına
alınması ve daha sonra uygulamaya
konması gerekirdi.
• Başak Çocuk dergisinin, her ay 150
bin adet olmak üzere 1995 Klasım
aymdan başlamak ve 1996 Ekim ayında
sona ermek üzere yıllık 1 milyon 800
bin adet sabit birim fiyatla 15 bin 500
lıradan (KDV hariç) toplam 27.9 milyar
lıra karşılığında, yine her ay 150 bin
adet olmak üzere 1996 Kasım ayından
başlamak ve 1997 Ekim'de sona ermek
üzere yıllık 1 milyon 800 bin adet sabit
birim fıyatla 27 bin 300 liradan toplam
49 milyar 140 milyon lira karşılığında
'Aydın Doğan Yayıncılık Anonim
Şirketi'ne bastınlarak dağıttınlması
kararlaştınlmıştır. Uygulama
sürdürülmektedir. Dergi konusunda
1994 yıh içindeki harcama ise 11.2
milyar lira idi. Görüleceği gibi, Başak
Çocuk dergisinin harcamalan yıldan
yıla artmakta olup, 1996-1997 için
yıllık 49.1 milyara yükselmiştir.
Başbakanlıgın tasarruf tedbirlerine
ilişkin genelgeleri gözönünde
bulundurularak gerektığinde her yıl
bastınlacak dergi sayısmda indirime
gidılerek tasarruflu olunması temenni
olunur.
'Uyanlar dikkate alınmadı
5
• Formalannda banka reklamına yer
verilmek üzere Bankaspor Kulübü'ne
1995 yilmda üç kez toplam 18.1
milyar, 1996yılında inceleme tarihine
kadar (Ekim/1996 sonu) dört defada 44
milyar lira reklam ödemesinde
bulunulmuştur. BYDK'nin
raporlannda. Ekim 1997'deyapılan
incelemede daha önceki yıllara ilişkin
"teföş uyanlan"nın dikkate alınmadığı
vurgulanarak şöyle deniliyor:
Plansız reklam harcamalan
"TC Ziraat Bankasf nın 1994 \e 1995
faaliyerJerine ilişkin raporlannda, bu
yıllar ile 1996 yılındaki bazı reklam
harcamalannda tasarrufa gereken
önemin \erilmedigi. bu işler için bir
plan. program \e politikanın
bulunmadığı. Başbakanlık limitinin
dışına çıkıldığı. rakip firmalardan tekBf
ahnmadığL, gerekli kararlaruı harcama
sonrası ahndıgL hizmetin
yürütülmesinde çeşitii aksakhklara
neden olunduğuna aynntılı şekilde yer
verilerek konunun banka tefliş
kunılnnca denetlenmesi temenni
edilmişti. Ancak, inceleme tarihi
itibariyle (Ekiın/1997) bu tefüşlerin
yapılmadığı saptandıgmdan, daha da
geciktirilmeden bu yıllara ait reklam
faaliyet ve işlemlerinde gprülen
aksaklık ve noksanlıklar ik geieceğe
yönelik önerilerin betirlenmesi
amacıyla Halkla İlişkiler Müdüıiüğü
reklam faalivetkrinin teftiş ettirilmesi
temenni olunur.*1
Eski Dff'Iİ
Güneş'e dava
• ANKARA (Cunthuriyet
Bürosu) - Ankara DGM
Cumhuriyet Başsavcılığı,
1991-1992-1994 yıllannda
yaptığı ba.sın açıklamalannda
bölücülük propagandası
yaptığı ve PKK üyesi olduğu
gerekçesiyle eski DEP
milletvekili Naıf Güneş
hakkında dava açtı. Savcılık
iddıanamesin^e Güneş'in
diğer arkadaşlany la 1991 'de
TBMM'dc yapılacak yemin
törenine. "yakalarına san.
kırmızı ve yeşil renkte
mendil takarak girmelen ve
Kürtçe konuşmalan"
vönünde Abdullah
Ocalan'dan talimat aldıklan
savunuldu. Güneş, 15 yıldan
22 >ıl 6 aya kadar hapis
istemiyle yargılanacak.
'I.Müdafaa-i
Hukuk Kuruttayı'
• ANTALYA(AA)-
"Müdafaa-i Hukuk" dergisi
tarafından düzenlenen " 1 .
Müdafaa-i Hukuk
Kurultayı," Antalya Müzesi
salonundabaşladı.
Kurultayın açılışuıda
konuşan emekli Orgeneral
Kemal Yavuz, Türk
îoplunıunun: ekonomik,
siyasal, sosyal ve kültürel
alanlarda hızla
yozlaştınldığını, kişiliksiz ve
kimlıksiz bir yığın halıne
getirilmeye çalışıldığını
belirterek •'Toplumumuz.
kendisine layık görülen bu
seviyesizlığe nza
göstermeyecektir" dedı.
Ya\uz, devletin ve toplumun
içine çekilmeye çalışılan bu
dıırumdan, ancak "'Atatürkçü
ulusal güçbırliği"
oluşturularak çıkabileceğini
sözlerıne ekledı.
Med-TV sıkıntısi
• BRLKSEL(A4)-TerÖr
örgütü yandaşı Med-TV'nin
Belçıka'daki stüdyolanndan
yayın yapması nedeniyle,
bazı Türk televizyon
kanallannın ve gazetelerinin
çağnsı üzenne, binlerce
Türkün iki bakanlığa fakslar
çekerek, BrüksePin gevşek
tavnnı protesto ettikleri
bilJırıldi. "Bir faks terörü
vaşıyoruz" diyen Belçıka
Içişleri ve Dışişleri
bakanlıklan yetkilileri.
Türkiye'nin Brükse!
Büyükelçisi Güner Öztek'ten
jardım ıstediler. Büyükelçi
Öztek'ın, "Türk toplumunun
ve basınınm haklı tepkısi
karşısında yapabilecek bir
şeyi olmadığını" bildirdiği,
Bclçika'nm, Ankara'dakı
dıplomatik temsilcilikleri
aracılığıyla soruna çözüm
arayacağı öğrenildi.
Terön konferansı
• Ml'Ş (AA) - Muş Emniyet
Müdürlüğü tarafından okul
müdürlerine terör ve
uyuşturucu konusunda
konferans verildı. Muş
Emniyet Müdürü Dursun
Erdoğan, Çevik Kuvvet Şube
Müdürlüğü toplantı
salonunda düzenlenen
konferansta, terör örgütleri
ve uyuşturucu satıcılannın.
kendilenne hedef kitle olarak
öncelikle öğrencileri
seçtıklerine dıkkati çekti.
Erdogan. öğrencilen bu
tehlıkelerden koruma
konusunda öğretmenlere
önemli görev düştüğünü
belirterek "Öğrencılerinize
salııp çıkın. Onların. terör
örgütlen ya da uyuşturucu
tacirlennin eline düşmesine
fırsat vermeyin" dedı.
TÜRSAB'ın Genişletilmiş Bölgesel Yürütme Kurullan Toplantısı Kütahya'da yapıldı
6
Turizmde sıkınüyı Ingiltere yarattı'
• Turizm Bakanı Ahmet Tan,
Avrupa'daki bazı ajanslann
mikrofonlannı ve kameralannı
terör örgütünün
destekleyicilerine yönelttiklerini
söyledi. Tek yanlı haberleri
eleştiren Bakan Tan. tanıtım
çahşmalannın başladığını belirtti.
BAHARTANRISEVER
KÜTAHYA - Tunzm Bakanı Ahmet
Tan, şıddet eylemleri nedeniyle bazı
ülkelerde Türk tunzmine karşı başlayan
olumsuz tavn değerlendirirken,
"Kaynak fngiltere oldu. Terör örgütüne
gösterdikieri destek oldu. Doğrudan
doğrma dışişleri bakanlıklan yürütüyor
bu savaşı" dedi. Türkıye Seyahat
Acentelen Birliği'nin (TÜRSAB) 19.99
Genişletilmiş Bölgesel Yürütme
Kurullan 1. Toplantısı, çini zanaatınm
merkezi Kütahya'da yapıldı. Toplantının
açıhşında konuşan Türizm Bakanı
Ahmet Tan. özellikle Avrupa'daki bazı
ajanslann mikrofonlannı ve
kameralannı terör örgütünün
ÖLGESEL
URULLARİ
YÜR
bir anlamda canına ve ekonomisine
yönelmiş bir savaştır. Doğrudan doğruya
dışişleri bakanlıklan yürütüyor bu
savaşı. Türkiye'ye gidilmemesini telkin
ediyorlar. Moralimizin hiç bozulmaması
gerekiyor." Önlemler konusunda tek
başına bakanlığın yeterli olamayacağını
vurgulayan Tan, "Medyaya karşı deyim
yerindeyse saldın gerekiyor. İlk önce
yapılması gereken siyasi çahşmayı
tanıtmada 15 milyon dolar arrönma
gidiidi. tşin alevinin yavaşiamasuun
beklenmesi gerekiyor" dedi. Tan,
Dışişleri Bakanlığı'nın tanıtım
çalışmalanna başladığını belirterek
"Siyaserin önü \nkara'daki küskünlere
ve miskinlere rağmen açüacak" diye
konuştu.
Turizm Bakanı Tan, dış tanıüiHa 15 milyon dokı t * ka> nak aynldığınj açıkbıdı. Millervekillerine eleştiri
TOPLANTISI
destekleyicilerine yönelttiklerini
söyledi. Tek yanlı haberlerle terörün,
can korkusu salma amacının bu tür
basın organlan eliyle gerçekleştirilmeye
çalışıldığını anlatan Tan, bu konuda
sürekli dışanyla temas halinde
olduklannı söyledi. Türkiye'de tatil
yapan 40 bin tngilizden hiçbirinin
yayinlara karşın tatilini kesip
gitmediğini belirten Tan, şunlan
söyledi: "tngiltere'de turizm
rezervasyonu iptali yok. Kendi
vatandaşlanna kulak vermeleri için
onlara bu adresleri göndereceğim.
Türkiye'ye son 5 yılda İngiltere'den 4
milyon turist geldi. Türkiye've karşı bu
M CevdetAnday'ın
sağlık durumu iyi
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakühesi
Hastanesi'nde tedavisi süren ünlü şair Melih
Ce*def .4nda\. Kardivoloji Klinjği'nden Göğiis
Hastahklan Senisi'ne alındı. kalp tetkikleri
yapüan ve bu konuda bir sorunu otmadığı
belirtilen şairin, akciğerkrn le ilgili
rahatsızhğının tedavisüıe başlandı. Bodrum'da
rahatsızlandıktan sonra Dokuz Eylül Üniversitesi
Hastanesi'ne kalduılan Anday'ın, konuşma
güçlüğüne yol açan beyin damarlanndaki
tikanıkbğuun tedavisinde önemli ölçüde başan
sağlandığı bildirildi. 84 vaşındaki şairin, ait
solunum yolu enfcksiyonu hastalığıyla ilgili
tetkikleri sürerken tedavisine de başlandığı
öğrenildi. \akınlannın verdiği bügiye göre,
tedaviye olumlu yanıt veren Anda> 'm bakımını
ve tedavisini üstknen ekipte psikologlar da görev
abyor. Anday'ın, bir hafta daha hastanede
kalacağı, konuşma bozukluğunun ise birkaç gün
içinde tamanıen ortadan kalkacağı belirtildi
TÜRSAB Başkanı Talha Çamaş ise
toplantılann kamuoyunca turizm
meclisi olarak tanımlandığına işaret
ederken, ancak bunun "kişisel
çıkarlannı ülke sonınlannın önüne
geçirerek, Türkiye'vi maceraya
sürüklemek isteyenlerin bugünlerde
sergiledikleri oyunlann sahneye
konduğu bir meclis olmadığını" söyledi.
Bu sözleri alkışlarla karşılanan Çamaş,
Abdullah Öcalan'ın yakalanarak
Türkiye'ye getirilmesinin ardından
turizmin sıkıntılı bir sürece gırdiğini
belirtti.
'Tanıfamlar artmah'
Çamaş, şöyle konuştu:
"Sorun. en önemli pazanmız olan
ülkelerdeki daha çok tatilci tüketkilerin
gazete, televizyon ve diğer basın yayın
organlannda yer alan Türkiye
aleyhindeki haberleri okuyup dinkmesi
ve>a televizyonlardan izlemesinden
duyulan endişenin üriinüdür. Türkiye'de
halen yaşanmakta olan olaylann çok
geçmeden etkisini yitireceğine ve
bepimizin karşı olduğu terörün hızla
ortadan kalkacağına inanıyorum.
Öcalan'ın yakalanarak yargı önüne
çıkanlmasryla başlayan yeni sürecin
beklendiğinin tersine yeni bir terör
dalgası yaratmayacağını partneıierimize
anlatmalıyız.*' Talha Çamaş, bu ortamda
yapıtabilecek en büyük hatanın ileriye
yönelik plan ve programlann yanlış
değerlendirme sonucu değiştirilmesi
olacağını vurgularken, böyle bir
yanlıştan herkesin zarar göreceğine
dikkat çekti.
TI&NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR
Türkiye, çok partili sısteme ilk adımı-
nı 1946 yılında attı. Bu yıllarda anti-ko-
münizm yükseldıği için, sistem, sola ka-
palı bir çok partililik olarak başladı. Tür-
kiye'de 1960 yılına kadar iki partili bir
sistemden söz edebilinz. Bu iki parti,
egemen sınıflar içindeki iki eğilimi tem-
sil ediyordu: Birisi daha devletçi, diğe-
n daha popülist. Ancak her iki siyasi
çizginin birleştiği temel, demokrasi kar-
şıtlığı idi.
1950-1960 arasında Demokrat Parti
iktidan döneminde, çoğunluk diktatör-
lüğü söz konusuydu. Yıllarca Türki-
ye'nin kaderine yön vermiş Cumhuriyet
Halk Partisi, muhalefette olmanın, azın-
lık olmanın sıkıntısını yaşıyordu. Işte o
zaman muhaliflerin haklarının korun-
ması gerektiği düşüncesı "devletin par-
tisi" CHP içinde olgunlaşmaya başla-
dı.
27 Mayıs 1960 müdahalesi, Mec-
lis'teki çoğunluk egemenliğini kırmak,
azınlıkta olan diğer seslerin de ortaya
çıkması için olanak hazırlamak gereği-
ni duydu. Aynca, yargının, askerin ve
bürokrasinin Meclis'e karşı bir denge
sağlaması düşüncesi de yeni hazırla-
nan Anayasa'ya ve yasalara yerleştiril-
di.
Çok Partili Sistem ve Demokrasi
Meclis içinde, çoğunluğa karşı den-
ge kurmayı amaçlayan önlemler, Se-
çim Kanunu'nda da ifadesinı buldu.
Milli Bakiye sistemi, her partiye aldığı oy
kadar Meclis'te temsil olanağı getirdi.
1965 seçimlerınde yüzde 2.8 oy alan
Türkiye Işçi Partisi bu yasadan yararla-
narak 15 milletvekiliyle Pariamento'ya
girdi. Meclis'in çalışmalanna Anayasa
Mahkemesi denetimi getirildi. Milli Gü-
venlik Kurulu yoluyla askerlerin temel
kararlara ortak olması sağlandı.
Türkiye, 27 Mayıs Anayasası'yla bir-
likte bir yandan özgürlüklere doğru yol
alırken, öte yandan Meclis'in gücünü sı-
nırlayabilecek önlemler almıştı. Popü-
list sağın temsilcisı Adalet Partisi ve o-
nun liden Süleyman Demirel, 27 Ma-
yıs Anayasası'nın özgürlüklere açık
yönlerine sürekli itiraz etti. Düşünce ve
örgütlenme özgürlüğü alanında Anaya-
sa'nın sağladığı olanaklar, Demirel'in
temel hedefleri arasındaydı. Eline ge-
çen ilk fırsatta bunlan ortadan kaldır-
mak ıstiyordu.
Demırel'in eline bu fırsat, 12 Mart
1971 askeri darbesi sayesinde geçti.
Her ne kadar kendisi iktidardan uzak-
laştırılsa da, darbecilerle aralannda De-
nizGezmiş'lerinidamından, 1961 Ana-
yasası'nın özgürlükçü hükümlerinin bu-
danmasına kadar uzanan geniş bir itti-
fak oluştu. 12 Mart 1971 askeri darbe-
si sırasında Anayasa'nın özgürlüğe açık
uçlan büyük ölçüde budandı.
1961 Anayasası'nın özgürlükçü hü-
kümleri budanırken, Genelkurmay'ın ve
Anayasa Mahkemesi'nin etkinliği sür-
dürüldü. Hatta, 1980 Anayasası, Ge-
nelkurmay'ın Milli Güventik Kurulu için-
deki ağırlığını siviller aleyhine iyice ar-
tırdı. Parlamentonun harekât alanı da-
raltıldı. Toplumun çeşitli kesimlerinin
Meclis'te temsiline olanak tanıyan ka-
nunlar birer birer değiştirildi. Sonuçta,
ordu, büyük partiler, ve yargı arasında-
ki dengeye dayalı, çok partili olduğu
söylenen bir sistem oluştu. Bu sistem,
bütün bu kurumlan yaratırken, özgür-
lük alanını da giderek daralttı. 1982
Anayasası ve 12 Eylül döneminde ge-
liştirilen seçim kanunları, yüzde onluk
barajlar, sistemi kilitleyecek engeller ha-
linö dönüştü.
Genelkurmay Başkanı Kıvnkoğ-
lu'nun demeciyle bir kez daha ortaya
çıktı ki: Türkiye'deki çok partili parla-
menter sistem hâlâ çok kınlgan. Henüz
Meclis egemenliğine dayalı, toplumun
bütün kesimlerinin kendisini bu Mec-
lis'te ifade edebildiği bir sistem yaratı-
labilmiş değil. Yani açıkçası, bir ülkede
çok partili rejimden söz edilmesi, o sis-
temin demokrat olduğunu söylemek
için yeterli değil.
Parlamentonun ve partilerin olması
tek başına demokrasi anlamına gelmi-
yor. Bir rejimin demokrat olabilmesi için,
onu oluşturan kuoımlann ve partilerin
demokrasiyi içlerine sindiren bir olgun-
luk kazanması gerekiyor. Devletin, ka-
nun devleti olmaktan çıkıp bir hukuk
devleti haline dönüşmesi gerekiyor. Ay-
nca, devletin kendi kanunlanna uyma-
sı gerekiyor.
Türkiye'de, yargısız infaz yasak, iş-
kence yasak. Imzalanan uluslararası
sözleşmeler düşünce ve örgütlenme
özgürlüğünü teminat altına almayı şart
koşuyor.
Türkiye'de parlamenter bir sistem ol-
duğu doğru. Ama bunun demokratik
olduğu çok tartışmalı. Belki de biz bu
kadanna layıkız... Kimbilir.
HAFTAYA BAKIŞ
AHMET TANER KIŞLALI
TJüyük Dilsiz' Niçin I
Konuştu?
Fransızlar için ordu "Büyük Dilsiz"d\r.
Konuşmaz! '
Çünkü Fransa'nm demokrasısi oturmuştur. Ordu-
ya "havale edilmiş" yaşamsal sorunlan yoktur. Ülke
ne bölünme ne de ortaçağ karanlığına geri dönme gi-
bi bir kaygı içindedir.
Enönemliside... . • '••••
Fransız halkının gözünde en saygın ve güvenilir ku-
rum ordu değildir... En az güvenilen kesimlerin başın-
da da sıyasetçiler gelmemektedir.
• • •
Orgeneral Kıvnkoğlu konuşmalı mıydı, konuşma-
malı mıydı?
Olay iki açıdan ele alınabılir. .- ;
• .-•
Biçim olarak.. Ve ıçerik olarak.
Demokrasilerde elbette ki Genelkurmay başkanla-
rının ortaya çıkıp... "Seçimlerertelenmemelidir, falan-
ca yasa maddesi kalkmamalıdır" diye demeç verme-
si olağan bir şey değildir.
Bizde de ordu temsılcilennin görüşlerini açıklaya-
caklan iki yol vardır.
Komutanlar düşünceterini ve silahlı kuvvetlerdeki
eğilimleri ya Milli Güvenlik Kurulu'nda dile getırırler...
Ya da -MGK toplantısına çok varsa- Genelkurmay
başkanı aracılığıyla, cumhurbaşkanına ifetirter.
Eğer cumhurbaşkanı çıkıp da onlann eğilimlerine ta-
mamen ters bir tavır takınırsa ne yaparlar?
Ya susartar... ya da konuyu yaşamsal sayıyoriarsa,
düşüncelerini "testı kınlmadan önce" doğrudan ka-
muoyuna iletme yolunu seçerter.
Geçmişte orduyu temsil edenler bu yolu daha az
seçiyoriardı. Ve dışa vurulmayan birikim, günün birin-
de bir patlamaya dönüşüyordu.
• • •
Sayın Cumhurbaşkanı, ta Özbekistan'dan ne bu-
yurdu?
- Seçimin ertelenmesi dünyanın sonu olmaz!.. Ben
girişimin ne yanında ne defcarşısındayım..Vetomu
kullanmam...
Bu, FP'nin denetimine girmış küskünlerı yüreklen-
dirmek değil de nedir?
Eğer Sayın Demirel öyle konuşmamış olsaydı, aca-
ba Sayın Kıvnkoğlu o demecı vermek gereğini duyar
mıydı?
özellikle bu gibi olaylarda "öz", olayın "biçim"\n-
den çok daha önemlıdir.
Bir kamuoyu yoklaması yapılsa, halk acaba ne der-
di? Acaba halkın kaçta kaçı böyle bir demece karşı
çıkar, ne kadan canı gönülden onay verirdı?..
Eğer halktakı eğilimleri siviller değil de askerter da-
hadoğru yansrtıyoriarsa, ortada çok cıddı bir "çarpık-
lık" var demektir.
Bir düşüncenin doğruluğu ya da yanlışlığını, kımın
ağzından çıktığı belıriemez. "Sivil söylerse doğru, as-
kersöylerse yanlış" demenin de demokratik düşün-
ce ile uzaktan yakından bir ılişkısi yoktur.
Özellikle de, siviller demokrasiyi yozlaştınrken as-
ker yozlaşmaya karşı çıkıyorsa... Ve toplum ıkıncilere
daha fazla güven duyuyorsa...
' PKK ile savaş; büyOk ölçüde'^kerin Sırfıhtfâ1
.!.
Hatta "irtica" ile savaşım büyük ötçüde askerin sır-
tında...
Ülke yaşamsal sorunlarla karşı karşıya... Ama siya-
set sahnesinde kendi kişisel çıkarlannı Erbakan'ın-
kiyle uzlaştırmaya çalışan bir surü sivıl...
Yozlaşma batağı dız boyu. Ama Sayın Cumhurbaş-
kanı net birtutum takınmaktan kaçınıyor.. Ta ki etkili
bir ses, Çankaya'yı atlayarak doğrudan halkın önüne
çıkmak zorunda kalıncaya kadar!
Bu köşede, günahlan çok olan eski Demirel ile "sağ-
duyunun sesi" Çankaya'dakı Demirel'i ayınmaya hep
özen gösterdik. Sayın Demirel, eskiyi anımsatmak zo-
runda kalan bazı köşe yazarlan hakkında dava üstü-
nedavaaçtırmakıçın ugraşacağına, sağduyusunu yi-
tirmemeye özen göstermelidir.
Türk demokrasısınin, ancak böyle bir Demırel'e,
Çankaya'yı terk ettikten sonra da gereksinmesi ola-
bılır...
Eylemcilerin paraları
geri ödenecek
NECATİAYGCV
İZMİR - Sendikal et-
kinliklere katıldıklan sa-
vıyla 25-30 milyon lira
arasında değişen maaş
kesme cezası alan, Deviet
Demiryollan'nda örgütlü
Birleşik Taşımacılık Sen-
dikasf nın (BTS) 200 yö-
netici ve üyesinin açtığı
"iptal" davalan sonuçlan-
maya başladı. İzmır 3.
ldare Mahkemesi, etkin-
liğe katılan sendika yöne-
tici ve uyelerinin eylemı-
ni, Türkiye'nin de imza-
ladığı "ILO Sözleşme-
si'nden doğan anayasal
bir hak" olarak değerlen-
direrek idarenin 16 kışiye
verdiği cezayı iptal etti.
Mahkeme, idarenin sen-
dıkacılardan kestiğı para-
yı yasa] faiziyle birlıkte
geri ödenmesini karara
bağladı.
Kamu Emekçileri Sen-
dikalan Konfederasyonu
(KESK) memur maaşla-
nna yapılan zamlan pro-
testo etmek ve grevli top-
lusözleşmeli sendikal
hakkın verilmesi için
Türkiye genelinde 4-5
Mart 1998 tarihinde iki
günlük iş bırakma eylemi
gerçekleştirmişti.
•KESK'in bueylemine Iz-
mir TCDD Bölge Müdür-
lüğü'ne bağlı işyerlerin-
de örgütlü BTS üyeleri de
destek vermışti. Etkinli-
gin ardından, Ulaştırma
Bakanlığrnınemnyle lz-
mir, Denızli ve Bursa'da,
aralannda sendika yöne-
ticilennin de bulunduğu
200 kişi hakkında idari
soruşturma başlatılmış ve
etkinliğe katılanlara maaş
kesme cezası verilmişti.
Cezalann, Türkiye'nin
de imzaladığı ILO Söz-
leşmesi'ne göre anayasa-
ya aykın olduğu savıvla
BTS yönetici ve üyeleri
idarenin verdiği karann
iptali için lzmir, 1,2,3 ve
4. ldare Mahkemesi'nde
davalar açtılar. Bu dava-
lardan 16'sı sonuçlandı.
Sendikacılann eylemleri-
nin yasal olduğu görüşü-
ne varan mahkeme. idare
aleyhine verdiği kararda
şu görüşlere yer verdi:
"Davacı, uluslararası
anlaşmalann kanun hük-
mündc olduğu, Anaya-
sa'nın 90. maddesinde be-
lirtildiği gibi örgütlenme
ve toplu pazarhk hakları-
nın korunmasına yönelik,
98sayıh,sendika özgürlü-
ğüne ve örgütlenme hak-
kının korunmasına yöne-
lik 87 sayıh ve kamu hiz-
metlerinde örgütienme
hakkının korunması ve is-
tihdanı koşullannın belir-
lenmesi yöntemlerine yö-
nelik 151 sayılı İLOsözleş-
mclcri gibi uluslararası
sözleşmelerle sendikal
haklar güvence altına
ahnmışnr. Sözleşmenin
yürürlüğe girmesi nede-
niyle kamu çahşanlannın
sendika kurma ve sendi-
kal faaliyette bulunma
haklannın mevcut oldu-
ğu kuşkusuz olup, mes.ru
bir hakkın kullanılması
sonucunda bir suçun olu-
şamayacağı da tahii oldu-
ğundan ortada bir disip-
lin suçu bulunmadığı so-
nuç \e kanaatinevanlmış-
ür. Açıklanan nedenlerle
dava konusu işlemin ipta-
line, tazminat isteminin
kabulü üe davacıdan kesi-
len miktarın başMiru tari-
hinden itibaren yasal fa-
iziyle birlikte davacıya
ödenmesine oybirligi ile
karar verildi."'