Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 MART 1999 PAZAR
12 PAZAR KONUĞU
Darbe sonrasında sosyal demokratları toparlayan Erdal İnönü, bilim ve siyasetin merceğinden topluma bakıyor
'Siyasettehedefolmalı
SHP
döneminde
bakanlarımız
iyi çalıstı'
Turgut Özal öldiikten sonra Süleyman
Demirel Cumhurbaşkanlığt 'na çıkınca
siz bu kez koalisyon ortaldığım Tansu
Çiüer'le sürdürdünüz- Orada dikkat
çeken nokla, sizin, nükleerfizik
profesörü olarak ekonomik alanı
tamamıyla ÇUler'e bırakmamz oldu.
Aeden?
- Koalisyon kurulduğunda böyle bir
işbölümü yapılmıştı. Ama ekonomide,
Bayındırlık Bakaniığı, Sanayi Bakanlığı,
Çalışma Bakanlığı bizim partideydi. Yani
ekonominin uygulamayla ilgili
alanlannda vardık. Öyİe bir işbölümü
yapıldığı için ben buna dikkatle uydum.
Benim o zamanki anlayışım her şeye
kanşmak şekjinde değildi. Hükümetin iyi
çahşması için bir işbölümü
yapılması lazımdı. Bu benim hükümette
işbirliği anlayışımdan kaynaklanjyordu.
Sonradan bunu eleştirdiler, ama o
zamanki hükümetin çok iyi işlediğini de
herkes söyledi. O dönem bizdeki
bakanlıklann hepsinin çok başanlı işler
yaptıklannı da herkes biliyor. Benim
eskiden beri uzaktan bakarak değişmesini
istedigim imaj, sosyal demokratlann
sadece konuştuklan, ama iş
yapmadıklanydı. O bitaz da demin
söylediğim ideolojiden geliyor. Ama biz
tekrar iş yaphğımızı da gösterdik. Sonra,
Saym Ecevit'in bakanlanndan da çok iyi
iş yapanlar oldu; sosyal demokrat olanlar,
diyelim. Bunu da dedikodu olmadan
söyleyelim.
'İnsanlar
makama
göre
davranıyor'
Siz 76ytldır dünyada hiç değiştirilmeyen
bir antlaşmaya imza atmış asker-
polidkacı-diplomat bir babamn oğlusunuz.
Babamz Türkiye'nin kuruluşuna imza
atanlardan biriydi ve dönem dönem de
ülkenin yönetiminde bulundu. Böyle bir
babamn oğlu olmak zaman zamaıt size
ağırgeldimi?
- Ağır gelmek değil. Böyle bir ailenin
çocugu olmak özel bir perspektifi hem
size, hem de başka insanlara getiriyor. Siz
başkalannı değerlendirirken yanılgılara
düşüyorsunuz. Babam çocukken bize şöyle
söylemişti: "Tanmmış insanlann
çocuklaruun yapnklan gereğinden fazla ilgi
görfir. lyi bir şey yapmışlarsa çok övülür,
fena bir şey yapmışlarsa çok yerilir. Bu
abartmalara aldırmayın. Siz işin aslına
bakın."
Öyle oldugu için tanınmış insanlann
çocuklan çevrelerindeki insanlann
görüşlerini tam olarak anlayamıyor.
Babanız ya da anneniz yüksek bir
mevkideyken birçok kimse size iyi
davranıyor. O iyi davramşın normal
olduğunu sanıyorsunuz. Ama aile büyüğü o
makamdan aynldığında bu dunım devam
etmiyor. Siz yine öyle olmasını
beklediğiniz için hayal kınklığma
uğruyorsunuz. Ama sizin daha önceki
yaklaşımınızda deformasyon var. Çünkü o
davranışlan normal sanıyorsunuz.
Sizi esas başanya götüren şey kendi
çalîşmanızdır. Bunu anlamak da kolay
olmuyor. Buna karşılık tanınmış bir aileden
gelmenin avanfajlan da var. Sefalet
çekmiyorsunuz. Istisnai durumlar dışında
büyük haksizlıklara uğramıyorsunuz. Sizi
koruyan birtakım görünmez eller var. Sizi
iyi yerlere getirmeye çahşıyorlar. Çok da
iyi yerlere getirmek istemiyorlar. Çünkü bu
defa babanızın partisine daha fazla pay
veriliyor görüntüsü vermekten çekiniyorlar.
Bu iki noktayı karşjlaştırmak gerekiyor.
Ben yaşamım boyunca lehimde olan
etkenlerin aleyhimde olanlardan daha fazla
olduğuna inandım. Başka ailelerde
gördüm. Babası siyasetçi ya da işadamı
olan bazı kişiler, "Ben de bunu yapanm"
diye yola çıkıp perişan oldular. Bazen
intihara kadar giden olaylar yaşanıyor.
Çünkü aynı şartlar yok. Aynı yeteğiniz
olmayabilir.
PORTRE / Prof. Dr. ERDAL İNÖNÜ
LE YLA TA VŞANOGL U Miîli Şefİsmet İnönü 'nün küçük oğlu. 12 Eylül darbesini izleyen Türkiye'de demokrasiyegeçiş döneminde sosyal demokrat
kesimin toparlanması için kolları sıvayan, dörtyıl önce de siyaseti bırakan kişL. Bugün, TÜBİTAK-Boğaziçi Üniversitesi ortaklığıyla etkinliğini sürdüren Feza
Gürsey Enstitüsü'nde bilimsel araştırmalanna bıraktığıyerden devam eden Nükleer Fizik Uzmanı Prof. Dr. Erdal İnönü... İnönü, siyasetteyken düzgün
konuşmaması nedeniyle
eleştirilmesine karşın bugün çeşitli
kuruluşlann toplantılarında aranan
bir konuşmacu Anılarınıyazıyor. Bu
aradapek çok konuşmasınt da
"Fikirler ve Eylemler" adlı kitabında
topladu İnönü'yle, son kitabı, '.'•.
Türkiye'de sosyal demokrasinin,
genelde siyasetin durumu üzerine
konuştuk. Biryıl sonraki
cumhurbaskanlığı seçiminde en güçlü
sivil aday olarakgösterildiği
sözlerimize, İnönü, "Şu anda bir
cumhurbaşkanı var. Benim bu konuda
konuşmam yakıştk almaz " dedi.
1926yılında Ankara 'da doğan Erdal İnönü, 1947 yılında Ankara Fen Fakültesi 'nden
fiziklisansı diploması aldıktan sonra ABD'deyükseklisans ve doktora çahşmalarım
tamamlayarak Ankara Üniversitesi ndefizik asistanı olarakgöreve başladı. 1964-
1974 yılları arasında ODTÜ defizik profesörü olarak çalıştı. Bu üniversitedeki
öğretim üyeliğinin yanı sıra araştırma ve yönetim görevlerinde de bulundu. Aynı
üniversitenin rektörlüğünü deyapan İnönü, 1974 'te Boğaziçi Üniversitesi 'negeçti ve
1983 yılına kadar bu üniversitede hizmet verdi. TÜBİTAK 'ın kuruluşuna katkıda
bulunan İnönü, aynı zamanda NATO Fen Komitesi 'nde çalıştı ve UNESCO Yürütme
Kurulu nda görev aldı. 1983 yılında SODEP 'in kurucu genel başkam olarak siyaset
yaşamına atılan Erdal İnönü. SODEP ile Halkçı Parti 'nin birleşmesi sonucu İaırulan
SHP 'nin ilk olağanüstü kurultavında SHP Cenel Başkam seçildi ve bu görevini de
1993 e kadar sürdürdü. Erdal İnönü, Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı
görevlerinde de bulundu. . ,,
"Fikirier ve Eylemler" adlı kitabutızıyazmafikri nasıl olustu.
- Bu konuşmalann bir araya getirilmesiyle meydana gelen bir olu-
şum. Bu fikır, anılanmı yazmaya başladılctan sonra oluşmaya başla-
dı Anılanm okuyuculartarafından beklemediğim bir ilgi gördü. Bır-
çok yerden beni konuşmacı olarak da çağırmaya başladılar. O sırada
siyasetten de ayrılmıştım. Beni konuşmacı olarak çağırmaya başladık-
lannda sıyasetteyken iyi konuşamamanı nedeniyle hep eleştirıldığimı
anımsattım. O dönemde "Konuşması anlaşılmıvor. Dikshonu bozuk"
biçiminde eleştirildim.
Ama sonradan. bırdenbire aranan bir konuşmacı haline geldını. Bir
Rotary Kulübü ya da bir üniversiteden konuşmacı olarak çağnldığım-
da, "Ne söyleyeyim" diye soruyorum. "Ne istersen söyle" diyorlar. A-
ma bu bana zorluk... Ne söyleyeceğimi o zaman kestiremiyorum. A-
ma zorlaya zorlaya bazı konularda yoğunlaştım. Bundan da hoşlandı-
lar. Bunun üzerine, bu konuşmalann kaybolup gıtmemesi için hepsi-
ni yazmaya karar verdim. Kitap da bu şekılde ortaya çıktı. Bir s>üre son-
ra. konuşmayi dinlemekle yazıyı okumak arasında büyük fark oldu-
ğunu gördüm. Sonra bunlan üç-dört bölümde toplamanın mümkün ol-
duğunu fark ettım: Örneğin cumhunyet tarıhı.
Atatürk'ûn Büyük Nutku'yla ilgili konuşmalar yapmıştım. O vesi-
leyle de Büyük Nutku yeniden okudum. Siyasi edebıyat açıstndan ger-
çekten bir başyapıt. Ciddi bir siyasetçi olarak uğraşmış. Nutuk'taki
telgraflann hepsı bugünkü başbakanlann. savunma. dışişleri ya da
milli eğitım "bakanlannın kendı konulannı savunurken yazdıklannı
andınyor. Hepsi de mantıklı, gerçekçi ve çok kararlı biçimde. hedefe
götürecek biçimde yazılmış.
Bir de o günlerde Atatürk'ün Meclis'te yaptığı konuşmalar var.
Bunlar, bugünkü başbakanlanmızın. bakanlanmızın gıpta edecegi de-
recede sadelik, acıklık ve çarpıcılıkta konuşmalar. Bunlar çok hoşu-
ma gittî. Konuşmalarnmda baktım, dinleyenlenn de çok hoşuna gitti.
AyrıCallo^&ft'Arîtlaşması'yla ilgili konuşmalar istemişlerdı. Bunun
üzerine babamın anılanna baktım. Orada rki temel fıkir olduğunu gör-
düm.
Meydi bu iki temel fıkir?
- Bizim hoşumuza giden her büyük olayın görünü-
münde bırtakım özellikler var. Örneğin, bir savaşsa kah-
ramanlık ve özveri görüyoruz. Ama o zaferin arkasında
büyük bir de fikir var. Bunu pek görmüyoruz. O fikır y-
ol gösteriyor. Ben bunu anlatmaya çalıştım. Bütün o ba-
şanlı dedigimiz gerek toplumsal, gerek bilimsel geliş-
melerin arkasında hep bir fikir var. Bu konuşmalan ya-
parken bu. bana hep yol gösterdi.
Başanlı sosyal demokratlar
Fransa'nın eskı Cumhurbaşkanı François Mitter-
nuıd'ı iyi tanırdım. Bir konuşmasını anımsıyorum. Ay-
rılıkçı hareketlere karşı yaklaşımını anlatıyordu. "Her-
kese kendi hakkuu vermeli. anadülerini konuşmalılar. a-
ma her etnik gnıba da devlet olma hakkı \erilmcz" dı-
yordu. Gayet dikkatli \e planlı bir yaklaşımı \ardı. Bu-
nu da anlatmaya çalışırken ~ÖteVi sos>al demoknıtiara
ömek olmitlı. Hem ideaümiz olacak hem de onu gerçck-
leştirmek için aklımızı kullanarak kararlı.ama planlı bir
da>rantşgöstereceğiz" dedım. Bu, sosyal demokratlann
çok ihtiyacı olduğu bir meseledir. Mitterrand bunu çok
iyi yapıyordu. Batı Almanya'nın eski başbakanlanndan
^ılh Brandt da aynı şeyi yapardı. Bunlar başanlı sos-
yal demokratlardı. Onlarda hem idealizm. hem de ger-
çekçılik var. Sosyalist Entemasyonal'ın birtoplantısına
gıtmiştim. Orada. Israıl'm eskı Dışişleri Bakanı ve eskı
Başbakanı Şimon Ptres'in konuşmalan oldu.
Bir başka konuşmamda da bunlan anlattım ve kitap-
ta da yazdım. Kitabın sonlannda şunu da anlattım: Cum-
hurıyet'ın 75. yılı dolayısıyla konuşmalar yaparken,
"Bundan sonra ne olacak" sorusuyla sıkhkla karşıiaş-
mışnm. Ben de "Şimdive kadar ne olacağına bağü" ya-
nıtını verdim. Orada Atatürk'ün, "Liusal kültürûmüzii
çağdaş uygaıiık düze>inin üzerine çıkaracağız'* sözleri-
ni hatırlattım. Siyasetçilerimiz de bunu söylüyor. ama
biraz değiştiriyorlar. tlk kısmını geçip "Çağdaş uygariığa yetişeceğiz''
diyorlar. Tabiı, çağdaş uygarlığın üzerine çıkmak için ona yetişmek
lazım. Orası doğru da kültürü bırakıp sadece. uygarlık. demek de yan-
lış. Atatürk'ûn yaklaşımmdan eksik kalıyor. Bunu anlattıktan sonra de-
dim ki: "Yetmiş beş yıldır konujuyoruz da buraya vardık mı? Varma-
dıysak ne zaman varacağız?" Soruyu böyle sorunca kendi kendime
düşündüm. Yetmış beş yıl niye yetmiyor. Ybksa, yeter de biz mı dalga
geçtik? Niye olmadı? Böyle bakınca gördüm ki 75 yıl böyle bir olu-
şum için ancak gerekli. Yettiği alanlar \ ar, ama tam da yetmiyor.
Hangi alanlarda yetmiyor?
- Bılımde. sanatta, ekonomide. demokraside en az üç kuşağın geç-
mesi gerekiyor. Esaslı bir değişim yapmak için bu gerekli. Geriye yö-
nelik bir küîtürden ilerıye yöneiik bir kültüre geçmek. topluma bunu
benimsetmek öyle kolay bir iş değil. Bunun için en az üç kuşak gere-
kiyor. Umanm, dördüncü kuşak bizi oraya getirecek. Bazı alanlarda
geldik, ama hepsinde gelemedik. Bunlan da göstermeye çalıştım. E-
sas fikirler şu:
. Yetmiş beş yıl yeter mi yetmez mi? Onu görmeye çalışmak...
Mitterrand'm, Brandt'ın çok değerli sosyal demokrat liderler ol-
duklarınısöylediniz. Amaonlar öldü. Özellikle ülkemizdeşimdikiku-
şak sosyal demokratlann işlevlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Buna girince insanlar hakkında fikirlerimi söylemek gerekiyor. Bu
da siyasete girmek oluyor. Bunu yapmak istemıyorum. Ama ülkemiz
için söylediğim genellikle şöyle:
Sosyal demokrasinin kendisi. sanayileşmiş ve önemli bir eğitim dü-
zeyine gelmiş ülkelerde başarı sağlıyor. Yani iktidara geliyor. Çünkü
sosyal demokrasinin gösterdiği hedefler, bilimsel bir deyim kullana-
cak olursak, birinci mertebede değil, ikinci mertebede gerçekleşecek
hedeflerdir. Bizim sosyal demokrat liderlerimiz. "Düzeni değiştirece-
ğiz. O zaman hepiniz daha nıudu olacaksınız" diyorlar
Bunu dinleyenler. "Ben bckle>cceğim. Siz düzeni dcğişrirvceksini/,
ondan sonra benim konulanma geieceksiniz. O zaman ben çok rahat
edeceğim. İyi ama o zamana kadar ben nasıl bekieyeceğim? Siz diize-
ni değiştirîrken ben ne yapacağım?'" diye düşünüyorlar.
Sosyal demokrat da bunu söylemek zorunda. Çünkü toplumun bü-
yük çoğunluğuna yöneiik hükumet etme ideali var. Esaslı reformlar
yaparak o hale geliyorsunuz. Ama bunu anlatmak çok zor. Vatandaş
eninde sonunda bunu anlıyor. Yalnız. ilk yaklaşımda bunu anlatamı-
yorsunuz. Vatandaşın o gün sıkıntısı var. pahalılık var, uğradiğı hak-
sızlığmdüzelmesınibeklıyor. "Onlannhepsinidüzelteceğiz, ama bun-
lar reformlardan sonra olacak'" diyoruz ya da o havayı verıyoruz. 0
hava>ı \erince de kolay kolay oy alınmıyor.
Peki, sosyal demokratlar oy alamıyorlar mı?
-Ahyorlarda bunlan söyleverek değil. Liderlerinin ya da adayian-
nm kişilıkleriyle alıyorlar. Ya da zaman zaman duygusal bir şey yaka-
lıyorlar. Örneğın şimdi Sayın Ecevit'in yakaladığı gibı. "Ülkenin bü-
tünlüğüne yöneiik her şeye karşıyız" diye orada çok güzel söyledi.
Hatta. işte... Neyse dedikoduya girmeyeyim... Onu çok güzel söyledi.
Ve o sayede de bir rüzgâr esti. Daha önce de Kıbns'taki soydaşlanmı-
zı yapılan darbeye karşı kurtarmak için o uluslararası gırişimi yaptı.
O zaman Türkiye'de sosyal demokrasiyi ileri götürdü.
Duygusal yaklaşım gerekiyor'
Ama o rüzgâr sönmüştü...
- Çünkü bu bir rüzgâr. Bu duygusal bir şey. Duygusal yaklaşımlar
bitıyor. Kalıcı olan şey, refonmların yapılması ve Türkiye'nin ondan
sonra çok daha yaşanabilir bir yer haline gelmesi; bu anlayışı vermek.
Bu anlayışa gelmek de o kadar kolay olmuyor. Ama ilerliyor. Başlan-
gıçtaki gibi değiliz. Bunlan sadece Türkiye için söylemiyorum; bütün
dünyada böyle . Sanayileşmiş Batı ülkelerinin çoğunda iktidarlar. A-
ma yeni sanayıleşmeye başlamış ülkelerde muhalefetteler. Yunanis-
tan'da PASOK iktidara geldi. ama sosyal demokrasiyle değil. milli-
.yetçilıkle ıktıdap geldi. Hellqn milliyetçiligini Türkiye'ye karşı kul-
landırbiraz da-Amerika'yâ çattı. %i)f duygusal yaklaşımlan kullan-
dı. Biz belki büyük ölçüde sanayileştik. ama hâlâ kültür açısmdan da-
ha oraya gelmiş değiliz. Bizim gibi ülkelerde sosyal demokrasinin ıler-
lemesi için bir duygusal yaklaşım gerekiyor. Sosyal demokrasinin bu
zorluklan bizi durdurmamalı. Sosyal demokrasiye gönül verenler bu-
nu düşünmüyorlar. bu ışe inanarak giriyorlar. Kazansalarda kazanma-
salar da bunu yapıyorlar. Elbet bir gün kazanacaklar da... Umanm ya-
kında olur... Başka bir zorluğu da reformlar yapmak. daha iyi bir dü-
zenı getirmek, tam nasıl yapılacağı iyice belli olmayan bir alan oldu-
ğu için çok çeşitli yaklaşımlar mümkün. Bu da sosyal demokratlar ara-
sında hep anlaşmazlık ve tartışma yaratıvor.
Sağ kolay anlasılan sözler kullanıyor'
Sosyat demokratlara göre sizce merkez sağın durumu nasıl?
- Onlar daha kolay anlaşılır söylemler kullanıyorlar. "Paranıa art-
üracağız'' diyorlar. "Nasıl artiıracaksuıız'" sorusuna da "Bir şey vapa-
nz, artnnnz*' cevabını venyorlar. Özal'ın yaklaşımını hahrlayın. ll-
çe olmak ısteyene ilçe, ıl olmak ısteyene il. tapu isteyene tapu sözü
verdi. Bunlar gayet doğrudan doğruya yapılan vaatler. Bir kısmını ger-
çekleştirir. çoğunu da gerçekleştirmezsiniz. Ama özetle. bunlar kolay
anlaşılan sözler Sosyal demokratlar biraz bunu da yapmaya başladı-
lar. Sağda hizmet öne çıkanlıyor. Ortanın solunda ise düzende reform-
lar yapmak, insan haklan, daha iyi bir gelecek öne çıkanlıyor. Bu da
ideolojiden gelen bir yaklaşım. Bu da henüz kültür düzeyi ilerleme-
mişse zorluk yaratıyor. Bunlan söyledim diye kimse kızmasın. Bun-
lan aşmanın yolu. adaylann. lıderlerin insanlara sevgıyle yaklaşmala-
n, insanlarla bırebır ılışkı kurmalan. bir şekilde bu fikirlen anlatabil-
melennden geçiyor. Bunlan sözle anlatmak olmuyor. Davranışlarla an-
latmak gerek. Duygusal konularda fırsatlar kaçınlmamalı.
Sizinlebirlikte, o dönem Türkiye ciddibir sol hareketiyakaladu Siz
daha sonra siyaseti bıraktınız- Sizin siyasetten çekilmenizle birlikte
Türkiye 'deyeni sol hareketin gerilediği konusunda pek çok şey söy-
lendL Siyaseti neden bıraktınız?
- Ben, siyasetten aynlmamdan sonra sol hareketin genlediğıne ka-
tılmıyorum.
Ortada somutgerçekler o dönem ve bu dönem sosyal demokratla-
nn aldıklan oy oranlan...
- Öv le oldu. Ama bu, beklemediğim bir sonuçtu. Aslında ben tersi-
ni bekliyordum. Türkiye'nin bütün siyasal sorunlannı çözünceye ka-
dar siyasette kalacağım, diye bir düşüncem yoktu. Biliyorsunuz, ya-
şamımın büyük bölümü üniversitede öğretim ve araştırmayla geçti.
Siz biraz da siyasetegirmeye itildiniz...
-Evet, biliyorsunuz. olağanüstü olaylar sonunda siyasete girdim. As-
lında üniversıtedeyken de öyle bir düşüncem vardı. Siyaset de bir gö-
revdir. bir hızmettir, bir meslektir. Ama bunun da bir hedefi olmalı.
Bir işte bir hedefiniz yoksa sürekli rahatsız olursunuz, hiçbir zaman
tatmin olmazsınız. O zaman benim hedefim Türkiye'de demokrasinin
yeniden yerleştığini ve gerçekleştiğini görmek ve göstermekti. Baba-
mın bütün ömrünü verdiği demokrası düzeninın tekrar kurulmasma
katkı yapmak için siyasete girdim. Hedefimin bir parçası da sosyal de-
mokratlan dağınıklıktan kurtarmaktı. O hedefler gerçekleşti. Ben si-
yasetten aynldığım zaman o dönem adı SHP olan partimiz koalisyon-
daydı, ama iktidardaydı. Yerel yönetimlerde pek çok yerde iktidarday-
dı. Genış bır örgütü vardı. Dağınıkhğı filan da kalmamıştı. O sırada
DSP de vardı, ama o başından beri ayrı olmak ısteyen bır partiydi. D-
SP'yle birleşmeye hiçbir zaman gücümüz yetmedi. O zamanki düşün-
cem. benden daha genç bir arkadaş gelirse ışleri daha iyi yüriiteceği,
yeni çıkan medyayla ilişkileri daha iyi götüreceğiydi. Benim medyay-
îa ilişkilerim o kadar iyi değildi. Böylece aynlma karannı aldım. Uni-
versite değifse bile yeniden düşünce ve yazma yaşamına dönerim, di-
ye düşündüm. Biliyorsunuz, bırdenbire de aynlmadım. Bunu yavaş ya-
vaş yaptım. Dolayısıyla, kendi açımdan gayet normal bir iş yaptım.
Ondan sonra oylar gerilediyse o konuda söyleyecek hiçbir şey yok.
Şımdi biraz geriledi gibi görünüyor, ama umanm tekrar ilerleyecek-
tir. t.
'Cumhurbaskanlığı için düşüncem yok1
Son zamanlarda gelişen eğilim sivil cumhurbaşkanı adayı olarak
sizin desteklenmenizdoğruUusunda. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Cumhurbaşkanlığma adayhğınızı koyacak mısınız?
- Bu konuda bir şey söyleyemem. Bir düşüncem yok kı. İyi niyetli
arkadaşlanmın hepsine teşekkür ediyorum. Bu yaklaşım yanlış. Böy-
le bir şey söz konusu değil ki şimdi. Bu konuda be-
nim konuşmam yersiz ve yakışıksız. Cumhurbaskan-
lığı seçimi de yok ki.
Ama biryıl sonra anayasagereğince cumhurbas-
kanlığı seçimiyapılacak...
• Onu o zaman düşünürsünüz.
Size yöneiik bir başka eleştiri HEP milletvekille-
rini TBMMye taşımamudı. Bu eteştiriye katılıyor
musunuz?
- Bunu biraz anılanmda da yazdım. Orada yaptı-
ğrm şey kendi açımdan gayet tutarlıydı. Siyasette bir
davranışınız, bir karannız o günkü şartlara göre uy-
gun görünüyor. Sonradan başka olaylar çıkıyor. Size,
"O gün niye böyle yapnn?" diye eleştın yöneltiyor-
lar. Oeleştirinin o zamanki şartlara göre yapılması ge-
rekir. HEP mılletvekili dediğmiz arkadaşlanmız bü-
yük ölçüde bizim millervekillerimizdi. Seçimlerden
sonra Pans'teki Kürt Enstıtüsü'nün toplantısı yapıl-
dı. "Orayagjtmeyin" dedik, ama gittiler. 0, büyük bir
hataydı. Ondan sonra işler kanştı. Disiplin cezası al-
dılar ve partiden çıkanIdılar. Böylece başka parti kur-
dular. Ama daha önce, üniterdevlet yapısı içinde bir-
likte güzellikle çalışıyorduk. Ayn kaldıklannda bir
mıllıyetçi grubun temsilcisi olmaya yöneldiler. Ayn
bir havaya gırdiler. Derken yeniden seçimlere girer-
ken, "Biz partimizedönme>ekarar verdik. Biz SHP'fi-
yiz. Bizim için artik HEP kalmamışnr" dediler.
HEP'in kapatılması
"HEP'i kapatacak mısınız" diye sorduk. mümkün
olmadığını söyledıler. Çünkü yasaya göre, mılletve-
kili adayı olabilmeleri için kendı partilerinden ihraç
edilmeleri gerekiyordu. Budabirtuhaf. Partilerinden
ıhraç edilip bize katıldıklan zaman yeniden aday olabiliyorlardı.
SHP'ye katıldıktan sonra HEP'in kapatılması için herhangi bir şey ya-
pamayacaklannı, çünkü artık o partinin üyeleri olmadıklannı söyle-
diler. Dolayısıyla o zamanki, HEP ile SHP nin aslında bir seçim itti-
fakı değildi. Ama öyle göründü. Fiilen o sonucu vermiş oldu. Maksat
o değildi. Maksat o insanlann tekrar bizim partimize dönmeleriydi.
Kendi yörelerinde tanınmışlardı. Eskiden olduğu gibi büyük bir parti
içinde haklannı savunmalan Türkiye'nin bütünlüğü açısmdan önem-
liydi. Bir etnik grup, bir etnik parti içinde değil, büyük bir parti için-
de kalarak savunulmalıdır. O zaman. ülkenin bütünlüğüne zarar ver-
meden hem kendi kültürlerini, hem insan haklannı korumak açısın-
dan daha iyi sonuç almır. Ardından bazı gençler de geldi. Bize. "Par-
tiyibizoniârlakurduk. Ontardagelsin"dendi. Geldiler. fakaten azın-
dan bir kısmı bizimle uyuşamadı. Gördük ki onlar bizim ideolojimi-
ze tam uyamıyorlar. Onlar daha çok bir etnik grup temsilcisi olarak
çalışmak istiyorlardı. Ardından kendileri bizden aynldılar. O aynhş-
tan sonra DEP adıyla ortaya çüctılar. Bizim yaptığımız Türkiye'nin
bütünlüğü içinde herkesin daha iyi yaşamasına yöneiik bir hareketti.
Ama öteki partiler o zaman bunu çok aleyhimize kullandılar. Orada
bir sommluluk varsa bunu alıyorum. Yaptığımın yanlış olduğuna da
inanmıyorum. Yine olsa aynı şeyi yapanm, diye düşünüyorum.
Ya da gizli eller onları dahafazla korumak istemeyebüir...
- O da olabilir. Ama aynı başarının gösterilmesi çok zor.
Konuşmamızın başına dönersek... Sizpolitikada düzgün konuşma-
makla eleştirildiniz. Daha sonra bazı düzgün konuşmalannız oldu-
ğuna dikkat çekilerek sizin FikriSağlar 'ın tiyatro sanatçısı olan eşin-
den diksivon dersleri aldığınız gazetelereyansımışü. Bu doğru muy-
du?
- Yok, yok. Hiç kimseden ders almadım. Keşke alsaydım. Muhak-
kak faydası olurdu. O hengâme içinde pek vakit olmuyordu. Ya da ben
vakit bulamıyordum. Benimle konuşmak isteyen herkesle konuşmak
istediğim için kendime zaman ayıramıyordum. Zaman hep eksik
oluyordu.