25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 MART 1999 PAZAR 12 PAZAR KONUĞU Darbe sonrasında sosyal demokratları toparlayan Erdal İnönü, bilim ve siyasetin merceğinden topluma bakıyor 'Siyasettehedefolmalı SHP döneminde bakanlarımız iyi çalıstı' Turgut Özal öldiikten sonra Süleyman Demirel Cumhurbaşkanlığt 'na çıkınca siz bu kez koalisyon ortaldığım Tansu Çiüer'le sürdürdünüz- Orada dikkat çeken nokla, sizin, nükleerfizik profesörü olarak ekonomik alanı tamamıyla ÇUler'e bırakmamz oldu. Aeden? - Koalisyon kurulduğunda böyle bir işbölümü yapılmıştı. Ama ekonomide, Bayındırlık Bakaniığı, Sanayi Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı bizim partideydi. Yani ekonominin uygulamayla ilgili alanlannda vardık. Öyİe bir işbölümü yapıldığı için ben buna dikkatle uydum. Benim o zamanki anlayışım her şeye kanşmak şekjinde değildi. Hükümetin iyi çahşması için bir işbölümü yapılması lazımdı. Bu benim hükümette işbirliği anlayışımdan kaynaklanjyordu. Sonradan bunu eleştirdiler, ama o zamanki hükümetin çok iyi işlediğini de herkes söyledi. O dönem bizdeki bakanlıklann hepsinin çok başanlı işler yaptıklannı da herkes biliyor. Benim eskiden beri uzaktan bakarak değişmesini istedigim imaj, sosyal demokratlann sadece konuştuklan, ama iş yapmadıklanydı. O bitaz da demin söylediğim ideolojiden geliyor. Ama biz tekrar iş yaphğımızı da gösterdik. Sonra, Saym Ecevit'in bakanlanndan da çok iyi iş yapanlar oldu; sosyal demokrat olanlar, diyelim. Bunu da dedikodu olmadan söyleyelim. 'İnsanlar makama göre davranıyor' Siz 76ytldır dünyada hiç değiştirilmeyen bir antlaşmaya imza atmış asker- polidkacı-diplomat bir babamn oğlusunuz. Babamz Türkiye'nin kuruluşuna imza atanlardan biriydi ve dönem dönem de ülkenin yönetiminde bulundu. Böyle bir babamn oğlu olmak zaman zamaıt size ağırgeldimi? - Ağır gelmek değil. Böyle bir ailenin çocugu olmak özel bir perspektifi hem size, hem de başka insanlara getiriyor. Siz başkalannı değerlendirirken yanılgılara düşüyorsunuz. Babam çocukken bize şöyle söylemişti: "Tanmmış insanlann çocuklaruun yapnklan gereğinden fazla ilgi görfir. lyi bir şey yapmışlarsa çok övülür, fena bir şey yapmışlarsa çok yerilir. Bu abartmalara aldırmayın. Siz işin aslına bakın." Öyle oldugu için tanınmış insanlann çocuklan çevrelerindeki insanlann görüşlerini tam olarak anlayamıyor. Babanız ya da anneniz yüksek bir mevkideyken birçok kimse size iyi davranıyor. O iyi davramşın normal olduğunu sanıyorsunuz. Ama aile büyüğü o makamdan aynldığında bu dunım devam etmiyor. Siz yine öyle olmasını beklediğiniz için hayal kınklığma uğruyorsunuz. Ama sizin daha önceki yaklaşımınızda deformasyon var. Çünkü o davranışlan normal sanıyorsunuz. Sizi esas başanya götüren şey kendi çalîşmanızdır. Bunu anlamak da kolay olmuyor. Buna karşılık tanınmış bir aileden gelmenin avanfajlan da var. Sefalet çekmiyorsunuz. Istisnai durumlar dışında büyük haksizlıklara uğramıyorsunuz. Sizi koruyan birtakım görünmez eller var. Sizi iyi yerlere getirmeye çahşıyorlar. Çok da iyi yerlere getirmek istemiyorlar. Çünkü bu defa babanızın partisine daha fazla pay veriliyor görüntüsü vermekten çekiniyorlar. Bu iki noktayı karşjlaştırmak gerekiyor. Ben yaşamım boyunca lehimde olan etkenlerin aleyhimde olanlardan daha fazla olduğuna inandım. Başka ailelerde gördüm. Babası siyasetçi ya da işadamı olan bazı kişiler, "Ben de bunu yapanm" diye yola çıkıp perişan oldular. Bazen intihara kadar giden olaylar yaşanıyor. Çünkü aynı şartlar yok. Aynı yeteğiniz olmayabilir. PORTRE / Prof. Dr. ERDAL İNÖNÜ LE YLA TA VŞANOGL U Miîli Şefİsmet İnönü 'nün küçük oğlu. 12 Eylül darbesini izleyen Türkiye'de demokrasiyegeçiş döneminde sosyal demokrat kesimin toparlanması için kolları sıvayan, dörtyıl önce de siyaseti bırakan kişL. Bugün, TÜBİTAK-Boğaziçi Üniversitesi ortaklığıyla etkinliğini sürdüren Feza Gürsey Enstitüsü'nde bilimsel araştırmalanna bıraktığıyerden devam eden Nükleer Fizik Uzmanı Prof. Dr. Erdal İnönü... İnönü, siyasetteyken düzgün konuşmaması nedeniyle eleştirilmesine karşın bugün çeşitli kuruluşlann toplantılarında aranan bir konuşmacu Anılarınıyazıyor. Bu aradapek çok konuşmasınt da "Fikirler ve Eylemler" adlı kitabında topladu İnönü'yle, son kitabı, '.'•. Türkiye'de sosyal demokrasinin, genelde siyasetin durumu üzerine konuştuk. Biryıl sonraki cumhurbaskanlığı seçiminde en güçlü sivil aday olarakgösterildiği sözlerimize, İnönü, "Şu anda bir cumhurbaşkanı var. Benim bu konuda konuşmam yakıştk almaz " dedi. 1926yılında Ankara 'da doğan Erdal İnönü, 1947 yılında Ankara Fen Fakültesi 'nden fiziklisansı diploması aldıktan sonra ABD'deyükseklisans ve doktora çahşmalarım tamamlayarak Ankara Üniversitesi ndefizik asistanı olarakgöreve başladı. 1964- 1974 yılları arasında ODTÜ defizik profesörü olarak çalıştı. Bu üniversitedeki öğretim üyeliğinin yanı sıra araştırma ve yönetim görevlerinde de bulundu. Aynı üniversitenin rektörlüğünü deyapan İnönü, 1974 'te Boğaziçi Üniversitesi 'negeçti ve 1983 yılına kadar bu üniversitede hizmet verdi. TÜBİTAK 'ın kuruluşuna katkıda bulunan İnönü, aynı zamanda NATO Fen Komitesi 'nde çalıştı ve UNESCO Yürütme Kurulu nda görev aldı. 1983 yılında SODEP 'in kurucu genel başkam olarak siyaset yaşamına atılan Erdal İnönü. SODEP ile Halkçı Parti 'nin birleşmesi sonucu İaırulan SHP 'nin ilk olağanüstü kurultavında SHP Cenel Başkam seçildi ve bu görevini de 1993 e kadar sürdürdü. Erdal İnönü, Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı görevlerinde de bulundu. . ,, "Fikirier ve Eylemler" adlı kitabutızıyazmafikri nasıl olustu. - Bu konuşmalann bir araya getirilmesiyle meydana gelen bir olu- şum. Bu fikır, anılanmı yazmaya başladılctan sonra oluşmaya başla- dı Anılanm okuyuculartarafından beklemediğim bir ilgi gördü. Bır- çok yerden beni konuşmacı olarak da çağırmaya başladılar. O sırada siyasetten de ayrılmıştım. Beni konuşmacı olarak çağırmaya başladık- lannda sıyasetteyken iyi konuşamamanı nedeniyle hep eleştirıldığimı anımsattım. O dönemde "Konuşması anlaşılmıvor. Dikshonu bozuk" biçiminde eleştirildim. Ama sonradan. bırdenbire aranan bir konuşmacı haline geldını. Bir Rotary Kulübü ya da bir üniversiteden konuşmacı olarak çağnldığım- da, "Ne söyleyeyim" diye soruyorum. "Ne istersen söyle" diyorlar. A- ma bu bana zorluk... Ne söyleyeceğimi o zaman kestiremiyorum. A- ma zorlaya zorlaya bazı konularda yoğunlaştım. Bundan da hoşlandı- lar. Bunun üzerine, bu konuşmalann kaybolup gıtmemesi için hepsi- ni yazmaya karar verdim. Kitap da bu şekılde ortaya çıktı. Bir s>üre son- ra. konuşmayi dinlemekle yazıyı okumak arasında büyük fark oldu- ğunu gördüm. Sonra bunlan üç-dört bölümde toplamanın mümkün ol- duğunu fark ettım: Örneğin cumhunyet tarıhı. Atatürk'ûn Büyük Nutku'yla ilgili konuşmalar yapmıştım. O vesi- leyle de Büyük Nutku yeniden okudum. Siyasi edebıyat açıstndan ger- çekten bir başyapıt. Ciddi bir siyasetçi olarak uğraşmış. Nutuk'taki telgraflann hepsı bugünkü başbakanlann. savunma. dışişleri ya da milli eğitım "bakanlannın kendı konulannı savunurken yazdıklannı andınyor. Hepsi de mantıklı, gerçekçi ve çok kararlı biçimde. hedefe götürecek biçimde yazılmış. Bir de o günlerde Atatürk'ün Meclis'te yaptığı konuşmalar var. Bunlar, bugünkü başbakanlanmızın. bakanlanmızın gıpta edecegi de- recede sadelik, acıklık ve çarpıcılıkta konuşmalar. Bunlar çok hoşu- ma gittî. Konuşmalarnmda baktım, dinleyenlenn de çok hoşuna gitti. AyrıCallo^&ft'Arîtlaşması'yla ilgili konuşmalar istemişlerdı. Bunun üzerine babamın anılanna baktım. Orada rki temel fıkir olduğunu gör- düm. Meydi bu iki temel fıkir? - Bizim hoşumuza giden her büyük olayın görünü- münde bırtakım özellikler var. Örneğin, bir savaşsa kah- ramanlık ve özveri görüyoruz. Ama o zaferin arkasında büyük bir de fikir var. Bunu pek görmüyoruz. O fikır y- ol gösteriyor. Ben bunu anlatmaya çalıştım. Bütün o ba- şanlı dedigimiz gerek toplumsal, gerek bilimsel geliş- melerin arkasında hep bir fikir var. Bu konuşmalan ya- parken bu. bana hep yol gösterdi. Başanlı sosyal demokratlar Fransa'nın eskı Cumhurbaşkanı François Mitter- nuıd'ı iyi tanırdım. Bir konuşmasını anımsıyorum. Ay- rılıkçı hareketlere karşı yaklaşımını anlatıyordu. "Her- kese kendi hakkuu vermeli. anadülerini konuşmalılar. a- ma her etnik gnıba da devlet olma hakkı \erilmcz" dı- yordu. Gayet dikkatli \e planlı bir yaklaşımı \ardı. Bu- nu da anlatmaya çalışırken ~ÖteVi sos>al demoknıtiara ömek olmitlı. Hem ideaümiz olacak hem de onu gerçck- leştirmek için aklımızı kullanarak kararlı.ama planlı bir da>rantşgöstereceğiz" dedım. Bu, sosyal demokratlann çok ihtiyacı olduğu bir meseledir. Mitterrand bunu çok iyi yapıyordu. Batı Almanya'nın eski başbakanlanndan ^ılh Brandt da aynı şeyi yapardı. Bunlar başanlı sos- yal demokratlardı. Onlarda hem idealizm. hem de ger- çekçılik var. Sosyalist Entemasyonal'ın birtoplantısına gıtmiştim. Orada. Israıl'm eskı Dışişleri Bakanı ve eskı Başbakanı Şimon Ptres'in konuşmalan oldu. Bir başka konuşmamda da bunlan anlattım ve kitap- ta da yazdım. Kitabın sonlannda şunu da anlattım: Cum- hurıyet'ın 75. yılı dolayısıyla konuşmalar yaparken, "Bundan sonra ne olacak" sorusuyla sıkhkla karşıiaş- mışnm. Ben de "Şimdive kadar ne olacağına bağü" ya- nıtını verdim. Orada Atatürk'ün, "Liusal kültürûmüzii çağdaş uygaıiık düze>inin üzerine çıkaracağız'* sözleri- ni hatırlattım. Siyasetçilerimiz de bunu söylüyor. ama biraz değiştiriyorlar. tlk kısmını geçip "Çağdaş uygariığa yetişeceğiz'' diyorlar. Tabiı, çağdaş uygarlığın üzerine çıkmak için ona yetişmek lazım. Orası doğru da kültürü bırakıp sadece. uygarlık. demek de yan- lış. Atatürk'ûn yaklaşımmdan eksik kalıyor. Bunu anlattıktan sonra de- dim ki: "Yetmiş beş yıldır konujuyoruz da buraya vardık mı? Varma- dıysak ne zaman varacağız?" Soruyu böyle sorunca kendi kendime düşündüm. Yetmış beş yıl niye yetmiyor. Ybksa, yeter de biz mı dalga geçtik? Niye olmadı? Böyle bakınca gördüm ki 75 yıl böyle bir olu- şum için ancak gerekli. Yettiği alanlar \ ar, ama tam da yetmiyor. Hangi alanlarda yetmiyor? - Bılımde. sanatta, ekonomide. demokraside en az üç kuşağın geç- mesi gerekiyor. Esaslı bir değişim yapmak için bu gerekli. Geriye yö- nelik bir küîtürden ilerıye yöneiik bir kültüre geçmek. topluma bunu benimsetmek öyle kolay bir iş değil. Bunun için en az üç kuşak gere- kiyor. Umanm, dördüncü kuşak bizi oraya getirecek. Bazı alanlarda geldik, ama hepsinde gelemedik. Bunlan da göstermeye çalıştım. E- sas fikirler şu: . Yetmiş beş yıl yeter mi yetmez mi? Onu görmeye çalışmak... Mitterrand'm, Brandt'ın çok değerli sosyal demokrat liderler ol- duklarınısöylediniz. Amaonlar öldü. Özellikle ülkemizdeşimdikiku- şak sosyal demokratlann işlevlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? -Buna girince insanlar hakkında fikirlerimi söylemek gerekiyor. Bu da siyasete girmek oluyor. Bunu yapmak istemıyorum. Ama ülkemiz için söylediğim genellikle şöyle: Sosyal demokrasinin kendisi. sanayileşmiş ve önemli bir eğitim dü- zeyine gelmiş ülkelerde başarı sağlıyor. Yani iktidara geliyor. Çünkü sosyal demokrasinin gösterdiği hedefler, bilimsel bir deyim kullana- cak olursak, birinci mertebede değil, ikinci mertebede gerçekleşecek hedeflerdir. Bizim sosyal demokrat liderlerimiz. "Düzeni değiştirece- ğiz. O zaman hepiniz daha nıudu olacaksınız" diyorlar Bunu dinleyenler. "Ben bckle>cceğim. Siz düzeni dcğişrirvceksini/, ondan sonra benim konulanma geieceksiniz. O zaman ben çok rahat edeceğim. İyi ama o zamana kadar ben nasıl bekieyeceğim? Siz diize- ni değiştirîrken ben ne yapacağım?'" diye düşünüyorlar. Sosyal demokrat da bunu söylemek zorunda. Çünkü toplumun bü- yük çoğunluğuna yöneiik hükumet etme ideali var. Esaslı reformlar yaparak o hale geliyorsunuz. Ama bunu anlatmak çok zor. Vatandaş eninde sonunda bunu anlıyor. Yalnız. ilk yaklaşımda bunu anlatamı- yorsunuz. Vatandaşın o gün sıkıntısı var. pahalılık var, uğradiğı hak- sızlığmdüzelmesınibeklıyor. "Onlannhepsinidüzelteceğiz, ama bun- lar reformlardan sonra olacak'" diyoruz ya da o havayı verıyoruz. 0 hava>ı \erince de kolay kolay oy alınmıyor. Peki, sosyal demokratlar oy alamıyorlar mı? -Ahyorlarda bunlan söyleverek değil. Liderlerinin ya da adayian- nm kişilıkleriyle alıyorlar. Ya da zaman zaman duygusal bir şey yaka- lıyorlar. Örneğın şimdi Sayın Ecevit'in yakaladığı gibı. "Ülkenin bü- tünlüğüne yöneiik her şeye karşıyız" diye orada çok güzel söyledi. Hatta. işte... Neyse dedikoduya girmeyeyim... Onu çok güzel söyledi. Ve o sayede de bir rüzgâr esti. Daha önce de Kıbns'taki soydaşlanmı- zı yapılan darbeye karşı kurtarmak için o uluslararası gırişimi yaptı. O zaman Türkiye'de sosyal demokrasiyi ileri götürdü. Duygusal yaklaşım gerekiyor' Ama o rüzgâr sönmüştü... - Çünkü bu bir rüzgâr. Bu duygusal bir şey. Duygusal yaklaşımlar bitıyor. Kalıcı olan şey, refonmların yapılması ve Türkiye'nin ondan sonra çok daha yaşanabilir bir yer haline gelmesi; bu anlayışı vermek. Bu anlayışa gelmek de o kadar kolay olmuyor. Ama ilerliyor. Başlan- gıçtaki gibi değiliz. Bunlan sadece Türkiye için söylemiyorum; bütün dünyada böyle . Sanayileşmiş Batı ülkelerinin çoğunda iktidarlar. A- ma yeni sanayıleşmeye başlamış ülkelerde muhalefetteler. Yunanis- tan'da PASOK iktidara geldi. ama sosyal demokrasiyle değil. milli- .yetçilıkle ıktıdap geldi. Hellqn milliyetçiligini Türkiye'ye karşı kul- landırbiraz da-Amerika'yâ çattı. %i)f duygusal yaklaşımlan kullan- dı. Biz belki büyük ölçüde sanayileştik. ama hâlâ kültür açısmdan da- ha oraya gelmiş değiliz. Bizim gibi ülkelerde sosyal demokrasinin ıler- lemesi için bir duygusal yaklaşım gerekiyor. Sosyal demokrasinin bu zorluklan bizi durdurmamalı. Sosyal demokrasiye gönül verenler bu- nu düşünmüyorlar. bu ışe inanarak giriyorlar. Kazansalarda kazanma- salar da bunu yapıyorlar. Elbet bir gün kazanacaklar da... Umanm ya- kında olur... Başka bir zorluğu da reformlar yapmak. daha iyi bir dü- zenı getirmek, tam nasıl yapılacağı iyice belli olmayan bir alan oldu- ğu için çok çeşitli yaklaşımlar mümkün. Bu da sosyal demokratlar ara- sında hep anlaşmazlık ve tartışma yaratıvor. Sağ kolay anlasılan sözler kullanıyor' Sosyat demokratlara göre sizce merkez sağın durumu nasıl? - Onlar daha kolay anlaşılır söylemler kullanıyorlar. "Paranıa art- üracağız'' diyorlar. "Nasıl artiıracaksuıız'" sorusuna da "Bir şey vapa- nz, artnnnz*' cevabını venyorlar. Özal'ın yaklaşımını hahrlayın. ll- çe olmak ısteyene ilçe, ıl olmak ısteyene il. tapu isteyene tapu sözü verdi. Bunlar gayet doğrudan doğruya yapılan vaatler. Bir kısmını ger- çekleştirir. çoğunu da gerçekleştirmezsiniz. Ama özetle. bunlar kolay anlaşılan sözler Sosyal demokratlar biraz bunu da yapmaya başladı- lar. Sağda hizmet öne çıkanlıyor. Ortanın solunda ise düzende reform- lar yapmak, insan haklan, daha iyi bir gelecek öne çıkanlıyor. Bu da ideolojiden gelen bir yaklaşım. Bu da henüz kültür düzeyi ilerleme- mişse zorluk yaratıyor. Bunlan söyledim diye kimse kızmasın. Bun- lan aşmanın yolu. adaylann. lıderlerin insanlara sevgıyle yaklaşmala- n, insanlarla bırebır ılışkı kurmalan. bir şekilde bu fikirlen anlatabil- melennden geçiyor. Bunlan sözle anlatmak olmuyor. Davranışlarla an- latmak gerek. Duygusal konularda fırsatlar kaçınlmamalı. Sizinlebirlikte, o dönem Türkiye ciddibir sol hareketiyakaladu Siz daha sonra siyaseti bıraktınız- Sizin siyasetten çekilmenizle birlikte Türkiye 'deyeni sol hareketin gerilediği konusunda pek çok şey söy- lendL Siyaseti neden bıraktınız? - Ben, siyasetten aynlmamdan sonra sol hareketin genlediğıne ka- tılmıyorum. Ortada somutgerçekler o dönem ve bu dönem sosyal demokratla- nn aldıklan oy oranlan... - Öv le oldu. Ama bu, beklemediğim bir sonuçtu. Aslında ben tersi- ni bekliyordum. Türkiye'nin bütün siyasal sorunlannı çözünceye ka- dar siyasette kalacağım, diye bir düşüncem yoktu. Biliyorsunuz, ya- şamımın büyük bölümü üniversitede öğretim ve araştırmayla geçti. Siz biraz da siyasetegirmeye itildiniz... -Evet, biliyorsunuz. olağanüstü olaylar sonunda siyasete girdim. As- lında üniversıtedeyken de öyle bir düşüncem vardı. Siyaset de bir gö- revdir. bir hızmettir, bir meslektir. Ama bunun da bir hedefi olmalı. Bir işte bir hedefiniz yoksa sürekli rahatsız olursunuz, hiçbir zaman tatmin olmazsınız. O zaman benim hedefim Türkiye'de demokrasinin yeniden yerleştığini ve gerçekleştiğini görmek ve göstermekti. Baba- mın bütün ömrünü verdiği demokrası düzeninın tekrar kurulmasma katkı yapmak için siyasete girdim. Hedefimin bir parçası da sosyal de- mokratlan dağınıklıktan kurtarmaktı. O hedefler gerçekleşti. Ben si- yasetten aynldığım zaman o dönem adı SHP olan partimiz koalisyon- daydı, ama iktidardaydı. Yerel yönetimlerde pek çok yerde iktidarday- dı. Genış bır örgütü vardı. Dağınıkhğı filan da kalmamıştı. O sırada DSP de vardı, ama o başından beri ayrı olmak ısteyen bır partiydi. D- SP'yle birleşmeye hiçbir zaman gücümüz yetmedi. O zamanki düşün- cem. benden daha genç bir arkadaş gelirse ışleri daha iyi yüriiteceği, yeni çıkan medyayla ilişkileri daha iyi götüreceğiydi. Benim medyay- îa ilişkilerim o kadar iyi değildi. Böylece aynlma karannı aldım. Uni- versite değifse bile yeniden düşünce ve yazma yaşamına dönerim, di- ye düşündüm. Biliyorsunuz, bırdenbire de aynlmadım. Bunu yavaş ya- vaş yaptım. Dolayısıyla, kendi açımdan gayet normal bir iş yaptım. Ondan sonra oylar gerilediyse o konuda söyleyecek hiçbir şey yok. Şımdi biraz geriledi gibi görünüyor, ama umanm tekrar ilerleyecek- tir. t. 'Cumhurbaskanlığı için düşüncem yok1 Son zamanlarda gelişen eğilim sivil cumhurbaşkanı adayı olarak sizin desteklenmenizdoğruUusunda. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Cumhurbaşkanlığma adayhğınızı koyacak mısınız? - Bu konuda bir şey söyleyemem. Bir düşüncem yok kı. İyi niyetli arkadaşlanmın hepsine teşekkür ediyorum. Bu yaklaşım yanlış. Böy- le bir şey söz konusu değil ki şimdi. Bu konuda be- nim konuşmam yersiz ve yakışıksız. Cumhurbaskan- lığı seçimi de yok ki. Ama biryıl sonra anayasagereğince cumhurbas- kanlığı seçimiyapılacak... • Onu o zaman düşünürsünüz. Size yöneiik bir başka eleştiri HEP milletvekille- rini TBMMye taşımamudı. Bu eteştiriye katılıyor musunuz? - Bunu biraz anılanmda da yazdım. Orada yaptı- ğrm şey kendi açımdan gayet tutarlıydı. Siyasette bir davranışınız, bir karannız o günkü şartlara göre uy- gun görünüyor. Sonradan başka olaylar çıkıyor. Size, "O gün niye böyle yapnn?" diye eleştın yöneltiyor- lar. Oeleştirinin o zamanki şartlara göre yapılması ge- rekir. HEP mılletvekili dediğmiz arkadaşlanmız bü- yük ölçüde bizim millervekillerimizdi. Seçimlerden sonra Pans'teki Kürt Enstıtüsü'nün toplantısı yapıl- dı. "Orayagjtmeyin" dedik, ama gittiler. 0, büyük bir hataydı. Ondan sonra işler kanştı. Disiplin cezası al- dılar ve partiden çıkanIdılar. Böylece başka parti kur- dular. Ama daha önce, üniterdevlet yapısı içinde bir- likte güzellikle çalışıyorduk. Ayn kaldıklannda bir mıllıyetçi grubun temsilcisi olmaya yöneldiler. Ayn bir havaya gırdiler. Derken yeniden seçimlere girer- ken, "Biz partimizedönme>ekarar verdik. Biz SHP'fi- yiz. Bizim için artik HEP kalmamışnr" dediler. HEP'in kapatılması "HEP'i kapatacak mısınız" diye sorduk. mümkün olmadığını söyledıler. Çünkü yasaya göre, mılletve- kili adayı olabilmeleri için kendı partilerinden ihraç edilmeleri gerekiyordu. Budabirtuhaf. Partilerinden ıhraç edilip bize katıldıklan zaman yeniden aday olabiliyorlardı. SHP'ye katıldıktan sonra HEP'in kapatılması için herhangi bir şey ya- pamayacaklannı, çünkü artık o partinin üyeleri olmadıklannı söyle- diler. Dolayısıyla o zamanki, HEP ile SHP nin aslında bir seçim itti- fakı değildi. Ama öyle göründü. Fiilen o sonucu vermiş oldu. Maksat o değildi. Maksat o insanlann tekrar bizim partimize dönmeleriydi. Kendi yörelerinde tanınmışlardı. Eskiden olduğu gibi büyük bir parti içinde haklannı savunmalan Türkiye'nin bütünlüğü açısmdan önem- liydi. Bir etnik grup, bir etnik parti içinde değil, büyük bir parti için- de kalarak savunulmalıdır. O zaman. ülkenin bütünlüğüne zarar ver- meden hem kendi kültürlerini, hem insan haklannı korumak açısın- dan daha iyi sonuç almır. Ardından bazı gençler de geldi. Bize. "Par- tiyibizoniârlakurduk. Ontardagelsin"dendi. Geldiler. fakaten azın- dan bir kısmı bizimle uyuşamadı. Gördük ki onlar bizim ideolojimi- ze tam uyamıyorlar. Onlar daha çok bir etnik grup temsilcisi olarak çalışmak istiyorlardı. Ardından kendileri bizden aynldılar. O aynhş- tan sonra DEP adıyla ortaya çüctılar. Bizim yaptığımız Türkiye'nin bütünlüğü içinde herkesin daha iyi yaşamasına yöneiik bir hareketti. Ama öteki partiler o zaman bunu çok aleyhimize kullandılar. Orada bir sommluluk varsa bunu alıyorum. Yaptığımın yanlış olduğuna da inanmıyorum. Yine olsa aynı şeyi yapanm, diye düşünüyorum. Ya da gizli eller onları dahafazla korumak istemeyebüir... - O da olabilir. Ama aynı başarının gösterilmesi çok zor. Konuşmamızın başına dönersek... Sizpolitikada düzgün konuşma- makla eleştirildiniz. Daha sonra bazı düzgün konuşmalannız oldu- ğuna dikkat çekilerek sizin FikriSağlar 'ın tiyatro sanatçısı olan eşin- den diksivon dersleri aldığınız gazetelereyansımışü. Bu doğru muy- du? - Yok, yok. Hiç kimseden ders almadım. Keşke alsaydım. Muhak- kak faydası olurdu. O hengâme içinde pek vakit olmuyordu. Ya da ben vakit bulamıyordum. Benimle konuşmak isteyen herkesle konuşmak istediğim için kendime zaman ayıramıyordum. Zaman hep eksik oluyordu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle