Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18 MART 1999 PERŞEMBE
14 KULTUR
tsmet Doğan 'ın sergisinde iğdiş edilme, abjeksiyon et, ölüm ve erotizm konu ediliyor
'BiHnçdışıntn imgeleri'
ESRA AÜÇAVUŞOĞLU
Atatürk Kültûr Merkezi, Tür-
kiyeli izleyıcinin alışık olmadığı
türden bir sergiye ev sahıphği ya-
pıyor şu gûnlerde. tsmetDoğan' ın
'SergisiıS-E-R-G-l-S-l' daha ga-
lenye gırmeden birtakım öner-
melerde bulunuyor izleyicilere.
Ginş kapısırun üzermdeki; "Bun-
larbffiiK^iışırımiıngeterHİir. Çün-
kü sanat bilinçdışıdır ve kişisel
birönennesideğildirsaııatçıııııı*
sözleri bile başka türlü bir öner-
meye neden oluyor. Bilinç, bi-
linçaltı, bılinçüstü derken ilginç
ve 'kışkırtıcı' bir sergiyle karşı
karşıya olduğunuzu anlıyorsu-
nuz. Sergide en dikkat çeken
malzeme kuşkusuz fotoğraflar-
la bütünlüğû olan gerçek 'et'le-
rin de sergileniyor olması. Sergi-
de etin kullaruİTraş olmasınmçok
yönlü anlamlan var. Daha önce-
kı çalışmalannda da bedene iliş-
km sorgulamalarla karşımrza çı-
kan Doğan, burada da kadın be-
deninı farklı açılardan değerlen-
diriyor. Sergıde kadın bedeni, es-
tetik özellikİerinin yaru sıra 'me-
ta-et' olma özellikleriyle de sor-
gulanıyor.
Fotoğraf, ayna, yazı ve vıdeo
projeksiyon gibı neredeyse çağ-
daş sanatın tüm malzemelehni
bir araya getiren Ismet Doğan'ın
ilk amacı, izleyıciyı 'rahatstz' et-
mek... Doğan'ın fotoğraflannda-
ki çtplaklık erotik değıl. Kadını,
kapalı kapüar ardında kalmış tüm
gerçekliğıyle gösteriyor: Yatak-
ta, uzanmış yatarken, ayna kar-
şısında bedeninı ıncelerken ya da
regl kanını pamukla temizler-
ken... Ancak sergiyi salt estetik,
pomografık ya da doğal olarak ni-
telemek mümkün değil. Çünkü
• Fotoğraf, ayna, yazı ve video projeksiyon gibi
neredeyse çağdaş sanatın tüm malzemelerini bir
araya getiren Fsmet Doğan'ın ilk amacı, izleyiciyi
'rahatsız' etmek... Sanatçı, fotoğraflanndaki
kadını, kapalı kapılar ardnıda kalmış tüm
gerçekliğiyle gösteriyor.
tüm bu kavramlann iç içe geçe-
rek belh bir bütünlüğe dönüştü-
ğüne tanık oluyoruz. Ismet Do-
ğan'ın, sergilediğı beden halleri
bedenın varlığının bır temsih de-
ğil. Kirli olan görünürde temız bir
bedenle temsil edilerek temsfl'
fikrinin de ıçi boşaltıhyor. Te-
mizlik-kirlilik, estetık-pomogra-
fik karşıtlıklanrun altı çızilıyor.
'SergBeme' fikri tartişıhyor
Serginin özellikle bir galende,
Atatürk Kültür Merkezi'nde yer
almasmın da bir anlamı var. Ste-
ril bir ortamda, sergilenemez olan
etin, bir galeri aracılığıyla sunul-
ması, 'sergüeme' fıkrirü de tartış-
maya açıyor. Ve elbette sergiyi ız-
lemeye gelen izleyıci de... Bizler
de serginin bir parçasıyız. Sergi-
nin galende yer alması ve ayna-
lann kullanılmış olması bizleri
sergiye dahil edıyor. Galen ve iz-
leyıci bırlikte düşünülüyor. tzle-
yıci etle (meta) rahatsız edılerek
aynada kendisiyle yüzleşmesi
sağlanıyor.
Ismet Doğan, galerinin gırişın-
de yazılı olan cümlenın anlamı-
nın, anlaşıldığımn aksine bilinç-
ten kopuk olmadığı görüşünde.
"BiMnçdısmın imgeieri derken bi-
h'nçten koparmryorum bunu. Bt-
Unçdışı da bilinçten besleniyorr
Doğan, kadının özel halının,
fotoğrafa ve dolayısıyla sergiye
yansrmış olmasını ise şöyle açık-
îıyor: "Özel an değil. Kadının
içinden çıkan şeylerin izleyiciye
yansıülması. Bu berhangi bir şey
obbilir;doğum,kanyadareglka-
ru_ CNümle bunu daha da soyut-
layabiliriz. Ama aynı zamanda
abjeksiyon, iğrenclikkavTamıüze-
rine de sorgulamaya gûiyorum.1
"
'Etfalliebirimge'
Galenye gelen ızleyıcılerin ba-
zılannın tepkileri 'kadın'ın özel
halinin kullanılmış olmasına yö-
nelik. Ete gelince, çoğu izleyici-
nin aklına; 'Kokmuyor mu' soru-
su geliyor. Doğan, eti dırekt ola-
rak fallic bir ımge diye nıteliyor
"tğdişSk(kastrasyon)üzerinekul-
larayorumeti. Aynca pskoJojik kö-
keni de var. Genel olarak kastre
edldiğhııigörüyonıın.Birsürüşe-
yin bu tophunda, bu dönemde iğ-
diş ediküğinin farkına vanyorsu-
nuz. Bunu güncel dile sokuyo-
rum. İçerik olarak kastrasyon-
iğdiş edilme, abjeksiyonet(Et ola-
rak adlandınlan bir hortanmadır
ve et olmak koiay zedelenebilir
olmak demektir), ölüm ve ero-
tizm (Beden bedene, ten tene ya-
pıian organik cinselüğin giderek
mümkün obnaktan çıktjğuıa ina-
nıyorum) konulan söz konusu
ediliyor. Bunlann tümü birbirine
bağmbiı şeyler. Sadece et de ser-
güeyebuirim.''
Sergıde, bir nesnenin fotoğra-
fı var, öte yandan bu nesnenin
insanla ilişkisı, kullanımı... Ço-
ğu yüzsüz kadın bedenleri üze-
rinde ise fotomontajla yerleştı-
rilmiş gerçek nesnenin (etin) bir
kopyası... Böylehklemontajı ya-
pılmış nesne gerçeğin gölgesine
dönüşüyor (Doğan daha önceki
sergisinde süahı kullanmıştı). Ser-
giyi fotoğrafladığuuz zaman ise
nesne, et ve gölgesi tekrar fotoğ-
rafin ıçine giriyor.
Doğan'm sergisinde estetik, bedene Uişkin bir söylem olarak var.
Sergide, üst başlık olarak Ba-
0 sanat tarihinin de sorgulaması
var. Goya'nın 'Maya'sı ya da Mo-
net'nın 'Otimpia'sı gibi uzanan
'kadın' aracılığıyla Batı'da sü-
reklıliğı olan, nesneleştırilme de
sorgulanıyor.
"Estetik.bedeneffişkinbir söy-
lem olarak var. Sergide estetize
etmek de söz konusu. Sergi gale-
ri mekânında acılarak estetiğin
özeOUde bedene itişldn bir söy-
lemoiduğu da Mirgulamyor. Nes-
nefeşme, ressama poz veren mo-
de) anlayışuıdan çıkryor ve med-
yaya kadar geliyor ve medya da
kuOanryor bunu. Ban sanat tari-
hinin dayatmasL Aslında 'et' sa-
tjhyor."
Sergi 25 Mart tarihıne dek Ata-
türk Kültür Merkezi Sergı Salo-
nu'nda açık kalacak.
Yavuz Özkan'ın yazıp yönettiği 'Karşı Penceredeki Kadın' adlı oyun farklı bakış açılan sunuyor
Hayalle gerçeğin sahnedeld çabşması
GÜLERÇETİN
Ne hayal edivoruz, ne yaşryoruzîTYa-
rikte yaşamlanmızı belirleyerı etkenler
neler? Oysa ne kadar farklı yaşadıklan-
mız, hayal etnklerunizden. Peki, hayal et-
tikkrimiz istediklerinıiz mi gerçekten?
Geçen yd, Herkesin Bfldiği Sıriar üe 24
yülıkbır aradan sonra üv atroya dönen Ya-
vuz Ozkan, Küçük Sahne Sadri Alışık
Tiyatrosu'nda hazırlıklanna başladığı
ikınci oyununda bu sorulann yarutlannı
anyor Ayda AkseL Selçuk Yöntetn Ne-
jat Biridk\ e Ece Okay' ın rol aldığı Kar-
şıPenceredekiKadın adlı oyun, hayal edi-
lenlerle yaşananlar arasındakı çanşmala-
n, gelgitlen, buluşmalan konu alıyor.
Oyuna hazrrlanırken tam da oyunun
temasına benzer bir durum geliyor Öz-
kan'ın başına. Yine Yavuz Özkan'ın ka-
leme aldığı metinde gerçek yaşam ile ha-
yaller farklı disiplinlerde aktanlıyordu
izleyiciye. Ön sahnede yer alan iki oyun-
cu gerçeği canlandınrken ön sahnedeki
adaînın hayal ettiği yaşam videodan yan-
sıyacaktı izleyiciye. Ancak Ozkan, "ha-
yalettiğibüyüklükte' birprojeksiyon oluş-
turamadı bunun ıçin. Bu büyüklüğe ulaş-
tıgj zaman görüntü flulaşıyor ve en az al-
tı sıradan görühnez hale geliyor. Sahne
küçük oiduğu ıçin arkadan da projeksi-
yon yapılamıyor. Özkan'ın hayalleri bir
smema perdesi ya da sinema projeksiyo-
nu ıle gerçeğe dönüşebilirdi belki, ancak
bu seferlık hayallerini ıskalıyor Özkan
ve oyunu birebir dekor kurarak sahneli-
yor.
Camın arkaa ve 6nü
Kurulan dekorda yine bir suıema per-
desi çağnşımlan var. Çok açık açık gö-
rülen bir yer değıl arkadaki ev Bu da, evin
pencerelenne, içinden yağmur sulan akan
camlar koyularak sağlanıyor. Böylelikle
ıtık hiçhir şey hayal edilemez
hale mi geliyor acaha, diye
soruyorum. Hayal ettiklerimiz her
zaman yaşadıklanmızdan daha çekici
daha hoş şeyler. Gereekteyaşananlar
ise çok anlamsız, aptalca şeylerden
kaynaklanıyor. Bu da bir türlü
aşılamıyoı: Böyle hakıldığmda insan,
hayatma hıı kadar aptalca şeyleri
doldurup asılyaşanması gerekenleri
höylesine ıskalar mı diye düşündüren
hiryığtn şey var'
iFoto-Jrat'LĞURDLMtR»
şeyiihmalediyoruz, aklımıza bilegetirmi-
yoruz ya da onlara bir türlü ulaşamıyo-
ruz.
Son tiyatro çahşması
bu mekârun hayal oiduğu vurgulanıyor.
Adamın hayahndaki insanlann kendi
yaşadıklan gerçeklikler '.•ar, ama o gerçek-
likler, adamın yaşadığı, yaşamak istedik-
lenyle örtüşmiryor. Bir yığın çaüşmanın
biraradayaşandığı oyundadörtkışi debir-
birine çok benziyor aslında. ya^anı ko-
şullan onlan çok farkh davranmak zo-
runda bırakıyor yalnızca. Özellikle adam
dışındaki herkes hayaün akışına göre dav-
ranış gösteriyor. Yine de herkes çok sahi-
ci. Bir şeyler anyor. Ona ulaşmak konu-
sunda çaba gösteriyor. Zaman zaman ula-
şabileceklenni düşünüyoruz, zamanzaman
teğet geçiyorlar, zaman zaman da hıç ula-
şamayacaklan duygusu hâkim oluyor oyu-
na.
Arka tarafta yaşayan kadın, hayal edi-
lenmbiçun bulduğu bir kilit noktası. Ko-
cası ön tarafa gehyor, ama sesi sadece te-
lefondan duyulan kadın buzlu camın önü-
ne geçmiyor hiç. Camın arkasında da ger-
çek bir yaşam var aslında. Adam o haya-
tı kendisine göre yorumhryorve bütün ger-
çeklığine karşın o hayatı hayallerine ta-
şıyor. Aslında ne ön tarafta kendi yaşa-
dıklan hayallenne uyuyor ne de arka ta-
rafta yaşananlar hayalindeki gibi. Arka ta-
rafta yaşayan kadınla arasında doğan pla-
tonik aşka da, bir ilışkıde yaşamayı ha-
yal ettiği her şeyi giydiriyor.
Yavuz Ozkan oyundahayallerle gerçek-
lerarasındakı çatışmayı toplumsal bir ol-
gu olarak ele alıyor "Arnk hiçbir şey ha-
yal edilemez haİe mi geliyor acaba, diye
soruyorum. Hayal ettiklerimiz her zaman
yaşadıklanmızdan daha çekki .daha hoş,
dahaiyişeyler. Gerçekteyaşananlar iseza-
man zaman çok anlamsız, aptalca şeyler-
den kaynaklanıyor. Bu da bir türlü aşıla-
mıyor. Böyle bakıldığında insan, hayab-
na bu kadar aptalca şeyleri doldurup asd
yaşanması gerekenleri böyteme tskalar mı
diye düşündüren bir yığm şey var. Bun-
fauı tarOsan. bunlan göz önüne seren bir
oyun.Hepimizinhayanndaolduğunu dü-
şündüğüm, belki de üzerine bir türlü dü-
şünemediğimiz bir yığın anlamsız olay
Ünlü ozan için 21 Mart'ta Cumhurbaşkanhğı Köşkü'nde bir tören düzenlenecek
Dostlar Âşık Veysel'i sazı ve sesiyle hatırlayacak
SEVtMEKTEMUR
Karacaoğlan,Pir Suttan Abdal,
Yunus Emre, Emrah ve Dadaloğ-
hı'ndan sonra çağrmızın yetiştir-
diği en önemli halk ozanlanndan
olan Âşık Veysel ŞaOroğhı, ölü-
münün 26. yıldönümü olan 21
Mart'ta Cumhurbaşkanı Süley-
manDemid'ınhırnayesinde Cum-
hurbaşkanhğı Köşkü'nde düzen-
lenecek törenle anılacak. Ünlü
ozanrn ölümyıldönümüöncesi en
güzel eserleri, kendi sesinden 'Kb-
silder' adı alttnda iki ayn albüm
olarak yeniden piyasaya sunuldu.
Yapuncı firma Özmüziksan'ın
sahıplerinden CmitÇortuk, Türk
halk müziğine yön veren büyük
halk ozanı Âşık Veysel Şatu-oğ-
lu'nun çahp okuduğu eserlerini
"ÂşıkVeysel Klasikleri 1 ve 2" adı
altında hem kaset hem de CD ola-
rak piyasaya sunduklannı belirt-
ti. Ünlü ozanın ölüm yıl-
dönümü öncesi bir "kffl-
tür bızmeti" yapmak
amacıyla böyle bir çahş-
mayı gerçekleştirdikle-
rini ifade eden Çorluk,
şunlan söyledi:
"Bu iki albümde yer
alan eserler, ÂşıkVeysel
Şatıroğlu'nun yakın
dostlan Yaşar Kemal,
Bedri Rahmi Eyuboğlu,
Sabahattin Eyuboğlu ta-
rafindan yurtdışmdan
getirinp 1993 yıhnda SK-
riabnköyünde ÂşıkVey-
sal Şaüroğhı'na hediye edilen (Le-
opta-Deka-414 marka) teybe ve
taş plaklara çabp okumuş oiduğu
orijinal kay ıtlardan. Bu albümler
projenin fiİdr babası Hacıbey Çor-
luk tarafından uzun ve tiriz bir
araştırma sonucu ohışturulmuş-
tur.
Âşık Veysel klasikleri piyasay a sunuldu.
Amacımız ölümsüz ozan Vey-
sefin 26. ölümyddönümündeeser-
lerini kendi sazı ve sesinden oriji-
nal olarak yeıü jenerasy ona ıılaş-
tırmak >eTürk kültürüne kazan-
dırmaktır. Aynca bu serinin de-
vamıiçin çahşmalanmrzyoğun bir
şekflde devam etnıektedir."
Aşık Veysel Kül-
tür Derneği Başka-
nı HüseyinÖzer ise
ünlü ozanın ölümü-
nün 26. yıldönü-
münde Aıikara, ts-
tanbul, Tokat ve
doğduğu yerolan Sı-
vas'ın Şarkışla ilçe-
si Sivrialan köyün-
de çeşitli etkinlik-
lerle anılacağını bü-
dirdi.Özer'mverdi-
ği bilgiye göre An-
kara'daki anma top-
lantılanl9Martcu-
ma günü dernek
üyelerinin Anıtkabır'i ziyaretiyle
başlayacak Aynı gün akşarn saat
18.00'de Selim Sırn Tarcan Spor
Salonu'nda halk konseri gerçek-
leştirilecek. Pek çok ozanın katı-
lacağı ve Âşık Veysel'in çağımı-
za mal olan türkülerini seslendı-
recegi gecede Yıküz İbrahimova
da Veysel'in "Uzan ince bir yol-
dayım" adlı parçasrnı caz türün-
de söyleyecek. 20 Mart Cumarte-
si günü Keçiören'deki Âşık Vey-
sel Anıtıziyaretedilecek. 13.30'da
Kültur Bakanlığı 75. Yıl Tiyatro
Salonu'nda "Ozanhkgeleneğiiçin-
de ÂşıkVeyserinyeri ve Türk kül-
türüne katkdan" konulu panel
yapılacak.21 Mart Pazargünü ise
Cumhurbaşkanhğı Köşkü'nde sa-
at 11.00'de anmatöreni gerçekleş-
tinlecek. Sinevizyon gösterisi ve
Dernek Başkanı HüseyinÖzer'in
açış konuşmasından sonra ozan-
lar korosu Veysel'in türkülerini
söyleyecek, karşıhklı atışacaklar
Daha sonra Cumhurbaşkanı Süley-
man Demirel bir konuşma yapa-
cak ve ilk kez gerçekleştirilen şi-
ır yanşmasında ödül kazanan 30
ozana plaket ve hediyelerini vere-
cek.
Karşı Penceredeki Kadın, Özkan' ın
son tiyatro çahşması. Uzun bir süre sine-
mayla arasma başka bir şey sokmak is-
temıyor yönetmen. Mayıs ayında başla-
yacağı yenı fihninm adı Hayal Kurma
Dersleri, ama adınrn çağnşürmasına kar-
şın konusu oyundan çok farklı.
Sınemayla nyatroyu, yönetmen gözüy-
le çok cıddı farklan olan iki ayn çalışma
olarak göruyor Ya\ıız Özkan: "Sinema-
da fılnıi çekerken daha sonra halledebi-
leceğiniz bir şeyler oluyor. Montaj çok
önemli. Zaten çekerken altematifler çek-
miş ohıyorsunuz. Bu nedenle seçenekle-
riniz çokfazla oluyor.Hyatrodaiseher şe-
yi prova sırasuıda halledip, sonra oyun-
cuîara tesBm ediyorsun işL Çahşma şart-
lan ve oyuncululdan da çok farkh. Sine-
mada bir durumu çeşitli biçiınlerde, çe-
şmimerceldeıfedeğ^ikifadeleralarakak-
tarabiKyorsunuz. Burada böylebir olana-
ğuuzyok."
Öte yandan sinema literatüründeki
adıyla yakın planı da oyuna taşıyor Öz-
kan. Adamın dürbünle baktığı, sinerna-
da olsa yakın planla çekeceği bölümleri
ışıklavurgulayarak sadece o bölümleri su-
nacak izleyiciye.
Selçuk Yöntem'e göre yaşamla ilgili
farklı şeyler de insanlan ilgılendırmeli:
"Bire bir, iyi kunıhı oyun düzenleriiçeri-
sinde klasik şeylerin dışında da birtakım
arayış olmahtiyatroda. Yaşamdaki çaöş-
makr hep büyük ve önemli şeyler gibi
görünür,ama çokbasitşeylerden deönem-
fiçaoşmalar çıkabffir. Buradainsanlanbel-
ki de hiç ügilendinneyen, ama kendi içle-
rindeyaşadddan zaman onbr için çok da-
haönemMolannoktalar.kav-
şaklar vanfar yaşamlannda.
Bir parça buda var buoyun-
da.*
Ayda Aksel'e göre ise
oyunun farkh bakış açılan-
nı sunması izleyiciye: "Evet,
benim başuna da bu gehniş-
ti veböyle sonuçbnnuştı şek-
linde bir sonuç sunmasın-
dan çok, acaba böyle bir ya-
nıt \çrilsey di yada konuböy-
le bir soruya yÖDertilseydi,
bir kişi de konuya böyie yak-
lassaydı ne olurdunun çö-
zümkri var. tnsanlar hayat-
ta sürüklenip gidiyoriar.
Olaylann yaşandığı sırada
gözden kaçan öteki seçenek-
lerin üzerine gidiyor."
Nejat Bıncık ise oyunun
oyunculara sunduğu yorum-
culuk olanaklanna değini-
yor "Genellikkbutürdra-
matik sağlaması yapılmış
merinlerde ashnda yorum
paylan yoktur. Bu oyun ise
oyuncuya boka yorum payı
bırakıyor. Bu nereye vara-
cak çok merak ediyorum.
Bu merak, içinde. iyi bir şey
olacak'ı da banndınyor."
IŞILDAK VE YELPAZE
ATtLLA BtRKtYE
Öksüz Kalıyoruz... ^
"Ben öteden beri dûzyazıya biraz çokça sanlı-
nm. Raubert gibi düzyazıyı şiirden üstün tutma-
ya kalkışmam ama, şiire verdiğim değeri dûzya-
zıdan da esirgemem. Ama şiirin kurallannı göz ö-
nünden uzak tutmayan düzyazıdan. Çünkü düz-
yazı da büyük uğraşlardan, büyük çabalardan son-
ra yüzünü gösterirse de gösterir. Diyeceğim, ça-
lakalem, çalatuş yazmak benim düzyazı anlayışı-
mın dışında kalır."
Biryazısında düzyazıyla ilişkisini kısaca böyle be-
lirtiyorSalâhBirsel...
öksüz kalıyoruz...
Salâh Birsel edebiyata şiirie girmiş. Bu serüven
1937'de başlıyon İlk şiirinin Gündüz dergisinde
yayımlanışı...
Ancak, Salâh Birsel her ne kadar şiirie edebiya-
ta girmişse, önce şiir ülkesinde kalem sallamaya
başlamışsa da, denemenin dükalığını kurmuştur
edebiyatımızda.
Ama, dediği gibi, şiirden hiç kopmadan. Nitekim
1990'larda yeniden şiire coşkuyla dönmüştür...
Salâh Birsel'in denemelerinde, ki günlükler için
de geçerlidir, çok geniş bir "kültür coğrafyasına"
rastlanır. Klasik deneme anlayışını önce "içerik°te
aşmış; dahası, sınırlannı genişletmiştir.
Uçsuz bucaksız bir Salâh Birsel denemeciliğiy-
le karşılaşınz.
Konusal ve temasal zenginliğine paralel olarak,
onun bu uçsuz bucaksızlığını "deneme niceli-
ği"nde de görürüz. Ona kadar kimsenin, Ataç da
dahil buna, kimsenin yazamadığı bir deneme kül-
Iryatı oluşturmuştur.
Dedim ya, öksüz kalıyoruz...
Bu küttür haritastnın genişliği de öyte "boşuna"
değildir, yoğun bir bilgi birikiminin, uzun soluklu
okumanın ve düşünmenin sonucudur.
Salâh Birsel denememizde biricik'ti. Bu yalnız-
ca denemeyi türsel olarak değiştirmekle; benzer
şekilde, konu ve tematik olarak genışletmekle de
ilgili değildir.
Kendine özgü bir üslup ve dil evreni oluştur-
muştu. Edebiyatımızın içinde tek başına bir ekol-
dü. Herkes bir Salâh Birsel üslubundan, bir Salâh
Birsel sözlüğünden söz ederdi.
Ataç'ın dildeki "cesur çıkışını"çcM farklı bir bo-
yuta götürmüştü.
Edebiyata soktuğu yeni sözcüklerie, özellikle
yeni sıfatlaha başlı başına bir dil evreni, yalnızca
ona özgü ve okunduğunda hemen yazannın "Wm"
olduğunu anlayabileceğiniz bir "dil evreni" oluş-
turmuştu.
Günlük konuşma dilinin en az kullanılır ve bilinir
sözcüklerini, deyimlerini sık sık kullanarak keyifle
okunan denemeler yazdı.
Yalnızca bu kadar mı, şiirlerinde de görülen o in-
ce zekâ ürünü ironi ve yergi, hiç kuşkusuz ki de-
nemelerinin ve günlüklerinin tadına doyamadığı-
mız özelliklerinden biriydi.
Salâh Birsel, beş citöik "Salâh Bey Tarihi'nae öte-
T)a/oş"çerçevesinde, Istanbul'u yazdı. Beyoğlu'nu,
Boğaziçi'ni yazdı; sanat ortamlannı yazdı; kahve-
leri, pastaneleri. edebiyatçılan, sanatçılan yazdı.
Nostaljik egilımlerden çok, bugünden geçmişe
doğru yola çıkan, gözlemci bir seyyah gibiydi.
An Beyoğlu Vah Beyoğlu kitabına şöyle başlar
Salâh Birsel:
"Nedir, bu kitap daha çok da Beyoğlu kahvele-
rini dile getirir.
Yeri üst köşe olan ozanlar, ressamlar, gazeteci-
ler, tiyatrocular, demek isteriz ki güzelyazanlar, gü-
zel konuşanlar çok vanr, çok gelir.
Bu kitaba, bir edebiyat tarihi gözüyle bakılsa da
yeridir.
Çünkû bu kitapta, elden geldiğince, yazarlann
sanat anlayışlanndan, edebiyat dergilennden ve
şiir akımlanndan da açılmıştır.
Unutulmaması gereken şey şudur. Kahveier ta-
rihi, biryerde, edebiyatın tarihinden başka bir şey
değildir."
si, Istanbul da, Beyoğlu da öksüz kaldı...
FundamentaTîn konseri iptal 6dM
• Kültûr Servisi - Dünya müziklerinin temsilcilerini
ülkemizdeki sanatseverlerle buluşturan FujiFUm
World Music Days'in bu yıl beşincisi düzenlenecek
konserler dizisınin programında bir değişıklık
yapıldı. 20 Mart günü gerçekleştirilmesi planlanan
Fundamentarin konseri başka bir tarihe ertelendi.
FujiFüm World Music Days Volume kapsammda
yann akşarn Brezilya müziğirün önemli ısımleri
Daude ve Chico Cesar'm konserleriyle yer alacağı,
ünlü DJ'ler Dave Hucker ile Martin 'Globalocal
Morales'in müzikleriyle renklenecek Brazü Nova
gecesinde müzikseverlerle buluşacaklar.
^seie'de iki Rus dansçı
• tZMtR (AA) - îzmır Devlet Opera ve Balesi'nin
(İZDOB) bugün ve yann sahneleyeceği 'Giselle'
balesinde iki Rus dansçı rol alacak. Dünyanın en
büyük bale tophıluklanndan Bolşoy Tiyatrosu
sanatçüanndan Anastasıa Nobokina 'Giselle',
Sergei Filin ise 'Albrecht' rolünü oynayacak.
Rock'm ustalan New YorTta
• Kültür Servisi - Bılly Joel, Paul McCartney ve
Bnıce Spnngsteen'in de aralannda bulunduğu
sanatçılar, New York'taki Rock and Roll Hall of
Fame Foundation'a kabul edildiler. Bu üç sanatçuun
yanı srra Curtis Mayfield, Del Sahnnon, Dusty
Springfield ve The Staple Singers da kurumun 1999
yıhnda üyeliğe kabul ettiği isimler arasmda yer
alıyor. Geçen pazartesi New York'taki VValdorf
Astoria'da düzenlenen kabul törenine kurumun
yaşayan bütün üyeleri katıldı. The Rock and Roll
Hall of Fame Foundation, ilk albümlerinin
yayımlanışı üzerinden yirmi beş yıl geçen ve rock
müzık dünyasında kendısını ispatlamış sanatçılann
kabul edildiğı bir kuruluş.
AntaJya'da fotoğraf günlepi
• ANTALYA (AA) - Antalya Fotoğraf Sanatçılan
Derneği de Büyükşehır Belediyesi'nin ortaklaşa
düzenlediği 3. Antalya Fotoğraf Günleri başladı. Cam
Piramit Sabancı Kongre ve Sergi Salonu'nda
gerçekleşen etkinlikler, Türkiye'deki fotoğraf •
ustalannın yapıtlanru bir araya getiriyor. Etkinlik
kapsamında aynca 'Mardin'de Yaşam', 'Antatya'da
Zaman', Enstantane 1/8', 'Kelebekler', 'Daglann
Gizemi', 'Kanada Izlenimleri', 'Doğumundan
Ölümüne Fotoğraflarla Atatürk', 'Bir Damla Anadolu',
'Sonsuza Uçuş', 'iki Doğu', 'Nelere Dikkat Etmeh',
'Etme Eyleme Dicle', 'Istanbul Blues', 'Harran
Günlügü' başlıklı dia gösterileri de izlenebilecek.