19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 MART 1999 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA DIZIYAZI 1912'deki Balkan Savaşı'ndan bugüne dek Balkanlar'ın haritası sürekli değişti Kosova'nın diinü ve bugünüTopu topu on bin kilometrekarelik (Konya 38 bin kilometre kare), olsa ol- sa 2.5 milyon nüfuslu Kosova'nın nasıl olup da uluslararası politikanın en kıht sorunlanndan binne dönüştüğünü kav- ramak ıçın galiba Kosova'nın 'dünü'ne bakmak gerekecek. Aslında Kosova'nın dünü. büyücek bir paragrafta özetlenebilır: Balkan- lar'ın haritası yakın tarihte ılk büyük de- ğişıkliği. 1912'de Balkan Savaşı bitti- ğinde yaşadı. Savaş sonrasında Arna- vutlann 'büyük Arnavutlukdevleti' dü- şü gerçekleşmedi ve Kosova'nın da önemli bir ağırlığa sahip olduğu Arna- vut topraklan beş devlete bölüştürüldü: (Bugünkü) Arnavutluk, Karadağ. Ko- sova. Sırbistan ve Makedonya. Balkan haritasinda yeni ve köklü bir değişiklik 2. Dünya Savaşı sonunda yaşandı. Tîto Yugoslavyası. çeşitli devletlerin birer federe cumhuriyet olarak içinde y- er aldığı birbüyûk federatif cumhuriye- te dönüştü. Yugoslavya'nın egemenli- ğine bırakılan toprakJarda yalnızca Ar- navutlar bir federe cumhunyete kavuşa- madılar. KosovaiseSırbistan'ınbireya- leti oldu. Tito döneminde de bölgede huzursuzluk hep var oldu. 1%8'de zor kullarularak bastmlan protesto gösteri- len ilk ipuçlanydı. Tito'nun 1974 Anayasa değişikliği ile Kosova'ya (yani Arnavutlara) tanıdığı geniş çaplı özerkliğin bile bastıramadı- ğı huzursuzluk, 1981'de gene çok şid- detli bir protesto dalgası ile kendini dı- şa vurdu. Ama artık Tito ölmüştü ve Sır- bistan'da Miloşeviç'in başını çekeceği milliyetçi, hatta yer yer ırkçı siyasal ter- cihlere iktidar yolu açılmıştı. 1989'da Kosova Arnavutlanndan özerklik hakkı geri alındı. Karşı çıkışlar zorla ve yer y- er kanla bastınldı. Bu baskı git gide yo- ğunlaştı ve sonunda bugün yaşadığımız silahlı çatışma noktasına ulaştı. En öze- ti ile Kosova"nın dünü böyle. Ancak 'Kosova'nm dünü'. farklı kesım ya da kişilerce epey farklı değerlendiriliyor. Mllitan bir Arnavut Örneğın Kosovalı militan bir Arna- vut, iyi yetişmiş bir Arnavut aydını. Vjo- sa Sadriu, Kosova sorununu taa 1912'ye, Balkan Savaşı sonrasında Av- rapa'nın yeniden bölüştürüldüğü günle- re dayandınyor: " „ Çünkü 1912'de Arnavuüara bü- yük hakstzlık yapüdı. Arnavutlar beş de\lete parçalandılar ya da dağıtıldılar. Arnavutluk. Karadağ. Kosova, Güney Sırbistan ve Makedonya. Amavutlar her zaman küçük görüldü. Uygartıktan uzak, okuması yazması olma>an cahil bir halk olarak aşağüandı ve devletk-r arasmda paylaştırıldı. O yüzden, Yugos- lavya'nın kuruluşu sırasmda da kimse Kosova'yı bir federe cumhuriyet olarak düşünmedi, istemedL." Ama bir başka Arnavut aydın. 198 l'e kadar Kosova Amavutlannın sivasal ön- Dr. Shaip Muja Nebojsa Çurçiç deri, Yugoslav Komünist Partisi Politbü- ro üyesi, Tito'nun en yakın çevresinde- kı on kışilik çekirdek kadrodan biri ve bugün Kosova'da herkesin (Sırplann da) bir siyaset bügesi olarak görüp saygı duy- duğu. Kosova'da bütün Arnavut örgüt- lenne 'mesafeti' duran MahmutBakalL aynı soruna daha farklı bakıyor: "...Kosova Arnavutiannın huzursuz- hığunun temelinde miüiyetçilik bir et- kendir. Ama daha büyük etken, Arna- vutluk Halk Cumhurheti'nin Enver Ho- ca'da somutlanan aşın sol siyasal çizgi- sinin Kosova a> dınlan >egençleri arasuı- da yarattığı etkilerdir. 1968'deki eylem- lerin ideolojik vesiyasal temeli Enver Ho- ca çizgisinin Kosova*da egemen otması is- temivdi. 1981 avaklanmasının görünen sloganı 'Bağımsiz Kosova' idi. ama Uan edilmeyen hedef 'Tito sosyalizmine ha- yır! Enver Hoca sosyalizmine evet'ten ibarerti. Bunun izlcri bugüne dek uzant- yor ve bugün UÇK (Kosova Kurtuhış Ordusu) içinde de bu çizgiyi benimseyen etkfli gnıplar var_" Bir UÇK savaşçısı UÇK'nın Tiran'da yaşayan ve örgütün tıbbi sorunlar koordinatörü olarak ulus- lararası ilişkiler içinde yer alan Dr. Sha- ip Muja'nın yaklaşımı ise neredeyse tam tersi: "_. Kosova Amavutlarffıın hoşmıtsuz- luğu 2. Dünya Savaşı'ndan beri sürüyor. Dolayısıvla bugünkü ııla>lann kökü o günlere dayanıyor. Savaş sonrasında an- tifaşist bir rejime geçerken öyle bir an- laşmaya vanlacakb ki savaş bittikten sonra herkes kendi anayasasına göre kendi ulusal düzenini kuracaktı. Ama öyle olmadı. Herkes hayal kınklığına uğ- radı. 1943'teki Avnois toplantısında bu öngörülmüştü. Psitekim faşizmden kur- tulduktan sonra her halk kendi ulusal devletini kurabilirdi. Nani self determi- Vjosa Sadriu Mahmut Bakali nation hakkı tanındı. Ama bu hak sade- ce Arnavutlardan esirgendi. Tito'nun da payi var bunda. Ama asıl beürfcyici olan Yalta Konferansı'dır. Orada vanlan an- laşmaya göre eski Yugoslavya'nın sınır- lan savaştan sonra da korunacako veöy- le oldu. Yalta Konferansı karaıianna uyulunca da Arnavutiann ulusal kimfr- ği, kendi kaderlerinj tayin haklan yok sayıldı.J" Bîr sırp gazeteci Buraya kadar. Amavutlann çeşitli ke- sımlerınin, 'Kosova'run bugününü ya- ratan dünü' üstüne değerlendirmeleri- ni aktardık. Belgrad'da yaptığımız bir dizı görüşmede bu konuda değerlendir- melerini sorduğumuz Sırp aydınlan ve politikacılan soruna çok başka bir açı- dan yaklaştılar. Örneğin. Sırbistan hükümetine ve Mıloşeviç önderlığindeki Yugoslavya Kriz bölgelerinin akbabalarıÇoğu, foto muhabiri ya da TV kameramanı. Kımileri tek tabanca çalışıyor, kimileri bir muhabire eşlik ediyor. Hemen hepsi genç. Kadm ya da erkek. hemen hepsinin bir erkek ya da kız arkadaşı var ve hiç biri evli degil. Almanya'dan bir foto muhabiri, Manfred Kaerstner: - Afganistan'da 80'terde iç savaş yaşaıurkm, kendimizi 'Ef Sıfır' diye adlanduırdık. Hani şu F-i, F-2. F-3 filan diye gidtn savaş uçaklan var ya, oradan geliyor bu Ef Sıfır. Bu uçaklara bavacdar arasında 'Dul Kan Uçağı' denirmiş. Afganistan'da çalışan gazeteciler de kendikrini o günlerde Ef Smr diye adlandırdıtar. Yani 'Dul Kan Gazetecisi' gjbi bir şey. Bu mesteği yapan evlenmez. Yalıuz Bosna'da 73 gazetedoin ötdüğünü biüyor muydun?~ Biliyor muydunuz? • • • Kriz bölgelerinin gazetecilerinin kendilerine taktıklan ya da onlara takılan adlar, yıllara ve krizlere göre değişiyor. Priştine'yi merkez üs kıhp, Kosova'da çatışmalan izleyenler, kendilerine \Akbabalar adını takmışlar. Her sabah. askerlerya da dağdaki gerillalar uyamp, kahvaltılannı yapıp, silahlannı donanıp, araçlanna atlayıp yeni bir 'çabşma günü'ne başlaîrken akbabalar da uyanıyor, kahvaltılannı yapıp, kameralannı. fotoğraf makinelerini. ses aygıtlannı. yedek filmlerini sutlayıp, güçlü arazi arabalanna atlayıp yeni bir 'çaoşma günü'ne tanıkhk yapmak ûzere yoüara düşüyorlar. Akşam yorgun, üşümüş, çamurlara ya da karlara bulanmış Priştine'deki otele dönüp, Medya Merkezi'ne çöküyorlar ve çok gelişkin digital kameralanna kaydettflderi görüntüleri. çok gelişkin taşınabilir bilgisayarlan, çok pahalı uydu telefonlan kullanarak kendi merkezlerine aktarmaya başhyoriar. Usta işi, profesyonel kalitede, gelişmiş bir meslek sezgisi ve hürten ile yakalanmtş Kosova tanıklıkJan bunlar: EHeri arkadan bağlanmış. ensesınden kurşunlanmış birceset... Bir tankın dibinde vurulmuş yatan, kanlar içinde bir Sırp askeri... Dondurucu soğûkta, karlara bata çıka köylerini terk edip dağiara, UÇK'nin denetimindeki kesimlere göç eden Araavutlar... Dağlardaki köylerini terk edip, Sırp askerierin korumasma girmek için karlara bata çıka ovaya göç eden Sırpiar... Boşalmış köylerin yürek üşüten acısı... Kucakta taşman üşümüş bebekler... Anneciğinin elini bırakmadan sürüklenen küçücük kızlar... Gene birceset, şimdilik kimliği belirsiz... Daracıkbir geçide pusu kurmuş bir keskin nişancının gezi. gözü. arpacığı... Karlara bağdaş kurup silahını kucağına almış, kaba kâgıda cigara saran pos bıyıklı bir Arnavut gerilla... Bir çocuk cesKdi... Tank mermileriyle yanıp yıkılmış. tank paletleriyle çiğnenmiş, hâlâ tüten dumanlanndan anılar yûkselen birköylü evi... Kimlik denetımi yapan sarhoş bir milis... Kimlik denetimi yapan ve denetlediği kimliğe salt Sırp mı, Arnavut mu diye bakan bir UÇK savaşçısı... Bebekieri. nineleri ile birlikte kurşunlanmış yan yana yatan, gözleri açık, ağızlanndan ince ince kan sızmış Arnavut köylüler... Kosova'nın akbabaları her gün, bu görüntüleri kameralannın, fotograf makınelerinin içinde donduruyor ve akşam merkezlerine aktanyor. Sizler de bir TV görüntüsü, bir gazete fotografı olarak evinizde izliyorsunuz... Yıllardır bir kriz bolgesinden ötekine yollanan ve her yerde. hemen hemen aynı işi yapan bu gencecik gazetecilerin, foto muhabirieri \e kameramanlann kendilerini kapkara bir mizahla akbaba diye adlandırmalan boşunadeğil... Yarın: Akbabalar işten1 Döniince... Vladimir tliç üst yönetimine mümkün olan sınırlar (yani çok dar sınırlar) içinde muhalefet yapan bağımsız Blic gazetesinin genel yayın yönetmeni VeseUn Simonoviç, Ko- sova düğümünü. karmaşık tarihsel sü- reçleri yorumlamak yerine, yer yer pa- radoksal bir akıl yürütme ile yanıt an- yor. yer yer de yalın siyasal olgulara da- yanarak değerlendiriyor: "...Kosova'da esas kurban SırplardL Çönkü 1974'tesağlananaşınotonomiv- ' le her şey Araavutlann eline geçmiştL Daha sonra Sırpiar bunu demokratik ol- mayan yöntemlerte geri aldılar. Şimdi Arnavut üderier, Sırbistan'da demokra- tik bir yönetim ounadığını savunarak maksimumu istiyoıiar. Bu sorun aslında çok daha kolay ve vıımuşak çözülebüir- di, tabii eğer Sırbistan demokratik ol- saydı. Şimdi zor kullanılıyor, silahlar ko- nuşuyor ve bundan en çok sivil halk za- rar görüyor, acı çekiyor. Ne yazık ki şu anda arnk Kosma sorununu kendimiz, bir iç sorun olarak kendi başımıza çöze- cek durumda degiliz. Bu şansımız yok ol- du_" Bir başka Sırp aydını, hükümet yanlısı ve devletçe resmen fınanse edi- len Politika gazetesinin Genel Yayın Yö- netmeni Nebojsa Çurçiç. resmi görüşe çok yakın bir değerlendirme yapıyor: Dıs güçler! lnformasyon Bakan Yardımcısı VTa- dimir tliç'e göre de asıl sorumlu dış güç- ler ve Kosova Arnavutlan bu güçlerin oyuncagı. Şöyle dıyor: "...ABD ve Baö Avrupa, yani dış güç- ler, Yugoslavya içinde ve dışındaki faşi- zan güçleri destekleyerek bir büyük komployu hayata geçirdiler. Çünkü Bal- kanlar'da tek ve güçlü bir Yugoslavva ye- rine, küçük küçük ve ister istemez güç- süz dev letlerden oluşan yeni bir Balkan haritası çizmeyi kendi kiıii çıkarlanna daha uygun buluyorlar~" Kosova düğümünün bugününü kavra- mak için 'dünü'nü bilmek gerek demiş- tik. Dizinin bu bölümünde Belgrad'dan Priştine'ye, Şar dağlannın kuytulann- daki UÇK askeri önderlerinden, Ti- ran'daki Kosovalı Arnavut politikacıla- ra kadar çok farklı bir yelpazenin görüş- lerini aktarmaya çalıştık. Böylece bu- güne daha sağhklı bir bakışın mümkün olacağı kanısmdayız... Yarın: Halkların kardesliğinden kan ırmaklarına... Kadıköy âşığı Dr. Ekdal 'InsanUmmız geçmişlerini bümiyor ve araştırmıyor' •"Çocukluğumdan beri bir evin yıkıldığını görmek beni çok üzerdi" diyen Müfit Ekdal, 50 yıldır eski evlerin fotoğraflannı çekiyor, yıkılanları anyor. Bir evin sadece dış görünüşüyle ilgilenmenin kendisini tatmin etmediğini vurgulayan Dr. Ekdal, evin içinde yaşayanlarla da ilgilendiğini söylüyor. SAADET USLU Dr. Müfit Ekdal, artık binalarla dolmuş Kadıköy'de bahçe içindeki tek katlı yalıda yaşıyor. 42 yıldır hekimlik yapan Ekdal. doğup büyüdüğü ve halen yaşadığı Kadıköy'ü yazdıgı kitaplarda anlatıyor. Bir yalının resmini bulmak için 12 yıl ugraştığını söyleyen Müfit Ekdal. Kadıköy için "Eskiden evimin bahçesi gibiydi'' diyor. Dr. Ekdal'ın bir başka merakı da "demircilik." Bahçesindeki atölyesinde kendi kendine öğrendiği bu işte de bırbirınden güzel eserler yaratıyor. Dr. Ekdal, 100 yıllıkplan evde. "doğdugu oda"da kalıyor hâlâ. "Çocukluğumdan beri bir evin yıkıldığını görmek beni çok üzerdi" diyen Ekdal. 50 yıldır eski evlerin fotoğraflannı çekiyor, yıkılanlan anyor. Bir evin sadece dış görünüşüyle ilgilenmenin kendisini tatmin etmediğini vurgulayan Dr. Ekdal. u Evin içinde yaşayanlarla da ilgiknirim. Evde vaşavanlar hastaJanırsa, gider tanışır, ev hakkuıda bilgiler almava çalışınm. Değilsc de mutlaka bir tanıvan bulur. evdekilerle tamşn-un" diyor. Birçok Avrupa ülkesınde eski yapılann korunmasına karşm bizde bu evlerden kurtulmaya çahşıldığını vurgulayan Dr. Ekdal. 7 yılda yazdıgı"Kadıköy" adlı kitabında. Kadıköy'ü tüm aynntılarıyla anlatıyor. Yerleşimin 1850'lilerdebaşladığı Kadıköy'ün camilerinden kiliselerine. hekimlerinden eczanelerine. çeşmelerinden şoforlerine dek her şeyi bulmak mümkün. Kitaba göre, Kadıköy'ün eskiden "5 bağı" varmış. Şu an "Kadıköytüyüm" diyen pek çok insanın belki de bilmediği bu yerler hakkında bilgi almak için, yani Kadıköy'ü araştırmak için Ekdal tam 18 kez Amerika'ya gitmiş. Ekdal bunun nedenini "Kadıköy'ün gerçek esnafi o zamanlar Rumlardı. Bunlann çoğu Amerika'ya gittL Kadıköy'ü onlardan dinlemek başka" sözleriyle açıklıyor. Ekdal, Kadıköy'ün şimdikı halini anlatırken de şunlan söylüyor: "Hiç iyiye gitmemiş. Lüks dükkânlar açılmış, yollar asfalt olmuş ama samimrvet kalmamış. Eskiden Moda'ya giderken birçok bina ahşapb. Ahşap evin bir samimiveri vardı. Yaz aylannda çıralı tahtanuı güneşten aldığı ışık ile oluşan koku başka. Ağaç canh, ama beton canlı değfl." Dr. Ekdal'ın tek kitabı Kadıköy degil. "Tıbbıhaneden Numuneye", "Bir Fenerbahçe Vardı"' ve "Bir Konak Bir Ömür Bir De\ir" adlı kitaplan da bulunuyor. Kadıköy'ün şimdilerde beton yığını haline gelmesine üzülen Dr. Ekdal, hiç olmazsa bundan sonra kalanlara sahip çıkılmasını istiyor. Hekimliği başka seviyor Kadıköy ıçın bu kadar uğraşan birinin zor ve yorucu olan hekimliğe nasıl zaman bulduğuna şaşmamak imkânsız. Ancak Dr. Ekdal 42 yıldır devam eden Haydarpaşa Numune Hastanesi'nde başhekimlik yaptığı mesleğini çok seviyor, özel muayenehanesinde mesleğine devam ediyor. Dr. Müfit Ekdal'ın bir başka zevki de demircilik. Girdiği bir dükkânda gördüğü demir eserlerden etkilenen Ekdal, pencereler başta olmak üzere evinin pek çok eşyasını kendisi yapmış. Türkiye'de yaşayan insanlann geçmişlerini bilmediğine ve araştırmadığına da dikkat çeken Müfit Ekdal özetle şunlan söylüyor: "Gençler dünü iyi bilsinler. Dünü bilmeyen bugünü anlamıyor. Yeni nesle eskiden bırakacak çok az şey var. Gençler bunun değerini bilsin." Müfit Ekdal hem doktor, henı araşürmacı hem dedemirci ustası. ELGRA.D VE ÖTESÎ (Sırbistan iz le n i m l e r i) ATAOL BEHRAMOĞLU Aynı günün gecesi," Vuk Karadziç"' ki- taplığındakı "ÇağdaşTürkEdebiyatı'*gü- nündeyız... Kitaphğın müdiresi bayan Snejana Klasoviç Dordeviç aynı zamanda şair... Birgünöncekişiirgecesindetanış- tıgımız bu sade ve şık giyimli. sanşın, or- ta yaşlı kadm: elinden düşmeyen sigara- sı, boğuk sesı, gözlüklerinin kalın camla- n arkasmda anlamı tam olarak yakalana- mayan bakışlanyla, daha çok bir roman ya da film kahramanını anımsatıyor... Snejana açış konuşmasında. (Belg- rad'ın bombalanacağı söylentilerinin do- laştığı) böyle güç bir zamanda Belgrad'a geldiğimiz için bana ve Türkiye'den gelen öteki konuk (tiyatro oyuncusu-öykücü) Yeşim Eyüboğlu'na teşekkür ediyor... Küçük salondaki izleyiciler arasında. bugün sanınm 70'li yaşlarını sürmekte olan. eski Yugoslavya ve Sırbistan'ın en seçkin şairlerinden Mira Akçkoviç de var. Sözünü ettiğim dünya şiiri antolojisi için "Ruh Kargaşası" adlı bir şiirini Türkçe- ye çevirdiğim bu seçkin şaifle böylece Kosova'da Türk olmak karşılaşmış olmaktan duyduğum sevinci belirterek başladığım konuşmamda, çağ- daş Türk edebıyatıyla ilgih bilgiler verme- den önce. Belgrad'a "böylebirzamanda'" gelmiş olmak konusunda söylediklerim özetle şunlar: "Buraya herhangi bir çekin- ce duymadan geldim. Birkaç vıl önce bir ay dınlar topluluğu içinde Bosna'va ve Sırp kuşatması altındaki Saraybosna'ya girer- ken de çekince duymamış olduğum gibi... Çünkü yazann görevi banştan yana ol- mak ve gerektiğinde cesareti simgelemek- tir_" Türkçe yaptıgım konuşmayı yanlış anımsamıyorsam tskender Muzbeg, Sırp- çaya çevirdi. Müzedeki toplantı sonrasın- da Hasan ve Iskender'le, otelimizin yakı- nındaki canlı, ışıklı, modern "Terezrya" Bulvan boyunca yürüyoruz... Yann bir Belgrad haritası edinmeliyim diye düşünüyorum... Bir kenti haritasız dolaşmak, el yordamıyla, körlemesine do- laşıyonnuşum duygusu uyandınyor içim- de... Yabancıbirkenttebiİerekkaybolma- nın serüven ve keşif duygusundan farklı, boşuna zaman yitirmenin sevimsiz duy- gusu bu... Struga günlerinden tanıdığım. canlı. coşkulu, neşelı Hasan yine sıcak ve dost. ama bakışlannda. sesınde. davranışlann- da bir keder okunuyor... Hasan Mercan'ın hüznünün, şaır ve ay- nı zamanda yargıç olan Iskender Muz- beg'in zaman zaman gözlemledığım dur- gunluğunun nedenlerini "Tereziya''daki gezintimiz ve söyleşimiz sırasmda anlıyo- rum. Kosovalı 12.000 Türk'ün yazgısı konusunda kaygılılar... Kosova'dan Türkiye'ye 1923-24 ve 37'de büyük göçler olmuş. Bu küçük ül- kede Türkçe okullar ancak 1951'de res- men açılmış. Priştine'de Türkçe eğitim ya- pan bir üni\ersite var... Türkler başkent Priştine'de 2. Prizren'de 1 öğrermen oku- luna sahipler. Aynca üç fakültede Türkçe öğretiliyor. 1969-71 yıllannda Cumhuriyet'te staj- >er olarak çalışan, Türkiye'de birçok ya- zar tanıdığı ve arkadaşı bulunan şair-ga- zeteci-roman yazan, gerçek bir duygu ve düşünce adamı Hasan Mercan; Kosova Türklerinin en seçkin aydın, şair ve düşün- ce adamlanndan Iskender Muzbeg, Sırp ve Arnavut halkının arasında sıkışan Ko- sovalı Türklerin geleceği konusunda kay- gılılar... Hasan Mercan bu kaygıyı şu di- lekledilegetiriyor: "Gidipgebnelerolsun, ama göç olmasın..." Bu sözler, şu andakı savaşın yarattığı acı ve yoksunluklarla bir- likte, Kosova'dan Türkiye'ye olası bir gö- çün yol açacağı maddi-manevi sıkıntılann kaygı ve önsezilerini de içeriyor... SÜRECEK "Vuk Karadziç" kitaplığında Çağdaş Türk Edebiyatı gecesi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle