Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 MART 1999 ÇARŞAMB/
14 KULTUR
Melike Abasıyanık Kurtiç, denizkestanelerinin hareketini evrenin uyumuyla birleştiriyor
Sanatun se^ileri yönlendiriyor
ESRA ALfÇAVUŞOĞLU
"Çağdaş.Türk sanannın bûtün evrderinde duyar-
h, yetenekli, birçok kadın olabiJir, ama deha donığu-
nun yamaçlannı cesaretk nrmanan bir tek Melike
vardnf SeıerTansuğ,MefilaAbası>aJiıkKurtiç ıbö\
le tanımlıyor. MelikeAbasıyanık Kurtiç'ın Aksanat 'ta
izleyicilere sunulan sergisini dolaşırken gerçekten
de sanatçının deha smırlannı zorladığına ve birbü-
yücü gibi çevresindekıleri sanat yapıtına dönüştür-
düğûne tanık oluyorsunuz. Onun resimleri doğanın
sanat yapıtına dönüşümünün en büyük kanıtı.
Kurtiç, sanat yaşamına seramikle başladı. hâlâ da
devam ediyor. Ancak bu sergı, 1976 yıhnda gittıği
Çeşme sahillerinde başlayan "denizkestanesi çizjm
serûveni"nin biranlamda devam]... Sanatçı, "Çift Yü-
zey veDerinliklerr
'adını verdiği sergisinde, çalışma-
lannın ana motifi olan denizkestanelerinin hareket
ritmini çizgisel bir soyutlama çerçevesınde ele ala-
rak ûst yüzey şeffaf pirinç kâğıdı, alt yüzey resim
kâğıdı olmak üzere ayn ayn çahşıyor. Iki yüzey ara-
sında saglanan 3-4 mm. yüksekJiğindekı boşlukta de-
nizkestanesi şemalan hafif kaydınlarak. bu katman-
lar arasmda hem derinlik hem de hareket kazanıyor.
Bu çalışmalargiderek renklenerek ışığı kendı için-
de süzen ve üreten bir renk dinamizmi ıle birleşiyor.
Kurtiç'in bu resimîerinde renklendirme sürecine
bağlı olarak yûzeyde inanılmaz bir doku zengmliği
oluşuyor. Melike Abasıyanık Kurtiç bu yöntemle
doğadaki devinimi de bir anlamda yakalamış olu-
yor.
Sanatına sezgileri yön veriyor. Yaratma olgusu
gizenjli birsüreçte kendini belirliyor "Birsanatya-
pıtL, düşünce ve sezginin nesnellikle öznelliğin iç içe
geçtiği bir sürecin sonucudur. Denizkestanesi formu,
seramiginiin temel formu küreyle örtüşür. Dikenia,
dökülmüş kabugun üzerindekizengin desenlerdışyû-
zeyden iç yüzeye doğru devam ederken matematik-
sel bir güzellik çizer."
Denizkestanesinin, sanatçınm sanat yaşamında
çok ayn bir yeri var. Melike Abasıyanık Kurtiç, bu
canlı organizmaya mercek altında baktıgmda gördü-
ğu olağanüstü aynntılan, doğadakj düzenin ana bel-
leği olarak yorumluyor. Bunu da e\renin uyumuy-
la bütünleştiriyor. "Dikenlerin hareketini evTenin
büyük uyumuyla biıieştirdim derken algılamalanm-
dan sözediyorum. Dikenlerin her biri arasmda nıiit-
hiş bir ujTira \ an Hatta bir ara bir orkestrayı dinler-
ken kemanlann yay hareketinde de bu büyük uyu-
mu gördiim. Keman yaylannın hareketiyle deniz di-
kenJerinin hareketi arasmda büyük uyum var. Do-
ğadaki büyük uvumu.rüzgânn dalgaiaııdırdığı buğ-
day tartasinda da görebüiriz."
Melike Abasıyanık Kurtıç, Goethe'nin, "Doğa
durnıadan değişiyor. Bir an bile kımıidamadan du-
ran bir şey yok doğada. Ourup kaJma kavramı yok.
Üstelik kımıldamavan her şey lanetli" sözünü anım-
satarak doğadaki olağanüstü hareketın altmı çizi-
yor
Portekiz'deki meddûcczrin etkisi
"Denizkestanelerini çizmeye başlarken, doğadaki
büyük uyumu keşfetmek için resmefmivordum elbef-
te. kavrarmal bir sanatyapmadığun için önceden bir
metin hanrlanmıyor. Ama birikimim, düşüncemde-
Idyoğunluk,sezgflerun içiçegeçt@zaman ortaya mut-
laka bir şey çıkryor. Deni/kestanesini ilk jjördüğüm-
de dtnizin dibinde siyah bir küreydi. Deni/den çık-
üktan sonra onu yaşamaya başladım."
Kozmik alanın sonsuzluğu;.bu, tasarlanması ola-
naksız uçsuz bucaksızlık çok etkiliyor Kurtiç'i. Iş-
lennde de o sonsuzlugu yaşıyor. "Doğada yüriime-
yi çok seviyorum. Çoğu zaman gökyüzünü yanm
• "Bir sanat yapıtı,
düşünce ve sezginin
nesnellikle öznelliğin iç
içe geçtiği bir sürecin
sonucudur.
Denizkestanesi formu,
seramiğimin temel
formu küreyle örtüşür.
Dikenin, dökülmüş
kabuğun üzerindeki
zengin desenler dış
yüzeyden iç yüzeye
doğru devam ederken
matematiksel bir
güzellik çizer."
küre gibi algılannı ve düşünürüm. Ashnda bir küre-
nin üstünde yaşıyoruz. içinde değil. Onu çevreleyen
ufuk çizgisinin daire gibi onu içinc alması beni son-
suza doğru bir yoiculuğa çıkanyor. Göky üzü, eıreni
çevreleyen bir küredir. Ufuk çizgisi beni çoğu kc/ bir
daire içine aiır.Güneş ufka değdiğinde dcıuzi kucak-
lamak istercesine şişip kabanr. Derinlere kan rengûı-
den kor rengine dek degişen ışığın panltısına bıralar
kendini. l'fkun bu son kalan soluğu beni sonsuza
dek biry okuluğa çıkanr. Alabildigine.vaşanan bu sü-
reci malzemeye dökme sürecinde de bflinenle bilin-
meyen arasmda bir git gel başlar."
Doğayı bu kadar yoğun yaşamış olmayı Porte-
kiz'e borçlu olduğunu söylüyor Melike Abasıyanık
Kurtiç. Portekiz'de yaşadığı süre içinde tanık oldu-
ğu meddücezrin ise sanat yaşamına etkisi oldukça
fazla. Bu dönemde karşılaştığı kum dokulan ile se-
ramıklen arasmda da müthış bırberaberlik var. "Dört
yd Portekiz'de kaJdım vemeddücezrinktımda bırak-
ınışoMuğu o değişen formlan ancak 1-2yıl sonra ya-
şayabildim. Ö/ellikJe kış aylannda gerçekieşen med-
dücezir kumsalda müthiş izfcr bırakır. Güneş haki-
katen ufukta vuvartanarak başka dünyalan aydın-
latmaya gider. Ufukta tan renginden kor kjrmızrya
doğru 45 dakikalık bir renk değişimi bu. Gökyüzü
koyu mavidir. Okyanus mavi bir çizgidir. Gökyüzü-
nün rengi ıslak kumlardadır."
Kurtiç'in yaşadığı bu olağanüstü doğa olaylan, sa-
natçının son dönem yapıtlannı da yansıyor. Ancak
bütün bu yaşanılanJann malzemeye dökülmesi za-
man alıyor. u
Etki başka, etkinin malzemeye dökül-
mesiayn birşey. Oetkinin malzemeye dökülmesi 13
yıbmı akfa. Hemen malzemeyetaşıyamıyorsunuz ama
içüıizde hep var."
'Seramige aktarmasaydım ihanet olurdu'
Melike Abasıyanık Kurtiç. denizin derinliklerin
den kıyıya vurup, biyolojik yaşamını rüzgâra, gü-
neşe bırakan, yüzeyde deniz tuzunun oluşturduğu do-
ku ve kahverengiden sedefe doğru renk değişimi
geçıren yosunlan pirinç kâğıdının üzerine dizerken,
sanatınm tüm e\Telerinde olduğu gibi doğadaki sü-
rekli tekrarlanan uyum ve değişimi düşünüyor.
"Bir yapıt ortaya çıkarmak güçlükleriyle beraber
geiiyor. Bunun kolay ı yok benim için. Pirinç kâğıdı
kınlgan li'bi görünse de rengi yiyince daha kuv\ etka-
zanıyor. Çiftyüzeyin olağanüstü birdevingenliğivar.
Dikenlerin hareketini en basit malzemey le aydınger-
le başlayarak kâgıda taşıdım.Orda hareket duruyor,
durağan bir hal alıyor ama görsel olarak bir izlenim
aktanlabiliyor böylece. Fakat bu resimlerde iki yü-
zey birbirinden aynlryor. Çünkü onlann arastnda
bir derinlik var."
Melike Abasıyanık Kurtiç, denizkestaneleri ile il-
gilenmeye başladıktan sonra seramiğinin de en iyi
dönemi olmuş.
" Denizkestanelerinin formu nu son derece basit
bir biçimde kiğıda geçirmeseydim gerilime düsebi-
lirdim. Beni kaplayan çok donıkta bir heyecan bu.
Seramiğe aktaramasaydım da bir tür ihanet olacak-
tı bu. Denizkestanelerinden önce küre formlanmda
yine yanklar vardı. Ama belki biraz daha korkakü.
Bu çalışmalardan sonra küreyi parçaJamaya başla-
dım."
Kurtiç, sanat yaşamını sezgileri ve algılan üzeri-
ne kurmuş bir sanatçı. Bu da bütün yapıtlannda ay-
nntılanyla kendini belli ediyor: "Beni yönlendiren
sezgüerim. Çünküsezgidüşünceden geçiyor. Ben ön-
cedencümkyi kunmuvorum. Birikim,algılama veya-
şam sürecindeki iç dünya çok önemli. Bunu da biraz
oisun yaprtlannızla ortaya koyarsımz. Tam yaklaşa-
mıyorsunuz, tam yaklaşüğınızda da zaten her şey
bitmiş oluyor."
Klasikle modern dansı buluşturan Mark Baldwin Dance Company Türkıye turnesinde
FarkhNURDAN CİHANŞÜMUL
1993 yıhnda kurulan ve Ingiltere'nin
en önemli dans topluluklanndan biri olan
Mark Baldwin Dance Company. British
Council'ın davetlisi olarak bu ay Türki-
ye'de birhırnegerçekleştiriyor. Repertuv-
annda hem klasik hem de modern tarz-
da yapıtlar bulunan topluluk, Eskişehir,
ve Ankara'dan sonra yann 20.30'da Bur-
sa Tayyare Kültür Merkezi'nde, cumar-
tesi 20.30'da tzmir Sabancı Kültür Sara-
yı'nda, 15Mart'ta saat20.00'de Taksim
Sahnesi'nde. 17 Mart'tasaat 20.30'da ise
Antalya Kültür Merkezi Aspendos Salo-
nu'nda izleyicilerin karşısına çıkacak.
Topluluğun sunacağı PukineDa Dispe-
rato. Darknes Visible, M-Piece ve Song
of Nightingale başlıklı koreografilerinde
Mark Baldvvin, Bart de Block. Shelley
Baker. RkbardCourt, Martin Undinger
rol alıyor. Song of Nightingale adlı yapı-
tın kostümleri RrfatOzbektarafindan ta-
sarlandı.
Daha önce Rambert Dans Topluhığu
ile Türkıye'de göstenlersunan Baldvvin,
Ankara Devlet Opera ve Balesi'nde ça-
lışmalargerçekleştirdi. Bugüne dek fark-
lı topluluklarda çalıştı.
Bir dönem Rambert Dans Toplulu-
ğu'nda çalışmalannı sürdürdü ve kendi
koreografılerini yapmaya başladı. Toplu-
luk için Sprit ve Banter Banter adJı ya-
pıtlann koreografilerini gerçekleştirdi.
Brian EBas ve Anish Kapoor ile bırlıkte
BBC içın kısa bir film hazırlayan Bald-
vvin. bilgisayar sanatçısı Carole Murica
ile interaktif birCD-ROM yaptı.
- Daha önce Türk izfeykis/yle buluştu-
nuz. Türk izleyidsini nasıl değeriendiri-
yorsunuz?
lnsanlar dansı seviyorlar. Dans ev ren-
sel bir dil ve konuşmak zorunda değilsi-
niz. Görsel dılden herkes hoşlanabilir
- Koreografî vedanscauşmalannız bir-
dansçdanrilMttkdili
M.
birini nasıl etkiliyor?
Koreografilerimın çogu ben dans eder-
ken oluşuyor. Dans ettiğimde yeni şey-
leryaratmak daha kolay. Koreografileri-
mi gerçekleştirirken önce dans ediyorum
ve bunu bir kameraya çekiyorum. Uy-
gun müzik ve iîginç fikirler üzerinde ça-
lışıyorum. Daha sonra ise bunu birlikte
çalıştığım insanlara uyguluyorum.
^Beninı için önemli olan müzik''
- Klasik bale ve modern bale arasmda
bir tercib yapıyor musunuz?
Klasik bale \ e modern bale arasında-
ki aynmlarvok oluvorartık. Hem klasik
toplulukJar hem de modern dans toplu-
luklan benden koreografi yapmamı isti-
yorlar. Benim için önemli olan müzik.
. ark Baldvvin
klasik bale ve
modern bale
arasındaki
aynmlann kalktığına
inanıyor.
Bazı çalışmalannda
hareket dağarcığını
geliştiren video
kamera ve bilgisayar
teknolojisinden de
yararlanıyor.
'Her şeye rağmen
teknolojiden
yararlanmadan da
üretebilmek
çok güzel.'
Yaptığınız hareketin o müzik içinde na-
sıl anlamlandınlacağı. Jşimin bir parça-
sı olarak dansçılann hangi durumda da-
ha başanlı olabileceklerini gözlemliyo-
rum. Klasik dansçılardanbirdenbire mo-
dern kahplar içinde dans etmelerini iste-
yemezsinız. Aslına bakarsanız ben şans-
lı sayılınm. Şu anki topluluğumda 2 kla-
sik. 3 modern dansçı var, böyle olunca
farklı müzik konseptleri ve hareketlerı
bir araya getirme şansı doğuyor.
- Farkh danstopluluklannda çalışünız.
Buçalışmalannı/ koreografilerinizi nasıl
etkiliyor?
Kendi topluluğum için yaptığım çalış-
malar diğer toplulukiara yaptıklanmı et-
kiliyor. Londra'da yaşıyorum ve zaten
birbirinden ilginç topluluklar var. Çok
farkh seyleri birarada kullanabiliyorsu-
nuz. Müzıği duyduğum anda ıçimden
dans etmek geiiyor. Bu anlamda müzik
çok önerrüi.
'İngütere'de müthiş bir yanş vaı^
- Çafaşmalannızda bilgisayann nasıl
bir yeri var?
Bundan birkaç yıl önce softvvare öğren-
dım ve koreografilerimı geliştirmek içın
bu yöntemi gelıştırdim. Dans ederken
kendimi kameraya çekip, izleyip bunu
diğer dançılara anlatabiliyorum. Bilgi-
sayar teknolojisi ve video kamera hare-
ket dağarcığımı geliştirmeme oldukça
yardımcı oluyor. Her şeye rağmen tekno-
lojiden yararlanmadan da üretebilmek
çok güzel.
- Kısa film çalışmalannız devam ede-
cekmi?
Bu yıl ikı film daha yapacağım. Man
On Point'i Helen Petts yönetecek. Film-
deheykellervedansçılarolacak. Birmü-
zik kutusu olarak biçimlendirilen hey-
kellerin yansıması olarak dansçılan gö-
receğız filmde. Müziklerinı James.McVlI-
len'in yapacagi, RossMacGibbon'un yö-
neteceği The Bezerkers adlı başka bir
film projemiz daha var.
- İngütere'de dans dünyasını nasıl de-
ğerlendiriyorsunuz?
Ingıltere'de müthiş bir yanş var. Bazı
zamanlar çok iyi şeyler su yüzüne çıkı-
yor. Bu dünya içinde nasıl bir yere sahip
olduğunuzu da görebilirsiniz.
- Dansçılannın nasıl değertendiriyor-
suntız?
Dansçılan benim yaptığımı yapmaya
zorlamıyorum. Olduklan gibi bırakma-
yı tercih ediyorum. Kendi vücut dilleri-
ni kulianmalannı istiyorum ve bunlan
koreografi lerimde de kullanabiliyorum.
Tarzlan birbirinden farklı dansçılar sah-
nede ortak bir dil oluşturabiliyorlar. Da-
ha önce birlikte çalıştığım insanlar hep-
si. Benimleçalışmak istedigini söyleyen
dansçılara da kapım her zaman açık. Mo-
dern dans iziemeye gidip de gülen olmaz
örneğin. Ama benim topluluğuma gelip
de bir şey izliyorsanız gülebilirsiniz.
- Yeni projeleriniz nefcr?
The Bird Sings with Its Fînger (Par-
maklanyla Şarkı Söyleyen Kuş) adlı bir
projemiz var. Projenin esin kaynağı Coc-
teau'nun bir fılmi. Filmde adam radyo-
yu açar ve birden ilginç sözler duymaya
başlar. Bunlardan bin de 'ParmakJany-
la Şarkı Söyleyen Kuş'tur. Julian Ander-
son müzikleri yapacak. Son olarak Ro-
yal Ballet için bir çalışma gerçekleştir-
dım. Müziklerini Julian Anderson'un
yaptığı Tovvards Poetry adlı bir çalışma
gerçekleştirdim.
En pahalı Rus filmi olarak nitelenen 'Sibirya Berberi'nin bütçesi 45 milyon dolar
Mikhailkov'dan politik ve ticari bir film
Devlet başkanlığıııa aday olabilir.
Kültür Servisi- Rusya'nın en önemli film yapım-
cılanndan Nikita Mikhailkov son filmi The Bairber
ofSiberia(Sibirya Berberi) ilegündemde. Film, 19.
yüzyılda yaşanan bir Amerikan-Rus aşkını konu alı-
yor. Mikhailkov'un 3. Alexander"i canlandırdığı
filmde Richard Harris, Julia Ormond, Oleg Mens-
hikov rol alıyor. 1995 yıhnda Güneş Yamğı adlı fil-
miyle Oscar kazanan Mikhaikov 'un filmin galasm-
daki en ilginç olay sanatçının Boris Veltsin'den sonra
devlet başkanı olmak için bir kampanya başlatması
oldu.
Birçok ısim Mikhailkov'un devlet başkanlığına
aday olabilecegıni belirtiyor. 53 yaşındaki yönetmen
"Eğer insanların gerçekten ihtiyacı varsa vebeni dev-
let başkanı olarak isterlerse bunu ciddi bir şekilde dü-
şünüriim" diyor. Bir dönem Çehov'dan esinlenerek
yaptığı filmlerle adından sıkça söz ettiren yönetme-
nin siyasi adaylığı ilgi degörüyor. Iskusstvo Kino si-
nema dergisinin editörü Daniil Dondurei, "Nildta bi-
zimen ünlüoyuncumuz. İnsanlaronu sevecekler" der-
ken medya patronu Gusinsky de Mikhailkov'un bu
yanşa girmesini istiyor. 1995 yılında Our Home is
Russia partisine katılan sanatçı sonra politikayı bı-
rakarak filmlere dönmüştü.
Mikhailkov bu yanşa girdiğinde hiç şüphesiz fılm-
lerinde vurguladığı nostaljiyi v e ulusçuluğu da yan-
sıtacak. Sanatçı Rusya Kültür Vakfı ve Sinemacılar
Birliğı olmak üzere birçok kurumun başkanlık gö-
revini yürütüyor.
Kendisini geçmiş zaferin ve yıkılan aristokrasinin
sesi olarak gören sanatçının geçmişı de bu imaja uy-
gun. Büyük Catherine'in soyundan geldiğini belir-
ten Mikhailkov'un kökleri Stalin kültürüne dayanı-
yor. Babası Sergei, Sovyet milli marşını yazdı ve yıl-
larca Yazarlar Birliği'nin başkanıydı.
Bütçesi 45 milyon dolar olan Sibirya Berberi, bu-
güne dek çekilen en pahalı Rus filmi. Hükümet, fil-
min çekimleri için 10 milyon dolar ödedi Yoğun ulu-
salcıhk öğeleri taşısa da büyük bir bölümü îngilizce
çekilen film Hollyvvood etkileri taşıyor. Eleştirmen-
ler The Barber of Siberia'yı üç saatlik politik ve ti-
cari bir film olarak adlandınrken, Mikhailkov filmin
yurtseverlik mesajı içeren bir sanat filmi olduğunu
söylüyor ve "Umanm film sizi onunınuza ve guru-
runuza geri döndürecek_ Holly"wood"u taklitedenye-
terince Rus çetesi var" diyor. Sanatçı aynca eleştir-
menlere de dcğınerek "Köpekler havlarken ben ar-
kada dizginleri eümde tutacağım" diye konuşuyor.
DEFNE GÖLGESİ
TURGAY FİŞEKÇİ
'Star'mış!
Gökte yıldız yüz altmış
Mevlam neleryaratmış
diye başlar o güzelim türkü. Yalnız türküler mi? Yıl-
dızlardan söz eden şiirierimizi, roman-öykü-deneme
parçalanmızı bir araya getirmeye kalksak dilimizde-
ki en varsıl seçkj oluşurdu beJki de.
Günümüzdedeyaygın mı bilmiyorum, çocukluğum-
da kız çocuklanna "Yıldız" adı konurdu sık sık. Söz-
cüğün çağnşımlan coştururinsanı: Partaktır, sonsuz-
dur, ulaşılmazdıryıldızlar. Yıldızlann attında mutiu olur
insan. Hele bizimki gibi parlak göklü bir Akdeniz ül-
kesindeyseniz. Kaz Dağı'nın yamaçlannda gökalça-
lır, yıldızlar büyür, Gökova'da gök hem geniştir, hem
yıldızlar çok.
Çukurova'da yıldızlan merak mı ettiniz?Açın bir Ya-
şar Kemal romanı, mutlaka bir yerde karşınıza çıkar.
Kemal Tahir"in İçAnadolu insanlannı anlattığı roman-
larında birçok bölüm "gökte bir yıldız kaydt" diye
başlar.
Nâzım Hikmet in Kuvayı Milliye destanında, "ka-
yalıklarda şayak kalpaklı nöbetçi/ okşayarak gülüm-
seyen bıyığını/seyrediyordu Kocatepe'den/ dünya-
nın en yıldızlı karanlığını" diye yazar.
Ya çağdaş şiirimizin en çok ürün veren ustası,
"Türkçemizin ses bayrağı" koca Dağlarca? Ne çok
yıldız sayarşiirterinde: "Sayytldızlan/Karanhklarağa-
rana dek." "Seve seve/ Doldurdular/ Yıldızlan/ Des-
tisine gecenin."
"Yıldızdın öptûkçe" der Oktay Rifat, İçiyordum
yıldızlı, geceselsütü" der. 0 denli yakındır ki ona, "yıl-
dızım uşür gökte" der bir şiirinde de.
• • •
"Yıldız" sözcüğünün güzelliği tartşılır mı?
Dilimizin veedebiyatımızın bunca benimsediği "yıl-
dız" sözcüğünü bir yana bırakıp, yeni çıkaracaklan
gazetelerinin ismi için "star"\ yeğleyen biranlayış na-
sıl açıklanabilir?
Üstelik bizler bayrağındaki iki simgesi ay ve yıldız
olan bir ulusken. Bundan böyle bayrağımızdaki sim-
geleri sıralarken ay ve star mı diyeceğiz?
Dilimize, tarihimize, toplumumuza bu denli yerteş-
miş bir sözcüğün yerine Ingilizcesini koymanın an-
lamını acaba bu gazeteyi hazırlayan arkadaşlar hiç
düşündüler mi?
Gazetenintanrtımlanndasöylenen "gazeteciliğinyû-
rek istediği" ne denli doğruysa, gazetecilerin geliş-
kjn bir dil bilinci taşımalan gerektigi de o denli doğ-
ru.
Büyük harcamalaıia bir araya getirilen beyinlerin
bulduğu "star" adı, bu kadroların en küçük birTürk-
çe bılincine sahip olmadıklannı daha baştan göste-
riyor.
Hele tanıtım filmlerinde basın şehitlerinin gösteri-
lip "star" diye sunulması. bu uğurda hayatlanm yitir-
miş insanlarımızın anılanna da saygısızJık değil mi?
Böylesi sorumsuzluklann önüne tümden geçebil-
menin yolu, yeni Meclis'in tez elden bir "Türkçeyi Ko-
ruma Yasası" çıkarmasıdır. Bunu yapmazsak Türk-
çemizin ölü dillerailesine katılması uzun sürmeyecek.
Nâzım şu dizeleri elli yıl önce yazmıştı:
"Istergökyüzünde seyret, ister gözlerimde:
körler onlan görmese de yılüiz/ar vardır." ^ı
'Geyikler Lanetlep'e'nin prömiyeri
• Kültür Servisi - Ankara Devlet Tiyatrosu'nun yeni
oyunu 'Geyikler Lanetler'e' bu akşam trfan Şahinbaşı
Atölye Sahnesi'nde sahnelenmeye başlayacak.
Murathan Mungan'ın 'Mezopotamya Üçlemesi'
başlığı altında topladığı oyunlanndan üçüncüsü olan
oyunun rejisörü Mustafa Avkıran, reji asistanlan ise
Gökhan Aktemur ve Şirin Aktemur. Sahne ve giysi
tasanmını Naz Erayda'nın, ışık tasanmını Ersen
Tunççekiç'in, müziklerini Ihsan Klavuz'un hazırladığı
oyunun dans diizeni de Övül Avkıran'a ait. Oyunda
kalabalık bir oyuncu kadrosu rol alıyor.
Asaf Haiet Çeletii'nin şürleri
• Kültür Servisi - Asaf Halet Çelebi'nin bütün şürleri
YapiKredi Yayınlan'ndan (YKY) çıktı. Çağdaş Türk
şiirinin önemli isimlerinden Asaf Halet Çelebi (1907-
1958) klasik Türk edebiyatı ve Fars edebiyatını iyi
biliyordu. 18 yaşına kadar gazel ve rubailer yazdı,
1937'den sonra serbest vezinli şiirleriyle tanındı.
Behçet Necatigil, Edebiyatımızda Isimler Sözlüğü'nde
Çelebi'den şöyle söz ediyor: "Doğu-Batı kültürlerini
bağdaştırarak, ilhamını Asyatasavvuf ve dinler
tarihinin ünlü kişilerinden, eski Dogu medeniyet ve
masallanndan alan egzotik şiirleriyle tanındı'.
ÇeviPi Büfteni
• Kültür Servisi - Bir uzmanlık alanı olarak
çevirmenlik mesleği ve çeviriyi özendirmek,
konuşulup yazılmasına ve mesleğin saygınlığınm
gelişmiş ülicelerdekj düzeyde yaygınlaşmasına ortam
hazırlamak, üniversitelerin mütercim-tercürnanhk
bölümü öğrencilerine de profesyonel ipuçlan vemıek
amacıyla üç ayda biryayımlanan Çeviri Bülteni'nin
yeni sayısı çıktı. Derginin yeni sayısmda Prof. Dr.
Nedren Kuran Burçoğlu, Gülin Şeflek, Beki Haleva,
Prof. Dr. Cevat Çapan, Haluk Tarcan. Rafet Saltık,
Yrd. Doç. Dr. Osman Aslan, Dr. Neşe Başar ve Ali
Yalıman'ın makale ve röportajlannın yanı sıra çeviri
dünyasından haberler yer alıyor. (288 30 76)
K Ü L T Ü R # Ç İ Z t K
K Â M İ L M A S A R A C I