23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 MART 1999 ÇARŞAMB/ 14 KULTUR Melike Abasıyanık Kurtiç, denizkestanelerinin hareketini evrenin uyumuyla birleştiriyor Sanatun se^ileri yönlendiriyor ESRA ALfÇAVUŞOĞLU "Çağdaş.Türk sanannın bûtün evrderinde duyar- h, yetenekli, birçok kadın olabiJir, ama deha donığu- nun yamaçlannı cesaretk nrmanan bir tek Melike vardnf SeıerTansuğ,MefilaAbası>aJiıkKurtiç ıbö\ le tanımlıyor. MelikeAbasıyanık Kurtiç'ın Aksanat 'ta izleyicilere sunulan sergisini dolaşırken gerçekten de sanatçının deha smırlannı zorladığına ve birbü- yücü gibi çevresindekıleri sanat yapıtına dönüştür- düğûne tanık oluyorsunuz. Onun resimleri doğanın sanat yapıtına dönüşümünün en büyük kanıtı. Kurtiç, sanat yaşamına seramikle başladı. hâlâ da devam ediyor. Ancak bu sergı, 1976 yıhnda gittıği Çeşme sahillerinde başlayan "denizkestanesi çizjm serûveni"nin biranlamda devam]... Sanatçı, "Çift Yü- zey veDerinliklerr 'adını verdiği sergisinde, çalışma- lannın ana motifi olan denizkestanelerinin hareket ritmini çizgisel bir soyutlama çerçevesınde ele ala- rak ûst yüzey şeffaf pirinç kâğıdı, alt yüzey resim kâğıdı olmak üzere ayn ayn çahşıyor. Iki yüzey ara- sında saglanan 3-4 mm. yüksekJiğindekı boşlukta de- nizkestanesi şemalan hafif kaydınlarak. bu katman- lar arasmda hem derinlik hem de hareket kazanıyor. Bu çalışmalargiderek renklenerek ışığı kendı için- de süzen ve üreten bir renk dinamizmi ıle birleşiyor. Kurtiç'in bu resimîerinde renklendirme sürecine bağlı olarak yûzeyde inanılmaz bir doku zengmliği oluşuyor. Melike Abasıyanık Kurtiç bu yöntemle doğadaki devinimi de bir anlamda yakalamış olu- yor. Sanatına sezgileri yön veriyor. Yaratma olgusu gizenjli birsüreçte kendini belirliyor "Birsanatya- pıtL, düşünce ve sezginin nesnellikle öznelliğin iç içe geçtiği bir sürecin sonucudur. Denizkestanesi formu, seramiginiin temel formu küreyle örtüşür. Dikenia, dökülmüş kabugun üzerindekizengin desenlerdışyû- zeyden iç yüzeye doğru devam ederken matematik- sel bir güzellik çizer." Denizkestanesinin, sanatçınm sanat yaşamında çok ayn bir yeri var. Melike Abasıyanık Kurtiç, bu canlı organizmaya mercek altında baktıgmda gördü- ğu olağanüstü aynntılan, doğadakj düzenin ana bel- leği olarak yorumluyor. Bunu da e\renin uyumuy- la bütünleştiriyor. "Dikenlerin hareketini evTenin büyük uyumuyla biıieştirdim derken algılamalanm- dan sözediyorum. Dikenlerin her biri arasmda nıiit- hiş bir ujTira \ an Hatta bir ara bir orkestrayı dinler- ken kemanlann yay hareketinde de bu büyük uyu- mu gördiim. Keman yaylannın hareketiyle deniz di- kenJerinin hareketi arasmda büyük uyum var. Do- ğadaki büyük uvumu.rüzgânn dalgaiaııdırdığı buğ- day tartasinda da görebüiriz." Melike Abasıyanık Kurtıç, Goethe'nin, "Doğa durnıadan değişiyor. Bir an bile kımıidamadan du- ran bir şey yok doğada. Ourup kaJma kavramı yok. Üstelik kımıldamavan her şey lanetli" sözünü anım- satarak doğadaki olağanüstü hareketın altmı çizi- yor Portekiz'deki meddûcczrin etkisi "Denizkestanelerini çizmeye başlarken, doğadaki büyük uyumu keşfetmek için resmefmivordum elbef- te. kavrarmal bir sanatyapmadığun için önceden bir metin hanrlanmıyor. Ama birikimim, düşüncemde- Idyoğunluk,sezgflerun içiçegeçt@zaman ortaya mut- laka bir şey çıkryor. Deni/kestanesini ilk jjördüğüm- de dtnizin dibinde siyah bir küreydi. Deni/den çık- üktan sonra onu yaşamaya başladım." Kozmik alanın sonsuzluğu;.bu, tasarlanması ola- naksız uçsuz bucaksızlık çok etkiliyor Kurtiç'i. Iş- lennde de o sonsuzlugu yaşıyor. "Doğada yüriime- yi çok seviyorum. Çoğu zaman gökyüzünü yanm • "Bir sanat yapıtı, düşünce ve sezginin nesnellikle öznelliğin iç içe geçtiği bir sürecin sonucudur. Denizkestanesi formu, seramiğimin temel formu küreyle örtüşür. Dikenin, dökülmüş kabuğun üzerindeki zengin desenler dış yüzeyden iç yüzeye doğru devam ederken matematiksel bir güzellik çizer." küre gibi algılannı ve düşünürüm. Ashnda bir küre- nin üstünde yaşıyoruz. içinde değil. Onu çevreleyen ufuk çizgisinin daire gibi onu içinc alması beni son- suza doğru bir yoiculuğa çıkanyor. Göky üzü, eıreni çevreleyen bir küredir. Ufuk çizgisi beni çoğu kc/ bir daire içine aiır.Güneş ufka değdiğinde dcıuzi kucak- lamak istercesine şişip kabanr. Derinlere kan rengûı- den kor rengine dek degişen ışığın panltısına bıralar kendini. l'fkun bu son kalan soluğu beni sonsuza dek biry okuluğa çıkanr. Alabildigine.vaşanan bu sü- reci malzemeye dökme sürecinde de bflinenle bilin- meyen arasmda bir git gel başlar." Doğayı bu kadar yoğun yaşamış olmayı Porte- kiz'e borçlu olduğunu söylüyor Melike Abasıyanık Kurtiç. Portekiz'de yaşadığı süre içinde tanık oldu- ğu meddücezrin ise sanat yaşamına etkisi oldukça fazla. Bu dönemde karşılaştığı kum dokulan ile se- ramıklen arasmda da müthış bırberaberlik var. "Dört yd Portekiz'de kaJdım vemeddücezrinktımda bırak- ınışoMuğu o değişen formlan ancak 1-2yıl sonra ya- şayabildim. Ö/ellikJe kış aylannda gerçekieşen med- dücezir kumsalda müthiş izfcr bırakır. Güneş haki- katen ufukta vuvartanarak başka dünyalan aydın- latmaya gider. Ufukta tan renginden kor kjrmızrya doğru 45 dakikalık bir renk değişimi bu. Gökyüzü koyu mavidir. Okyanus mavi bir çizgidir. Gökyüzü- nün rengi ıslak kumlardadır." Kurtiç'in yaşadığı bu olağanüstü doğa olaylan, sa- natçının son dönem yapıtlannı da yansıyor. Ancak bütün bu yaşanılanJann malzemeye dökülmesi za- man alıyor. u Etki başka, etkinin malzemeye dökül- mesiayn birşey. Oetkinin malzemeye dökülmesi 13 yıbmı akfa. Hemen malzemeyetaşıyamıyorsunuz ama içüıizde hep var." 'Seramige aktarmasaydım ihanet olurdu' Melike Abasıyanık Kurtiç. denizin derinliklerin den kıyıya vurup, biyolojik yaşamını rüzgâra, gü- neşe bırakan, yüzeyde deniz tuzunun oluşturduğu do- ku ve kahverengiden sedefe doğru renk değişimi geçıren yosunlan pirinç kâğıdının üzerine dizerken, sanatınm tüm e\Telerinde olduğu gibi doğadaki sü- rekli tekrarlanan uyum ve değişimi düşünüyor. "Bir yapıt ortaya çıkarmak güçlükleriyle beraber geiiyor. Bunun kolay ı yok benim için. Pirinç kâğıdı kınlgan li'bi görünse de rengi yiyince daha kuv\ etka- zanıyor. Çiftyüzeyin olağanüstü birdevingenliğivar. Dikenlerin hareketini en basit malzemey le aydınger- le başlayarak kâgıda taşıdım.Orda hareket duruyor, durağan bir hal alıyor ama görsel olarak bir izlenim aktanlabiliyor böylece. Fakat bu resimlerde iki yü- zey birbirinden aynlryor. Çünkü onlann arastnda bir derinlik var." Melike Abasıyanık Kurtiç, denizkestaneleri ile il- gilenmeye başladıktan sonra seramiğinin de en iyi dönemi olmuş. " Denizkestanelerinin formu nu son derece basit bir biçimde kiğıda geçirmeseydim gerilime düsebi- lirdim. Beni kaplayan çok donıkta bir heyecan bu. Seramiğe aktaramasaydım da bir tür ihanet olacak- tı bu. Denizkestanelerinden önce küre formlanmda yine yanklar vardı. Ama belki biraz daha korkakü. Bu çalışmalardan sonra küreyi parçaJamaya başla- dım." Kurtiç, sanat yaşamını sezgileri ve algılan üzeri- ne kurmuş bir sanatçı. Bu da bütün yapıtlannda ay- nntılanyla kendini belli ediyor: "Beni yönlendiren sezgüerim. Çünküsezgidüşünceden geçiyor. Ben ön- cedencümkyi kunmuvorum. Birikim,algılama veya- şam sürecindeki iç dünya çok önemli. Bunu da biraz oisun yaprtlannızla ortaya koyarsımz. Tam yaklaşa- mıyorsunuz, tam yaklaşüğınızda da zaten her şey bitmiş oluyor." Klasikle modern dansı buluşturan Mark Baldwin Dance Company Türkıye turnesinde FarkhNURDAN CİHANŞÜMUL 1993 yıhnda kurulan ve Ingiltere'nin en önemli dans topluluklanndan biri olan Mark Baldwin Dance Company. British Council'ın davetlisi olarak bu ay Türki- ye'de birhırnegerçekleştiriyor. Repertuv- annda hem klasik hem de modern tarz- da yapıtlar bulunan topluluk, Eskişehir, ve Ankara'dan sonra yann 20.30'da Bur- sa Tayyare Kültür Merkezi'nde, cumar- tesi 20.30'da tzmir Sabancı Kültür Sara- yı'nda, 15Mart'ta saat20.00'de Taksim Sahnesi'nde. 17 Mart'tasaat 20.30'da ise Antalya Kültür Merkezi Aspendos Salo- nu'nda izleyicilerin karşısına çıkacak. Topluluğun sunacağı PukineDa Dispe- rato. Darknes Visible, M-Piece ve Song of Nightingale başlıklı koreografilerinde Mark Baldvvin, Bart de Block. Shelley Baker. RkbardCourt, Martin Undinger rol alıyor. Song of Nightingale adlı yapı- tın kostümleri RrfatOzbektarafindan ta- sarlandı. Daha önce Rambert Dans Topluhığu ile Türkıye'de göstenlersunan Baldvvin, Ankara Devlet Opera ve Balesi'nde ça- lışmalargerçekleştirdi. Bugüne dek fark- lı topluluklarda çalıştı. Bir dönem Rambert Dans Toplulu- ğu'nda çalışmalannı sürdürdü ve kendi koreografılerini yapmaya başladı. Toplu- luk için Sprit ve Banter Banter adJı ya- pıtlann koreografilerini gerçekleştirdi. Brian EBas ve Anish Kapoor ile bırlıkte BBC içın kısa bir film hazırlayan Bald- vvin. bilgisayar sanatçısı Carole Murica ile interaktif birCD-ROM yaptı. - Daha önce Türk izfeykis/yle buluştu- nuz. Türk izleyidsini nasıl değeriendiri- yorsunuz? lnsanlar dansı seviyorlar. Dans ev ren- sel bir dil ve konuşmak zorunda değilsi- niz. Görsel dılden herkes hoşlanabilir - Koreografî vedanscauşmalannız bir- dansçdanrilMttkdili M. birini nasıl etkiliyor? Koreografilerimın çogu ben dans eder- ken oluşuyor. Dans ettiğimde yeni şey- leryaratmak daha kolay. Koreografileri- mi gerçekleştirirken önce dans ediyorum ve bunu bir kameraya çekiyorum. Uy- gun müzik ve iîginç fikirler üzerinde ça- lışıyorum. Daha sonra ise bunu birlikte çalıştığım insanlara uyguluyorum. ^Beninı için önemli olan müzik'' - Klasik bale ve modern bale arasmda bir tercib yapıyor musunuz? Klasik bale \ e modern bale arasında- ki aynmlarvok oluvorartık. Hem klasik toplulukJar hem de modern dans toplu- luklan benden koreografi yapmamı isti- yorlar. Benim için önemli olan müzik. . ark Baldvvin klasik bale ve modern bale arasındaki aynmlann kalktığına inanıyor. Bazı çalışmalannda hareket dağarcığını geliştiren video kamera ve bilgisayar teknolojisinden de yararlanıyor. 'Her şeye rağmen teknolojiden yararlanmadan da üretebilmek çok güzel.' Yaptığınız hareketin o müzik içinde na- sıl anlamlandınlacağı. Jşimin bir parça- sı olarak dansçılann hangi durumda da- ha başanlı olabileceklerini gözlemliyo- rum. Klasik dansçılardanbirdenbire mo- dern kahplar içinde dans etmelerini iste- yemezsinız. Aslına bakarsanız ben şans- lı sayılınm. Şu anki topluluğumda 2 kla- sik. 3 modern dansçı var, böyle olunca farklı müzik konseptleri ve hareketlerı bir araya getirme şansı doğuyor. - Farkh danstopluluklannda çalışünız. Buçalışmalannı/ koreografilerinizi nasıl etkiliyor? Kendi topluluğum için yaptığım çalış- malar diğer toplulukiara yaptıklanmı et- kiliyor. Londra'da yaşıyorum ve zaten birbirinden ilginç topluluklar var. Çok farkh seyleri birarada kullanabiliyorsu- nuz. Müzıği duyduğum anda ıçimden dans etmek geiiyor. Bu anlamda müzik çok önerrüi. 'İngütere'de müthiş bir yanş vaı^ - Çafaşmalannızda bilgisayann nasıl bir yeri var? Bundan birkaç yıl önce softvvare öğren- dım ve koreografilerimı geliştirmek içın bu yöntemi gelıştırdim. Dans ederken kendimi kameraya çekip, izleyip bunu diğer dançılara anlatabiliyorum. Bilgi- sayar teknolojisi ve video kamera hare- ket dağarcığımı geliştirmeme oldukça yardımcı oluyor. Her şeye rağmen tekno- lojiden yararlanmadan da üretebilmek çok güzel. - Kısa film çalışmalannız devam ede- cekmi? Bu yıl ikı film daha yapacağım. Man On Point'i Helen Petts yönetecek. Film- deheykellervedansçılarolacak. Birmü- zik kutusu olarak biçimlendirilen hey- kellerin yansıması olarak dansçılan gö- receğız filmde. Müziklerinı James.McVlI- len'in yapacagi, RossMacGibbon'un yö- neteceği The Bezerkers adlı başka bir film projemiz daha var. - İngütere'de dans dünyasını nasıl de- ğerlendiriyorsunuz? Ingıltere'de müthiş bir yanş var. Bazı zamanlar çok iyi şeyler su yüzüne çıkı- yor. Bu dünya içinde nasıl bir yere sahip olduğunuzu da görebilirsiniz. - Dansçılannın nasıl değertendiriyor- suntız? Dansçılan benim yaptığımı yapmaya zorlamıyorum. Olduklan gibi bırakma- yı tercih ediyorum. Kendi vücut dilleri- ni kulianmalannı istiyorum ve bunlan koreografi lerimde de kullanabiliyorum. Tarzlan birbirinden farklı dansçılar sah- nede ortak bir dil oluşturabiliyorlar. Da- ha önce birlikte çalıştığım insanlar hep- si. Benimleçalışmak istedigini söyleyen dansçılara da kapım her zaman açık. Mo- dern dans iziemeye gidip de gülen olmaz örneğin. Ama benim topluluğuma gelip de bir şey izliyorsanız gülebilirsiniz. - Yeni projeleriniz nefcr? The Bird Sings with Its Fînger (Par- maklanyla Şarkı Söyleyen Kuş) adlı bir projemiz var. Projenin esin kaynağı Coc- teau'nun bir fılmi. Filmde adam radyo- yu açar ve birden ilginç sözler duymaya başlar. Bunlardan bin de 'ParmakJany- la Şarkı Söyleyen Kuş'tur. Julian Ander- son müzikleri yapacak. Son olarak Ro- yal Ballet için bir çalışma gerçekleştir- dım. Müziklerini Julian Anderson'un yaptığı Tovvards Poetry adlı bir çalışma gerçekleştirdim. En pahalı Rus filmi olarak nitelenen 'Sibirya Berberi'nin bütçesi 45 milyon dolar Mikhailkov'dan politik ve ticari bir film Devlet başkanlığıııa aday olabilir. Kültür Servisi- Rusya'nın en önemli film yapım- cılanndan Nikita Mikhailkov son filmi The Bairber ofSiberia(Sibirya Berberi) ilegündemde. Film, 19. yüzyılda yaşanan bir Amerikan-Rus aşkını konu alı- yor. Mikhailkov'un 3. Alexander"i canlandırdığı filmde Richard Harris, Julia Ormond, Oleg Mens- hikov rol alıyor. 1995 yıhnda Güneş Yamğı adlı fil- miyle Oscar kazanan Mikhaikov 'un filmin galasm- daki en ilginç olay sanatçının Boris Veltsin'den sonra devlet başkanı olmak için bir kampanya başlatması oldu. Birçok ısim Mikhailkov'un devlet başkanlığına aday olabilecegıni belirtiyor. 53 yaşındaki yönetmen "Eğer insanların gerçekten ihtiyacı varsa vebeni dev- let başkanı olarak isterlerse bunu ciddi bir şekilde dü- şünüriim" diyor. Bir dönem Çehov'dan esinlenerek yaptığı filmlerle adından sıkça söz ettiren yönetme- nin siyasi adaylığı ilgi degörüyor. Iskusstvo Kino si- nema dergisinin editörü Daniil Dondurei, "Nildta bi- zimen ünlüoyuncumuz. İnsanlaronu sevecekler" der- ken medya patronu Gusinsky de Mikhailkov'un bu yanşa girmesini istiyor. 1995 yılında Our Home is Russia partisine katılan sanatçı sonra politikayı bı- rakarak filmlere dönmüştü. Mikhailkov bu yanşa girdiğinde hiç şüphesiz fılm- lerinde vurguladığı nostaljiyi v e ulusçuluğu da yan- sıtacak. Sanatçı Rusya Kültür Vakfı ve Sinemacılar Birliğı olmak üzere birçok kurumun başkanlık gö- revini yürütüyor. Kendisini geçmiş zaferin ve yıkılan aristokrasinin sesi olarak gören sanatçının geçmişı de bu imaja uy- gun. Büyük Catherine'in soyundan geldiğini belir- ten Mikhailkov'un kökleri Stalin kültürüne dayanı- yor. Babası Sergei, Sovyet milli marşını yazdı ve yıl- larca Yazarlar Birliği'nin başkanıydı. Bütçesi 45 milyon dolar olan Sibirya Berberi, bu- güne dek çekilen en pahalı Rus filmi. Hükümet, fil- min çekimleri için 10 milyon dolar ödedi Yoğun ulu- salcıhk öğeleri taşısa da büyük bir bölümü îngilizce çekilen film Hollyvvood etkileri taşıyor. Eleştirmen- ler The Barber of Siberia'yı üç saatlik politik ve ti- cari bir film olarak adlandınrken, Mikhailkov filmin yurtseverlik mesajı içeren bir sanat filmi olduğunu söylüyor ve "Umanm film sizi onunınuza ve guru- runuza geri döndürecek_ Holly"wood"u taklitedenye- terince Rus çetesi var" diyor. Sanatçı aynca eleştir- menlere de dcğınerek "Köpekler havlarken ben ar- kada dizginleri eümde tutacağım" diye konuşuyor. DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ 'Star'mış! Gökte yıldız yüz altmış Mevlam neleryaratmış diye başlar o güzelim türkü. Yalnız türküler mi? Yıl- dızlardan söz eden şiirierimizi, roman-öykü-deneme parçalanmızı bir araya getirmeye kalksak dilimizde- ki en varsıl seçkj oluşurdu beJki de. Günümüzdedeyaygın mı bilmiyorum, çocukluğum- da kız çocuklanna "Yıldız" adı konurdu sık sık. Söz- cüğün çağnşımlan coştururinsanı: Partaktır, sonsuz- dur, ulaşılmazdıryıldızlar. Yıldızlann attında mutiu olur insan. Hele bizimki gibi parlak göklü bir Akdeniz ül- kesindeyseniz. Kaz Dağı'nın yamaçlannda gökalça- lır, yıldızlar büyür, Gökova'da gök hem geniştir, hem yıldızlar çok. Çukurova'da yıldızlan merak mı ettiniz?Açın bir Ya- şar Kemal romanı, mutlaka bir yerde karşınıza çıkar. Kemal Tahir"in İçAnadolu insanlannı anlattığı roman- larında birçok bölüm "gökte bir yıldız kaydt" diye başlar. Nâzım Hikmet in Kuvayı Milliye destanında, "ka- yalıklarda şayak kalpaklı nöbetçi/ okşayarak gülüm- seyen bıyığını/seyrediyordu Kocatepe'den/ dünya- nın en yıldızlı karanlığını" diye yazar. Ya çağdaş şiirimizin en çok ürün veren ustası, "Türkçemizin ses bayrağı" koca Dağlarca? Ne çok yıldız sayarşiirterinde: "Sayytldızlan/Karanhklarağa- rana dek." "Seve seve/ Doldurdular/ Yıldızlan/ Des- tisine gecenin." "Yıldızdın öptûkçe" der Oktay Rifat, İçiyordum yıldızlı, geceselsütü" der. 0 denli yakındır ki ona, "yıl- dızım uşür gökte" der bir şiirinde de. • • • "Yıldız" sözcüğünün güzelliği tartşılır mı? Dilimizin veedebiyatımızın bunca benimsediği "yıl- dız" sözcüğünü bir yana bırakıp, yeni çıkaracaklan gazetelerinin ismi için "star"\ yeğleyen biranlayış na- sıl açıklanabilir? Üstelik bizler bayrağındaki iki simgesi ay ve yıldız olan bir ulusken. Bundan böyle bayrağımızdaki sim- geleri sıralarken ay ve star mı diyeceğiz? Dilimize, tarihimize, toplumumuza bu denli yerteş- miş bir sözcüğün yerine Ingilizcesini koymanın an- lamını acaba bu gazeteyi hazırlayan arkadaşlar hiç düşündüler mi? Gazetenintanrtımlanndasöylenen "gazeteciliğinyû- rek istediği" ne denli doğruysa, gazetecilerin geliş- kjn bir dil bilinci taşımalan gerektigi de o denli doğ- ru. Büyük harcamalaıia bir araya getirilen beyinlerin bulduğu "star" adı, bu kadroların en küçük birTürk- çe bılincine sahip olmadıklannı daha baştan göste- riyor. Hele tanıtım filmlerinde basın şehitlerinin gösteri- lip "star" diye sunulması. bu uğurda hayatlanm yitir- miş insanlarımızın anılanna da saygısızJık değil mi? Böylesi sorumsuzluklann önüne tümden geçebil- menin yolu, yeni Meclis'in tez elden bir "Türkçeyi Ko- ruma Yasası" çıkarmasıdır. Bunu yapmazsak Türk- çemizin ölü dillerailesine katılması uzun sürmeyecek. Nâzım şu dizeleri elli yıl önce yazmıştı: "Istergökyüzünde seyret, ister gözlerimde: körler onlan görmese de yılüiz/ar vardır." ^ı 'Geyikler Lanetlep'e'nin prömiyeri • Kültür Servisi - Ankara Devlet Tiyatrosu'nun yeni oyunu 'Geyikler Lanetler'e' bu akşam trfan Şahinbaşı Atölye Sahnesi'nde sahnelenmeye başlayacak. Murathan Mungan'ın 'Mezopotamya Üçlemesi' başlığı altında topladığı oyunlanndan üçüncüsü olan oyunun rejisörü Mustafa Avkıran, reji asistanlan ise Gökhan Aktemur ve Şirin Aktemur. Sahne ve giysi tasanmını Naz Erayda'nın, ışık tasanmını Ersen Tunççekiç'in, müziklerini Ihsan Klavuz'un hazırladığı oyunun dans diizeni de Övül Avkıran'a ait. Oyunda kalabalık bir oyuncu kadrosu rol alıyor. Asaf Haiet Çeletii'nin şürleri • Kültür Servisi - Asaf Halet Çelebi'nin bütün şürleri YapiKredi Yayınlan'ndan (YKY) çıktı. Çağdaş Türk şiirinin önemli isimlerinden Asaf Halet Çelebi (1907- 1958) klasik Türk edebiyatı ve Fars edebiyatını iyi biliyordu. 18 yaşına kadar gazel ve rubailer yazdı, 1937'den sonra serbest vezinli şiirleriyle tanındı. Behçet Necatigil, Edebiyatımızda Isimler Sözlüğü'nde Çelebi'den şöyle söz ediyor: "Doğu-Batı kültürlerini bağdaştırarak, ilhamını Asyatasavvuf ve dinler tarihinin ünlü kişilerinden, eski Dogu medeniyet ve masallanndan alan egzotik şiirleriyle tanındı'. ÇeviPi Büfteni • Kültür Servisi - Bir uzmanlık alanı olarak çevirmenlik mesleği ve çeviriyi özendirmek, konuşulup yazılmasına ve mesleğin saygınlığınm gelişmiş ülicelerdekj düzeyde yaygınlaşmasına ortam hazırlamak, üniversitelerin mütercim-tercürnanhk bölümü öğrencilerine de profesyonel ipuçlan vemıek amacıyla üç ayda biryayımlanan Çeviri Bülteni'nin yeni sayısı çıktı. Derginin yeni sayısmda Prof. Dr. Nedren Kuran Burçoğlu, Gülin Şeflek, Beki Haleva, Prof. Dr. Cevat Çapan, Haluk Tarcan. Rafet Saltık, Yrd. Doç. Dr. Osman Aslan, Dr. Neşe Başar ve Ali Yalıman'ın makale ve röportajlannın yanı sıra çeviri dünyasından haberler yer alıyor. (288 30 76) K Ü L T Ü R # Ç İ Z t K K Â M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle