15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 ŞUBAT 1999 PERŞEMBE 14 KULTUR Yanm yüzyılı aşkın süredir üreten Turhan Selçuk'un 'romanı': Grafik Mizah ^Karikatürcü çîzgiyle diişüniir' GÜL ERÇETİN Türk ve dünya karikatürünün ustalanndan Tur- han Selçuk, 1940'larda karikatür dünyasıyla tanış- tıktan sonra Türk karikatürünün yazıdan sı>Tilıp çiz- giye yöneldiği kabuk değiştirme sürecinde öncü bir rol üstlendi. Selçuk ikriki yıllarda grafik mizah ola- rak da adlandıracağı bu kankatür anlayışı üzerine görüşlerini gerek kendı yazdığı yazılarda gerek basın söyleşılennde dile getiriyordu. Türk karika- tür tarihçesınin araştırmacıiığını üstlenen Turgut Çeviker. Turhan Selçuk'un yıllardır birikmiş olan bu yazılannı toplayıp düzenleyerek 'Grafik Mizah' adı altında kitap haline getirdi. Çeviker'in 'bir karfkatürcünün romanı' olarak da adlandırdığı kitap, Turhan Selçuk ve başka ka- rikatür ustalannın karikatürieriyJe de zenginleşi- yor. lns Koleksiyonu'nun Mizah Kültürü dizisin- den çıkan Grafik Mizah'ın son ellı sayfasında da kapsamlı bir Turhan Selçuk Kaynakçası yeralıyor. Yanm yüzyılı aşkın süredir üreten karikatür usta- sı Selçuk ile karikatür üzerine söyleştik 'Gırgır mizah' da türlerden biridir - Yarun yüzyılı aşkın sürelik serüvenini gözlenv lediğiniz Türk karikatürünün bugün gekliği nok- tayı değerlendirir misiniz? Türk kankarürünü 'Cem Dönemi'. 'Cemal Na- dirDönemi' ve 1940'lardabaşlayıp 1950'lerdege- lışen "Çizgiyle Mizah' ya da 'Grafik Mizah' çağı olarak üç döneme ayırabiliriz. Kankatürürnüzün bu- güne geldiği noktada ise Grafık Mizah'ın yanı sı- ra SuaviSfialp'in başlattı|ı. Oğuz Aral'ın geüştir- diği ve yav gınlaştırdığı 'Gırgır' ekolünden de söz etmek gerekir 'Yazısız'ın başı çektiği günlerde Oğuz Aral dos- tumun. '"Turhan. şu Yazısız'ı çıkanp ortahğı kanş- ürdın. Karikatürii halka indirmek, yaygınlaştır- mak lazun_" diyerek serzenişte bulunduğunu unu- tamadım... Oğuz Aral. o günden sonra bu ınancı- nın paralelınde çalıştı ve çıkardığı 'Gırgır' dergi- sıyle de yapmak istediğini gerçekleşhrdi Gırgır 400 binlere ulaşan tirajıyla Türk karikatürü alanında et- kinük kazandı. Son yıllarda '1950 kuşağı' dıye anılan mizah çi- zerlerinin çoğunda sapmalar görüldü; Gırgır mi- zahını başlatan usta çizer Oğuz Aral ve onun der- gisinde yetişen bazı karikatürcüler ıse günlük ga- zetelerde çalışmaya başladılar... - Nasıl değerlendiriyorsunuz gûnümüz mizah dergilerini? Oğuz Aral, Gırgır'ı kapadıktan sonra, moda ha- line gelmış Gırgır dergısinin izinde birçok dergi çık- rvrensel çelişkinin diyalektiğindeki insan çelişkisi, grafik mizahın hammaddesidir. Mizah çizeri bu hammaddeyi, mizah mayasını katarak yoğurur, bir biçime sokar ve izleyicilere öylece sunar. tı piyasaya, ama hiçbırisi Gırgır'ın tirajına ulaşa- madı. Ben, bu dergilere Oguz Aral'ın çoculdan, torunlan gözüyle bakıyorum. Karikatürün türleri vardır, 'Gırgır Mizah'ı da bu türlerden birisine kat- makolasıdır Oguz Aral'aözgü çızgi. biçım ve an- layış, dergilerde egemenliğini sürdürmektedir. En azından polıtık alanda muhalefet görevlerinı etkin bir biçimde sürdüren bu dergilere başanlar ve uzun ömürler diliyorum. 'Güldürme kattasal bir unsurdur' - Sizce iyi bir karikatür hangi öğelerden oluşur? Ister siyasi, ister sosyal, ister güldürü, ister ka- ramizah olsun, karikarürcünün çizgıleri. grafik sa- natının gerektirdiği çızgiden yoksunsa ona bir sa- nat yapıtı gözüyle bakamayız. Grafik çizgi, güçlü bir espnyle desteklendiğinde, karikatür iyi bir ka- rikatür olur. - Bir karikatürde gülme-güldürme e\ lemlerinin payı nedir? Karikatürün asıl amacı nedir sizce? Aydınlanmanın bir ürünü olan karikatür, ttal- ya'da Rönesans'la bırlikte doğdu. O çağdakı adı, hücum etmek anlamına gelen 'Caricare' idi. Za- manla gelişerek günümüze dek ulaştı. 'Hücum et- mek'. yerini 'eleştiri'ye bıraktı Onun ıçın. bu sa- natta dalkavukluğun yen yoktur Amacı ya sanat- sal boyutlara ulaşmak ya da mizahi eieştıri yoluy- la toplumlan ıyiye. doğruya yönlendirmektır. Gül- me, güldürme tek amaç olmayıp katkısal bir un- surdur. - Bir karikatürü sanat yapıti kılan ölçütler neler- dir? Karikatürcü çizgiyle düşünen, söylemek istedi- ğini çizgiyle ileten kişıdir. Bu grafik çizgi mizah- la yükJüdür ya da bu çizginin eğiliminde mizah var- dır... Evrensel çelişkinin diyalektiğindeki insan çe- lişkisi, grafik mizahın hammaddesidir. Mizah çi- zeri bu hammaddeyi, mizah mayasını katarak yo- ğurur. bir biçime sokar ve izleyicilere öylece su- nar. Bu anda sanatçının kendıne özgü dünya görü- şünün. kendine özgü grafiğinin, kendine özgü esp- risinin büyük payı vardır. Kankatürü sanatsal bo- yutlara taşıyan, bu güzellikler ve ölçütlerdir. Yannlara kalacak yapıtiar yaratmak - Siyasi karikatüriin ömrünün az olduğu görüşü hâkimdir genekte. Bu tarz karikatürierin de sanat olarak uzun süre yaşayabilmesi neye bağbdır? Mizah çizen. salt çizgılenyle bıle sanatsal bo- yutlara ulaşmışsa. yannki nesiJlere kalabilecek ya- pıtiar oluşturabilır. Örneğin, çağının kankatürcü- sü sayılan Dalimier. günümüzün en büyük ressam- lan arasında sayılmaktadır. Siyasal karikatürcü- lerde bile, amaç insanı, insanlan eleştirmek oldu- ğunda, yannlara kalabilecek yapıtlar çizilebilir. Tarih, bilimsel yasalar içinde oluşur. Yaşadjğımız dönemin siyasası içinde değişen olaylann değiş- mez özünü yakalayabilen mizah çizeri, yannlara kalacak yapıtlar yaratabılır. - Abdülcanbaz karikatûrdeki başansuu tiyatro- ya taşıvan bir tip. Bu başanyı neye bağtıyorsunuz? Abdülcanbaz"ın 42 yıldan beri ılgiyle izlenme- si, birçok hikâyesının geleneksel kökenlenmizden renk almasmdan (Karagöz-Hacivat, ortaoyunu gi- bi) ileri gelmektedır. Bir çizgi, bir üslup araştırma- sının yanı sıra onun diğer çizgi romanlara benze- memesi için kendine özgü anlatım, kendine özgü çizgi dünyası edınmesine çalıştım. Bu özgün an- latımın karakterinde ya da kökeninde bir tiyatro se- naryosu özelliklerini de taşıyorolasılığı. tiyatroya da taşınmasına neden olmuştur dıye düşünüyo- rum... - Yazılannızda sık sık yanrtlamak zorunda kaJ- dığmız suçlamalar Türk karikatüründe üstlendi- ğuıiz öncü rolden mi kaynakiamyor? Yenilikler kolay kolay benımsenmez. Uzun bir zaman boyutu ıçındekı alışkanlıklan. değeryargı- lannı kırmak, yok etmek kolay değildir. Başlan- gıçtakı suçlamalann nedeni budur. Doğal olarak tu- tucu kesimler güzel de, doğru da olsa her yeniye karşı çıkacaklardır. Salt karikatür alanında değil, siyasal. toplumsal. inanç alanlannda da bu bö'yie- dir. Uygarlığı, ilerlemeyi, ınsanlaşmayı amaç edin- miş her bireyin görevi, geriye. tutuculuğa, batıia karşı çıkmak; uygarlığın. yeninin, aydınlanmanın yolunu açmaktır. Klasik sinema eğitimi olmayan Yüksel Yavuz'unfilmi Berlin Film Festivali'nde Babası işçiolsun istedi ama o arükyönetmenKültürServisi-49. Uluslara- rası Berlin Fılm Festivali'nın 'Yeni Alman FUmleri" bölümün- de bir Türk yönetmenın. Yüksel Yavuz'un 'Sıisan Çoculdan' ad- lı filmı de gösterilecek. 'Nlsan Çocuklan' Almanya'da yaşayan bir Türk ailenin yaşamını konu alıyor. Ikı erkek ve bir kız kar- deşin Almanyada geçen yaşam- lan. kardeşler arasındaki çatış- malar ve sevgileranlanlıyorfilm- de. Adının 'Nisan Çocuklan' ol- masının nedeni ise Almanya'da yaşayan Türklerin çocuklannm çoğunun nisan ayında dünyaya gelmesi. Her yıl temmuz ayın- da Türkiye'ye izne gelen gur- betçilerin eşleri ne tesadüftür kj hep bu aylarda hamile kalıyor- lar. 'Nisan Çocuklan'nın Berlin Film Festivali'nden sonra Ulus- lararası îstanbul Film Festiva- li'nde gösterilmesi de söz konu- su. Fılmde Erdal Yıldız, Inga Busch, Şerif Sezer, Ercan Durmaz, Axel Pape, Bülent Esrüngün, Senem Tepe. Kaan Emre,Tdil Cner, Hasan Aü Mete ve Özgür Özata oynuyorlar. Almanyaida yaşayan bir işçi ai- lesinın oğlu olan Yüksel Yavuz, 16 yaşında babasının isteğı üze- rine gelmiş Almanya'ya. Baba- sı onun da AJmanya'da bir fab- rikaya girip işçi olarak çalışma- sını istemiş. "Evdekihesapçar- şrya uymadı" diyen 34 yaşında- ki Yüksel Yavuz. birkaç yıl fab- rikalarda çalıştıktan sonra sıne- ma tutkusu agır basmış. Yavuz" un ilk uzun metrajlı filmı 'Nisan Çocuklan'. KJasik sinema eğitimi alma- yan Yavuz, Almanya'da ekono- mi politik eğitimi alrruş. Sinerna- ya olan ilgisini ise Hamburg Üni- versitesi Görsel Komünıkasyon Film Bölümü'ndeki hocalardan ders alarak desteklemiş. Daha önce birçok kısa metrajlı filme imza atan Yavuz'un 'Nisan Ço- cukten'ndan önce annesi ve ba- basını konu alan 'Yabancı İşçi Babam' adlı bir belgeseli bulu- nuyor. Bu kez oğhımın fîbııiııi taıuttı James Redford, 'gerçeğin sanatçısı' olarak nitelendi Kültür Servisi- Onlü oyuncu ve yö- netmen Robert Redford, bu kez oğ- lu James Redford'u takdim ediyor... James Redford'un yapımcılığını üst- lendiği 'The Kindness of Strangers' adlı belgesel nitelikli film. Robert Redford'unbaşkanlığınıyaptığı 15. Sundance Film Festivali'nde göste- rildi. Robert Redford oğlunu kayır- mıyordu; film gerçekten çok başan- lıydı ve izleyicinin alkışlanyla ödül- lendirildi. Amerikan bağımsız sinemasından örnekleri bir araya getiren Sundan- ce Film Festivali kapsamında göste- rilen The Kindness of Strangers, fes- tivalin düzenlendiği Park City'de hem beğeni kazandı hem de izleyiciye duygu dolu anlar yaşattı. Altı yıl ön- ce iki operasyon geçiren. ölümden dö- nen ve bugün bir yabancınm mide- siyle yaşamını sürdüren James Red- ford'un filmi, organ bağışı konusu- nu irdeliyor. Bugün James Redford'un sağlığı gayet iyi. Yüzüyor, kayak yapıyor. ko- şuyor; ancak yaşadıklannı unutmu- yor ve bu deneyimi insanlarla pay- laşmak istiyor. 1995 yılında kurdu- ğu 'James Redford Institute for Transplant Awareness' adlı enstitü. yapımını ve dağıtımmı üstlendiği filmlerle kitleleri organ bağışı konu- sunda bilinçlendirmeyi ve duyarlı kılmayı amaçlıyor. Enstitü tarafın- dan verilen bilgilere göre. her 18 da- kikada bir organ talebi, organ bulu- namaması nedeniyle de her 24 saat- te bir ölüm gerçekleşiyor. The Kindness of Strangers iki ay- n bakış açısını ortaya koyuyor; orga- na ihriyacı olan kişi ve sevdikleri bı- rinin organmı bağışlama karannı ve- recek olan yakınlan. Bu çerçevede Kathy ve Russell, tarfik kazasında yaşamıru yitiren 20 yaşındaki Meg- han'ın organlannın bagışlanması için ailesiyle baglantıya geçiyoriar. Phi- ladelphia'daki bu görüşme sürerken. hayatta kalması, bulunacak bir mide- ye bağlı olan 12 yaşındaki Maria'nın yasadıklanna da tanık oluyor izleyi- ci. James Redford, filmde yönetmen arkadaşı MaroChermayeff ile birlik- te çalışmış. James Redford'la Cher- Lobert Redford'un organ bağışıyla yaşamını sürdürebilen oğlu James Redford, yapımcılığını üstlendiği ve bu konuyu işlediği belgesel filmle Sundance Film Festivali'nde büyük başan kazandı. mayefFin dostluklan çok eskilere, ço- cukluk yıllanna dayanıyor. Filmin 600 bin dolarlık bütçesinin toparlan- masından Phıladelphia'daki görüş- melere ve Omaha Hastanesi'ndeki araştırmalara değin filmi tam bir da- yamşma içinde gerçekJeştiren ikili, yıllardıryaşadıklan hertürlü zorluk- ta, geçirdikleri hastalıklar sırasında ve sevdiklerini yitirdikleri donem- lerde de birbirlerine destek olmuşlar. Trajik bir film yapmak fikrinin ötesine geçip gerçek hayattan kesit- ler sunduğu için bugün herkes Ja- mes Redford'u 'Gerçeğin sanatçısı' olarak tanımlıyor. Genç Redford'un yine organ naklini konu alan kısa metrajlı yeni çalışmasının adı *Flow'. 'Yaşanılan zamanın ruhunu yansıtmak'Kükur Servisi- "Resimterime >önefik ba- na sorulan sorular genellikle 'Bu işlerin anlamı var mı yoksa bunlar yalnızca so- yut >a da yeni mi' biçiminde olu>or. Böy- le sorulara genellikle aınaca yönelik, kısa yanıtlar veririm; örneğin, 'Bu tür işlen bir anlamı olsun diye değil. ama resmin ne ol- duğunu anlamak için yapıyorum" derim. Bu tür sorular ülkemizde, iktidar onayuu kittefcrden almayı aklından dahi geçirme- yen yeni estetik idelere yönelen sanatın. toplumun çok büyük bir bölümü için ka- palı bir kitap oiduğunu ortaya koyuvnr." Bu sözler. ressam Adem Genç'in Maç- ka Destek Reasürans Sanat Galerisi'nde 26 Şubat'a kadar sürecek olan sergısi dolayı- sıyla kaleme aldığı yazıdan bir alıntı. Sa- natçı 'KişiselManifesto' adını verdigı açık- lamasında soyut. yeni. çağcıl resim üzeri- ne görüşlerini dile getiriyor. Yeni ve çağ- cıl olmanın önkoşulunu 'kendi kültürü ve zamanı ile uztaşmış olmak' şeklinde açık- layan Genç. iddıalı sanatçının bu tür bir sa- nat bılinciyle üretıp. kendı zamanının ru- hunu ele geçıreceğıni söylüyor. Asıl marifetin. önce kendi sanatsal so- runlannın bilincinde olmak ve düşüncede yaratılan de%rimci ideleri etkili bir sanat formunda görünür kılabilmek olduğuna inanıyor. Genç, "Son yıllarda ödünç ahn- mış moda slogan ye ka\ ramlarla teknolo- jik araç ve gereçlerüı yeniliğe dayalı imge- sel/alegorik anlatım biçimlerinin ve yine otantik sol dışavunımu çağnştıran 1980'li \iUaraözgü «ni-figüratifCNeo-Subjectrvist) olu>um)arın. çağcıl sanat üretinıiyle kanş- tırüdığına tanık oluyoruz" diyor. Kendı soyutlama anlayışının en önemli unsuru- nu 'renklerin ve biçimlerin belirli bir duy- gu vedüşünceve doğrudan katılarak bir bi- çimde bağımsız bir yapı oluşturmaJan' olarak gören sanatçı. bu tavnnın nedenini ise şöyle açıklıyor: "~ çünkü bana göre renkler ve biçimler ancak kendi bağımsız soyut vapılannı oluşturduklannda kendi an- lam derinliklerine ve dolayısıyla estetik- ötesi simülasyonun ironik gücüne ulaşıriar: Tek tek ele alındığında içeriksiz gibi görü- nen plastik öğeler ancak bu tür matema- tiksel, yapısal \c\a rasrJantısal ohışumlar sayesinde kendi özgün ve entropik karak- terlerini ortaya koyarlar. Akrüel realitenin, yaşanılan zamanın ruhunun bu denli somut, kapsamh ve doğrudan plastik anlatımının bir başka \öntemi var mı?" IŞILDAK VE YELPAZE ATİLLA BtRKİYE Edebiyatı Çok Sevmiştik! 1990yılının başlannda, haftalıkSo/ca/cdergisin- de 'Elveda Edebiyat'adlı bir yazım yayımlanmış- tı. Bu yazı, edebiyatımızın on yılına (1980/90) yö- neiik bir 'değehendirwe'yazssryö\. Daha sonra Cem Yayınevi'nden aynı yıl çıkan 80'lerden 90'a adlı deneme kitabımda da yer aldı. Elealınanonyılın 'don/A-'lanndan 'sanatsaldüz- lemde' söz ederken, biraz da yeni bir söylem oluşturma (daha çok, edebiyatın atardaman olan dergiler için) önerisi vardı o yazıda. öte yandan da edebiyatımız adına biraz 'umut- suz'du; çünkü görülen köy kılavuz istemezdi... Kimi yazar ve şair arkadaşlanm bana 'hak ve- rirken', kimileri de eleştirdiler. O yazıda edebiyat bağlamındaki geleceğe dönük yargılarıma katıl- madılar. Seksenlerin başında yaşanan edebiyat ortamın- daki üretkenliğin, hareketlilığın, estetik düzeyin gi- derek on yıl içinde düşüşünün saptanması kar- şısındaki hüzündü belki de o yazı: "...Neredennereyegeldik, isteristemezhüzûn- lenerek de olsa tabiibirazda ıroninin kapısını ça- larak 'Elveda edebiyat' dedik." Şimdi, durumun daha vahim olduğuna inanı- yorum. Zaten bu köşede zaman zaman bu ko- nuya değıniyorum, gündeme getirmeye çalışıyo- rum. Medyanın 'genel' tutumunun yanı sıra es- tetik ve etik değerlerde karşıhğını bulan 'sosyo- lojikbirkayma 'nın varlığından da söz etmiştim ge- çen haftalarda. 'Elveda Edebiyat' başlıklı yazıda yeni bir söy- leme gerek duyulduğunu yazmıştık. Gerçekten de yeni bir söylem oluştu! Ama bu yapıtın kendi nesnesi içinde değil, daha çok kendi nesnesi içindi. Yaratım için değil, yaratım sonrası süreçler için- di. Yani daha çok satmak içindi. Giderek kendi nesnesi için olan da, nesne tarafından içselleşti! Çok sevdiğim -sanırım, tarafımdan 'icatedilen' ve habire kullanılan- sözcüğü kullanarak söyler- sek, özcesi, her şey çağımızın temalanndan biri olarak gösterilen, ama bence insanlığın 'ayıbı' olan 'satış için'e dönüşmüştü. Yapıtın duyurulmasına kim karşı gelebilir: Mo- dern Mahmutpaşa söylemiyle olmamak kaydıy- la. Yayın organlan, dergiler, televizyonlar edebi- yattan ve kıtaptan sıkça söz etseler, yer verseler, buna kim itiraz edebilır... Ama burada bir noktanın altını çizmek gereki- yor. Gerçek edebiyattan söz etmek. Estetik de- ğerler, ölçütler ışığında söz etmek... Ne yazık ki, edebıyatla kimse ilgilenmediği gi- bi, televizyonlardaki çok az sayıdaki kitaba iliş- kin programlarda olsun, dergilerde, gazetelerde, aylık edebiyat dergilerinde de bir yıkama- yağla- ma yazısı sürüp gidiyor. Çok büyük bir iş yapılıyormuş gibi, her tarafta bir çanak tutma söyleşileri yer alıyor. Neredeyse edebiyatı kurtaracak bir yazı türü oluştu! Âma gerçek anlamda eleştirı, gerçek anlamdasanat- sal değeriendirme nerede ve ne kadar var? ' '^ Kuşkusuz ki, bu daha çok edebiyat, sanat, köl- tür dergilerinin, kitap dergılerinin işı. Ama med- yanın genel tutumu tamamiyle yüzeysel... Saygıyla andığım Asım Bezirci, bir yazısında Edip Cansever'i anımsatarak, 'YokDenecekBir Şey, Ama Var Var' diyordu eieştıri için. Var ama, nasıl var! Aslında 'yok' tabii ki! Kalmadı! Gerçek anlamda eieştıri yazanlar köşelerine çekilince ya da 'sürgüne gönderilince', meydan da boş kaldı! Eieştıri ve estetik değertendirme 'kunımu', her zaman edebiyatın, yani yaratımın, sanatsal bilgi, yöntem ve kuram olarak bir adım önünde olma- h. Bir adım önünde olmalı, çünkü yaratımı değer- lendirmenin önemi, yaratımın en az kendi kadar, belki ondan da daha fazla önemli. Bu 'bir adım', edebiyahmızda hiçbirdönem oimadı. Belki Ataç'ı -sevıp sevmemek ayn bir konu-, biraz ayn tut- malı; hepsi o kadar. İş işten geçti. Eleştirinin, estetik değerlendirme- nino 'bir adım'öndeolmadurumunagereksinim de kalmadı; çünkü edebiyat, yerini 'popülist ede- biyat'a bıraktı. Medya da halk da 'çağın teması' gereği, 'popülist edebiyatla' ilgilenmeye başla- dı. Bir romanın çok satması için uygun 'tanıtım kampanyası' ile o romanın çok satması için ge- rekli olan 'yazma biçimi' birlikte tasarlanır oldu. Orhan Pamuk'un yaptığı da bu, özcesi... Spielberg'e Altm Kamera • Kültür Servisi - Steven Spielberg, 49. Berlin Film Festivali kapsamında, "tüm zamanlann en başanlı yönetmeni" olarak Altın Kamera Ödülü'nün sahibi oldu. 49. Uluslararası Berlin Film Festivali. Max Faerböck'ün yönettıği 'Amiee and Jaguar' adlı filmle dün başladı. 600'ün üzerinde filmin izleyiciyle buluşacağı festıvalin yanşmah bölümüne Yeşim Ustaoğlu "Güneşe Yolculuk" adlı filmiyle katılacak. Kutluğ Ataman'ın 'Lola + Bilidikid'i Panorama bölümünün açılış filmi olarak gösterilirken, Yeni Alman Filmlen Bölümü'nde Farih Akın'ın 'Kısa ve Acısız'ı, Yüksel Yavuz'un 'Nisan Çocuklan' ve Yılmaz Arslan'ın 'Yara' adlı filmleri izleyicilerin beğenisine sunulacak. 49. Berlin Film Festivali'nde Altın Ayı Ödülü'ne en yakın aday olarak John Madden'ın yönettiği 'Shakespeare in Love' gösteriliyor. Poetry IV Motion' Istanbul'da • Kültür Servisi - flk parçalan Romeo & Juliet'le Avrupa listelerinde üst sıralara oturan ünlü R & B ve soul topluluğu "Poetry 'N' Motion, îstanbul'a geliyor. Art arda çıkardığı üç single ile ününü pekiştiren grup, yann ve cumartesi günü Taksim'deki Barfly adlı gece kulübünde sahne alacak. Türk müzikseverlerle ilk kez buluşacak olan gruba, cumartesi günü vereceğı konserde Teoman da eşlik edecek. 3 siyahi Amerikalı sanatçıdan oluşan Poetry 'N' Motion, ismini dünyaya tanıtan 'Romeo & Juliet'in ardından 'W*hat You Want' ve 'Georgy Porgy' adlı single'lanyla genış kitlelere ulaşmıştı. (251 49 04)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle