Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11 ŞUBAT 1999 PERŞEMBE
14 KULTUR
Yanm yüzyılı aşkın süredir üreten Turhan Selçuk'un 'romanı': Grafik Mizah
^Karikatürcü çîzgiyle diişüniir'
GÜL ERÇETİN
Türk ve dünya karikatürünün ustalanndan Tur-
han Selçuk, 1940'larda karikatür dünyasıyla tanış-
tıktan sonra Türk karikatürünün yazıdan sı>Tilıp çiz-
giye yöneldiği kabuk değiştirme sürecinde öncü bir
rol üstlendi. Selçuk ikriki yıllarda grafik mizah ola-
rak da adlandıracağı bu kankatür anlayışı üzerine
görüşlerini gerek kendı yazdığı yazılarda gerek
basın söyleşılennde dile getiriyordu. Türk karika-
tür tarihçesınin araştırmacıiığını üstlenen Turgut
Çeviker. Turhan Selçuk'un yıllardır birikmiş olan
bu yazılannı toplayıp düzenleyerek 'Grafik Mizah'
adı altında kitap haline getirdi.
Çeviker'in 'bir karfkatürcünün romanı' olarak
da adlandırdığı kitap, Turhan Selçuk ve başka ka-
rikatür ustalannın karikatürieriyJe de zenginleşi-
yor. lns Koleksiyonu'nun Mizah Kültürü dizisin-
den çıkan Grafik Mizah'ın son ellı sayfasında da
kapsamlı bir Turhan Selçuk Kaynakçası yeralıyor.
Yanm yüzyılı aşkın süredir üreten karikatür usta-
sı Selçuk ile karikatür üzerine söyleştik
'Gırgır mizah' da türlerden biridir
- Yarun yüzyılı aşkın sürelik serüvenini gözlenv
lediğiniz Türk karikatürünün bugün gekliği nok-
tayı değerlendirir misiniz?
Türk kankarürünü 'Cem Dönemi'. 'Cemal Na-
dirDönemi' ve 1940'lardabaşlayıp 1950'lerdege-
lışen "Çizgiyle Mizah' ya da 'Grafik Mizah' çağı
olarak üç döneme ayırabiliriz. Kankatürürnüzün bu-
güne geldiği noktada ise Grafık Mizah'ın yanı sı-
ra SuaviSfialp'in başlattı|ı. Oğuz Aral'ın geüştir-
diği ve yav gınlaştırdığı 'Gırgır' ekolünden de söz
etmek gerekir
'Yazısız'ın başı çektiği günlerde Oğuz Aral dos-
tumun. '"Turhan. şu Yazısız'ı çıkanp ortahğı kanş-
ürdın. Karikatürii halka indirmek, yaygınlaştır-
mak lazun_" diyerek serzenişte bulunduğunu unu-
tamadım... Oğuz Aral. o günden sonra bu ınancı-
nın paralelınde çalıştı ve çıkardığı 'Gırgır' dergi-
sıyle de yapmak istediğini gerçekleşhrdi Gırgır 400
binlere ulaşan tirajıyla Türk karikatürü alanında et-
kinük kazandı.
Son yıllarda '1950 kuşağı' dıye anılan mizah çi-
zerlerinin çoğunda sapmalar görüldü; Gırgır mi-
zahını başlatan usta çizer Oğuz Aral ve onun der-
gisinde yetişen bazı karikatürcüler ıse günlük ga-
zetelerde çalışmaya başladılar...
- Nasıl değerlendiriyorsunuz gûnümüz mizah
dergilerini?
Oğuz Aral, Gırgır'ı kapadıktan sonra, moda ha-
line gelmış Gırgır dergısinin izinde birçok dergi çık-
rvrensel
çelişkinin
diyalektiğindeki
insan çelişkisi,
grafik mizahın
hammaddesidir.
Mizah çizeri bu
hammaddeyi,
mizah mayasını
katarak yoğurur, bir
biçime sokar ve
izleyicilere
öylece sunar.
tı piyasaya, ama hiçbırisi Gırgır'ın tirajına ulaşa-
madı. Ben, bu dergilere Oguz Aral'ın çoculdan,
torunlan gözüyle bakıyorum. Karikatürün türleri
vardır, 'Gırgır Mizah'ı da bu türlerden birisine kat-
makolasıdır Oguz Aral'aözgü çızgi. biçım ve an-
layış, dergilerde egemenliğini sürdürmektedir. En
azından polıtık alanda muhalefet görevlerinı etkin
bir biçimde sürdüren bu dergilere başanlar ve uzun
ömürler diliyorum.
'Güldürme kattasal bir unsurdur'
- Sizce iyi bir karikatür hangi öğelerden oluşur?
Ister siyasi, ister sosyal, ister güldürü, ister ka-
ramizah olsun, karikarürcünün çizgıleri. grafik sa-
natının gerektirdiği çızgiden yoksunsa ona bir sa-
nat yapıtı gözüyle bakamayız. Grafik çizgi, güçlü
bir espnyle desteklendiğinde, karikatür iyi bir ka-
rikatür olur.
- Bir karikatürde gülme-güldürme e\ lemlerinin
payı nedir? Karikatürün asıl amacı nedir sizce?
Aydınlanmanın bir ürünü olan karikatür, ttal-
ya'da Rönesans'la bırlikte doğdu. O çağdakı adı,
hücum etmek anlamına gelen 'Caricare' idi. Za-
manla gelişerek günümüze dek ulaştı. 'Hücum et-
mek'. yerini 'eleştiri'ye bıraktı Onun ıçın. bu sa-
natta dalkavukluğun yen yoktur Amacı ya sanat-
sal boyutlara ulaşmak ya da mizahi eieştıri yoluy-
la toplumlan ıyiye. doğruya yönlendirmektır. Gül-
me, güldürme tek amaç olmayıp katkısal bir un-
surdur.
- Bir karikatürü sanat yapıti kılan ölçütler neler-
dir?
Karikatürcü çizgiyle düşünen, söylemek istedi-
ğini çizgiyle ileten kişıdir. Bu grafik çizgi mizah-
la yükJüdür ya da bu çizginin eğiliminde mizah var-
dır... Evrensel çelişkinin diyalektiğindeki insan çe-
lişkisi, grafik mizahın hammaddesidir. Mizah çi-
zeri bu hammaddeyi, mizah mayasını katarak yo-
ğurur. bir biçime sokar ve izleyicilere öylece su-
nar. Bu anda sanatçının kendıne özgü dünya görü-
şünün. kendine özgü grafiğinin, kendine özgü esp-
risinin büyük payı vardır. Kankatürü sanatsal bo-
yutlara taşıyan, bu güzellikler ve ölçütlerdir.
Yannlara kalacak yapıtiar yaratmak
- Siyasi karikatüriin ömrünün az olduğu görüşü
hâkimdir genekte. Bu tarz karikatürierin de sanat
olarak uzun süre yaşayabilmesi neye bağbdır?
Mizah çizen. salt çizgılenyle bıle sanatsal bo-
yutlara ulaşmışsa. yannki nesiJlere kalabilecek ya-
pıtiar oluşturabilır. Örneğin, çağının kankatürcü-
sü sayılan Dalimier. günümüzün en büyük ressam-
lan arasında sayılmaktadır. Siyasal karikatürcü-
lerde bile, amaç insanı, insanlan eleştirmek oldu-
ğunda, yannlara kalabilecek yapıtlar çizilebilir.
Tarih, bilimsel yasalar içinde oluşur. Yaşadjğımız
dönemin siyasası içinde değişen olaylann değiş-
mez özünü yakalayabilen mizah çizeri, yannlara
kalacak yapıtlar yaratabılır.
- Abdülcanbaz karikatûrdeki başansuu tiyatro-
ya taşıvan bir tip. Bu başanyı neye bağtıyorsunuz?
Abdülcanbaz"ın 42 yıldan beri ılgiyle izlenme-
si, birçok hikâyesının geleneksel kökenlenmizden
renk almasmdan (Karagöz-Hacivat, ortaoyunu gi-
bi) ileri gelmektedır. Bir çizgi, bir üslup araştırma-
sının yanı sıra onun diğer çizgi romanlara benze-
memesi için kendine özgü anlatım, kendine özgü
çizgi dünyası edınmesine çalıştım. Bu özgün an-
latımın karakterinde ya da kökeninde bir tiyatro se-
naryosu özelliklerini de taşıyorolasılığı. tiyatroya
da taşınmasına neden olmuştur dıye düşünüyo-
rum...
- Yazılannızda sık sık yanrtlamak zorunda kaJ-
dığmız suçlamalar Türk karikatüründe üstlendi-
ğuıiz öncü rolden mi kaynakiamyor?
Yenilikler kolay kolay benımsenmez. Uzun bir
zaman boyutu ıçındekı alışkanlıklan. değeryargı-
lannı kırmak, yok etmek kolay değildir. Başlan-
gıçtakı suçlamalann nedeni budur. Doğal olarak tu-
tucu kesimler güzel de, doğru da olsa her yeniye
karşı çıkacaklardır. Salt karikatür alanında değil,
siyasal. toplumsal. inanç alanlannda da bu bö'yie-
dir. Uygarlığı, ilerlemeyi, ınsanlaşmayı amaç edin-
miş her bireyin görevi, geriye. tutuculuğa, batıia
karşı çıkmak; uygarlığın. yeninin, aydınlanmanın
yolunu açmaktır.
Klasik sinema eğitimi olmayan Yüksel Yavuz'unfilmi Berlin Film Festivali'nde
Babası işçiolsun istedi
ama o arükyönetmenKültürServisi-49. Uluslara-
rası Berlin Fılm Festivali'nın
'Yeni Alman FUmleri" bölümün-
de bir Türk yönetmenın. Yüksel
Yavuz'un 'Sıisan Çoculdan' ad-
lı filmı de gösterilecek. 'Nlsan
Çocuklan' Almanya'da yaşayan
bir Türk ailenin yaşamını konu
alıyor. Ikı erkek ve bir kız kar-
deşin Almanyada geçen yaşam-
lan. kardeşler arasındaki çatış-
malar ve sevgileranlanlıyorfilm-
de.
Adının 'Nisan Çocuklan' ol-
masının nedeni ise Almanya'da
yaşayan Türklerin çocuklannm
çoğunun nisan ayında dünyaya
gelmesi. Her yıl temmuz ayın-
da Türkiye'ye izne gelen gur-
betçilerin eşleri ne tesadüftür kj
hep bu aylarda hamile kalıyor-
lar. 'Nisan Çocuklan'nın Berlin
Film Festivali'nden sonra Ulus-
lararası îstanbul Film Festiva-
li'nde gösterilmesi de söz konu-
su. Fılmde Erdal Yıldız, Inga
Busch, Şerif Sezer, Ercan
Durmaz, Axel Pape, Bülent
Esrüngün, Senem Tepe. Kaan
Emre,Tdil Cner, Hasan Aü Mete
ve Özgür Özata oynuyorlar.
Almanyaida yaşayan bir işçi ai-
lesinın oğlu olan Yüksel Yavuz,
16 yaşında babasının isteğı üze-
rine gelmiş Almanya'ya. Baba-
sı onun da AJmanya'da bir fab-
rikaya girip işçi olarak çalışma-
sını istemiş. "Evdekihesapçar-
şrya uymadı" diyen 34 yaşında-
ki Yüksel Yavuz. birkaç yıl fab-
rikalarda çalıştıktan sonra sıne-
ma tutkusu agır basmış. Yavuz" un
ilk uzun metrajlı filmı 'Nisan
Çocuklan'.
KJasik sinema eğitimi alma-
yan Yavuz, Almanya'da ekono-
mi politik eğitimi alrruş. Sinerna-
ya olan ilgisini ise Hamburg Üni-
versitesi Görsel Komünıkasyon
Film Bölümü'ndeki hocalardan
ders alarak desteklemiş. Daha
önce birçok kısa metrajlı filme
imza atan Yavuz'un 'Nisan Ço-
cukten'ndan önce annesi ve ba-
basını konu alan 'Yabancı İşçi
Babam' adlı bir belgeseli bulu-
nuyor.
Bu kez oğhımın fîbııiııi taıuttı
James Redford, 'gerçeğin sanatçısı' olarak nitelendi
Kültür Servisi- Onlü oyuncu ve yö-
netmen Robert Redford, bu kez oğ-
lu James Redford'u takdim ediyor...
James Redford'un yapımcılığını üst-
lendiği 'The Kindness of Strangers'
adlı belgesel nitelikli film. Robert
Redford'unbaşkanlığınıyaptığı 15.
Sundance Film Festivali'nde göste-
rildi. Robert Redford oğlunu kayır-
mıyordu; film gerçekten çok başan-
lıydı ve izleyicinin alkışlanyla ödül-
lendirildi.
Amerikan bağımsız sinemasından
örnekleri bir araya getiren Sundan-
ce Film Festivali kapsamında göste-
rilen The Kindness of Strangers, fes-
tivalin düzenlendiği Park City'de hem
beğeni kazandı hem de izleyiciye
duygu dolu anlar yaşattı. Altı yıl ön-
ce iki operasyon geçiren. ölümden dö-
nen ve bugün bir yabancınm mide-
siyle yaşamını sürdüren James Red-
ford'un filmi, organ bağışı konusu-
nu irdeliyor.
Bugün James Redford'un sağlığı
gayet iyi. Yüzüyor, kayak yapıyor. ko-
şuyor; ancak yaşadıklannı unutmu-
yor ve bu deneyimi insanlarla pay-
laşmak istiyor. 1995 yılında kurdu-
ğu 'James Redford Institute for
Transplant Awareness' adlı enstitü.
yapımını ve dağıtımmı üstlendiği
filmlerle kitleleri organ bağışı konu-
sunda bilinçlendirmeyi ve duyarlı
kılmayı amaçlıyor. Enstitü tarafın-
dan verilen bilgilere göre. her 18 da-
kikada bir organ talebi, organ bulu-
namaması nedeniyle de her 24 saat-
te bir ölüm gerçekleşiyor.
The Kindness of Strangers iki ay-
n bakış açısını ortaya koyuyor; orga-
na ihriyacı olan kişi ve sevdikleri bı-
rinin organmı bağışlama karannı ve-
recek olan yakınlan. Bu çerçevede
Kathy ve Russell, tarfik kazasında
yaşamıru yitiren 20 yaşındaki Meg-
han'ın organlannın bagışlanması için
ailesiyle baglantıya geçiyoriar. Phi-
ladelphia'daki bu görüşme sürerken.
hayatta kalması, bulunacak bir mide-
ye bağlı olan 12 yaşındaki Maria'nın
yasadıklanna da tanık oluyor izleyi-
ci.
James Redford, filmde yönetmen
arkadaşı MaroChermayeff ile birlik-
te çalışmış. James Redford'la Cher-
Lobert
Redford'un organ
bağışıyla yaşamını
sürdürebilen oğlu
James Redford,
yapımcılığını
üstlendiği ve bu
konuyu işlediği
belgesel filmle
Sundance Film
Festivali'nde
büyük başan
kazandı.
mayefFin dostluklan çok eskilere, ço-
cukluk yıllanna dayanıyor. Filmin
600 bin dolarlık bütçesinin toparlan-
masından Phıladelphia'daki görüş-
melere ve Omaha Hastanesi'ndeki
araştırmalara değin filmi tam bir da-
yamşma içinde gerçekJeştiren ikili,
yıllardıryaşadıklan hertürlü zorluk-
ta, geçirdikleri hastalıklar sırasında
ve sevdiklerini yitirdikleri donem-
lerde de birbirlerine destek olmuşlar.
Trajik bir film yapmak fikrinin
ötesine geçip gerçek hayattan kesit-
ler sunduğu için bugün herkes Ja-
mes Redford'u 'Gerçeğin sanatçısı'
olarak tanımlıyor. Genç Redford'un
yine organ naklini konu alan kısa
metrajlı yeni çalışmasının adı *Flow'.
'Yaşanılan zamanın
ruhunu yansıtmak'Kükur Servisi- "Resimterime >önefik ba-
na sorulan sorular genellikle 'Bu işlerin
anlamı var mı yoksa bunlar yalnızca so-
yut >a da yeni mi' biçiminde olu>or. Böy-
le sorulara genellikle aınaca yönelik, kısa
yanıtlar veririm; örneğin, 'Bu tür işlen bir
anlamı olsun diye değil. ama resmin ne ol-
duğunu anlamak için yapıyorum" derim.
Bu tür sorular ülkemizde, iktidar onayuu
kittefcrden almayı aklından dahi geçirme-
yen yeni estetik idelere yönelen sanatın.
toplumun çok büyük bir bölümü için ka-
palı bir kitap oiduğunu ortaya koyuvnr."
Bu sözler. ressam Adem Genç'in Maç-
ka Destek Reasürans Sanat Galerisi'nde 26
Şubat'a kadar sürecek olan sergısi dolayı-
sıyla kaleme aldığı yazıdan bir alıntı. Sa-
natçı 'KişiselManifesto' adını verdigı açık-
lamasında soyut. yeni. çağcıl resim üzeri-
ne görüşlerini dile getiriyor. Yeni ve çağ-
cıl olmanın önkoşulunu 'kendi kültürü ve
zamanı ile uztaşmış olmak' şeklinde açık-
layan Genç. iddıalı sanatçının bu tür bir sa-
nat bılinciyle üretıp. kendı zamanının ru-
hunu ele geçıreceğıni söylüyor.
Asıl marifetin. önce kendi sanatsal so-
runlannın bilincinde olmak ve düşüncede
yaratılan de%rimci ideleri etkili bir sanat
formunda görünür kılabilmek olduğuna
inanıyor. Genç, "Son yıllarda ödünç ahn-
mış moda slogan ye ka\ ramlarla teknolo-
jik araç ve gereçlerüı yeniliğe dayalı imge-
sel/alegorik anlatım biçimlerinin ve yine
otantik sol dışavunımu çağnştıran 1980'li
\iUaraözgü «ni-figüratifCNeo-Subjectrvist)
olu>um)arın. çağcıl sanat üretinıiyle kanş-
tırüdığına tanık oluyoruz" diyor. Kendı
soyutlama anlayışının en önemli unsuru-
nu 'renklerin ve biçimlerin belirli bir duy-
gu vedüşünceve doğrudan katılarak bir bi-
çimde bağımsız bir yapı oluşturmaJan'
olarak gören sanatçı. bu tavnnın nedenini
ise şöyle açıklıyor: "~ çünkü bana göre
renkler ve biçimler ancak kendi bağımsız
soyut vapılannı oluşturduklannda kendi an-
lam derinliklerine ve dolayısıyla estetik-
ötesi simülasyonun ironik gücüne ulaşıriar:
Tek tek ele alındığında içeriksiz gibi görü-
nen plastik öğeler ancak bu tür matema-
tiksel, yapısal \c\a rasrJantısal ohışumlar
sayesinde kendi özgün ve entropik karak-
terlerini ortaya koyarlar. Akrüel realitenin,
yaşanılan zamanın ruhunun bu denli somut,
kapsamh ve doğrudan plastik anlatımının
bir başka \öntemi var mı?"
IŞILDAK VE YELPAZE
ATİLLA BtRKİYE
Edebiyatı Çok Sevmiştik!
1990yılının başlannda, haftalıkSo/ca/cdergisin-
de 'Elveda Edebiyat'adlı bir yazım yayımlanmış-
tı. Bu yazı, edebiyatımızın on yılına (1980/90) yö-
neiik bir 'değehendirwe'yazssryö\. Daha sonra Cem
Yayınevi'nden aynı yıl çıkan 80'lerden 90'a adlı
deneme kitabımda da yer aldı.
Elealınanonyılın 'don/A-'lanndan 'sanatsaldüz-
lemde' söz ederken, biraz da yeni bir söylem
oluşturma (daha çok, edebiyatın atardaman olan
dergiler için) önerisi vardı o yazıda.
öte yandan da edebiyatımız adına biraz 'umut-
suz'du; çünkü görülen köy kılavuz istemezdi...
Kimi yazar ve şair arkadaşlanm bana 'hak ve-
rirken', kimileri de eleştirdiler. O yazıda edebiyat
bağlamındaki geleceğe dönük yargılarıma katıl-
madılar.
Seksenlerin başında yaşanan edebiyat ortamın-
daki üretkenliğin, hareketlilığın, estetik düzeyin gi-
derek on yıl içinde düşüşünün saptanması kar-
şısındaki hüzündü belki de o yazı:
"...Neredennereyegeldik, isteristemezhüzûn-
lenerek de olsa tabiibirazda ıroninin kapısını ça-
larak 'Elveda edebiyat' dedik."
Şimdi, durumun daha vahim olduğuna inanı-
yorum. Zaten bu köşede zaman zaman bu ko-
nuya değıniyorum, gündeme getirmeye çalışıyo-
rum. Medyanın 'genel' tutumunun yanı sıra es-
tetik ve etik değerlerde karşıhğını bulan 'sosyo-
lojikbirkayma 'nın varlığından da söz etmiştim ge-
çen haftalarda.
'Elveda Edebiyat' başlıklı yazıda yeni bir söy-
leme gerek duyulduğunu yazmıştık. Gerçekten
de yeni bir söylem oluştu! Ama bu yapıtın kendi
nesnesi içinde değil, daha çok kendi nesnesi
içindi.
Yaratım için değil, yaratım sonrası süreçler için-
di. Yani daha çok satmak içindi. Giderek kendi
nesnesi için olan da, nesne tarafından içselleşti!
Çok sevdiğim -sanırım, tarafımdan 'icatedilen'
ve habire kullanılan- sözcüğü kullanarak söyler-
sek, özcesi, her şey çağımızın temalanndan biri
olarak gösterilen, ama bence insanlığın 'ayıbı'
olan 'satış için'e dönüşmüştü.
Yapıtın duyurulmasına kim karşı gelebilir: Mo-
dern Mahmutpaşa söylemiyle olmamak kaydıy-
la. Yayın organlan, dergiler, televizyonlar edebi-
yattan ve kıtaptan sıkça söz etseler, yer verseler,
buna kim itiraz edebilır...
Ama burada bir noktanın altını çizmek gereki-
yor. Gerçek edebiyattan söz etmek. Estetik de-
ğerler, ölçütler ışığında söz etmek...
Ne yazık ki, edebıyatla kimse ilgilenmediği gi-
bi, televizyonlardaki çok az sayıdaki kitaba iliş-
kin programlarda olsun, dergilerde, gazetelerde,
aylık edebiyat dergilerinde de bir yıkama- yağla-
ma yazısı sürüp gidiyor.
Çok büyük bir iş yapılıyormuş gibi, her tarafta
bir çanak tutma söyleşileri yer alıyor. Neredeyse
edebiyatı kurtaracak bir yazı türü oluştu! Âma
gerçek anlamda eleştirı, gerçek anlamdasanat-
sal değeriendirme nerede ve ne kadar var? ' '^
Kuşkusuz ki, bu daha çok edebiyat, sanat, köl-
tür dergilerinin, kitap dergılerinin işı. Ama med-
yanın genel tutumu tamamiyle yüzeysel...
Saygıyla andığım Asım Bezirci, bir yazısında
Edip Cansever'i anımsatarak, 'YokDenecekBir
Şey, Ama Var Var' diyordu eieştıri için. Var ama,
nasıl var! Aslında 'yok' tabii ki! Kalmadı!
Gerçek anlamda eieştıri yazanlar köşelerine
çekilince ya da 'sürgüne gönderilince', meydan
da boş kaldı!
Eieştıri ve estetik değertendirme 'kunımu', her
zaman edebiyatın, yani yaratımın, sanatsal bilgi,
yöntem ve kuram olarak bir adım önünde olma-
h.
Bir adım önünde olmalı, çünkü yaratımı değer-
lendirmenin önemi, yaratımın en az kendi kadar,
belki ondan da daha fazla önemli. Bu 'bir adım',
edebiyahmızda hiçbirdönem oimadı. Belki Ataç'ı
-sevıp sevmemek ayn bir konu-, biraz ayn tut-
malı; hepsi o kadar.
İş işten geçti. Eleştirinin, estetik değerlendirme-
nino 'bir adım'öndeolmadurumunagereksinim
de kalmadı; çünkü edebiyat, yerini 'popülist ede-
biyat'a bıraktı. Medya da halk da 'çağın teması'
gereği, 'popülist edebiyatla' ilgilenmeye başla-
dı.
Bir romanın çok satması için uygun 'tanıtım
kampanyası' ile o romanın çok satması için ge-
rekli olan 'yazma biçimi' birlikte tasarlanır oldu.
Orhan Pamuk'un yaptığı da bu, özcesi...
Spielberg'e Altm Kamera
• Kültür Servisi -
Steven Spielberg, 49.
Berlin Film Festivali
kapsamında, "tüm
zamanlann en başanlı
yönetmeni" olarak
Altın Kamera
Ödülü'nün sahibi
oldu. 49. Uluslararası
Berlin Film Festivali.
Max Faerböck'ün
yönettıği 'Amiee and
Jaguar' adlı filmle dün
başladı. 600'ün
üzerinde filmin
izleyiciyle buluşacağı
festıvalin yanşmah bölümüne Yeşim Ustaoğlu
"Güneşe Yolculuk" adlı filmiyle katılacak. Kutluğ
Ataman'ın 'Lola + Bilidikid'i Panorama bölümünün
açılış filmi olarak gösterilirken, Yeni Alman
Filmlen Bölümü'nde Farih Akın'ın 'Kısa ve
Acısız'ı, Yüksel Yavuz'un 'Nisan Çocuklan' ve
Yılmaz Arslan'ın 'Yara' adlı filmleri izleyicilerin
beğenisine sunulacak. 49. Berlin Film Festivali'nde
Altın Ayı Ödülü'ne en yakın aday olarak John
Madden'ın yönettiği 'Shakespeare in Love'
gösteriliyor.
Poetry IV Motion' Istanbul'da
• Kültür Servisi - flk parçalan Romeo & Juliet'le
Avrupa listelerinde üst sıralara oturan ünlü
R & B ve soul topluluğu "Poetry 'N' Motion,
îstanbul'a geliyor. Art arda çıkardığı üç single ile
ününü pekiştiren grup, yann ve cumartesi günü
Taksim'deki Barfly adlı gece kulübünde sahne
alacak. Türk müzikseverlerle ilk kez buluşacak olan
gruba, cumartesi günü vereceğı konserde Teoman
da eşlik edecek. 3 siyahi Amerikalı sanatçıdan
oluşan Poetry 'N' Motion, ismini dünyaya tanıtan
'Romeo & Juliet'in ardından 'W*hat You Want' ve
'Georgy Porgy' adlı single'lanyla genış kitlelere
ulaşmıştı. (251 49 04)