25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 AIALIK 1999 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Koridor TMMOB Başkanı Tfavuz Önen, geçen gjnlerde Dünya Nühendisler Birliği toplantısına katılmak Czere Ispanya'daydı. Br izlenimini aktardı: "spanyollar kendi rrodellerini anlattılar. Czelleştirme istedikleri halde, taşıma gibi, eıerji gibi alanlarda uusal politikalara aykın b r özelleştirmeyi kesinlikle kabul etmiyoriar." Ya bizde? Yavuz önen, iktidann, özellikle enerji , a'anında çokuluslu tekellere "tam teslim" oduğu kanısında: "Başbakan daha geçenlerde açıkladı. Dedi ki 'Ulusal enerji politikası belirleyerek, 20 günde açıklayacağız.' Demek (malat hatası Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan, Çanakkale SSK Hastanesi'ni ztyaret etmiş, bır bankın üstüne çıkmış ve kendisini "Ben bir imalat hatası bakanım" diye tanımlamış. Bugün, imalat hatası bir bakantn imal ettiği sosyal güvenlik reformu yürürlüktedir. Biline. . . ki bizim bugüne değin ulusal bir enerji politikamız yokmuş. 20 günde belirtenecek." Sözleşmeler imzalandıktan, nükleer enerji santralı yapılacağına karar verildıkten, doğalgaz anlaşmaları yapıldıktan sonra "ulusal politika" belirlemek de bu iktidara özgü bir şey olsa gerek... Peki, neden Türkiye bir enerji koridoru, deposu haline getirilmek isteniyor? Yavuz önen'e göre iklim, koşullar uygun da ondan: "Türkiye, çokuluslu tekellerin isteklehne yüzde 100 teslim olmuş bir ülke konumuna geldi. Özelleştirmede doludizgin gidiliyor. Diğer yandan, Türkiye'nin demokratik yapısı, doğal temel haklan kullanmaya elverişli değil. Yargı karahan uygulanmadığı gibi, yargıya başvuru yollan da yavaş yavaş kapatılıyor. Çevre koruma hukukunu tam geliştirememişiz. Dahası, enerji alımında önümüze gelene ödeme garantisi veriyoruz, enerji tüketilse de tüketilmese de..." Eh, bundan iyisi de ISIK KANSl kansûecunî «Bfc Çok stratejik bir kamu hizmeti olan enerji alabildiğine piyasaya açıhyor. Çokuluslu şir- ketlerin istemleri birbiryasalaşıyor. Imtiyaz- lar, sözleşmeler gırla. Enerji alanında görev yapan kamu kuruluşlan birbirinden habersiz işyapıyor. Plansızlık almış yürümüş. Kuşku- lu bir-iki günlük elektrik kesintisinin ardından, çok tartışmalı olan nükleer santral yapılma- sı önerisi canlandınlıyor, fılan... Elektrik Mü- hendisleri Odası'nın Hukuk Müşaviri Gökhan Candoğan ile son gelişmeleri görüştük: - Bugünkü noktaya nasıl ve nıçin geldik? • özelleştirmelerle ilgili olarak 1984'te çı- kanlan yap- işlet-devret (YİD) yasası ile elekt- rik üretim, iletim ve dağıtımında özelleştirme- nin yolu açıldı. Bu yasanın çıkmasından son- ra özellikle 1990'lardan itibaren üretim ve dağıtımın özelleştirilmesine hız verildi. Elekt- rik üretimi alanında YİD modeli ile özel şir- ketlere üretim santralı kurma izinleri verildi. Kamunun elindeki üretim ve dağıtım şirket- lerinin (TEAŞ ve TEDAŞ) işletme hakkı dev- ri yoluyla özel şirketlere bırakılması öngörül- dü. Bunun yanında yine elektrik iletimi için yap-işlet modeli oluşturuldu. Kendi tükete- Enerjik işler ceği elektriği üretmesi için özel şirketlere otoprodüktör izinleri verildi. Çok yönlü plan ve programa dayanmadan, hangi özel şirket hangi modele dayanarak hangi projeyi geti- rirse getirsin, Enerji Bakanlığı bunlan onay- layan kurum haline getirildi. Bu durum, DPT'nin raporiannda kesin ifadelerte dile ge- tirildi ve ülkenin enerji politikasının kalkınma planı çerçevesinde yapılması gerektiği, an- cak mevcut yapının buna izin verecek durum- da olmadığı ortaya kondu. Bu planazlığın asıl etkisi, örneğın 200XD-2003 arasında enerji açığı, 2003 yılından sonrasında da büyük bir enerji fazlası ortaya çıktığında görülecek. - Bu ne anlama geliyor sizce? - Enerji Bakanlığı, ülkenin özellikle elekt- rik enerjisi ihtiyacını göz önüne almadan, elektrik enerjisinin üretiminde yerii kaynak- iara öncelik tanımadan bir üretim sistemi ge- liştirdi. 1997'de Uluslararası Enerji Ajansı, Türki- ye'ye yönelik bir tüketim tahmini oluşturdu. Bugün bizim yöneticilerimiz, Türkiye'nin 2010'da şu kadar elektriğe ihtiyacı var, der- ken gönderme yaptıklan tahmin de bu rapo- ra dayanıyor. Ancak bu raporun 1998-99 ön- görüsü bile gerçekleşmedi. 1999 için yüzde 3 bir tüketim oldu ki bu rapor yüzde 8'lik bir tüketim öngörüyordu. Bundan da rahatlıkla şu sonuca ulaşılabılır: Gerçekçi olmayan bir tüketim taiebi ve buna dayanarak üretim te- sisleri oluşturulması ve ilerikı yıllarda çok ciddi bir kamu birikiminin boşa harcanması söz konusu. - Çözüm nerede? Bütün bu olumsuz ge- lişmelere karşı ne yapılabilir? - Hukuk boyutunda bugün enerji alanın- da yapılan işlemlerin çoğuniuğunun yasal dayanağı yok. Örneğin, Elektrik Piyasası Kurulu yasası çıkanlacak, ama özelleştirme zaten yapıldı. Bu yasa ile neyin piyasası kurulacak? Kaldı ki sözleşmelerde rekabet hususunun düzenlenmesı gerekiyor. Enerji üretim ve dağıtımında 30 yıllık sözteşmeler imzalandı. Bu şu demek: Var olan sözleşmeler bitene kadar sektörde rekabet olmayacak. Sonuç olarak, enerji sektörünün planlı ve kamu mer- kezli bir yapıda kalması gerekiyor. Toplum ve ülke çıkartan burada. Yann, topluma ışık tutan çok degerli bir aydının, Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil'in, Susuriuk kazası ile köklerinin nerelere değin uzandığı ortaya çıkan çeteierce ötdürülüşünün 20. yıh. Sosyoioji Dernegi'nin Tütengil için hazırladıöı küçük kitapçıkta, hocanın temel kavramlarına da yer verilmiş. Örnegin, "azgelişmiş ülke kavramrna: "Tütengil'in tabiattan geien güçlükler ve engellemeler, kaynaklann kıtlığı veya yeterince kultanılamaması, sosyo-kültürel güçlükler, gelişme hızını kesen nüfus artışt veya gelişme için yeterii olmayan bir nüfus yoğunluğu, toplumlan derinden etkileyen büyük dönüşümlerin dışında kalınması, teknolojide ve organizasyonda gecikmişlik, dış güçlerin yaranna işleyen bir ilişkiler düzenı, gelişmede yer aten insan ve madde kaynaklannın kötü kultanılması veya elden kaçınlması şeklinde nitelendirdiği toplumlar azgelişmiş toplumlardır." Tütengfl'm ışık tutan düşünceteri Tütengil'in azgelişmiş toplumlara ilışkin kimı saptamalan da var kitapçıkta: "Azgelişmiş toplumlarda insanlar arası münasebetlerde buyruk olan akıl değil, çoğu kere birtakım 'tortu'/arcfir. llkel He çağdaş, azgelişmiş ülkeierde bir arada bulunmakta, hayatın her safhasında ikili yapılaryan yana veya karşı karşıya ortaya çıkmaktadır." Tütengil'in düşüncelen, yıllan aşıp günümüzü anlatıyor... Sevgili öğretmenimizi aramızdan almasalardı, bugün 78 yaşında olacak, ülkeyi azgelişmışlik çemberini kırmadan yönetmek ısranndaki yaşdaşlannın köhnemişliği karşısında gençliğin diri ateşini yakmaya devam edecekti. Tütengil, yann saat 17.30'da Sosyoioji Dernegi'nin "Mareşal Fevzi Çakmak Caddesi No: 9/7 Beşevler" adresindeki merkezinde alçakgönüllü bir toplantıda anılacak. Anılma denmez belki buna, Cavit Orhan Tütengil düşüncelen ite yaşatılacak... ÇALIŞANLARIN / SORULARI SORUNLARI YILMAZ ŞJPAL Asgari Ucret (1) Yeterli Satın Abııa Gücü Sağlayan Ücret midir? Asgari ücret anayasanın "Ücrette adalet sağlanması" başlıklı 55. maddesinde yer alır. "Madde 55. - Ücret emeğin karşılığıdır. Devlet. çalışanların yaptıkları işe uygun bir ücret elde etme- leri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alır. Asgari ücretintespitinde ülkenin ekonomik ve sosyal durumu göz önünde bulundurulur." 1475 sayılı Iş Yasası'nın 33. maddesi de "asgari ücret"e aynl- mıştır. Yasanın bu maddesine göre, "hizmet akdi ile çalışan" ve "lş Ya- sası kapsamına giren her türlü işçi ile gemiadamı ve gazetecile- rin ekonomik ve sosyal durumlarımn düzenlenmesı için Çalıs- ma Bakanlığı'aca Asgari Ücret Tespit Komisyonu aracılığı ile üc- retlerin asgari hadleri" saptanır. Asgan ücretın saptanması "usul ve esaslarım" belırleyen "As- gari Ucret Yönetmeliği" 12 Şubat 1972 günlü Resmi Gazete'de ya- yımlanarak yürürlüğe girmiştir. Yönetmeliğin 1. maddesinde asga- ri ücretin tanımı yapılmıştır. Bu tanıma göre: "1475 sayılı tş Kanunu'nun 33'üncü maddesinde öngörülen asgari ücret; işçilere normal bir çalışma günü karşılığı olarak ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gi- bi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzey- de karşılamaya yetecek ücrettir." İşçinin, gemıadamının ve gazetecinin "gıda, konut, giyim, sağ- lık, ulaşım ve kültür" gereksiniminı karşılayacak olan bu ücret, As- gari Ücret Tespit Komisyonu karan ile belirlenir. Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun karar gerekçesinde, "Asga- ri Ücretin Tespitinde Uyulması Gereken tlkeler" 4 kurala bag- lanmıştır: "1- Asgari ücret pazarlık ücreti değildir. tşçinin geçimini sağ- layacak kanun ve yönetmeliklere uygun, bilimsel, objektif ve gü- venilir verilerle tesbit edilen taban ucretidir. 2- Asgari ücret, uzun dönemde ekonomik ve sosyal şartlann iyileşmesine yardımcı, adil gelir dağılımını sağlayıcı olmalıdır. 3- Asgari ücret, iller itibanyla mallann perakende fiyat fark- lüıklannı gerçek olarak tespit etmek, bunlann asgari ücrete yan- sımasını sağlamak suretiyle ülke çapında tek ücret olarak tespit edilmelidir." Asgari Ücret Tespit Yöntemi'ne göre: "Asgari ücret bütün illerde besin içi ve besin dışı harcamala- rı kapsayan ihtiyaçlar için yeterli bir satın alma gücü saglayan ücrettir. Bu nedenle, tüketim harcamaları, besin içi ve besin dı- şı olarak düşünülmüştür." Çalışanlann fizyolojik ihtiyaçlan ile tutarh ve dengeli beslenme için gerekli besin maddelennin tespiti amacıyla Hacettepe Üniver- sitesi'nin bir işçinin günlük çalışma karşılığı olarak duyduğu kalo- ri miktan ve bu kaloriyi saglayan beslenme kalıbı bu konudaki ça- lışmalar esas alınmıştır. Dengeli beslenme için de 3.540 kalori belirlenmiştir. Önümüzdeki günlerde saptanacak yeni asgari ücret Ocak 2000'de yûrürlüge girecektir. Aralık 1999 sonuna kadar geçerli asgari ücTetin ne olduğu ve han- gi gereksinimlere ne tutarda yansıtıldığını açıklamaya çahşacağız. VEDAT ÖZDEMÎROĞLU VÖSYM (Üniversite Hazırlık Kitabı) ÇIKTI LeMan Basın Yayın Ltd.Şti tsüklal cad. Imam Adnan Sok. No: 20 80800 Beyoğlu - İST. Tel:0212-292 95 65(4Hat) Fax:0212-25152 67 HAYVANLAR tsmtL GÜLGEÇ KÎM KtME DUM DUMA BEHİÇAK [email protected] HARBt SEMtH POROY MIRMIRLAR VĞUR DURAK TARİHTE BUGÜN MVMTAZARIKAN 6Arahk Hull ZEYTİNBURNU SULH HUKUK MÂHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1999/1106 Karar No: 1999/1430 Hâkım: Kemal Gûzel 20998 Kâtip: Nuran Taşkıran HükGm özeti: Mahkememize ait 1999/1106 Esas 1999/1430 ka- rar sayılı 29.11.1999 tarihli ilam ile Hüsamettın Çimen'e eşi Münte- ha Çimen vasi tayin edilmiştir. 29.11.1999. Basın: 63017 ALUMİNYUMU AYRtSTIMNMMYACL 1863 'TS 8U6ÜN, AAtSKİKAU KÂUtHCf HALL 0OÜUKJÇTV. DAHA 23 Ç , BoeAruA&fM&A BL£ÂZTKDÜ& METVOUVLA AUJMİN- YUMU BİLeçiKUS&ifJOefJ AYXrçrTKA4AYf 8AŞAKMÇ- 77. YEK.VÜZÜNC>e SOL OUAASttJA *Z4&ÇfM SAF HAL- e 8UUINMAYAN BU eLEMeNTİ y/LLA&>/K. AYKJŞTIIt vum ÇAİ.IÇAA/ BİUto APAML41BI, ÇOK PAHACI 8A2l~ YOCLA4Z 8ULMUÇTV. AMA BU VOLLAK. JOJd/ltJ/fLf 0B- &İLDİ. OYSA HALL 'UAJ MeTZVKJ UCUZA A4ALOU/YOK.- \AYNI S/BALAKDA, B//Z F/eAHrıZ K/MrACf& PAUL HâlZOULr PA ElStCTROU^. MeFDDUNU 8UL.PU<5UA/DAA/, SÖ& tCOUUSU YÖA/TBA4 •(4ALL-HeiZOULrm AOIYLA AUtCACAKTtfSr d, teşe'deJci itk endüsh-iyd afüthimtfum GÖRÜŞ SONMEZ TARGAN Küreselleşmenin Sivilleşme Boyutu Teşrifatçılık yapmayı çok seviyoruz. Sevmekten de öte beceriyoruz da. Yüzyılımızın son büyük bu- luşmalanndan biri sayılan AGlT'e Istanbul'da ev sa- hipliği yaparak bunu bir kez daha kanıtladık. Nite- kim 1996'da HABITAT ll'nin istanbul buluşmasın- da bu anlamda başanlı olduğumuz yazıldı, söylen- di. Oysa böylesi önemli uluslararası toplantı ve dü- zenlemelerde Türkiye olarak elde ettiğimiz siyasal sonuçlara bakmalıydık öncelikle. Siyasal sonuçlar denince usuma hep şöylesi bir soru takılır oldu: Kü- reselleşme süreciyte birlikte dünyada, toplumlan po- litikadan uzak tutmayı yeğleyen bir eğilim mi baş- gösterdi açık ya da örtülü bir biçimde?... Başka bir anlatımla, 21. yüzyıla girerken, küre- selleşmenin merkezinde oturan egemen güçler, artık geniş halk kitlelerinin yaşadıkları sorunlan si- yasallaşarak değil de uzmanlık alanlanna göre ör- gütlenmiş sivil toplum kuruluşlannda çözmelerini isteyen bir modeli önermektedirler sanki. Bu mo- del arayışının en açık denemesi, yine ev sahipliği- ni bizim yaptığımız HABITATII kent doruğu toplan- tısında yaşandı bir bakıma. Birleşmiş Milletler dü- zeyinde yapılan bu toplantıya, katılan ülkelerin NGO'lannın da etkin ve yaygın bir biçimde katıla- bilmesi olanağı sunuldu ilk kez. Sivil toplum kuruluşlannın böylesi uluslararası toplantılara katılması elbette ki iyi ve olumlu bir ge- lışmedir. Ama teşrifatçılık yaparak değil, politika ve proje üreterek karar sureçlerini etkilemek koşu- luyla. Peki, sivil toplum kuruluşlan, bilinen ve gö- rünen örgüt yapılanyla özellikle uluslararası düzey- de sürdürülen böylesi toplantılann sonuç belgele- rinde ve stratejik karariarının oluşmasında ne den- li etkili olabilirier? Işte tartışılması gereken can alı- cı sonjn da bu. Artık bizim dilimize de yerleşen ve uluslararası yazında NGO olarak tanımlanan sivil toplum kuru- luşlan, özetle hükümet dışı toplumsal örgütlenme- ler olarak bilinir. Siyasal erkler karşısında birer bas- kı öğeleri olmalanna karşın, bır başına ya da top- lu olarak siyasal bir erkin başına gelemezler. Gel- mek isteseler bile buna ne hukuksal ne örgütsel ve ne de işlevsel olarak olanak vardır. Çünkü dünya- nın her yerinde siyasal erki ele alabilmenin biricik yolu yine siyasal örgütlenmeyle olasıdır. Siyasal erke uzanmak isteyen her kişi ya da kesim, sonuç- ta kendini bir siyasal partide ifade etmek zorunda- dır. Bu nedenle, bir bütün olarak toplumu değiştir- mek, yönlendirmek ve etkilemek istiyorsanız, siya- sal partilerin rolünü küçümseyip, sivil toplum ku- ruluşlarının önemini abartarak bir yere varamazsı- nız. Varamamanın da dışında, küreselleşme politi- kalarının kurmaylan tarafından yönlendirilen, 'top- lumlan siyaset dışı bırakma' stratejilerine bilerek ya da bilmeyerek alet olursunuz. Söz buraya gelmişken, bu politikanın üretildiği ve yaşandığı ABD'ye bir göz atalım. Amerika Birieşik Devletleri'nde halk, başkanlık seçimlerinin yapıldı- ğı tarihsel evrelerin dışında genellikle politika dısın- dadır. Seçimlerden sonra kalan büyük zaman ara- lığında halk kendini NGO'larda ifade etmekle yeti- nir ve politıkaylafazla ılgilenmez. Güçlü medya ku- ruluşlarını saymazsak, siyasal partilerin de seçim- ler arasında kalan bu büyük zaman aralığında or- talarda görüldüğüne pek tanık olunmaz. Polıtikayı yapan da yönlendiren de büyük ölçüde artık "baş- kan"dır. Unutmamak gerekirse, küreselleşmenin merke- zinden bu dizge bütün dünyaya pompalanmak is- teniyor. özellikle Özal döneminde Türkiye'de ge- çilmesi istenen başkanlık dizgesinin gerisinde de aslında böyle bir niyet yatmaktaydı. Toplumu siya- set dışında tutarak, boşalan bu alanı sınırlı sayıda politikacıdan oluşmuş elit bir kesimin egemenliği- ne bırakmak... Küreselleşmenin sivilleşme boyutunda amaçla- nan bu ise, buna karşı duranlann yapması gereken ne? Hiç şüphesiz, olabildiğince siyasallaşma. Bu- nun da tek aracı olan siyasal partilerde savaşımı yo- ğunlaştınmaktır. Dinsel görüşlerin bile siyasallaştığı ve hem de bu işi başanyla gerçekleştirdiği bir Tür- kiye'de çağcıl, demokrat vedevrimci kesimlerin si- yasallaşma eğilimlerine ve girişimlerine dudak bü- kerek, burun kıvırarak bir yere vaımalanna olanak yoktur. Var olan partileri beğenmeyebiliriz ama, bu durum, bizim siyasal savaşımdan uzak durmamızı haklı çıkartmaz. Tersine, yenilerinin kurulması ya da var olanların daha güçlü duruma getirilmesi için bizlere yeni sorumluluklar yüklemelidir. Cenazeden cenazeye bir araya gelmekten, sa- dece buralarda birbirimizi görmekten kurtulmanın biricik seçeneği de budur. B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6SOLDAN SAĞA: 1/ Genellikle hamurunda yu- murta bulunan, özel biçim ve- rilmiş çubuk. 2/ Avrupa'da bır başkent... Iz- mir'in bir ilçe- 5 si.3/Tüylendo- kumacüıktakul- lanılan ve Gü- 7 ney Amerika'da r, yasayanbirhay- van... Hayvan- 9 lara vurulan damga. 4/ Soyundan ge- linen kimse... Aldatma 1 işi, hile, dûzen. 5/ Tavu- ğun istenilen yere yu- murtlamasını sağlamak için kullanılan be_yaz 4 taş... Püskûrtü. 6/ Ust- ten saga doğru eğik olan basım harfı... Çın ve Ja- ponya'da oynanan bir strateji oyunu. 7/ Uzak- 8 lık ışareti... Romanya'da g bir kent. 8/ Oylumlu... Gemilenn mızana dıregınin gerisindeki yelken. 9/ Lev- rek balığının küçüğü. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Duvarlara çiziktirilen ve genellikle hiciv ya da kari- katür niteliğı taşıyan yazı ve desenlere venlen ad. 2/ Yap- macıklı davranış... Denizayısı da denilen bir fok türü. 3/ Afrika'da yaşayan bir antılop... Duman lekesi. 4/"— Çin'i vurdu birden: pirinççç" (Cemal Sûreya)... Adlan sıfat yap- makta kullanılan bir yapım ekı. 5/ Ateşlı silahlarda çap. 6/ Bir ışi yerine getirme... Yaşça ya da boyca denk. II Ja- pon lirik dramı... Ferit Edgü'nün bir öykü kitabt... Gü- ney Amerika'daki dağ sırası. 8/ Bır ılimiz... Şaka yollu söylenen bir azarlama sözü. 9/ Tarla sının... Osmanlı pa- dişahlannın koruyuculuğunu yapan asker sınıfı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle