Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17 ARAUK 1999 CUMA
O L A Y L A R \ E O O R U Ş L E R olay.goaıs@cumhuriyet.com.tr
CurnhurbaşKânı'nın 'Irtica'ya İlişkin Görüşleri...
Prof. Dr. Ozer OZANKAYA ADD nin Eski Genel Baskanı
S
ayvnCumhurbaşkanı, bır sü-
reönce, demokrâsimizin ya-
ni ulusal varlığımızın, barış
ve güvenlığimizın temelinı
oluşturan laiklığın, lslam dı-
nıyle bağdaşıp bağdaşmadı-
ğı tarüşmasmabıryaklaşım getirdi. Bu yak-
laşımın büyük bir duyarlıhkla ıncelen-
mesi gerekırdı. Ne var ki Düzçe depremi,
AGÎTtoplantısı. terörist başı Ocalanla ıl-
gili davanın Yargıtay aşaması ve Avrupa
Bırlığı üyeliğıne kabul edılmemize iliş-
kin gehşmelernedenıyle, Cumhurbaşka-
nı'nmyaklaşımı kamuoyügündemmde ılk
sıraya yükselemedi.
Sayın Cumhurbaşkanı. toplumumuzda
"Laikcumhurtyetle İslanı dini arasuıda
sanki bir mesetevarmış gibi göstererek es-
khc dönmek(=irtica) ardmda olanlarbu-
lunduğunu, bunlannaynızamandaC um-
hurivet yönetimüıin 'ırtıca" suçlaması ile
mütedeyyin (=dinsel inançlaninn gerek-
k?rini\apan)yurttaşlanmrahedefakJjğı-
nı söyteyerek bu iyi niyetli kidekri Cum-
huıiyetekaı-şjkışkırttiğınr söylemekte-
dır. Sayın Cumhurbaşkanı'nın konuya
ilışkın yaklaşımı, üzerinde özenle dur-
mayı gerektirecek eksikler ve yanlışlar
içermektedır, kanısındayım. Şöyle ki:
Sayın Cumhurbaşkanı. "İrtica soru-
nunun asd olarak lslam hukukunun ye-
rine pozitif hukukun konmasından kay-
naklandığı ve bunun da asü olarak Cum-
huriyet doneminde yapüdtğT görüşün-
dedir. Bu soruna karşı çözûm yolu ola-
rak da "Ne j-apatan. arük 76>il gerh'e d5-
nülemez; bunu istemek irticadır. Herkes
28Şubat'manhnnmıiyianlasın'." demek-
tedır. Sayın Cumhurbaşkanı'nın bu doğ-
rultuda gelıştırdıği görüşlerindeki temel
yanlış ve eksikler, karumca şunlardır:
a) Cumhunyeti yıkmak ve bunun ıçin
geniş yığmlan Curnhunyet'ekarşı kışkırt-
mak isteyenlenn varlığı 1923 'ten ben bı-
linmektedır. Asıl önemli olan, çok parti-
li dönemde bır bölüm siyasal parti yöne-
ticileri ve dahası kımi İcamu görevlüeri
tarafından özellıkle konınan ve destek-
lenen bu kışkırtıcı irtica örgütlenmesine
karşı ne gibi önlemlerin alınacağı ve hal-
kın nasıl aydınlatılacağı konusudur.
b) tnıcanın •'İslam hukukunun yerine
pozitif hukukun konmasma karşı duyu-
lan tepki" olarak tanımlanması. doğru
olmadığı gibi, demokrasi açısından neden
gayn meşru olduğunuve neden önlenme-
si gerektiğıni ortayakoyacak nıtelikte de
değildir. frtica, din kılıfi altında siyasal
erki gasp etmek amacma yönelik olup,bas-
kıcı ve sömürücü ıç ve dış siyasal çevre-
lerden destek gören örgütlü bır hareket-
tır. Onu demokratikdüzen açısından gay-
h meşru kılan, din kılıfi altında baskıcı
bir yönetim kurma özelliğıdir; okullan-
mızı "cemaat" okullanna, ünrversitele-
rimizi aydınlık yerine karanlık genrici
kurumlara dönüştürme çalışmalandır. Bu
eylemlere karşı halkkitlelennın aydınla-
tılması ısteniyorsa, her şeyden önce ulu-
sal egemenlik dûzeninın neden hem bir
bütün olarak ulusun. hem de tek tek her
bıreyın özgûrlüğu, yani şerefi ve refahı
demek olduğu somut ömeklerle anlatıl-
malıdır. Laikliğın de neden demokrasinın
zorunlu gereği olduğu o zaman kendılı-
ğınden anlaşılır. Atatürk, Cumhunyet'i
kurar ve öteki demokrasi devrimlerini
yaparken hep böyle davranmıştır. Ger-
çekten de ulusal egemenlik düzeninin,
Atatürk'ûn ulusuna acıkladığı gibi, drn,
mezhep, felsefı görüş, soy, cinsiyet, mes-
lek ya da servet farkı gözetmeksızın her
yuıttaşın kamu düzenini her gün yeni-
den yeniye, özgürce irdelemesi, eleştir-
mesi ve önerilerde bulunabılmesi demek
olduğu. bunun içınde kamudüzenine, ya-
ni yasalara kutsalhk, dokunulmazlık. eleş-
tirihnezlik nıtelıği bağlamamak, yani ya-
salan dıne uygunluk ölçüsüne göre yap-
mamak gerektığı belırtilırse, her yurttaş
bunun onurlu ve gönençlı bir yaşam ıçın
zorunluluğunu anlar. Nitekim bugün de
yûrürlükte olup her vurttaşın uymakla
yükümlü olduğu 3 Mart 1924 tarihli Din
lşlen BakanlığYnı Kaldıran Yasa'nın ilk
maddesi aynen şöyle demektedir "Tür-
kh-eCumhurheti'ndcinsanlararasında-
kifişlderidüzenlemek üzereyasayapmak
yetkisi yalnızca Türkiye Büyük Miflet
Mechsfne aittuf Bu, din adına yasa ya-
pılamaz, demektır. Bu yaklaşım, asbnda
din özgüTİüğünün de zorunlu gereğidir.
Ama yalnız bir dinın bir mezhebinin de-
ğıl, her dinin, her mezhebin üyelennin ve
herhangi bir dinsel inanca bağlı olmayan
yurttaşlann eşit yurttaşlar olarak yasala-
nn yapılmasına kanlabümelen ıçın zorun-
ludur. Bu nedenledir ki. kimi politıkacı-
larm sık sık > ıneledığı "Türkbaikının yüz-
de 99'u Müslümandır" sözü, bir yandan
kamu düzenini dinsel ölçülere bağlama
isteğı meşru sayılabilirmiş gibi bir kanı-
yı özendirmektedir; öte yandan 20 mil-
yona yakın Alevi yurttaşımızı, Müslü-
man ohnayan yurttaşlanmızı ve dinsel
olmayan felsefı görüş sahibi yurttaşlan-
mızı hesaba katmamak anlamına gelmek-
tedir.
Oysabununyerine ulusal egemenlığın,
her bireyin doğuştan vazgeçilmez, dev-
reditaıez ınsan ve yurttaş haklanna sahip
olarak kamu düzeninin bicimlenmesine
kaülması demek olduğu, bu insanve yurt-
taş haklanmn özüne oy yoluyla bıle do-
kunulamayacağı belırtilırse.her kesımden
yurttaşlar vergıden eğıtüne, ulaştırma-
dan sağlığa, ücret düzeninden trafık dü-
zenine... dek ortak yaşamın her alanında
eşit söz hakkına sahip olabilmek ıçin la-
ikliğin, yani kamu düzenini kutsallaştır-
mamarun zorunlu olduğunu kolayca al-
gılayabilirler. îslam dini ile uygar ınsan-
lığın baş tacı ettiğı böyle bir düzen ara-
sında bağdaşmazlık olmadığını kanıtla-
yan Cumhurıyet'in, gerçekteIslamın say-
gınlığını yücelttiğini de görebilirler. Ata-
türk 80 yıl önce laik düzenı bu yolla ku-
rabılmışör.
Sayın Cumhurbaşkanı'nın ıse. hem de
kıtlelerin kışkırtıldığından yakındığı bır
konuda. kıtlelerin hiç anlamayacagı "po-
zîtif hukuk" kavramını
u
lslaın''m karşı-
sına koyarak onJann demokrasıden yana
desteğinin kazanılabıleceğım düşünme-
si, kanımca yanlış bır değerlendirmedır.
Bunun gibi
u
Cumhuriyet'i ilan eden
BMM'nin din hocası olan yüzde 80 fiye-
sinin bunda dine bir a>kınlık «örmediği".
"Osmank de\leü zamanında da avnı şe-
yin bir miktar yapılmış otduğu", "Zaten
söz konusu pozitif hukuk hükünüerinin
Kuran'ın suc saydığı şeyieri suc saj dığı'"
yolunda belırttığı gerekçeler de, laüdiğın
yani ulusal egemenlik düzeninin asd ge-
rekçelerı olamaz.
Sayın Cumhurbaşkanı "Karan'm ah-
kânı avetierinin yerine pozitif hukukun
konmasının asıl olarak (umhurtyet dev-
rirnkrrvle yapüdığı''ııı söylemektedır kı,
bu doğru değildir. Din tanhçılen Islamın
kurucusu Hz. Muhammed başta olmak
üzere onu izleyen dört halifenin de bir-
çokahkâm ayetini değiştırdiğini, Osman-
lı halıfe-sultanlannın da bunu hep yap-
tıklannı, özellikle Tanzimat döneminden
başlayarak açıkça Avrupa'dan yasalar ala-
geİdiklerini ortaya koymuşlardır. Hem
de lstanbul'da halife-sultan yönetimi iş-
başında ıken! Iki örnek anmak yeterlidir
sanırun. Celal Nuri, 1915'te yayım-
ladığı Havaic-i Kajıunryemiz adlı kita-
bının 108-118. sayfalannda, üstelik yal-
nızahkâm avetierinin de değil, dogrudan
doğruya inanca ilişkin ayetlerin bile de-
gışmeden kalabıleceğını duşünmenin ak-
la, mantığa. tarih gerçeklerine ve Islamın
ruhuna aykın olduğunu ömeklerle açık-
lamıştır:
"Zamanın değişmesryie kuraüarm da
değtşecegi iikesinin >-alnız bir bölüm ku-
raUar için geçerli olup, kuraliann en bü-
yük bölümünün değişmeyeceğini saMJ-
Danlann bu anlay ışı dine de, fetvalara ve
halifelerin uygiûamalanna da, akıl ve
mantığa da, tarihsd yasalara da, yasala-
ruı ruhuna da_ a>kındır. Dine aykındır,
çünkü din seksenVm rörtükoiayhk getir-
miş \e daha da otesinde. Kuran kurabnın
hadis ile düzeltilnıesi ölçüsünde izinler
vermiştir. Hz. Muhammed önceden geien
birtakun a\etleri değiştirerek tslamhğı
sağlamca kurmuştur. Demek ki İslamlı-
ğuı ruhu yenikşme.i bu>urmaktadır.
Bu. Müslümanlann halifeterinin uy-
gulamalanna ve dinsel fetvaiara da aykı-
ndır: çünkü eskiden beri Müslümanhınn
imamtıkmakamma gefcn başkaıüarv hak-
lannda kesin Kuran ayetleribulunan ku-
rauan bile kamu varan haklı gerekçesi ile
değiştirmişkrdir. Örneğin zamanın haü-
fesi faiz konusunu eieahnış. Kuran'ın sö-
zünü gelişigüzel yorumculann yonımla-
nndanbaşka biçimdeve akla daha uj gun
bir yoMan yorumlatıp yüzde 9 faizi ola-
nakh kılnuşur. Murabaha Nizamname-
si'ninatündaşeyhülislamın imzası vardır.
Müslümanlann inıanıu nâzuianna bir
jslam devleti olan de\ leti adına faizle borç
alma sözleşmeleri yapıp imzalamalannı
buyunıyor. Yine bundân birçok yıl önce
Müslümanlann imamı. cezalara ve ktsa-
sın kimi biçimlerine ilişkin kesin Kuran
ayetlerinibıraktınp.Code Napol'eon'dan
di&nizeçevTÜen biryasayupOrmış,\e onu
tslami »ctihatlar topluluğu içine yerleştir-
miştir. Bu gjbi örnekleri kolayca arttıra-
binnz.1
* MehmetŞemsettin (Günaltay) da
yine 1915 yılında yayımladığı Zulmetteo
Nuraadlıkitabında, "İçtihaİher çağiçin
zorunlugereksinimlerdendir. İnsanlıkyet-
tdnleşme amacına doğru ikriedikçe, her
adun başma önünde daha geniş bir ufuk,
dahazorînıhıbirgereksinim betiriyor- Ye-
ni gereksinimler, pek şiddetli bir biçimde
yeni düzenlemelerister. Budüzenlemeler
yapdmaz, yeni yeni ictihatlaria o gereksi-
nmlergjderflmezse uiuskötürümohır,ier-
leme alanında bir adıııı atamayarakokhı-
ğuyerdesa>ar kalır. belki d«geriler. -Pey-
gamber,'dünya ışlenne kendılennm akıl-
lannın dahaçokerecegını" beBrtmekleya-
kınlanna bu gerçeği öğretmiştL"
Sonuç olarak. demokrasimıze yani öz-
gür ve bağımsız ulusal varlığımıza kas-
tetmek ısteyen dinsel baskıcılıkla müca-
delenin etkin yolu, kanımca "Neyapahm.
arbk 76 yıl geriye dönüfemez. Herkes 28
Şubat'ı i>i anlasın!" demek olamaz. "La-
ikcumhuriyet, ulusal egemenlik iikesinin
zornunlu gereğidir'' deyıp toplumu bu
yolda bılgılendırecek yerde, "Kuran'ın
bir bolüm ahkâm ayetlerinin yürürlükten
kakünbnasıdu-" dıyecek olursak, yavuz
hırsızı oynayagelen ıç ve dış demokrasi
düşmanlan 28 Şubat'ın da meşruıyetını
sorgulamaya kalkışabilirler!
I
Haldun Taner'le ne yazık ki hiç karşılaşma-
dım, onunla konuşmafırsatım hiç olmadı. Ama
ondan o kadar çok şey öğrendim ki...
Insanlara seygi ve anlayışla yaklaşmanın gü-
zelliğini, eleştiriye açık olabilmeyi, insanın ken-
di kendisiyle dalga geçebilmesinin bir iç ban-
şıklığı işareti olduğunu, hırslannın tutsağı olan
insanın kendine ve çevresine huzursuzluktan ve
mutsuzluktan başka bir şey getirmeyecegini ve
bunun gibi daha pek çok şeyi... Bunlan Haldun
Taner dünyamızdan aynldıktan çok sonra, onun
kitaplanndan öğrendim. Ondan öğrendiklerim
arasında çok önemli bir şey daha var: Toplum-
sal sonımluluk...
Bu yazıyı, bana çok şey öğretmiş ve hayata
daha sevecen bakmamı sağlamış olan Haldun
Taner'e bir borç olarak yazmadığımı söylemek
dürüst bir davranış olmaz. Ama bundan da
önemlisi bir toplumsal sorumluluk duygusuyla
ARADABIR
ESTER BÎTON RUBEN YM* Tekmküm. thisat Böiumü
Haldun Taner'i Yasaklamak...
yazıyorum. Haldun Taner'in "Gözlerimi Kapa-
nm Vazifemi Yapanm" adlı oyununun Kozan
Kaymakamı Osman Ebiloğlu tarafından siya-
sal ve adli kurumlan olumsuz etkilediği ve argo
sözcükler kullanıldığı gerekçesiyle yasaklanmış
olduğunu basından üzülerek öğrendim. Beni
üzen elbette ki sanata ve düşünceye getirilen
yasaklann bir yenisinin yinelenmesiydi. Hem de
21. yüzyıla girmeye hazırtandığımız şu günler-
de... Ama beni en az bunlar kadarözen Kozan'da-
ki insanlann Haldun Taner'le bir kez olsun ta-
nışma fırsatlannın etlerinden zoria alınmış olma-
sı...
Bu oyunu izleyecek insanlann gözlerinde be-
lirecek panltının ve gözyaşlanna dönüşecek
kahkahalann engellenmiş olması. Sevgili Ta-
ner'in öykü ve düzyazılannda beni en çok etki-
leyen özelliği alçakgönüllülüğüydü. Bir de o in-
ce mizahı! O insanîan bu güzelliklerden mah-
aım etmeye kimsenin hakkı yok...
Kozan'da oyundan yoksun bırakılmış insan-
lara, hatta kaymakamın kendisine önerim: En
kısa zamanda "Yalıda Sabah", "Onikiye Bir
Var', "Şişhane'yeYağmurYağıyordu", "Sanc-
ho'rtun Sabah Yürûyûşü", "Ayışığında Ça/ış-
kur" adlı yaprtlan ve daha nicelerini okumala-
n. Dahası işe hemen şimdi kendisinin vaktiyle
yazdığı bir yazısından alıntıyla da başlayabilir-
ler. Bakın sevgili Taner ne demiş: "Demokrasi,
her şeyden önce bir geniş görürlük, bir ta-
hammül rejimidir. Söze sözle, fikre fıkirie kar-
şılık vermek sabır ve olgunluğunu göstereme-
yip de yakıcılık, yıkıcılık gibi zorbalıklaria fikri
sindirip susturacak/ann/ sananlar her şeyden
önce kendilerine güvensizliklehni ve tek taraf-
lılıklannı ilan etmiş oluriar. Hangisebeple olur-
sa olsun, kimden, hangi partiden gelirse gei-
sin, demokratik bir rejimde yeri olmayan bu gi-
bi taşkınlıklardaima geriye, sahibine tepenza-
rarlı silahlardır." ju .LC
Ondan ögrenilecek o kadar çok şey var ki...
PENCERE
Kars'tan İstanbul'a...
Mahmut AJınak'tan bir
mektup aldım.
Alınak, başına hep bela
saran yurtseverlerden oldu-
ğu için başına gelene şas-
madım.
Milletvekilliği sona eren
Alınak, Kars'a yerleşmişti.
Rahatduramamış orada, in-
san olan kişi çevresindeki
çelişkileri, haksızlıklan, eşit-
sizlikleri görerek rahat ya-
şayabilir mi?.. Alınak da bir
"gönüllü kunıluş " (sivil top-
lum örgütü) kurmak için gi-
rişime geçmiş; bu yolda hiç
kuşkusuz önce nabız yokla-
yacak değil mi?.. Bu amaç-
la eski seçmenterine bir mek-
tup yazmış, postayla gön-
dermiş...
Vay sen misin bunu ya-
pan!..
Hemencecik polis kapısı-
nadayanmış, Valil'ığin birya-
zısını Alınak'a tebliğ etmiş-
ler.
Neymiş?..
Meğer Alınak'ın seçmen-
terine yolladığı mektup "ekip-
lerce usulüne uygun olarak
ele geçirildikten" sonra açı-
lıp okunmuş; ardından Cum-
huriyet Başsavcısı'na suç
duyurusunda bulunulmuş...
•
Alınak, yazdığı mektupta
olayı birfilozof biçemıyle an-
lattıktan sonra diyor ki:
"Suçum yok biliyorum;
ama, yine de yargılayacak-
lar beni, insanîan korkutup
kaçırmak içinyargılayacak-
lar; yüzümdeyine acı bir te-
bessümle çıkacağım yar-
gıçtann karşısına. Peki, bir
işe yarayacak mı bütün bu
yasaklar? Tarih yasaklann
işeyaramadığınıyazıyor; bu
ülkede gerçek demokrasi
kurulacak.
Bunu yasakçılar da bili-
yor.
Tedirginlikleh bundandır
belki de..."
•
Alınak, dostlanna ve seç-
menlerine yolladığı mektu-
bu da zarfa koymuş, oku-
dum...
aı^Çokgüze» br mektup,;!^/
desuçmuçyok...
Amauzun...
Uzun olmasaydı, bu köşe-
de yayınlamak isterdim.
Mahmut Alınak özette hem-
şerilerine sesleniyor "Kars
Halk Gihşimi'ni elbihiğiyle
hayata geçirelim!.. Bu giri-
şim başlatacağı çalışmalar-
la pekâlâ Kars 'ın sesi olabi-
lir."
Sen mektubu "ekiplerce
usulüne uygun olarak" ele
geçirip, yazanı kovuşturma-
ya başla!..
Yazık değil mi bu ülkeye!..
Devtete bunun gibi sonuç-
suz ve boş davalan yükle-
mek, kime ne kazandıra-
cak?..
•
Ne var ki Mahmut Alınak
bu gibi iştere alışkındır; hem
daha dün gazetelerde çıkan
olayın yaşandığı bir ülkede
daha neler de neler yaşan-
maz?..
Öğretmenleri olmadığı için
dersleri boş geçen Atatürk
Çiftliği llköğretim Okulu öğ-
rencileri kartonlann üstüne
yazmışlar;
"Çeteler Meclis'te, öğ-
renciler hapiste..."
"öğretmen hakkımaı sö-
ke söke alınz..."
Gazi Mahallesi'ndekiCe-
mevi'nin önüne oturan ço-
cuklan gören polisler artısı-
nı karakola götürmüşler...
11-13 yaşındaki çocuklar
üç yıla kadar hapts cezasry-
layargılanacaklar...
Biz Avrupa Birliği'ne gire-
ceğiz...
Çocuklar cezaevine gire-
cek...
•
Ülkeyi tımarhaneye çevi-
rip bu duruma düşürenler,
başkentte kekâ...
Gerçekte ne diyorlar:
- Biz bu işi beceremedik,
IMF ekonomiyi, AB rejimi,
ABD her şeyimizi ıslah et-
sinl..
Allah da sizi ıslah etsin!..
f î
t S
"sigorta", b«-
Her aileye ayda 4 milyon TL'ye 50 milyar TL güvence. Advantage Card sahiplerine %IO ödül.
üye kunduşudur.
Büyük veya küçük tüm aileler güvence ahında
olmaJı. "sigorta" ile tanışın, bu güvenceye kendiniz ve eşiniz için ayda
4 milyon TL'ye sahip olun. Avnnalı bilgi için "sigorta" noktalanna
ugrayabilir veya hemen (0212) 331 04 04 numaralı telefonu arayabilirsiniz.
Beymen Akmerkez, Beymen
Suadiye, Teşvikiye Casa Club, Çarşı Maslak,
Çarşı Şaşkınbakkal, Çarşı Carrefour, Çarşı
Capitol, Çarşı Beylikdüzü, Çarşı Bakırköy
(0212)3310404
Siforta tcmfnatUrı, Amerİcan lnt«rnational Group, Inc. (Alö) kuralufları olan AIG Sigorta A.Ş. ve Amerlcan Ufe Hayat Sigorta A.Ş. tarafınd*n verilmaktttdlr.
ABD kökenli AîC, Hder uMıstarar*st «igorta organlzasyonlanndftn birldlr.
s i a o r t^ ^ ^ F Boyner Sıgorta AcentJİıgı A.\