Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYTA CUMHURİYET 14 ARAUK 1999 SAU
12 KÜLTÜR [email protected]
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
Bir Özakttıaıi ldasiği: Kaııaviçe
Sahneyi boydan boya kaplayan ve
oyun boyunca gözlerimize akan met-
relerce beyaz kumaş. Kumaş yığınına
yerleştirilmiş üç kasnak. Kanaviçe işi
yapılıyor. Bir alttan, bir yukandan ba-
tınlacak iğne. Topu topu üç milim yol
alabılmek ıçın nakışta... Inanılmazbir
tekdûzelikte sürdürülen ınanılmaz bir
sabır işi. Sanki sonsuza dek uzanacak
oJan... Yönetmen Leyla Tecer, Ankara
DevletTiyatrosuyapımı "Kanaviçe''nin
görsel dinamiğini böyle belirlemiş.
Hep aynı iskemlelerde oturarak, şaş-
maz bir bırliktelikle giinJer boyu, ge-
çen ve değişen zamana meydan okur-
casına kanaviçe işleyen bu üç kadın
kim0
Onlar Özakman'ın "değişime di-
renen kadınlar" korosu. Yaşlannı baş-
lannı almış üç kız kardeş. Içinde doğ-
duklan günden beri yaşadıklan köş-
kün ve bahçesinin duvarlan içinde tut-
sak; dışanda devinen toplumun deği-
şimini duymazdan gelen, bu değişime
yeterince gençken katılamadıklan için
gündem dışı kalmış, yabancılaşmışhk-
lannı "rutuculuk"la gidermeyı yaşam
biçımi edınmış üç yalnız kadın. Ikisi hıç
evlenmemiş, üçüncüsü de ancak bir
kız çocuğu doğurabilecek kadar evli
kalmış. Erkeksiz bir yaşama yazgılı
üçü de.
Çeyiz nedir bilirsiniz. Genç kızlar
düşlerini ve umutlannı işler kumaş par-
çalanna. ÖzellikJe kasaba ve köylerde
-varoşlarda- günlerce, gecelerce süren
bir uğraş. Ama ya evlilik hiç gerçek-
leşmez ya da beklenen mutluluğu ge-
tirmezse... O zaman, yaratüan güzel-
lik, yitıp gitmış umutlann buruk bir
anısı olarak kalacak. "KanavJçe"nin
kadınlar korosu "çeyiz" işlemeyi bir
"araç" degıl, "amaç" olarak bellemiş...
Bir "çtle doldunna" eyiemi. Kanavi-
çe işi hep sürüp gıdecek, hıç bitmeye-
cek.
TurgutÖzakman, ilk kez 1960 yılın-
da DevJet Tıyatrosu'nda sahnelenen
oyununun kişilennı iki ayn zaman ve
uzam birimınde belirlemiş. Değişme-
yen bir "geçmiş zaman" ve "geçmiş
uzam"da dondurulmuş üç kadın; de-
vınen bir "şimdiki zaman" ve " şimdi-
ki uzam"da kabına sığmayan bir genç
kız (iki kadının yeğeni, üçüncü kadı-
• Leyla Tecer yalın, ama duyarlı çahşmayla, eski oyunlara ille de "kuş kondurulması"
gerektiğini savunan ya da "Bu modası geçmiş oyundan bir şey çıkmaz" diye düşünerek
baştan savma bir çahşmayla yetinen rejisörlere sanınm gerçekçi bir seçenek sunuyor.
Ne yazara haksızlık ediyor, ne de kendi yönetmenlik anlayışından ödün veriyor.
Leyla Tecer'in yönettiği"Kanaviçe" olay örgüsü ve fletiâ yahn oimakla birlikte, zekice ve ustahtda yazrimış bir oyun.
nm kızı) ve onu seven delikanlı.
Üç kadın, alabiJdiğine tiyatrosa) bir
abartıyla biçimlendirilmiş. Görüntüle-
riyle, ses tonlanyla, jestleriyle ve ko-
nuşma biçimleriyle... Yönetmen Ley-
la Tecer, onlann üçlü devınimini gro-
tesk bir koreografı ile mekanikleştir-
miş. Çünkü üç kadın oyun oynarcası-
na bir "yalan''ı yaşıyorlar. Eski Istan-
bul'un soylu ve "mazbut" ailelerinin,
komnmah "köşk yaşamı" içinde sü-
ren, kadının cinselliğini "edep djşı"
sayma ildyüzlülüğünü...
1960'h yıllara dek "benzermeci"
oyünculuk bıçemine dayalı "gerçekçi
oyıuTlara imza atmış olan Özakman,
bu oyunda yaratüğı üç kadınla, popü-
ler geleneksel tıyatromuzun "tiple-
me"ye dayalı "göstenned" oyünculuk
biçemine, sahne olayırun "oyunsu" do-
kusuna yumuşak geçış yapıyor.
Zekice ve ustahkla yanlmış
Genç kız (Alev Soysal) ve delikanlı
(Nezib Işdan) ise alabildiğine doğal,
yahn, içtenlıklı. Onlar bugünün gerçe-
ğını yaşıyorlar. Dolayısıyla da ilişkile-
rine abartıh bir tepki gösteren anne ve
teyzelerkarşısındakı savaşımlannı "ben-
zetmed" bir oyunculukla, belh belir-
sız "güldürü" dokusu içinde sürdürü-
yorlar. Leyla Tecer uygulamasında,
"geçmiş"ın yalam ile "bugün"ün ger-
çeği arasındaki karşıtlık, grotesk oyün-
culuk ve doğal oyunculukla belirleni-
yor.
Bır de Tahir var. Oyunun yaşam bağ-
lamındakı gerçekliği en çok tarnşıbrki-
şisi Özakman'ın metninde orta yaşlı
bır erkek olarak belirlenen Tahir evin
emektar uşağı. Dç kadının dış dünya ile
olan zorunlu alışvenşini üstlenen, ay-
nı zamanda da da ayn kuşağın çatış-
masmın orta yerinde (bireyselliğinı hıç
ortaya koymadan) var olan Tahir, Ley-
la Tecer uygulamasında genç bir oyun-
cu (Cengiz Danci) tarafından canlan-
dınlıyor. Tecer, Tahir' ı Commedia
delI'Arte geleneğinin plastiği içinde
yaşı ve konumu soyutlaştınlrmş "bü-
ge uşak" tipini çağnşnracak yönde yo-
rumlamış. Tahir, özde de biçımde de bir
çeşıt
u
sabaeyöneûasT (stage manager)
işlevı taşıyor. Bır anlamda da köşkün
dört duvan dışında olup bitenlerin an-
latıcısı. Popüler halk tiyatromuzun
"meddah"ı ile Batı güldürüsündeki
"kanşıkhğı çözen" uşak karaktennın
bir bireşimi yaratümış böylece
Oyununverdıği tiyatro tadının baş ta-
şıyıcılan iseüç kadinı canlandıran Efif
Türkan Çölok, foci MeHs Pars ve Fü-
sun Günuğur Tıyatroculuk deneyim-
lerini Özakman'ın tipleri ve Tecer'in
plastiğiyle buluşturarak, işitsel ve gör-
sel düzeyde belleklerde yer edecek bir
üçlü oluşturuyorlar. Gül Emre'nin so-
mut olanla soyut olanı bağdaştırdığı
yahn (iddiasız) çevre tasanmı içinde,
kişiliklerine tıpatıp denk düşen Sevgi
Türkaytasanmı giysileriyle salınırken,
hem hayalet, hem gerçek olabiliyorlar.
Yaşayamadıklan zevkler için duyduk-
lan (kendilerinden bile gizledikleri)
özlemi yan kapalı bir biçimde dile ge-
tirdıkJeri zaman oluşan "burukluk"
ise her bınnde ayn ayn yansıyor. Ko-
robaşı büyük teyzede (Çölok) "kaü"lı-
ğm duvarlannı zorlayan bir haykınş, kü-
çük teyzede (Ayşe MeKs Pars) daha
kadmsı bir kıvramş, evlilik deneyimi-
ni kısa bir süre için yaşamış olan an-
nede (Füsun Günuğur) daha kaçamak,
ama daha açık bir seslenış olarak...
"Kanaviçe" olay örgüsü ve iletisi ya-
hn oimakla birlikte, zekice ve ustahk-
la yazılmış bir oyun. Leyla Tecer'in
duyarlı ve incelıkli rejisıyle, çeşitli ku-
şakJardan oyunculann "özenti''den uzak
duran "ömni" yorumlanyla sahneye ge-
tınlmış, küçük ama nitelıkli bir yapım
var karşımızda. Türkiye'nin neresinde
oynanırsa oynansm, seyircıye tiyatro
tadı taşıyacak...
Türk oyun yazarlan >ıllardır yapıt-
lannın sahnelenmesine genelhkle özen
gösterilmediğindenyakınırlar. Her za-
man değilse de genelhkle haklıdırlar.
Leyla Tecer yapüğı yalın, ama duyar-
lı çahşmayla, eski oyunlara ille de "kuş
kondunıiması" gerektiğini savunan
ya da "Bu modası geçmiş oyundan bir
şeyçıkmaz" diye düşünerek baştan sav-
ma bır çahşmayla yetinenrejisörleresa-
nınm gerçekçi bır seçenek sunuyor. Ne
yazara haksızlık ediyor, ne de kendi
yönetmenhk anlayışından ödün veriyor.
'Yirmi birinci yüzyılın keman virtüözü,' Sarah Chang'ın konseri yann CRR Konser Salonu'nda
Kendinden entin, başardıbiryorumcu».Kültür Servisi - Sarah Chang 198l'de dogdu.
Philadelphia'da yaşayan Koreh bir ailenin çocu-
ğu. Keman eğıtimine dört yaşında başladı ve bir
yıl sonra yerel orkestralar eşliğinde konserler ver-
di. Henüz sekiz yaşmdayken Zubin Mehta ve
Riccardo Muti önünde verdiği sınavlarda sağla-
dığı olağanüstü başan nedenıyle New York Filar-
monı ve Philadelphıa Orkestrası kendisıyle çahş-
mak üzere derhal sözleşme ımzaladı. YehudiMe-
^nuhin. Sarah Chang'ı dinledikten sonra, "Sarah
Chang'ın şimdiye kadar dinlediğim en mükem-
meL en ideal kemancı olduğunu düşündüm" de-
mişti.
Mozart, Strauss ve Dvorak çalacak
Yann akşam Cemal Reşit Rey Konser Salo-
nu'nda David Stern yönetimindeki Cemal Reşit
Rey Senfoni Orkestrası'yla sahne alacak Sarah
Chang, tstanbullulara Mozart, Strauss ve Dvorak
iÇalacak.
1
Müzik yaşamına harika çocuk olarak başlayan
Sarah Chang, bugün on sekiz yaşmda ve klasik
müziğin en yeteneldi en etkileyici sanatçılann-
dan biri olarak tüm dünyaya sesini duyurmakta...
Asya, Avrupa ve Amerika'mn önemli müzik mer-
kezlerinde konserler veren sanatçı, aralannda
New York Flarmoni, Philadelphia Orkestrası,
Chicago Senfoni, Boston Senfoni, Clevaland Or-
kestrası, Los Angeles Filarmoni, San Francisco
Senfoni ve Pittsburgh Senfoni orkestralannın bu-
lunduğu, dünyanın önde gelen hemen hemen tüm
orkestralanyla birlikte çalıştı.
Avrupa'da ise Berlin Filarmoni, Viyana Filar-
moni, Amsterdam Concertgebouw, Leipzig Ge-
wandhaus. Fransa Ulusal Orkestrası, Londra Sen-
foni ve Flarmoni, Birmingham Senfoni, Hamburg
Flarmoni ile verdiği konserlerle hep gündemde
kaldı. Daniel Barenboim, Sir Cobn Davis, Char-
ks Dutoit, Bernard Haitink, Mariss Jansons, Lo-
rin Maazel,SirSimon Rattk,JamesLevine,Kurt
^arah Chang, yann
akşam CRR Konser
Salonu'nda David Stem
yönetimindeki Cemal
Reşit Rey Senfoni
Orkestrası'yla çalacak.
Müziğe harika çocuk
olarak başlayan 18
yaşındaki kemancı, artık
'kendinden emin bir
yorumcu.'
aTerek Avrupa gerekse
Amerika'da
gerçekleştirdiği bir dizi
resitalle büyük bir yankı
uyandırdı. Genç keman
virtüözünün New York
Filarmoni Orkestrası ile
birlikte verdiği konser
Lincoln Centre'dan canlı
olarak televizyonda
yayımlandı.
Masur, Zubin Mehta,RiccardoMuti,Andre Pre-
vin, VVoJ^gang Sawaflisch ve Leonard SlaÜdn gi-
bi dünyaca ünlü orkestra şefleriyle çok uyumlu
ve ses getiren konserler verdi. Televizyonda ya-
yımlanan birçok konseri ve EMI klasikleri ara-
sında çıkıp satış rekorlan kıran albümleriyle ünü
gıderek daha da yayıldı, dünyamn dört biryamn-
da tanınan, konser salonlarmı dolduran virtüöz-
ler arasma katıldı.
Sarah Chang, yalnızca 1997-98 mevsıminde ge-
rek Avrupa gerekse ABD'de ilk kez sahneye çık-
üğı ve New York Carnegie Hall, Londra Barbi-
can Centre'ın yanı sıra Berlin, Boston, Chicago.
Floransa, Madrid, Milano, Vancouver, Washing-
ton ve daha birçok önemli kentte gerçekleştirdi-
ği bir dizi resitalle büyük yankı uyandırdı. New
York Filarmoni Orkestrası ile biriıkte verdiği kon-
ser Lincoln Centre'dan canlı olarak televizyonda
yayımlandı. Bunun dışında, Detroit, Minnesota,
Los Angeles, Oregon, Philadelphıa, St. Louıs ve
San Fransisco orkestralanyla bırükte konserler ver-
di. Avrupa'da Münih Bayerische Rundliınk ve St
Petersburg Filarmoni eşliğinde sahneye çıktı.
Medyanın da ilgisini çeken Sarah Chang, The
New York Tımes, The V/ashington Post, San Fran-
sisco Choronicle, Life, People, The Times (Lond-
ra), Le Figaro, Stern gıbi dünya çapmda okunan
dergi ve gazetelerde yer aldığı gibi, yüzden faz-
la ülkede çok sayıda televizyon programına da ko-
nuk oldu. Ömeğin, Londra Senfoni'yle birükte
verdiği konser, Ğıgiltere'nin en gözde sanat prog-
ramlarından biri olan ITV'nın "The Young South
BankShow" programı kapsamında göstenlen bir
belgesele konu oldu.
Üetişim kıırma ustasu.
Verdiği her konser ya da resitalle klasik müzik
çevrelerinde olay yaratan ve olumlu eleştuıler
alan Sarah Chang için, ömeğin The Philadelphia
Inquirer'dan Daniel VVfest, 7 Şubat 1998'de "On
yedi >aşuıdaki kemancı artık kendinden emin bir
\orumcuvçicracı,birfletişimkurmaustasıvesah-
neye hâkün bir sanatçL Bu özelükler sahnede or-
kestraya karşı kavıtsız kalmasuıa yol açabileceği
halde, uk notasını orkestranın giriş mektdisine uy-
dunnakta gösterdiği özen, sanatçmm konsere oian
duyarhhğnu sergOedi" diye yazdı.
Yine aynı yıl, 3 Ma>is'ta The St. Louıs Post-
Oıspatch'te John Hushokl ise "Her yerden dâhi
çocuklann çıktığı bu dönemde 17 yasındaki Sa-
rah Chang sıradan bir keman virtûözû değiL On-
da layasıya rekabetin gerektirdiği tüm unsurlar
mevcut Mükemmel bir tonlama, bozulmamış bir
teknik ve zorlu bir repertuvar" yorumunu yaptı.
Borusan Sanat Galerisi'nde 'Çoğaltmalar' sergisi
Bedeni siisleme serüveııi
'Ruh ve Beden İçin Çoğaltmalar' sergbinde 33 sanatçmm özgûn takı tasanmlan yer ahyor.
Kültür Servisi - Borusan Sanat
Galerisi'nin 'Çoğaltmalar' başhk-
h sergi dizisinin üçüncüsü, 'Ruh
veBeden tçinÇoğaltmalar'adıal-
tında 17 AraIık-22 Ocak günleri
arasmda gerçekleştiriliyor. Insa-
nın geçmişten bugüne, nıhunda-
ki zenginlıği bedenine taküğı nes-
nelerle dışavurması ve dığerleri-
nin 'bakış'ını çekmek için bede-
nıni süsleme çabasını konu edi-
nen sergide 33 sanatçının özgün
takı tasanmlan yer alıyor.
Sergıdeki yapıtlar, farklı alan-
lardan yaratıcıhk ve tasanm de-
neyimlenne sahip olan tanınmış
mimar, tasanmcı ve sanatçılar ta-
rafından üretildi. Sergide Behiç
Ak, ErdağAksd, AniÇeSkArev-
yan, Selda Asal, Gökhan Avcıoğ-
İu. EHf Ayiter, YıbnazAj'san. Ay-
şe BirseL Sefim BirseL Canan Boz-
bağ, Naz Böke. Ali Cindoruk,
Ok>, SelçukDemireL Osman Dinç,
Ismet Doğan, Alev Ebüzziya, ln-
ci Eviner, Genco Gülan, Cengiz
Kabaoğhı, Gübün Karamustafa,
SerhatKiraz. Komet Hakan Ezer,
Defhe Koz. Murat Morova. Ko-
ray-Beril Özgen, Aziz Sanyer,
Nevzat Sayuı, Reşit Soley, Hale
Tengerve CananTolon'un yapıt-
ları bulunuyor. 'Ruh ve Beden
İçin Çoğaltmalar'da yer alan ta-
kı tasanmlannın uygulamalan
Ela Cindoruk ve Nazan Pak tara-
findangerçekleştirildi. Her biri 10
adet üretilen yapıtlar, sanatçılann
imzalannı taşıyor.
Kimlık aksesuvan
'Ruh ve Beden İçin Çoğalt-
malar', sanatçılann yaratıcıhk
ve tasanm serüvenlerini 'mûcev-
her/takı'da yoğunlaştınrken, gü-
nümüz kadinı ve erkeği için vaz-
geçihnez bir 'küntik' aksesuvan
olan süsleme nesnelennın ortaya
çıkış sürecindekı düşünsel boyu-
tu gündeme getiriyor. Borusan
Sanat Galerisi, bu sergiyle Tür-
kiye'deki tasanm olgusunun tanı-
ülrnası ilkesi doğrultusunda bir ör-
neğı oluşturmayı amaçlıyor.
YAZIODASI
SELtM ÎLERİ
Ülkü Erakalın'ın Anıları
Anılannı kaleme getifmek, bizde, edebiyat adam-
lanna bile çekici gelmiyor. Birçok yazanmız anı-
lannı yazmamış.
Anı edebiyatımızın seçkin ilk örneklerinden bi-
ri, Muallim Naci'ninÖmer'in Çocukluğu'üur. 'Es-
kimiş' edebıyatın temsildsi sayılmış Muallim Na-
ci, 1889 tarihli eserinde, çok duru bir dille çocuk-
tuğunu anlatır. Hem de 'yepyeni' anı türüne açı-
larak.
Ben Halid Ziya'nın anı kitaplannı da çok seve-
rim. Gerek Kırk Yıl, gerekse Saray ve Otesi, Ha-
lid Ziya'nın 'kişisel' anıyla 'toplumsal' hayatı kay-
naştırmasının belgeleridir. Bir Acı Hikâye'ye ge-
lince, bu eser olağanüstü inceliktedir, anıdan ro-
mana, düzyazı şiirden yas yazısına geniş yelpa-
zesinde...
Bazı tiyatro sanatçılanmız anılannı yazdılar. Mû-
cap Ofluoğlu'nun eserlerini hayranlıklaokudum.
Gülriz Sururi'ninki de edebiyat tadı taşır. Vasfi
Roa'nın, Muhsin Ertuğrul'un betgesel ağıriıklı ant-
lannı unutmuyorum.
_ Şimdilerdeyse birsinemaadamının, yönetmen
Ülkü Erakalın'ın kitabını okuyorum: Film Kare-
lerine Gizlenen Anılar.
Ülkü Erakalın dendiğinde, Neriman Köksal'lı
Lekeli Kadın filmini hatırlarım. Türk sinemasının
çoğu kez 'mahkûm 'ettiği 'vamp', Lekeli Kadın'da
melodram kahpesi olmaktan kurtanlmış, 'insanr
boyutuyla, yine melodram havası içinde, ama de-
rin bir incelikle tahlil edilmişti.
Erakalın, çocuklugundan, ailesinden başlaya-
rak, anılannı, Türk sinemasının en partak yıllanna
getiriyor: sinemamtz tavır degiştirirken anılar nok-
talanıyor.
Halit Refiğ, Türk sinemasını irdeleyen yazıla-
nndan birinde Ülkü Erakalın'ın duygu aktarmada
güçlü bir yönetmen olduğunu belirtir. Film Kare-
lerine Gizlenen Anılafda duygu yoğunluğu hemen
ayırt ediliyor.
önce geçmiş günler, Istanbul, ana baba sanat-
çı, tiyatro, müzik, çalgılı geceler, Beyoğlu, Kasım-
paşa. Sonra küçük bir sahne: Kasımpaşa'ya ge-
lip giden güzel bir genç kız. Ülkü Erakalın bu gü-
zel genç kızın ünlü hikâyecimiz Füruzan olduğu-
nu ileri sürüyor. Fünjzan'sa, ben değilim, belki
ablamdı, demiş Erakalın'a.
Sonra konservatuvar yıllan: Müzisyen olma ar-
zusundaki anı yazan, konservatuvarda flüt öğret-
meni Muzaffer Tema, ögrenciler arasında Şök-
ran Özer, geleceğin senaryo yazan ve Ayşecik'in
babası Hamdi Oeğirmencioğlu, okuldan kaçma-
lar, Şehir Tıyatrosu'na girme çabaları, bir dolu
gençlik anısı...
Derken gazetecilik. Nihayet sinema.
Böylesi bir fonda, Türk tiyatrosunun, ama da-
ha ağıriıklı olarak, Türk sinemasının ünlüleri de ge-
çit törenine çıkartılıyorlar.
Başta Cahide Sonku. Erakalın, Sonku'yu özel
gerçeğiyle karşımıza çıkanyor: Yükselişi düşüş-
tü arayan insan. Oyle anılar kaleme getirilmiş ki,
Cahide Sonku'nun görkerrHİ anarşizminj daha
güçlü hissedebiliyorsunuz.
Sonra Türkân Şoray, Belgin Doruk, Sadri
Alışık, Gönül Yazar, Zeki Müren... Değişik dö-
nemler, değişik yükselişler ve ihtiraslar. SÖzgeli-
mi, anılar yazannın bakışıyla iki ayn Zeki Müren
tanıyoruz. llki, daima terbiyeli konuşan, efendice
davranan, başkalarına saygılı, yardımsever bir
sahne adamı. Ikincisi, gereği görülür görülmez,
yakınlannı, özellikle meslektaşlannı ufalamaktan
çekinmeyen bir hırs insanı.
Bu kitapta Gönül Yazar'ın Demokrat Parti ge-
cesi de çarpıcı. Kadıköyü'nün o zamanki yazlık
semtlerinde bu ışıklı, gürüftülü patırtılı, 'fazla'renk-
li, çalgılı gece, "rengârenk eiektrik ampulleri'ne
karşın iç burkucu. Kendi yıkımlı sonuna sürtikle-
nen Demokrat Parti'yi film sahnesi gibi saptıyor.
Ülkü Erakalın anılannı 'iddialı' tutumla kaleme
getirmemiş. özgürce yazmış. Satır arası kırgın-
lıklan, dışa vurulmamış dedikodulanyla bir soluk-
ta okunan, belgesel yanı da olan kıvrak bir eser.
Yönetmen, anılanndan sonra bir kitap daha ya-
yımlamış: Direklerarası'nın Son Direkleri. Henüz
okuyamadım. Sayfalannda Bedia Muvahhrt, Vas-
fi Rıza, Adile Naşit, Münir Özkul, Toto Kara-
ca, Nejat Uygur, Müjdat Gezen gibi iz bırakmış
tiyatro kişileri yaşıyor. İlk fırsatta okuyacağım.
Takvimde îz Bırakan:
"Bu tenha yolda omuz omuza, el ele, baş ba-
şa yürûrûz. Fakat ruhlanmız arasında mesafeler
vardır, fakat ruhlanmız, daima, yekdiğerine uzak,
daima yalnız, yapayalnızdır." Yakup Kadri Kara-
osmanoğu, Okun Ucundan, Remzi Kitabevi,
1940.
Jazz Cale'de caz günleri
B Kültür Servisi - Beyoğlu'ndaki Jazz Cafe'de, bu
gece 22.30'da basta Gürol Ağırbaş, saksofonda
Yahya Daı, piyanoda Baki Duyarlar ve davulda
Vblkan Öktem'uı yer aldığı Jazz Cafe Quartet
dinlenebihr. Cafe de, yann gece 22.30'da gitarda
Erkan Oğur, basta Gürol Ağırbaş ve davulda Cem
Aksel'in eşlik ettiği Bülent Ortaçgil ve ayın
22'sinde de Robert 'One Man' Johnson, saat
21.00'de sahneye çıkacaklar.
BUGÜN
• İTALY;4uN KÜLTtR MERKEZİ'nde, 'Maria
Stuarda'adh oyun saat 19.00'da sahneleniyor.
(293 98 48)
• CUMHURÎYET KTTAP Kll.ÜBÜ'nün Taksim
Sergi Salonu'nda, 'Kuğu Göiü" balesinin video
gösterimı saat 15.00'te gerçekleşecek. (252 38 81)
• CRR de. Taşkm Savaş Musiki Topluluğu nun
'Ramazan tlahileri' saat 19.30'da ızlenebılir.
(232 98 30)
• AKSANAT'ta, Beethoven'in 7. Senfonisi
eşliğinde hazu-lanmış Hollanda Ultısal Balesi'nin
göstensi lazer-diskten 12.30 ve 18.30 saatlerinde
izlenebıhr. (252 35 00)_
• BORUSAN KÜLTÜR MERKEZİ'nde, A. Yörör-
H. Uçarsu'nun 'tstanbul'dan Veni Müzik' başlıklı
klasik müzik konseri saat 19.00'da gerçekleşiyor.
(292 06 55)
• ISTANBUL BILG! üNTVERsrrEsl'nde, 'in
Love and War' adh fıhn saat 20.30'da görülebilır.
(216 23 15)
• ZİRAAT TÜNEL SANAT GALERİSİ'nde,
'Rasin-Füiz ve Fikret Ot>'am Resim ve Özgün
Dokuma Sergisi' 10.00 ile 19.00 saatleri arasında
görülebilir.