Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SÂYFA CUMHURİYET 7KASIM1999PAZAR
DIZIYAZI
Recai Kutan,
ABD'den döndii
• İstanbul Haber Servisi
- ABD'deki temaslannın
ardından dün Türkiye'ye
dönen FP Genel Başkanı
Recai Kutan, Rusya'dan
Türkiye'ye boru
hatlanyla doğalgaz
getirilmesini öngören
"Mavi Akıtn" prajesinde
'şüphesı bulunduğunu'
belirterek "Türkiye,
Rusya"ya yüzde 55
oranında bağımlı hale
geliyor. Bunu Rusya
şantaj olarak kullanabilir
mi? Evet, kullanabilir"
dedi.
İşten
çıkarmaya
protesto
• İstanbul Haber Servisi
- DlSK'e bağlı Basın-lş
Sendikası'na üye
olduklan için işten
çıkanlan Stil Matbaası
işçileri, dün işyeri önünde
bir basın açıklaması
yaptılar. Basın
açıklamasını yapan DİSK
Yönetim Kurulu Üyesi ve
Örgûtlenme Daire
Başkanı Hulusi Karlı,
"Insancayaşam,
işyerinde saygı, emeginin
hakkını almak isteyen
işçiler. bu taleplerini elde
edebilmek için
sendikamıza üye oldular.
Toplusözleşme için
yapılan işlemler işverene
tebliğ edilince, 20 işçi,
hiçbir gerekçe
gösterilmeden işten
çıkanldı. Bir işyerinde
daha işçiler, anayasal
haklannı kullandıklan
için hukuksuzluğa kurban
edildiler" dedi.
IstanbuCda su
kesintisi
• İstanbul Haber Servisi
- Hadımköy îndirici
Merkezi'nde yapılacak
trafo degiştirme
çalışmalan sırasında
uygulanacak elektrik
kesintisi nedeniyle
Kâğıthane Terfi Tasfıye
Tesisleri'nden bazı
semtlere bugün 12 saat
süreyle su verilemeyecek.
fstanbul Su ve
Kanalizasyon
tdaresi'nden (ISKİ)
yapılan açıklamada,
07.00-19.00 saatleri
arasında su alamayacak
yerler şöyle: Kâğıthane,
Hasdal. Alibeyköy,
Çağlayan, Hürriyet
Mahallesi. Gürsel
Mahallesi. Okmeydanı,
Kuştepe, Mecidiyeköy,
Şışli, Teşvikiye,
Nışantaşı, Maçka,
Taksim, Feriköy, Yeni
Levent, Etiler, Çeliktepe,
Gültepe, Şirintepe,
Ayazağa, Harp ' - •
Akademileri, Istinye,
Tarabya. Sanyer,
Rumelikavağı, Silahtar,
Küçükköy. Yıldıztabya,
Bayrampaşa, Terazidere,
Atışalanı, Esenler,
Yıldınm Mahallesi,
Cebeci. Sultançiftligi,
Metris, Hasköy, Eyüp,
Kasımpaşa ve Edirnekapı
ile Fatih'in bir kısmı.
Ormanlar
gözetim altmda
• İstanbul Haber Servisi
- Orman Bakanı Nami
Çağan, bakanhğınca
yürütülen 1999 yılı orman
yangınlan mücadele
çalışmalannı, Princess
Hotel'de düzenlenen basın
toplantısıyla
değerlendirdi. Çağan,
bakanlığının, yanan
orman alanlannın en kısa
sürede yeniden
ormanlaştınhnası
yönündeki çalışmalannı
çok büyük bir titizlikle
sürdürdüğünü belirterek
"Akdeniz ülkeleri
arasında yangınlarla
mücadelede en başanh
sonuç ülkemizde
alınmaktadır" dedi.
Osmanlı seviciliği baştacı
Oevşirme Bir Despotizmin
Gayri-Resmi Tarihi
-1-
ERDOCAN AYDIN
"Fert başınagayrisafi milli hasda20 bin dolar olsaydı.Osmanh çoğu künsenin aklına bilegelmezdi. '700'üncü yıl' şenlikleribu denliçığınndan çık-
mazdı. Yüzücûlerimiz İstanpool'da rekor kınp altın madalya alsalardı, '700'üncü yıl' kutianmazdı bile. Bizi dışarda temsil eden en önemli şahsiyet
'pop yıldızı Tarkan" değil de bazı bilim ve sanat adamlan olsaydı 700'üncü yıl vesilesiyle Osmanhyı daha iyi tanuna konusunda ciddi çalışmalar yapı-
hr, sempozyumlar düzenJenirdi („.) Osmanlı 'sevgisi' ve 'hayranlığı' neyaak ki bugün karşımızdakiderin bir korkunun ürünü. Bugünü üstienmekte
sıkınnya düşenler, dünü istedikleri gibi inşa ederek onun koruyucu çaosuun alünda saklanryorlar_.
r>
(M. Ali Kılıçbay, Düşünen Siyaset, Eylül 99, s. 11)
"Buhran içindeki toplumlarda insanlann bir kısmı -somut tarihi göziemlere göre çoğunluğu- bakışlannı ve öztemlerini geçmişe çeviririer. Kendi top-
lumlannın tarihinde insanlann ahenk ve mutiuJuk içinde yaşadığı dönemler arar ve bulurlar. Aynca böyle bir dönemi düş âlemJerinde büsbütün ide-
alize eder ve kutsallaşûnriar. Arük tüm amaçlan, sarsümaz bir inançla ve inatçı bir bağnazükla sanldıldan bu 'altın çağ'ı yeniden yaşamakür. Top-
lumsal buhranın yok ettiği muduluk temetini, şüpheci düşüncenin boğulduğu bir inanç ortamında yeniden yaratmaya çahşuiar. Böyle regresif bir dav-
ranış tarzı belki bireylerde bir Ölçüde psikolojik rahatiık sağlar, fakat toplumun evrimini değiştinnez"
(T. Timur, Osmanlı Kimliği, s. 12)
on dönemlerde adeta Osmanlı
seviciliği akınma uğradık. Os-
manhcılık ciddi bir kariyer alanı-
dır artık Türkiye 'de. Osmanlı ta-
rihine duyulan bu ilginin akade-
mik bir ilgi olmaktan öte, siyasal bir anlam
taşıdığı ise açıktır. Egemen güç ve ideoloji-
ler siyasal konumlanm meşnı kıhnak için Os-
manlıdan dayanak üretme yanşı sergiliyorlar
Salt şeriatçısı, Türkçüsü, muhafazakân de-
ğil, a>Tiı zamanda liberallerin ve devletin res-
mi ilgi alarunda başköşeye oturmuş durum-
dadır Osmanlı seviciliği. Milliyetçiler için
Türklüğün, Islamcılar için Islamın, devlet için
vatandaşa karşı devleti kutsamanın ve toplu-
mu ideolojik olarak kontrol etmenin, liberal-
ler için çokulusluluğun örneğidir Osmanlı.
Özetle dünyaya karşı içe kapanmacıhğı savu-
nanlanmızın da dünyaya açılmanın tarihsel
arka planını oluşturmaya çalışanlann da ga-
rip ama savunmakta mutabakat sağladıklan
bir tarihsel nesnedir Osmanlı.
Ve hep birlikte "tarihte banşmamız" ge-
rektiğini, dahası onu "sevmemiz" gerektiği-
ni anlatan bir koroyla karşı karşıyayız. Işin
püf noktası, tarihin hangi yüzünü sevmemiz
gerektiği sorununda düğümlenmektedir ta-
bii. Onlann hep birlikte sevilmesini ve ban-
şılmasını istedikleri tarihten kasıtlan, *bn"
ile özdeşleştirilen Osmanhnm kendisi ol-
maktadır. Yoksa tarihten kasıt, birbütün ola-
rak insanlığımızın geçmişi veya daha özel
olarak Türkmen halkın tarihi değil; örneğin
bu sevgi yönlendirmesi içinde ne Akkoyun-
lular, Karamanoğullan vb. varne de Babats-
hak, Şeyh Bedrettin._
Yani bizden ıstenen. Osmanlının hanedan-
lık olan iktidanru kendi iktidanmız, halklar
hapishanesi olan "mülk"ünü ülkemiz, des-
potik karakterli devletini devletimiz, başka
halklann meşnı topraklanna yönelik fetih-
lerini başanlanmız, üç kıtadaki gayri meşru
egemenliğini egemenliğimiz olarak benim-
Osmanlıya öykünmek
demek kendimizi reaya düzeyine
indirmeyi bir erdem düzeyine
yükseltmek, teba
olmayı içselleştirmek anlamı
taşıyor; bizi kayıtsız şartsız
yönetecek, bize fikrimizi
sormayacak padişahvari
yöneticilere çocuklanmızın
geleceğini emanet etmek
demektir.
sememiz ve bunlarla övünmemizdir.
Sonuç itibanyla Osmanlıyı "anlamak"
üzerinden yapılan şey, toplumsal kontrol ola-
naklarınj geliştirmektir. Osmanlıcıhğın orta-
ya çıkan tüm tezahürleri için kayıtsız şartsız
bunu iddia edebiliriz. İslamcılık, Türkçülük,
libaralizm ve devlet hep kendi projelerinin
gerçekleştirihne alam olarak görüyorlar onu.
Bu projelerin bir bütün olarak haİkın özgür-
leşmesi, ülkenin demokratikleşmesi, devle-
tin bir hukuk devleti haline gelmesi düzle-
minde gündeme gelmediği açıktır.
Yoğunlaştırılan Osmanlılık
Son on yılda yükselen bu Osmanlı aşkı-
nın, şeriatçı hareketin yükselişine, toplumun
şoven bir cinnet yaşamasına, Batı ile ilişki-
lerimizin ciddi tıkanıklıklar geçirmesine, da-
ğılan Sovyetler sonrası Adriyatik'ten Çin
Seddi'ne hayaller üretihnesine ve bu arada
Türkiye'deki eşitsizliğin en had safhaya çık-
masına tekabül ettiği özellikle unutulmama-
hdır. Ve işte tam bu atmosferde dört bir kol-
dan "Osmanlılığımız''ın yoğunlaştınlmış i-
lan ve gerekçelendırilmeleriyle karşı karşı-
ya kalıyoruz.
Bu ilgi ise kuşkusuz Osmanlıyı bilmek
gereğinin önemini arranyor. Osmanlılık üze-
rinden genişleyen birözümsenmeye uğratıl-
dığumz içinde yaşadığımız koşullarda, Os-
manlının ne olup olmadığının bilinmesi ger-
çekten de büyük önem taşıyor. Kaldı ki Os-
manlıyı bibnek, aynı zamanda niye geri kal-
dığunızrn, niye demokratikleşemediğimizin
de yanıtını veriyor bize.
Nereden nereye geldiğimizi de gösterme-
si açısmdan özellikle anımsatmalıyım ki,
cumhuriyetin kurucu önderlerinin Osmanlı-
ya bakışı, bugünkünden köklü bir farklılık
sergiliyorda Sonraki bölümde de ömekleye-
ceğım gibi M. Kemal için "Osmanlı tarihi,
baştan nihayetine kadar hakanlann. padi-
şahlann. şahıslann, en nihayetinde zümrele-
rin hal ve hareketierini kav deden bir destan-
dan başka bir şey değildir. Mazinin, asuiann
elimizt tarih diye uzattığı kitabın mahiyeti
bundan ibarettir.'' (Söylev ve Demeçler, c2,
s.104)
Cumhuriyetin ilk dönemindeki Osmanlı
karşıtı tavnn çok temel bir anlamı var, ki o
da gözünü geleceğe dikmiş olması, umutla-
nnı geçmişten değil gelecekten alması, bu
bağlamda geçmişiyle bağlarmı koparmaya
çalışmasıdır.
Tarlhle butüniegmelc
Bugün bizi Osmanlıyla özdeşleştirmek is-
teyenler tarafindan ise cumhuriyetin bu ilk
dönem Osmanlı karşıtı tavn, bir "sapma"
olarak nitelendiriliyor ve bunu "açüdamaya"
yönelik mazeretler üretiliyor. Kendini halk
nezdinde meşrulaştırabilmek için Osmanlı-
ya karşı bir söylem geliştirmek zorundaydı
deniliyor. Madem ki artık cumhuriyet sağ-
lamlaşmış halkla bütünleşmiştir, artık "tari-
himizie" bütünleşmekte sakınca yoktur. Üs-
telik de bu zorunluluktur deniliyor. Bu yak-
laşım öncelikle bugün bizi Osmanlılaştır-
maya calışanlann gerçek niyetini ortaya ko-
yuyor. Bir büyük Osmanlı tarihindeki cum-
huriyet "kesintisinin", artık aşılması gere-
ken bir aşınlık olduğu empoze ediliyor. Oy-
sa cumhuriyet, hilafete karşı laiklik. monar-
şiye karşı cumhuriyet, tebatığa karşı vatan-
daşhktır aynı zamanda ve bu olumlu kaza-
nımlann,,Osmanlıcıhğa karşı demokrasi he-
defiyle geliştirilerek savunulması gerekiyor.
Osmanlı üzerinden Türkiye toplumunu
özümsemeye uğratmaya çalışanlar, kabul et-
mek zonındayız ki şimdilik galip görünü-
yorlar. Ancak bu galibiyetin tıpkı Osmanlı-
da olduğu gibi halk açısmdan ciddi bir fatu-
yaygın illüzyon aracı olarak kullanılıyor ül-
kemizde. Ve biz bu illüzyonu kırabilecek
olanlar, tarihi gözlerimizin açılmasını sağla-
yacak bir araç olarak düşünen insanlar, hâlâ
çok az ilgileniyoruz tarihle.
Bu bağlamda yapılmış olan bu çalışma, bir
gayn resmi Osmanlı tarihi. Yani okullarda
öğ^etilenlerden, Türkçü ve Islamcılann tarih
diye yazdıklan propaganda metinlerinden
ve tabii resmi görüş oluşturup amacı tarih sa-
yesinde bir teba-yurttaş kimliği yaratmaya
çalışanlann yazdığı Osmanlı çözümlemele-
rinden çok farklı birtarih. Dolayısıyla bu ça-
lışmanın resmi tarihçiliğin etki alanındaki
pek çok kimsenin pek hoşuna gitmeyeceği-
ni de biliyorum, ama eminim ki düşündüre-
cektir. Bu çalışma, Osmanlının 1299'da, din
ve adalet aşkına kurulduğu iddialanndan
başlamak üzere bir dizi efsaneyle beslenen
Osmanlı tablosunu indirip yerine doğrusu-
nu, en azından halktan ve demokrasiden ya-
na bir sorgulamayla gerçeğe en yakınını koy-
mayı amaçlıyor.
Egemen sınıfın tarihi
Bu bilinçten hareketle bu çalışma, bugü-
ne kadar istisnalar hariç hep egemen sınıflar
açısmdan yazılan Osmanlı tarihini yeni bir
perspektifle yeniden kurmaya çalışıyor. Kuş-
kusuz Osmanlıya dair söylenmesi gereken-
rumsal yapılan da bu egilimi besler ve gûç-
lendirir. Böylece insanlar doğal ve kendili-
ğinden bir süreç içinde. tnplumlannuı tari-
hini kendi hayatlarmın bir parçası gibi gör-
mej-e alışniar." (T. Timur, Osmanlı Kimliği,
s. fl).
Bu bağlamda tarihçiliği, esasen bir ide-
olojik mücadele, elbette ki sağlam kanıtlar-
la yapılan bir ideolojik mücadele olarak gö-
rüyorum. "TarihçiHk mesleği esas itibanyla
bir yeniden inşa faalivetidir" Bunu gerçek-
leştiren kişi kaçınılmaz olarak kendi siyasi
duruşu, binkimleri, tercihlerini de işin içine
katmaktadır. "Budurunıdaher tarih,zorun-
lu olarak güncel tarih' olmaktadır." Ne ka-
dar somut kamtlardan yola çıkılırsa çıkılsın
sonuçta "başka beyinler tarafindan oluştu-
rulmıış. malzeme." (M. Ali Kılıçbay, Do-
ğu'nun Devleti, Batı'nın Cumhuriyeti, s. 35)
ile yola çıkılmaktadır. Dolayısıyla tarih yaz-
mak, herhalükarda fotoğraf çekmekten fark-
lı bir iştir. Tarihi sorgulayarak ve günümüze
ışık haline getirerek okumayanlar gerçekte
tarih okumuş olmazlar. Dahası tarihi hüma-
nist bir bilinçle ve adalet terazisine vuran bir
sorgulamayla okumayanlar gerçekte içine
düşürüldükleri yabancılaşmadan kurtula-
mazlar. Bu durumda da modern tebalar olur-
lar; zaten resmi tarihlerin asli görevi de bu
değil midir?
Tarihin, çok güncel, toplumlann yeniden
Bizden istenen, Osmanlının hanedanlık olan iktidannı kendi iktidanmız, halklar
hapishanesi olan "mülk"ünü ülkemiz, despotik karakterli devletini devletimiz,
başka halklann meşru topraklanna yönelik fetihlerini başanlanmız, üç kıtadaki
gayri meşru egemenliğini egemenliğimiz olarak benimsememiz ve bunlarla
övünmemizdir.
rası var. Osmanlı yükseldikçe halkın hak ve
özgürlüklerimn gerilediği özellikle anımsan-
sm. Osmanlılıkta kendini bulan, yani hayal-
lerini ancak tarihin derinliklerinde bulan bir
halkın bugünü ve geleceğinin Osmanlı dö-
neminden farklı olması düşünülemez. Os-
manlıya öykünmek demek; kendimizi reaya
düzeyine indirmeyi bir erdem düzeyine yük-
seltmek, teba olmayı içselleştirmek anlamı
taşıyor; bizi kayıtsız şartsız yönetecek, bize
fikrimizi sormayacak padişahvari yönetici-
lere çocuklanmızın geleceğini emanet et-
mek demektir. Kendisini Osmanlıyla özdeş-
leştiren bir halkın yönetici- _ _ « _ _ _ _ _
lerinin de halkın talepleri-
ne Osmanlıdan farklı yak-
laşması mümkün olamaz;
çünkü böyle yöneticiler
içinhalk, egemenliğin ger-
çek sahibi değil, bir teba
olmak zorundadır.
Özetle Osmanlılık, ken-
di halkma yabancılaşmış
devşirme ve despotik bir
devlet geleneği olduğun-
dan, onu savunarak halk-
tan ve demokrasiden yana
lerin çok azını kapsayan bir girişten ıbaret si-
ze sunduğum; ancak iddiası olan, belli baş-
lı öğeleriyle bir bütün olarak Osmanlıya na-
sıl bakılması gerektiğine dair çağdaş bir çö-
zümleme sunan iddialı bir giriş.
Önceki çalışmalanmdan da bilindiği gibi
burda da yorum yapmakta kendimi smırla-
mıyorum. Esasen "yorumsuz tarih yapma-
nın mümkün ounadtğuıı" (S. Divitçioğlu,
Osmanlı Beyliğinin Kuruluşu, s.9) düşünü-
yor olmam bir yana, böylesi yoğun bir res-
mi tarih kuşatmasında yorum yapmayı ayn-
ca gerekli buluyorum.
şekillendirilmesinde, insancıllaştmlması ve-
ya potansiyel canavarlar haline getirilmesin-
de çok işlevsel bir bilim dalı olduğuna ina-
nı yorum.
Tarih bir hazinedir
Sürekli olarak "kimden yanayız" ve
"gerçek ne" sorulannı yeniden
soracağımız bir tarihte dolaşacağız.
Aynı tarihsel olgu ve süreçlerden,
despotizmi onaylayan ve asıl tehlikelisi
bugüne meşru bir şey gibi taşıyan,
dolayısıyla yurttaş değil, teba olmaya
devam etmemizi sağlayan yorumlarm
yani sıra, tam tersine bir tarih bilinci
çıktığını göreceğiz.
olmak da mümkün değildir. Dolayısıyla Os-
manlıyla özdeşleştiğimiz oranda hukuk dev-
leti haline gelmemiz de olanaksızlaşacaktır.
Tarihe bilimin ıgığında batanak
O halde tarihe yeniden bakmak gerekiyor.
"Tarih bilgisi gözünü açryor insanın" diyor
Muammer Sencer. Gerçekten de insanın gö-
zünü açıyor tarih bilgisi. Ne ki yukanda da
işaret ettiğim gibi tarihin en çok da insanla-
nn gözünü kapatmak için kullanıldığı bir
coğrafyada yaşıyoruz. Tarih ne yazık ki en
"Geçmişi iyi bilmek,ona karşı günümüzün
rasyonel ve evrensel değerleri açısmdan ba-
kabilmekle mümkündür. Başka bir deyişle
geçmişe karşı mesafe alabilmek ve onu objek-
tif ve realist bir gözle değerlendirebümek la-
zımdır. Böyle bir yaklaşım. modern tarihçi-
liğin en verimli yöntem ve kavnakianna baş-
vurmajı gerektirdiği gibi psikolojik hazıriığı
da zorunlu kılar. Çünkü insanlar, genellikle
çocukluklanndan itibaren, kendüerine geç-
mişlerini öven ve yücelten bir ideoloji içinde
büyürler.Günümüzün dünvasının toplumsal
birimlerini teşkil eden ulus-devletlerin ku-
Kendi nezdimde tarihçiliğimi anlamlı kı-
lan en temel öğenin de bu olduğunu düşü-
nüyorum. Tarih bir meşruiyet bilinci oluştur-
mak, yaşanmışlardan hareketle bir hak bilin-
ci, bir etik yaratmak, dolayısıyla insanlığm
gelişimi ve olgunlaşması için paha biçihnez
^ ^ ^ _ ^ ^ ^ ^ _ bir hazinedir. Tabii aynı
zamanda tam tersi işlev
de taşıyabilmektedir; ni-
tekim egemen ve muha-
fazakâr güçlerin elinde
bu amaçla başanyla kul-
lanıunaktadır. Daha ön-
ceki tarih çalışmalanm-
da da yinelediğim gibi
Ispanyollann "Ameri-
ka" kıtasmı fethetmeleri-
ni veya Haçlı saldınlan-
nı sorgulamayan bir tarih
bilincinin hak ve özgür-
lük bilinci oluşturması olanaksızdır. Aynı
bağlamda Ispanya'yı fetheden Emevileri ve-
ya Vıyana kapılanna dayanan Osmanlılan
sorgulamayan bir tarih bilincinin adalet bi-
lincine sahip olması düşünülemez. Dahası
bu hepsi de karşı tarafın ekonomik birikim-
lerine el koymak için yapıldığı bilinen fetih-
leri olumsuzlamayan, aksine birer kahra-
manlık destanı gibi aktaran tarihler, kendi
çocuklannın potansiyel canavarlar olarak
büyümesinden de sorumlu olacaklardır ve
olmaktadırlar. Özetle tarih bilinci bizim in-
sanlaşmamızın da insanlaşamamamızın da
temel anahtarlanndan biri niteliğindedir.
Sürekli olarak "kimden yanayız" ve "ger-
çek ne" sorulannı yeniden soracağımu bir
tarihte dolaşacağız. Aynı tarihsel olgu ve sü-
reçlerden. despotizmi onaylayan ve asıl teh-
likelisi bugüne meşnı bir şey gibi taşıyan,
dolayısıyla yurttaş değil, teba olmaya devam
etmemizi sağlayan yorumlann yani sıra, tam
tersine bir tarih bilinci çıktığını göreceğiz.
Deyim uygunsa tarihi egemenlik ilişkileri-
nin günümüzde üretilmesinin aracı olmak-
tan çıkararak yani resmi tarihi tersyüz ede-
rek yaşandığı dönem koşullannda bile olum-
suzlanması gereken şeylerle karşı karşıya ol-
duğumuzu göstereceğiz. Herhangi bir isyan-
da, isyan eden reayadan değil de Osmanlı-
dan veya herhangi bir Türkmen beyliği ile
savaşta neden o beylikten değil de Osman-
lıdan yana olunması gerektiğinin nesnel bir
yanıtının olamayacağı açıktır. İşte bu nokta-
da egemen güç ve ideolojilerce yazılan ta-
nhlerin bizi Osmanlıdan yana düşünmeye
yönlendiren subjektivizmine karşı yapıldı
bu çalışma.
Osmanlıyı sorgulama zorlugu
Deyim uygunsa bu çalışmamda da okuyu-
cuyu gerçeklerle >TİZ yüze bırakmayı, doğ-
rulanmızı ve meşnılanmızı yeniden düşün-
meyi sağlamayı ve hümanist tarih bilincine
sahip okuyucuya da yeni malzeme sunmayı
amaçlıyorum. Öznellikten bütünüyle ann-
dığımı iddia edemem: ama zaten tarihin öz-
nellikten annarak yazılabilmesinin imkân-
sızlığı bir yana, bunu bizzat eleştirdiğim ve
yararlandığım tarihçilerin yaklaşımlannda
da göstereceğim. Sorun, yaşanmışlığın ye-
niden yaratılmasının kaçınılmaz sonucu olan
bu öznellığin olabildiğince alt düzeyde tutul-
ması duyarlılığıyla hareket edilmesi ve asıl
önemlisi bunun kimden ve neden yana ya-
pıldığı sorununda düğümlenmektedir. Bu
Bu bağlamda resmi tarihlerin
üstünden atladığı kimi
yaşanmışlıklara daha belirgin
olarak vurgu yaparak, Osmanlının
niteliği ve evrimindeki gerçekleri
belirginleştireceğim. Bugün
Osmanlıyı sorgulamak ve hele ki
eleştirmek cumhuriyeti
eleştirmekten daha zor ve riskli
hale gelmiş bulunmaktadır
ülkemizde.
bağlamda resmi tarihlerin üstünden atladığı
kimi yaşanmışlıklara daha belirgin olarak
vurgu yaparak Osmanlının niteliği ve evri-
mindeki gerçekleri belirginleştireceğim. Bu-
gün Osmanlıyı sorgulamak ve hele ki eleş-
tirmek cumhuriyeti eleştirmekten daha zor
ve riskli hale gelmiş bulunmaktadır ülke-
mizde. Bunu başaran da ne yazık ki mevcut
eğitim politikasının ta kendisidir.
Osmanlı resmi tarihçilerinin bile tasavvur
edemeyecekleri denli uydurulmuş bir Os-
manlı tarihi yazma becerisi özellikle son on-
yıllarda gerçekleştirilmiş bulunmaktadır. Ve
sistematik olarak çocuklanmızın beynine
akıtılmaktadır. Osmanlı. ilkokullardan baş-
layarak bu ülkenin eleştirilemez tabulan ara-
sına sokulmuş ve toplumsal faktörlerle bir-
likte pekiştirilmiştir. Adeta bir "Tûrk asn sa-
adeti" yaratılmış bulunmaktadır.
Bu bağlamda Türk olmayan Osmanlı üze-
rinden Türkçülük inşa edilmektedir. Ve ta-
bii bu arada diğer Islamlann korkulu rüya-
sı, düşmam Osmanlı üzerinden "İslamcı si-
yasanın cenneti" tablolan çizilmektedir. Ve
öyle görünüyor kı rejim kendi krizini aşama-
dığı müddetçe. resmi tarihçilik ve onun ifra-
ta vardınlmış türevieri olarak Türkçü ve İs-
lamcı tarihçilik, toplumsal kontrol mekaniz-
ması olarak Osmanlıcılığı övünülen. öykü-
nülen, tabulaştınlan bir öğe olarak günümü-
ze taşımaya devam edeceklerdir. Kabul et-
mek zorundayız ki Osmanlı devletinin yıkıl-
ması, diğer tüm imparatorluklann yıkıhna-
sı gibi evrensel tarih açısmdan olumlu bir ol-
gudur.
Ancak öyle görünüyor ki cumhuriyet ku-
şaklanna bu bir felaket olarak algılatılmak-
tadır. Bugün bize "milli tarihimiz" diye öğ-
retilen Osmanlı, gerçekte gayri milli bir ege-
men sıruf tarihidir. Nesnel bir olgu olarak bu
gerçeğin özellikle bilince çıkanlması gerek-
mektedir. Kuşkusuz milli olmak tek başına
bir erdem değil. Ancak Osmanlı üzerinden
bunca çok milli böbürlenmeye gidildiği gü-
nümüz koşullannda, Osmanlının gayri mil-
li niteliğinin bilince çıkanhnasının da ayn bir
önemi bulunmaktadır. Bu bilinç, tarihin bir
demagoji nesnesi olmaktan çıkartıhp, ya-
şanmış gerçekliğin bilgisi düzeyine yüksel-
tilebilmesi anlamında da bilimsel ve etik bir
sorundur.
. Sürecek