18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 KASIM 1999 PAZAR 14 KULTUR kultur@ cumhuriyet.com.tr Antalya Altm Portakal Film Festivali'nde en iyi üçüncü film seçilen 'Üçüncü Sayfa' gösterimde "Umıtıılıııuşkıra adanmıştır...'SINGUÇAPAN Her yeni rılminde aşama yapıp üslu- bunu geliştirerek kendı kozasını ören yö- netmen Zeki Demirkubuz'a olan inan- cımızı. ımanımızı tazeleyen 'Üçüncü Sayfa" halen gösterimde. Antalya'da en iyi üçüncü film seçilip aynca en iyi se- naryo (Zekı Demirkubuz) ve en iyi ka- dm oyuncu (Başak Köklükaya) ödülle- rinı de toplayan 'Üçüncü Sayfa' nede- niyle yönetmen Zeki Demirkubuz'la Antalya "da niyetlenip bir türlü biraraya gelemeyerek ertelediğimiz söyleşıyi fs- tanbul'da gerçekleştirdik sonunda.. -Demirkubuz'un ne anlama geldiği- ni bilivorsundur sanınm. ZEKİ DEMtRKUBUZ - Bilıyorum. Orta Asya'daki Manas şenliklerine ka- tılan. TRT'den bir kameraman arkada- şım bir demirkubuz getirmişti bana ora- lardan hediye. 'Bak senin adını bul- dıım' dıyerek... - Bu küçük, demirden sazın Kızüde- rili çalgısı zannedilmesi, Orta Asyalı ata- lanmuın. çağlar öncesinde Bering Bo- ğazı"ndan Amerika'ya geçmderivle açık- lanabilir herhalde. Zaten kubuz bizde- ki kopuzun bozulmamış hali değil mi? DEMİRKUBUZ - Herneyse benım, hem de Manas şenliklerinden getıril- miş bir demirkubuzum var yani. Bir ta- nhte. 'Simurg' belgeselini çekerken de- mirkubuz'u sorduğum, rahmetli Ömer Asım Aksoy yanıltmıştı beni, oklann konduğu, sirta asılan, sadak demişti de- mirkubuz için. Ailemin yaşadığı, Eğri- dir'in bir Türkmen-Yörük köyü, Ispar- ta köylerine benzemez. Çünkü bizim yöre sakinlerinin atalan, 150-200 yıl kadar önce Orta Asya'dan gelme Türk- menler Zaten dış görünüşlerinden, dil- lerinden fark, apaçık belli oluyor ilk ba- kışta. 'İçime sinmeyen işi bırakınm'~ -1994'dcn günümüze kadar. 5 yılda 3 önemli film \aptın. namerde muhtaçol- nıadan, kimseye gebe kalmadan ve yö- netmenliğinin yanı sıra fümlcrinin ya- pımcıltğını da üstlenerek. Nasıl beceri- \orsun filmlerini fuıanse etmeyi ? DEMtRKUBUZ-Zoramabaşkaça- ren yok. ne yapıp edip gereken çözümü bulacaksın, ısrarve inatla.'C Blok' dı- şında. kimseden kredi almadan, spon- sor filan bulmadan yaptım filmlerimi. feki Demirkubuz film çekerken herşeyi baştan düşünüyor, planlıyor, kısa sürede hazırlık yapıyor ve sonra da işi bitiriyor. Bu yüzden de filmlerinde öyküsünden projelendirme ve çekim aşamasına kadar neyi isteyip istemediğini iyi biliyor, içine sinmeyeni de o anda bırakıyor. 'Üçüncü Sayfa' ile ilgili tek şikâyetinin ise kendi duygulanndan ve insanlarla ilişkilerindeki yalnızlığından kaynaklandığını söylüyor. 'C Blok' için Kültür Bakanlığı'ndan almış olduğum yardımı da hemen öde- miştim zaten. Şu ana kadar çektiğim üç filme de pa- ra yatırmazdı hiçbir yapımcı. Aynı şe- kilde bundan sonraki film tasanlanma yatınm yapacaklannı da hiç sanmıyo- rum. Çünkü ben gerektiğince allayıp pul- layarak bir proje götürmesini bile bile- miyorum daha.Yazdığım öyküleri dı- şanya prezante etmeyi de kıvıramıyo- rum. Ötedenberi bu tür ilişkılere pek kal- dıramayan biri olageldim zaten.Kim- seden bir şey istemeyi de beceremedim hayatım boyunca. - Antalya'dan ödüllerle driniip eleş- tirmenlerce de beğenilen 'Üçüncü Say- fa'da memnun kaldın mı sonuçtan, '»• tedikierini dilediğince gerçekleştirebü- din mi? DEMtRKUBUZ- Kendi adıma bir şı- kâyetim yok. Çünkü genelde herşeyi baştan, uzun süre düşünür, planlanm, kı- sa sürede hazırhk yapanm ve sonra işi bıtırınm, film çekerken. Hazırlık aşa- masında. başkalanna bağımlılık vardır. başka insanlar vardır hayatında, para konuşur orada, birtakım teknik sorun- lar öne çıkar, vs. vs. Dolayısıyla plan- lı, programlı davranmak gereklidir kı- sa sürede. Ben de uzun süre düşünüp harekete geçtiğim için, çektiğim film- de ne istediğimi, ne istemediğimi bili- nm, öyküsünden projelendirme ve çe- kim aşamasına kadar. tçime sinmeyeni o anda bırakınm. O yüzden büyük ak- saklıklardaolmadı 'Üçüncü Sayfa'da.tek şikâyetim. benim duygulanmdan, in- sanlaria ilişkilenmdeki yalnızlığımdan kaynaklandı. -Genektefilmi bir ahlaki suç-ceza ek- senine oturttuğunu söyleyebiür miyiz? DEMİRKUBUZ- Evet ama uzun sü- Hüseyin KatîftAdğlu sanatyaşamı boyunca 'yeniyi' ve 'geleceği' kurguladı 'Herşeyiyarm bırakıpgittinJEMRE KOYTNCUOĞLU Tiyatro dünyası değerli bir sanatçısını kaybettı. Şimdilik, belli bir grupdışmda. pek kımse değerinin farkında değil. Türk Tiyatrosu'nda son 10 yılda yaşanan de- ğışimin kahramanlanndan biri olan de- ğerli dostumu, yandaşımı, destekçimi, heyecanımı paylaşan "fikirdaşımı" kay- bettim. Benim gibi birçok arkadaşımın da aynı acıyı paylaştığmdan eminim. Hüse- >1n Kaaraoğlıı. Türk Tiyatrosu'nda özel- İiklegösien sanatları. disıplinleTarası sa- nat \e "alternatiP tiyatro gibi alanlarda yaptığı çalışmalarla kolay silınmeyecek ızler bırakıp. aniden gitti. Sanat otorite- sinın işlemediği alanlar oluşturarak "ye- niyi" ve "geleceği'" kurgulayan Hüseyin'i toprakta değil de hareket halinde düşün- mek ıstedığimde aklıma bir gece festival- de Assos'un köylüleriyle birlikte keyif- le oynadığı Zeybek geliyor. New York, Londra. Amsterdam, Zürih gibi ulusla- rarası sanat merkezlerinin alternatif iş yapan mekânlannda Türkiye dendi mi ilk akla gelen tiyatro sanatçısı olan. an- cak aynı zamanda Assos'un köy kahve- sınde de adından saygı ve sevgiyle bah- sedilen Hüseyin Katırcıoğlu yıllardır gös- teriler yaptığı ve "sıradışı" bir mekân olan Un Fabrikası'nın onarım çalışmala- nnda oluşan bırkazada yaşamını yitirmiş... Üç gün önce bana telefonda, yine çok güzel işlerin peşinde olduğunu haber ver- di. Yıllardır yapmaya çalıştığı bir işi ger- • Hüseyin Katırcıoğlu, Türk Tiyatrosu'nda özellikle gösteri sanatlan, disiplinlerarası sanat ve "alternatif" tiyatro gibi alanlarda yaptığı çalışmalarla kolay silinmeyecek izler bırakıp, aniden gitti. çekleştirdigini söyledi. lsviçre'de Ağus- tos 2000'de "Avangart Türk Tiyatrosu" başlıklı bir organizasy onun kuratörlüğü- nü üstlendiğini heyecanla anlattı. Assos Gösteri Sanatlan Festivali'ndenbiradım daha ileriye gidiyoruz, dedi. "Oradaolu- şan sanatçı gücünü şimdi uluslararası platformataşıyacağun.." Telefonu kapat- tığımda Fransa'daki UBU"de Assos Fes- rivali ile ilgili yazdığımız yazının çıktı- ğını söylemeyi unuttuğumu fark ettim. "Nasd olsa, iki üç gün sonra görürüm" diye düşündüm. Gerçekten de iki gün sonra karşılaştık. Hiç güzel bir karşılaş- ma olmadı. Bunu hiç sevmedim. Açıkça yazıyorum, tıpkı istediğin gibi. Bu se- ferki performansın hiç hoş değildi. Çünkü. herşeyi yanm bırakıp gittin. Birçok proje yanm kaldı... Daha yenı baş- lıyorduk... Italya'da MurathanMungan'ın "Geyikler ve Lanetler''ini sahnelemiştin. Açık alanda, farklı alanlardan sanatçıla- n birarada kullanarak. Sonra Tiyatro Der- gisi'ne "4nadolu Kitch" yazm geldi. Da- ha sonra diğer yazılar.. Truva'daki TAL'le birlikte yaptığın gösteri ve Assos proje- sinin ilk ayağı. Birinci, ikinci, üçüncü.. Assos Gösteri Sanatlan Festivali.. Sami- miyet ve alçak gönüllülükle, birçok zor- luğa göğüs gerilerek, kapı kapı dolaşıla- rak ortaya çıkan Türkiye koşullan gözö- nünde bulundurulduğunda inanılmaz gö- züken. ancak gerçekleşen bir festival. Bu nedenle de birçok genç Türk sanatçısına alanlannda büyük bir ivme kazandıran ve onlann yaptığı işi destekleyen bir festi- val. Yöre halkının istek, inanç ve sevgi- sinin. "sıradışısayılan" birçok sanatçının işine yansıdığı festival. Benim lzmit hi- kâyemin düşünsel tohumlan... Yalnız uy- gulamacılar için mi? Festivalin üçüncü- sünde oluşturduğumuz festival dergisi "Neo Athena"da sa\ unduklarımızla baş- layan "VeniEleştri'*düşüncesi... Bağım- sız sanatçılara destek düşüncesi... Ve ta- bi ki. senin her zaman rengarenk, kala- balık, herkesi içeren "kocaman'' işlerin. Yüreğin gibi. Bu kadar farklı sanatçıyı, kuramcıyı nasıl bir araya getirebildin.. Zaten en büyük özelığin yan yana "olmaz parçalar" gibi gözüken sesleri, bedenle- ri, işleri, insanlan, yapıtlan, gruplan bi- rarada kullanarak tt güzel''i oluşturman. Peki, "SünnetiTde neleroldu? Bildikhi- kâye.. Üzerine pek bırşey yazılmadı, olumlu ya da olumsuz. Her zamanki gi- bi. Sanki "yokmuşsun" gibi, aslmda bu kadar çok "varken*.. Seçtiğin yolla ilgi- li değil mi? Benden yazı yazmamı istemiştin. Işte sana yazı. Sevdin mi? Arhan'la beraber yaptığınız birgösteriyi hatırlıyorum. Bir keresinde bir partide kendini tavana asıp uçmuştun. Bu seferki çok uzaklara doğ- ru oldu. Seni çok özleyeceğiz. re suç- cezayla paralel giden film bir nok- tadan sonra aynlıyor, Türkiye'deki in- sanlann ruhsal. fiziksel yapılanndan kaynaklanan nedenlerle. Filmin finali- nı, en sondaki tabanca sesinden kendi- ni vurduğunu anladığımız tsa'nın işle- diği cinayetih fhukuken cinayet onun üs- tüne kalıyor çünkü) cezası olarak yorum- lamıyorum ben. Tam tersine, îsa'nın topluma verdiği bir ceza bizim finali- miz.Bu fınal, 'saf.yenik Isa 'nın intiha- nnm, bir ceza gibi toplumun üstüne atıl- masını vurguluyor. suç- ceza'dan çok. Sinema üe ahlaki bağ kurmak - Bütün unutulmuşlara, yenikJere ve Ajlan Aktuğ'a adamışsın filminu DEMİRKUBUZ-Evet. Unutulmuş- larla yeniklerin yanısıra, 'C Blok'ta ba- ba, 'Masumiyet'te enişte rolünü üstle- nen ve bir çeşit intihar sayılacak, hâlâ anlayamadığım bir ölümle hayata çok erken veda eden oyuncu Ajlan Aktug'a adadım 'Üçüncü Sayfa'yı. Yönetmeni, oyuncusu. eleştirmeni. entelektüeliyle bütün sinema piyasamızda beni şaşır- tan, gerçekten şaşırtan. çok az sayıda- ki insandan biri, belki de tek insandı Aj- lan Aktug. -Geielim Bağımsız Sinema' konu- suna-. DEMtRKUBUZ - Sinemayla ahlaki bir bağ kurulması gerektiğini düşündü- ğümden benimsedim Bağımsız Sine- ma tarzını. Benim için sadece para kay- naklannı ifade etmıyor Bağımsız Sine- ma. Varolmanın, düşüncenin üstünde- ki ipoteklerin kaldınlmasını ve benim öykümün, fikrimin, senaryomun, bir onaya tabi tutulmadan, başta seyirci ol- mak üzere kimseyle biroynaşmaya. cil- veleşmeye yol açmadan, doğrudan fil- me çekilmesini anlıyorum ben Bağım- sız Sinema'dan.Yani paradan çok, savun- duğum ahlak, ılkeler demek benim için Bağımsız Sinema. 198O'lı yıllann ge- tirdiğı zihniyete ve yeni yükselen değer- lere duyduğum nefret de, bağımsız ol- mamı gerektiriyor zaten. - Son dönemde, bir 'Sinemamız geli- şiyor' muhabbetidir gidiyor yine» "DEMtRKUBUZ - Sinema dahil her alandaki temel sorunlara, genel ve or- tak fıkir yaratma noktalanndan yaklaş- mak, kesinlikle bir tuzak. Sanat oldu- ğu iddia edilen sinemanın. Devlet Ista- tistik Enstitüsü yaklaşımıyla algılan- ^ _ _ - — masıyadahep birtakım sa- yısal değerlere indirilme- si. benim kabulleneceğim bir şey değil.Bu nedenle teknik durumlar dışında, genelgeçer tarifli sinema görüşlerine hiç itibar etmi- yorum.Sinema benim için somuttur, yani şu filmdir, bu filmdir ya da bu yönetmen- dir, şu yönetmendir. 'Pat- layan sinema', 'Genç sine- ma','Yeni Türk-eski Türk sineması', vb. gibi nitele- melere, birilerinin varlık- lannı sürdürebilmeleri için gereksindikleri, içi boşaltıl- mış nitelemeler olarak ba- kıyorum. -Sinemamızda kendine yakm duydugun yönetmen- lervarmı? DEMİRKUBLZ-Tabii, öncelikle Nuri BügeCevian var, 'ruh kardeşi' saydı- ğım. Sonra Derviş Zaim var, Kutiuğ Ataman var. Hollywood'un entelektüel yüzüKültür Servisi- Hollyvvood'a kapağı atmak için güzel bir yüz ya da etkile- yıci bir ses artık yeterli değil. Yapım- cılarla > a da >önetmenle flört etmek de ise yaramıjor artık. Sanşmlar saçlan- nı koyu bir renge boyatmak için ku- aförlere koşturuyorlar. Aktörler gittik- len gece kulüplerinde margaritalanru Is- panyolca ısmarlıyorlar. Akşamlan yat- madan önce Plato okuduklannı ağızla- rından kaçınveriyorlar. Hollywood'un kapısını aralayabilmek için aruk aynı za- manda akıllı ve entelektüel olmak ge- rekiyorkısacası. Holl}"wood yıldızlanndan Barbara Streisand ve .lulia Ormond düzenli ola- rak -\menka'nın saygın gazetelerinden The Economist'i taşıyor kollannın al- tında. MichellePfeifferve JenniferAnis- ton ise entelektüel imajlanru gözlükJe- riyle sağlamlaştınyor. Yıldızlar artık hayatın gerçekleriyle ilgileniyor. Evet belki çok ıstedikleri bir rolü kapmak için hâlâ yönetmene güzel bir gece vaat et- meleri gerek ama en önemli koşul Pro- ust testıni de geçebilmek. Oyuncu adaylanna kendilerine kimi örnek aldıklan soruldugunda ya Yale me- zunu Jodie Foster'm ya da eski Har- vard'lı MattDamonveTommyUeeJo- nes'un isminı veriyorlar. Hollywood"un bugünlerdeki parola kavramı 'çok yönlülük'. Yönetmenlik. yapımcılık, senaristlik yapabilecek, boş zamanlarda ortaya yaratıcı ve entellek- tüel başka şeyler de koyabilecekken sa- dece oyunculuk yapmak yeterli görül- müyor. Slyvester Stallone yaptığı re- simleri yakın bir tarihte sergileme>e başlayacak. Eleştirmenler şimdiden öv- gülerini dile getirmeye başladılar. Mic- hael Douglas. kendısıni Birleşmiş Mıl- letler silahsızlanma projesine adamış durumda. Ben Affleck ikinci senaryo- sunu tamamhyor. U'arren Beatt>;CybiII Sbepherd ve Arnold Schwarzenneger Beyaz Saray yolunu tırmanmaya baş- ladılar. Amerikalılar için çok da büyük bir önem taşımayan yabancı dil en az ide- al bir vücut kadar büyük bir zorunlu- luk haline geldi yıldızlar için. Barbara Streisand, Warren Beaty ve Mel Gibson gibi yıldızlann öğretmeni. 12 dil bilen dilbilimcı MichaelThomas'ın yoğun- laştınlmış 40 ders ücretı 12 bin dolara fırladı. Eğer iki ya da daha fazla dil biliyor- sanız başvurmanız gereken bir başka yol daha var: Felsefe terapileri. Bu terapi- ler psıkoloji terapileri gibi kendinızı ra- hatlatmak için gıttiğinız terapilere hiç benzemıyor üstelik. Terapistin görevi Aristo ve Sokrates'ten yola çıkarak yıl- dızlann zihinsel açıdan büyümelerine yardımcı olmak. Hollywood'da son günlerde en çok okunan kıtap olan 'Plato Not Prosac' adlı kitabtn yazan Dr. Lou Marinoff "hastalanmıza durum- lan yenkkn değertendirebilmeleri, so- runlaıia başa çıkabilmeleri için gerekli feisefi gereçleri sunuyoruz," dıyor. Hollywood yıldızlan eskisine oran- la çok daha entelektüel bir yüz kazanır- ken imza peşinde koşan hayranları on- ları Los Angeles ve New York'ta sayı- lan hızla artan Felsefe Kahveleri'nde bu- labilecek artık. Holl)"v\ood'un bugünlerdeki parolası 'çokyönlülük'. İki yeni proje - Bizim basına hiç yansn madnsa da,'Masumiyet'in yaz ortasında Fransa'da gös- terimegirdiğini Premiere'de okudumu nasıl oldu bu? Ay- nca filmin Bevoğlu Beyoğ- lu sinemasına asılan Fran- sızca afişi de çok güzel bir afiş olmuş» DEMİRKUBUZ - An- gers Film Festivali'nde bü- yük ödülü kazanınca, 'Ma- sumiyet'i çok severt jüri başkanı. ünlü yönetmen ClaudeChabrol, bizzat al- tnasını önermiş dağıtımcı Marin Karmitz'e. Cahiers du Cinema başta olmak üzere çeşitli Fransız sinema dergilerinde yazılar çıktı, temmuzda gösterime giren 'Masumiyet' üstüne. - Yeni tasanlann var mı? DEMtRKUBUZ-Olmaz mı? Ama son kararı ver(e)mediğimden ötürü bunlardan tüm aynntısıyla söz etmek için şimdi biraz erken belki. Yine de iki pro- je üstünde çalıştığımı söy- leyebilirim kısaca. tlki şu anda hazırlıklanyla ugraş- tığım bir proje.Öteki de önümüzdeki yıl, Fransa'da. Fransız oyuncularla, Albert Camus'nün Yabancı'sından yapacağım uyarlama.Vis- conti'nin Marcello Mast- roianni'yle çekriği Yaban- cı uyarlamasını görmedim. Camus'nün özünü tersyüz edeceğim yani Afnka'daki beyaz Avrupalıyı, Avru- pa'daki esmer Afirikalıya dönüştüreceğim ve Meur- sault rolünü 'La Haine'le parlamış arap Said Tagh- maoui oynayacak. L A R Kidman, olimpiyat meşalesini yakacak • Nicole Kidman 2000 Sıdney Yaz Olimpiyatlan'nın meşalesini yakacak. Kidman, anavatanı olan Avustralya'nın Sidney kentinde düzenlenecek 2000 yıh Olimpiyat Oyunlan'nın açılışını yapacak isim olarak belırlendı • Avrupa Film Akademisi 4 Aralık'ta verilecek olan 12. Avrupa Film Ödülü için aralannda Lukas Moodyson'un 'Bana Aşkı Göster', Soren Krag'ın 'Mifune'. Luc ve Jean-Pierre Dardenne kardeşlenn 'Rosetta'. Roger Michell'in 'Notting Hill", Alexander Sokurov'un 'Moloch', Pedro Almadovar'ın 'Annem Hakkında Herşey", Istvan Szabo'nun 'Güneş Işığı', Tim Roth'un 'Savaş Alanı' adlı filminin yeraldığı sekiz filmi aday seçti. Filmler 1-3 Aralık tarihleri arasında Berlin'deki Arsenal Salonu'nda gösterilecek. • Slnead O'Connor geçen nisan ayında Latin kilısesı tarafından din görevlisi ilan edilmesinin ardından bekaret yeminini tutamadığını itiraf etti. irlandalı'nın en önemli kadın şarkıcılanndan biri olan ve artık 'Mother Bernadette Mary' olarak da adlandınlan O'Connor bir televizyon söyleşisi sırasında din görevlisi ilan edildikten sonra bekaret yemini ettiğini ancak aşka, ilgiye ve sevgiye muhtaç bir insan olduğu için yeminini tutamadığını söyledi. Dıni görevini bırakmayacağını söyleyen O'Connor büyük bir irade gerektiren bekaret yeminini en azından şimdilik rafa kaldı racak. • John Travolta, Nora Ephron'un yeni fılmi 'Numbers'da başrol oynuyor. Travolta, küçük bir televizyon kanalında geçen olaylann anlatıldığı filmde, bir hava drumu spikerini canlandınyor. • Luc ve Jean- Pierre Dardenne m. son Cannes Film Festivali'nde Altn Palmiye ödülünü kazanan 'Rosetta' adlı çalışması yabancı film Oscar'ı için yanşacak. Film, Belçika'nm Oscar aday adayı olarak belirlendi. • Norman Mailer 'Cremaster 2' adlı filmde sihirbaz Houdini'yi canlandınyor. Deneysel dram niteliğindeki yapımın yazan ve yönetmeni, çok yaratıcı bir isim olarak değerlendirilen 32 yaşındaki Mathevv Barney. • Brad Pİtt. Joel ve Ethan Coen kardeşlenn yenı filmı 'To the White Sea'de başrol oynuyor. James Dickey'in romanından sinemaya uyarlanan filmde Amerikalı bir adamın, evine dönebilmek için Asya üzerinden yaptığı epik yolculuk anlatılıyor. Filmin yapımcılığmı, Bernardo Bertoluccı'nin Ingıliz yapımcısı Jeremy Thomas üstleniyor. • steven Spielberg ABD başkanı Bill Clinton'ın da ızleyeceği. yaklaşık 600 bin kişinin katılacağı Washington'daki Millenium Galası'nda gösteri Imek üzere 20. Yüzj'ilın en önemli olaylanndan oluşan bir film hazırlıyor. • Robert De Niro yeni filminin set alanı arayışlan için Nevv Jersey'de. Kente başrolü paylaşacağı Jane Rossental ve filmin yapımcılğını üstlenen Miramax'in başkanı Harvey Weinstein ile gelen De Niro'nun mekân konusunda çok tıtiz davrandığı söyleniyor. • Spice Cirls'den Ceri Halliwell m Londra'lı rad\o ve televizyon programı yapımcısı Chris Evans ile büyük bir aşk yaşadıgı ve çiftin kısa bir süre içinde nişanlanacağı söyleniyor. 1998yılında Spice Girls'ten aynlan Ginger Spice Gınger Medya Grubu'nu kurmuş başma da Chris Evans'ı getirmişti. Borusan Filarmonrnin ilk konserleri 8 ve 9 Kasım'da •Kültür Servisi - Borusan tstanbul Filarmoni Orkestrası (BİFO), yenileyen ve genişleyen kadrosuyla ilk konserini yann saat 19.30'da Atatürk Kültür Merkezi'nde veriyor. BlFO Genel Müzık Direktörü ve Daimi Şefi Prof. Gürer Aykal'ın yöneteceği konsere Ayşegül Sanca. Cihat Aşkın ve Doğan Cangal solist olarak katılacak. BlFO, bu konserde Vivaldi'nın 'Viyolonsel Konçertosu' ile Beethoven'ın '1. Senfonisi' ile 'Üçlü Konçerto'sunu seslendirecek. Konser 9 Kasım'da Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'nde yinelenecek. BlFO, klasik müziğin geniş kitlelerle kucaklaşması amacıyla her ay Anadolu yakasında vereceği konserleri düzenli olarak sürdürecek. Sezon boyunca orkestranın tüm konserleri TRT Istanbul Televizyonu tarafından kaydedilerek çeşitli dönemlerde ekrana gelecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle