24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
"7JASIM 1999 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Ahmet Taner Kışlalı'nın cenazesinde Başbakan Bületıt Ecevit'e "Baş- kuğ Ecevit" diye "teza- kürat" yapılmış ve Ece- vit de fena halde alınmıştı. Baş- buğ yakıştırma- — sına alınan Ece- vit, Alpaslan Türkeş'in tanatları altında siya- sete giren ve son iki dö- rem MHP'den Istan- tul'a belediye başkan cdayı olan Ahmet Vefik Alp'i kendisine başda- rışman yaptı. Ecevit'in alınganlığını anlamak olası değil! Etektronik posta: someposta.cmrtwriyetcom.tr Tei: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 »7 - Demirel, yılda 150 şapka alıyormuş... "Yaklaşık iki günde bir fikir deöistirivor!" Korna Türkiye'de "mek- tepli" şarkıcı olmak her yönden zor iş. Mi- mar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvan Korno Bölümü'nden mezun Tuba Önal, "0nun Adı Aşk" adın- da bir albüm çıkartmış. Tuba Önal'ı tanıtım ya- zısına ise konservatuva- rın "korna" bölümünü bitirdiğini yazmışlar. Büpokpat Merve Kavakci'nin ken- disine koca olarak seç- tiği Amerikalı Türk- ler'den Bekir Lütfü Yıl- dınm, ABD'nin dış tica- retle ilgili kuru- munlarından bi- Y rinde üst düzey - bürokrat olabilir mi ve dolayısıyla CIA bağ- lantısı kurulabilir mi? azeteci dostumuz Tiıran Yavuz, 1994 yı- lında DYP Genel Başkanı Tansu Çiller'in ABD'deki servetini ortaya çıkartarak yılın gazetecisi ödülünü almıştı. Türkiye'nin ba- şına bin yılda bir gelen Tansu Çiller'in yıldızı artık sön- müşse de Yavuz, tarihe not düşmek için Çiller'in ABD ilişkilerini Ümit Yayıncılık'tan kitap yapmış: "Ikinci Vatan" Turan Yavuz, öyküye Mart 1988'den başlıyor: "ABD'nin Istanbul'daki Konsolosluğu'na 'ekono- mik ve ticari işlerden sorumlu müsteşar' olarak ye- ni atanan Elizabeth Shelton, konsolosluktaki oda- sına Türk şoförünü ve kardeşini çağırır. 'Sizler her cuma çevrede büyük ve küçük ne ka- dar cami varsa dolaşacaksMiız. Namaz kılmaya ge- lenleri izleyeceksiniz. Sizden istediğim şudur? Na- maza gelenlerin giyimi, kullandıklan arabaların mar- kaları filan. Bunu yaptığınızı oradakilere de söyle- meyin. Kimse bilmesin.' Ikinci Vatan' Türkiye'ye ekonomik işlerden sorumlu olarak ata- nan Amerikalı 'diplomat' Elizabeth Shelton'ın ilgi alanı ise T.C. Dışişleri Bakanlığı'na sunulan 'görev bildirimi'nde çok başkaydı: Türkiye'de Islami kesim ve irticai faaliyetler; Jürkiye'deki azınlıklar. Kürt ve Aleviler'in konumu; Özal ekonomisi. 'Diplomat' Shelton 1989'dan itibaren VVashington'a gönderdiği kriptolarda irticanın giderek büyüyen bir tehlike olduğunu ve Necmettin Erbakan ın tktida- n zorladığını belirtiyordu. Aynı günlerde Çiller de, VVashington'da düzenlen- mekte olan Türk-ABD Işadamları Konseyi toplantı- sına konuşmacı olarak çağrılmıştı. Daveti Elizabeth Shelton'dan almıştı. Hatta Shelton, VVashington'a Ya- lım Erez'i de davet etmişti. işin garip yanı, herkes Kürt sorunu ve Türk-Yunan ilişkileri ile meşgulken, Çiller ABD Dışişleri Bakanlı- ğı'nın Istihbarat ve Analızler Dairesi'nde ağlayarak, herkesin şaşkın bakışları arasında Türkiye'nin irtica 'belası'ndan bir an önce kurtarılması gerektiğini söy- lüyordu." BukezHaziran 1996... Anayol Koalisyonu çökmüş. Erbakan, ANAP lide- ri Mesut Yılmaz'la koalisyon görüşmelerinden so- nuç alamamış ve Refahyol için DYP'nin kapısını çal- mıştı: "Koalisyon görüşmelerini DYP adına yürüten Ya- lım Erez, tansu Çiller'i aradı: 'Biz işleri tamamladık. iş artık sizin Necmettin Bey'le el sıkışmanıza kaldı.' Çiller, 'Yalım, Refah Partisi ile koalisyon konusu- nu Amerika'ya sordum. Biraz daha oyala. İstediğim cevap gelmedi. Hâlâtemaslarda bulunuyorum. Ağır- dan alın...' diye yanıtladı Erez'i." SESSIZ SEDASIZ (.% NURİKURTCEBE Milli Eğitim'de öngür bağlantısı Sivas'ın Divriği ilçesindeki Atatürk Yatılı llköğretim Bölge Okulu Müdü- rü CaferOzdemir, okulun beden eği- timi öğretmenlerinden Filiz Göktur- na'ya 18.12.1999 tarih ve 850/1120 sayı ile "resmen" şu yazıyı gönderi- yor: "Adınızatahsisedilen, okulumuzA blok 10 numaralı lojmanı, kamu ko- nutları yönergesi doğrultusunda kul- lanmadığınız, lojmana misafir kabul et- tiğiniz ve konakladığınız kişiler için okul müdürlüğüne haber vermediği- niz, özellikle dernek, sendika veya le- gal olmayan kuruluş mensubu kişile- ri barındırdığınız, durumu şüpheli gö- rülen bu kişilere devlet lojmanını hüc- re faaliyetli amaçlar doğrultusunda kullandığınız, kurumun ve kurum sa- kinlerinin huzur ve sükununu bozdu- ğunuz, genel edep ve ahlaka muga- yir davranışlar içerisinde olduğunuz tespit edilmiş olup: adınıza tahsis edi- len okul lojmanını Kamu konutlan Yö- netmeliği'nin 34. maddesi gereğince biray içerisinde boşaltmanızı, boşal- tılmadığı takdirde yönetmeliğin aynı maddesinin hükümlerinin geçerli ola- cağının bilınmesini rica ederim." Resmi yazıdan anladığımıza göre okul müdürü, devlet lojmanının yasa- dışı örgüt üyelerince hücre evi olarak kullanıldığını saptamış... Peki, böylesineciddi biriddiayı Em- niyet'e bildirmiş mi? Hayır... Çünkü, okul müdürün iddıalarının hepsi boş... Ama okul müdürü başka bir güf'ün elemanı ve bağlı olduğu "örgüt" öğretmeni, lojmandan çıkartmak bir yana eş durumu-/ na bakmaksızın başka bir ilçe- ye sürecek denli güçlü! "ör- ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Gürtuna'nın yanıtı ve 'resmi yazıları' Depremin üzerınden zaman geçtikçe. "imar ve yapılaşma" konulanndaki o ılk haftalarda yûkselen duyarlılıklar da yerine yavaş. yavaş. "eski duyarsızlıkla- ra" bırakıyor.. "Artık hiçbirşey 17 Ağustos 1999'dan önceki gi- bi olmayacak" diye koro halin- de sözler veren "yetkililer", san- ki bu konuşmalan hiç yapmamış- lar gıbi yeniden * 17 Ağustos 1999 öncesinin" uygulamalanna dönü- yorlar. Dahası: "eski sistem devam etmesin. imar denetimi giiçlen- dirilsin" şeklindeki başvurulara da yine 17 Ağustos 1999 öncesi- ne ait "depremi felakete dönüş- türen rantçı mevzuatuıa" san- larak "hayır" yanıtını veriyor- lar. Tıpkı, "İstanbul Büyükşehir Belediyesi" yönetimi tarafından. mimar \e mühendis odalarının "üyelerimizin mesleki hizmet- lerini birlikte denetleyeüm"* çağ- nsına. eski bir Bayındırlık Ba- kanlığı yazısı gerekçe gösterile- rek "mümkün değil" denilme- si gibi... • • • Bu köşenin okurlan belki anım- sarlar. 05/Eylüll 999 tarihindeki "Sıra Ali Müfit Gürtuna'da" "oda temsilcileri" de davet edi- liyordu. Mimar ve Mühendis Oda- lan'nın aynı toplantıda da dile getirdikleri "mimarlık ve mü- hendislik hizmetlerine biz denet- lemeden onay vermeyin" şekJin- deki teklifleri de belediye tem- silcileri tarafından sanki "kabul" anlamına gelecek şekilde "gü- liimseme" ile karşılanıyordu... • • • Ne var ki izleyen günlerde bu kez de İmar Daire Başkanlı- ğı'ndan Mimarlar Odasfna ge- len yeni bir Büyükşehir Beledi- yesi yazısı. bütün bu "umut ve- rici" gelişmelerin sanki "göster- melik" olduğunu belgeleyen bir ifade tarzı ve yine buna uygun "dayanaklar" içeriyor. Odanın; "2 Eyliil 1999 tarih- li tip imar yönetmeliğindeki meslek odalanna verilen görev- ler tstanbul İmar Yönetmeli- ği'nde de yer almalı" yönünde- ki baş\Tjnısuna verilen 15 Ekim 1999 tarih ve V 2063 sayılı yanıt- ta "konunun değerlendirildiği" belirtildikten sonra özetle şöyle söyleniyor: "Uygulama, Bayın- dırlık Bakanlığrnın 1 Mayıs 1995 tarihli yazısı doğrultusun- da yapılmaktadır." Aynı yazı ekinde iletilen ve Ali Müfit Gurtuna, mimar ve mühendisler odalanna karşı da Recep tayyip Erdoğan'ın olumsuz tavrını hâlâ terkedemedi... başlıkh yazımda. Bayındırlık Ba- kanlığı'nca hazırlanıp 02/Eylül 1999 tarihli Resmi Gazete'de ya- yımlanan Yeni İmar Yönetme- İiği'ne değinmiştim. "Büyükşe- hir olmayan" belediyeler için geçerli bu yönetmelikteki özellik- le "meslek odalarının üyeleri- ni denetlemesine" olanak sağla- yan "yeni" hükümlerden de öv- güyle söz etmış, Ali Müfit Gür- tuna ve arkadaşlannın aynı yak- laşımı "İstanbul Büyükşehir İmar Yönetmeliği'ne de taşı- maları gerektiğini" vurgulamış- tım. Nitekim, bu yazıma doğrudan Gürtuna'dan ve "kendi imzasıy- la" gelen 14Eylül 1999 tarihli ya- nıtta "hassasiyetime teşekkür" edilerek şöyle deniyordu: "Ya- pacağımız bütün icraatlarda ol- duğu gibi işaret ettiğiniz konu- larda da meslek odaları ile iş- birliği içinde olmaya gayret sar- fedeceğimizi belirtiriz..." Benzer şekilde yine Büyükşe- hir Belediyesi'nden meslek oda- lanna gönderilen 29 Eylül 1999 tarihli biryazıyla "İstanbul İmar Yönetmeliği hazırhklan" ko- nusunda düzenlenen toplantıya Körfez depreminden "4 yıl önce". Adana depreminden de "3 yıl ön- ceki" bir tarihi taşıyan bakanhk yazısında ise belediyelerin onay- ladıklan projelerde "'meslek oda- sı denetimine gerek olmadığı" belirtiliyor. Yani tstanbul Büyükşehir Be- lediyesi. deprem sonrasında Res- mi Gazete'de yayımlanan Bayın- dırlık Bakanlığı yönetmeliği ye- rine, aynı bakanlığın şimdi ken- disinin de gözden geçirdiği "es- ki tutumlarına" ait 4 yıl önceki bir yazıyı hâlâ "rehber" alarak yoluna devam ediyor. Çünkü yeni yönetmelik "bi- limsel denetim kültürünü" içe- rirken. eski yazışmalar "dene- timsiz imar yetkilerine*' hizmet ediyor. Bu çağdışı yetkilerin ya- rattığı "yüksek rantlar" uğruna imar düzeninin ne denli "çürü- müş" olduğunu kanıtlayan Kör- fez depremi ise Büyükşehir Be- lediyesi'nin sadece söylemini et- kiliyor, ancak resmi tutumunu hiç "sarsmıyor"... Anlaşılan. Istanbul'daki "met- ropolitan yağmacılığa" son vere- bilmek için. Gürtuna'ya ve yakın arkadaşlanna "7.4 bile yetmiyor..." HAYVANLAR IsmlL GILGEÇ ÇİZCftİK KÂMtLMASARACİ ^LJ^A, HARBI SEMÎH POROY BULUT BEBEK MRAYÇIFTÇÎ TARÎHTE BUGÜN MVMTAZ ARIKAN 2pr çcVıyo bu adama. c 7 Kasım YÛRÜY£N U0VfTZ£R:M: f9?4 19?-+'7E SlR HOlf/rZ££. TDPU &ULUMDUĞU 2O 8İN K'LOLUK YOGOü. S0l/y£T £D£Sii.r~ ZAMAHPA Ş ÜLK£L£&N£ i>£ HATİCEBİÇER MURATÇANCI evlendiler. MutJuluklar dileriz. 6.11.1999, Sıvas CUMHURÎYET ÇALIŞANLARI Çalışma arkadaşlarımız TÜLAY BAYRAK & TANER DORUK evlendiler. Mutluluklar dileriz. 6.11.1999, htanbul CUMHURİYET ÇALIŞANLARI PANO DENIZ KAVUKÇUOGLU "Çok Önemli Bir Adam" "Çok önemli bir adam" olduğunu hemen fark et- miştik onun... Geçen salı akşamı, saat on dokuz sularında Tarlabaşı Caddesi'nden Taksim'e doğ- ru ağır ağır akan taşıt seli içinde "bızlerden biri" olmadığını. aramızda oluşunun yalnızca bir rast- lantı olduğunu belli etmek için elinden geleni ya- pıyordu. Onündeki ve arkasındaki eskort araba- lannın ışıldaklarından ve hiç durmaksızın çalan si- renlerden biz zaten anlamıştık onun ne kadar önemli bir kişi olduğunu. Eskort arabalarından sert komutlar geliyordu. "Öndekisağaçekil..", "Beyazaraba, ilerle!", "Çok önemli adam", yağan "ahmakıslatan" yağmuru- nun yavaşlattığı trafiğin araba kalabalığı içinde, üç beş dakika için bile olsa, bizlerden biri olmayı ken- disine yediremiyordu. Belki de tek tesellisı, dışa- ndan gelen siren ve düdük sesleriydı. O ışıldak- ların kendisi için yandığını, o sirenlerin, o düdük- lerin kendisi için çahndığını bilmek ona bir haz ve- riyor olmalıydı. Bu "dibi delik kavanoz dünya"da ışıldaklı, düdüklü bir "nokta"ya gelebilmek için herhalde az emek harcamamış, az ter dökme- mişti. Şimdi bunun keyfini sürmek, anasının ak sü- tü gibi helaldi ona... "Yeşil araba, dur!" Ne var ki, ne "öndeki araba" sağa çekilebiliyor. ne "beyazaraba" ilerleyebiliyor. ne de "yeşilara- ba" durabiliyordu... Arapsaçına dönmüş trafikte sıkışmış kalmış arabaların sürücüleri ilgilerini "çok önemli adam"\n rakamları altın yaldızlı, kırmızı pla- kalı arabasınaodaklamışlardı. "Çok önemliadam- lar"\n işlerinin de her azman çok önemli işler ol- duğunu bilerek, -ıslanma pahasına da olsa-, in- dirdikleri camlardan kafalarını uzatarak "olay" üze- rine bağıra çağıra yorumlar yapıyorlardı. "Önem- li bir toplantı...", "belki birziyafet..." Sonra hınzır hınzır gülüyoriardı. "Çokönemliadam"\n gidece- ği yere geç gitmesinden gizli bir mutluluk duyu- yorgibiydiler. "Ha, ha, ha..." Bu komik olayın için- de yer almak. -ne yalan söyleyeyim-, beni de ya- vaşyavaş eğlendirmeye başlamıştı. O "çokönem- li adam"\n karşısında önemi, onunkiyle kıyaslan- mayacak kadar önemsiz olan "ben "im de bir an önce ulaşmak istediğim bir "menzH"\m vardı. Sa- at yediye geliyordu. Saat tam yedide bir radyo- nun canlı yayınına katılmak, pek "önemli" olma- sa da bir şeyler konuşmak, bir şeyler söylemek zorundaydım... Çevredeki tüm araba sürücüleri- nin de. yolcularının da kendilerine göre "önemli" işleri vardı. Birgrafikçinin, bırtesisatçının, birdok- torun, bir iktisatçının, bir banka müfettişinin, bir marangozun da "çokönemli" işleri olabilirdi. Ama yaşadığımız bu "o/ay"da insanlann tüm önemli işleri, 0036 plakalı arabada seyreden, sabırsızlı- ğını ışıldaklar, sirenler ve düdüklerle dışa vuran o "çok önemli adam"\n lehine "ikincileştirilmiş"\\. Acaba tanımadığımız, kim olduğunu da doğrusu hiç merak etmediğimiz. (sahi neden merak etmi- yoruz artık?) bu "meçhul" adam adına bir haksız- lığa mı uğruyorduk? Belki de o, çevrede olan bitenlerin farkında bi- le değildi. Görkemli arabasının yumuşak arka kol- tuğuna gömülmüş, duyduğu siren ve düdük ses- leriyle oyalanıyordu. Bu sesleri sevmesi doğaldı. Çünkü bütün Türkler, sokaktaki insanlar, parlayan ışıldaklardan. siren ve düdük seslerinden hoşla- nıyorlardı. Futbol takımlarımız, yabancı futbol ta- kımlanna karşı zafer kazanıp, "tarihyazdıklannda" sokaklara dökülüp, ateşler yakarak, düdükler ça- larak, kutlama törenleri düzenlediğimiz herkesçe biliniyordu. 1leri yaşlarımızda, elimize geçen herfır- satta ateş yakarak, düdük çalarak, ışıldak parla- tarak çocukluğumuzun bastırılmış özlemlerine kendımizce yanıtlar veriyorduk. Işıldaklarıyla, si- renleriyle, düdükleriyle zaten karmakarışık olan akşam trafiğini büsbütün karıştıran o çok önem- li adam bu noktada anlaşılabiliyordu. Her ne ka- dar, "çok önemli biradam"da olsa, sonuçta, o da bizim gibi iki kulağı, iki gözü, tek bir ağzı, tek bir yüreği olan bir "insan"d\. Belki gerçekten zama- nında yetişmesi gereken bir "iş"\ vardı. Aynı biz- ler, biz "Ikincileştirilmiş" insanlar gibi o da heye- canlanıyordu. Arabalardan arabalara gelip giden gülüşmeler artık kesilmişti. "Çok önemli adam" için hepimiz üzülmeye başlamıştık. Birazdan trafik çözülecek. erya da geç, herkes gideceği yere gidecekti. Ama ışık geçirmez koyu kalın camlar arkasında kendi- ni gizlemek zorunda hisseden, ışıldaklı. sirenli, düdüklü 0 "çok önemli adam?" O hep öyle kala- caktı... Yaşam ne kadar acımasızdı.... Böyle ya- şamayı isteyen, insanın kendisi de olsa... (Faks:0212-212 31 98) B U L M A C A SEDAT YAŞAYA\ SOLDAN SAĞA: l Istanbul'un Beyoğlu sem- tindeki ünlü ta- rihı otel. 2 Di- \an şıirinin öl- 3 çüsü... Yunan mitolojisinde gençlıktannça- sı. 3 Hındis- tan'da oldukça D yavgınbirdın... Köy muhtarı vardımcısı. 4, İki tarla arasın- daki sınır... En 1 2 3 küçük sosyolojik bınm. 5'1837-1848yıllan ara- sında Büyük Britan- ya'nınsiyasalyaşamını 2 canlandıran ve işçi öz- 3 gürlüğünden yana olan 4 reformcu hareket. 6, Dogu... Iskambilde bir kâğıt. 7 Sarp geçit... Patlayıcı bir madde olan trinitrotoluen' in kısa va- zıhşı. 8 Bir Avrupaül- „ , kesinınbaşkenti... lncı- I çiçegi. 9 Dünya üzennde Fransızca konuşanlara veri- len ad. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1 Hamurun. fınna \erilmeden önce dınlenmesı için üzerindebekletildıği tahta... "Cahit—-": Matematikçi- miz. 2ı Huzur... tyıce yanarak ateş durumuna gelmiş kö- mür ya da odun parçası. 3. "Sevmiş iki —- ufku görür- ler daha engın'" (Yahya Kemal)... Vanlmak istenen bir amaca doğru geçılmesi gerekli dönemlerden her biri. 4 Ender. seyrek... Türk müziginde bir makam. 5' Geven- dençıkanlanbırtürzamk. 6 XIII.yüzyıldansonra Ana- dolu'da gelışen \e esnaf. zanaatçı, çiftçi gibi çalışma kollarını içine alan ocak... Molıbden elementinın sımge- sı. 7 Eskiden askere %enlen üç aylık maaşın dördüncü bölümü... Hafif ve gözenekli bir çökelti taşı. 8/ "Ağa- bey" sözcüğünün konuşmada aldığı biçim... Hintkira- z\ da denılen bir meyve. 9, Limonluk... Bir tür makine- lı tüfek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle