Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
18 KASIM 1999 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
17
TehlRe
Körfez'deki büyük
deprem sırasında
TÜPRAŞ yangınını
ezan okutarak
söndüren kafanın
televizyonunda olası
istanbul depreminin
önlemi alınıyor. "Dua
etmemek Allah'ın bu
felaketleri durdurma
gücüne sahip
olmadığına inanmak
demektir. Duanın
kabulü için dua
edenterin çok sayıda
olması lazımdır.
İstanbul için
milyonlarca insan dua
ederse tehlike azalır."
D E N İ Z S O M
Etektronik posta: soı Tei: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Kucağına aldığı bebek
Clînton'ın bumunu sıkmış...
"Kucakladığı büyükler ise
asla canını sıkmıvor!"
Sevda
Clinton Ankara'ya
gelmiş; Atatürk
Bulvan trafiğe
kapatılmış; sabah
saatinde trafîk
kilitlenmiş. İşine
gidemeyen bir
vatandaş
yoldaki trafik
polisine soruyor:
- Nedir bu rezalet?
Çalışan işine, hasta
nastaneye nasıl
gidecek? Vatandaşın
çektiği eziyeti
görüyorsunuz. Bir gün
önce Kızılay'da
Clinton'u protesto
edenleri tartaklayarak
toplamanız doğru
muydu?
Trafik polisin yanıtı:
- Kızılay'da
protestocuları biz
toplamadık.
Emperyalizm
sevdalılan topladı!
armara'da olası depremin Istanbul'a etki-
si konusunda yerbilimciler arasında baş-
gösteren görüş ayrılığına siyasiler müda-
hale etti. Bilimin susması istendi. Başba-
kan Bülent Ecevit, bilim adamlarına "Moral bozan
açıklamalar yapmayın" dedi ve ekledi: "Elden ge-
len tedbirleri alıyoruz. Onun ötesini artık Allah'ın
takdirine bırakmak lazım."
Bilimin susturulduğu yerde hiç kuşkunuz olmasın
hurafelerin egemenliği başlayacaktır ve başladı bi-
le... Ecevit'in siyasi çizgisindeki fay kırığı da böyle
bir ortamın yaratılmasına uygundur!
Ecevit, "elden gelen tedbirler"in alındığını söylü-
yor ama alınmış bir tedbir olmadığını kendisi de bi-
liyor... Uzmanlar da vatandaşa aynı yönde çağrı ya-
pıyor, "Tedbirinizi alın" diyor...
"Tedbir" dedikleri sanki bakkalda satılıyor:
- Şurdan iki kilo "tedbir" versene!
Istanbul'daki binalann çoğu kaçak. Ruhsatlı bina-
Tedbir
larda ise projenin ne kadar uygulandığı bilinmiyor.
15-20 yıl önce projesine uygun yapılan binaiarın, bu-
gün aynen yapılsa değişen yapı kuralları nedeniyle
ruhsat alamayacağı biliniyor. Istanbul'un zemini ay-
rıntılarıyla tanınmıyor. Tam bir kaos...
Başka bir kaos: Istanbul'un doğalgaz, su, atık su,
elektrik altyapısı olası bir felakette kontrol altına alı-
nabilir değil; yollar, alt-üst geçitler, viyadükler, ka-
mu binaları müteahhitlerin vicdanına kalmış.
Asıl kaos, Marmara'yı yeterincetanımıyoruz...
Bilim adamlannın elinde Marmara'ya ilişkin yeter-
li veri yok. Eldeki bölük pörçük verileri de bilim a-
damları kendi aralarında paylaşmıyor. Herkes ken-
dine göre bir senaryo üretiyor. Kimi "parçalı kırılma-
lı az hasarlı", kimi "boydan boya kırılmalı büyük ha-
sarlı" deprem bekliyor. Senaryolarını kendi araların-
da tartışabilecekleri ortak bir bilim kurumu olmadı-
ğı için de, ne hazindir ki bilim adamları televizyon
ekranlarında tam bir "televole" rekabetıne alet olu-
yori Bu arada "reyting"ler Marmara'da toplandığı için
Ege'deki kıpırdanmalar, Doğu'daki sessizlik göz-
den kaçıyor.
Bir deprem ülkesi olan Türkiye'nin, ilgili kurum ve
kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlayacak ve
deprem konusunda bilimsel otoriteyi temsil edecek
bir kurumu bulunmuyor. Böyle bir kurumun varlığı
gündeme gelince MHP'li Başbakan Yardımcısı Dev-
let Bahçeli, kendi kontrolündeki bir kurumu öngö-
rüyor.
öte yandan "tedbir" alındığını söyleyen Başba-
kan, Marmara'nın deniz tabanına yerleştırilmesi ge-
reken sismik aletleri almıyor.
Siyasetin bilime bulaşması, mide bulandırıyor.
Siyaset bilimi susturarak "tedbir" alıyor!
Sivas'ta ilginç birgelişmeyaşan-
dı ve şeriatçı çevrelere göz kırp-
makla eleştirilen Milli Eğitim Mü-
dürü Fevzi Yığitîürk görevinden
istifa etti. Sivas'ı bir "şeriat kenti'
haline getirmek isteyen ve Cum-
huriyet Üniver-
SİV3S t 3 sitesi
'ni hedef
" • • • • • * ™ alan çevrelerin
en büyük çabşma alanı Milli Eği-
tim'in okullanydı...
Bu istifa nasıl oldu?
Sivas'taki gazeteci dostumuz
Mehmet Bakır anlatıyon
"Milli Eğitim Müdürü'nü istifa-
ya Sivas Valisi Aydın Güçlü'nûn
zorladığı ileri sürülüyor. Milli Eği-
tim'den bilgi sızdınldığı gerekçe-
siyle Vali'nin 'Sayın Müdür kendi
başını yediğin gibi benim başımı
da yiyeceksin. Ya git ortaya atılan
iddialan temizle ya da istifanı ver'
dediği öğrenildi."
Kesinleşen bir trafik davasında yanıt aranan sorular
Bor Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki
dava, Yargıtay 2. Ceza Dairesi'nin 4124
sayılı kararı ile 8 Nisan 1994'te ona-
narak kesinleşmiş.
Kesinleşen karara göre, 25 Ağustos
1997'de Ankara'dan Mersin'e gider-
ken E-190 karayolu üzerinde Beşte-
peler mevkiinde karşı yönden gelen Al-
manya plakalı bir Mercedes'le çarpı-
şan ve otomobilin sürücüsü Mehmet
Fahri Peker'in ölümü, otomobildeki
Habib Yeşilkaya'nın yaralanması ile
sonuçlanan kazada kamyon şoförü
suçsuz bulunmuş.
Ancak bu karar, kazada ölen Meh-
met Fahri Peker'in Almanya'da yaşa-
yan oğlu Halil Peker'in kafasındaki
soruları yanıtsız bırakmış:
"Kaza yerinde savcılık tarafından
neden tespit yapılmadı? Jandarma,
kaza ile ilgili ölçümleri yapmadan oto-
mobili neden yoldan çekti? Hazırlık
soruşturmasının savcılık tarafından
sürdürülmesi yasal bir hüküm değil
mi? Davada, sanık kamyon şoförü ka-
zanın tek görgü tanığı olarak dinlenir-
ken, kazadan yaralı olarak kurtulan
yeğenim Habib Yeşilkaya neden din-
lenmedi? Yeğenim Yeşilkaya'nın has-
tanede jandarmaya verdiği ifade ne-
den dikkate alınmadı?"
Sorular sürüyor:
"Kamyon şoförünün iddia ettiği gi-
bi otomobil, şehirlerarası bir otobüsü
hatalı solladığı için ve şerit değiştirdi-
ği sırada kamyona çartıysa, çarpışma
anında otobüsün de kazadan hasibi-
ni alması gerekmez mi? Bu otobüs
nerede, otobüsteki tanıklar nerede?
Kamyon şoförünün hakimin sorusu
üzerine 'Otobüs durmadı, yoluna de-
vam etti' ifadesi doğru bir ifade olabi-
lir mi? Kaza saatinde o yolu kullanan
şehirlerarası otobüsleri bulmak zor
mu? Kazayla ilgili olmayan bir J~<
başka kamyon şoförünün ' B e n / i ^
önden gidiyordum, a r k a d a ş ı m ı n l ^ ^
kamyonu gelmeyincedönüpka- J L
zayı gördüm' ifadesinin tutanak-
lara geçmesinin anlamı nedir? Kaza-
da yaralanan kamyon şoförü hastane-
ye kaldırıldığında ziyaretine gelen cep
telefonlu şahısların 'işi halledecekle-
ri' yolundaki konuşmalan ne anlama
gelir?"
Halil Peker, sorularına yanıt ararken
ortaya çarpıcı bir iddıa getıriyor:
"Babam, Almanya'dan getirdiği Mer-
cedes'i Türkiye'de kullanmak için güm-
rüğünü ödemek üzere Antakya'dan
Ankara'ya gidiyordu ve yanında 20
bin mark vardı. Kazadan sonra para
otomobilden çıkmadı."
Ve Halil Peker'in son sorusu:
"Bütün bunlar Alamancı olduğumuz
için mi başımıza geldi?"
m
Dini Islah Projesi'
MERİÇ VELİDEDEOĞLU
Yazının başlığını oluşturan
projenin tam adı "1928 Dini
Islah Proje ve Beyanname-
si"dir. 13 Ekim 1999 tarihli ya-
zımda bu beyannameden, Yar-
gıtay Başkanı'nın bir TV ko-
nuşmasında "dinde reform"
yapılmalıdır görüşü dolayısıy-
la söz etmiş ve bu konunun
tartışmaya açılması gerektiği-
ne değınmiştim.
İki hafta sonra 1 kasım tarih-
li gazetelerde sayın Cumhur-
başkanı'nın bir "Din Projesi"
üzerinde çalışmaya başladığı
açıklandı. Cumhurbaşkanı pro-
jesinin içeriği hakkında bir tek
ipucu vermiş; "Dünyasal Ah-
kâm" ile ilgili Kuran'da yer alan
230 hükümün, artık pozitif hu-
kuk tarafından düzenlenmek-
te olduğunu belirtmişti. Daha
sonraları sayın Demirel yaptı-
ğı türtü konuşmalarda bu nok-
taya yer yer açıklık getirmeye
başladı. Böylece 76 yıllık cum-
huriyet tarihimizde dini konu
edinen bir tasarının kamuoyu
gündemine getirilmesine ikin-
ci kez tanık olunacaktır.
llkine yani "1928 Dini Islah
Proje ve Beyannamesi'ne dö-
necek olursak tasarı o yıllarda
"topyekûn" yenılenme, çağ-
daşlaşma atıhmına uyan bir
düzenlemedir. Projenin açıklan-
dığı 1928 Haziran ayına dek
pek çok devrimci atılım gerçek-
leştirilmiş; örneğin: Halifelik
kaldınlmış (1924), Öğretim Bir-
liği (1924) sağlanmış, Tekke ve
Zaviyeler (1925) kapatılmış,
Şapka Devrimi (1925) yapıl-
mış, Türk Medeni Kanunu
(1926) kabul edilmiş, Uluslara-
rası Sayılar'a (1928) geçilmiş-
ti. Işte bu yoğun çagdaşlaşma
ortamında "din kurumu" da
gözden geçirilerek ele alınmış-
tır.
Üniversitenin Ilahiyat Fakül-
tesi'nce oluşturulan Dini Islah
Projesi metninin, başta ama-
cı belirten bir girişi, ardından
uygulamayayönelik "dörtöne-
ri" bölümü vardır:
Girişite, dinin de toplumsal
bir kurum olduğu belirtildikten
sonra: "Diğer toplumsal ku-
rumlar gibi, yaşamın gerekle-
rine katlanmak, gelişimin yokı-
nu kovalamakzorundadır" de-
nilmekte ve "Türk demokra-
sisinde din de gereksindiği
gelişimi ve canlılığı göster-
melidir" diyerek devam edil-
mekte ve daha sonra da: "Din-
sel yaşam da ahlaki ve iktisa-
di yaşam gibi, ancak bilimsel
düşünce/er ve bilimsel yön-
temlerle düzeltilmelidir ki, di-
ğersorunlarla uyumlu birbiçim-
cfe özel ve kişisel verimini ve ge-
lişimini gösterebilsin" biçimin-
de yapılan bir saptama ve ar-
dından da kurulun düşündü-
ğü öneriler gelmekte ve bun-
lar kısaca şöyle sıralanmakta-
dır:
a) Ibadet biçiminde: Iba-
detin oturularak yapılması öne-
rildikten sonra: "Ibadet yehe-
rinde sıralar, elbiselikler yapıl-
malı ve temiz ayakkabılaha gi-
rilmesi desteklenmelidir. Bu,
dinsel reformun ibadete ilişkin
sağlık koşuludur."
b) Ibadetin dilinde: "Ibade-
tin dili Türkçe olmalıdır. Ayet-
lehn, dualann, hutbelerin Türk-
çe biçimleri kabul edilmeli ve
kullanılmalıdır:(...)"
c) Ibadetin görünüşünde:
"Ibadetin son derece güzel,
coşturucu bir biçimde yapıl-
ması sağlanmalıdır. (...)Aynca
ıbadet yerlerine müzik aletle-
rinin girmesi de gereklidir. (Bu-
ralarda) dinsei müzik niteliğin-
de çağdaş ve enstrümantal
müziğe kesinlikle gereksinim
vardır."
d) Ibadetin ideolojisinde:
"Hutbelerin basılı biçimleri ye-
terli değildir. (...) Hutbelerde
önemli olan, doğrudan doğ-
ruya dinsel olan değerler ve
felsefi içeriktir. Bunu verebile-
cek olan insanlar, güzel konuş-
madayetkin din bilginlerir. (...)
Bunlann dışında yapılacak iş,
din edebiyatının ve din felse-
fesinin kurulmasıdır. Önemli
olanşey, Kuran'ın ve Islam di-
ninin insani ve mutlak içyüzü-
nü gösterir felsefi biraraştırma-
)
Böylece yeni Türkiye, din
alanında yalnız bir vicdan uya-
nışının değil, bütün esir ve ge-
ri olan Islam kavimlerinin hür-
riyet ve gelişiminin de yol gös-
tericisi olacaktır."
imzalar: Köprülüzade Fuad,
ismail Hakkı (Baltacıoğlu),
izmirli İsmail Hakkı, Halil Ha-
lit, Halil Nimetullah (Öztürk),
Mehmet Ali Ayni, Şerafettin
(Yaltkaya), Arapkirli Hüseyin
Avni, Hilmi Ömer, Yusuf Zi-
ya (Yörükan).
71 yıl önce Ilahiyat Fakülte-
si'nce düşünülen ilk din refor-
munun-içeriği kısaca böyle...
Şimdi sıra 21. yüzyılda devle-
tin tepesinden gelecek ikinci
din reformunun açıklanmasın-
da, merakla bekliyoruz!..
HAYVANLAR İSMAÎL GÜLGEÇ
KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak'f turk.net
ÇtZGİLİK KÂMtL MASARACI
HARBİ SEMİH POROY
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 18 Kasım
Yaşam, kalbin iki vuruşu
arasındaki zamandır.
Kalbinizi koruyun.
TÜRKKALPVAKFI -
19MayısCd.No:8Şişh/ISTANBUL.
Tel: (0212) 212 07 07
(pbx)10Hat
Faks:(0212)212 6835
KANİJB SAVUNMASI
16O1'D€ BUeÜN, TÜKKLSR, KAUIJU 'OS AVUSWIt.YA O8DU-
SUUU 8OBBUMA UĞRATT1, BİR rfL ÖNC£ AVUSTMZYA-
LILAH'tN ÖHBMU KALELE&NOEH OIAH KAAIİJE(MA-
CAKİSTAN'IN GÛUEYİNDE) OSMAAJU KÜVVETl£IİİNlM
£LİN£ &EÇMİÇTİ- OSMAMLl rÖHETİHAtNDEKı BuPiN'.
IH (BuOı*) GÜveUUĞi IÇİH ÇOK ONBMÜ OLAN 8U
KALENIM KOMUTAAIUGIHDA rmvAKi msAN PAŞA
BULUmjYOKPU. BA-mKJ-IK BİR ARAZİHIN UZSeıH-
DEKi tCAUİJE KALESİ, Ç.EVKESİM SARAtJ VE 6BKİ
ALMAK İC7EVBM AVUSTUİZV* OBDtKUMA KAJgÇl OLA-
&ANÜSTÜ SlH SAVUHMA SAVAÇI VEBEREK ıKl AY
D+YANHUŞTI, SARüT YB YİYSCE&İH İYİCE AZALDlİI
SIBADA YAflLAN SON BİR ÇlKlŞ EYLEMİYLE A.VUS-
TUKYA OKDUSU DA&mt-M/Ç VB BOZ&UNA uSHA
TILMIÇTI. (yantia, Saımfm eşkı fcır reSmi aörû/üyor.')
DÜZ ÇİZGt
ÜMÎT ZİLELİ
Dear Bill'in HesabıL
Bir gazetemizin sekiz sütuna manşetinden;
-"Helal sana Bill"
Yetmemiş, hemen altına, üstelik büyük harflerte
eklemiş; "We love you"
Diğerleri farklı mıydı?. Değildi Tabiü. Işte bazı
gazetelerimizin son iki günde attıkları manşetler:
-"Türk gibi", "Bizden biri gibi", "Biz Bill'i çok
sevdik"
Sevgili Necati Doğru'nun kulaklan çınlasın; bic
büyük gazetemizin Ingiltere Başbakanı Tony Bla-
ir'in Ecevrt'e yazdığı "Dear Bülent" başlıklı mektu-
bu manşetinden yayımlaması üzerine bir yazı kale-
me almıştı. Başlığı şöyleydi:
"Bana dear de!.."
Doğru, o nefis yazısında müthiş bir ıroniyle ilikle-
rimıze dek işlemış olan "aşağılık kompleksini" anla-
tıyordu. Güzide basınımızda bu manşetleri, ekran-
larda da vıcık vıcık haber, yorum ve konuşmalan
görünce içim burkularak o yazıyı anımsadım. Bir
de ellerini ABD Başkanına doğru uzatmış yurttaşın
söylediklerini:
"Clinton baba!.."
Bırileri çok ama çok utanmalı!..
• • •
Ama hakkını teslim edelim, ABD Başkanı müt-
hiştü.
Sıcak, sevecen, kibar, bilgili.. Verdiği 1 milyar
dolar kredi sözünü 24 saat geçmeden yerine geti-
recek denli güvenılir.. Sayın sayabildiğiniz kadar.
Medyanın ve büyüklerimızin de engin desteğıyle
yakışıklı Bill gönülleri fethetti!..
-Peki, Başkan(ımız) Clinton yeni ne söyledi?.
Hiç!..
Atatörk'le ilgili sözlerini, milyar dolar kredi açık-
lamasını çıkanrsanız bir süredır Washıngton'da pı-
şırilen ve Amerikan yetkılilerinın söylediklerinden
farklı hıçbır şey söylemedı ABD lıderi!. Zaten Geor-
getovvn Üniversitesi'nde Türkiye'de söyleyecekle-
rinin ön konuşmasını yapmtştı!.
Önce şu saptamayı yapalım; ABD'nin Türkiye'ye
ihtiyacı yar. Ortadoğu"yu avucunun içinde tutan
süper güç, Orta Asya'yı, buradaki akıl almaz zen-
ginlikleri kontrol edebilmek için Türkiye'ye muh-
taç!. Alın bir harita bakın; ABD için ikinci bir seçe-
nek bile bulunmadığını göreceksiniz!.. ABD'nin
dünya patronluğunu 2000'lerde de yürütebilmesi
için olmazsa olmaz bu stratejiyi hayata geçirmesi
için bıçilmış yalnızca tek kaftan var, Türkiye!.
Işte, zamanı çok kıymetli dünya liderinin çoluk
çocuk Türkiye'ye gelmesi, üstelik beş gün gibi re-
kor süre kalması, etrafa gülücükler ve de 1 milyar
dolar saçması, deprem bölgesinde küçük Erkan'ı
pişpişlemesinın ardında yatan gerçek budur!. Üs-
telik çok da doğaldır!. Tabii ki Clinton, ülkesınin çı-
karı için her türlü boyaya boyanacaktır. Gerekirse
beş değil on beş gün kalacak, bir değil on milyar
dolar verecek, istediğıni almak uğruna her yolu
deneyecektir.
Doğal olmayan; tüm bu gerçekleri bilmelerine
karşın halkın gözüne sürme çekme yanşına giren-
lerin tıksindirici tutumlandır.
• • •
, İkinci saptamamıza gelince;
ABD, liderliğini korumak için yaşamsal öneme
sahip bu planında ç'ok önemli bir rol verdiği Türki-
ye'ye ısteklerını kabul ettirmek için elındeki her ko^
zu kullanacak. Severek ya da döverek istediği
noktaya getirmek için çalışacak. Şu anda gördü-
ğünüz gibi birinci şıkkı kullanıyor!.. Clinton
TBMM'de yaptığı konuşmada inanılmaz bir cö-
mertlikle her konuda Türkiye'nin yanında olduğunu
söylerken bir anlamda doğru söylüyordu. Çünkü
ABD'nin Türkiye sayesinde kazanacaklarının ya-
nında verdikleri devede kulak bile değil!.
Ancak ABD'nin bu stratejisine karşı "go home
yankee" demek de çözüm değil!. Türkiye bölgenin
en büyük guçlerinden biri olarak, "merkez ülke"
konumuna uygun olarak uluslararası siyasetini çiz-
melidir. Ne ABD'ye düşman, ne de ABD'nin uydu-
su olmadan kendi "stratejisini" uygulamalıdır. "Bu
siyasi tablo ile mi?." dediğinizi duyar gibiyim!.
-Hem onurlu, hem akıllı yönetımı de bu halk se-
çecektir, ABD değil!..
ABD'nin elindeki "döverek" şıkkını, AB yan oda-
sında eli kolu bağlı bir Türkiye bekletme politikası-
nı da bir başka yazıda ırdelemek üzere..
ÖNEMLİ NOT: Şu ikinci cumhuriyetçi mandacı-
larla gericilerin hali gerçekten trajikomik!. Geçen
"Siyaset Meydanrnda da acınacak duruma düştü-
ler. Besim Tibuk'u ayırıyorum; o her zamanki gibi
eğlendıricıydü. Meydanı terk ettikten sonraki du-
rumları ise daha vahımdi; programa katılanlar sus-
tu, üç beş "köşe tutan" gençiere hakaret eden ya-
zılar çiziktirdi. Bu zevata göre bu gençler, gençliği
temsil etmiyormuş, bir partinin milrtanlanymış, be-
yinlerı yıkanmış vb.. Ne kadar derin tahliller!.. Geri-
ci bültenlerden birinde televizyon köşesi yazmaya
hevesli, amaTürkçeden habersiz biri de "kendileri-
ne Kemalist diyen hödük korosu" yakıştırması yap-
tı. Düşünce fakiri olmak ile seviyesiz, haysiyetsiz
olmak farklı şeylerdir. Ama tümünün ağırlığını taşı-
mak.. Zor iş!..
Email:zileli('i garanti.net.tr
Faks ve mesaj: (0212) 287 42 41
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4SOLDA> SAĞA:
1/ Divan edebi-
yatında, her di- '
zesine bir küçük 2
dize eklenmış
nazınlbiçimi.2/ 3
Birhayvan...As- ^
tna, kavun, kar-
puzgibi bıtkile- 5
nn sürgünü ya
dadalı.3/Birya
da iki rmlimlik
pli... Eski dilde
ayak. 4/ Hayvan- °
larda semizlik... g
Dağtavuğu da
denilen bir av kuşu. 5/
Borsada kesin vadeli de-
ğerlerin kuru ile pnmli
değerlerinkuru arasında-
ki fark... Lamba. 6/ Ki- 3
litdili.7/Samaryumele- 4
mentinin simgesı... Fı-
nnda ya da sacda pışıri-
len bir tür pide. 8/ Ger- °
çeğe ulaştmcı güçlü se-
ziş... Üzerine yazı yazı- g
lan tabaklanmış ceylan Q
derisi. 9/ Meslek... Bo-
M
ru sesi.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ "Tuzak, oyun" anlammda argo sözcük. 2/ Bir toplu-'
luğu oluşturan bireylerden her biri... Gübre. tezek. 3/ Bir [
keler türü... Fransıyum elementinin simgesı. 4/ Akla ge-
len, içe doğan düşünce. 5/ Yiyeceklen venesneleri yük-
sek ısıyla stenlize etmekte kullanılan kapalı aygıt... Ci-
nayet işlemiş olan kimse. 6/ Altın... Havada buğu duru-
mundayken gecenin serinliğiyle yerde ya da bıtktlerde top- •
lanan küçük su damlalan. II Tuzağa düşürülen şey...
Menfaat. 8/Tahılın taşını ayıklamayayarayanelek... IDo-
nuk renkli. 9/ Aydın ilindeki Dılek Yanmadası Ulusal Par-
kı'nın bir başka adı.