Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET 18 KASIM 1999 PERŞEMBE
14 kultur(2 cumhuriyet.com.tr
'Sayfalara yazdan beflektir'
Jacques Lacarriere gerçekleri, düşleri ve mucizeleriyle Anadolu toprağmı anlatıyor
ESRA ALİÇAVUŞOĞLU
TÜYAP18. İstanbul Kitap Fu-
an'nın bu yılkı konuklanndan
Jacques Lacarriere'nin Türkçe-
ye çevrilmiş tek kitabı Dünyanın
Tozu, Telos Yayınlan'ndan oku-
yucularasunuluyor. Erken yaşlar-
da eskı dıllere, uygarlıklara ve
Hıristiyanlığın kaynaklanna ilgi
duyan Lacarriere'nin kitaplan
Doğu'nun izlerini taşiyor. Önce
Yunanistan ve antik tiyatroyu; ar-
dından Mısır, Anadolu ve mito-
lojileri keşfeden yazann tûm ki-
taplan bukeşif yolculuklanndan
esinleniyor. Jacques Lacarriere.
aynı zamanda Yorgo Seferis ve
Vannis Rhsos çevirileri de yapı-
yor.
- Doğu uygarfakianna olan U-
giniz kitaplanıuzın ana bellegini
oluşturuyor. Bu süreçten söz ede-
bilir misiniz.'
JACQIES LACARRİERE -
II. Dünya Savaşı'ndan sonra Lüb-
nan, Mısır ve Suriye'de bulun-
dum. Daha sonra Yunanistan'a
geçtim. Antik Yunan vearkeolo-
ji üzerine eğitimım var. Dolayı-
sıyla yaptığım işlerle yazarlık
geçmişim birbirini tamamlıyor.
Bunun birbirine paralel bir süreç
izlediğini söyleyebılinm. Yuna-
nistan'dayken modem Yunanca
ögrcndim, birçok şıir çevirisi yap-
tim. Tüm bunlann sonucunda
edindiklerim ve içimdeki biri-
kımleryazarlık kariyerimin oluş-
masına neden oldu.
Abidin Dino'nun etkisi
- Peki Anadolu kültürüyle bu-
luşmanız nasıl oldu?
LACARRİERE - Üç yıl bo-
yunca Yunanistan'ın Patmos Ada-
sı'nda kaldım. Bu bölge Türki-
ye'nin tam karşısında yer alıyor-
du ve sürekli içimde karşı adaya
geçme isteği hisscdiyordum. Bir
ay boyunca Izmir ve Bodrum'u
A.bidin Dino sayesinde
Yunus Emre'yi keşfettiğini
söyleyen Lacarriere,
"Kitaplann beşiği fıkirler
değildir; heyecanlar,
karşılaşmalar ve
mucizelerdir. Kitabı kitap
yapan duygusal şoktur,
heyecandır" diyor.
dolaştım. Dünyanm Tozu adlı ki-
tabıma başlamama esas neden,
Abidin Dino ile tanışmam oldu.
Abidin Dino bu dönemde dergı-
lere Yunus Emre'den şiirler çevı-
riyordu. Onun sayesinde Yunus
Emre'yi, Yunus Emre'nin Ana-
dolu'daki izlerini keşfettim.
- Kkabınızgerçekleri,düşleri ve
mucizeieriyle Anadolu toprağını
anlatıyor. Dünyanın Tozu; ger-
çekligi,Tann'yu kendiözünü ara-
maktaolannalkozanı Yunus Em-
re'yi, Hacı Bektaş Veli'yi veMev-
lana'yı ek abyor. Dünyanın Tozu
nasıl doğdu?'
LACARRİERE-Aslında kitap
tamamıyla e\Tensel bir araştır-
ma... tnsanı araştırmak, insanın
peşine düşmek üzere yazıldığını
söyleyebilirim bu kitabın. Hint-
li bir bilge bana bir elın beş par-
mağını göstererek bunlann; Mu-
hammed. tsa, Buda, Krisna, Şi-
va olduğunu ve bu isimlerin Tan-
n'yı oluşturduğunu söylemişti.
Bu kitap bir sabah Hacı Bek-
taş'tayken doğdu. Orada oturuyor-
dum ve Hacı Bektasın diktiği
söylenen bir dut ağacının yanın-
daydım. Bu ağaç hâlâ büyüme-
ye devam ediyordu. O anda za-
manın silindiğini ve onun yaşa-
dığı çağa dönmüş hissettim ken-
dimi. Hacı Bektaş'ın yaşadığı za-
mandaki gibi derelerin, güllerin
ve beyaz güvercilerin bir kitaba
dönüşmesini istedim. Kitaplann
beşığı fikirler değildir. Kitapla-
nn beşiği heyecanlar, karşılaş-
malar vemucizelerdır. Kitabı ki-
tap yapan duygusal şoktur, he-
yecandır.
AnadohTya yolculuk
- Kitabınızdakikarakterler ta-
mamen düşsel bir biçunde karşK
laşıyoıiar...
LACARRIERE - Evet, tama-
men düşsel ve kurgusal karşılaş-
malarla bir araya geliyorlar. El-
bette tarihi yanı da var, ama ta-
rihsel yanını daha geri planda bı-
rakarak romansal özelliklerin ön
plana çıkmasını amaçladım. Bu
kıtapta en azından dört yolculuk
var. Anadolu'da Karaman, Kon-
ya. Nevşehir, Göreme ve Kayse-
ri'de geçen 'coğrafi' anlamda bir
yolculuk. Bir de zaman içinde
yolculuk var. Bu da 13. yûzyıl
Selçuklulardönemine, Moğol is-
tılasına, Yunus Emre'ye, Mevla-
na'ya ve Bektaşi Veli'ye dek gö-
türûyorokuyucuyu. Bunuruhsal
düzeyde olan bir yolculuk ola-
rak tanımlayabiliriz. Kudsi Er-
güner'in çevirdiği bir kitap bu
döneme ait efsaneler ve masallar
hakkında fikir vermişti. Bu da
harikulade olana yolculuk için
temel kaynak oldu benim için.
Yunus Emre'ninbütün buyolcu-
luklannı yerine getirdiğimi düşü-
nüyorum. Yunus Emre'nin fel-
sefesinde bunlann hepsi yer al-
dığı için evrensel zaten.
- Her Idtap bir yolculuktur di-
yebilir miyiz?
LACARRİERE - Gerçek olan
her kitap bir yolculuktur kendı
içinde... Örneğin deneme, hayal
edilenin ya da bir düşüncenin içi-
ne yolculuktur. Romansa bir baş-
ka dünyaya, bizim dûnyamıza ko-
şut olana yolculuktur. Şiir ise mü-
ziğe, sözcüklerin büyüsüne, sih-
rine... Zaten edebiyat başlıbaşı-
na bir yolculuktur. Yolculuğu ve
yolculuk yapanı oluşturan mesa-
fe değil, bakıştır. Yani o katedi-
len mesafeyi yeniden oluşturma
sanatı ya da tekniğidir. Bu ne-
denle iyi bir yazar tıpkı bir gök-
bilimci gibi iki sayfaya bu mesa-
feleri sığdırabilir. Yazıldığı an-
dan itibaren bir yolculuk bir baş-
ka yolculuğa dönüşebilir. Onun
için zaman tamamen tersine dö-
ner ve değişir. Eğer çıktığmız ma-
ceralı bir yolculuk ise bunun na-
sıl olacagını ve biteceğini bilemez-
siniz. Oysa yolculuğu yazdığınız
zaman yazan kişi yolculuğun na-
sıl geliştiğini ve nasıl bittiğini bi-
lir. Dolayısıyla macera olan ve
kesin olmayan şey bir belleğe dö-
nüşûr. Bu yüzden yolculuğu an-
latan sözcükler birer yol değildir-
ler. Sayfaya yazılan bellektir.
-Kitabın Fransa'dakj yansıma-
lan nasıl oldu?
LACARRIERE-Fransa'da bü-
yük bir sürpriz yarattı. Çünkü ki-
tap, bugüne kadartanınmayan bir
dünyadan bahsediyordu, bu yüz-
den de önemli bir başan kazan-
dı. 30 bin okuyueum var Fran-
sa'da. Önemli olan. bir kitabın
Fransız yazar, khap ve şürlerinde Doğu kültüründen etkileniyor.
bir oda içinde okunuyor olması
değil, herkesin içinde bir şeyleri
değiştirebilmesi, dönüştürebil-
mesi... Aslında bir tür tanıklık
diye adlandırabilirim bunu.
- Şiir vazdığınızı da biliyoruz.-
LACARRIERE - Evet şıir de
yazıyorum. Anka adlı dergide
birkaç şiirim yayımlandı. Çok sa-
yıda şiirim var. Özellikle daha
önce gezdiğım ve gördüğüm yer-
lerle ilgili olarak yazıyorum. Tür-
kiye, Akdeniz, Hacı Bektaş, Su-
riye üzerine şiirlerim var. Bunlar
gelecek yıl bir kitapta toplana-
cak. Şıirlerimde ortak tek bir nok-
ta var; bir şeylerin peşinde koşan
insan...
RüyalarınKöprüsü
Burhan Doğançay; Brooklyn Köprüsü'nü anlatan 48 fotoğraf ve 5 siyah-bevaz çizimi bir albümde toptadı.
Kültûr Servisi - ABD'de yasayan ünlü sa-
natçı Burhan Doğançay, Brooklyn Koprü-
sü'nünl986-1987 yıllannı kapsayan restoras-
yon çalışmalan sırasında fotoğraf makinesi-
nin objektifıni bu çok gûç. tehlikeli işi ba-
şanyla sürdüren işçılerin fotoğraflanna çe-
virdi. Köprünün çevresine işçilerin güvenli-
ği için gerilen ağlann kattıği yorum, fotoğ-
raflan yalnızca teknik bir işin belgelenme-
sine yarayan araçlar olmaktan çıkardı. Do-
ğançay'ın kattığı gizemli, üstgerçekçi yo-
rum da köprüyü, şimdiye kadar yaydığı sı-
cak havanm çok daha ötesine taşıdı.
Doğançay'ın köprüyü anlatan kırk sekiz fo-
toğrafı ve beş siyah-beyaz çizimi, 'Bridgeof
Dreams-The Rebirth of the Brookhn Brid-
ge' (Rüyalann Köprüsü - Brooklyn Köprii-
sü'nün Yeniden Doğuşu) adlı bir albümde
toplandı. Brooklyn'in yerlilerinden olan ün-
lü araştırmacı-yazar Phillip Lopate'in yazdı-
ğı bir giriş yazısıyla sanatsal bır albümün
ötesinde bir kaynak da teşkil eden yapıt, Nevv
York'taki Hudson Hills Yayıncılık tarafin-
dan yayımlandı.
Brooklyn Köprüsü, 1883 yılmda inşa edil-
diğinde mimari ve mühendislik açısından
dünyanın en önemli yapılarından bıri olarak
kabul edilmişti. Ama köprü kısa sürede, yal-
. nızca teknik bir başyapıt olarak değil, vaz-
geçilmez bir dost olarak da yer etti Brooklyn-
lilerin kalbinde. Amenka'nın en büyük ya da
en eski köprüsü değildi. En güzel köprüsü hiç
değildi. Ancak yaşayan bir varlıktı köprü.
sıcak bir dost gibiydi; kendisini sevdirmeyi
başarabilen bir yanı vardı. Tıpkı lstanbullu-
lann eski Galata Köprüsü'yle kurduklan gö-
nül bağı gibi birbağ kurulmuştu köprüyle Bro-
oklynliler arasında.
lşte bu yüzden yüz yıl sonra, teknik açı-
dan çoktan aşılmış olmasına karşın Brooklyn
Köprüsü önemini ve değerini hâlâ daha ko-
ruyor. Bundan dolayı köpriinün 1983 yılına
denk gelen yüzüncü kuruluş yıldönümü. gör-
kemli kutlamalara sahne oldu. Kutlamalar-
dan üç yıl sonra da köprüde restorasyon ça-
lışmalanna başlandı.
Leyent Kırca 'nın yönettiği 'Her Şey Şahane 'de Grup Gündoğarken 'in üyeleri rol alıyor
'Oyun, müziğiıııizi aıılatmaıım bir başka yolu9
AHSEN ERDOĞAN
Albüm çalışması yapan bir müzik top-
luluğunun üyeleri. daha rahat çalışabil-
mek için bir ev kiralıyorlar. O evin içine.
üç ayn yaşamı ve üç kişinin 'bir arada'
yaşamını taşıyorlar. Bunlardan biri amca,
ikisi yeğen olduğu için 'bir aradahğın'
dozu biraz artıyor kuşkusuz. O güne dek
para kazanamamışlar, sıkıntılan var. Ha-
yal kuruyorlar. Ne yapalım ne edelim der-
ken intihara karar veriyorlar: Promosyon
için! Kaset yapacaklar. kasetten sonra da
intihar edecekler, böylece kıymete bine-
cekler, kasetleri çok satacak. Kendilerinin
pek kazancı olmasa da en azından çoluk
çocuk rahat edecek.
Sözünü ettiğimiz mizansen. GrupGün-
doğarken"in üyeleri tlhaa. Burhanve Gök-
han Şeşen'in rol aldığı 'Her Şey Şahane'
adlı oyuna ait. Levent Kırca tarafından
sahnelenen oyunun metnini llhan Seşen
yazdı. Kendı ya&amlannı.kişiliklerini, sa-
vaştıklan 'yükselendeğerler'i tıyatro sah-
nesine taşıyor müzisyenler. Yalnızca üç
müzısyenin ev hali anlatılmıyor oyunda.
Çünkü konuşulanlann, yaşananlann kök-
leri, uzak durmaya çalıştıklan bir dünya-
da yaşanan düzeysizliğe ve karmaşaya da-
yanıyor. Bu karmaşanın içinde politika
var, arabesk var, 'Türk popu' var. 'bir kı-
sım med\a' var. Dolayısıyla Şeşenlergün-
lük dildekı kişisel söylemlerini aktanr-
ken. aslında ince ince sistemin eleştirisi-
ni yapıyor. llhan Şeşen "Teksözcüklean-
latacakolursakpolitikbiroyunbiT diyor.
Dekor tasanmını Levent Kırca ve Figen
Soysal'ın gerçekleştirdiği. yönetmen
yardımcılığını Ertaç Özden'in yaptığı
oyun, Bahçelievler Belediye Tiyatrosu'nda
hafta içi 21 .OO'de, hafta sonlannda 15.00'te
• "Gündoğarken'in
stadyumlan
dolduramadığı bir
gerçek.
Ama müziğimizi
bir şekilde
anlatmamız
gerekiyordu.
Müziğin sloganlarla
yapıldığı bir ülkede
İRsanlara kendimizi
anlatmamız
zor oluyor.
Şarkılanmızı
dinletmek istiyoruz.
Oyunun bu
amaca bir katkısı
olur diye düşündük."
sahneleniyor. Grup Gündoğarken, 29 Ka-
sırrfda Bursalılarla, daha ileride Anado-
lu'nun pek çok kentindeki izleyicilerle
buluşmayı planbyor.
- Gündoğarken'in günlük >aşa>ışınu
üyelerinin kendi aralannda kullandığı di-
li, yaşama ve sistemc ilişkin görüşlerini
sahneve taşınıa fikri nereden doğdu?
İLH AN ŞEŞEN - İşin doğrusu, bu met-
ni yazmaya başlarken yaşamımızı oyna-
mak gibi bir nıyetim yoktu. tçgüdüsel ola-
rak ortaya çıktı bu oyun. Barlarda çalıp söy-
lemekten hepimiz sıkılmıştık. Bir çıkış
noktası bulamıyorduk. Gündoğarken'in
stadyumlan dolduramadığı bir gerçek.
Ama müziğimizi bir şekilde anlatmamız
gerekiyordu. Yumuşak, kendi halinde ve
slogansız bir müzık yapıyoruz. Müziğin
sloganlarla yapıldığı bir ülkede insanlara
kendimizi anlatmamız zor oluyor. Şarkı-
lanmızı dinletmek istiyoruz ve bu çok do-
ğal bir istek. Oyunun bu amaca bir katkı-
sı olur diye düşündük.
GÖKHAN ŞEŞEN-Konserlerimizdo-
lup taşsaydı belki böyle bir şeye gereksı-
nim duymayacaktık.
-YıDardır se» dikleri pek çok şarkının ya-
zan ve yorumcusuolarakgörmeye alıştık-
lan bir topluluğu sahnede göriince izJevi-
cinin tepkisi ne oldu?
İLHAN ŞEŞEN - llk günümüzü başa-
nyla atlattık, tepkiler müthişti. Bız kon-
serlerimizde hep doğaçlama espnler, po-
lıtik göndermeler yapıyorduk zaten. Ama
içkili ortamlarda bunlar güme gıdiyordu.
lçkısiz ortamda şarkılanmızı çalabilme-
nin özlemı içerisındeydik. Burada ev sı-
caklığmda, mikrofon bile kullanmadan
içımizden geldiğı gibi çalıyoruz.
BURHANŞEŞEN- Aldığımız en olum-
lu tepki, çok doğal olduğumuz yönündey-
di kı müziğimizde de aynı olumlu eleştı-
riyi alıyorduk. Demek ki içtenlik oyuna da
yansıdı.
GÖKHAN ŞEŞEN - Ama bu doğallık-
ta metnin de büyük etkisi var. Örneğin
ben hiçbir sözümü yadırgamadım. Çün-
kü beni çok iyı tanıyan biri tarafından ya-
zıldı. Küçük salonda oynamamızm da
avantajı var. Büyük salonlarda belki orkest-
raylaçalmak,yakamıkrofonukullanmak,
playback yapmak gerekecekti. Bir de. iz-
leyiciyle aramızda ev sahibi-konuk ilişki-
si kurduk.
- Kendinizi sahneye taşırken -dolayısıy-
la izlevieive açarken- bUinçsizce de oisa
otosansür uygulamış oiabüir misiniz?
İLHAN ŞEŞEN -Tam tersine. Kişilik-
lerimizı olduğundan kat kat fazla abarttık.
Benim 68'li ruhum, bunaklığım, Bur-
han'ın yakışıklılığı, Gökhan'ın filozoflu-
ğu hep abartıldı. Bu da gülmece unsuru-
nun artmasına yol açtı.
- İzleyki sahnede üç ünlü müzisveni gö-
rürken aynı zamanda sevdiği şarkılan da
dinleme olanağını buluyor. Bu durum.
oyunsırasında izle>ici>k aranızda normal
bir oyuncu-izteyici ilişkisinden daha fark-
h bir iletişim yarabyor ounau.
tLR^N ŞEŞEN- Aslında oyun ızleyi-
cinin de katıldığı. yani ınteraktıfbiroyun.
Henüz bu yönünü çok ortaya çıkarmak
istemiyoruz, çünkü önce rollerimizi oturt-
mamız, sahnede rahatlamamız gerekiyor.
Ancak eminim, zaman içerisinde izleyici
oyunun içine daha çok girecek.
- O> un sonunda ideyicidc bırakmak is-
tediğiniz etki ne?
tLHAN ŞEŞEN - Bizim yaşayışımızla
da, yaptıklarımızla da, müziğımizle de in-
sanlara vermek istediğimiz bir şey vardı:
Umut! Umut vermeyi bırakın, umutsuz-
luk yaratmamak gibi bir kaygımız vardı
en azından. Umut kaybolduğu zaman her
şeyin sonu gelmiştir çünkü. Buradan da
umutsuz aynlmayacaklar.
IŞILDAK VE YELPAZE
ATİLIA BtRKİYE
Yalnızlığımı Alıp da...
Gecenin karanlığında, onca zaman uzak kaldı-
ğım masamın başındayım, yine veyenibirperşem-
be yazısının ilk satırfarı.
Bu kez Kız Kulesi ışıklanyla karşımda, belleğim-
de yıllar öncesinden gelen dizeler
Şimdi, yol alırken vapurda
Kızkulesi bir kızkunısu '
Yapayalnız denizin orta • ••- .
yerinde.
Yeni bir ev ve bir ilk yazı.
Biryazı. yeni bir evde yazılan ilk yazı daolsa, işin
başında, daha sözcükler düşmeden satıriara, he-
men sorgulamaya başlar yazarını:
Neden söz edeceksin?
Aynlıklardan mı?
Aşktan mı?
Şiirden, martılardan, nilüfer çiçeğinden mi?
Boğaz'ın uzak bir kıyısından mı?
Yürekte taşınan bir körfez umudundan mı? Ne-
den?
Yeni bir evdeki ilk yazt, olsa olsa aşktan söz et-
melidir, öncelikle.
Yaşanmış ya da yaşanacak olan aşktan/aşklar-
dan...
Anılardan söz etmelidir; henüz duvarlara izini bı-
rakmamış anılardan, henüz yaşanmamış, yaşa-
nacak olan anılardan.
Yeni bır evde ilk yazı, hiç kuşkusuz ki hayattan
söz etmelidir, örneğin kırmızı bır gülden.
Hazıranda açan kırmızı bir gülden; bır kadına ve-
rilen kırmızı bir gülden; yıllar öncesindekı mutlulu-
ğun yeşerdiği ikı katlı evin bahçesinde özenle ye-
tiştirilen kırmtzı bir gülden.
Yeni bir evde ilk yazı, gülüşten söz etmelidir.
İnsanın içini ısıtan, insanı sevinçle yıkayan ve coş-
turan bır gülüşten. Çünkü keşfedilmış bir gülüş, ger-
çek bir hayat imgesidir...
Yeni bir eve gelirken, sizi nelerin beklediğini bi-
lemezsiniz ama önceki evin, iyi kötü birçok anısı
belleginizdedir ve yeni evin bellegine taşınmayı
bekler hepsi de.
Anılar. iyisiyle kötüsüyle sizden daha sabırsızdır
bu konuda. Bir an önce yerlerini almak ister.
En büyük kararsızlık, hangilerinin taşınacağıdır.
Temiz bir sayfa mı açılmalıdır, yaşama dair; yok-
sa her okunduğunda acı veren anılann da bulun-
duğu sayfalar mı masanın üzerine konulmalıdır?
Ya da her ikisi birden...
Önceki evde duvarlara izini bırakmış, anın gü-
zellikleriyken, şimdinin burukluğu olanlar mı alın-
malıdır, yeni bir eve gelirken:
Sabaha karşı, ağaçlann kıskançlıkla gözetledi-
ği, yaşam dolu gözler, sözler, dokunuşlar üzerine
yazılmış dizeler mi?
Nasıl ilk yazı, yazanna soruyorsa, ilk ev de so-
rar yeni konuğuna:
Neleri alıp da geleceksin...
Evden eve taşınırken, işte en zorudur bu; it?r,
catigil'in şiirierinde bile gezinseniz, yanrtını kolay
kolay bulamazsınız.
Bitmeztükenmez İstanbul yolculuğumda, şans
mı, rastlantı mı, gizli bir çekim alanı mı:
Son on yıldır, Boğaz'ı görmek, küçük bir parça-
sı da olsa, her evde...
Işıklanyla birlikte, Kız Kulesi karşımda, ardında
Salacak uzanıyor, ki güneşli havaların akşamlann-
da yanan camları birer aşk dizeleridir -lşte yeni bir
evde ilk yazının sonu: - --
Yalnıztığımı alıp da geldim.
Bilsak Resim Atölyesi'nin sergisi
• Kültür Servisi - Mehmet Güleryüz yönetiminde
15. yılı dolduran Bilsak Resım Atölyesi 15 yılın
birikimini Elhamra Sanat Galerisi'nde sergileyecek.
Güleryüz'ün 15 yıldır kesintisiz bir şekilde desen ve
resim eğitimi sürdürdüğü Bilsak'taki atölye '
çalışmasınm ürünleri ilk defa izleyicilerle
buluşuyor. Mehmet Güleryüz tarafından bir deneme »
atölyesi olarak tanımlanan kurumda yaratıcılığı :
geliştirme ve denenmiş olanı deneme üzerine kurulu *
bireğitim sistemi uygulanıyor. Herhangi birticari
konunun söz konusu olmadığı atölyede pratik ve
kurumsal dersler veriliyor. Bu atölyeden mezun olan "
yaklaşık 32 sanatçının yapıtlanndan oluşan sergi 30 .
Kasım'a dek izlenebilir. ,:
Dinçer Sümer Yunancada
• Kültür Servisi - Yaşar Kemal, Aziz Nesin. Nedim ;.
Gürsel'den sonra Dinçer Sümer'in yapıtlan da '
Yunancaya çevrildi. Sümer'in Abdi Ipekçi Dostluk ;
ve Banş ödüllü kitabı 'Sandalım Kıyıya Bağlı' Ilia -
Alacia'nın çevirisiyle Vanias Yayınevi'nce geçen
günlerde Atina'da yayımlandı. Kitabın
yayımlanması nedeniyle Yunanistan Büyükelçisi
loannis Corantis, Dinçer Sümer onuruna bir davet ;
verdi
Mısır'da 4 bin yıllık yaatlap
• KAHİRE(AA)-Amerikalı iki Mısırbilimci,
dünyada bilinen en eski abece şeklini bulduklannı
düşünüyorlar. Yale Ünnersitesınden Mısırbilimci
John Coleman Darnell ve e§i, Luksor'un batısındaki
yarlarda kireçtaşlanna kazınmış yazı ve işaretler
bulduklannı, bunlann abece olduğunu ve daha
sonralan Mısır çiviyazısı ve Arapça ile Ibranıce'de
kullanılan abecelerle ilgisi bulunduğunu
düşündüklerini belirtti. Darnell, bulduklan yazılann
Isa'dan yaklaşık 2 bin yıl önceki döneme ait
olabileceğini, yazıtlann henüz çok az bir
bölümünün çözülebildiğini ifade ettiler. Yazı ve
şekillerin, daha çok eski Mısır diline benzediğini
söyleyen Darnell, "Okunuş, herhangi bir Sami
diline benzemiyor. ama seslerin, harflerin ve söz
öbeklerinin yapısı. en eski Sami dili olan Akadçaya
ve Ibraniceye çok yakın" dedi. Mısırbilimci çiftin,
bu yazıtlan 1994 yılında Krallar Vadisi'nin
karşısındaki El Hol yöresinde bulduklan kaydedildi.